AKDENİZ UYGARLIKLARI SANATI Dersi Akdeniz Dünyası ve Modernizm soru cevapları:
Toplam 20 Soru & Cevap#1
SORU:
Rönesans döneminden sonra Aydınlanma düşüncesi ile gelişerek on dokuzuncu yüzyılda düşünce ve zihniyet dünyasına hakim olan anlayış nedir ve hangi alanlarda yenilikler getirmiştir?
CEVAP:
Rönesans döneminden sonra Aydınlanma düşüncesi ile gelişerek on dokuzuncu yüzyılda düşünce ve zihniyet dünyasına hakim olan yenicilik (modernite) anlayışı sadece sanatta ve edebiyatta değil, ekonomi ve siyasetin yanı sıra bilim dünyasında, sosyal yaşamda ve güncel değerlerde de yenilikler getirmişti. Bu kapsamda insanlar, teknolojinin getirdiği olanaklardan yararlanarak dünyayı, çevrelerini ve dolayısıyla kendilerini keşfetme ve bulduklarını da farklı bir anlayışla ayıklama, belgeleme ve sınıflandırma yolculuğuna çıktılar.
#2
SORU:
Akdeniz dünyasının yeniden dünya ekonomisine eklenmesine olanak sağlayan gelişmeler nelerdir?
CEVAP:
Bu siyasi ve askeri hareketler Akdeniz dünyasında değişik siyasi dengelerin ortaya çıkmasına ve denizden ulaşım yollarının canlanmasına neden oldu. Ucuz ham madde arayışı içindeki fabrika sahipleri, İngiltere ve Fransa’da gelişen dokuma sanayi için gerekli pamuk üretiminin peşinde olanlar, sadece gerekli makina ve parçalarını pazarlamak için değil makinaların ürettikleri konserve, makarna vb., paketleşmiş gıda ürünlerini, sofralar için çay ve yemek takımlarını tanıtmak için de yeni pazarlar peşindeydi. Deniz yollarındaki canlanma sömürgeciliğe bağlı olarak ekonomi ve ticaret yollarının da güvencesini oluşturdu; deniz yolları yetmedi demir yolları kuruldu ve ticaretteki bu hareketlilik Akdeniz dünyasının yeniden dünya ekonomisine eklenmesine olanak sağladı. Marsilya, Napoli, Selanik, İzmir, İstanbul, Mersin, Hayfa Beyrut, İskenderiye gibi Akdeniz çevresindeki liman kentleri büyüdü, uluslararası ticaretin odak noktaları oldular.
#3
SORU:
Levanten ne demektir?
CEVAP:
Avrupa ülkelerinin vatandaşı olup Osmanlı İmparatorluğu’nun değişik bölgelerinde yerleşip kuşaklar boyu buralarda çalışan Avrupalılara doğulu anlamında Levanten denildi.
#4
SORU:
"Gezgin sanatçı" denilen dönem edebiyatçıları, ressamları ve mimarlarından oluşan grup ne yapmıştır?
CEVAP:
Grup turizminden farklı olarak bu dönem edebiyatçıları, ressamları, mimarları da kendilerine yeni konular bulmak, bilmedikleri yerleri görmek için gezgin sanatçı denilen bir grup oluşturdu. Sanatçı duyarlılıkları ile gezdikleri, gördükleri yerleri belgeleyen veya gördüklerinden etkilenerek kendilerine göre hayali bir dünya oluşturan sanatçılar şimdiye kadar doğrudan görerek öğrenmedikleri bir Akdeniz dünyasını görselleştirdiler. Ülkelerine döndükten sonra yaptıkları resimler, inşa ettikleri binalar, gezip gördükleri Osmanlı tarihi coğrafyasını yansıtmaktaydı. Yeni keşfedilen fotoğraf makinası bu seyahatlerin vazgeçilmez dostu oldu. Akdeniz’in bir bölümü diğer bir bölümünün ana konusu haline gelirken, özne olan ülkelerin insanları kendilerini sanatçıların seçimine ve değer yargılarına göre belirlenen bu görsellik içinde algılamaya başladılar.
#5
SORU:
Oryantalist resim geleneğinde Doğu olarak tanımlanan bölgeler hangileriydi ve sanatçılar bu bölgelerde neleri sanatlarında betimlemişlerdir?
