İLKÇAĞ FELSEFESİ Dersi Plüralist ve Antropolojik Dönem soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

Sofistlerin belli başlı düşünceleri nelerdir?


CEVAP:

Sofistler başta bilgi ve ahlak olmak üzere eğitim, din, siyaset, hukuk gibi alanlarda pek çok iddia ortaya atmışlardır. Yekpare bir sofistik düşünceden bahsetmek mümkün değil ise de onların fevkalade önemli felsefî tartışmalara yol açtıkları tarihsel bir vakıadır. Protagoras bir rölativisttir. O, görünüş ve gerçeklik arasında Demokritos tarafından yapılan ayırımı daha da derinleştirmiştir. Açıktır ki bu şüpheciliğe giden bir yoldur. Ayrıca Protagoras Herakleitos’un evrende sürekli bir değişim olduğu iddiasını da bir ilke olarak benimsemiş gözükmektedir. Her şey sürekli değişiyorsa ve biz bir şeye “bu şudur” diyemiyorsak yapılması gereken en makul iş yargıdan kaçınmak olacaktır. Nitekim Helenistik dönemde ortaya çıkan şüphecilerin (Pyrrhon ve öğrencisi Timon’un) büyük oranda bu ilkeyi takip ettiklerine şahit olunmaktadır. Bu şüpheci yaklaşım Protagoras’ı agnostisizme yaklaştırmıştır. Nitekim o, tanrıların var olup olmadığının bilinemeyeceğini söylemektedir. Benzer şekilde, o, her iddianın karşısına aynı güçte başka bir iddianın çıkarılabileceğini, bu iki iddianın kuvvet bakımından birbirine denk olacağını vurgulamaktadır. Bu vurgu da şüpheciler tarafından kullanılmıştır. Gorgias nihilisttir. Başka bir deyişle, o, varlığı yadsımaktadır. Ona göre, “hiçbir şey yoktur, olsa da bilemezdik, bilsek de başkalarına aktaramazdık.” Antiphon ve Kallikles daha çok toplum hayatı ile ilgili meseleler üzerinde kafa yormuştur. Antiphon “toplum sözleşmesi” ne benzer bir düşünceyi kabul etmekte ve insanların doğuştan birbirine eşit olduğu fikrini gündeme getirmektedir. Kallikles ise toplumsal yaşamdaki çatışmalara ve bireylerin giriştiği güç mücadelesine vurguda bulunmaktadır. Öte yandan, Thrasymachus, “yasa” adı verilen şeyi hâkimlerin yargıladıkları kişilere kendi iradelerini zorla kabul ettirmelerinden ibaret görmektedir. Hiç şüphesiz, bu yaklaşımda, hukuk iktidarın güç ve iradesinin tecessüm etmiş hali olarak telakki edilmektedir. Sofistlerin nomos ve physis arasında yaptıkları ayırım, toplumsal bazı normların ortaya çıkışını insanlar arası ilişkileri doğuran sübjektif yaklaşımlara bağlamaktadır. Örneğin, Kallikles’ e göre, ahlak esasen zayıfların güçlüleri ellerindeki gücü kullanmaktan alıkoymak için ürettikleri bir kavramdır. Prodikos ise benzer bir yaklaşımı Tanrı karşısında hissedilen korkuya atfetmektedir. Ona göre, kurnaz biri, insani eylemlerin korku ilkesi doğrultusunda biçimlendirilebileceğini keşfetmiş ve onları Tanrı korkusu ile yönlendirmeyi arzu etmiştir. Bu ve benzeri düşünceler dolayısıyla, sofistler yaşadıkları dönemde müesses toplumsal nizama bir tehdit olarak kabul edilmişlerdir. Onlara yüklenen olumsuz imajı bu hususlar eşliğinde düşünmek faydalı olacaktır.