ÇAĞDAŞ FELSEFE I Dersi MANTIKSAL POZİTİVİZM VE BİLİM FELSEFESİ: SCHLİCK,AYER VE CARNAP soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU: Schlick’e göre doğrulanabilirliğin sınırları nelerdir?


CEVAP: Wittgenstein’ın “Tractatus”u etkisinde kalan Schlick’e göre basit önermeleri oluşturan sözcükler, anlamlarını gönderme yaptıkları nesneler üzerinden kazanmaktadır, yani ona göre nesneleri göstermek yerine nesnelerin verilmesi söz konusudur. söz etmektedir. Nitekim Tractatus’ta da sözcüklerin temsil ettiği nesneler, açık biçimde belirlenmemiştir. Oysa mantıkçı pozitivistler için önermelerin doğruluk şartları duyusal deneyimde, algıda verili olmalıdır. Mantıksal pozitivistlerin anlamsız olana karşı hiçbir hoşgörüsü yoktur. Anlamsız olan, felsefî söylemin içerisinden tamamen sökülüp atılmalıdır. Anlamlı olarak geriye kalan bilimsel olandan başkası değildir. Bu itibarla sadece Platon’un ideaları, Aristoteles’in entelekyası, Plotinos ve Yeni-Platoncular’ın Tanrısı, Descartes’in bir töz olarak zihni, Kant’ın saf aklı ya da numeni, Hegel’in tini değil, Wittgenstein’ın mistik olanı da elenmiş olmaktadır. Duyu deneyiminin olanakları içerisinde doğrulanamayan hiçbir önerme anlamlı kabul edilemez. Mantıksal pozitivistlerin tüm bunları reddederkenki stratejileri bu metafiziksel unsurların olmadığını iddia etmek değildir. Bu unsurların olup olmadığı hakkında anlamlı bir konuşma yapabilmek olanaksızdır. Elbette ki her bir önermenin bizatihi duyu deneyimi ile doğrulanması beklenmemektedir. Söz konusu doğrulama, duyu organlarımızı kullanarak doğrudan yapılmak durumunda değildir. Duyu organlarımıza bir takım deney teçhizatı da dâhil edilebilir. Ayrıca bazı varsayımların kendileri doğrudan deneyimle karşılaştırılamayabilir. Bu durumda söz konusu varsayımın bazı sonuçlarının test edilmesi yeterli olacaktır. Dolayısıyla bazı önermeler dolaysız olarak doğrulanabilirken, bazı önermeler ancak dolaylı olarak doğrulanabilir. Ayrıca, elimizde bulunan teknolojik imkânlar bir doğrulamanın yapılabilmesi için yeterli olmayabilir. Söz konusu teknolojinin olduğu varsayımı altında, bir önermenin ilkesel olarak doğrulanabiliyor olması, anlamlı olabilmesi için yeterli kabul edilmek durumundadır. Tüm bunlardan çıkan sonuç şudur: Bir önermenin anlamlı olması için doğrudan, dolaylı veya ilkesel olarak doğrulanabilmesi yeterlidir.