DİN PSİKOLOJİSİ Dersi DİNDARLIĞIN ETKİLERİ soru cevapları:

Toplam 34 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Kararsızlığın yarattığı bunalımlara karşı dinin rahatlatıcı işlevleri nelerdir?


CEVAP: Birinci olarak din, inanan insanın günlük hayatında karşısına çakabilecek şeyleri, nasıl davranılacağına çok az şüphe bırakacak şekilde belli kurallara bağlamaktadır. İkinci olarak, dini organizasyonlar, sosyal reddedilme ve terk edilme korkusunu yatıştırmaktadır. Üçüncü olarak ise dinî inanca sahip olan insanlar, kendilerini kutsalın korumasında hissederek rahatlamaktadırlar.

#2

SORU: Dinî inançların ölüm kaygısını azalttığına dair çok sayıda araştırmanın sonucunda elde edilen bulgular araştırmacılar tarafından nasıl yorumlanmıştır?


CEVAP: Dindar insanlar, yapılan bazı kötü davranışların hesabını vermeyi düşünüp diğer insanlardan daha fazla korku hissetme potansiyeli taşımaktadırlar. Ancak aynı dinî inançları onlara hayatın tasarımı konusunda yönlendirmekte ve onlar, ölümün hakikat olduğuna, bütün insanların önceden tespit edilmiş ecelleri bulunduğuna ve vakti geldiğinde hepsinin öleceğine inanarak ölüme daha gerçekçi bir açıdan bakabilmektedir. Ayrıca onlar, hayatlarını inandıkları değerler istikametinde geçirmeye çalıştıklarından, ahiret hayatında kendilerine vaat edilen mükâfatlara ulaşacaklarını ümit etmekte, eksikliklerinden dolayı bağışlanacaklarını ummakta ve ölümü bir yokluk olarak algılamamaktadırlar. Zira ebedilik inancı, ölüm korkusunun etkisini azaltabilecek en etkili faktörlerden biri olarak kabul edilmektedir. Dinler ise insanın ebedilik duygusunun tatminine de bir kapı aralayarak, etkisi küçümsenemeyecek bir yatışma sağlamaktadır. İnsan, yapısındaki ben severlik (narsizm) özelliğinin etkisiyle kendisini şuur dışı olarak ölümsüz düşünme eğilimindedir. Dinî inançlar ise, içi boş bir çerçeve özelliği sergileyen bu inanç biçiminin muhtevasını doldurarak, ahiret inancıyla bu eğilimin tatminine kapı aralamaktadır. Dinî inançların ölümle birlikte yapılan kötülüklerin hesabını verme ihtimalini tetiklemesi, suçluluk duygularını ön plana çıkardığı için olumsuz bir işlev icra edebilir. Ancak din bu konuda ortaya çıkabilecek bireysel temelli olumsuz duyguları, Tanrının affediciliğini vurgulayarak aşmak ister bir görünüm arz etmekte, sosyal ilişkilerden kaynaklanacak suçluluk duygusunu devre dışı bırakarak (Tanrı, insanlar arası ilişkilerden kaynaklanan günahları affedici konumda kendisini görmeyerek), sosyal adaletin tesisine katkıda bulunmak istemektedir. Bu durum özellikle köklü dinî inançlara sahip olan hastaların genellikle durumlarını bildikleri ve sonunda rahat bir şekilde öldükleri ile ilgili klinik raporları da bir dereceye kadar açıklar görünmektedir.

#3

SORU: Değerlerin hem ruh sağlığına hem de psikoterapiye katkıları nelerdir?


CEVAP: Değerlerin hem ruh sağlığına hem de psikoterapiye katkıları bazı araştırmacılar tarafından şu şekilde dile getirilmektedir: Dinî inanç ve pratikler ekseninde şekillenen değerler; kimlik sahibi, dürüst ve samimi olmak, kişisel sorumluluk duygusu kazanmak, belli amaçlara sahip olmak, gelişmeyle ilgili motivasyon ve kişisel duyarlılıkta derinleşmek, stres ve krizlerle başa çıkma konusunda uyum sağlayıcı stratejiler geliştirmek, kendi kendine karar verebilme yeteneği kazanmak, fiziksel sağlıkla ilgili iyi alışkanlıklar geliştirmek gibi ruh sağlığını olumlu yönde etkileyecek birçok davranışın gelişmesine katkıda bulunmaktadır.

