ÇEVRE SOSYOLOJİSİ Dersi ÇEVRE SOSYOLOJİSİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE ÇEVRE-TOPLUM İLİŞKİLERİNİN TARİHSEL EVRİMİ soru cevapları:
Toplam 21 Soru & Cevap#1
SORU: Çevre-toplum ilişkilerinin tarihsel arka planına bakıldığında, kaç genel tarihsel aşamadan söz edilebilir ve bu aşamalar nelerdir?
Çevre-toplum ilişkilerinin tarihsel arka planına bakıldığında, kaç genel tarihsel aşamadan söz edilebilir ve bu aşamalar nelerdir?
CEVAP: Çevre-toplum ilişkilerinin tarihsel arka planına bakıldığında, üç genel tarihsel aşamadan söz edilebilir. Bunlar, avcı toplayıcı toplumlar, tarımcı toplumlar ve endüstriyel toplumlardır.
Çevre-toplum ilişkilerinin tarihsel arka planına bakıldığında, üç genel tarihsel aşamadan söz edilebilir. Bunlar, avcı toplayıcı toplumlar, tarımcı toplumlar ve endüstriyel toplumlardır.
#2
SORU: Çevre sorunlarının ortaya çıkışı ve yoğunluk kazanması ne zaman ve hangi sebeple başlamıştır?
Çevre sorunlarının ortaya çıkışı ve yoğunluk kazanması ne zaman ve hangi sebeple başlamıştır?
CEVAP: Çevre sorunlarının ortaya çıkışı ve yoğunluk kazanması açısından, XIX. yüzyılın ikinci yarısında, batı toplumlarında sanayileşmenin yoğunlaşması, önemli bir kırılma noktası oluşturmaktadır.
Çevre sorunlarının ortaya çıkışı ve yoğunluk kazanması açısından, XIX. yüzyılın ikinci yarısında, batı toplumlarında sanayileşmenin yoğunlaşması, önemli bir kırılma noktası oluşturmaktadır.
#3
SORU:
Çevre sorunları nasıl başlamıştır ve çevreye zararlı etkileri nelerdir?
CEVAP: kömürün sanayide enerji kaynağı olarak kullanılmaya başlamasıyla ortaya çıkan hava, su ve toprak kirliliği, asit yağmurları gibi çevresel sorunlar, ilk fark edilen çevresel sorunlardandır.
kömürün sanayide enerji kaynağı olarak kullanılmaya başlamasıyla ortaya çıkan hava, su ve toprak kirliliği, asit yağmurları gibi çevresel sorunlar, ilk fark edilen çevresel sorunlardandır.
#4
SORU: Çevre sorunlarının giderek yerel ve bölgesel düzeyde yaşanan ve gözlemlenebilen olgular olmaktan çıkıp; küresel düzeyde, insanoğlunun var oluşunu çok ciddi olarak tehdit eden bir düzeye ulaşması hangi yüzyılda başlar?
Çevre sorunlarının giderek yerel ve bölgesel düzeyde yaşanan ve gözlemlenebilen olgular olmaktan çıkıp; küresel düzeyde, insanoğlunun var oluşunu çok ciddi olarak tehdit eden bir düzeye ulaşması hangi yüzyılda başlar?
CEVAP: Sanayileşmenin artarak yaygınlaşması ile birlikte çevre sorunlarıda yaygınlaşmış ve giderek karmaşık bir hal almıştır. XX. yüzyılın sonlarından itibaren özellikle XXI. yüzyılda ise çevre sorunlarının giderek yerel ve bölgesel düzeyde yaşanan ve gözlemlenebilen olgular olmaktan çıkmış; küresel düzeyde, insanoğlunun var oluşunu çok ciddi olarak tehdit eden bir düzeye ulaşmıştır.
Sanayileşmenin artarak yaygınlaşması ile birlikte çevre sorunlarıda yaygınlaşmış ve giderek karmaşık bir hal almıştır. XX. yüzyılın sonlarından itibaren özellikle XXI. yüzyılda ise çevre sorunlarının giderek yerel ve bölgesel düzeyde yaşanan ve gözlemlenebilen olgular olmaktan çıkmış; küresel düzeyde, insanoğlunun var oluşunu çok ciddi olarak tehdit eden bir düzeye ulaşmıştır.
#5
SORU: Endüstrileşmenin hızlanması ve yaygınlaşması ile birlikte, kömürün endüstride enerji kaynağı olarak kullanılması süreci de yaygınlaşmış ve bunun sonucunda ilk olarak fark edilen çevre sorunları hangileri olmuştur?
