İKNA EDİCİ İLETİŞİM Dersi İLETİŞİM KAMPANYALARI VE İKNA soru detayı:
SORU: Tahrik ve Kontrol Modeli nedir?
Tahrik ve Kontrol Modeli nedir?
CEVAP: John Bowers, Donnovan Ochs ve R.J. Jensen “Tahrik ve kontrolün retoriği” adlı kitaplarında sonunda ister başarıya ister başarısızlığa uğrasın her ideolojik hareketin geçirmiş olduğu yedi aşama tanımlamışlardır (1993).
İlk aşama olan talep etme aşamasında eylemciler hükümet, işletme gibi gücün temsilcilerinden vazgeçmeye hazır olduklarından daha fazlasını içeren talep ya da ricalarda bulunurlar. Bu talep ve ricalar, gücün temsilcileri tarafından makul bulunmadığında resmen ilan etme ya da hareketin pazarlanmasıolarak adlandırılan aşamaya geçilir. El ilanları, broşür ve mitingler yardımıyla, eylemciler söz konusu güç kaynaklarını dışarıdakilere makul olmayan taraf olarak gösterek hareketi geliştirir. Bu aşamada hareketin lideri bu uğurda çalışacak yeni eylemciler kazanmayı umut eder ve daha fazla eylemci kazanmak için duyurumlarına devam eder. Eğer bu aşamada başarıya ulaşılırsa üçüncü aşama olan kuvvetlendirme aşamasına geçilir. Bu aşamada, yeni kazanılan eylemciler, mitingler, protesto şarkıları ve marşlar yardımıyla davaya bağlanmaları, dava uğruna çalışmaları için şevklendirilir.
Dördüncü aşama olan kutuplaşma aşamasında hareketin liderleri henüz tarafsız olan kitleyi kazanmayı amaçlar. Bunu, “onlar ve biz” kutuplaşması yaratarak, onların yaptığı kötü ve yanlış şeylere karşı, kendilerinin yapmak istediği iyi ve doğru şeyleri anlatarak ve henüz kazanılmamış tarafsız bireyi bir taraf seçmeye zorlayarak yapmaya çalışır. “Onlar” olan ve mücadele edilen karşı taraf, bir kişi ya da bir konu olabilir. Mücadele edilen konulara nepal bombasının kullanımı, bazı balık türlerinin soyunun tükenmesi, sivil hedeflerin bombalanması, yasadışı gözaltılar, nükleer bir alan geliştirilmesi ya da fetüslerin kürtajla alımı gibi örnekler verilebilir. Kişiler ise Talabani, FBI başkanı, yerel politikacılar, çeşitli belediye başkanları, konsey üyeleri, senatörler, temsilciler ya da problemin kaynağı olarak dile getirilen her hangi başka bir lider olarak örneklendirilebilir.
Pasif direniş aşaması, sivil itaatsizliğin başladığı aşamadır. Bu aşamada şiddete başvurulmaz fakat grev, iş bırakma, savunma vermeme, gibi yasa dışı eylemlerle harekete geçerek gerek medyanın, gerek insanların gerekse mücadele edilen güçlerin dikkatinin çekilmesine çalışılır. Bu aşamada mücadele edilen taraf bu tür eylemlere genellikle polis ya da askerden destek alarak tepki verir. Eylemciler ile güç kaynaklarının kolluk kuvveti destekli bu karşılaşması medyada yer alır ve eylemciler medya aracılığıyla kendilerine gestapo taktikleri ve baskılar uygulandığını iddia ederek gerilimin tırmanmasını sağlarlar.
Gerginlik aşamasında, eylemciler ve güç kaynakları arasındaki gerilim hızla tırmanmaya başlar. Tehditlerin başladığı, baskıların gücünü arttığı bu aşamada bazı şiddet olayları da baş gösterebilir. Örneğin güç kaynaklarını temsil eden kolluk kuvvvetleri ile eylemciler arasında taşlı, sopalı çatışmalar çıkabilir ya da 1996 Olimpiyatlarında olduğu gibi sembolik bombalamalar olabilir. Bu aşamada güç kaynaklarının uygulayacağı baskı, eylemcilerin şiddet yanlıları ve şiddet karşıtları olarak bölünmesi ile sonuçlanır. Bowers, Ochs ve Jensen bu aşamayı, Gerillalara karşı Gandhi aşaması olarak adlandırmışlardır. Şiddet yanlısı olmayan eylemciler yani Gandhiler, mücadele edilen güç kaynakları ile müzakere girişiminde bulunarak eylem amacına ulaşana kadar şiddet yanlılarının yani Gerilların şiddet eylemlerine devam edeceklerini bu yüzden güç kaynaklarının eylemcilerin istediklerini vermelerini talep ederler. Güç kaynaklarının tepkisine göre son aşaması yani devrim aşaması gerçekleşir ya da gerçekleşmez.
Bu model, geçmişte yaşanmış Rusya Komünist Devrimi, Sovyetler Birliği’nin dağılması,soğuk savaşın bitimiyle Birleşik Devletler'in yenidünyanın korumacılığını üstlenmesi, gey ve lezbiyen hareketleri, dini hareketler gibi birçok sosyal ve politik olayı ve olayın süreçlerini açıklamak ve yorumlamak için kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra bu model, oluşabilecek hareketlerin gelişim aşamalarını önceden öngörebilmesi açısından da oldukça işlevseldir.