#4

SORU: Psikoteoloji nedir?


CEVAP: Din ile psikolojinin uzlaşmasını ifade etmek için kullanılan bir kavramdır.

#5

SORU: Dindar insanların dindar olmayanlara nazaran kendilerini daha az yalnız hissetmelerinin nedeni nedir?


CEVAP: Kutsal’la ilişkiye girmenin, insanın iç dünyasında manevi bir alan yarattığı, sosyal olarak kendisini yalnız hisseden insanın en azında bu alanda yalnızlık hissetmeyeceği ve terk edilmişliğin insan psikolojisinde oluşturacağı yansımaların olumsuz etkisini en alt düzeye indirebileceği söylenebilir. Nitekim bu konuda yapılan araştırmalar, dindar insanların daha az yalnızlık duygusu hissettiklerini ortaya koymuştur.

#6

SORU: Kutsal ile girilen ilişkinin, huzursuzlukların etkisini azaltmada işlevi var mıdır?


CEVAP: Evet vardır. İnanan insanlar zaman zaman kendilerini kurtaramadıkları sosyal tecrit duygularının oluştuğu olumsuz etkileri, Kutsal ile girmiş oldukları ilişki ile ödünleyebilirler. Kur’an’da dinin bu tür bir etki ortaya koyabileceğine atıfta bulunan birçok ayet vardır. Örneğin “Gerçek bir dost olarak Allah yeter (Nisa, 5/45)” ayeti, bütün sosyal bağların çözüldüğü durumlarda bile, dinî inancın insanın ayakta kalmasına katkıda bulunabileceğine atıfta bulunurken; “Allah’ın dostlarına korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de” (Yunus,10/62) ayeti ise, Kutsal ile girilen bu ilişkinin, huzursuzlukların etkisini azaltmada işlevsel olabileceğini ima etmektedir.

#7

SORU: Dini inanç ve öğretilerin insanların hayatları üzerinde kanunlardan farklı olarak etikleri nelerdir?


CEVAP: Kanunlar, bireyi yabancı gözlerden uzak kendi başına bulunduğu yerlerde kontrol etme imkânına sahip değildir. Dini inanç ve öğretiler, bununla beslenen vicdanlarda, kanunların uzanamadığı alanlarda da etkisini sürdürerek sosyal düzen ve toplumsal barışın teminine daha fazla katkıda bulunma gücüne sahiptirler. Dinler, etkili olduğu toplumlarda aynı zamanda güçlü bir sosyal kontrol mekanizmasıdır. Bu mekanizma aynı zamanda sosyal değerlerin korunması ve devam ettirilmesi için de hayati önem taşır. Bunun içindir ki, suç oranları dindarlar arasında daha düşüktür. Çünkü dindar kişilerce toplumsal suçlar sadece suç değil, aynı zamanda günah olarak algılanmaktadır.

#8

SORU: Freud ve takipçilerinin dindarlıkla ruh sağlığı arasındaki ilişkiye yaklaşımları nasıldır?


CEVAP: Freud ve takipçileri olmak üzere bazı araştırmacılar dinlerin insan psikolojisini zorlayan, dolayısıyla ruh sağlığını bozan etkilerinden bahsetmiş ve bu durumu ispatlamaya çalışmıştır.

#9

SORU: Suçluluk duygusu kişilerin dini hayatını nasıl etkiler?


CEVAP: İnsanların büyük çoğunluğunun tecrübe ettiği evrensel bir olgu olan suçluluk duygusu kişilerin dinî hayatında rol oynayan önemli bir güdü olmakla birlikte, bazı durumlarda dinî hayatı olumsuz yönde de etkileyebilmektedir. Özellikle şiddetli bir hal alıp, bir saplantıya dönüştüğü durumlarda suçluluk duygusu ruhsal sağlığı tehdit edici bir görünüm arz edebilmektedir. Zira bu duygu çok yoğun ve dayanılmaz olduğunda, kimi insanlarda buna neden olan ahlaki ve dinî değerlere karşı bilinçli bir mücadeleyi de destekleyebilmektedir.

