ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ Dersi Endüstri İlişkilerinde Yeni Gelişmeler soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

Küreselleşme nedir?


CEVAP:

Küreselleşme geride bıraktığımız yaklaşık otuz senelik bir dönemde yaşanan dönüşümleri ve değişimleri açıklamak için kullanılan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum kavramın açıklayıcılığını güçsüzleştiren bir belirsizlik yaratır, her şeyi kavramaya çalışan bir araca dönüştürür. Bu biçimde, şekillenmiş her kavram gibi açıklamaya çalıştığından daha fazlasının üstünü örter. Jessop’a göre (2005, s.268) “Belirli olay ve olguları, bir ‘küreselleşme’ sürecine bağlı olarak açıklamak yanıltıcı, herhangi bir şeyi veya her şeyi ‘küreselleşme’ şemsiyesi altına toplamak anlamsız ve herhangi bir şeyi ya da her şeyi, sanki ‘küreselleşme’ başlığı diğer başlıklardan her halükârda daha çok açıklayıcılık taşırmış gibi ‘küreselleşme’ ile ilişkilendirmek ise yararsızdır”. Buradan hareketle küreselleşmeyi, kendi başına özel bir nedensel mekanizma olarak değil de birçok farklı sürecin karmaşık bir sonucu olarak ele almak daha anlaşılır olabilir. Farklı yaklaşımların ortak bazı noktaları bulunmaktadır. Bu ortak noktalar küreselleşmeyle tanımlanan zaman dilimine dair ekonomik, toplumsal, siyasal, kültürel bir farklılaşma ve ayrışma sürecinin belli biçimlerde de tanımlanmasıdır. Kavramsal olarak küreselleşmeyi tanımlayan çabalar genellikle üç ana yaklaşım ekseninde değerlendirilmektedir. Bunlar kuvvetli küreselleşmeciler olarak anılan yeni-liberal görüş (Ohmae, 1990), süreçsel ve eğilimsel olarak ele alan görüş (Petrella, 1996; Vickery, 1996; Dicken, 1999) ve şüpheci görüş (Hirst ve Thompson, 1998) olarak adlandırılabilir. IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü tarafından da benimsenen yeni-liberal görüş için küreselleşme; piyasa güçlerinin serbestliği, rekabetin kusursuzluğu ve karşılaştırmalı üstünlüklere dayanan bir uluslararası ticaretin yaygınlaşması olarak yorumlanmıştır. Bu görüşe göre finansal ve endüstriyel etkinlikteki reel akışlar ölçüsünde ulusal sınırlar büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Konuyu tarihsel zemininde kavramaya çalışan diğer görüşe göre ise küreselleşme süreci; ürünlerin ve bilginin uluslar arası aktarımında meydana gelen yeni bir düzendir. Piyasaların kuralsızlaştırılması; şirket stratejilerinin uluslararasılaşması; bilginin ve teknolojinin dünya ölçeğinde yaygınlaşması; tüketim kalıplarının dünya ölçeğinde dönüşümü gibi ilkeler bu sürecin belirtileridir. Şüpheci görüş için küreselleşme bir söylenceden, bir masaldan ibarettir. Şüphecilere göre dünya ekonomisi temel dinamikleri gereği uluslararasılaşmaktadır, farklı olan durum ise bu sürecin ilgili dönemde piyasa güçleri tarafından gerçekleştiriliyor olmasıdır. Küreselleşme ile anılan dönem kapitalizmin tarihsel bir aşaması olarak görülebilir ve dünya ölçeğinde yaygınlaşan bu durumun çok boyutlu sonuçları bunun üzerinden değerlendirilebilir. Küreselleşmenin temel özelliği kapitalizmin uluslararasılaşması ve yeniden yapılanmasıdır. Bu yeniden yapılanma Erdoğdu’ya göre (2006: 39) sermayenin içsel ve dışsal coğrafi alanlara egemen olma çabasının bir sonucudur. Dışsal yayılma olarak kastedilen, daha önce toplumsal ihtiyaçların giderilmesinde piyasa ilişkilerinin egemen olmadığı ülkelerin (eski Sovyet Birliği ülkeleri gibi) yapılarına tabii oluşu, içsel yayılma olarak kastedilen ise sermayenin ulusal sınırlar içerisinde egemen olamadığı kamu kesimine yönelerek refah rejimlerini dönüştürmesi olarak ifade edilmektedir. Dünya ekonomisindeki bu dönüşümün temel nedeni, savaş sonrası yoğun sermaye birikimi ve tekelleşmeyle bağlantılı olarak 1970’li yılların ortalarından itibaren ileri kapitalist ülkelerde görülen kâr oranlarındaki büyük azalmalardır. Sermaye birikimi ve kapitalizmin krizi, sermayenin daha önce giremediği alanlara girme çabasıyla sonuçlanmış, piyasa ilişkileri dünya ölçeğinde baskın ekonomik sistem hâline gelmiştir. Şaylan’a göre ise (2002: 150) ‘küreselleşme olarak tanımlanan bu süreç, finans sermayesinin maksimum kâr elde etmeye yönelik ve çoğu kez spekülatif amaçlı hareketliliğine bağlı olarak dünyayı tek, bütünleşmiş bir ekonomik ünite hâline getirmesini ifade etmektedir’.