Endüstrileşmenin hızlanması ve yaygınlaşması ile birlikte, kömürün endüstride enerji kaynağı olarak kullanılması süreci de yaygınlaşmış ve bunun sonucunda ilk olarak fark edilen çevre sorunları hangileri olmuştur?
CEVAP:
Endüstrileşmenin hızlanması ve yaygınlaşması ile birlikte, kömürün endüstride enerji kaynağı olarak kullanılması süreci de yaygınlaşmış ve bunun sonucunda ilk olarak fark edilen çevre sorunları asit yağmurları, hava, su ve toprak kirliliği olmuştur.
#6
SORU: Çevre sorunlarının toplumsal düzeyde meşruiyet kazanması ve kabul görmeye başlaması ne zamana denk gelir?
Çevre sorunlarının toplumsal düzeyde meşruiyet kazanması ve kabul görmeye başlaması ne zamana denk gelir?
CEVAP: Çevre sorunlarının toplumsal düzeyde meşruiyet kazanması ve kabul görmeye başlaması açısından İkinci Dünya Savaşı sonrası süreç, bir kırılma noktası olarak kabul edilebilir.
Çevre sorunlarının toplumsal düzeyde meşruiyet kazanması ve kabul görmeye başlaması açısından İkinci Dünya Savaşı sonrası süreç, bir kırılma noktası olarak kabul edilebilir.
#7
SORU: Çevre sorunlarının toplumsal bağlamının olduğu ilk kez hangi sosyolog tarafından dile getirilmiştir?
Çevre sorunlarının toplumsal bağlamının olduğu ilk kez hangi sosyolog tarafından dile getirilmiştir?
CEVAP:
Çevre sorunlarının toplumsal bağlamının olduğu ilk kez, Amerikalı sosyolog Duncan tarafından 1950’li yıllarda dile getirilmiştir.
#8
SORU: Çevre sorunlarını tartışmak amacıyla ilk kez, Birleşmiş Milletler teşkilatının düzenlediği bir uluslararası konferans ne zaman nerede toplanmıştır?
Çevre sorunlarını tartışmak amacıyla ilk kez, Birleşmiş Milletler teşkilatının düzenlediği bir uluslararası konferans ne zaman nerede toplanmıştır?
CEVAP:
Çevre sorunlarını tartışmak amacıyla ilk kez, Birleşmiş Milletler teşkilatının düzenlediği bir uluslararası konferans toplanmıştır. 5 Haziran 1971’de İsveç’in Stockholm kentinde toplanan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı, çevre sorunlarının küresel düzeyde kabul edilmeye ve tartışılmaya başlanması anlamında önemlidir. Bundan dolayı, 5 Haziran, Dünya Çevre Günü olarak kutlanmaktadır.
#9
SORU: Çevre sosyolojisinin kurucuları olarak kabul edilen Amerikalı sosyologlar kimlerdir?
Çevre sosyolojisinin kurucuları olarak kabul edilen Amerikalı sosyologlar kimlerdir?
CEVAP: Çevre sosyolojisinin, sosyolojinin bir alt disiplini olarak ortaya çıkmasında genellikle 1970’li yıllar bir başlangıç noktası olarak kabul edilir. Bu anlamda Amerikalı sosyologlar Riley Dunlap ve William Catton çevre sosyolojisinin kurucuları olarak kabul edilirler.
Çevre sosyolojisinin, sosyolojinin bir alt disiplini olarak ortaya çıkmasında genellikle 1970’li yıllar bir başlangıç noktası olarak kabul edilir. Bu anlamda Amerikalı sosyologlar Riley Dunlap ve William Catton çevre sosyolojisinin kurucuları olarak kabul edilirler.
#10
SORU:
Paradigma nedir?
CEVAP: Paradigma, toplumsal yaşamda özellikle bilim alanında genel kabul görmüş varsayımlar, teoriler, eğilimler, kurallar bütünü; en genel anlamda, genel kabul görmüş düşünme biçimidir.
#11
SORU: Gerhard Lenski’nin toplumlar sınıflaması kaç evreden oluşmaktadır?
Gerhard Lenski’nin toplumlar sınıflaması kaç evreden oluşmaktadır?
