DİN VE TOPLUM Dersi DİN VE SİYASET soru cevapları:

Toplam 66 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Ayrılık Yasası nedir?


CEVAP: Ayrılık Yasası Fransa’da Laikliğin temelidir diyebiliriz. Bu yasayla din ve devlet işleri birbirinden ayrılmıştır.

#2

SORU: İşbirliği modeline Avrupa’dan örnek bir ülke veriniz.


CEVAP: Örneğin Almanya işbirliği modeliyle yürüyen bir ülkedir. Kilise yer yer devlete vergi toplanmasında yardım eder. Devlet de mesela okullarda kişi herhangi bir inanışa bağlı olmadığını açıklamadığı sürece din dersi verdirir.

#3

SORU: Laiklikle yönetilen Avrupa devletlerinde benimsenen temel ilkelerden bahsediniz.


CEVAP: Bu ilkeler tarafsızlık, hoşgörü, eşitlik ve din özgürlüğü gibi ilkelerdir.

#4

SORU: Başkaca karma model örneği biliyor musunuz?


CEVAP: Yunanistan da bu modele bir örnektir. Yunanistan’da Doğu Ortodoks kilisesi resmi kilisedir ve bir dönem krallara Sezaropapa ismi verilmiştir. Fatih İstanbul’u aldığında ekümenik Patrikliği oluşturmuştu. Bu tarihten sonra Ortodokslar Osmanlı himayesine girse de bu durum Yunanistan’ın Osmanlıdan kopmasıyla son bulmuştur. Yunanistan da Hristiyanlar kendi okullarını açma özgürlüğüne sahiptir. Kiliselerin mahkemeleri vardır ancak bunların cezai yetkisi yoktur. Öğretmen ve ilahiyatçıların maaşını devlet verir. Okullarda din derslerini devlet verir ve öğretmen ya da vaiz maaşlarını da öder. Ancak kilise bu zorunlu dersleri kontrol eder.

#5

SORU: Türkiye’deki karma modeli açıklayınız.


CEVAP: Yunanistan ve İngiltere’den bazı açılardan farklılık gösteren Türkiye’deki seküler sistemde dinden sorumlu Şeyhülislamlık yerine Diyanet İşleri başkanlığı kurulmuştur. Bu yapıda çalışanlar maaşlarını devletten alır. Denetim gene devlete aittir. Halifelikle birlikte Şeriye ve Evkaf Vekâleti kaldırılmıştır. Tevhidi tedrisat ile öğretim birliği sağlanmış ve İmam Hatip okulları ile İlahiyat Fakülteleri açılmıştır. Anayasa’dan devletin dini ibaresi kaldırılmış Latin alfabesi kabul edilmiştir. Türkiye de din işleri Diyanet işleri başkanlığı aracılığı ile kontrol altına alınmıştır. Türkiye Fransa’dan sonra anayasasına Laik ibaresini koyan ikinci Avrupa ülkesidir. Ancak din ile devlet arasına kesin bir ayrac koymada başarılı olamamıştır.

#6

SORU: Leteran Paktı ne demektir?


CEVAP: 1929 yılında İtalyan hükümeti ile Vatikan arasında yapılan bir anlaşma olup Vatikan’ın bugünkü statüsünü belirleyen anlaşmadır.

#7

SORU: Eski Ahit nedir?


CEVAP: Hristiyanlara göre Hz. İsa’dan önce gelen ve içinde Tevrat da olan İncilin 39 bölümünden oluşan kısmı.

#8

SORU: Hristiyanlıkta siyasileşmeye giden süreç ne zaman başlamıştır?


CEVAP: Başlangıçta İslam ve Yahudilikte olduğu gibi kutsal değerler olan adalet, mütevazi yaşam, eşitlik, affedicilik gibi değerler, Roma imparatorluğunun zayıflaması ile Hristiyanlığı siyasi bir güç olmaya zorlamıştır.

#9

SORU: Tanrıya itaat ve yönetime itaat ayrımı Hristiyanlık dininde neye dayandırılmıştı?


CEVAP: Matta İncilinde geçen bir bölümde Sezar’ın hakkı Sezar’a Tanrının hakkı Tanrıya olarak verilmiştir. Buradan hareketle Hristiyanlıkta tanrısal güce itaat ile yönetimsel idareye bağlılık kesin bir şekilde ayrılmıştır. Ancak aziz Pavlus zamanında Kilisenin ve Papanın (Başrahibin) Tanrının yeryüzündeki gölgesi olduğu , emir ve yasaklarına kesinlikle uyulması gerektiği söylenmekteydi. Ona göre tanrının gölgesi olan kral veya dini liderden insanlar sadece tanrıdan korktuklarından değil, vicdanen huzuru bulmak için de itaat ediyorlardı. Aynı zamanda bunlara karşı gelmek de çok ciddi ve büyük bir günah olan şirk demekti.

#10

SORU: İki kılıç doktrini nedir?


CEVAP: Aziz Augustin, Aziz Ambrose ve Aziz Gregory gibi Kilise papazları iki kılıç adında bir doktrin geliştirerek kilisenin krallıklardan ve papanın krallardan üstün olduğu öğretisini yaymışlardır. Bu da orta çağa kadar uzanan skolastik düşüncenin temeli sayılabilir.

#11

SORU: Seküler devlet otoritesi nedir?