CEVAP:
Oryantalist resim geleneğinde Doğu olarak tanımlanan bölgeler Kuzey Afrika, Orta-Doğu ve İstanbul’du. Doğu’ya duyulan bu ilginin görselleştirilmesinde ise belli konular ön plana çıkmaktaydı. Jean Auguste Dominique Ingres (1780–1867), Eugène Delacroix (1798–1863) Jean-Léon Gérôme (1824–1904), gibi oryantalist ressamların üslûpları birbirinden farklıydı, dolayısıyla bu tür resimleri birleştiren özellikler üslûp değil ele aldıkları konulardır. Bu bölgedeki yaşama biçimi, özellikle toplumda görüntülemesi zor olan kadınların yaşamı, giyimi çok ilgi çekmekteydi. Bu kadınların kimileri gerçek yaşamın içinde gösterilmeğe çalışılmıştır. Ancak, kadın ve erkek ayırımı, erkeklerin birden fazla kadınla evlenebilmeleri, popüler romanların ve seyyahların anılarında yer alan cariyelerin varlığı ve hizmetleri, kadınları, daha çok hayali bir şehvet öznesi haline dönüştürmüştür. Yağlıboya tablolarda, desenlerde, gravürlerde, sulu boya resimlerde erkeklerin mutluluğu için var olan bu kadınları uzanıp dinlenirken, hamamda veya dans ederken görmekteyiz.
#6
SORU:
Osman Hamdi Bey kimdir?
CEVAP:
Osman Hamdi Bey’dir (1842–1919). Ustasından oldukça etkilendiği anlaşılan Osman Hamdi Bey, İstanbul’da Sanayi- Nefise-i Şahane’nin ( Güzel Sanatlar Akademisi) kuruluşunda öncü olmuştur. İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü yapmış, Eski Eser Koruma Nizamnamesini çıkartmış bir arkeolog, müzeci ve ressamdı. Osmanlı resim sanatında tablolarında büyük boy insan figürünü başarıyla kullanan ilk ressamdır. Eserlerinde Oryantalist ressamlarda olduğu gibi sahnenin geçtiği yerleri ayrıntılı bir biçimde göstermekte, halıların motifleri, çinilerin kompozisyonu, kumaşların desenleri, fotoğrafik bir gerçeklikle yansıtılmağa çalışılmaktadır.
#7
SORU:
Modern Resmin başlangıcını ne oluşturur?
CEVAP:
Akademik resim geleneğini ve geçmiş üslûpları reddeden bu ressamlar içinde yaşadıkları dönemi gösterdikleri, tablolarında yeni konulara ve görsel ifade biçimlerine başvurdukları için yaptıkları resim türüne modern resim ve modern sanat denildi. Bu ressamların kullandıkları üslûp ise izlenimcilik olarak tanımlandı ve Modern Resmin başlangıcını İzlenimci resim okulu oluşturdu. Aslında başlangıçta Claude Monet, Edgar Degas ve Camille Pissaro gibi ressamların bulunduğu bu gruba daha sonra başka ressamlar da katılacak ve sergileri Reddedilmişler adı altında 1886’ ya kadar devam edecektir.
#8
SORU:
İzlenimcilik adı nasıl ortaya çıkmıştır?
CEVAP:
İzlenimcilik adı dönemin resim eleştirmenlerinden Louis Leroy’un, Claude Monet'in İzlenim, Şafak isimli tablosunu gördükten sonra bunun bitmemiş bir tablo gibi göründüğünü söylemesi üzerine ortaya çıkmıştır.
#9
SORU:
İzlenimci resim anlayışı ile Akademik resim geleneği arasındaki farklılıklar nasıldır?
CEVAP:
Akademik resim geleneğinden çok farklı olarak bu resimlerde betimlenen sahneler modeller üzerinden değil fakat gerçek gözlemler üzerinden kurgulanmaktaydı. Gerçek ise şartlara ve bireyin algısına göre değişebilmektedir. Gözle gördüklerimiz aslında beynimizde süzülür ve daha önceden birikmiş diğer bilgilerle birleşerek görmemizi sağlar. Tablolarda fırça darbeleri biçim oluşturmaz, küçük ve serbest hareketlerle kendiliğinden anında oluşmuş gibi tuvali kaplar. Aralarından geçen ışık daha önce ressamların kullanmadığı canlı renkler ile birleşerek resmin algılanmasını oluşturur. Yani bu küçük renk darbelerini beyin birleştirerek biçimi kendi bilgi dağarcığında yeniden oluşturur. İzlenimciler gölgeleri de renkli yaparlar, gölge onlar için siyah değil, gölgesini gösterdikleri nesnenin rengindedir. Kullandıkları boyalar artık modern dünyanın ürettiği sentetik boyalardır. Tablolarının üstünü eskiden olduğu gibi şeffaf vernik ile kapamazlar. Resimlerin konuları ise eskiye oranla çok çeşitlenmiştir. En çok görülen yeni oluşan orta sınıf kentsoylunun Paris ve çevresindeki yeni yaşama biçimini gösteren tablolardır. Nehir kıyısında veya yeni açılan bulvarlarda gezintiler, hafta sonunda parklarda müzik eşliğinde düzenlenen eğlenceler, bar ve kafeler, tiyatro, bale ve müzikholler bu tabloların konularını oluşturur.
