SORU: Dinî inançların ölüm kaygısını azalttığına dair çok sayıda araştırmanın sonucunda elde edilen bulgular araştırmacılar tarafından nasıl yorumlanmıştır?
CEVAP: Dindar insanlar, yapılan bazı kötü davranışların hesabını vermeyi düşünüp diğer insanlardan daha fazla korku hissetme potansiyeli taşımaktadırlar. Ancak aynı dinî inançları onlara hayatın tasarımı konusunda yönlendirmekte ve onlar, ölümün hakikat olduğuna, bütün insanların önceden tespit edilmiş ecelleri bulunduğuna ve vakti geldiğinde hepsinin öleceğine inanarak ölüme daha gerçekçi bir açıdan bakabilmektedir. Ayrıca onlar, hayatlarını inandıkları değerler istikametinde geçirmeye çalıştıklarından, ahiret hayatında kendilerine vaat edilen mükâfatlara ulaşacaklarını ümit etmekte, eksikliklerinden dolayı bağışlanacaklarını ummakta ve ölümü bir yokluk olarak algılamamaktadırlar. Zira ebedilik inancı, ölüm korkusunun etkisini azaltabilecek en etkili faktörlerden biri olarak kabul edilmektedir. Dinler ise insanın ebedilik duygusunun tatminine de bir kapı aralayarak, etkisi küçümsenemeyecek bir yatışma sağlamaktadır. İnsan, yapısındaki ben severlik (narsizm) özelliğinin etkisiyle kendisini şuur dışı olarak ölümsüz düşünme eğilimindedir. Dinî inançlar ise, içi boş bir çerçeve özelliği sergileyen bu inanç biçiminin muhtevasını doldurarak, ahiret inancıyla bu eğilimin tatminine kapı aralamaktadır. Dinî inançların ölümle birlikte yapılan kötülüklerin hesabını verme ihtimalini tetiklemesi, suçluluk duygularını ön plana çıkardığı için olumsuz bir işlev icra edebilir. Ancak din bu konuda ortaya çıkabilecek bireysel temelli olumsuz duyguları, Tanrının affediciliğini vurgulayarak aşmak ister bir görünüm arz etmekte, sosyal ilişkilerden kaynaklanacak suçluluk duygusunu devre dışı bırakarak (Tanrı, insanlar arası ilişkilerden kaynaklanan günahları affedici konumda kendisini görmeyerek), sosyal adaletin tesisine katkıda bulunmak istemektedir. Bu durum özellikle köklü dinî inançlara sahip olan hastaların genellikle durumlarını bildikleri ve sonunda rahat bir şekilde öldükleri ile ilgili klinik raporları da bir dereceye kadar açıklar görünmektedir.