CEVAP: Aziz Augustine insanın bu dünyada bağlı olabileceği iki otorite bulunduğunu, bunlardan birinin tanrının otoritesi olduğu, diğerinin ise tanrıdan bağımsız olarak insanların oluşturduğu hiyerarşik yönetim olduğunu anlatmıştır. Yani bir tanrı devlet anlayışı ve bir de seküler devlet yapısı dediğimiz yapının temellerinden bahsetmişti. Fakat bu aziz aynı zamanda kiliseye hizmet etmeyen bir insanın şeytana hizmet ettiğine de değinmiştir.

#12

SORU: Medine Vesikası nedir?


CEVAP: İslamda insanlar belirli bir yönetim biçimine zorlanmadıkları için Hz. Muhammet’in bilinen ilk anayasa biçimindeki sözleşmesi olan Medine Vesikası büyük önem arz eder. Bu vesikada Medine’ ye hicretten sonra Medine’yi yönetmek için Müslümanların Medine Yahudileriyle birlikte hazırladıkları bir metindir. Hak, eşitlik ve gerçek adalet ile bir insanı inancından dolayı farklı muameleden koruma ilkesine dayanır bu sözleşme.

#13

SORU: İslamda ilk yönetici neye göre belirlendi?


CEVAP: Peygamberden sonra dini açıdan ileri gelenler Hz. Muhammet’e yakınlıkları da göz önüne alınarak – zamanla bazı farklılıklar olsa bile- ama seçimle yönetime getirilmişlerdi. Halife denilen bu dini ve siyasilerin seçilişinde inananların rızası en önemli kriter idi.

#14

SORU: Hristiyanlığa benzer bir tanrının gölgesi olma durumu islamiyette yaşanmış mıdır?


CEVAP: Her ne kadar o zamanlarda bunun açıkça ilanı şirk olarak nitelendirilse de inanmayan (kafir) olarak adlandırılan birtakım topluluklara karşı emevi devletinin ve sonra Emevi imparatorluğunda böyle bir yaklaşım görmekteyiz.

#15

SORU: Feodalizm nedir?


CEVAP: Ortaçağ Avrupasında kilisenin güçlenmesini sağlayan en önemli etmen hiç şüphe yoktur ki Feodalizm’dir. Ortaçağda yaklaşık 300 kadar irili ufaklı devletin çoğu yüksek surların arkasına sığınmış güçlü şehir devletlerinden oluşmakta idi. Ancak kilisenin bu devletçiklerin pek çoğuna nüfuz etmesi çok zaman almamıştır. Özellikle Nickolo Macciavelli tarafından yazılan Prens adlı kitapta, kiliseye karşı bağımsız ama toplumuna karşı mutlak sorumluluğu olan ideal bir yöneticide olması gereken şartları bu eserde anlatmıştır.

#16

SORU: Reform ve Rönesans hareketleri ile dinin siyasete olan ilişkisi nasıl değişmiştir?


CEVAP: Reform dinde yenilenme Rönesans işe sanatta yenilik hareketleridir. Reform ve Rönesans aracılığı ile dinin siyaset alanına etkisi yıllarca sürecek olan kanlı inanç savaşlarından ( kırmızı ve beyaz güller, 100 yıl savaşları) sonra nispeten daha özgür bir düşünce insanı hedeflemiş, kilisenin karşısına mutlak bilim akıl ve sanatı koyan eleştirel bir ortama yol açmıştı.

#17

SORU: Protestanlığın gelişimi nasıl olmuştur?


CEVAP: Yıllar boyunca baskıcı kilise dinamikleri tepki sürecinin sonucunda evangelizm ya da Protestanlık gibi yeni bir süreci başlatmıştır. Bu akımın öncüsü Luther artık kişilerin değil, makamların saygıyı hak ettiğini, yöneticilerin kişisel ihtiyaçlarına değil, kurumsal yapıların mesela krallıkların ve inanç kurumlarının insanın ihtiyacı olan yapılara tekrar bürünebileceklerini, bununla birlikte ulusal kimlikli yeni kiliselerin açılabileceği ve inancı özgür krallıkların kurulabileceği fikrinden yola çıkmıştı. Bunun üzerine İngiliz kralı Henry Protestanların desteğini yanına alarak ilk Anglikan kilisesini açmıştı. Katoliklerden bağını koparması da inanç savaşlarına ama sonra bu mezhebin kabulüne ve seküler yapıların da var olabilecekleri yeni bir çağa , aydınlanma çağına işaret etmiştir.

#18

SORU: Protestanlık mezhebinin öncüleri kimlerdir?


CEVAP: Evangelistlik olarak da adlandırılan mezhebin öncüleri Martin Luther ve Jean Calvin’dir. Martin Luther Katolik kilisesine bağlı bir papaz igen dini dogmalara karşı baş kaldırmış ve kilise kapısına Protestanlığın temellerini oluşturan bir manifesto yazmıştı. Siyasi bir dini anlayış getirdiği için protest bir hareket anlamındadır. Calvin ise bu hareket içinde, daha sonra adına Calvinizm denilen bir yaklaşıma da öncülük etmiştir.

#19

SORU: Protestanlığın Avrupa2ya en önemli katkısı nedir?


CEVAP: Protestanlığın Avrupa’ya en önemli etkisi şüphesiz ulus devletlerin gelişmesi olmuştur. Bununla beraber yerel öncü ve liderlerin önemini artırarak Vatikan’dan bağımsız idare modellerine zemin hazırlamıştır.

#20

SORU: Protestanlığın ilk olarak kabul edildiği ve bunlar tarafından desteklendiği ülkeler hangileridir?


