DİN VE TOPLUM Dersi DİNİN TOPLUM VE DİĞER KURUMLARLA İLİŞKİSİ soru cevapları:

Toplam 85 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Din neden insanın özlük alanına ilişkin bir sorun olmuştur?


CEVAP: Çünkü insan gerçek varlığının farkına onun kucağında varmış, kendisi ve çevresi hakkında ilk derli toplu açıklamayı onda bulmuştur.

#2

SORU: 18. yüzyılda İngiliz aydınlanma düşünürü D. Hume dini nasıl tanımlamıştır?


CEVAP: Dini korku ile tanımlıyordu. İnsanın değişik varlıklardan korkması onu, bunların üstesinden gelebilecek bir varlık tasarımına götürmüş ve böylece Tanrı inancı doğmuştur.

#3

SORU: Feuerbach dine nasıl bakmıştır?


CEVAP: Düşünüre göre din, insanın kendi sınırlılığını ideal bir varlıkla karşılama eğiliminden doğan bir projeksiyon sistemidir. Tabii aynı yoruma göre din insanın doğa güçlerini kontrol altına alıp korkularını aşabildiği zaman da çözülür.

#4

SORU: Klasik sosyolojinin kurucusu olan E. Durkheim dini nasıl tanımlamıştır?


CEVAP: Düşünür dini toplumsal şartların bir ürünü olarak tanımlamıştır. Ona göre dinin kaynağı bizzat toplumun kendisidir, bir başka deyişle bireysel korku değil, topluluk heyecanı veya ruhudur. Bir başka deyişle Durkheim’a göre din toplumun ürettiği kutsallıktan doğmuştur. Dinin tasarıları, toplumların karakterini temsil eden birer sembolden, Tanrı veya kutsal fikirleri de topluluğun kişileşmesinden başka bir şey değildir.

#5

SORU: Marx dini nasıl görmüştür?


CEVAP: Durkheim’in bu görüşünü daha ileri götürerek dini toplumsal şartlardan biri olan ekonomiye bağladı. Üstelik Marx daha önceki teorilerin korku ve ümit lerini de işin içine sokarak onu bir teselli aracı olarak gördü.

#6

SORU: Dinin kelime kökeni nasıl oluşmuştur?


CEVAP: Esasen dinin sözlük anlamlarında bile Doğu ve Batıda esaslı farklılıklar vardır. Batıda Latince Religio kökünden religion (din), bağlanma, korkma anlamlarına gelirken Arapçada din, yargı, yol, ödev, borç karşılıklarında kullanılmaktadır ki İslam’ın ana kaynağı olan Kur’an’da da bu manalarda geçmektedir.

#7

SORU: Toplumun dine etkisini ön plana alan düşünürlere göre din nasıl ele alınmıştır?


CEVAP: Din, toplumun genel kültürel ortamından kendini soyutlayamaz çünkü kültür ihtiyaç gidericidir, bir kültür unsuru olarak din de ihtiyaçlara cevap vermek durumundadır. Mesela bu çerçevede politeizm toplumsal çeşitliliğin yansımasından başka bir şey değildir. Klan ve kabileler bir araya gelip, site toplumlarını oluştururken tanrılarını da bir araya toplamışlar ve böylece çok tanrıcılık doğmuştur. Yani beşerî dinlerde klan, kabile, site ve millet gibi toplumsal gelişme basamaklarına uygun bir dinî gelişme gözlenmiştir. Bunlara bağlı olarak yeni hareket eski kültürel unsurlara bir yer bularak onlara belli yorumlar getirmekte, ihtiyaçların karşılanmasında kullanmaktadır.

#8

SORU: Coulanges, B. Kidd, gibi bazı düşünürler dini nasıl tanımlamışlardır?


CEVAP: Toplumların din tarafından oluşturulup geliştirildiğini ileri sürmüşlerdir. Bu yaklaşıma göre din, bütün toplumların her türlü kültürel basamağında şekillendirici bir zihniyet faktörüdür. Bu çerçevede mesela aile reisliği dinî bir karakter taşır.

#9

SORU: Dinler hangi ilkelere göre nasıl sınıflandırılmıştır?


