DİN EĞİTİMİ VE DİN HİZMETLERİNDE REHBERLİK Dersi DİN EĞİTİMİNİN TEMELLERİ soru cevapları:

Toplam 48 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Dinin insan açısından önemi nedir?


CEVAP: Din, insan kimliğinin önemli bir parçasını teşkil eder. Onun yeryüzündeki varlığına anlam kazandıran da dindir. Kişisel bir tercih olarak baktığımızda, din insanın hayatını anlamlı kılan, ona yaşama sevinci kazandıran en temel değerdir. İnsanın, Ben kimim?, Nereden geldim?, Nereye gideceğim? gibi sorularına din dışında bugüne kadar tatmin edici cevaplar veren başka bir bilgi kaynağı da mevcut değildir.

#2

SORU: Sosyal açıdan dinin önemi nedir?


CEVAP: Fert açısından olduğu gibi, insanın sosyal kimliğinin belirleyicisi olduğu da bir başka gerçekliktir. Çünkü dinin insana kazandırdığı kimlik, aynı zamanda sosyal bir kimlik ve sosyal bir aidiyet olarak karşımıza çıkmaktadır. Bugün Batı Trakya ve Balkanlarda yaşayan Müslümanlar bunun örnekleri durumundadırlar.

#3

SORU: Din eğitiminin önemini açıklayınız.


CEVAP: İslâm dünyasının son yüzyıllarda özellikle teknoloji alanında geri kalışı, toplumun temel dinamiklerinde sarsılmalar meydana getirmiştir. Bu durum aynı zamanda çeşitli açılardan kendimizi sorgulamamıza yol açmıştır. Sorgulanan konular arasında eğitim ve din eğitimi problemlerine bağlı olarak laik bir ülkede din eğitiminin nasıl yapılacağı meselesi de vardır. Problemlerinin birbiriyle alakalı ve kompleks bir yapıda olması sebebiyle, din eğitimi, aslında bir eğitim meselesi olması gerekirken, zamanla ekonomiden eğitime, kültür ve sanattan siyasete kadar her alanı ilgilendirir hale gelmiştir. Din eğitimi meselesini halletmeden, diğerlerini halletmek mümkün değildir.

#4

SORU: Sağlıklı bir din eğitimi için gerekli olan dayanaklar nelerdir?


CEVAP: Hem insan hem de Müslüman olarak sağlıklı bir din eğitimi için pek çok dayanak vardır. Bunlar din eğitiminin psikolojik temeli, sosyolojik temeli, kültürel temeli, felsefî temeli, evrensel temeli, hukukî temeli, ekonomik temelidir.

#5

SORU: Psikoloji nedir?


CEVAP: İnsan ve hayvan davranışlarının sebeplerini inceleyen bilim dalına psikoloji denir.

#6

SORU: İnsanın kendinden daha üstün bir güce sığınma ihtiyacının altında yatan sebep nedir?


CEVAP: : İnsan, gerçek anlamda düşünüldüğünde, zayıf ve güçsüz bir varlıktır. Onun için çaresiz kaldığında, hemen kendinden daha üstün bir güce sığınma ihtiyacı hisseder. Bu gerçek, Kur’an’da şöyle ifade edilmektedir: İnsanın başına bir sıkıntı gelince, yan yatarken de, oturup kalkarken de, bize (Allah’a) yalvarıp yakarır; ama ne zaman ki sıkıntısını gideririz, başına gelen sıkıntıdan kendisini kurtaralım diye sanki bize hiç yalvarıp yakarmamış gibi (nankörce) davranmaya devam eder. (Yunus 10/12).

#7

SORU: Kur’an-ı Kerim’de geçem Elest Meclisi’ni açıklayınız.


CEVAP: Kur’an-ı Kerim’de, Elest Meclisi diye bir antlaşmadan bahsedilmektedir. Buradan anlaşılıyor ki, tüm ruhları yarattığı esnada, Allah Teâlâ, insanın fıtratına varlığını sezme ve algılama yeteneği yerleştirmiştir. Ardından, Sizin rabbiniz Ben değil miyim? diye sormuş; onlar da hep birden, Evet, bizim rabbimiz Sensin diye cevap vermişlerdir. Sonra da onları bu hadise konusunda birbirine şahit tutmuştur. Bunun da sebebi, kıyamet gününde, yaptıkları bu sadakat yeminini hatırlamaları içindir. İnsan ne türlü olursa olsun daima bir dine sahiptir. Çünkü insan Elest Meclisi’nde verdiği sözü tutmaktadır

#8

SORU: Din eğitimcileri ve din hizmeti sunanlar için belirlenen ilkeler nelerdir?