CEVAP: 1558 yılından başlayarak başta İngiliz Kralı 8. Henry olmak üzere İngiltere, Almanya, İsveç ve Danimarka gibi ülkelerde Protestanlığın yükselişi görülmüştür.

#21

SORU: Avrupa’da ulus devlet fikri yükselirken İslam dünyasında siyasete dini etki eden en önemli faktör ne idi?


CEVAP: Avrupa’da reform hareketleri olurken İslam dünyasındaki en önemli güç merkezi Osmanlı devleti idi. Padişah Yavuz Sultan Selim zamanında Mısır’ın fethi gerçekleştiğinde halifelik Osmanlı devletine geçmişti. Ancak hilafetin Osmanlı devletinde pek de bir otorite yönetimi olarak tercih edilmediğini görmekteyiz. Bu diğer devletlerle olan ilişkilerde de böyleydi. 1. Dünya harbinde ilan edilen Cihad-ı Ekber’e kadar durum böyledir.

#22

SORU: Osmanlı’da millet sistemi nedir?


CEVAP: Osmanlı toplumsal yapısını oluşturan millet sistemi dinlere ve dinlere bağlı mezheplere göre oluşmuştur. Her millet kendi inancını ve hukukunu ve gene bu inanışlardan doğan gereklilikleri yapmakta serbestti. Bu anlayış milliyetçilik anlayışlarının başladığı 19. Yüzyılda geçerliliğini yitirmiştir.

#23

SORU: 19. yüzyılda Osmanlı içindeki Hristiyan unsurların kopması ile yönetimde nasıl bir model öne çıkmaya başlamıştır?


CEVAP: Milliyetçilik hareketlerinin etkisiyle ayrılan gayrimüslim topluluklar İslam birliği anlayışının öne çıkmasına zemin hazırlamıştır. Bu anlayış da İttihat ve Terakki ile başlayan Osmanlı’da milliyetçilik akımları ile son bulmuştur.

#24

SORU: Türkiye’de siyasete etki eden dini mekanizmanın açıklanmasında en önemli dönemeç hangi olaydır?


CEVAP: Hiç şüphesiz 1924 yılında hilafetin kaldırılışı ve milliyetçilik düşüncesinin öne çıkması Türkiye Cumhuriyeti tarihinde önemli bir rol almaktadır.

#25

SORU: Günümüzde din ve devlet ilişkisini düzenleyen modeller nelerdir?


CEVAP: Bugün dünyada siyasi yönetim ve din anlayışı konusunda üç farklı model vardır. Bunlardan ilki sekülerizm de denilen Laiklik’tir. Bu modellerde dini etkiler siyasetten ayrılmaktadır. Bata Amerika ve Fransa olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinde görülen bir modeldir. Bir ikinci model gene Avrupa’da pek çok örneğine rastlanılan din ve devletin beraber yürütüldüğü modeldir. Son olarak da dini kuralların devlet yönetimi içinde önemli bir yer tuttuğu üçüncü bir model de vardır ki bunun örneklerini İran, Suudi Arabistan, Vatikan ve İsrail gibi ülkelerde görmekteyiz.

#26

SORU: Laik modele örnek olarak Amerika devletini açıklayınız.


CEVAP: 1760’larda İngiltere’ye karşı başlatılan bağımsızlık savaşını kazanan ve daha sonra kurucu babalar olarak adlandırılan G. Washington, Adams ve Jefferson gibi başkanlar yeni devletin Tanrı inancı ve özgürlük modelini birleştirerek oluşturulacak bir yapı olmasını sağladı.

#27

SORU: Amerika devlet modelinde 3 temel prensip nedir?


CEVAP: Amerika devlet modelindeki üç temel prensip özgürlük, eşitlik ve çeşitliliktir. Laiklik bu değerler ile desteklenmiştir.

#28

SORU: Laikliğin Fransa modelindeki özellikler nelerdir?


CEVAP: Katolik kilisesi için Fransa tarihte hep çok önemli olmuştu. Bundan dolayı da Krallara taç giydirme merasimleri kilisenin ülke üzerindeki etkisini göstermektedir. Fransa tarihinde önemli bir milat olan Fransız devriminde cumhuriyetçiler hem kralı hem de Katolik kilisesini ortak düşman kabul etmişlerdir. Devrimden sonra kabul edilen ‘Yurttaşlık Bildirgesi’ egemenlik haklarını kilise ve kraldan alıp halka vermiştir. Ancak Katoliklerin de Fransa’da etkisi 2. Dünya savaşına kadar devam etmiştir.

#29

SORU: Konkordata nedir?


CEVAP: Konkordata Fransa devleti ile Roma Katolik kilisesi arasında imzalanmış bir antlaşmadır. Bu anlaşma ile Fransa’da Katolikliğin çoğunluk dini olarak kalması ancak kilisenin de devletin vesayet ve kontrolünü kabul etmesi sağlanmıştır. Papazlar birer devlet memuru olup maaşları devlet tarafından ödenmeye başlanmıştır.

#30

SORU: Konkordat ne zamana kadar işlemiştir?


CEVAP: Bu anlaşma 1905 tarihine kadar yürürlükte kalmıştır. Bu tarihte Ayrılık Yasası yayınlanmıştır.

#31

SORU: Ayrılık ilkesinden başka hangi modelleri biliyorsunuz?


CEVAP: Bu modelden başka bir de iş birliği modeli vardır. Bu modeli de ılımlı bir Laiklik modeli olarak algılayabiliriz.

#32

SORU: Din ve devlet arasındaki ilişkiyi düzenleyen karma modellerden İngiltere örneğini açıklayınız.


