AİLE EĞİTİMİ Dersi Ailenin Tarihsel, Kuramsal ve Toplumsal Temelleri soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

İnsanlık tarihinin geçirdiği dönemler kabaca nasıl sıralanabilir?


CEVAP:

Sosyolojik ve antropolojik çalışmalar insanlık tarihinin geçirdiği dönemleri insanların üretim biçimleri ve üretim ilişkileri çerçevesinde sınıflandırmaktadır. Buna göre insanlık tarihi kabaca avcı ve toplayıcı toplum; tarım toplumu, sanayi toplumu ve son olarak günümüzün bilgi toplumunu da niteleyen sanayi sonrası toplum şeklinde dört temel dönemi içermektedir (Köse, 2012)


#2

SORU:

Avcı ve Toplayıcı Toplumlarda kadın ve erkek arasındaki iş bölümü ve ilişki nasıldır?


CEVAP:

İşbölümü, paylaşım ve ortak mülkiyet bu toplumlarda cinsiyetler arası ilişkilerin de eşitlikçi olması sonucunu doğurmuştur. Bu eşitlikçi yapı bireylerin cinsellik anlayışına da yansımış olup topluluk içindeki kadın ve erkekler istedikleri kişilerle cinsel birliktelikler yaşamışlardır. Ancak, bu serbest cinsel ilişkilere çocuk-ebeveyn arası ve kardeşler arası ilişkiler yani ensest de dâhildir. Çok eşli bu düzen içinde dünyaya gelen çocukların sorumluluğu da topluluk içinde paylaşılmıştır (Köse, 2012).


#3

SORU:

Tarım Toplumundaki ailede kadının rolü nasıl değişmiştir?


CEVAP:

Genel olarak tarım toplumunda toprak sahipliği ve artık ürünün ortaya çıkması ekonomik olarak bu toplumları değiştirmiş ve kadının toplumdaki konumunu da olumsuz etkilemiştir. Tarım toplumunda insanlar avcı toplayıcı toplumlar gibi göç etmemiştir. Bu da tarım toplumunda maddi birikim ve artık ürün elde edilmesine zemin oluşturmuştur. Artık ürününün üretilmesi ile topluluktaki üyelerin bazıları üretim sürecinin dışında kalmış; yeni meslekler ortaya çıkmaya başlamış ve erkekler üretim araçları yaparken kadınlar ev aletlerinin yapımına yönelmiştir. Değerli görülen üretim araçlarının erkeklerin olması ve bu doğrultuda özel mülkiyet anlayışının ortaya çıkması erkeğin egemen olduğu ataerkil sistemin temelini kurmuş ve kadını toplum içinde ikinci plana itmiştir.


#4

SORU:

Sanayi toplumunda işçi sınıfı ailelerde gözlemlenen farklılıklar nelerdir?


CEVAP:

Sanayi toplumunda işçi sınıfı ailelerinde ise değerler ve etkinlikler farklıdır. Bu ailelerde çocuklar da dâhil olmak üzere tüm aile bireyleri çalışma yaşamına katılmıştır. Burjuva ailelerinin sahip olduğu ataerkil yapı, sermayesi olmayan işçi sınıfında etkin olmamış; baba da bu anlamda kadın ve çocuklar için bir otorite figürü haline gelmemiştir. Endüstriyel üretimin çeşitli alanlarında zor koşullarda ve erkeklerden daha düşük ücretlerle çalışan “mavi yakalı” işçi sınıfı ailelerinin kadın ve çocukları da sağlık sorunları yaşamışlar, küçük çocuklar sokaklarda büyümüşler, çoğu işçi erkek ise alkol ve fuhuş gibi kötü alışkanlıklara yönelmiştir.


#5

SORU:

Anthony Giddens (2008) 'a göre sanayi sonrası toplumda aile ile ilgili günümüzdeki gelişmeleri nasıl özetleyebiliriz?


CEVAP:

Anthony Giddens (2008) da aile ile ilgili günümüzdeki gelişmeleri şöyle özetlemektedir :

• Akraba topluluklarının aile üzerindeki etkileri azalmaktadır.

• Eş seçiminde özgürlük eğilimi artarken düzenlenmiş (görücü usulü gibi) evlilikler azalmaktadır.

