KENT SOSYOLOJİSİ Dersi Yerel Yönetim Kuramları soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

Yerel yönetimlerin ideolojileri ve uygulamaları açısından birbirinden farklı iki dönem ortaya çıkmıştır. Yerelyönetimlerin bu iki dönemdeki kavranışını benzerlikleri ve farklılaşmaları temelinde karşılaştırınız.


CEVAP:

Birinci dönemin bir özelliği, ele aldığımız üç paradigma çerçevesinde ortaya çıkan yaklaşımların kendi içlerinde kapalı kalıp, kendi güç alanları çerçevesinde yerel yönetimleri kuramsallaştırmalarıdır. Sınıf-merkezli yaklaşımlar sınıf çelişkisi ve sermaye birikim süreçlerinin önceliğini vurgularken, yönetimci yaklaşımlar yerel yönetimlerin iç işleyişini ve bürokrasinin değerlerini ön plana çıkarmışlardır. Çoğulcu yaklaşımlar ise, farklı grupların yerel yönetimler üzerindeki baskıları ve bu baskıların politika oluşturma
sürecindeki etkilerini vurgulamışlardır. İkinci dönem, bu açıdan önemli bir değişime sahne oldu. Hemen hemen tüm yaklaşımlar kendi güvenli alanlarını terk edip, diğer yaklaşımların tekelindeki alanlara girmeye başladılar. Örneğin çoğulcu yaklaşımdan hareket edenler, daha önceki dönemde ihmal ettikleri makro ölçekli siyasal ve ekonomik bağlamı dikkate alırken, sınıf merkezli yaklaşımlar da çoğulculuğun tekelinde olan grup temelli mücadeleleri kendi kuramsal çerçevelerine yerleştirmeye çalıştılar. Daha önceki dönemde çok sınırlı kalan paradigmalar-arası alışverişin ikinci dönemde ön plana çıkması kuşkusuz önceki dönemin kuramlarının sınırlılıklarının kavranması ile olmuştur. Ancak bu sınırlılıkları daha açık hale getiren bir faktör, ikinci dönemde ortaya çıkan yerel pratiklerin ilk döneme göre karmaşık ve çeşitlenmiş bir hale gelmesidir. Kent düzeyinde ortaya çıkan çeşitlenme ve karmaşıklaşma süreciyle baş edebilme kaygısıyla, paradigmaların kendi güç alanlarından çıkmaları bir yandan daha zengin bir kuramsallaştırmaya işaret ederken, bir yandan da kendi sorunlarını yaratmıştır. Ortaya çıkan en önemli sorun, yaklaşımların kendi iç tutarlılıklarını kaybetmeleridir. Yukarıda da özetlediğimiz gibi, çoğulcu yaklaşım sivil toplum kurumlarının güçlendirilmesini özendirirken, bunu devletten bekleyebilmektedir. Ya da sınıf merkezli yaklaşımda olduğu gibi, sivil toplum önemsenirken, sivil toplum örgütleri ile sınıfsal konumlar arasındaki ilişkiye hiç değinilmemektedir. İkinci dönemi birinci dönemden ayıran diğer özellik, vurgunun kurum ve yapılardan ilişki ve süreçlere kaymış olmasıdır. Birinci dönemde, yaklaşımların büyük bölümü yerel siyasal ve ekonomik yapılar üzerine vurgu yapıp, yerel yönetimi bir devlet aygıtı olarak kavrarken, ikinci dönemde yerel
ekonomik ve siyasal süreçler ön plana çıkmış, yerel yönetimler ise bir kurumsal yapılanma yerine, bir toplumsal ilişki olarak kavranmaya başlanmıştır.Üzerinde durmak istediğimiz son farklılık ise, ikinci dönemde, birinci dönemden daha belirgin bir biçimde, çoğulcu yaklaşımın baskın hale gelmeye başlamasıdır. Kuşkusuz, çoğulcu yaklaşım birinci dönemden çok daha farklı bir içerik kazanmış, yukarıda da değindiğimiz gibi, hem sınıf merkezli hem de yönetimci paradigmaların kaygılarından birçoğunu içselleştirmiştir. Ancak daha da önemlisi, diğer yaklaşımlar, tutarlılıklarını yitirme pahasına, çoğulculuğun bir çok özelliğini içselleştirmeye başlamıştır.