#10

SORU: Mistik tecrübe yaşayan insanlar üzerinde yapılan araştırmalarda ne gibi sonuçlara ulaşılmıştır?


CEVAP: Mistik tecrübe yaşayan insanlar üzerinde yapılan araştırmalarda, bu tip bir tecrübe geçiren insanların psikopatoloji ölçeklerinden düşük, psikolojik sağlık ölçeklerinde yüksek skorlar göstermiş oldukları görülmüştür.

#11

SORU: Dinin insan üzerindeki etki ve işlevleri nelerdir?


CEVAP: Dinin insan üzerindeki etki ve işlevleri fizyolojik, psikolojik ve sosyal olmak üzere üç temel kategoride incelenebilir.

#12

SORU: Benlik saygısı nasıl tanımlanır ve neyi ifade eder?


CEVAP: Benlik saygısı; ‘bireyin, kendini benimsemesi, onaylaması, kendine değer vermesi ve saygı duyması’ olarak tanımlanmaktadır. Daha çok kendini algılamaya yönelik bir kavram olan benlik saygısı, bireyin, kendisine yüklediği psikolojik değeri ifade etmektedir.

#13

SORU: İnsanların stresli olduğu dönemlerde dinin üstlendiği görev nedir?


CEVAP: Stresin etkisini azaltma konusunda en etkili faktörlerden birisi dinî inanç ve pratikler olarak kabul edilmektedir. Örneğin yapılan bir araştırmada, operasyon geçiren yaşlı hastaların ameliyat sonrası yapmış oldukları dinî pratiklerin depresyon ve genel stres düzeylerini aşağı çekmede rolü olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca dinî başa çıkma yöntemlerinin, stresin etkisini azaltma konusunda kullanılan genel yöntemlerin önemli bir bölümünü oluşturduğu ve faydalı sonuçlar verdiği saptanmıştır. Zira dinî organizasyonlar ve bu çerçevede yaşanan dinî tecrübeler, sıkıntı ve ıstırap duygularına karşı bir ilaç işlevi görebilmekte ve bir tür yatışma sağlamaktadır. Bu tecrübe ile insan kalbinde bir hafiflik, ruhunda bir ferahlık hissedebilmektedir. Bu bağlamda dinî tecrübe, bazılarına bilinemeyen ancak güven verici tatlı bir duygu verirken, bazılarının hayatına da ilâhî bir rayiha katabilmektedir. Ayrıca dinî pratiklerin, bir yandan kederlerin acısını azaltmakta olduğu diğer taraftan da aşırı neşeyi tasfiye ederek ruhsal dengenin bozulmasını önlediği söylenebilir.

#14

SORU: Mistik tecrübeler insan üzerinde hangi etkilere sahiptir?


CEVAP: Bu tür tecrübeler, insanların toplumla bütünleşmesi ve çevrelerine uyumlarını kolaylaştırıcı etkilere sahiptir.

#15

SORU: Benlik saygısı ile dindarlık arasındaki ilişki üzerine yapılan çalışmalarda hangi sonuçlara ulaşılmıştır?


CEVAP: Benlik saygısı ile dindarlık arasındaki ilişki üzerine yapılan çalışmalarda, özellikle iç güdümlü dinî yönelim ile benlik saygısı arasında güçlü olumlu bir ilişkinin olduğu, yani iç güdümlü dinî yönelim arttıkça, bireylerin benlik saygısı düzeyinin de yükseldiği tespit edilmiştir. Buna paralel olarak dış güdümlü dindarların genel olarak benlik saygısı düzeylerinin ise, iç güdümlü dindarlardan daha düşük olduğu gözlenmiştir. Bu bulgular, iç güdümlü dindarlık biçiminin kendi içyapısında dinî inanç ve pratikleri samimi ve adanmış bir şekilde yapmayı barındırması ve bu durumun bireylerin kendilerini daha yüksek düzeyde kabul ve onaylamasına olan katkısıyla açıklanmaktadır.