CEVAP: Din eğitimcileri ve din hizmeti sunanlar hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmamalıdır. Hidâyetin Allah’ın elinde olduğunu bilmelidir. Karamsar olmadan, iyi niyet, hoşgörü ve sabırla görevlerine odaklanmalıdırlar. Yaptıklarının karşılığını sadece Allah Teâlâ’dan beklemelidirler.

#9

SORU: İnsanın sosyal bir varlık oluşunun temeli nedir?


CEVAP: İnsan doğuştan sosyal bir varlıktır. İnsanın fıtratında, birlikte yaşamaya ve yardımlaşmaya karşı bir meyil vardır. Çünkü hiç kimse, başkasına muhtaç olmadan, tek başına hayatın üstesinden gelemez. İnsanlar ister köylü olsun, ister kentli. Farkında olmasalar da birbirlerinin hizmetçisidirler. (Semek, 1973, 25) sözü de bu gerçeğe işaret etmektedir.

#10

SORU: Tüm dinlerin ve sosyal nizamların çabaları ne yöndedir?


CEVAP: Aşağı yukarı bütünler dinler ve sosyal nizamlar, ihtiyaç-imkân ilişkisi ile ilgili problemlerin çözümüne yönelik bir çaba göstermektedir. Bilindiği üzere dünyada imkânlar sınırlı, ihtiyaçlar ise sınırsızdır. Bu gerçek, pek çok bilimsel disiplinin kafa yorduğu ve üzerinde teoriler geliştirdiği bir alandır. Meselâ bir ekonomist kendi alanını tanımlarken bu noktayı temel alır ve der ki, iktisat, sınırlı imkânların sınırsız ihtiyaçlar karşısında dengeli bir şekilde dağıtımıdır. Hukuk ise böyle bir dünyada, aynı nesneye pek çok kişi talip olacağından, ortaya yığılma, yarış, haset, kin ve kavga çıkacağını savunur.

#11

SORU: İnsanları barış içinde yaşatabilmenin temel unsuru nedir?


CEVAP: İnsanları kavga ettirmeden barış içinde yaşatabilmek için sosyal hayatın yardımlaşma, adâlet ve kardeşlik esasına göre tanzim edilmesi gerekir ki böylece toplumda bir güven ortamı oluşabilsin.

#12

SORU: Din eğitiminin sosyal açısı ele alındığında İslâm’ın amacı nedir?


CEVAP: Genelde din eğitiminin sosyal temeli üzerinde durulurken: Mademki, kâinattaki şartlar bundan ibarettir. Buna göre din, toplumsal güven ortamının oluşmasına nasıl bir katkı sağlayabilir? sorusu sorulur. Burada İslâm iyi insan yetiştirmeyi hedeflemektedir. Bu aynı zamanda iyi vatandaş da demektir.

#13

SORU: İyi insan olarak nitelendirilebilecek kişilerin özellikleri nelerdir?


CEVAP: Bu tip insanlar; Yaratıcı ile de yaratılmışlarla da barışıktır, elinden ve dilinden kimseye zarar gelmez, düşenin dostudur, insanlara en hayırlısının insanlara en faydalı kişi olduğunu bilir, gerektiğinde başkalarını kendisine tercih eder küçüklerin de büyüklerin de hakkını korur iyi ve güzel olanın yanında, kötü olanın da karşısındadır. Hedefi hayır olan işlerde yarışır. Bencil (egoist) değildir. Sadece iyilik ve güzellikte yardımlaşır. Başkaları tarafından kendisine hak olarak bir şey verilse bile, vicdanında bunun tekrar hesabını yapar. Konuştuğunda yalan söylemez, bir şey vaad ettiğinde dönmez, kendisine bir şey emanet edildiğinde hiyânet etmez.