CEVAP: Gerhard Lenski (1966) toplumların toplumsal evrimini incelemiş ve beş evreden söz etmiştir. Bu evreler, avcı-toplayıcı toplumlar, basit bahçeci toplumlar, gelişmiş bahçeci toplumlar, tarımcı toplumlar ve endüstriyel toplumlardır. Lenski’nin toplumlar sınıflaması genel ve tarihseldir.
Gerhard Lenski (1966) toplumların toplumsal evrimini incelemiş ve beş evreden söz etmiştir. Bu evreler, avcı-toplayıcı toplumlar, basit bahçeci toplumlar, gelişmiş bahçeci toplumlar, tarımcı toplumlar ve endüstriyel toplumlardır. Lenski’nin toplumlar sınıflaması genel ve tarihseldir.
#12
SORU: Charles L. HARPER'ın genel toplum sınıflaması kaç gruptan oluşur?
Charles L. HARPER'ın genel toplum sınıflaması kaç gruptan oluşur?
CEVAP: Harper’in genel toplumlar sınıflaması, üç gruptan oluşur: Avcı-toplayıcı toplumlar, tarımcı toplumlar ve endüstriyel toplumlar. Harper, her toplum tipinin doğa ile olan ilişkilerini ve bu ilişkileri açıklayan ve meşrulaştıran egemen paradigmaları tanımlamıştır. Harper her toplum tipinin doğa ile kendine özgü bir ilişki biçimi yarattığını ve toplumun egemen paradigmasının bu ilişki biçimini meşrulaştırdığını ifade eder.
Harper’in genel toplumlar sınıflaması, üç gruptan oluşur: Avcı-toplayıcı toplumlar, tarımcı toplumlar ve endüstriyel toplumlar. Harper, her toplum tipinin doğa ile olan ilişkilerini ve bu ilişkileri açıklayan ve meşrulaştıran egemen paradigmaları tanımlamıştır. Harper her toplum tipinin doğa ile kendine özgü bir ilişki biçimi yarattığını ve toplumun egemen paradigmasının bu ilişki biçimini meşrulaştırdığını ifade eder.
#13
SORU: Avcı-toplayıcı toplumlar kimlerdir?
Avcı-toplayıcı toplumlar kimlerdir?
CEVAP: Avcı-toplayıcı toplumlar, günümüzden yaklaşık 40.000 yıl kadar önce ortaya çıkmış, en erken toplum biçimidir (Harper, 1996). Avcı-toplayıcı toplumlar, yenilebilir yabancı bitkileri toplayarak ve yakın çevrelerindeki hayvanları avlayıp yiyerek yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Yiyeceklerini haftalık ya da günlük olarak topladıklarından, uzun süreli olarak saklanabilecek ve ekonomik değere sahip yiyecek biriktirmemişlerdir.
Avcı-toplayıcı toplumlar, günümüzden yaklaşık 40.000 yıl kadar önce ortaya çıkmış, en erken toplum biçimidir (Harper, 1996). Avcı-toplayıcı toplumlar, yenilebilir yabancı bitkileri toplayarak ve yakın çevrelerindeki hayvanları avlayıp yiyerek yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Yiyeceklerini haftalık ya da günlük olarak topladıklarından, uzun süreli olarak saklanabilecek ve ekonomik değere sahip yiyecek biriktirmemişlerdir.
#14
SORU:
Tarımcı toplumlar nedir?
CEVAP: Tarımcı toplumlar, tarım devrimi ve tarımsal üretimin ortaya çıktığı; toplum ile doğal çevre arasındaki karşılıklık temeline dayalı ilişkinin ortadan kalkmaya başladığı; dolayısıyla toplumun, doğal çevre üzerinde müdahalede bulunarak, doğal çevre üzerinde hegemonik bir ilişki kurmaya başladığı tarihsel ve toplumsal aşamayı ifade eder.
Tarımcı toplumlar, tarım devrimi ve tarımsal üretimin ortaya çıktığı; toplum ile doğal çevre arasındaki karşılıklık temeline dayalı ilişkinin ortadan kalkmaya başladığı; dolayısıyla toplumun, doğal çevre üzerinde müdahalede bulunarak, doğal çevre üzerinde hegemonik bir ilişki kurmaya başladığı tarihsel ve toplumsal aşamayı ifade eder.
#15
SORU:
Endüstrileşme ne zaman nerede ortaya çıkmıştır?
CEVAP: Endüstrileşme, üç yüzyıl kadar önce Batı Avrupa’da ortaya çıkmış olan bir olgudur.
Endüstrileşme, üç yüzyıl kadar önce Batı Avrupa’da ortaya çıkmış olan bir olgudur.