CEVAP: Örnek olarak İngiltere ve Yunanistan verilebilir. İngiltere’de yazılı bir anayasa bulunmamasına karşın resmi bir din vardır. Kilise hukuki bir statüye de sahiptir. 15582de Roma kilisesinden ayrılıp Protestanlık içinde Anglikan Kilisesini kuran İngiltere bu kilisenin başı olarak da Kral ve Kraliçeyi benimsemiştir. Devlet belli alanlarda dini faaliyetleri destekler. Kralsa bazen ekmek şarap ayinlerine katılır. Devletin dini faaliyetlerinde örneğin bir hastanede görev yapan papazın maaşının sağlık bakanlığı tarafından ödenmesini gösterebiliriz. Hristiyanlık inancını öğreten okullar bulunmaktadır. Ancak çocuğunu din dersinden muaf yetiştirmek isteyen insanlar için de bu dersin verilmediği okullar mevcuttur.

#33

SORU: Vatikan hangi özellikleriyle diğer ülkelerden ayrılır?


CEVAP: Vatikan sadece 44 hektar alana sahip ve bin kadar vatandaşı olan bir ülkedir. Ancak 1.2 milyarlık Katolik Hristiyan aleminin ruhani merkezi olarak kabul edilir. Devlet yöneticisi Papa’dır. Kardinaller tarafından seçimle işbaşına gelir. Yargı davaları mahkemelerce yürütülür. Vatikan’da yaşayan 3 bin kadar kişiden sadece bin tanesi Vatikan vatandaşıdır. Vatandaşların üçte ikisi ruhban sınıfındandır. Vatikan yönetimi istediği kişiyi vatandaşlığa alır veya vatandaşlıktan çıkarabilir.

#34

SORU: Ortodoks Yahudilik nedir?


CEVAP: Hz. Musa’nın beş kitabını oluşturan Yahudi şeriatine sıkı sıkıya bağlı olan en yaygın Yahudi mezhebidir.

#35

SORU: Koşer ne demektir?


CEVAP: İbranice helal gıda anlamına gelip aslen hayvani gıdalar için kullanılan bir sözcüktür. Aynı zamanda haram olan gıdaları düzenleyen yasa olarak da anlaşılır. Çünkü Yahudilerde haram olan yiyecek ve içecekler Tevrat’ta tek tek sayılmıştır.

#36

SORU: İsrail’de nikah olayını anlatınız.


CEVAP: Laik düşünceye inanan Yahudilerde dahi dini evlilik zorunluluktur. Buradan dini nikah yapılmamış resmi nikahlanmaların geçersiz sayıldığı sonucunu çıkarabiliriz. İsrail bu nedenlerle yarı teokratik bir yönetim modeli olarak sayılabilir.

#37

SORU: Dinde radikalizm (fundamentalizm) nedir?


CEVAP: Dinde köktencilik aslına dönmeyi savunan bir yaklaşım olarak kabul edilir. Dünya üzerindeki tüm dinlerin fundamentalist yorumları bulunmaktadır. Böyle bazı gruplar şiddeti savunurken bazıları savunmazlar.

#38

SORU: Amerika’da siyaseti şekillendiren inanış gruplarından birini açıklayınız.


CEVAP: Yahudiliği saymazsak bu grubun başında evangelistler gelir. Evanjelistler siyasete ve özellikle birleşik devletlerin dış politikasına önem göstererek bir etki alanı yaratma çabası içine girmişlerdir. Amerikan dış politikasında güçlü bir yön verici aktördürler. Radikal dini grupların da Amerika içinde ‘dinsel kamusal alanlarda’ barınmalarına izin vermişlerdir.

#39

SORU: Yeniden Doğuşçular kimlerdir.


CEVAP: Yeniden doğuşçular kıyamete doğru yaşanan ıstırapları çekmemek için Tanrı’nın kendilerini kendi katına çıkaracağına ve İsa’nın yeryüzünde krallığını ilan edeceğine ve bundan sonra yeryüzüne bir barış ortamına ineceklerine inanan bir akımdır. Bu akımın merkezi Amerika Birleşik devletlerinde bulunmaktadır.

#40

SORU: Siyonizm nedir?


CEVAP: Tevrat’ta Yahudiler için vadeliden topraklarda başkenti Kudüs olan bir Yahudi devletini kurmayı amaçlayan uluslararası siyasi bir hareket.

#41

SORU: Radikal din gruplarının ortak dünya görüşlerinden bahsediniz.


CEVAP: Hangi dine mensup olursa olsun radikal dini inanışlara aşırı bağlı insanlarda kendi yaşamsal görüşlerini diğer insanlara kabul ettirme şeklindedir. Bu bazen şiddet ve güç kullanarak ve baskı altına alarak bazen de güç kullanmadan ikna yolu ile başarılması hedeflenen bir durumdur. Şiddet kullanan radikal gruplara bir örnek olarak terörizm başlığı altında da incelenmesi mümkün olan el Kaide örgütünü de gösterebiliriz.

#42

SORU: El Kaide yapılanmasını anlatınız.


CEVAP: 1988 yılında Sovyetlerin Afganistan’ı işgaline karşı kurulmuş yeşil hat projesi bünyesindeki örgüt önce Sovyetler ile, Sovyetlerin Afganistan’dan çekilmesiyle de Amerika ile çatışmaya başlamıştır. Örgütün lideri Usame bin Ladin Pakistan’da bir operasyonda öldürülmüş olsa da örgütün her kıtada binlerce militanı olduğu ve faaliyetine devam ettiği düşünülmektedir.

