YARGI ÖRGÜTÜ VE TEBLİGAT HUKUKU Dersi Tebligat Hukuku ile İlgili Genel Bilgiler ve Tebligatın Yapılabileceği Kişiler soru detayı:
SORU:
Vekile tebligatın esasları nelerdir?
CEVAP: Vekil aracılığıyla takip edilen dava ve işlerde tebligatın mutlaka vekile yapılması gerekir, vekil varken asıl tarafa (müvekkile) yapılan tebligat usûlsüzdür. Bir kişinin birden fazla vekili varsa, tebligat bunlardan birine yapılır (TebK m. 11/1; TebY m. 18).
Tebligat hukuku anlamında vekilden kasıt, Avukatlık Kanunu gereğince (AvK m. 35) vekil olmaya ehil olan kimselerdir. Avukatlık Kanunu gereğince, hukukî konularda temsil ve takip bakı- mından avukatların tekel hakkı mevcuttur. Ancak, özel hükümler gereğince avukat dışında da vekâlet almaya yetkili kimseler, bu özel hükümlerle sınırlı olarak vekâlet ehliyetine sahiptir. Örneğin, dava vekilleri, dava takipçileri veya Kadastro Kanunu gereğince belirli derecede yakınlar gibi.
Vekille takip edilen işlerde, vekilin bizzat kendisi büroda bulunmuyorsa, 17. madde gereğince yanında çalışan yardımcısı, sekreteri, katibine tebligat yapılabilir. Burada, özellikle muhatap avukatla aynı büroda çalışan başka avukata tebligat yapılıp yapılamayacağı tartışma konusu olabilir. Şayet, ortak olarak çalışan iki avukat söz konusu ise ve her ikisinin de o hususta vekâletnamesi bulunuyorsa, bir sorun ortaya çıkmayacaktır; ancak, sadece birinin vekâletnamesi bulunuyorsa, bu durumda vekâleti olmayan ortağa tebligat yapılamaz. Bir avukatlık bürosunda, muhatap avukatın yanında sigortalı çalışan avukatın tebligat konusu işlemle ilgili vekâleti bulunmuyorsa, 17. madde kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği tereddütlüdür. Çünkü, avukatlar sigortalı çalışsalar da, herhangi bir yardımcı gibi nitelendirilemezler. Bununla birlikte yine de o işle ilgili vekâleti olmadan bir avukatla birlikte çalışanların da 17. madde kapsamında sayılması yerinde olacaktır.
Bir kimsenin birden fazla vekili varsa, tebligatın sadece bunlardan birine yapılması yeterlidir. Buna rağmen tebligat birden fazla vekile yapılırsa, bunlardan ilkine yapılan tebligat esas alınır (TebK 11/1).
Vekile tebligat zorunluluğu, geçerli şekilde bir vekilin atanması ile başlayıp vekâlet ilişkisi mevcut oldukça devam eder. Ancak, vekil atanmakla birlikte, vekilin atandığı henüz yargı organına ya da karşı tarafa bildirilmemişse, tebligatın asıla (müvekkilin kendisine) yapılması gerekir; vekâlet ilişkisinin iradî olarak (özellikle azil veya istifa gibi bir sebeple) sona erdiği, bununla birlikte, karşı tarafa ve yargı organına bildirilmediği durumlarda ise, vekile tebligat zorunluluğu devam eder (HMK m. 81). Vekilin, istifaya rağmen Avukatlık Kanunu gereğince vekâleten iş yapması gereken durumlarda (AvK m. 41), bu, iç ilişkide sonuç doğurup, tebligatın yapılıp yapılmayacağı, dışa yansıyan duruma göre tespit edilir.
Vekil atanmış olmasına rağmen, yargılamada mutlaka asılın (müvekkilin kendisinin) bulunması ve tebligatın asıla (müvekkile) yapılması gereken durumlarda, vekile tebligat yapılmaz(örn. bkz. HMK m. 171; İİK m. 68/a, II ve V).Ayrıca, ceza yargılaması gereğince kararların sanık- lara tebliğine ilişkin hükümler de saklıdır (TebK m. 11/1, c. 4; TebY m. 18/2). Mutlaka tarafın ya da ilgilinin kendisine tebligat yapılması gereken du- rumlar dışında, asıl ve vekil birlikte hazır bulunuyorsa, tebligat vekile yapılmalıdır.
Vekilin tebligat konusundaki yetkisi sadece yargılama aşaması ile sınırlı olmayıp kural olarak kararın icrasını da kapsar. Yani, davada vekil olan kimse, o davayla ilgili icra takibinde de tebligatın muhatabıdır. Meğer ki, bu arada vekâlet görevi sona ermiş olsun.
