TÜRK DIŞ POLİTİKASI I Dersi 1980-1990 DÖNEMİTÜRK DIŞ POLİTİKASI soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

Türkiye'nin Irak ve Suriye ile yaşadığı “su sorunu”'nun nedeni neydi?


CEVAP:

Irak ve Suriye temelinde yaşanan bir önemli sorun da “su sorunu” olmuştur. Bilindiği gibi Fırat ve Dicle nehirleri Türkiye’de doğmakta, Irak ve Suriye üzerinden Orta Doğu’ya ulaşmaktadır. Su sorununun ağırlıklı olarak gündeme geldiği süreç bu nehirler üzerinde büyük baraj projeleri gerçekleştirilmesiyle başlamış, bu durum GAP ile zirveye ulaşmıştır. Bu iki ülkenin endişesi, geliştirilen baraj ve sulama projeleriyle kendilerine ulaşan su miktarında azalma olacağına, daha da önemlisi Türkiye’nin kontrol imkânına sahip olacağına ilişkindir. Gerçekleştirilen projeler sonucu, barajların su tuttuğu dönemde tepkilerini artıran ülkelere karşı Türkiye uzlaşma yolları aramış, örneğin Özal 1987 yılında Suriye’ye giderek Ekonomik İşbirliği Protokolü imzalamış, su aktarımı ile ilgili taahhütte bulunmuştur (Sönmezoğlu, 2066:446). Bunun karşılığında da Suriye’den terör örgütlerine karşı tutumunu değiştirmesi istenmiş ancak bu süreçten istenilen sonuç alınamamıştır. Aksine Suriye su konusundaki taleplerinin karşılanması için terör kartını kullanmış, hatta dönem dönem bir Kürt devletinin kurulması gerekliliğini ya da Hatay’ın aslında Suriye’nin bir parçası olduğu demeçlerini vererek Türkiye’yi rahatsız edici açıklamalarda bulunmuştur. Aynı dönemde Irak da su paylaşım sürecinin bir an önce çözülmesini istemiş, aksi hâlde 1984 yılında imzalanan sınır ötesinde sıcak takip imkânı veren Güvenlik Protokolü’nü yenilemeyeceğini belirtmiştir. Ayrıca Kerkük-Yumurtalık Boru Hattı’ndan doğan Türkiye’nin borcunu bir an önce ödemesini istemiş ve bu hattan olan petrol sevkiyatını durdurmuştur. Türkiye, hayati olan bu petrol sevkiyatının devamını borcunu ödeyerek değil, Irak’a su konusunda verdiği taahhütlerle tekrar başlatabilmiştir. Türkiye’ye göre Fırat ve Dicle nehirleri Irak ve Suriye’nin iddia ettiği gibi uluslararası sular değil, sınıraşan sulardır. Ayrıca bir çözüm olacaksa bu paylaşma ilkesine göre değil, hakkaniyet ilkesine göre yapılmalıdır. Bu yüzden Türkiye suların kendi sınırları içinde yer alan bölümünün kendi egemenliği altında olduğunu, bu egemenlik haklarından dolayı da dilediği politikayı uygulayabileceğini savunurken Irak ve Suriye bu suların uluslararası olduğunu ve bir politika izlenecekse bunun üçlü anlaşmalarla olacağını savunmuşlardır. Bu dönemde ülkeler arasındaki gerek su sorunu gerekse Kürt sorunu çıkar çatışmalarının iki önemli aracı olmuş ve ikisi de bir çözüme kavuşturulamamıştır