#43

SORU: Sömürgecilik karşıtı dini hareketler hangi coğrafyalarda sıkça görülmüştür.


CEVAP: Bu hareketler Kuzey Afrika, Orta Doğu, Balkanlar ve Kafkaslarda görülmüştür. Bu bölgelerin ortak özelliği ise Osmanlı koruması altındaki bu bölgelerin Osmanlı Devletinin yıkılması ile savunmasız kalması sonucuyladır. Teknolojik açıdan üstün ülkelerin işgalini savmak amacıyla dini duyguların ön plana çıktığını görmekteyiz.

#44

SORU: Senusi hareketi nedir?


CEVAP: Senusi hareketi Muhammet bin Ali Es- Senus tarafından kurulmuş bir yenilik hareketidir. Ancak bu hareket 1900’lerin başında Müsliman toprakların işgaline karşı direnişleri örgütleyen bir yapıya dönüşmüştür. Senusiler özellikle İngiliz ve Fransa işgallerine karşı önemli başarıları vardır.

#45

SORU: Seyyid Kutup kimdir?


CEVAP: 1906 yılında Mısır’da doğan Seyyit Kutup 20.yy İslam dünyasını en çok etkileyen çağdaş düşünürdür. 1967 senesinde Müslüman Kardeşler hareketi içinde yer aldığı gerekçesiyle Cemal Abdunnasır yönetimi tarafından idam ettirilmiştir. Ancak Hamas, İslami Cihad, Filistin Kurtuluş Örgütü gibi sonradan şiddete yönelmiş terör örgütlerinden farklı olarak şiddete yönelmemiş bu grup özellikle Arap baharı denilen ve 2011 yılında başlayan bir takım demokratikleştirme hareketlerinin en önemli aktörlerinden biri olmuştur.

#46

SORU: İran’daki batı karşıtı dini yapılardan bahsediniz.


CEVAP: 1960 yılından itibaren özellikle Kum kentinde başlayan ve batı sömürüsüne ve batılı değerlere başkaldırı olarak çıkan hareketler, Amerika ve Avrupalı Petrol şirketleriyle olan antlaşmaların sona erdirilmesiyle ivme kazanmıştır. Özellikle Şah Rıza Pehlevi’nin devrilmesi ve Humeyni’nin iktidara gelmesi ile Şia güç kazanmış ve İslami kurallara bağlı bir rejimi1979 senesinde ilan etmiştir. İran bu devlet modelini komşu ülkelere de ihraç etme çabası içinde olmuş, Nükleer enerji alanındaki çalışmalarını uluslararası arenada Amerika ve Avrupa ile ilişkilerinde ciddi bir pazarlık olarak öne sürmüştür.

#47

SORU:

Hristiyanlığın temel kaynağı olan Yeni Ahit nasıl  bir yönetim anlayışı vazetmiştir?


CEVAP:

Hristiyanlığın temel kaynağı olan Yeni Ahit (İncil), dinle devlet işlerinin birbirine karıştırılmaması ilkesine dayalı bir yönetim anlayışı vazetmiştir. Başka bir deyişle yönetime boyun eğme ile Tanrı’ya itaatin birbirine karıştırılmamasını öngörmüştür.


#48

SORU:

Hristiyanlığın temel metni olan İncil’de yönetime ilişkin ortaya konan anlayış nasıl geçmektedir?


CEVAP:

İncil’de Hristiyanların dünyevi otoriteye itaati sıkı bir şekilde tembih edilmiştir. Matta İncilinde geçen bir ayette İsa, “Sezar’ın hakkını Sezar’a, Tanrı’nın hakkını Tanrı’ya veriniz” der (Matta 22: 15-21). Yönetime ilişkin diğer bir ayette Aziz Pavlus tüm yönetimlerin Tanrı’dan olduğunu ve yönetime mutlak olarak itaat edilmesi gerektiğini belirtir. Söz konusu ayette şu ifadeler yer alır: Bütün yönetimler Tanrı’dandır. Yöneticiler Tanrı’nın yeryüzünde görevlendirdiği birer papaz gibidir.Bu bakımdan yöneticilere mutlak şekilde itaat etmelisiniz. Yönetime karşı direnen Tanrı’ya karşı direnmiş olur. İnananlar sadece korkudan dolayı yönetime itaat etmez, aynı zamanda vicdanlarından dolayı da itaat ederler. Her kim ki yönetime karşı direnirse o kötülüklerin en büyüğünü işlemiş ve cezaların en büyüğünü hak etmiştir. Bu ayetlerde görüldüğü gibi Hristiyanlığın temel metni olan İncil’de yönetime
ilişkin ortaya konan anlayış dinle devlet işlerinin birbirinden ayrılması şeklindedir. 


#49

SORU:

İncil’e göre itaat nasıl olmalıdır?


CEVAP:

Devlet yönetimi nasıl olursa olsun inananların yönetime mutlak olarak itaat etmeleri gerektiği anlayışı vurgulanmıştır. İncil’e göre itaat, yöneticilerin şahsına değil, makamına yöneliktir. Bu bakımdan kötü bir yönetici dahi olsa makamından dolayı itaati hak eder.


#50

SORU:

Seküler Devlet nedir?


CEVAP:

Laiklik kavramının İngilizcesi olmakla birlikte esas olarak dinden bağımsız dünyevi otoriteyi ifade eden bir kavramdır.


#51

SORU:

Medine Vesikası nedir?


