ÇAĞDAŞ FELSEFE II Dersi HUSSERL soru cevapları:

Toplam 22 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Husserl’in felsefeye yaklaşımı nasıldır?


CEVAP:

Husserl, felsefenin “bilim” olduğunu kabul eder. Bu açıdan Descartes’ın takipçisi olduğu söylenebilir.


#2

SORU:

Husserl, temel bilim olarak fenomenoloji ile bölgesel ontolojileri birbirinden nasıl ayırır?


CEVAP:

Husserl, temel bilim olarak fenomenoloji ile bölgesel ontolojileri birbirinden ayırt eder. Ne kadar çok özü itibariyle farklı varlık olabilirse o kadar çok bölgesel ontoloji olabilir. Psişik varlığı inceleyen bölgesel bir ontoloji (psikoloji felsefesi), fiziksel varlığı inceleyen bölgesel bir ontoloji (fizik felsefesi), matematiksel şeylerin varlığını inceleyen bölgesel bir ontoloji (matematik felsefesi) yapılabilir. Tüm bu ontolojilerin temelinde bu varlıklarla ilişki kurmamızı mümkün kılan bilinç ontolojisi olmalıdır. Bu, transandal fenomenolojidir.


#3

SORU:

Husserl’e göre felsefe nedir?


CEVAP:

Husserl’e göre felsefe “bilimlerin bilimi”dir çünkü deneye dayanan veya dayanmayan tüm bilimleri temellendirme görevi felsefenindir.


#4

SORU:

Edmund Husserl, felsefeye nasıl ilgi duymaya başlamıştır?


CEVAP:

Modern psikolojinin kurucularından birisi olan Wilhelm Wundt’un verdiği dersler Husserl’in felsefeye ilgi duymasına yol açtı. Berlin’de Leopold Kronecker ve ünlü matematikçi Karl Weierstrass ile çalıştığı sırada da aynı zamanda felsefe derslerini takip ediyordu. 1881’de Viyana Üniversitesi’nde Weierstrass’ın eski bir öğrencisi olan Leo Königsberger ile çalışmaya başladı. Husserl Viyana’da Franz Brentano’nun verdiği felsefe derslerini izledi.


#5

SORU:

Husserl’i profesörlüğe götüren akademik yaşamı nasıl şekillenmiştir?


CEVAP:

Husserl önce 1887’den sonra La Halle Üniversitesi’nde, 1901’den sonra da Göttingen Üniversitesi’nde dersler verdi. 1913’te “Ideen” başlıklı eserinin yayımlanması, onu Yeni Kantçı Henrich Rickert’in yerine Freiburg Üniversitesinde profesör konumuna taşıdı. 1920’lerden itibaren Husserl, Almanya’da felsefeye yön veren filozof olmuştur. 1923’te Berlin Üniversitesi’ne geçmesi için davet alır ancak Freiburg Üniversitesi’ni terk etmeyerek emekli olduğu 1929 tarihine kadar orada kalır.


#6

SORU:

Husserl felsefesinin dönemleri nelerdir?


CEVAP:

Genellikle Husserl’in felsefesi üç döneme ayrılarak düşünülür:

  1. Matematik sorunsaldan fenomenolojik yöntemin geliştirilmesine giden süreç (1887-1908)
  2. Fenomenolojinin aşkın (transandantal) bir felsefe hâline gelmesi süreci (1908-1928)
  3. Yaşam dünyası sorunsalının öne çıkması ve genetik fenomenolojiye ağırlık verilmesi (1928-1938)

#7

SORU:

Husserl’in felsefi yolculuğu nasıl başlar?


CEVAP:

Husserl’in felsefi yolculuğu matematik felsefesiyle başlar. 1887’de savunduğu doktora tezi sayı kavramı üzerinedir. 1891’de Aritmetik Felsefesi’ni yayınlar. Husserl bu kitapta mantıksal çözümlemenin temel bazı önermelere dayandığını, bu önermelerde (örneğin nicelik, yoğunluk, zaman ve mekân gibi) basit, tanımlanamaz bazı kavramların, basit ilişkilerin ve ilişkisel kavramların (eşitlik, analoji, derecelenme, bütün, parça, nicelik ve birlik gibi) ortaya çıktığını söyler.


#8

SORU:

Husserl’in mantığa ve matematiğe bakışı nasıldır?


