SORU:
Radikal demokrasi siyasetinin temel varsayımları nelerdir?
CEVAP: - Çağdaş toplum artan bir farklılaşma, toplumsal ilişkiler ve deneyimlerin bir çeşitlileşmesi, yaşam tarzlarının çoğulluğu ve kişisel kimliklerin katlanması (fazlalaşması) ile karakterize olmaktadır.
- “Post-modern” bir dünyada, çeşitlilik ve farklılığın bütün eski kesinlikleri ve bütün eski evrensellikleri çözdüğü bir dünyada yaşamaktayız. Burada bazı postmarksist teoriler, artık toplumdan söz etmenin mümkün olmadığı, çünkü bu kavramın kapalı ve birleşik bir bütünlüğü anlattığı üzerinde ısrar ederek sivil toplum kavramına bir alternatif sunar.
- Eski dayanışmalar -bu, elbette, özellikle sınıf dayanışmaları anlamına geliyor- bozulmuştur ve başka kimliklere dayanan ve başka baskılara karşı olan toplumsal hareketler -cinsiyet, ırk, etniklik, cinsellik ve benzeri ile ilgili olarak çoğalmıştır.
- Aynı zamanda bu gelişmeler, tüketim kalıpları ve yaşam tarzlarında bireysel seçim alanını çok büyük ölçüde genişletmiştir. Bu, bazılarının “sivil toplumun” muazzam genişlemesi dedikleri şeydir.
- Buna göre, çeşitlilik ve farklılığa dayalı bir politika kurmaya ihtiyaç vardır. Hem farklılıkların onaylanması hem de baskıların ya da egemenlik biçimlerinin çoğulluğunu, özgürleşme mücadelelerinin çeşitliliğinin tanınması gerekmektedir. Radikal demokrasinin, toplumsal ilişkilerin bu çok katlılığına, insanların farklı gereksinimlerini ve deneyimlerini tanıyan karmaşık ve farklı eşitlik kavramlarıyla yanıt vermesi gerekmektedir.
- Solun hedefi liberal-demokratik ideolojiyi tümüyle yadsımak olmamalıdır; tersine, liberal demokrasiyi radikal ve çoğulcu demokrasi yönünde derinleştirmek ve yaygınlaştırmak olmalıdır.
- Radikal demokrasinin teorik zeminin ilk koşulu olarak sınıf kategorisinin terk edilmesi ve farklı özne konumları temelinde oluşmuş antagonizmaların tanınması gerekmektedir. Kentsel, ekolojik, anti-otoriter, anti-kurumsal ve feminist hareketler gibi farklı kimlik ve siyasetleri ifade eden yeni toplumsal hareketler radikal demokrasi siyasetinin temel özneleri olacaktır.
- Ancak bu noktada, Liberalizme ve Marksizme bir alternatif olarak sunulan radikal demokrasi siyaseti, bir toplumsal devrim programına başvurmaksızın kapitalizmin demokratik dönüşümünü olanaklı gören anlayışı solun yeni paradigması olarak görmektedir.