CEVAP:

Müslümanların ilk anayasası olarak kabul edilen Medine Vesikası Hz. Muhammed’in göçünden sonra Medine’yi yönetmek üzere orada yaşayan Yahudi kabilelerle birlikte hazırlanmış bir metindir.


#52

SORU:

Dört Halife dönemindeki hilafet sistemi nasıl özelliklere sahiptir?


CEVAP:

Halifelerin seçiminde kabileler arasındaki denge dikkate alınmış, halifeler kabilelerin ileri gelenleri tarafından seçilmiş, halifelerin otoritesi inananların bağlı olduğu prensiplerle sınırlandırılmış, halifelerin seçiminde inananların rızası esas alınmıştır. Rıza kavramı dört Halife döneminde önemli bir değer olarak korunmuştur. Zira son halife Ali’nin seçimiyle ilgili genel bir rıza oluşmadığı için Müslümanlar arasında kimin halife olacağıyla ilgili ihtilaf başlamış, bu ihtilaf kanlı çatışmalara yol açmıştır.


#53

SORU:

Feodalizm nedir?


CEVAP:

Orta Çağ Avrupa’sında beşinci yüzyıl ile on altıncı yüzyıl arasında yaşamış olan toplumsal, ekonomik ve siyasi düzen;tarıma dayalı derebeylik sistemi.


#54

SORU:

Niccolo Machiavelli Prens adlı eserinde bahsedilen ana konular nelerdir?


CEVAP:

Machiavelli, Prens adlı eserinde kiliseye karşı bağımsız ve toplumuna mutlak anlamda hükmeden bir hükümdar düşüncesini geliştirmiştir. Machiavelli’ye göre çok sayıda küçük devletçiklere bölünmüş olan İtalyan topraklarında İtalyan halkının tek bir otorite etrafında birleşmesinin önündeki en önemli engel Katolik Kilisesi’dir. Katolik Kilisesi İtalyanların bir birlik sağlayarak kendisine karşı güçlenmesini istememektedir. Bu bakımdan Machiavelli, İtalyan devletlerinin Katolik Kilisesi’nin hegemonyasından kurtularak güçlü, kanun ve dinî prensiplerin üzerinde yer alan bir prensin şahsında birleşmeleri gerektiğini tavsiye etmiştir
(Machiavelli, 1985).


#55

SORU:

Orta Çağ'da Protestanlık nasıl gelişmiştir? 


CEVAP:

Protestanlığın gelişimini anlamak için Orta Çağ boyunca papalarla imparatorlar arasında süren çatışmayı anlamak gerekir. Orta Çağ’da imparatorların üzerine çıkan Papa, zaman zaman kendisine bağlı olan krallarla çatışma içine girmiş, bu çatışmaların bir kısmı kralların aforozuyla son bulmuştur. On beş ve on altıncı yüzyıllara doğru gelindikçe papalarla krallar arasındaki çatışmaların dozu giderek artmış ve gün yüzüne çıkmıştır. Roma Katolik Kilisesi’nin geniş mülklere ve servete sahip olması ve lüks içinde yaşaması zamanla kendisine bağlı bazı toplumlarda tepkilere yol açmıştır. Başta Almanya olmak üzere İngiltere, Fransa, İsviçre, Norveç ve Danimarka gibi ülkelerde Roma’ya vergi transferi sorgulanır hâle gelmiştir. Katolik Kilisesine karşı başlatılan tepkide başı çekenler dinde reform düşüncesini başlatan Protestanlar olmuştur. Bunların başında 1517 yılında Almanya’da protest
bir hareket başlatan Martin Luther gelmektedir.


#56

SORU:

Protestanlığın Avrupa’ya en önemli katkısı nedir? Açıklayınız.


CEVAP:

Protestanlığın Avrupa’ya en önemli katkısı ulus devletin gelişmesini kolaylaştırması olmuştur. Protestanlar, her ulusun Roma Katolik Kilisesiyle bağını kopararak kendi ulusal kilisesini inşa etmesini savunan görüşleriyle değişik ulusların Vatikan karşısında hükmü şahsiyet kazanmasına katkıda bulundular. Bununla birlikte, yöneticileri yücelterek ulusların nihai otoritesi haline gelmelerini sağladılar. Yine İncil’in değişik dillere çevrilmesini sağlayarak dinin ulusal bir karakter kazanmasına hizmet ettiler. Protestanlık, bu tür açılımlarla ulus devletin gelişiminde çok önemli rol oynamıştır (Çaha, 2008).


#57

SORU:

Osmanlı'daki millet sistemi nedir? Açıklayınız. 


CEVAP:

Osmanlı toplumsal yapısını oluşturan Millet Sistemi dinlere ve dinlere bağlı mezheplere göre oluşmuştu. Her millet kendi inancını, hukukunu ve dilini yaşamakta serbestti. Bu model Osmanlı’da boy gösteren milliyetçilik akımlarının etkisi altında on dokuzuncu yüzyılda işlemez hale gelmiştir.Osmanlı, millet sistemine dayalı, din temelinde örgütlenmiş çok milletli bir yapıya sahipti. İmparatorluk bünyesinde farklı dinî topluluklar vardı. Katolikler, Ortodokslar, Protestanlar, Yahudiler ve Müslümanlar Osmanlı’nın ana dinî topluluklarını oluşturmaktaydı. Osmanlı bu topluluklara geniş hürriyetler sağlayarak bunları çok kültürlü, çok dinli, çok hukuklu ve çok dilli bir model içinde bir arada tutmaya çalışmıştır. Osmanlı, dinî ve millî kimlikleri yok ederek değil; aksine
bunları yaşatarak, bunlara yaşama zemini hazırlayarak bunları barış içinde tutan bir model geliştirmiştir. Ne var ki Fransız Devrimi’nden sonra Avrupa’da yayılan milliyetçilik fikri on dokuzuncu yüzyıla gelindiğinde Osmanlı’da da ortaya çıkmış ve İmparatorluğun parçalanmasıyla sonuçlanmıştır.  