#14

SORU: Toplumdaki fertlerin iyi insan niteliğinde yetiştirilmesinin sonucu nedir?


CEVAP: Toplumdaki fertlerin iyi insan yetiştirmedeki amaçlar doğrultusunda eğitildiğini düşünelim. O zaman herkes hak ve sorumluluklarını bilir, üzerine düşen görevleri en iyi şekilde yapar. Sıralanan bu özellikler, barış ve huzur içinde yaşayan bir toplumun oluşmasında din eğitiminin ne derece önemli olduğunu da açıkça ortaya koymaktadır.

#15

SORU: Kültür nedir?


CEVAP: Latince bir kelime olan kültür (culture), ekme, yetiştirme, üretme anlamına gelmektedir. Terim anlamı ise, bir toplumun ya da milletin, inanç, fikir, sanat, âdet ve gelenekleri, maddî ve manevî değerlerinin bütünüdür. Osmanlı Türkçesi’nde bu kelime hars olarak ifade edilmektedir. Kültür denilince daha çok, bir toplumun sanat ve fikir eserlerinin bütünü kast edilmektedir. Bu nedenle, Kültür, bir halkın yaşama tarzıdır diye tanımlayanlar da vardır.

#16

SORU: Kültür denilince kast edilen nedir?


CEVAP: Kültür denilince daha çok, bir toplumun sanat ve fikir eserlerinin bütünü kast edilmektedir. Bu nedenle, Kültür, bir halkın yaşama tarzıdır diye tanımlayanlar da vardır.

#17

SORU: Kültür ve medeniyet arasındaki ilişki nedir?


CEVAP: Şüphesiz kültür ile medeniyet arasında yakın ilişki vardır. Eğer kültüre, insanın ürettiği her şey diye bakılırsa, medeniyet de kültürün içinde değerlendirilebilir.

#18

SORU: Medeniyet ve kültür arasındaki fark nedir?


CEVAP: Bir dinin ya da fikrin, maddî ve manevi boyutlarda, hayata yansıtılmasına medeniyet denir. Bunun oluşmasında başka toplum ve kültürlerin de katkısı vardır. Medeniyetin belirli bir toplumda aldığı şekle ise kültür denir. Meselâ Amerika dâhil, bütün Avrupa toplumları arasında müşterek bir Batı Medeniyetinden bahsedilebilir. Bunun oluşumunda başta Roma Hukuku, Yunan Felsefesi ve Hıristiyanlık etkili olmuştur. Aynı zamanda bu medeniyetin içinde, birbirinden ayrı ve müstakil bir İngiliz, Fransız ve Alman kültürü mevcuttur. Buna göre, medeniyet genel, kültür ise özel olmaktadır.

#19

SORU: Maddi kültürler nelerdir?


CEVAP: Bilimsel ve teknolojik ürünler, ekonomi, yemek ve kılık-kıyafet maddî kültürdür.

#20

SORU: Manevî kültürler nelerdir?


CEVAP: Din, dil, inanç, hukuk, örf ve âdetler, sosyal ilişkiler, tarih şuuru, estetik, mimari anlayış, yazı, sanat, edebiyat ve ahlâk manevî kültürdür.

#21

SORU: Kültürün oluşmasında rol oynayan etmenler nelerdir?


CEVAP: Kültürlerin oluşmasında aklın ve aktivitenin olduğu kadar, dinlerin de büyük rolü olmuştur. Çünkü din, kültürün hem mayası, hem de bir unsurudur. Onun içindir ki, en eski tarihî kalıntılarda, iletişim aracı olarak kullanılan resim, yazı ve dilde mutlaka karşımıza dinî bir unsur çıkmaktadır. Sıradan gibi görülen törenlerin arkasında, musıkîlerde, atasözleri ve deyimlerde, mimari eserlerde, bir şekilde dinî motife rastlanmaktadır. Sanata bakılırsa, onda da çoğu görüntü dinîdir. Çünkü sanat, her ne kadar toplumdan topluma ya da hayat anlayışlarına göre izafîlik arz etse de, asıl itibariyle güzelliği ve tenasübü aramaktır

#22

SORU: İslâm dininin kültür ve medeniyetimiz üzerindeki etkisi nedir?