• Kadınların aile içinde karar verme ve evliliği başlatma konusunda hakları tanınmaya başlamıştır.

• Çocukların haklarının genişletilmesi yönünde bir eğilim vardır.

• Cinsel özgürlükler ve eşcinsel birlikteliklerin toplumca kabulü artmıştır.


#6

SORU:

Sandviç aile oluşumu nasıldır?


CEVAP:

Bu aile tipinde, evden evlenerek ayrılmış çocuklar ebeveynlerinin yanına taşınarak veya kendi hanelerinde yaşarken hem yaşlanmış ebeveynlerinin hem de kendi çocuklarının bakımından sorumlu olmaktadır. Bu aile bireyleri yaşlı ebeveynleri ile kendi çocuklarının sorumlulukları arasında çift yönlü sıkıştığı için sandviç aile yapısı tanımı yapılmaktadır


#7

SORU:

Geniş Aile kavramının kendi içerisinde ayrıldığı birden fazla çekirdek aile sisteminin, aile bireylerinin birbirleriyle yaşama durumlarına göre isimleri nelerdir? 


CEVAP:

Geniş ailede yeni evli çift, kadının annesinin akrabaları ile kalıyorsa buna matrilokal yerleşim; erkeğin babasının akrabaları ile yaşıyorsa buna patrilokal yerleşim denilmektedir.Yeni evli çiftin matrilokal veya patrilokal yerleşimden tercih şanslarının olduğu tipe ise ambilokal yerleşim denilmektedir. Ambilokal yerleşim kalıcı bir tercih olmayıp çiftler gerekli gördüklerinde diğer ailenin yanına yerleşebilmektedir.Yeni evli çiftlerin erkeğin dayısının yanına yerleştiği durumlara ise avunkulokal yerleşim adı verilmektedir.


#8

SORU:

Evlilik kavramının tüm toplumlarda ortak özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Her toplumda bireylerin kimlerle ve kaç kişi ile evlenebileceği, evlenenlerin nerede yaşayacağına dair normlar ve kurallar farklı belirlenmiştir ancak tüm toplumlarda evlilik kavramının ortak özellikleri bulunmaktadır (Dündar, 2012; Strong, DeVault & Cohen, 2011):

• Evlilik çocukların yasal ebeveynlerini tayin eder.

• Eşlere birbirleri üzerinde cinsel haklar tanır.

• Eşlere birbirlerinin emeği ve mülkü üzerinde haklar tanır.

• Eşlere çocukların bakımı ve yetiştirilmesinde sorumluluklar yükler.

• Eşlerin karı ve koca olarak görev ve sorumluluklarını belirler.

• Eşlerin ailelerine de miras ve velayet hakları ve sorumlulukları verir.

• Mirasın kuşaklar arasında aktarılmasına yasal zemin hazırlar.

• Evlilikle akrabalık ilişkileri kurulur.


#9

SORU:

Türkiye'de örnekleri görülen tercihli evlilikler nelerdir?


CEVAP:

Tercihli evlilikler ise farklı kültürlerde görülebilen ve farklı değerleri yansıtan evlilik türleridir. Bu ölçüte göre Türkiye’de örnekleri görülen levirat, sororat, berder ve taygeldi evlilikleri örnek verilebilir. Levirat türü evlilikte, dul kalan kadın, kaybettiği kocasının erkek kardeşi (kayınbirader) ile evlenir. Sororat türü evlilikte ise dul kalan erkek, kaybettiği karısının kardeşi (baldız) ile evlenir. Berder türü evlilikte hem kız hem erkek çocukları olan iki aile karşılıklı olarak kız ve oğullarını evlendirirler. Taygeldi evlilik türünde ise karşı cinsten çocukları olan dul kadın ve erkeğin kendilerinin evlenerek çocuklarını da evlendirmeleri söz konusudur.


#10

SORU:

Makro ve mikro düzeyde kuramlar aileyi nasıl ele alır?