#58

SORU:

Amerika’da nasıl bir laiklik anlayışı benimsenmiştir?


CEVAP:

Amerika’da devletin dinler arasında tümüyle tarafsız olduğunu ifade eden “pasif ” bir laiklik anlayışı gelişmiştir. Amerikan laiklik modelinin temeli Amerikan anayasasına dayanmaktadır. Amerikan anayasasına göre devletle din arasında bir ayrılık duvarı bulunmaktadır. Ayrılık duvarına göre devlet kiliselere hiçbir şekilde müdahil olmaz, onlara karışmaz. Öte yandan kiliseler de devlete herhangi bir müdahalede bulunmazlar. Amerikan laiklik modeli devleti kiliseye karşı bağımsız kılarken kiliseleri de devlete karşı bağımsız kılmıştır. Amerikan modernleşmesine göre laiklik büyük ölçüde kiliselerin devlete karşı bağımsızlığını ifade eder. Amerikan modernleşmesi, “Tanrı inancı” ile “özgürlük” düşüncesinin sentezini öngören bir modele dayanmıştır. Başka bir deyişle, Amerika’da modernleşme dini, din de modernleşmeyi dışlamaz. Bu bakımdan Amerika’da devlet laiklik politikasıyla kiliseler üzerinde baskı kurmamış; aksine onları tümüyle serbest bırakmıştır.


#59

SORU:

Amerika laiklik sistemi hangi değerler üzerine bina edilmiştir?


CEVAP:

Amerika sisteminin belli başlı üç değeri vardır ve Amerikan laikliği de büyük ölçüde bu değerler üzerine bina edilmiştir. Bu değerler özgürlük, eşitlik ve çeşitliliktir. Amerikan sistemi, insan haklarını ihlal etmedikçe tüm inançların özgürce yaşamasını, kendi kurumlarını ve değerlerini hayata geçirmesini ve kamusal alanda sesini duyurmasını mümkün kılmaktadır. Eşitlik ilkesi gereğince bir inanca karşı sergilenen muamelenin diğer inançlara karşı da sergilenmesi gerekir. Bu bakımdan devlet inançlar arasında eşit muamele ile yükümlüdür. Amerikalılar buraya akan değişik ülkelerden nüfustan dolayı tek-tip bir vatandaş anlayışını öngörmemiştir. Zira Amerikan kıtası keşfedildikten sonra Avrupa’daki hemen hemen tüm ülkelerden buraya önemli bir nüfus akını olmuştur. Amerikan kurucu babaları bu bakımdan Amerika’yı çoğulcu bir temel üzerine inşa ettiler ve çoğulcuğun gelişmesine uygun bir sosyal ve siyasal ortam hazırladılar. Bu çoğulcu yapıdan dolayı bugün Amerika’da sadece Protestanlık içinde iki binin üzerinde farklı inanç sistemi gelişmiştir. Amerika’da bugün dinî cemaatler ekonomiden eğitime, medya alanından siyasete kadar genişçe bir alanda faaliyet göstermektedirler (Corbett and Corbett, 1999). 


#60

SORU:

Avrupa’da hangi ülkeler ayrılık modeli laikliği benimsemişlerdir?


CEVAP:

Avrupa’da Almanya, Avusturya, Belçika, Hollanda, İspanya, İtalya, İsveç ve Polonya gibi başka ülkeler de dinle devlet arasındaki ilişkiyi ayrılık modeline göre düzenlemiştir.


#61

SORU:

İngiltere’de nasıl bir laiklik modeli benimsenmiştir? Bu modelin yasa üzerinde uygulaması nasıldır? 


CEVAP:

Dinle devlet arasındaki ilişkiyi karma bir modele dayandıran iki tipik örnek İngiltere ile Yunanistan’dır. İngiltere’de yazılı bir anayasa bulunmamasına rağmen resmî bir din (established reiligion) vardır ve dinin tanıdığı kilise resmî ve hukuki bir statüye sahiptir. 1558 yılında Roma Katolik Kilisesi’nden koparak ulusal bir kilise haline gelen İngiliz Anglikan Kilisesi’nin başı kral veya kraliçedir. Kral veya kraliçe kilisenin başı olduğu için Protestan olmak zorundadır. Tüm piskoposları ve üst düzey kilise görevlilerini kendisi atar. Anglikan Kilisesi birtakım imtiyazlara sahiptir. Sahip olduğu imtiyazlardan dolayı Lortlar Kamarası’nda belli sayıda piskopos yaşamları boyunca üye olarak yer alır. Kral veya kraliçe tahta çıktığı zaman tacını başpiskopos giydirir. Kilise kral veya kraliçeden Anglikan Kilisesi’nde ekmek şarap ayinine katılmasını talep edebilir.
Anglikan kilisesi üst düzey görev atamaları bakımdan kraliçeye bağımlı olmakla birlikte ibadet ve doktrinde özerk bir konuma sahiptir. Kilise bununla birlikte yasamanın bir parçasını oluşturur. Meclise bir yasa teklifi verebilir. Meclisin kabul etmesi durumunda verdiği teklifler yasa olarak kabul edilir.