CEVAP: Dinler farklı ilkelere göre, ilkel-gelişmiş, evrensel ulusal, gibi farklı şekillerde sınıflandırıla gelmiştir. Şüphesiz en sağlıklı sınıflama biçimlerinden birisi dinleri toplumsal şartların gereği olarak ortaya çıkmış dinler ve toplumsal şartların ürünü olmayan dinler, şeklindeki sınıflamadır. Toplumsal şartların ürünü olan dinler, hem ortaya çıkışları hem de gelişmeleri bakımından, mevcut toplumsal ihtiyaç ve şartlara dayanırlar. Vahye dayalı dinler ise toplumsal ihtiyaçları gözetse bile kaynak toplum üstü olduğundan toplumu kendine göre yeni baştan şekillendirir.

#10

SORU: Din-toplum ilişkisinde süreç nasıl işlemektedir?


CEVAP: Din-toplum ilişkisinde bunlardan herhangi birisinin önceliği yoktur. Bu durum dinlerin tipine göre değişiyor. Süreç, toplumsal şartların ürünü olan dinlerde toplumdan başlarken, yüksek tipli dinlerde çıkış noktası bizzat dinin kendisidir. Daha sonraki gelişmelerde ise ilişki, dinden topluma toplumdan dine karşılıklı olarak işlemektedir. Kurumsal ilişkiler de bu sürecin içinde olup bitmektedir.

#11

SORU: Dinin hangi alanlarla ilişkisi vardır?


CEVAP: Esasen ilkece dinin, sosyal-kültürel, bireyselgrupsal, normatif-kognitif hemen her türlü beşerî alanla bir ilişkisinin olduğundan söz edilebilir. Şüphesiz dinlerin, davranış örüntüleriyle daha sıkı bir ilişkisi vardır. Esasen yüksek tipli dinlerin Tanrı- kul, çocuk-ebeveyn, karı-koca, işçi-işveren ilişkileri üzerinde yoğunlaşması, müntesiplerini söz konusu ilişkiler üzerinden test emesi de bunu göstermektedir.

#12

SORU: Sosyal aktörler kimlerdir?


CEVAP: Bunlar sosyal kişiler, gruplar/örgütler ve kurumlar/kuruluşlardır. Burada sosyal kişi, felsefe ve dinin soyut tekil olarak tanımladığı bio/psişik bir varlık olan insandan farklı olarak o toplumun kültürü tarafından inşa edilmiş insandır. Bir başka deyişle kültürün somutlaşmış, dolaşan bir örneğidir. Büyük düşünürler, siyasi liderler gibi bazı kişilerin bir önceliği bulunsa bile toplumdaki herkes bir sosyal kişidir.

#13

SORU: Gruplar ve örgütler kimlerden oluşmaktadır?


CEVAP: Gruplar, bir amaç etrafında oluşmuş fiili insan birliktelikleridir. Örgütler ise küçük-büyük grupların amaçlarından birisinin gerçekleştirilmesi için oluşturulmuş, yer, zaman, teknik ve tesisle donatılmış oluşumlardır.

#14

SORU: Sosyolojide değerler, normlar ve kurumlar nasıl ifade edilmiştir?


CEVAP: Değerler, arzu edilen, istenen en temel eğilimleri; normlar, bunların kurallaştırılmış biçimlerini; kurumlar ise belirlenmiş davranış kalıplarını ifade etmektedir.

#15

SORU: Değer nedir?


CEVAP: Bir yargı, olgu veya davranış değerlendirmeye, yerini ve önemini belirtmeye yarayan ölçüttür. Salt sosyal ve dinî kökenli olabilirler Ama çoğu kere daha etkin değerler dinî din kaynaklı değerlerdir. Bütün beşerî davranışlarımızın ötesinde bir değerler sistemi bulunur. Bu insani davranış demek olan ahlakın da bir gereğidir.

#16

SORU: Ahlak nedir?


CEVAP: Değer yüklenmiş eylem demektir. Gerçi ahlak insanın eylemleriyle bağlantılı olarak bunların iyi veya kötü oluşuna ait verilmiş değer yargılarını ve hatta yerine göre normları da ifade eder. Belki diğer alanlardan daha fazlasıyla din, ahlaki değerler üzerinde etkilidir.