CEVAP: İslâm dini kültürümüzü ve medeniyetimizi derinden etkilemiştir. Mimarimizden musıkîye, dilimize, edebiyatımıza, sosyal ilişkilerimize, örf ve adetlerimize kadar, her alanda bu etki görülmektedir. Türkler Müslüman olduktan sonra İslâm’ı, hem maddi ve hem de manevi kültürlerine yansıtmıştır.

#23

SORU: Türklerin İslâmiyet’i kabulünden sonra ilk yazılı eseri ve bunun özelliği nedir?


CEVAP: Türklerin Müslüman olduktan sonra İslâm’ı hem maddi hem de manevî kültürlerine yansıttıklarını Türklerin İslâmiyet’i kabulünden sonraki ilk yazılı eser olan Yusuf Has Hâcib’in Kutadgu Bilig adlı kitapta görmek mümkündür. Çünkü eser, Doğu Karahanlı Hükümdarı Tabgaç Buğra Han için kaleme alındığından dolayı bir Siyâsetname sayılır. Tamamen rumuzlar ve sembollerle yapılan bir anlatım tarzı benimsendiğinden alegoriktir. Öğretmeyi hedef aldığı için de didaktiktir. En önemli yönü ise muhtevasıdır. O da genelde, İslâmî unsurlardan ibarettir.

#24

SORU: İslâm’ın kültürümüze ve medeniyetimize etki ettiğini gösteren diğer örnekler nelerdir?


CEVAP: Kaşgarlı Mahmud tarafından yazılan Divân-ı Lügati’t-Türk, önsözündeki ifadelerinde ve tespit ettiği atasözlerinde, İslâmî değerlere yer vermektedir. Edib Ahmed Yüknekî ise, Karahanlı beylerinden Muhammed Dâd Sipehsalar’a hediye ettiği Atabetü’l-Hakâyık isimli eserinde, Müslümanca nasıl ahlâklı olunacağını, hadisler ışığında, didaktik bir üslupla kaleme almıştır. Hoca Ahmed Yesevî de Divân-ı Hikmet’inde, genelde Allah aşkı ve Peygamber sevgisini işlemiştir. Bu eserlere, Mevlanâ’nın Mesnevî’sini, Yunus Emre’nin Divânı’nı, Nasreddin Hoca’nın nüktelerini, Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’t-Necât’ını ilave edilebilir

#25

SORU: Dinî motiflerin etkili olduğu diğer alanlar nelerdir?


CEVAP: Mimarimiz, sanatımız, hikâye ve romanlarımız, şiirlerimiz, sözümüz ve sazımız, destanlarımız, atasözlerimiz ve deyimlerimiz, düğünlerimiz ve bayramlarımız, en mutlu ve en sıkıntılı günlerimiz, hep dinî motifleri içinde barındırmaktadır.

#26

SORU: Kültür bağlamında eğitimin görevi nedir?


CEVAP: Eğitimin görevlerinden birisi de, kültür mirasının genç kuşaklara aktarılmasıdır. Ama bu iş, din unsuru ayıklanarak yapılmaya çalışılırsa, geriye aktaracak pek bir şey kalmaz. Bu anlayış biz bilincini yok ettiği için, kişiliğin oluşmasını sağlayan sosyalleşme ve dayanışma ruhunu da zayıflatır. Arkasından yozlaşma ve yabancılaşma (benlikten uzaklaşma) başlar. Öyle olunca da, toplumda ortak bir gelecek tasavvuru kalmaz.

#27

SORU: Dinî konuların öğretimi ne şekilde yapılmalıdır?