#16

SORU: Dinî inanç ve pratiklerin ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediği yönündeki görüşler günümüzde nasıl yorumlanmaktadır?


CEVAP: Dinî inanç ve pratiklerin ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediği yönündeki görüşler, günümüzde artık eskisi kadar itibar görmemektedir. Mesela modern psikanalistler, bugün artık Freud’un yaklaşımlarının birçoğunu kabul etmeyerek, dine artık daha olumlu bir bakış açısından bakmaktadırlar. Hatta bazıları biraz daha ileri giderek, din adamlarının ruhsal sağlığı koruma hareketinin ilk halkasını oluşturduklarını kabul etmektedir.

#17

SORU: İntihar ve din arasında ne tür bir ilişki vardır?


CEVAP: Ruh sağlığı ile din arasındaki ilişki üzerine yapılan araştırmalar, dine daha çok bağlı olan kişilerin diğerlerine oranla intihara daha az yöneldiklerini ve daha az intihar eylemi gerçekleştirdiklerini ortaya koymaktadır. İntiharla dindarlık arasındaki ilişki konusunu irdeleyen Koenig, daha dindar olan kişiler arasında daha az intihar olayının yaşandığını veya intihara yönelik tutumların daha olumsuz olduğunu belirtmiştir. Bu konuda yapılan diğer bir çalışmada kiliseye devam etmeyen kişilerdeki intihar oranının düzenli olarak kiliseye devam eden kişilerden dört kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Dinî inanç ve uygulamaların bu konudaki başarısı, genellikle intiharı tetikleyen duygusal bunalım ve depresyon durumları gibi farklı stres kaynaklarıyla baş etmede en işlevsel araçlardan biri olmasıdır. Zira inanan insan bir taraftan bireysel olarak Kutsalla kurmuş olduğu samimiyet ve ona yanaşma çabasıyla onun kendisine yardım edeceğine yönelik bir beklenti içine girip intihara karşı bir direnç kazanırken, diğer taraftan dinî ibadetlere devam eden kişiler, aynı dinden olan kişilerle arkadaşlıkları sayesinde, özellikle ruhsal sorunlarını hafifletebilmektedirler.

#18

SORU: W. James dini nasıl değerlendirmektedir?


CEVAP: W. James dini, inanan insan için yaşama gücü ve hayat kaynağı olarak değerlendirmiştir.

#19

SORU: Kolektif benlik saygısı nedir?


CEVAP: Bireyin içinde yaşadığı veya özdeşleştiği grupların özelliklerini temel alarak yaptığı öznel değerlendirmeye kolektif benlik saygısı denir.

#20

SORU: Allport din-önyargı ilişkisi nasıl açıklamıştır?


CEVAP: Allport, önyargılar konusunda dinin rolünün çift taraflı olduğunu, yani dinin hem önyargıların gelişmesine zemin hazırladığını hem de önyargıların toplum içinde doğurabileceği olumsuz etkileri azaltabileceğini ileri sürmüştür.

#21

SORU: Dinî inanç ve pratiklerin, ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediğinin düşünülmesinin sebebi nedir?


CEVAP: Bazı araştırmacılara göre dinî inanç ve pratiklerin ruh sağlığını olumsuz yönde etkilemesi konusunda kanaatlerin ortaya çıkmasının en önemli nedenlerinde birisi, insanların dinî kuralları sığ ve katı bir tarzda ele almalarıdır.

#22

SORU: Dualar insanların duygusal dünyalarını nasıl etkiler?