Vekil aracılığıyla takip edilen dava ve işlerde tebligatın mutlaka vekile yapılması gerekir, vekil varken asıl tarafa (müvekkile) yapılan tebligat usûlsüzdür. Bir kişinin birden fazla vekili varsa, tebligat bunlardan birine yapılır (TebK m. 11/1; TebY m. 18).
Tebligat hukuku anlamında vekilden kasıt, Avukatlık Kanunu gereğince (AvK m. 35) vekil olmaya ehil olan kimselerdir. Avukatlık Kanunu gereğince, hukukî konularda temsil ve takip bakı- mından avukatların tekel hakkı mevcuttur. Ancak, özel hükümler gereğince avukat dışında da vekâlet almaya yetkili kimseler, bu özel hükümlerle sınırlı olarak vekâlet ehliyetine sahiptir. Örneğin, dava vekilleri, dava takipçileri veya Kadastro Kanunu gereğince belirli derecede yakınlar gibi.
Vekille takip edilen işlerde, vekilin bizzat kendisi büroda bulunmuyorsa, 17. madde gereğince yanında çalışan yardımcısı, sekreteri, katibine tebligat yapılabilir. Burada, özellikle muhatap avukatla aynı büroda çalışan başka avukata tebligat yapılıp yapılamayacağı tartışma konusu olabilir. Şayet, ortak olarak çalışan iki avukat söz konusu ise ve her ikisinin de o hususta vekâletnamesi bulunuyorsa, bir sorun ortaya çıkmayacaktır; ancak, sadece birinin vekâletnamesi bulunuyorsa, bu durumda vekâleti olmayan ortağa tebligat yapılamaz. Bir avukatlık bürosunda, muhatap avukatın yanında sigortalı çalışan avukatın tebligat konusu işlemle ilgili vekâleti bulunmuyorsa, 17. madde kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği tereddütlüdür. Çünkü, avukatlar sigortalı çalışsalar da, herhangi bir yardımcı gibi nitelendirilemezler. Bununla birlikte yine de o işle ilgili vekâleti olmadan bir avukatla birlikte çalışanların da 17. madde kapsamında sayılması yerinde olacaktır.
Bir kimsenin birden fazla vekili varsa, tebligatın sadece bunlardan birine yapılması yeterlidir. Buna rağmen tebligat birden fazla vekile yapılırsa, bunlardan ilkine yapılan tebligat esas alınır (TebK 11/1).
Vekile tebligat zorunluluğu, geçerli şekilde bir vekilin atanması ile başlayıp vekâlet ilişkisi mevcut oldukça devam eder. Ancak, vekil atanmakla birlikte, vekilin atandığı henüz yargı organına ya da karşı tarafa bildirilmemişse, tebligatın asıla (müvekkilin kendisine) yapılması gerekir; vekâlet ilişkisinin iradî olarak (özellikle azil veya istifa gibi bir sebeple) sona erdiği, bununla birlikte, karşı tarafa ve yargı organına bildirilmediği durumlarda ise, vekile tebligat zorunluluğu devam eder (HMK m. 81). Vekilin, istifaya rağmen Avukatlık Kanunu gereğince vekâleten iş yapması gereken durumlarda (AvK m. 41), bu, iç ilişkide sonuç doğurup, tebligatın yapılıp yapılmayacağı, dışa yansıyan duruma göre tespit edilir.
Vekil atanmış olmasına rağmen, yargılamada mutlaka asılın (müvekkilin kendisinin) bulunması ve tebligatın asıla (müvekkile) yapılması gereken durumlarda, vekile tebligat yapılmaz(örn. bkz. HMK m. 171; İİK m. 68/a, II ve V).Ayrıca, ceza yargılaması gereğince kararların sanık- lara tebliğine ilişkin hükümler de saklıdır (TebK m. 11/1, c. 4; TebY m. 18/2). Mutlaka tarafın ya da ilgilinin kendisine tebligat yapılması gereken du- rumlar dışında, asıl ve vekil birlikte hazır bulunuyorsa, tebligat vekile yapılmalıdır.
Vekilin tebligat konusundaki yetkisi sadece yargılama aşaması ile sınırlı olmayıp kural olarak kararın icrasını da kapsar. Yani, davada vekil olan kimse, o davayla ilgili icra takibinde de tebligatın muhatabıdır. Meğer ki, bu arada vekâlet görevi sona ermiş olsun.