CEVAP: Dinî konuların öğretimi, sadece din kültürü ve ahlâk bilgisi dersiyle sınırlı olmamalıdır. Bir ortaöğretim müfredatında yer alan tarih, edebiyat, dil, coğrafya, psikoloji, sosyoloji, felsefe, vatandaşlık ve sağlık bilgisi, insan hakları gibi derslerin tamamında, bir şekilde dine ve din kültürüne de yer verilmelidir. Aksi takdirde bu dersler gereği gibi anlaşılamaz

#28

SORU: Dinî motifin maddî ve manevî kültür unsuru hâline gelişini gösteren ayetlere örnek veriniz


CEVAP: Onların (varlıklı olanların) mallarında fakir fukaranın ve isteyenlerin hakkı vardır. (Zâriyat 51/19). Kazancıyla geçimini sağlayamayan ve utancından dolayı isteyemeyen yoksullar için, mal sahiplerinin malında belirli bir hak vardır. (Meâric 70/25) gibi ayetler dinî motifin nasıl maddî ve manevî kültür unsuru hâline geldiğini göstermektedir.

#29

SORU: İnsan yaratılış itibariyle nasıl bir varlıktır?


CEVAP: İnsan yaratılış itibariyle görünen, dokunulan, duyulan ve hissedilenlerin gerisinde sebep arayan bir varlıktır. Küçük bir çocukta bile bunları görmek mümkündür. Nitekim oyuncakları ile oynadıktan bir müddet sonra, orasını burasını karıştırması; bazen de kırma yoluna gitmesi, bir anlamda, o oyuncağa özelliğini veren asıl sebebi arama çabası olsa gerektir.

#30

SORU: Felsefe nedir?


CEVAP: Felsefe kavramı, sevgi anlamına gelen Yunanca phileo kelimesiyle, bilgi anlamına gelen sophia kelimelerinden meydana gelmiştir. Buna göre felsefe (filosofia), bilgi sevgisi ya da bilgiyi sevmek demektir. Felsefe, var olanların varlığı, anlamı ve sebebi üzerine sorulan sorularla ortaya çıkmış bir disiplindir görüşünde olanlara göre, felsefenin uğraştığı temel mesele, varlığın ilk sebebi, başlangıcı ve özüdür. Bu çerçevede, varlığın ne olduğu, evrenin akıllı bir irade tarafından yönetilip yönetilmediği, tesadüfe yer olup olmadığı, felsefe tarafından sürekli sorgulanmıştır.

#31

SORU: Felsefe bilimi varlığın ilk sebebinin ne olduğu konusunda başlıca hangi cevapları vermiştir?


CEVAP: Varlığın ilk sebebinin ne olduğu konusunda felsefe tarafından verilen belli başlı cevaplar arasında, ruh, madde, yetkin varlık, idea, su, ateş, sayı, atom, doğa, Tanrı, değişme vardır.

#32

SORU: Felsefenin sorduğu sorulara birkaç örnek verip bunların özelliklerini açıklayınız.


CEVAP: Felsefe bilimi; Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Görevim nedir? Hayatın anlamı nedir? Neye inanmalıyım? Sonum ne olacak? gibi sorular sormaktadır. Bu sorular, doğrudan doğruya insanın varoluşu ile ilgilidir. Verilen cevaplar da, insana bakış açısını belirlemede temel teşkil eder. Bu ise eğitimin amaçlarının ve sisteminin belirlenmesi açısından büyük önem taşır.

#33

SORU: Bütün peygamberlere sorulan sorulara örnek veriniz.


CEVAP: Varoluşla ilgili sorulara en tatmin edici cevabı din vermiştir. Bütün peygamberlere sorulan sorulardan birkaçı ruh, kıyametin kopuş vakti, öldükten sonra dirilme meselesi olmuştur. Ruh konusunda Allah Teâlâ, ruhun kendi emrinde (buyruğu altında) olduğunu, ancak bu konuda insana çok az bilgi verildiğini bildirmiştir (İsra 17/85). Kıyametin kopuşu sorusuna da benzer cevap verilmiştir. Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onu vaktinde ancak O (Allah) ortaya çıkaracaktır. O göklere de, yere de ağır basmıştır. O, size ancak ansızın gelecektir.

#34

SORU: Felsefe ile dini karıştıranların bakış açısı nedir?


CEVAP: Felsefe ile din konusunu karşılaştıranlar, genellikle dinin inanca, felsefenin ise akla dayandığını iddia etmektedirler. Böylece hem aklı tekellerine almış, hem de dinin verdiği cevapları küçümsemiş oluyorlar. Hâlbuki gerçek hiç de öyle değildir. Kur’an’a bakıldığında, aklın çalıştırılmasına ne kadar önem verildiği görülmektedir.