CEVAP: En yaygın dinî bir uygulama olduğu bilinen duanın, insanların ümit düzeyini yüksek tutma konusunda olumlu bir işlev icra ettiği ve organik rahatsızlıklardan kaynaklanan ıstırap duygularının hafifletilmesine katkıda bulunduğu yaygın bir şekilde gözlemlenmiştir. Dua, bir yardım isteme, bir sevgi terennümü, iç hayatı canlandıran büyük bir kuvvet olarak tanımlanabilir. Hastalığın tedavisine olan inanç, ıstırabın azalmasına ve mevcut durumun kabul edilmesine katkıda bulunmaktadır. Zira insan ruhunda durmadan kımıldanan bir hareket, sürekli değişen bir dalga halinde olan dua, bazen bir fikir, bazen bir şiir, bazen de bir mûsıkî şekline bürünmekte, fakat her zaman ruhta bir kemâl hareketi olmaya devam etmektedir. Duada sanki Tanrı insanı i şitiyor ve doğrudan doğruya cevap veriyor gibidir. Bunun içindir ki duayla birlikte beklenmedik olaylar olmakta ve ruh dengesi yeniden kurulmaktadır. Yalnız bırakılma ve acze düşme hissi ile çabaların boşluğu duygusu etkisini kaybetmeye başlamakta, dua eden insan, ruhunun derinliklerinde bambaşka tuhaf bir kuvvet hissederek kendinde keder ve ıstıraplara karşı dayanma kuvveti bulmaktadır. Çünkü dua, ümit kapılarını beklemeyi, mantıki motifler olmadığı halde dahi açık tutmakta ve olumsuz şartların insan üzerindeki etkisini en aza indirebilmektedir. Dua ile insan, sınırlı gücünü Tanrının sınırsız gücüyle birleştirmeye çalışmakta ve sorunlara artık kendi gücüyle değil Tanrının sonsuz gücüyle meydan okumaya başlamaktadır.

#23

SORU: Kişisel benlik saygısı nedir?


CEVAP: Kendisi hakkında değerlendirme yapan bireyin kendi kişisel özellikleriyle ilgili öznel değerlendirmelerine kişisel benlik saygısı denir.

#24

SORU: Dinî başa çıkma yöntemleri nelerdir?


CEVAP: Üç tür dinî başa çıkma yönteminden bahsedilebilir. Bunlardan birincisi olan kendini yönetme modelinde birey Allah’ın kendisine kendi sorunlarıyla başa çıkma yeteneğini verdiğine inanır. İkinci başa çıkma yöntemi olan, takdire uymada ise birey, işi tamamen Allah’ın takdirine bırakarak pasif bir şekilde sonuçları beklemektedir. Üçüncü başa çıkma yolu ise, işbirliği yoluyla başa çıkma yöntemidir. Bu yönteme göre bireyin kendisi sorunları çözmede sorumludur ancak sorunların çözümünde Allah’ı bir dost ve yardımcı olarak algılamaktadır.

#25

SORU: Din psikolojisi literatüründe “dindarlık”, “dinî hayat” gibi kavramların taşıdığı anlam nedir?


CEVAP: Din psikolojisi literatüründe “dindarlık”, “dinî hayat” gibi kavramlarla ifade edilen bu hayat tarzı genel olarak “Allah’la uyumlu bir hayat” yaşama çabasına karşılık gelir.

#26

SORU: Din insanların dinlenme ihtiyacını nasıl karşılamaktadır?


CEVAP: Dinî tecrübe sahasına açılmak, manevi bir hava teneffüs etmek için dinî bir kuruma veya bir ibadethaneye gitmek, dinî sosyal organizasyonlara katılmak, insanlara yardım etmek gibi dinî inançlardan esinlenen bir niyetle alışılagelmiş hayat formunun dışına çıkmak, inananların yorulan zihinlerinin dinlenmesi konusunda işlevsel bir katkı sağlayabileceği düşünülebilir. Nitekim insan, bir dinî otoriteye bağlanarak samimiyetle yapacağı ibadetlerle, bunalan ruhunu tekrar eski saflığına kavuşturabilir.

#27

SORU: Dinî inanç ve değerlerin sosyal bütünleşme ve toplumsal barışa katkıları nelerdir?


CEVAP: Dinî inanç ve değerler sosyal bütünleşmenin önemli kaynaklarından biridir. Dinî öğretiler, sosyal beceri, toplum yararına davranışları destekleme, aile içi uyum ve yardımlaşma gibi değerler aracılığıyla olumlu davranışları yüreklendirerek sosyal bütünleşme ve toplumsal barışa önemli katkılar üretir. Dinin etkisini yitirdiği toplumlarda sosyal çözülmeler daha hızlı bir şekilde gerçekleşmektedir. Örneğin dinlerin önemle üzerinde durduğu kurumların başında aile gelmektedir. Bundan dolayı boşanma, bazı din ve mezheplerde yasaklanırken, yasaklanmayan dinlerde de hoş görülmemiştir. Dindarlar arasında boşanma oranlarının daha düşük olması ise dinlerin bu konudaki emir ve tavsiyeleriyle örtüşmektedir.

