TEMEL İNSAN HAKLARI BİLGİSİ II Dersi İnsan Hakları Kavramı ve Kökeni soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

Özgürlük ve eşitlik kavramlarının önem sırası nasıldır?


CEVAP:

Üzerinde düşünülen diğer bir konu insan haklarının temelini oluşturan iki kavramdan hangisinin daha önem arz ettiğidir. Özgürlük mü, eşitlik mi insan hakları açısından önce gelir? İlk bakışta birbirlerinden ayrılmaz ikili olarak görülen bu kavramların birbirlerinden ayrı olarak ele alınmaları da mümkündür. Konu ile ilgili olarak Tocquivelle, “demokratik toplumların halkları hürriyet içerisinde eşitlik isterler; bunu elde edemedikleri takdirde esaret pahasına da olsa eşitliği arzularlar” demiştir (Tocqueville, s. 755). Bu düşünceyi tamamen kabul etmek çoğu düşünüre göre mümkün değildir. Fakat son zamanlarda bu kavramlar arasında eşitlik lehine bir gelişmenin de olduğu söylenebilir. Çoğu zaman eşitlik, toplumların sosyo-kültürel açıdan gelişmelerinde önemli bir itici güç olabilmektedir.Buna karşılık özgürlük eşitliğe kıyasla daha soyut, daha karmaşık, daha yüksek bir kavramdır. Roger Lacombe’un söylediği gibi özgürlük daha çok elit tabakanın özlemini duyduğu bir idealdir. Tüm bu fikirlerin ötesinde kavramların birbirlerine belli bir üstünlüğü yoktur. Demokrasi idealinin iki temel ilkesi olan özgürlükle eşitlik arasında köklü bir bağ, bir diyalektik ilişkisi bulunmaktadır. Özgürlüğün anlam kazanabilmesi için herkese eşit olarak tanınması ve herkesin ondan eşit olarak yararlanması gerekir (Kapani, Kamu Hürriyetleri, s. 8). Her iki kavram da insana insan olarak değer tanıyan, onun kişiliğine saygı duyan bir anlayıştan kaynaklanır. Fakat buradan özgürlük ve eşitliğin ayrılmaz kavramlar oldukları sonucu çıka
rılmamalıdır. Zira tarihe bakıldığında özgürlüğün her zaman eşitliği beraberinde getirmediği, eşitlik sağlama çabalarının da her zaman özgürlükle yan yana yürümediği görülür. İnsanlar bazen 19. yüzyıl İngiltere’sinde olduğu gibi geniş bir özgürlük ortamında eşitsizlik içerisinde yaşayabilirken Marksist-Leninist toplumlarda olduğu gibi eşitlik içinde özgürlükten yoksun bir şekilde de yaşayabilirler (Kapani, Kamu Hürriyetleri, s.9). Söz konusu temel üzerinde şekillenen insan hakları kavramını felsefi bir kavram olmaktan çıkararak ilk kez hayata geçiren insanın onur ve haklar yönünden hür doğduğunu, insanların ırk, renk, cinsiyet, dil, din ve siyasi kanaat açısından ayrımsız tüm hak ve hürriyetlerden yararlanmada eşit bulundukları esaslarına dayanan liberal ideoloji ve eylem sahasında Fransız İhtilalidir (Gözlügöl, s.29). Bu bakımdan çağdaş anlamda insan haklarının kaynağı, 1789 Fransız İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirisi’dir, diyebiliriz (Civelek, s. 359). Haklar içerisinde özel bir yere sahip olan insan hakları bu tarihten sonra, önce millî mevzuatlarda sonra da milletlerarası mevzuatlarda kendisine geniş olarak yer bulmuştur.