CEVAP:

Toplumsal yapı içinde aileyi ve aile bireylerinin ilişkilerini daha iyi anlamamıza yardımcı olan kuramlar makro ve mikro düzeyde kuramlar şeklinde sınıflandırılmaktadır. Makro düzeydeki kuramlar aileyi toplumsal bir kurum olarak sınıflandırarak ailenin toplumdaki diğer kurumlardan (din, ekonomi, siyaset vb.) nasıl etkilendiğine ve toplumu nasıl etkilediğine, mikro kuramlar ise ailedeki bireylerin aile yaşamını nasıl deneyimlediğine odaklanmaktadır. Bu deneyimler ailenin içinde olup bitenler, sorumlulukların paylaşımı, aile üyelerinin günlük etkileşimleri, birbirleri ile etkileşimleri ve iletişimleri ile ilgilidir.


#11

SORU:

Makro düzey kuramlardan çatışma kuramının temelleri neye dayanmaktadır ve nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Bu kuram temel olarak toplumdaki eşitsizliklere ve çatışmalara dikkat çeker. Bu yönüyle çatışmacı kuramın temeli Karl Marx’ın ve Hegel’in fikirlerine dayanır. Toplumda istikrar ve düzeni vurgulayan yapısal işlevselci kurama karşın çatışmacı kuramda toplumsal yaşam doğal bir çatışma ve mücadele alanı olarak görülmektedir. Bu kurama göre çatışma kaçınılmazdır çünkü toplumda farklı çıkarları ve değerleri olan gruplar ve bireyler vardır ve bunlar kıt kaynaklar için rekabet ederler. Aile, eğitim, din ve devlet gibi toplumsal kurumlar da bazı gruplara, özellikle güçlü olanlara ayrıcalık sağlamaktadır. Çatışma içindeki gruplara toplumsal sınıflar (örneğin işçi sınıfı ve kapitalist), kadın-erkek, köylü-kentli, ebeveyn-çocuk, farklı ırk, etnik grup ve dine mensup topluluklar örnek verilebilir (Bozkurt, 2012). Bu bağlamda aile kurumu da toplumsal sınıfları yeniden üreterek eşitsizliklerin sürdürülmesine katkıda bulunur.


#12

SORU:

Feminist kuram içerisindeki 5 farklı yaklaşım nedir?


CEVAP:

Bu yaklaşımlar radikal feminizm, liberal feminizm, sosyalist feminizm, siyah feminizm ve post modern feminizm şeklinde genel başlıklarla açıklanabilir.Radikal (köktenci) feminizm kadınlara karşı yapılan ayrımcılığın, sömürünün ve eşitsizliğin temelinde ataerkilliği görür ve özellikle kadın bedeni üzerinde yoğunlaşır.Liberal feminizm ise kadınların kamusal alanda karşılaştığı eşitsizliğe vurgu yaparlar ve erkeklerle eşit haklara sahip olmaları yönünde yasaların değişmesi gerektiğini savunurlar.Sosyalist feminist düşünce Marx ve Engels’in fikirlerine dayalı olarak gelişmiştir. Bu düşüncede toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin temelinde hem ataerkillik hem de kapitalist ekonomik sistem vardır.Siyah feminizm ise orta sınıf ve beyaz kadınların deneyimlerine odaklanan diğer feminist yaklaşımları eleştirir ve ortak bir kadın kimliğine karşı çıkar. Siyah feminizm, alt sosyoekonomik sınıflarda olan, gelişmemiş ülkelerdeki ve siyah kadınların yaşadığı ayrımcılık ve eşitsizliğin orta sınıf ve beyaz kadınlardan daha fazla olduğunu vurgular.Post modern feminizm ise kadınları tek bir kategoriye indirgeyerek toplumsal cinsiyet eşitsizliğini açıklayan her türlü sınıflandırmayı reddeder. Toplumsal katmanların çeşitliliğine dikkat çeker ve bu çeşitliliği meta açıklamalara indirgemeye karşı çıkar. Post modern feministlere göre ortak bir kadın kimliğinden ziyade farklı gruplardaki kadınları ötekileştiren söylemlere odaklanılmalı ve bu eril söylemler “yapı bozumuna” uğratılmalıdır. Erkeklerin dünyayı iyi-kötü, güzel-çirkin gibi ikili karşıtlıklar şeklinde gördüğünü savunurlar ve bu eril dünya görüşünde kadına “öteki” rolü biçilmesine karşı çıkarlar. Bu yaklaşımlar arasında liberal feminizm pratik anlamda kadınların yaşamına en fazla katkıyı sağlamış, savunu faaliyetleri ile kadınlar lehine pek çok yasanın geçirilmesine ön ayak olmuşlardır (Giddens, 2008).


