TEMEL İNSAN HAKLARI BİLGİSİ II Dersi İnsan Hakları Kavramı ve Kökeni soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

Ortaçağ'da doğal hukuk nasıl gelişmiştir?


CEVAP:

Orta Çağ’da doğal hukuk anlayışı bakımından; İlk çağlardaki kadim anlayışı kabul eden ölçüt, dinî bir içeriğe dönüşmüş,Tanrısal iradeye büründürülmüştür. Hukuk sorunları Tanrı devleti-dünya devleti arasındaki bir ilişkiyle açıklanmıştır. Thomas Aquinas bu dönemde önemli bir düşünürdür. İnsan akıl sahibi eylemlerini aklına göre düzenleyebilen özgür, iradeli bir varlıktır. Akıl iyi ve kötü haklarda insana yol göstermektedir ancak insanın gerçek mutluluğa ulaşması Tanrı’nın lütfu ile olur. Hukuk Tanrısal akıldan doğmaktadır. İnsan aklı hukuku yaratmaz, onu keşfeder. Aquinas hukuk teorisinde dört tür yasadan söz eder (Bal, s. 10); • Evreni yöneten ve yürüten sonsuz yasa, • Tanrısal akıl, • İnsani yasa; doğa yasasından akılla çıkarılan yasaları anlatır, • Tanrısal yasa. Aquinas devletin doğal bir kurum olduğunu ve insanın toplumsal amaçları için kurulduğunu belirtir. İnsanı toplumsal bir varlık olarak görür. Devleti yönetenlere itaati ödev olarak görür. Fakat devletlerin meydana getirdiği hukuk kurallarıyla vatandaşlarına haksız ve eşit olmayan kurallar yüklemesinin doğal hukuka aykırı olduğunu söyler. Demek ki Orta Çağ’da hukuk açısından sonsuz ve değişmez ilkeler içeren doğal hukuk kuralları Tanrı tarafından ortaya konulmaktadır. Orta Çağ’da hukuk düşüncesinde iradecilik ve Tanrısal kudret egemenlik anlayışı çekişme içine girmiştir. İlk Çağ’dan sonra Orta Çağ’da doğal hukuk görüşünü benimseyen düşünürler arasında Hristiyan düşünür Thomas Aquinas’ın içinde bulunduğu döneme önemli etkileri vardır. Düşünürün hayatı; dua etmek, vaaz vermek, öğretmek, yazmak ve seyahat etmekle geçmiştir. Düşünürün fikirlerine doğal hukuk ve doğal kanun anlayışı hâkim olmuştur. İnsan-kral tarafından bildirilen Tanrı buyruklarına uymak zorundadır. Yönetim tarafından baskı ve zulüm olduğunda, yani Tanrı’nın buyruklarının halka iletilmesinde aksaklık; diğer bir deyişle iktidarın kötüye kullanılması hâlinde, görevini kötüye kullanan kralın tahttan indirilmesi gerektiğini, bunun da bir isyan olmayacağını söylemiştir. Böyle bir durumda halkın isyan ederek kralı tahttan indirmesinin bir hak olacağını belirtmiştir. Ama tüm bunları yaşamaktansa en akılcı yolun kralı görevini kötüye kullanma imkânından yoksun bırakmak yani onu sınırlandırmak olduğunu söylemiştir.. Yönetimin bir kişinin keyfi iradesine bırakıldığı zaman insan için güvencenin olmayacağını belirtmiştir (Hayden, s. 43; Kapani, Kamu Hürriyetleri, s.23-23; Gözlügöl, s. 41). Aquinas, mülkiyetin doğal bir hak olduğunu reddetmiş fakat pozitif hukuka kişilerin mülkiyet kazanımlarını sağlama ödevini yüklemiştir (Güriz, s. 188). İlk Çağ’daki düşüncelerin sadece felsefi aşamada kalmasına benzer şekilde St. Thomas‘ın düşünceleri de Orta Çağ’ın ne feodal döneminde ne kilisenin de siyasallaştığı monarşiler döneminde uygulanma alanı bulabilmiştir.. Ama İlk Çağ’da ve Orta Çağ’da ortaya konulan tüm bu fikirler tarih içerisinde “doğal hukuk” görüşünün sistemleşmesini sağlamış, 17. ve 18. yüzyıl düşünürlerine bir temel oluşturmuştur.