#28

SORU: Psikolojik hizmetlerde dini hassasiyetlerin dikkate alınması konusunda yapılan araştırmalarda nasıl sonuçlara ulaşılmıştır?


CEVAP: Yapılan bir araştırmada danışanlar iki gruba ayrılarak gruplardan birine kendi dinî inançlarına atıflarda bulunan dinî muhtevalı bir danışma süreci uygulanmış, diğer gruba ise aynı danışma dinî materyal kullanılmaksızın uygulanmıştır. Her iki danışma süreci de hem dindar hem de dindar olmayan danışmanlarla yönetilmiştir. Sonuçta dindar olan danışanlara, dinî materyal ile danışma tekniklerinin birleştirilerek uygulanmasının tedavi sürecinin kolaylaşmasında daha etkili olduğu ve bu yöntemin danışanların depresyon düzeylerini azaltıcı bir etkisinin olduğu görülmüştür. Hatta kendilerini dindar olarak tanımlamayan ancak danışma sürecinde dinî materyali kullanan danışmanların yürütmüş oldukları danışma sürecinde kısmen de olsa bu etki gözlemlenmiş ve bu sonuç biraz da şaşkınlıkla karşılanmıştır. Bu ve benzeri çalışmalar, psikolojik danışman ve psikiyatristlerin kendi bireysel inançları ne olursa olsun, yardım etmeye çalıştıkları insanların dinî inanç ve duyarlılıkları ile ilgili materyali, tedavi sürecinde kullanmaları, yani tedavi stratejilerini hastalarının durumuna göre ayarlamalarının daha olumlu sonuçlar ortaya çıkardığını ortaya koymaktadır.

#29

SORU: Organik hastalıkların tedavisinde dinî inançların rolü nedir?


CEVAP: Dinî inançların organik hastalıkların tedavisinde hastaların moral ve umut düzeylerini yüksek seviyede tutarak tedaviye olumlu katkılarının yanında, koruyucu bir işlev icra ettiklerini söylemek mümkündür. Zira insan sağlığına zararlı olan birçok alışkanlık ve davranış, genellikle çoğu dinlerde yasaklanmıştır. Yani birçok durumlarda insanlar, sağlıklarını korumak için değil de dinî bir emri yerine getirmek için belli şeylerden uzak durmaya çalışmakta ve bu tür davranışlar dolaylı da olsa sağlıklarına olumlu bir şekilde yansımaktadır. Örneğin bir kimsenin dinî inancı ona, kalp hastalıklarını azaltan eksersizi, dengeli bir kilo kontrolünü kolaylaştıran diyeti, ciğer hastalıkları ve trafik kazalarından kaynaklanan ölüm ihtimalini azaltan alkolden kaçınmayı ve onu kötüye kullanmamayı tavsiye ve emrederek dolaylı da olsa fiziki sağlığına katkıda bulunabilmektedir. Nitekim yapılan araştırmalar, dindar insanların, daha az sigara ve içki tükettiklerini, daha az uyuşturucu maddeler kullandıklarını; bunun yanında, gayri meşru ilişkilerden daha çok sakındıkları için dindar olmayanlara oranla kısmen ya da tamamen daha sağlıklı olduklarını ortaya koymuştur.

#30

SORU: Dinî başa çıkmanın işlevi nedir?


CEVAP: Dinî başa çıkma; yaşamsal sorunlarda, Allah’ın bu sorunların çözümüne yardım ettiği hissi sağlayarak, “anlam bulma”da güçlü bir kaynak işlevi görebilmektedir. Yani dinî inanç sayesinde insanlar, duygusal bir rahatlık ve sakinlik, sosyal destek, daha düşük düzeyde ölüm kaygısı ve geçirdikleri hastalıklarda bir hikmet arama yollarıyla önemli derecede rahatlayabilmektedirler.