#16
SORU: Endüstrileşmeye katkısı olan buluşlar nelerdir?
Endüstrileşmeye katkısı olan buluşlar nelerdir?
CEVAP: Endüstrileşme, İngiltere’de tekstil endüstrisinin keşfedilmesi gibi, bazı anahtar buluşlara dayanır. Buhar makinesinin keşfi, elektrik enerjisi, hidroelektrik enerji ve petrolün enerji kaynağı olarak kullanımının da endüstrileşmeye önemli katkıları olmuştur. Bu yeni enerji kaynaklarının gelişmesi ve üretim teknolojilerindeki gelişmeler endüstriyel üretimin ve sonuç olarak artı değerin artmasına yol açmıştır.
Endüstrileşme, İngiltere’de tekstil endüstrisinin keşfedilmesi gibi, bazı anahtar buluşlara dayanır. Buhar makinesinin keşfi, elektrik enerjisi, hidroelektrik enerji ve petrolün enerji kaynağı olarak kullanımının da endüstrileşmeye önemli katkıları olmuştur. Bu yeni enerji kaynaklarının gelişmesi ve üretim teknolojilerindeki gelişmeler endüstriyel üretimin ve sonuç olarak artı değerin artmasına yol açmıştır.
#17
SORU:
Ulus-devlet nedir?
CEVAP: Üretimin organizasyonu ve artı değerin dağıtımı, yeni bir bürokratik organizasyonun ortaya çıkmasını gerektirmiştir: Ulus-devlet. Ulus-devlet, endüstriyel toplumun, en büyük, en etkili, en karmaşık ve en baskıcı organizasyonudur. Ulus-devlet sadece üretimin ve artı değerin dağıtımını organize etmez, bunun yanında toplumun günlük yaşantısına da en ince ayrıntısına kadar müdahale etmeye çalışır. Ulus-devlet, burjuvazi ile işçi sınıfı arasında eşitsiz ve adaletsiz bölüşümün sürekliliğini de sağlar.
Üretimin organizasyonu ve artı değerin dağıtımı, yeni bir bürokratik organizasyonun ortaya çıkmasını gerektirmiştir: Ulus-devlet. Ulus-devlet, endüstriyel toplumun, en büyük, en etkili, en karmaşık ve en baskıcı organizasyonudur. Ulus-devlet sadece üretimin ve artı değerin dağıtımını organize etmez, bunun yanında toplumun günlük yaşantısına da en ince ayrıntısına kadar müdahale etmeye çalışır. Ulus-devlet, burjuvazi ile işçi sınıfı arasında eşitsiz ve adaletsiz bölüşümün sürekliliğini de sağlar.
#18
SORU: Çevresel olarak endüstrileşme hangi temele dayanır?
Çevresel olarak endüstrileşme hangi temele dayanır?
CEVAP: Çevresel olarak endüstrileşme, doğal kaynakların tüketilmesi (sömürülmesi) temeline dayanır. Endüstriyel toplumun insan-çevre ilişkisindeki yaşamsal değişimin temelini, ucuz fosil yakıtların endüstriyel üretimde kullanılması oluşturur. Fosil yakıt kullanımı, doğal kaynakların daha yaygın ve yoğun olarak sömürülmesine, daha fazla ve yaygın kirliliğe ve daha büyük çevresel felaketlere yol açmıştır. Fosil yakıt kullanımının bazı önemli sonuçları arasında su ve hava kirliliği, asit yağmurları ve küresel ısınma sayılabilir. Bu bağlamda endüstrileşme, insanoğlunun diğer canlı türleri üzerindeki egemenliğini arttırmış, nadir canlı türlerinin ve doğal çevrenin tahrip edilmesi endüstrileşme ve endüstriyel üretim için kabul edilebilir koşullar olmuştur.
Çevresel olarak endüstrileşme, doğal kaynakların tüketilmesi (sömürülmesi) temeline dayanır. Endüstriyel toplumun insan-çevre ilişkisindeki yaşamsal değişimin temelini, ucuz fosil yakıtların endüstriyel üretimde kullanılması oluşturur. Fosil yakıt kullanımı, doğal kaynakların daha yaygın ve yoğun olarak sömürülmesine, daha fazla ve yaygın kirliliğe ve daha büyük çevresel felaketlere yol açmıştır. Fosil yakıt kullanımının bazı önemli sonuçları arasında su ve hava kirliliği, asit yağmurları ve küresel ısınma sayılabilir. Bu bağlamda endüstrileşme, insanoğlunun diğer canlı türleri üzerindeki egemenliğini arttırmış, nadir canlı türlerinin ve doğal çevrenin tahrip edilmesi endüstrileşme ve endüstriyel üretim için kabul edilebilir koşullar olmuştur.
