FELSEFE Dersi METAFİZİK soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

Varlık kavramını felsefi bakış açısından açıklayınız.


CEVAP:

Gerek Kant’ın tutumu, gerekse bir bütün olarak varlık konusunun insan için taşıdığı büyük önem, insanı Hume ve Comte benzeri filozoflarda gördüğümüz metafizik karşıtlığının çok yaygın bir yaklaşımı temsil etmediğini düşünmeye yöneltir. Gerçekten de “varlık” sözcüğü, hayatımız boyunca en sık kullandığımız sözcüktür. Bir an için “var olmak” veya “varlık” üzerinde durmaya başladığımızı varsayalı Bunu yaptığımızda, yani “varlık” veya “varlığımız” üzerinde durup düşünmeye başladığımızda, “varlık” sözcüğünün ne kadar gizemli olduğunun az çok farkına varmaya başlarız. Buna göre, “Ben varım”, “Dünya var” ve “Dünyadaki her şey var.” Bu tümcelerden her biri son derece temel, fakat bir o kadar da kolayca unutulan bir tümce olarak karşımıza çıkar. Bu olguya Batı felsefesinde ilk dikkat çeken kişi meşhur Alman düşünürü Martin Heidegger olmuştur. Çünkü o, biz insanların “var olanların varlık”larına şaşırıp hayret etmediğimizi, varlık olgusunu göz ardı ettiğimizi söylemekteydi. Aslında Heidegger pek de haksız değildi çünkü büyük bir çoğunluğumuz, düşünmekten ziyade yaşamakla ilgiliyiz. Gündelik hayatımızın akışı içinde, istek ve çıkarlarımızın baskısı altında, “varlık bilmecesi” çoğunlukla aklımızın ucundan bile geçmez. “Neden hiçbir şey yok değil de bir şeyler var?” sorusuyla varlığın anlamının ne olduğu sorusuna bir yanıt bulmaya çalışmak, insan hayatının en temel ve kalıcı problemlerinden birini meydana getirir. Varlığın anlaşılması, var olmanın ne anlama geldiğinin belirlenmesi, Varlığın anlamının ortaya konması, hiç de kolay bir şey değildir. Bu durumun felsefi anlamda farkına varan filozoşardan biri Heidegger ise diğeri de Sartre olmuştur. O, Bulantı adlı eserinde varlığın anlaşılmazlığını şu sözlerle ifade eder: “Şu bahçe, şu şehir ve benim kendim, her şey veridir. Bunun farkına vardığında insana bulantı gelir ve her şey havada uçmaya başlar.” Bununla birlikte, varlık üzerinde düşünmenin, varlığın gizemini hissetmenin, başka her şey bir yana varoluşumuzu anlamlandırmak ve temellendirmek açısından büyük bir önem taşıdığı açıktır.