#17

SORU: Din neden toplumun değerlerinin önemli kaynaklarından birisidir?


CEVAP: Din, kendisinden kaynaklanmayan diğer sosyal değerler üzerinde de etkilidir. Beşer üstü aşkın niteliğiyle, onayladığı değerler arasında bir hiyerarşi kurar ve onları etkinleştirir. Dinin onaylamadığı davranışlar peşinen meşruiyet dışında ifade ettiği için etkinlik kazanmaz ve toplumda yaygınlaşmaz.

#18

SORU: Hukuk nedir?


CEVAP: Dinin ilgili bulunduğu önemli kurumlardan birisi şüphesiz hukuktur. Fiziki yaptırılmış normlar olan hukukun toplumla kesişen bir arka planı vardır ki bu alanın önemli öğelerinden birisi dindir. Din tüm insani eylemlere bir inanç ve niyet ögesi olarak katılır.

#19

SORU: Sosyolojik olarak kurum nedir?


CEVAP: Sosyolojik olarak kurum, sosyal kişilerin temeli ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla ortaya çıkmış, süreklilik kazanmış, eş güdümlenmiş, oldukça onaylanmış ve yaygınlık kazanmış sosyal örüntü, rol ve ilişki yapısıdır.

#20

SORU: Kurumun başlıca özellikleri nelerdir?


CEVAP: • Belli bir amacı gerçekleştirmeye yönelik, • Söz konusu ihtiyacın gerçekleştiriliş biçimi oldukça süreklilik kazanmış, • Gerek alt kurumlarıyla gerekse diğerleriyle yapılanmış, örgütlenmiş ve eş güdümlenmiş, • Diğerleriyle yakından ilişkili olmasına rağmen kendi alanında biricik yani bir göreli bağımsızlığa sahip, • Zorunlu olarak kültürün normatif kodlarını ihtiva eden değer yüklü toplumsa oluşumlardır.

#21

SORU: Grup endir?


CEVAP: Belli bir amaç çevresinde toplanmış, üyelerinin karşılıklı ilişkileri sonucu ortaya çıkmış, çok işlevli somut bir olgudur. Buna göre grup her şeyden önce bir insan birlikteliğine tekabül eder ve dolayısıyla somut bir varlığa sahiptir.

#22

SORU: Örgüt nedir?


CEVAP: Bir grubun belli bir kategorisiyle ilgili rollerinin yönetmelik, tesis, teknik, vb. gibi maddi bir dayanağa bağlı olarak düzenlenmesidir. Buna göre örgüt, insan unsuru taşıması, yani somutluğu bakımından grupla benzerlik gösterir. Ama gruptan farklı olarak örgüt genelde tek işlevlidir ve belli bir maddi dayanağa da sahiptir

#23

SORU: Kurumun başlıca işlevleri nelerdir?


CEVAP: • Kurumlar kişilerin sosyal davranışlarını kolaylaştırırlar. Toplumun düşünce ve eylem tarzları, birey topluma girmeden önce büyük ölçüde düzenlenmiş ve planlanmıştır. Kişi herhangi bir şeyi nasıl yapacağını öğrenmek ve keşfetmek için zaman ayırmak zorunda değildir. Bunları toplumda hazır olarak bulur, belli rol ve ilişkileri ve bunları nasıl yerine getireceğini kurumlardan öğrenir. • Kurumlar toplam kültürün istikrarlılığı ve eş güdümü için birer örnek olarak hizmet ederler. Süreklilik, sağlamlık, dayanıklılık, insan davranışlarını istikrarlı ve uyumlu hâle getiren kurumlar sayesinde sağlanır. • Kurumların bir diğer işlevi de davranışları kontrol etme yönelimleridir. Çünkü kurumlar toplumun sistemli ve ideal düzeyde beklentilerini içerirler. Kimin nereden ve nasıl hareket edeceği önceden belli olduğundan sapmanın ne olduğu da böylece bilinmiş olur. Sapma noktasındaki kanaatin genelliği de toplumsal baskıyı sağlar. Böylece kurumlar sadece belli ideal davranışları işaretlemekle kalmazlar, sapmayı ve sosyal bir baskı ile bunların telafisine de imkân sağlarlar.