#31

SORU: Koenig depresyon ile dinî inanç arasındaki ilişki üzerine yaptığı birçok araştırmada ne gibi sonuçlara ulaşmıştır?


CEVAP: Depresyon ile dinî inanç arasında birçok araştırması olan Koenig, dinî ibadetlere daha fazla katılan kişilerde depresyon göstergelerinin daha düşük olduğunu ve bu kişilerin daha az depresif belirti geçirdiklerini tespit etmiştir. Koenig, Larson ile birlikte gerçekleştirdiği ve dindarlık ile sağlık arasındaki ilişkinin farklı boyutlarını irdeledikleri diğer bir araştırmada bu alanda yapılan 850 araştırmayı incelemiş ve çalışmaların % 80’inde dindarlıkla hayattan tatmin olma arasında olumlu bir ilişkinin bulunduğunu tespit etmiştir. Aynı araştırmada depresyon ve kaygı ile dindarlık ilişkisini ele alan çalışmaların üçte ikisinde, dindarlık düzeyi yüksek olan bireylerin, düşük olan bireylere oranla daha az depresyon geçirdikleri ve daha düşük düzeyde kaygı hissettikleri tespit edilmiştir. Aynı şekilde değişik dinî gruplar üzerinde yapılan araştırmalar, ibadetlerini düzenli yerine getiren dindarlarda, yerine getirmeyenlere göre depresyon oranının yarı yarıya azaldığını ortaya koymaktadır.

#32

SORU: Din ile psikolojinin ortak noktaları var mıdır? İnsanlar üzerinde hangisi daha etkilidir?


CEVAP: Evet vardır. Din ile psikolojinin her ikisinin de hemen hemen aynı amaca yönelik işlev icra ettikleri kabul edilmektedir. Esasen dinin psikolojiye nazaran daha büyük kitlelere hitap ettiğini söylemek mümkündür. Çünkü her ikisinin de insana yol gösterme ve hayatında ona kılavuzluk etme gayretinde olmasına rağmen, çok sayıda insanın psikolojiden ziyade dinin kendilerine sunmuş olduğu çözüm yollarını kabullenmiş olduğu gözlemlenmektedir. Hastalarının hayatlarında dinî inançlarının hayatî bir işlev icra ettiğini gören psikolojik danışmanların büyük çoğunluğu ise, bu inançların tedavi sürecine olumlu katkılar sağlayabileceğini kabul etmektedir. Bu bağlamda özellikle din adamları, ruhsal hastalığın erken teşhisinde hem cemaatlerine hem de psikiyatristlere faydalı olabilecek bireyler olarak değerlendirilmektedir.

#33

SORU: Dinin icra ettiği işlevler nelerdir ve hangi amaçlarla kullanılır?


CEVAP: Dinî inançlar; insanların kontrol ve özsaygı duygularını besleyici, kaygının azaltılması konusunda alternatifler sunan, ümit aşılayıcı, sosyal davranışı kolaylaştırıcı düzenlemelerle sosyal bütünleşmeyi destekleyen ve kişisel mutluluğu artıran bir işlev icra edebilmektedir. Bu açıdan bakıldığında dinin icra ettiği bu işlevler, ruhsal hastalıkların tedavisiyle uğraşan uzmanlar tarafından kullanılabileceği gibi, bu tip rahatsızlıkları bulunmayan insanlar için ise koruyucu amaçlarla kullanılabilir.

#34

SORU: V.Frankl’ın Logoterapi anlayışına göre ruhsal tedavinin (psikoterapi) özellikleri nelerdir?


CEVAP: V.Frankl’ın Logoterapi anlayışına göre ne cins olursa olsun, her ruhsal tedavinin (psikoterapi) üç özelliği vardır: 1. Hastanın kendine olan güvenini ve saygısını kuvvetlendirmek, 2. Ona daha iyi durumlara yönelmesi için çalışma gücü vermek, 3. Davranışlarını uydurması için kendisine daha iyi bir takım davranış örnekleri göstermek, yeni ve sağlıklı uyum kazandırmak.