#13

SORU:

Türkiye'de göçle ortaya çıkan ve aileleri etkileyen sorunlar nelerdir? 


CEVAP:

Göçle ortaya çıkan ve aileleri etkileyen sorunlar göç alan ve göç veren bölgeler için farklıdır. Göç alan ve veren bölgelerde yaşanan farklı sorunlar şöyle özetlenebilir (ASAGEM, 2010): Göç alan bölgelerde uyum sorunları, mekânsal yerleşim, çocukların çalışması, eğitim sorunları ve ekonomik sorunlar yaşanmaktadır. Göç veren bölgelerde ise ailelerin dağılması, mevsimlik işçiliğin getirdiği sorunlar ve yerel ekonomik zayıflık önemli sorunlar arasında gösterilmektedir.


#14

SORU:

Türkiye'de akraba evliliğinin bölgeleri göre oranı nedir?


CEVAP:

Akraba evliliği Türkiye genelinde %21,3 olup, akrabalarla evlenme kırsal alanlarda kentten daha yaygın görülmektedir. Akraba evliliğine en az Batı Marmara’da (%7) en fazla ise Güneydoğu Anadolu’da (% 43.6) rastlanmaktadır. Eğitim düzeyi yükseldikçe ise akraba evliliği yapmış olanların sayıları azalmakla birlikte eğitimli grupta da akraba evliliği oranları yüksek görünmektedir (Beşpınar, 2014a).


#15

SORU:

Türkiye'de boşanma durumunun istatistiksel verileri nasıldır?


CEVAP:

Türkiye’de boşanma oranlarının genel olarak düşük olduğu bildirilse de son yıllarda artışa geçtiği ve bu artışın devam edeceği yönünde resmi veriler mevcuttur (Çavlin, 2014). TÜİK’in 2012 yılı boşanma istatistiklerine göre boşanmaların %40’ı evliliğin ilk beş yılında yaşanmakta ve kendi tercihiyle evlenenlerin ailesi tarafından evlendirilenlere göre daha yüksek oranda boşandığı görülmektedir. Boşanma, 2011 verilerine dayalı olarak en yaygın olarak İstanbul, Ankara ve İzmir’de, en az ise Kuzeydoğu Anadolu, Doğu Karadeniz, Güneydoğu Anadolu ve Ortadoğu Anadolu’da görülmekte ancak kır ve kent arasında ciddi farklılıklar bulunmamaktadır. Genel olarak nüfus içinde en az bir kez boşananların oranı %4,4’tür.


#16

SORU:

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının (2015) ailelere yönelik eğitim, danışma ve destek hizmetleri nelerdir?


CEVAP:

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının (2015) ailelere yönelik eğitim, danışma ve destek hizmetlerinden bazıları şunlardır:

• Aile Eğitim Programı (AEP) • Evlilik Öncesi Eğitim Programı

• Aile ve Boşanma Süreci Danışmanlığı

• Özel Aile Danışma Merkezleri

• Afetlerde Psikososyal Destek Birimi Çalışmaları

• Suriye Vatandaşlarına İlişkin Psikososyal Destek Çalışmaları •

Aile Sosyal Destek Programı (ASDEP)


#17

SORU:

Türkiye'de kadına yönelik şiddet verileri nasıldır?


CEVAP:

Resmi veriler 2002 yılından itibaren şiddete maruz kalan kadın sayısının son yıllarda hızla arttığını bazı bölgelerde ise bu mağduriyetin daha fazla olduğunu göstermektedir. Kadına yönelik Şiddet Araştırması (2008) verilerine göre Türkiye’de hayatının herhangi bir aşamasında fiziksel veya cinsel şiddet mağduru olan kadınların oranı %27.2 ile %55.7 arasında değişmektedir (TÜİK, 2014). Lise ve üzeri eğitimli şiddet mağduru kadınlar eğitimli olmayanlara göre daha az şiddete maruz kalsa bile yüzde 27’lik bir oran çok yüksektir. Evlilik içinde yaşanan tartışmalarda kadın ve erkeklerin verdikleri tepkiler de şiddetin bu görünümünü teyit eder içeriktedir. Kadınların sorun yaşadıkları zaman, daha çok küsme, sessiz kalma gibi tepkilerine karşın erkeklerin kadınlardan daha yüksek oranda sesini yükseltme, azarlama ya da mekânı terk etme, eşyalara zarar verme, zor ya da fiziksel şiddet kullanma şeklinde tepkiler verdiği görülmektedir (Beşpınar, 2014a).


