DAVRANIŞ BİLİMLERİ II Dersi Psikoloji Bilimi soru detayı:
SORU:
Psikoloji biliminin tarihsel sürecinde öne çıkan olayları açıklayınız.
CEVAP:
Geçmişten günümüze yüzyıllar boyunca insanlar kendi doğasını ve davranışlarını anlamaya, açıklamaya çalışmışlardır. Örneğin, Aristo ve Platon gibi Yunan filozofları, zihin ve iradenin doğasını ve işleyişlerinin nasıl oldukları ile ilgili sorular sormuşlar, ancak cevaplar için uygun araçlara ulaşamamışlardır. 19. yüzyılda fizyoloji alanında zihnin deneysel yöntemler kullanılarak araştırılmasına yönelik çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu çerçevede psikolojinin tarihsel sürecinde Alman araştırmacılar Helmholtz, Weber, Fechner ve Wundt’un araştırmaları oldukça önemli ve dikkate değerdir. Örneğin Hermann von Helmholtz’un (1821–1894) araştırmaları duyusal psikolojiye getirmiş olduğu katkılar, zihinsel süreçlerin bilimsel yöntemlerle ölçülebileceğini ve bilimsel araştırmaların yapılabileceğinin ilk göstergesi olması açısından önemlidir. Ernst Weber (1795-1878)’in çalışmaları ise fizyolojinin deneysel yöntemlerinin zihnin araştırılmasında kullanılabileceğini ileri sürerek psikolojinin ortaya çıkışında ve felsefe ile olan bağlarının zayıflamasında önemli olmuştur. Psikofizik alanının öncüsü olan Gustav Fechner (1801-1887) ise fiziksel bir uyarıcı ile psikolojik algı arasında niceliksel bir bağ olduğunu ortaya koymuş ve böylece, zihnin ölçülebilmesini sağlamıştır. 19 yüzyılın ortalarından bilimsel araştırma yöntemlerinin insan zihnini anlamak için kullanılması sonucu, insan zihnine yönelik pek çok araştırma
yapılmıştır. Bu çerçevede psikolojinin bir bağımsız bilim dalı olarak ortaya çıkmasında Wilhelm Wundt (1832-1920) araştırmaları öncü bir rol oynamıştır. Wundt, diğer çalışma alanlarında kullanılan teknikler ile de zihinsel süreçlerin araştırılabileceğinden hareketle Almanya’da ilk psikoloji laboratuvarını 1879 yılında kurmuştur. Dolayısıyla, psikoloji biliminin tarihsel sürecinde Wundt’un ilk psikoloji laboratuvarını kurması psikoloji biliminin başlangıcı olarak düşünülmektedir. Psikoloji alanında izleyen süreçte Wundt gibi
diğer araştırmacılarda insan zihninin yapısını ve işleyişini incelemişlerdir. Araştırmacılar duyum ve düşünce gibi bilincin temel bileşenlerini incelemişler ve bilincin temel bileşenlerinin zihnin yapısını biçimlendirmede birleştiklerini ileri sürmüşlerdir. Zihinsel yapı üzerine yapılan bu açıklamalar doğrultusunda, bu bakış açısı “yapısalcılık” olarak nitelendirilmiştir. Ayrıca Wundt ve onu izleyen diğer araştırmacılar duyum ve algı, dikkat, duygu, kelime çağrışımları gibi çok geniş konu alanlarında çalışmışlar ve “içebakış” olarak belirtilen teknik ile zihnin bileşenlerini ve bu bileşenlerin birleşme kurallarını incelemişlerdir. Psikolojinin tarihsel süreci içerisinde William James (1842-1910) “Psikolojinin Prensipleri” isimli kitabı ile psikoloji alanını etkilemiş ve böylece insanların alışkanlıkları, duyguları ve bilinç gibi konulardaki işlevselci bakış açısını ortaya koymuştur. Dolayısıyla James’in işlevselcilik olarak nitelendirilen bu bakış açısı, zihinsel yapının bileşenlerinden (duyum ve düşünce) daha çok zihinsel aktivitelerin işlevleri (öğrenme ve algılama) üzerine odaklanmıştır. Bu bakış açısına göre zihinsel yapıyı oluşturan her bir bileşenin bir işlevi bulunmaktadır ve insan zihni çevreden gelen yeni bilgilere sürekli olarak uyum sağlamaktadır. Bu çerçevede, insanın çevresine uyum sağlamasına ilişkin zihinsel süreçler incelenmelidir. Bu işlevselci bakış açısının psikoloji alanının gelişmesine önemli katkıları ve etkileri olmuştur. Yapısalcılığın zihinsel yapıların, parçaların toplamı olduğu görüşüne alternatif olarak önemli tepkilerden biri de, 1990’ların başında Gestalt psikolojinin gelişmesi olmuştur. Max Wertheimer (1883-1943) zihnin farklı gestaltlerine, organize olmuş bütünlüklerine odaklanarak zihnin bu tür deneyimleri nasıl yaşadığını incelemiştir. Bu çerçevede, Gestalt psikoloji algının nasıl düzenlendiğini incelemiş ve “bütün, onu oluşturan parçaların toplamından farklıdır” görüşünü ileri sürmüştür. Psikolojinin tarihsel süreci içerisinde yirminci yüzyılla birlikte, psikoloji alanında yapısalcılık, işlevselcilik ve gestalt psikolojisinin yanısıra insan davranışını anlamak ve açıklamak için bir çok kuramsal bakış açısı ortaya çıkmıştır.