#24

SORU: Kurumlar kaça ayrılır?


CEVAP: Kurumlar, temel kurumlar ve yardımcı kurumlar olarak ikiye ayrılmaktadır. Temel kurumlar; evrensel, önemli ve zorunlu nitelikteki temel işlevleri taşıyan kurumlardır. Sosyologların genel kabulüne göre temel işlevler insan soyunu sürdürme, fiziki varlığın devam ettirme, aşkınla bağ kurma, düzen sağlama, bireyi topluma uyarlamadır. Bunlar göz önünde bulundurulduğu takdirde dünden bugüne bütün toplumlarda var olan temel kurumlar aile, ekonomi, din, siyaset ve eğitim kurumlarıdır. Bunun dışında kalan tüm kurumlar alt ya da yardımcı kurumlardır. Bir başka deyişle ihtiyacının bir başkasıyla giderilebildiği kurumlardır.

#25

SORU: Din açısından aile nasıl tanımlanmıştır?


CEVAP: Aile doğası itibarıyla dinî olmayan bir kurumdur. Soyut ilişkiler ağı bakımından bir kurum olan aile aynı zamanda somut bir insan birlikteliği olması açısından ise do-¤al bir gruptur. Yani dini, etnisitesi, meslek ve meşrebi ne olursa olsun bütün insanlar başlangıçtan günümüze bir aile olgusuna sahip olagelmişlerdir. Ancak dinin belki diğer kurumlardan daha fazlasıyla aile ile bir ilişkisi olagelmiş, karşılıklı olarak ona destek olmuş ve ondan destek almıştır.

#26

SORU: Aile nedir?


CEVAP: Aile, biyolojik ilişki sonucu insan türünün devamını ve bununla bağlantılı olarak cinsel hayata meşruiyet sağlayan, toplumsallaşma sürecinin ilk ortaya çıktığı, karşılıklı ilişkilerin belli kurallara bağlandığı, o güne dek toplumda oluşturulmuş maddi ve manevi zenginlikleri kuşaktan kuşağa aktaran, biyolojik, psikolojik, ekonomik, sosyal, hukuksal vb. yönleri bulunan toplumsal bir birimdir.

#27

SORU: Aile ile din arasında nasıl bir ilişki vardır?


CEVAP: Aile ile din arasında sıkı bir ilişkinin olduğu gözlenir. Genelde bu ilişki karşılıklıdır; din aileyi, aile dini etkilemiştir. Ancak bu etkileşimin yönü ve derecesi daha önce üzerinde durduğumuz bir kurala (dinin toplum üstü bir kaynağa dayanıp dayanmamasına) bağlı olarak değişmiştir. Buna bağlı olarak aile yapısının, politeist dönemlerde inanışlara şekil verdiği (mesela) ocağın, atanın kutsallaştırıldığı ancak yüksek tipli dinlerde inanışın aileyi şekillendirdiği inancın aile yapısına bağlı olmadığı gözlenmiştir.

#28

SORU: Ailenin din üzerinde nasıl bir etkisi vardır?


CEVAP: Ailenin din üzerindeki etkisi büyüktür. Aile her şeyden önce dinin, içinde öğrenilip, ilk pratiklerin gerçekleştiği yerdir. Buna karşılık dinin de en önemli objesi, değerlerini yerleştirip gerçekleştirdiği alan ailedir. Dindarlığın ilk görünümleri de aile üzerinedir.

#29

SORU: Dinin aile ile ilişkisinin kontak noktalarından birisi olan kontrol ve denetleme kurumu nasıl ifade edilir?


CEVAP: Kontrol, tüm değişiklikler karşısında sosyal grubun yeni denge ve yapılara ulaşabilme sorunudur. Bir toplumun, değişimin sonunda hâlâ kendisi olarak kalabilmesi ve kendini koruyabilmesi bu denetlemeye bağlıdır. Bu işlevi ise din ve aile yapmakta, bu da söz konusu bu iki kurumu iş birliğine götürmektedir.