#18

SORU:

Mikro düzeyde olan Sembolik Etkileşimci Kuram neye odaklanır ve temel kavramları nelerdir?


CEVAP:

Sembolik etkileşimci kuram ailede gündelik yaşama ve aile içinde üyelerin birbiri ile nasıl etkileştiğine odaklanmaktadır. Bu kuramın temel kavramları etkileşim, yorumlama, semboller, roller, benlik ve anlamlandırmadır. Aile üyelerinin etkileşim sürecinde çeşitli durumları nasıl yorumladıklarını ve yükledikleri ortak anlamlara dayalı olarak davranışlarını nasıl düzenlediklerine işaret eder. Dolayısıyla, aile üyelerinin algılama, yorumlama, gözleme, yargıya ulaşma gibi zihinsel süreçleri etkileşim sürecinde işe koşmaları öne çıkmaktadır. Etkileşim en az iki kişi arasında gerçekleşir ve sadece sözcüklerin kullanımı ve davranışa verilen tepkilerle sınırlı değildir. Etkileşim sürecinde kullanılan semboller (dil) bedenimiz, jest ve mimiklerimiz davranışa anlam katar ve kişilerin bu davranış veya durumlara yükledikleri anlamlar sembolik etkileşimci kuramın merkezindedir. Çeşitli durumlarda aile üyelerinin nasıl ortak anlam çıkardığı ve bu anlamlandırmanın aile üyeleri arasındaki ilişkileri nasıl etkilediği bu kuram için önemlidir. Bu kurama göre aile içi etkileşim ve ilişkilerde öznellik vurgulanır ve bu bağlamda sosyal roller de önemlidir. Bu rollere örnek olarak ebeveyn olma, eş olma, çocuk ve kardeş olmak verilebilir. Her bir sosyal rol farklı davranışları gerektirir. Dolayısıyla aile üyelerinin etkileşim sürecindeki davranışları da bu rollerden ne beklendiğine göre değişecektir


#19

SORU:

Evlilik türlerinde eş sayısına göre yapılan sınıflandırmadaki türler nelerdir?


CEVAP:

Eş sayısına göre yapılan sınıflandırmada evlilikler monogami ve poligami şeklinde sınıflandırılmaktadır. Monogami (tekeşlilik) modern zamanların kabul gören ve en sık görülen evlilik türü olup kişilerin aynı anda tek kişi ile evli olmasıdır. Ancak eşlerden birinin ölümü veya boşanma gibi durumlarda bireyler yeniden evlenebilir. Eşzamanlı olmamak kaydıyla bireylerin birden fazla evlilik yapması ise seri monogami olarak adlandırılmaktadır. Poligami (çokeşlilik) ise kişilerin eş zamanlı olarak birden fazla eşle evli olmasıdır ve çok yaygın değildir. Poligaminin, polijini ve poliandri şeklinde adlandırılan iki tipi vardır. Polijini (çokkarılılık) bir erkeğin birden fazla kadınla eş zamanlı olarak evli olması iken poliandri (çokkocalılık) bir kadının birden fazla erkekle eş zamanlı olarak evli olmasıdır


#20

SORU:

Evlilik türlerinde çevre ölçütüne göre yapılan sınıflandırmada kaç tür evlilik vardır?


CEVAP:

Çevre ölçütüne göre yapılan sınıflandırmada iki tür evlilik vardır. Endogami ve egzogami. Endogami (içerden evlenme) kişilerin mensup oldukları sosyal grup içinden yani aynı veya benzer ırk, din, sosyal sınıf, yöre veya ulustan kişilerle evlenmesidir. Egzogami (dışardan evlenme) ise kişilerin kendilerinden farklı sosyal gruplardan kişilerle evlenmesidir.