#10
SORU:
Fotoğraf makinası ve Daguerreotype fotoğraf çekme yöntemi ne zaan kullanılmaya başlanmıştır?
CEVAP:
1839'da, Paris'de Louis Daguerre'in ürettiği fotoğraf makinası ve Daguerreotype fotoğraf çekme yöntemi hızla bir modaya dönüştü. Fotoğraf içinde yaşanılan zaman sürecini anında somutlaştıran bir araçtı ve bu bakımdan resimden farklıydı. Fotoğraf tekniğinin sağladığı kimi yeni görme biçimleri İzlenimci resim üslûbunu da etkilemiştir.
#11
SORU:
Modern sanatın merkezi neresi kabul ediliyordu?
CEVAP:
Modern sanatın merkezi olan Paris diğer ülkelerden sanatçıların da gelip yerleştiği bir çekim merkeziydi. Modern sanatı öğrenmek, ressam olmak isteyenler Paris’e gelmekteydi. Güzel Sanatlar Akademisi (Académie de Beaux-Arts) yanı sıra birçok sanatçı kendi adlarına özel atölyeler açmıştı. Güzel Sanatlar Fakültesine Fransız olmayan öğrenciler alınmadıkları için bu özel sanatçı atölyeleri Avrupa’nın diğer ülkelerinden ve Amerika’dan gelenlerin uğrak yeri haline gelmişti.
#12
SORU:
Académie Julian'ı diğer sanat okullarından ayıran farkı nedir?
CEVAP:
Académie Julian 1868 yılında kurulmuş bu tür bir okuldu. Güzel Sanatlar Akademisinden bir diğer farkı da kız öğrencilerin bu okula devam edebilmesiydi.
#13
SORU:
Osmanlı yönetimindeki yerlerde ilk meydan heykeli nerede yapılmıştır?
CEVAP:
Osmanlı yönetimindeki yerlerde ilk meydan heykeli Mısır’da yapıldı. Daha sonra Sultan Abdülaziz at üstünde heykelini yaptırarak Beylerbeyi Sarayına koydurttu.
#14
SORU:
Osmanlı İmparatorluğu’nda resim sanatı nasıl gelişme göstermiştir?
CEVAP:
Osmanlı İmparatorluğu’nda resim sanatına 19. yüzyıl ortalarından sonra önem vermeğe başlanır. O zamana kadar Osmanlı dünyasında minyatür tarzı resim geleneği hâkimdi. Kitapta anlatılan olayları, hikâyeleri resmeden minyatür türü küçük resimler, kitap sayfalarında farklı boyutlarda yer alırdı. On sekizinci yüzyıl sonuna doğru konutlarda ve saraylarda büyük boyutlu duvar resimleri yapılmağa başlandı. Genellikle kimin yaptığı belli olmayan bu resimlerin kökeni daha çok Avrupa saraylarının duvar resim geleneğine benzemekteydi. İstanbul panoramaları ise Orta-Doğu ve Balkanlar coğrafyasında inşa edilmiş birçok konağın duvarlarını süslemekteydi.
#15
SORU:
Osmanlı sarayına birçok yabancı ressamın gelip çalışmasında etkin olmuş, kendisinin de ressam olduğu Osmanlı Padişahı kimdir?
CEVAP:
Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz’in batı tarzı resim sanatına gösterdikleri ilgi, Sultan Abdülaziz’in kendisinin de ressam olması, Osmanlı sarayına birçok yabancı ressamın gelip çalışmasında etkin olmuştu.
#16
SORU:
Resim dalında yetenekli olan öğrenciler eğitim için nereye gönderildiler?
CEVAP:
Böylece İstanbul’da ve Beyrut’ta açılan Askeri Mühendislik okularında resim dalında yetenekli olan kimi öğrenciler Paris’e eğitim için gönderildiler. Paris’e başka alanlarda da eğitim için gönderilen öğrencilerin toplu olarak eğitim almaları için Mekteb-i Osmanî isimli bir okul kuruldu. 1860–1874 tarihleri arasında açık olan bu okulda ilk Türk ressamları olarak bilinen Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyit Efendi bulundular. Paris’teki Barbizon resim okulunun eğitimini alan bu ilk ressamlar daha çok ölü doğa ve manzara resimleri yapmışlar, kendilerine özgü farklı konular geliştirememişlerdir. Öte yandan kimi sanatçılar da ailelerinin desteğiyle Paris’e gidip eğitim almışlardır. Halil Paşa bunlardan bir tanesidir. O da Osman Hamdi gibi Gérôme atölyesinde çalışmıştır.