#62

SORU:

Türkiye’de laiklik adına atılan adımlar neler olmuştur?


CEVAP:

Türkiye’de laiklik adına atılan en önemli adım Şer’iye ve Evkaf Vekaleti ile Hilafetin 1924 yılında kaldırılması olmuştur. Bununla birlikte laiklik adına çok önemli başka adımlar da atılmıştır. Bunların bazıları şunlardır: 1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabul edilmesi, Diyanet İşleri Reisliği, İlahiyat Fakültesi ve İmamHatip Okullarının kurulması. 1925 Şapka Kanunu ve miladi takvimin kabul edilmesi ve tekke ve zaviyelerin kapatılması. 1926 İsviçre Medeni Kanunu ve Borçlar
Kanunu ile İtalya Ceza Kanunu’nun kabul edilmesi. 1928 Latin alfabesinin kabul edilmesi ve Anayasa’dan “İslam dini” ibaresinin kaldırılarak yeminin laikleştirilmesi (vallahi yerine namusum üzerine söz veririm ibaresinin esas alınması). 1929 Alman Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve İsviçre İcra İflas Kanunu’nun kabulü. 1930 İmam Hatip Okullarının kapatılması. 1932 ezanın ve kametin Türkçeleştirilmesi. 1934 hacı, hafız, ağa, şeyh, molla gibi lakap ve unvanlarla birlikte bazı kisvelerin yasaklanması. 1935 hafta tatilinin Cuma’dan Pazar’a çevrilmesi. 1937 Laikliğin Anayasa maddesi haline getirilmesi. 1949 İlahiyat Fakültesi’nin kurulması ve okullara program dışı din dersi konması. 1950 din derslerinin programa alınması.1951 imam hatip okullarının yeniden açılması. 1956 ortaokullara din dersi konması. 1982 orta öğretime mecburi din dersi konması (Ergil, 1990).


#63

SORU:

Lateran Paktı nedir?


CEVAP:

1929 yılında İtalyan hükûmeti ile Vatikan arasında yapılan bir anlaşma
olup Vatikan’ın bugünkü statüsünü belirlemiştir.


#64

SORU:

Yeniden Doğuşçular nasıl bir akımdır? Felsefesi nelerdir?


CEVAP:

Evanjelik hareket içinde gelişmiş olan Yeniden Doğuşçular kıyametin tüm işaretlerinin doğduğuna inanmakta, bunun için de Tanrıyı
kıyamete zorlamaya çalışmaktadırlar. Onlara göre Yahudilerin yeniden İsrail’de toplanması, Filistin topraklarında bir İsrail devletini kurması, burada Süleyman mabedini inşa etmesi, Müslümanlarla Armageddon savaşına girişmesi ve Müslümanları yenmesinin sonucunda İsa yeryüzüne inecek ve Tanrısal bir krallık kuracaktır. Tanrısal krallığın bir an önce kurulması için Yeniden Doğuşçular radikal Yahudilerle iş birliği yaparak olası bir savaşın temelini atmaya çalışmaktadırlar.


#65

SORU:

El Kaide nasıl bir terör örgütüdür?Açıklayınız.


CEVAP:

El Kaide bugün küresel bir şiddet hareketi haline gelmiş bulunmaktadır. Adını 11 Eylül 2001 yılında Amerika’daki Dünya Ticaret Merkezi’ne karşı giriştiği uçak saldırılarıyla duyuran El Kaide örgütü en büyük düşman olarak Amerika’yı tanımlamış ve Amerika’ya karşı dünyanın her yerinde savaş ilan etmiştir. El Kaide sadece Amerika’yı değil, aynı zamanda Amerika’nın müttefiklerini de düşman kategorisi içinde görmekte ve fırsat bulduğunda onlara karşı da eylemlerde bulunmaktadır. El Kaide terör örgütü bu bağlamda Türkiye’de, İspanya’da, İngiltere’de, Mısır’da, Pakistan’da, Irak’ta ve Hindistan’da çeşitli intihar eylemlerinde bulunmuş ve bu eylemlerde binlerce sivil insanın ölümüne yol açmıştır. El kaide genel olarak ses getirici intihar eylemlerini bir araç olarak seçmiştir. 11 Eylül olaylarında kaçırdığı uçakları, içindeki yolcularla birlikte Dünya Ticaret Merkezinin bulunduğu ikiz kulelere çarparak kulelerin yıkılmasını ve içindeki binlerce sivil insanın ölümünü sağlamıştı. Diğer ülkelerde gerçekleştirdiği intihar olaylarında ise bomba yüklü arabaları canlı bombacılarla birlikte infilak etme yöntemini kullanmıştır. El Kaide’nin Amerika’yı baş düşman olarak ilan etmesinin en önemli nedeni İsrail’e vermiş olduğu desteğin yanı sıra, Batılı değerleri temsil eden en büyük küresel güç olmasıdır.


#66

SORU:

Seyyit Kutup kimdir?


CEVAP:

1906 yılında Mısır’da doğan Seyyit Kutup yirminci yüzyılda İslam dünyasındaki İslami hareketleri en fazla etkileyen düşünürdür. Çalışmalarında sosyal adaletçi bir İslam anlayışı geliştirmiştir. Seyyit
Kutup 1967 yılında Müslüman Kardeşler hareketi içinde yer aldığı gerekçesiyle Cemal Abdunnasır yönetimi tarafından idam edilmişti.