#35

SORU: Evrensellik nedir?


CEVAP: Evrensellik, savunulan bir fikrin ve hareketin, dünyanın her yerinde kabul görmesi ve uygulanabilirliğini ifade etmektedir.

#36

SORU: İslâm açısından evrenselliği değerlendiriniz


CEVAP: Bunu İslâm açısından değerlendirmek için, öncelikle bu dinin neler getirdiğine bakmak gerekir. Kur’an incelendiğinde, evrendeki hiçbir varlığa kayıtsız kalınmadığı görülecektir. Ayrıca Hz. Peygamber’in de bütün âlemlere rahmet olarak gönderildiği de bildirilmektedir (Enbiya 21/107).

#37

SORU: Globalleşen bir dünyada yaşamamızın sonucu nedir?


CEVAP: Globalleşen bir dünyada yaşamamızın ekonomiden eğitime ve çok kültürlülüğe kadar, getirdiği pek çok problem vardır. Bir zamanlar kendilerini güçlü gören toplumlar, içlerinde yaşayan farklı kültür, etnik grup ve dine mensup insanları asimile etmek (sindirmek) istemekteydiler. Şimdi ise entegrasyon (kaynaştırma ve bütünleştirme) ön plâna çıkmıştır.

#38

SORU: İslâm’ın hoşgörüye olan yaklaşımı nedir?


CEVAP: Son zamanlarda, yükselen bir değer olarak müsamaha (hoşgörü) ön plâna çıkmıştır. Bu konuda İslâm’ın bakış açısı çok daha geniştir. Çünkü İslâm dini, hoşgörü olayına bir insan hakkı olarak bakmaktadır. İman konusunda zorlamanın olamayacağını, Kur’an bütün açıklığı ile bildirmektedir. Bu noktada, herkesin dini anlayışı kendisine aittir. İslâm hiç kimsenin ırkına, bölgesine, soyuna ve sülalesine eleştiri getirmez. Çünkü bunların hiçbirini, insan kendi iradesiyle belirlemez. Dolayısıyla sorumlu da tutulamaz.

#39

SORU: Tarihte tüm dinlerin ve kültürlerin insan haklarına bakışının ortak yönü nedir?


CEVAP: Tarihe bakıldığında görülecektir ki, bütün dinler ve kültürlerde, canı, aklı, dini, malı ve nesli korumak esastır. Cinayet, yol kesme, hırsızlık, haksız yere adam öldürme, ırza tecavüz, gasp, içki, zina ve rüşvet her devirde yasak kapsamındadır.

#40

SORU: Kişilik haklarına İslâm’ın yaklaşımını açıklayınız.


CEVAP: İslâm dini özellikle kişilik haklarına dikkat etme konusunda çok titizdir. Hem de meseleye sadece insan hakkı olarak bakmaz. İslâm tefekkürü ile yetişen Yunus Emre, şöyle demektedir: Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır! Şüphesiz burada hikmetli bir bakıştan söz edilmektedir. Çünkü Kur’an’da, hiçbir varlığın boşa yaratılmadığına özellikle dikkat çekilmektedir.

#41

SORU: Hukuk nedir?


CEVAP: Hukuk, haktan gelmektedir. Kelime manası itibariyle hak, gerçek, uygunluk, doğruluk, münasip durum, aslına uygun, makul, sahih demektir. Terim anlamı bir konuda yetki kullanımını ifade eder. Hukuk aynı zamanda, yaptırımı olan kural demektir. Kural koyma ve yaptırım uygulama yetkisi ise devlete aittir. Kesinlikle ihkak-ı hakka (herkesin hakkını kendisinin almasına) müsaade yoktur. Çünkü bu anlayış kan davasına yol açar.

#42

SORU: Hukukî düzenlemeler nasıl ortaya çıkmıştır?


CEVAP: Hukukun terim anlamının verdiği yetkiler kullanılırken insanların sınırları aşmamaları ve başkalarının haklarına tecavüz etmemeleri için düzenlemelere ihtiyaç duyulmuştur. Böylece hukukî düzenlemeler ortaya çıkmıştır.