John Bowers, Donnovan Ochs ve R.J. Jensen “Tahrik ve kontrolün retoriği” adlı kitaplarında sonunda ister başarıya ister başarısızlığa uğrasın her ideolojik hareketin geçirmiş olduğu yedi aşama tanımlamışlardır (1993).
İlk aşama olan talep etme aşamasında eylemciler hükümet, işletme gibi gücün temsilcilerinden vazgeçmeye hazır olduklarından daha fazlasını içeren talep ya da ricalarda bulunurlar. Bu talep ve ricalar, gücün temsilcileri tarafından makul bulunmadığında resmen ilan etme ya da hareketin pazarlanmasıolarak adlandırılan aşamaya geçilir. El ilanları, broşür ve mitingler yardımıyla, eylemciler söz konusu güç kaynaklarını dışarıdakilere makul olmayan taraf olarak gösterek hareketi geliştirir. Bu aşamada hareketin lideri bu uğurda çalışacak yeni eylemciler kazanmayı umut eder ve daha fazla eylemci kazanmak için duyurumlarına devam eder. Eğer bu aşamada başarıya ulaşılırsa üçüncü aşama olan kuvvetlendirme aşamasına geçilir. Bu aşamada, yeni kazanılan eylemciler, mitingler, protesto şarkıları ve marşlar yardımıyla davaya bağlanmaları, dava uğruna çalışmaları için şevklendirilir.
Dördüncü aşama olan kutuplaşma aşamasında hareketin liderleri henüz tarafsız olan kitleyi kazanmayı amaçlar. Bunu, “onlar ve biz” kutuplaşması yaratarak, onların yaptığı kötü ve yanlış şeylere karşı, kendilerinin yapmak istediği iyi ve doğru şeyleri anlatarak ve henüz kazanılmamış tarafsız bireyi bir taraf seçmeye zorlayarak yapmaya çalışır. “Onlar” olan ve mücadele edilen karşı taraf, bir kişi ya da bir konu olabilir. Mücadele edilen konulara nepal bombasının kullanımı, bazı balık türlerinin soyunun tükenmesi, sivil hedeflerin bombalanması, yasadışı gözaltılar, nükleer bir alan geliştirilmesi ya da fetüslerin kürtajla alımı gibi örnekler verilebilir. Kişiler ise Talabani, FBI başkanı, yerel politikacılar, çeşitli belediye başkanları, konsey üyeleri, senatörler, temsilciler ya da problemin kaynağı olarak dile getirilen her hangi başka bir lider olarak örneklendirilebilir.
Pasif direniş aşaması, sivil itaatsizliğin başladığı aşamadır. Bu aşamada şiddete başvurulmaz fakat grev, iş bırakma, savunma vermeme, gibi yasa dışı eylemlerle harekete geçerek gerek medyanın, gerek insanların gerekse mücadele edilen güçlerin dikkatinin çekilmesine çalışılır. Bu aşamada mücadele edilen taraf bu tür eylemlere genellikle polis ya da askerden destek alarak tepki verir. Eylemciler ile güç kaynaklarının kolluk kuvveti destekli bu karşılaşması medyada yer alır ve eylemciler medya aracılığıyla kendilerine gestapo taktikleri ve baskılar uygulandığını iddia ederek gerilimin tırmanmasını sağlarlar.
Gerginlik aşamasında, eylemciler ve güç kaynakları arasındaki gerilim hızla tırmanmaya başlar. Tehditlerin başladığı, baskıların gücünü arttığı bu aşamada bazı şiddet olayları da baş gösterebilir. Örneğin güç kaynaklarını temsil eden kolluk kuvvvetleri ile eylemciler arasında taşlı, sopalı çatışmalar çıkabilir ya da 1996 Olimpiyatlarında olduğu gibi sembolik bombalamalar olabilir. Bu aşamada güç kaynaklarının uygulayacağı baskı, eylemcilerin şiddet yanlıları ve şiddet karşıtları olarak bölünmesi ile sonuçlanır. Bowers, Ochs ve Jensen bu aşamayı, Gerillalara karşı Gandhi aşaması olarak adlandırmışlardır. Şiddet yanlısı olmayan eylemciler yani Gandhiler, mücadele edilen güç kaynakları ile müzakere girişiminde bulunarak eylem amacına ulaşana kadar şiddet yanlılarının yani Gerilların şiddet eylemlerine devam edeceklerini bu yüzden güç kaynaklarının eylemcilerin istediklerini vermelerini talep ederler. Güç kaynaklarının tepkisine göre son aşaması yani devrim aşaması gerçekleşir ya da gerçekleşmez.
Bu model, geçmişte yaşanmış Rusya Komünist Devrimi, Sovyetler Birliği’nin dağılması,soğuk savaşın bitimiyle Birleşik Devletler'in yenidünyanın korumacılığını üstlenmesi, gey ve lezbiyen hareketleri, dini hareketler gibi birçok sosyal ve politik olayı ve olayın süreçlerini açıklamak ve yorumlamak için kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra bu model, oluşabilecek hareketlerin gelişim aşamalarını önceden öngörebilmesi açısından da oldukça işlevseldir.