CEVAP:

Mantık ve matematik de duyumsanır şeylerle değil, bu biçimsel kategorilerle ilgilenirler. Husserl’in amacı matematiğin temel terimlerini açıklığa kavuşturmaktır. Böylece matematiğin formel yapısını görüde (deneyimde) temellendirmek ister. Ona göre bir bilim olan felsefenin yapması gereken iş bu tür temellendirmelerdir. Husserl’in bu kavramların kökenini öznellikte bulması, matematiğe nesnel temeller arayan filozofların tepkisini çekmiştir.


#9

SORU:

Husserl'e göre kaç çeşit görü vardır?


CEVAP:

Husserl iki çeşit görü olduğunu öne sürer: Duyusal görü ve duyusal olmayan a priori görü.


#10

SORU:

Fenomenolojik redüksiyon nedir?


CEVAP:

Fenomenolojik redüksiyon gündelik hayatımızda içinde bulunduğumuz doğal tavrın aşılması, düşünümsel bir tavıra geçilmesi anlamına gelir. Fenomenolojik redüksiyon epistemolojik bazı normları koyar. Örneğin, tikel bir bilime veya sağduyuya ait “doğal” bilginin fenomenolojik çözümlemelere girmemesi gerektiği ısrarla vurgulanmıştır.


#11

SORU:

Husserl’in yaptığı fenomenolojik çözümleme nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Husserl’in yaptığı fenomenolojik çözümleme esasında yönelimselliğin çözümlenmesidir. Bu çözümleme yönelinen her neyse onun nasıl kurulduğunun, özünün ne olduğunun ortaya çıkarılmasını hedefler. Fenomenolojinin temel kavramlarından biri olan “kurma” (constitution) şeylerin bilince kendilerini göstermelerini gerçekleştiren sürecin adıdır. Nesnenin kuruluşu nihai olarak zamanın kuruluşu sorunsalına geri döner.


#12

SORU:

Husserl’in Zamanın İçsel Bilinci Üzerine Dersler adlı eserinde ele aldığı temel sorunsal nedir?


CEVAP:

Husserl’in Zamanın İçsel Bilinci Üzerine Dersler’i 1905’te asistanı Martin Heidegger tarafından yayımlanır. Husserl bu eserinde bilinçten bağımsız bir nesnel zaman olduğu tezini askıya alır, devre dışı bırakır. Bunun anlamı, bundan sonra yapılacak çözümlemelerde nesnel zamana başvurulmayacak olmasıdır. Böylece Husserl, zamanın bilince nasıl belirdiğini incelemeye girişir, yani bilincin akışına içkin olan zamana döner.


#13

SORU:

Husserl fenomenolojiyi nasıl ele alır?


CEVAP:

Husserl Kant ve Kant sonrası Alman felsefesini okumaya başlamıştır. Bu süreç onu fenomenolojiyi transandantal bir felsefe olarak kavramaya götürecektir. 1913’te yayınlanan Ideen işte böyle bir kavrayış ortaya koyar. Husserl kendisinin icadı olan transandantal fenomenolojinin Kant’ın transandantal felsefesinden nasıl farklı olduğunu uzun uzun düşünmüştür.


#14

SORU:

Husserl’e göre fenomenolojinin sloganı nedir?


CEVAP:

Husserl “Şeylerin kendisine gidelim” der. Fenomenolojinin sloganı budur. Bunun anlamı Husserl’in Kant’ın yaptığı “kendinde şey” (Ding an sich) ile fenomen arasındaki ayrımı reddettiğidir.


#15

SORU:

Husserl’e göre aşkın egoya nasıl ulaşılabilir?


CEVAP:

Husserl, Ideen’de transandantal bir indirgemeyle aşkın egoya ulaşılabileceğini söyler. Bilinçteki tüm yaşantılar bu aşkın egonun yaşantıları olarak tanınır. Böylece ego-cogito-cogitatum yapısı ortaya koyulur. Bilince birliğini veren şeyin tüm deneyimlerin bir aşkın egonun deneyimleri olduğu görüşü Kantçı bir görüştür.


#16

SORU:

Solipsizm (tekbencilik) nedir?


CEVAP:

Solipsizm (tekbencilik) yalnızca benim bilincimin ve onun içeriklerinin mevcut olduğunu, başka zihinlerin var olduğunun kanıtlanamayacağını ileri sürer. Başka insanların bedenleri, jestleri, söyledikleri, onlarla yaşadığım ilişkiler vs., benim zihnimin seraplarından, kurgularından, hayallerinden ibaret olabilir. Husserl solipsizmi aştığı iddiasındadır.