#17
SORU:
Gerçekçilik ( Realizm) ve Doğalcılık ( Naturalizm ) gibi sanat akımlarının ortaya çıkmasında etken koşullar nasıl şekillenmiştir?
CEVAP:
Modern anlayışla beraber geçmiş değerlerin yeni dünya düzeni içinde geçerliliklerini yitirmesi, modern düşüncenin önderliğinde insanın geleceğine hâkim olabileceği inancı, toplumların geleceklerini programlayabilmesi gibi özellikler ve güncel olanın üstünlüğü, gerçeklik kavramının önceki dönemlere göre farklı algılanmasına neden oldu. Bunun güzel sanatlara yansımasını ise Gerçekçilik ( Realizm) ve Doğalcılık ( Naturalizm ) gibi sanat akımlarının ortaya çıkmasında görülmektedir. Gustave Courbet gibi ressamlar tablolarında belirli tipleri değil ama çevrelerinde tanıdıkları gerçek insanları resimlerine kattılar. Tablolarından hayali bir çevre yaratmak yerine içinde yaşanılan fiziksel mekânları kullandılar.
#18
SORU:
Kübizm ve görecelik kavramı arasındaki bağ nasıldır?
CEVAP:
Cezanne’ın nesnelerin kütlelerini kırmaya başlaması yirminci yüzyıl başında İspanyol asıllı Pablo Picasso ve Fransız George Braque’ı da etkilemiştir. Yiminci yüzyıl başında Rönesans resim geleneğini kökünden değiştiren akım ise Kübizm olmuştur. Gerçekliğin yaşanılan durumlara, günün saatlerine, mevsimlere, bakış açısına göre farklı algılanması yirminci yüzyıl başında görecelik kavramının Albert Einstein tarafından geliştirilmesi ile de örtüşmüştür. Einstein bu görüşleriyle 18. yüzyıl Newton fiziğinin mutlakiyetçi görüşünü değiştirmiş ve hareketin anlaşılması için zamanında ele alınması gerektiğini ortaya koymuştur. Böylece nesnelerin algılanması için en, boy ve derinlik ölçülerine dördüncü bir boyut olarak zaman olgusunu katmıştır. Kübizm de benzer bir biçimde görecelik kavramını ve daha önceki dönemlerde ortaya çıkan görme biçimlerindeki farklılaşmaları yeni bir aşamaya getirir. Bir nesneye insanlar farklı zamanlarda ve farklı açılardan bakabilir: önden, yandan, arkadan, üsten vb... bu farklı bakış açıları nesnenin ana varlığını değiştirmez ancak tüm bu farklılıkları benliğinde toplar. Dolayısıyla bir nesneye tek bir yönden bakılırken aslında zaman içinde o nesneye farklı yönlerden de başkaları tarafından bakılmaktadır. Veya resmi izleyen bulunduğu yerden değil farklı bir noktadan da durup resmi izleyebilirdi. İşte Kübizm zaman içindeki bu farklıkları tek bir nesne üzerinde göstermeğe çalışır, böylece geçen zamana ve bu zaman içindeki farklı bakış açılarına da gönderme yaparak gerçeğin çok boyutlulukta gizli olduğunu vurgular.
#19
SORU:
İlk kez bir sanat eleştirmeninin tanımlaması ile değil de, edebiyat ve güzel sanatlar alanında bir grubun sanatsal etkinlikleri ile yapmak istediklerini herkese ilan etmesiyle tanımlanmış akım hangisidir?
CEVAP:
ilk kez bir sanat eleştirmeninin tanımlaması ile değil ama edebiyat ve güzel sanatlar alanında bir grubun sanatsal etkinlikleri ile yapmak istediklerini herkese ilan etmesiyle bir akım tanımlanmış oldu. Bu akım aslında dönemin teknolojik gelişmesini yücelten, makinanın gücüne neredeyse tapan, modern yaşamın hızını ve enerjisini ön plana çıkaran, sürekli değişimi destekleyen bir bildiriydi.
#20
SORU:
1933 de "D Grubu" adıyla kurulan sanatçı topluluğu kimlerden oluşmaktaydı?
CEVAP:
Dadaist yaklaşım Paris’te resim eğitimi alıp Türkiye’ye dönen bir grup sanatçıyı da etkilemişti. 1933 de D grubunu kuran ressam Nurullah Berk, Abidin Dino, Zeki Faik İzer, Elif Naci, Cemal Tollu ve heykeltraş Zühtü Mürüdoğlu dadaist tavırdan etkilenerek grubun adını D grubu koymuşlardır. Ayrıca kendilerinden önce yapılan sanat eserelerini ve sanat yaklaşımını reddeden bu grup, Türkiye’deki sanat ortamına entelektüel bir yorum getirmek istemişlerdir. 1937 yılına kadar gruba katılan yeni üyelerle her yıl sergi açmışlardır.