TÜKETİCİ HUKUKU Dersi Tüketici Hukukuna Giriş soru detayı:
SORU:
Türkiye'de tüketicinin korunmasına yönelik gelişmeler nelerdir?
CEVAP:
Türkiye’de Cumhuriyet döneminden önce, Osmanlı İmparatorluğu döneminde asıl amacı doğrudan tüketicileri korumak olmamakla birlikte,
kamu düzeni ve sağlığını korumak amacını güden çeşitli düzenlemeler yer almıştı. Bu düzenlemeler meslek icra edenlerin birbirleriyle ve halkla olan ilişkilerini düzenliyordu. Kanunname-i İhtisab-ı Bursa (Bursa Belediye Kanunu) bu düzenlemelere örnek gösterilebilir. Yine bir çeşit esnaf birliği olan Ahilik mensupları için kabul edilmiş olan kurallardan da söz edebiliriz. Devlet tarafından çıkarılan çeşitli yasaların uygulanması ve denetimi bu kuruluşlara bırakılmıştı. Ancak bu kuruluşların yaptırım uygulama yetkisi yoktu. Her ne kadar dolaylı olarak da olsa tüketicileri koruyucu bu tür düzenlemelere rastlanmakla birlikte, bu düzenlemelerin tüketici hukukunun gelişmesini sağlama amacı bulunmuyordu.
Cumhuriyet döneminde de doğrudan tüketiciyi korumaya yönelik yasalara yer verilmemişti. Dolaylı olarak tüketicileri koruyucu bir takım yasalar çıkarılmıştı. Bunların en önemlilerini şu şekilde sıralayabiliriz:
• 1928 tarihli “İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu
• 1930 tarihli “Umumi Hıfzı Sıhha Kanunu
• 1930 tarihli “Ticarette Tağşişin Men’i Kanunu”, 1931 tarihli “Ölçü ve Ayarlar Kanunu
• 1936 tarihli “Endüstriyel Mamulatın Maliyet ve Satış Fiyatlarının Kontrolü ve Tespiti
Hakkında Kanun
• 1938 Tarihli “Pazarlıksız Satış Mecburiyetine Dair Kanun
• 1960 tarihli “Türk Standartları
Enstitüsü’nün Kuruluşuna Dair Kanun
1985 yılına gelinceye kadar Türkiye’de tüketiciyi koruyucu hükümler başlangıçta genel hukukun bir parçası olarak çeşitli kanun, tüzük ve yönetmeliklerde yer almıştır. Daha sonraları, özellikle Türkiye ile Avrupa Birliği arasında kurulan Gümrük Birliğinin 1997 yılında yürürlüğe girmesinden önce, mevzuatın Avrupa Birliği mevzuatına uyumlu hale getirilebilmesi için bir takım düzenlemelere gerek duyulmuştur. Tüm bu gelişmeler sonucunda Türkiye’de 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hazırlanmış ve 1995 yılında kabul edilmiştir. Tüketici hukukunun gelişimi de 4077 sayılı bu Kanun’un yürürlüğe girmesi ile başlamıştır. Kanun, ayıplı mallardan tüketici kredilerine, taksitli satışlardan satış sonrası hizmetlere kadar birçok konuyu düzenlemiştir. Bu Kanunla birlikte, Türk Hukuk Sistemi; tüketici mahkemeleri, tüketici sorunları hakem heyetleri, tüketici konseyi gibi yeni kurumlarla tanışmıştır. Daha da önemlisi bu Kanun ile tüketici haklarının ne olduğu ve bu hakların nasıl kullanılacağı ortaya konulmuştur. Bu Kanunda zaman içinde değişiklikler yapılmıştır. Daha sonra 4077 Kanunu yürürlükten kaldıran ve 28 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kabul edilerek Avrupa Birliği düzenlemeleri ile de uyumlu yeni düzenlemelere yer verilmiştir.6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un gerekçesinde belirttiği gibi, “23/2/1995 tarihli ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve ilgili mevzuat 1995 yılında yürürlüğe girdiğinden bu yana tüketicinin korunması hukuku Türkiye’de önemli bir gelişme kaydetmiş;
2003 yılında gerçekleştirilen kapsamlı değişiklikler de tüketici hareketine ek bir ivme kazandırmıştır. Ancak bu düzenlemelerin tümünün, Avrupa Birliği (AB) mevzuatı ile tam uyumunun sağlanması için gözden geçirilmesi ve kısmen yeniden kaleme alınması ihtiyacı özellikle AB-Türkiye tarama toplantıları çerçevesinde kendisini göstermiştir. Kanun
değişikliğine gidilmesinin en temel amaçlarından birisi, AB’nin son dönemde çıkardığı ve henüz mevzuatımıza aktarılmamış olan, 2002/65/AT sayılı Finansal Hizmetlerin Mesafeli Satışı, 2005/29/ AT sayılı Haksız Ticari Uygulamalar, 2008/48/AT sayılı Tüketici Kredileri Sözleşmeleri, 2008/122/AT sayılı Devre Tatil, Uzun Süreli Tatil Ürünü, Yeniden Satım ve Değişim Sözleşmeleri, 2001/83/EU sayılı Tüketici Hakları Yönergelerinin iç hukukumuza aktarılması olmuştur. Diğer taraftan, bu Tasarı hazırlanırken tüketicinin korunması alanında AB tarafından çıkarılmış olan bütün Yönergeler incelenmiş ve iç hukukumuzdaki değişiklikler ona göre şekillendirilmiştir. 6502 sayılı Kanun ile AB Yönergeleri ve AB Tavsiyeleri iç hukukumuza aktarılmıştır.