#43

SORU: Din eğitiminin yapılmasına temel teşkil eden hukukî düzenlemeler nelerdir?


CEVAP: Tarih boyunca bütün toplumlarda, din problem olmuştur. Özellikle de otorite çevreleri, dini kendilerinin önünde bir engel olarak görmüştür. Hz. Peygamber’in tebliğe başladığı dönemi göz önüne getirirsek, bunu bütün açıklığı ile görürüz. Çünkü dinin sundukları, toplumda yetki kullanan çevrelerin bazı düşüncelerine ve yaşama alanlarına eleştiri getirmektedir. En başta da adâlet konusu vardır. Yine tarihte din saikiyle çıkarılan savaşlar olmuştur. Haçlı Seferleri ve mezhep kavgaları buna örnektir.

#44

SORU: Laiklik nasıl gündeme gelmiştir?


CEVAP: Bir de iktidar mücadeleleri vardır. Din, haliyle vicdanlara ve gönüllere de hitap eden yönü olması hasebiyle, taraftar toplamada etkilidir. Burada bazı çevreler daha avantajlı olmasın diye, Hıristiyan dünyasında din ile devlet işlerinin birbirine karıştırılmaması ilkesi, yani laiklik gündeme gelmiştir. Kilise Hıristiyanlığının deneysel bilime ve bilim adamlarına baskı uygulaması da bunda etkili olmuştur. Dinlerin özünü kaybedip hurafelere boğulmasını da laikliğin sebepleri arasında saymak mümkündür. Kendi döneminde din bozulduğu için, ünlü filozof Socrates, bu yüzden ahlâkı dine dayandırmamıştır.

#45

SORU: Ekonomi kavramını açıklayınız?


CEVAP: Ekonomi, kıt kaynakların sınırsız ihtiyaçlar karşısında adâletli bir şekilde dağıtımı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla burada işin içine öncelikle adâlet girmektedir. Adaletin de her şeyden önce bir ahlâkî kavram olduğu unutulmamalıdır. Tüm dinlerde ahlâkın mutlaka dinin kurallarına dayandığı düşünülürse, ekonominin gündeme geldiği yerde, din eğitiminin de rahatlıkla geleceği açıktır.

#46

SORU: Eğitimin ekonomik temelini irdeleyiniz


CEVAP: Eğitimde ekonomik temel, eğitimin bir işyerinde girdi olarak kabul edilmesi fikrine dayanır. Bunun için, eğitilmiş insanın ekonominin gelişmesine katkıda bulunacağı düşüncesinden hareketle, plânlamalarda ve düzenlemelerde konuya yer verilir. Eğitilmiş insanın istihdam edilmesi, girdi maliyetlerini azalttığından, ürün daha ucuza mal oluyor. Bu da rekâbet şansını artırdığı için, piyasada daha avantajlı olmayı sağlıyor. İşte bu açıdan, eğitim yatırımı ve eğitilmiş insan kavramları, büyük önem taşımaktadır.

#47

SORU: İş ahlâkı hususunda din eğitiminin önemi nedir?


CEVAP: Günümüzde insanların sadece belli bir alanda iyi yetişmiş ve iyi bir eğitim almış olması onlar hakkında olumlu kanaat beslenmesine yetmemektedir. Artık bu özellikleri yanında iş ahlâkı denilen bir eğitimin de kazanılması gereken bir özellik olduğu düşünülmektedir. Bu düşünceden hareketle, artık herhangi bir istihdam alanı için, çalmayacak, satın alınamayacak ve zaaflarını kontrol edebilecek kişiler aranmaktadır. Bu noktada dinin ve din eğitiminin önemi ortaya çıkmaktadır. Dinin, insanın hayatının tümünü kuşatıcı kurallarına dayanmayan hiçbir ahlaki anlayışın, iş ahlakı denilen alanda söz sahibi olamayacağı bir gerçektir.

#48

SORU: Sağlıklı bir din eğitimi alınamaması ekonomiyi nasıl etkiler?


CEVAP: Sağlıklı bir din eğitiminden geçmemiş insanların ekonomide istihdam edilmesi, her zaman, daha çok maliyet anlamına gelmektedir. Bu ise daha çok bedel ödeyerek yaşamak demektir.