#19
SORU: Endüstriyel toplumun Egemen Toplumsal Paradigması’nın kaç temel özelliği vardır nelerdir?
Endüstriyel toplumun Egemen Toplumsal Paradigması’nın kaç temel özelliği vardır nelerdir?
CEVAP: Endüstriyel toplumun Egemen Toplumsal Paradigması’nın beş temel özelliği şu şekilde ifade edilebilir.
-
Doğanın kendisi açısından değerinin küçümsenmesi varsayımı: Doğal çevre, mal üretimi için kaynak oluşturduğu anlamda değerlidir; insan, endüstriyel üretim için çevreyi egemenliği altına alır; ekonomik büyüme, çevrenin korunmasından daha önemlidir.
-
Sadece yakın çevrede bulunanlara değer atfedilmesi: İnsanın dışındaki diğer canlı türleri insan ihtiyaçları için sömürülebilir, insanlar sadece kendilerini yaşamın merkezine koyarak kendileri dışındaki diğer insanlara daha az özen gösterirler. Bugünün kuşaklarına, geleceğin kuşaklarından daha fazla özen gösterilir.
-
Zenginliğin çoklaştırılmasının önemli olduğu ve bunun için gerekli olan risklerin alınabileceği yolundaki varsayım: Bilim ve ileri teknoloji yararlıdır, endüstrileşmenin ortaya çıkardığı riskleri bertaraf edici düzenlemeleri yapmak ve gerekli önlemleri almak yerine, bu düzenlemelerin ve önlemlerin serbest pazar ekonomisi ilişkileri içinde alınması beklenmelidir. Çünkü, çevresel ve toplumsal riskler, çoğu zaman, bireylerden kaynaklanır.
-
Büyümenin fiziksel (gerçek) sınırları olmadığına ilişkin varsayım: Ekonomik, teknolojik ve bilimsel olarak büyümenin sınırları yoktur. Kaynak yetersizliği ve nüfus artışı gibi sorunlar, insanın teknolojik buluş yeteneği sayesinde aşılabilir.
-
Modern toplum, modern kültür ve modern politikanın genel olarak iyi olduğuna ilişkin varsayım: insanlar tarafından doğaya ciddi bir zarar verilmez. Rekabet ortamının ve demokrasinin birçok toplumsal ve çevresel sorunu çözeceğine inanılır. Ayrıca, büyük ölçekli organizasyonların hiyerarşilerin ve uzmanlık bilgisinin önemine vurgu yapılarak bu yapılanmaların düzenleyici olduğuna inanılır. Mülkiyet ve üretim araçlarının kontrolünün yaygınlaştırılmasına, karmaşık ve hızlı bir yaşam biçimine vurgu yapılır (Harper, 1996:47).
Endüstriyel toplumun Egemen Toplumsal Paradigması’nın beş temel özelliği şu şekilde ifade edilebilir.
-
Doğanın kendisi açısından değerinin küçümsenmesi varsayımı: Doğal çevre, mal üretimi için kaynak oluşturduğu anlamda değerlidir; insan, endüstriyel üretim için çevreyi egemenliği altına alır; ekonomik büyüme, çevrenin korunmasından daha önemlidir.
-
Sadece yakın çevrede bulunanlara değer atfedilmesi: İnsanın dışındaki diğer canlı türleri insan ihtiyaçları için sömürülebilir, insanlar sadece kendilerini yaşamın merkezine koyarak kendileri dışındaki diğer insanlara daha az özen gösterirler. Bugünün kuşaklarına, geleceğin kuşaklarından daha fazla özen gösterilir.
-
Zenginliğin çoklaştırılmasının önemli olduğu ve bunun için gerekli olan risklerin alınabileceği yolundaki varsayım: Bilim ve ileri teknoloji yararlıdır, endüstrileşmenin ortaya çıkardığı riskleri bertaraf edici düzenlemeleri yapmak ve gerekli önlemleri almak yerine, bu düzenlemelerin ve önlemlerin serbest pazar ekonomisi ilişkileri içinde alınması beklenmelidir. Çünkü, çevresel ve toplumsal riskler, çoğu zaman, bireylerden kaynaklanır.
