AİLE PSİKOLOJİSİ VE EĞİTİMİ Dersi Aile ve Hastalık soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Kanser hastası olduğunu öğrenen bir kişi, şok olmuş ve birkaç doktora daha giderek tetkikleri yeniden yaptırmıştır. Diğer tetkikler de benzer çıktığında kanser hastası olduğunu anlamıştır. Bu aşamadan sonra kişinin vereceği tepkinin ne olması beklenmektedir?


CEVAP:

İnsanlar kanser gibi ciddi hastalık tanısı karşısında birçok psikolojik tepkiler gösterirler. İlk aşamada en yaygın tepki şok olma ve inanmamadır. Hastalar tetkiklerin yanlış olduğuna inanırlar ve başka başka doktorlara gitmek isterler. Gerçeğin inkarı, katlanılması çok güç bazıları için imkansız hastalık gerçeğinin yarattığı kaygı, panik ve çaresizlik duygularına karşı bir savunmadır. Hastalığın var olduğunu anladıktan sonraki aşama ise öfke, kızgınlık dönemidir. “Niye ben?” türü öfke ve isyan duyguları görülür. Bu hastaların kaygı, tepki ve kızgınlıklarını ailelerine bazen de tedavi ekibine yansıtabileceklerinin bilincinde olunmalıdır. Bu öfkenin kökeninde hedef aldığı kişilerden çok çaresizliğe olan öfkedir. Aile üyeleri öfkeyi kişisel olarak algılarsa onların da tepkileri giderek öfkeli hale gelir. Saygı duyulan ve anlaşılan, ilgi gösterilen ve zaman ayrılan hasta kısa sürede sesini alçaltacak ve öfke tepkilerini azaltacaktır.


#2

SORU:

Kanserli hastanın uyum sürecinde etkili olan etmenler nelerdir?


CEVAP:

Kanserli hastanın uyumunda rol oynayan çeşitli psikososyal etkenler vardır. Bunlar; hastalığın kendisi, hastalığın tuttuğu organ, tipi, belirti ve bulguları, hastalığın seyri, tedavisi, hastanın daha önceki uyum potansiyeli, tıbbi hastalıklara ilişkin deneyim ve düşünceleri, başedebilme becerileri, hangi yaş döneminde bu hastalığa yakalandığı, yaşına uygun amaç ve projeleri için oluşturduğu tehdit düzeyi, hastanın kişilik özellikleri, ailenin tutumları, çevre destek sistemleri, hastalığa ilişkin kültürel ve sosyal tutumlar olarak sıralanabilir.


#3

SORU:

Bazı aileler en basit sağlık sorunlarına bile büyük duygusal önem verirken, bazı ailelerin ağır sağlık sorunlarını dahi ihmal etmesi ya da yavaş davranabilmesinin nedenini kısaca açıklayınız.


CEVAP:

Aile üyesinin hastalanması, bütün aile üzerinde psikososyal etkilere neden olur. Hastalığın ani ya da sinsi başlaması, hastalığın seyri (ilerleyici ya da dalgalı seyir), hastalığın sonlanımı (ölümcül olması ya da olmaması gibi) ve neden olduğu yeti kaybının (örn. zihinsel, duyusal, fiziksel kayıplar gibi) yanı sıra ailenin kültürel özelliği, değerler sistemi, yaşam döngüsü evresi ve hasta bireyin ailedeki rolü bu etkilenmeyi belirleyen başlıca faktörlerdir.


#4

SORU:

Hastanın evine döndüğü ve ayakta tedavinin devam ettiği evrede bireylerin ruhsal tepkileri nelerdir?


CEVAP:

Hastanın evine döndüğü ve ayakta tedavinin devam ettiği evrede bireylerin ruhsal tepkileri; suçluluk, umut, kaygı, başetme çabaları, giderek artan gerçekçi bakış ve yeni duruma uyumdur.


#5

SORU:

Süreğen hastalığa karşı ailelerin verdiği tepkiler düşünüldüğünde, bakım veren aile üyelerinin duygusal tepkileri neler olabilir?


CEVAP:

Süregen (kronik) hastalığa karşı ailelerin gösterdiği uyum süreçlerinde; bakım veren aile üyeleri daha yoğun stres ve duygusal yük altındadır. Üzüntü, öfke, yorgunluk, gücenme gibi duygular yaşayabilirler. Hastaya yardımcı olamadıklarında kendilerini suçlu hissedebilirler.


#6

SORU:

Çiftlerin birbirleri ile ilişkilerinde hastalıkların oynadığı rolü açıklayınız.