#30

SORU: Din-aile ilişkisinde ailenin tipi nasıl bir önem taşımaktadır?


CEVAP: Mesela din ve aile sosyologları geniş ailenin din ile daha uyumlu olduğunu düşünmektedirler. Bu durum geniş ailenin birlik sağlayıcısıyla açıklanabilir. Bilindiği üzere din, toplumlarda her hâliyle birlik sağlayıcı bir işleve sahiptir. Birlikte yemekler, adak, kurbanlar, dualar, günlük hayatın pek çok olağan işleri ile ilgili icra edilen din içerikli ailesel ayinler büyük aile yapılarında daha rahat gerçekleşebilmektedir.

#31

SORU: Ekonomi nedir?


CEVAP: Ekonomi insan ihtiyaçlarının üretim, tüketim ve dağıtımını ihtiva ederse de bir diğer önemli anlamı, eldeki imkânların mevcut şartlara göre en ideal kullanımını demek olan tutumu ifade eder. Bu da toplumun arka planında yer alan değerlere ve tabi bu arada dine dayanır.

#32

SORU: Ekonomik gerçek nasıl ifade edilebilir?


CEVAP: Belli bir toplumda yaşayan insanların alınıp verilmesi mümkün olan şeylerin üzerine kurdukları ortak tasarımlar ve bunu gerçekleştiren değer, düşünce ve kurumlardır.

#33

SORU: Weber iktisat ahlakını nasıl tanımlamıştır?


CEVAP: Ekonomik tarz ve modelleri belirleyip yönlendiren en önemli dinamiklerden birisinin, ahlakın ekonomi alanındaki şekli olarak tanımlamıştır. İktisat ahlakı ise sonuç itibariyle dinî bir öz taşımaktadır. Weber bu tezini, ilk bakışta hiç ilgi kurulamayacakmış gibi görünen Protestan ahlakıyla kapitalizm arasındaki ilişkide temellendirmeye çalışılmış, her hâliyle dünyevi bir ekonomik model olan kapitalizmin belirleyicisinin en azından başlangıçlarında dinî bir ahlak olduğunu göstermiştir.

#34

SORU: Dinin ekonomi üzerindeki etkisi nasıl açıklanır?


CEVAP: Dinin ekonomi ile ilişkisinin en önemli görünümlerinden birisi dinin ekonomi için bir tutum ahlakı oluşturmasıdır. Ekonomiyi öncelikle ilgilendiren dinî motivasyonların başında bu tutum ahlakı gelmektedir. Ekonominin temel özelliklerinden birisi olan tutum ahlakının etkin olabilmesi dince de desteklenen bir değersel ahlak anlayışına bağlıdır.

#35

SORU: Weber dinin ekonomi üzerindeki etkisini nasıl ifade etmiştir?


CEVAP: Düşünüre göre din insanların vicdanına seslenerek Allah için daha fazla üretmelerini ve lüzumsuz yerlerde harcayıp israf etmemelerini tavsiye etmiş ve böylece dinlerin genel olarak kabul ettiği dünyaya mesafeli durma ilkesinin dine ters düşmeden aşılmasını sağlamıştır. Bu itici güç, devletlerin tasarruf tedbirleri, çalışma seferberliği, gibi dünyevi tedbirlerle yapamadıklarını gerçekleştirmiştir.

#36

SORU: Ekonominin din üzerinde nasıl bir etkisi vardır?


CEVAP: Ekonominin de din üzerinde bir etkisi vardır. Yüksek tipli dinlerde bile, dinin geldiği toplumun ekonomik şartları, emredilen ahlak yasalarında kendini göstermiştir. Tarım ve hayvancılıkla geçinen toplumlarda toprak işlemenin önemi ve hayvan sevgisi vurgulanmıştır.

#37

SORU: Siyaset nedir?


CEVAP: Kamu düzenini sağlama ve genel yönetimi gerçekleştirme görevini yerine getiren bir temel kurumdur. Bu hâliyle de insanlığın varlığıyla paralel bir olgudur.