#17

SORU:

Deneyim ve Yargı eserinde Husserl’in temel amacı nedir?


CEVAP:

Deneyim ve Yargı, Husserl’in en baştan beri uğraştığı mantık problemine yaşam dünyası kavramı temelinde ve genetik fenomenolojin sorgulama biçimini kullanarak yeniden geri döndüğü eserdir. Husserl’e göre formel mantık yalnız başına ele alındığında sadece normatif bir disiplin, bir düşünce tekniği gibi görünebilir. Deneyim ve Yargı’da Husserl’in amacı mantığı deneyimimizle ilişkilendirmektir.


#18

SORU:

Aksiyoloji nedir?


CEVAP:

Aksiyoloji değer bilgisidir. Doğru değerler ile yanlış değerleri birbirinden ayırt etmeye yarayan normatif bir disiplindir.


#19

SORU:

Husserl, tüm zihinsel fenomenleri kaça ayırır?


CEVAP:

Husserl, tüm zihinsel fenomenleri üçe ayırır: doksik (bilişsel zihinsel fenomenler), duygulanımsal fenomenler (zihinde hissedilen heyecanlar), konatif fenomenler (istekler). Buna koşut bir biçimde, kuramsal, normatif ve pratik disiplinlerden bahsedebiliriz.


#20

SORU:

20. yüzyıl düşünürleri, Husserl’in değer kuramını nasıl değerlendirmişlerdir?


CEVAP:

20. yüzyılda Husserl’in değer kuramını takip eden pek çok düşünür bu kuramı Kantçılığa ciddi bir alternatif olarak görmüşlerdir. Ama bu kuram çeşitli sebeplerle gözden düşürülmüştür: Pozitivistlerin etik önermelerin anlamsız olduğu tezi, Heidegger’in değer kuramının özne nesne karşıtlığına dayandığı gibi felsefi eleştiriler yüzünden gözden düştüğü iddia edilebilir. Fakat siyasi bir açıdan baktığımızda da değerlere dayalı ahlâkın hiyerarşik bir dünya yarattığı saptanabilir. Tarihsel olarak incelendiğinde ise değerlere dayalı etikler muhafazakârlığa hizmet etmişlerdir. Herhalükârda etiğin 20. yüzyılda Sartre ve Levinas ile birlikte bir “sorumluluk” etiği olarak yeniden icadıyla birlikte değerler kuramına dayalı etik gözden düşmüş görünür.


#21

SORU:

Husserl’e göre konumlandırıldığında Heidegger’in fenomenoloji düşüncesi nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Husserl’e göre konumlandırdığımızda Heidegger’in düşüncesinin de bir post-fenomenoloji olduğunu söyleyebiliriz. Ancak Heidegger fenomenolojiyi bir bilinç felsefesi olmaktan çıkarır, Varlık ve Zaman’da fenomenoloji varoluşsal bir zemine oturtulur. Böylece fenomenolojiyi Kartezyen varsayımlarından kurtardığını ileri sürmektedir. Hâlbuki Husserl’e göre Heidegger’in yaptığı şey olsa olsa bir “felsefi antropoloji” olabilir.


#22

SORU:

Fenomenoloji, filozoflar cemaatinde nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Fenomenoloji bir filozoflar cemaatinin işi, bir işbirliği akımı olmalıdır. Ancak Husserl daha hayattayken takipçisi olduğunu düşündüğü en parlak asistanı Martin Heidegger’in onun fenomenolojisinin temel yönünü değiştirerek başka bir yola girdiğini görecektir. Sartre, Merleau-Ponty, Levinas, Derrida, Ricoeur, Michel Henry ve daha birçokları hem Husserl’le beraber hem de ona karşı düşünmeye girişirler. Fenomenoloji birçok post-fenomenoloji doğurur. Bu filozofların her birinin Husserl’i farklı bir biçimde eleştirdiğini ve bu eleştiri sayesinde kendi yollarını bulduklarını görürüz. Husserl’in bir cemaat biçiminde felsefe yapma davetine icabet eden azdır ancak onun 20. yüzyıl düşüncesine pek çok verimli düşünce tohumu saçmış büyük bir filozof olduğu da tartışmasızdır.