CEVAP:

Sağlık sorunları kimi zaman dikkat çekme, ilgi ve bakım sağlamak için de kullanılır. Kimi zamanda güç dengesi oluşturmada ve eşin kontrolünde kullanılır. Geçmişte eşini ihmal ettiğini, görevlerini yapmadığını düşünen bir kişi şimdiki hastalığı bir cezalandırma olarak algılayabilir. Bazen hasta eş kendi ruhsal ihtiyaçları nedeniyle bu davranışı destekler.


#7

SORU:

Depresyonun gelişmesinde rol oynayan etkenler nelerdir?


CEVAP:

Depresyonun gelişmesinde rol oynayan birçok etken vardır. Önemli ekonomik sorunlar, iş yaşamındaki çatışmalar, emeklilik, iş kaybı, beden sağlığının bozulması, sevdiği birinin kaybı, benliği örseleyen onur kırıcı durumlarla karşılaşmak, evlilik ve aile sorunları ve daha nice psikososyal olaylar depresyonun başlamasında ve süreklilik kazanmasında etkili olmaktadır. Ayrıca çocukluğun erken dönemlerinde yaşadığı anne kaybının ya da anne-babadan uzun süreli ayrılıkların depresyona yatkınlık açısından önemli etkenler olduğu kabul edilir.


#8

SORU:

Depresyonla başa çıkma yöntemleri nelerdir?


CEVAP:

Depresyonun gelişmesinde olayları değerlendirme ve yorumlama biçimi çok önemlidir. Depresyon hastası; üzüntü, keder, elem gibi karamsar duygulardan yakınmakla birlikte bu olumsuz duygulara neden olan onun olumsuz düşünceleridir. Depresyondaki insanlar kendine, geleceğe ve tüm yaşama karamsar bir biçimde bakarlar. “Ben yetersiz bir kişiyim”, “her şey daha kötüye gidecek” ya da “hayatın ne anlamı var” gibi düşünceler depresyonu artırdığı gibi sorunla baş etme gücünü azaltır. Bu düşüncelerden kurtulmak için bunları fark edip yeni olumlu düşüncelerle yer değiştirmek gerekir. Ayrıca içe kapanıklıkla baş edebilmenin yollarından biri, öncelikli görülen işleri sıraya koyarak adım adım ilerlemektir. Kişi aktif oldukça güzel duygular arkadan gelecektir.


#9

SORU:

Birçok yaşam olayı ya da durum hakkında aşırı endişe (evham) duyma ile karakterize bir ruhsal rahatsızlık hangisidir?


CEVAP:

Bunaltı bozukluğu, birçok yaşam olayı ya da durum hakkında aşırı endişe (evham) duyma ile karakterize bir ruhsal rahatsızlıktır. Her insan zaman zaman kaygı ve endişe yaşar. Ancak bunaltı bozukluğu olan kişiler kaygı ve endişelerini kontrol etmekte zorlanırlar


#10

SORU:

Bir kişide panik bozukluğu olduğu düşünülmeden önce hangi tetkikler yapılmalıdır?


CEVAP:

Bir kişide panik bozukluğu olduğunu düşünmeden önce, yakınmalarına neden olabilecek bedensel bir hastalığın (kalp hastalığı, akciğer hastalığı gibi) olup olmadığı araştırılmalıdır.


#11

SORU:

Basit fobinin tipleri nelerdir?


CEVAP:

Basit fobinin beş alt tipi mevcuttur. Bunlar; hayvan tipi (örn örümcek), doğal çevre tipi (örn.fırtına, şimşek), kan-enjeksiyon-yaralanma tipi, durumsal tip (örn. uçak, asansör) ve diğer tip (bu alt tip yukardaki dört kategoriyi tam karşılamayan durumları ifade eder. Örn. tıkanıp boğulma korkusu) olarak adlandırabiliriz.


#12

SORU:

Bireyin toplantılara katılmak, topluluk karşısında konuşmak ya da yeni insanlarla tanışmak, birisiyle yemek yemek, karşılıklı ya da telefonda konuşmak gibi aktivitelerden kaçınması hastalığına ne ad verilir?


CEVAP:

Sosyal fobi, kişinin sosyal ortamlarda utanacağı ya da küçük duruma düşeceği korkusunu yaşadığı bir ruhsal rahatsızlıktır. Önceden tanımadığı insanlarla karşılaştığı ya da başkalarının gözü üzerinde olacağı bir ya da birden fazla sosyal eylemden belirgin ve sürekli korkma söz konusudur. Kişi toplantılara katılmak, topluluk karşısında konuşmak ya da yeni insanlarla tanışmaktan korkabileceği gibi birisiyle yemek yemek, karşılıklı ya da telefonda konuşmak, alış-veriş yapmak türünden sıradan aktivitelerde de sorun yaşayabilir.