-
Büyümenin fiziksel (gerçek) sınırları olmadığına ilişkin varsayım: Ekonomik, teknolojik ve bilimsel olarak büyümenin sınırları yoktur. Kaynak yetersizliği ve nüfus artışı gibi sorunlar, insanın teknolojik buluş yeteneği sayesinde aşılabilir.
-
Modern toplum, modern kültür ve modern politikanın genel olarak iyi olduğuna ilişkin varsayım: insanlar tarafından doğaya ciddi bir zarar verilmez. Rekabet ortamının ve demokrasinin birçok toplumsal ve çevresel sorunu çözeceğine inanılır. Ayrıca, büyük ölçekli organizasyonların hiyerarşilerin ve uzmanlık bilgisinin önemine vurgu yapılarak bu yapılanmaların düzenleyici olduğuna inanılır. Mülkiyet ve üretim araçlarının kontrolünün yaygınlaştırılmasına, karmaşık ve hızlı bir yaşam biçimine vurgu yapılır (Harper, 1996:47).
#20
SORU: Doğal çevrenin insanoğlu tarafından sömürülmesinin hangi toplumda en üst düzeye çıktığı söylenebilir?
Doğal çevrenin insanoğlu tarafından sömürülmesinin hangi toplumda en üst düzeye çıktığı söylenebilir?
CEVAP: Çevre-toplum ilişkileri, genel tarihsel bir perspektiften değerlendirildiğinde, doğal çevrenin insanoğlu tarafından sömürülmesinin endüstriyel toplumda en üst düzeye çıktığı söylenebilir
Çevre-toplum ilişkileri, genel tarihsel bir perspektiften değerlendirildiğinde, doğal çevrenin insanoğlu tarafından sömürülmesinin endüstriyel toplumda en üst düzeye çıktığı söylenebilir
#21
SORU: Postmodernizm çağının çevresel temeli nasıl özetlenebilir?
Postmodernizm çağının çevresel temeli nasıl özetlenebilir?
CEVAP: En üst düzeye ulaşmış olan insanın insan tarafından ve doğanın insan tarafından sömürülmesi veya toplumsal yaşantıdaki derin kriz, toplumsal tarihte yeni bir dönemin başlangıcını ifade etmektedir (Lenski, 1966; Khun, 1970; Harper, 1996). Bunun yanında Beck (1992), Eder (1996), Giddens (1990, 1991) ve Inglehart (1995b) gibi bazı düşünürler, endüstriyel toplumdaki bu yeni aşamayı geç modernizm ya da postmodernizm olarak adlandırmışlardır. Söz konusu yazarların teorik yaklaşımlarının hepsi aynı olmamakla birlikte, aralarında birçok ortak noktanın olduğu belirtilebilir. Söz konusu düşünürlerin ortaya attığı düşüncelerin ortak yanı, geç modernite ya da postmodernizmin, endüstrileşmeye ve modernleşmeye karşı alternatif bir paradigma ortaya koymakta olduğudur. Çevresel değerlerin dikkate alınması, bu yeni dönemin önemli bir özelliğidir. Postmodernizm çağının çevresel temeli “doğaya dönüş olgusu” olarak özetlenebilir ve bu görüş, doğa merkezli dünya görüşü olarak adlandırılabilir.
En üst düzeye ulaşmış olan insanın insan tarafından ve doğanın insan tarafından sömürülmesi veya toplumsal yaşantıdaki derin kriz, toplumsal tarihte yeni bir dönemin başlangıcını ifade etmektedir (Lenski, 1966; Khun, 1970; Harper, 1996). Bunun yanında Beck (1992), Eder (1996), Giddens (1990, 1991) ve Inglehart (1995b) gibi bazı düşünürler, endüstriyel toplumdaki bu yeni aşamayı geç modernizm ya da postmodernizm olarak adlandırmışlardır. Söz konusu yazarların teorik yaklaşımlarının hepsi aynı olmamakla birlikte, aralarında birçok ortak noktanın olduğu belirtilebilir. Söz konusu düşünürlerin ortaya attığı düşüncelerin ortak yanı, geç modernite ya da postmodernizmin, endüstrileşmeye ve modernleşmeye karşı alternatif bir paradigma ortaya koymakta olduğudur. Çevresel değerlerin dikkate alınması, bu yeni dönemin önemli bir özelliğidir. Postmodernizm çağının çevresel temeli “doğaya dönüş olgusu” olarak özetlenebilir ve bu görüş, doğa merkezli dünya görüşü olarak adlandırılabilir.