#13

SORU:

Alkolik bireyleri sosyal içicilerden ayıran özellikler nelerdir?


CEVAP:

Beden ve ruh sağlığını, aile, sosyal ve iş uyumunu bozacak derecede fazla ve tekrarlayıcı biçimde alkollü içki içme, alkol alma isteğini kontrol edememe ve alkol almayı durduramama alkolizmdir ve sosyal içicilikten bireyi ayıran özelliklerdir.


#14

SORU:

Bedenselleştirme (Somatizasyon) bozukluğunun belirtileri nelerdir?


CEVAP:

Bedenselleştirme bozukluğu, genç yaşta başlayan ve yıllarca devam eden değişik bedensel belirtilerle seyreden bir ruhsal rahatsızlıktır. Bedensel belirtiler arasında vücudun çeşitli bölgelerinde ağrılar (baş ağrısı, sırt ağrısı gibi), bulantı, kusma, geğirme, el ayakta uyuşma, ses kısılması, adet düzensizliği görülebilir. Bu belirtiler tıbbi bir hastalık olmaksızın ruhsal nedenlerle olmaktadır.


#15

SORU:

Alkol sorunu olan bireyin bulunduğu ailede gelişen sağlıksız dinamikler nelerdir? 


CEVAP:

Diğer aile bireylerinin tutum ve davranışları alkol almasını istemeden de olsa teşvik etmesi, aile yaşamlarını devam ettirmek için sağlıksız savunma mekanizmaları kurulması, “Kimseye güvenme”, “duygularını dile getirme”,”konuşma” gibi sessiz kuralların oluşması ve ailede bir “günah keçisi” ya da “sorunlu çocuk” seçilerek ilginin ona yönelmesi sağlıksız gelişen aile dinamikleridir.


#16

SORU:

Sigara bağımlılığının göstergeleri nelerdir?


CEVAP:

Sigara bağımlılığı, en az bir aylık bir süre içinde düzenli sigara kullanma, sigarayı bırakınca yoksunluk belirtileri yaşama, zararlarını görmeye rağmen bırakamama ve başarısız sigara bırakma girişimlerinin olması şeklinde tanımlanmaktadır.


#17

SORU:

Sigara bağımlılığının bireylere ve aileye verdiği zararlar nelerdir?


CEVAP:

Sigara, bağımlılık dışında kalp ve solunum sistemi hastalıklarına, kanser riskinde artışa ve gebelikte sağlık problemlerine (erken doğum, düşük doğum ağırlığına ve bebek ölümlerine) neden olabilmektedir.


#18

SORU:

Ergenlik döneminde bireylerin sigaraya başlama nedenleri nelerdir?


CEVAP:

Ergenlik döneminde sigaraya başlamayı etkileyen nedenler arasında; merak, özenti, arkadaş baskısı, sorunların üstesinden gelme becerileri yetersiz olduğunda, yeterli sosyal ilişkiler kuramadığında, kişilik bozuklukları, ruhsal sorunlar ve ailesi ile problem yaşanmasının etkili olduğu bildirilmektedir.


#19

SORU:

Tüm aile bireylerini etkilediği için "aile hastalığı" olarak adlandırılan hastalık hangisidir?


CEVAP:

Alkolizm tüm aile bireylerini etkileyeceği için “aile hastalığı” olarak da tanımlanmıştır. Çünkü bu ailelerde alkol, ailenin günlük hayatının ayrılmaz bir parçası olur ve ailenin gelişimini etkiler. Ayrıca ailenin değişimlere ve krizlere uyum yeteneğini bozar.


#20

SORU:

Bireyin çevresi ile ilişkilerini, sosyal uyumunu, eğitim ya da iş hayatını olumsuz etkileyecek derecede temizlik, titizlik, düzenli olma, kapıyı-pencereyi kontrol etme gibi takıntıların olması durumuna ne ad verilmektedir.


CEVAP:

Birçok kişide aşırı temizlik, titizlik, düzenli olma, kapıyı-pencereyi kontrol etme gibi takıntılar olabilir. Ancak bunlar kişide yoğun sıkıntıya yol açmaz ve önemli oranda zamanını meşgul etmez. Ayrıca çevresi ile ilişkilerini, sosyal uyumunu, eğitim ya da iş hayatını olumsuz olarak etkilemez. Obsesif kompulsif bozukluk ise; kişide belirgin sıkıntıya neden olan, günlük aktivitelerini, mesleki işlevselliğini ya da olağan toplumsal etkinliklerini önemli düzeyde bozan obsesyon ve kompulsiyonlarla karakterli bir ruhsal bozukluktur.