#38

SORU: Modern siyaset sosyolojisinin kurucusu sayılan Weber siyaseti nasıl tanımlanıştır?


CEVAP: Weber siyaseti, araç olarak nitelediği iktidar ekseninde tanımlar. Buradaki güç/iktidar, gerektiğinde kullanılabilecek fiziki bir yönü bulunsa bile sosyal bir güçtür. Söz konusu güç toplumun merkezi yapılanması, dolayısıyla da bir eşitsizlik temeli üstüne oturmuş sosyal bir güçtür ve bireylerin ellerindeki kudretin birleştirilmesiyle elde edilmiştir. Onun içindir ki iktidar, bir bireyin veya toplumsal kümenin, gerekirse bazılarının çıkarlarına ve hatta muhalefetine karşı bir eylem sürecini izleme yetisidir

#39

SORU: İktidarın en önemli özelliği nedir?


CEVAP: İktidarın en önemli özelliği meşruiyetidir. Yani topluluğun onu saygıya değer, itaate lâyık bulmasıdır. Esasen sosyal eksenli olması salt zora başvurulmaması onun meşruluğunun ilk şartıdır.

#40

SORU: Din ve siyaset arasında nasıl bir ilişki vardır?


CEVAP: Din ve siyaset işlevsel olarak insanlığın birbirinden ayrılamaz iki temel kurumudur. Bu kurumların temel nitelikleri hep birini diğerine yönlendirmiş, onları kopmaz bir ilişki içinde tutmuştur. Dinin temel işlevinin meşruiyet, siyasetin temel işlevinin ise güç olduğu göz önüne getirilirse bu iki kurum arasındaki ilişkiyi anlamada zorlanmayız. Her iki kurum da diğerinin işlevine bir eğilim duymaktadır. Daha sade bir anlatımla dini çevreler, en azından bu dünyada daha rahat hareket edebilme bakımından güçten bir pay almak için siyasete, siyaset ise kendisi için mutlak ihtiyaç duyduğu meşruiyeti elde edebilmek için dine yönelmiş ve böylece arada zorunlu bir ilişki doğmuştur.

#41

SORU: Din ile egemenlik arasındaki ilişki nasıldır?


CEVAP: Din ile egemenlik arasındaki ilişkinin çok farklı biçimleri olagelmiştir. Bu durum millî din ve evrensel dinlere göre de farklılık göstermiştir. Millî dinlerde devlet kutsal bir nitelik taşırken yüksek tipli dinlerde dünyevi bir karaktere sahiptir. Din-devlet ayırımı, yüksek tipli dindevlet ilişkisinin en belirgin tiplerinden birisini oluşturmaktadır.

#42

SORU: Din ve devlet işleri arasındaki ilişki nasıl olmalıdır?


CEVAP: Devlet kutsal bir değer değil, dünyevi bir olgudur. Sırf bir organizasyon, bir örgütten ibaret olduğu için din bağlamında bir mükellef de değildir. Müminlik ve ibadet ferde aittir, bu açıdan devlet dinin tebliğcisi ve yaşatıcısı da değildir. Sağlıklı işleyen bir devlet kamusal denen ortak hayattaki aksamaları gidermek üzere devreye gider ve kendi için değil, toplum adına düzenleyici bir hakem olarak görev yapar. Devlet bu işleri yaparken de temsil ettiği toplumun dinî ihtiyaçlarını göz önünde bulundurur. Din, devletin çözümlemek zorunda olduğu sorun alanlarından birisini oluşturur. Bu açıdan mesela bir ekonomik ihtiyaçla dinî ihtiyaç farklılık arz etmez.

#43

SORU: Eğitim nedir?


CEVAP: Gayri resmî olarak evde ve genel kültür olarak çevrede, resmî olarak da toplumun karmaşık eğitimsel düzenlemelerinde gerçekleştirilen sistemli bir sosyalizasyon sürecidir

#44

SORU: Eğitimin bir olgu olarak özellikleri nelerdir?


CEVAP: • Eğiten ve eğitilen ayrımı • Eğitimin ikinci özelliği planlı ve bilinçli olmasıdır. • Eğitimin üçüncü özelliği toplumsal oluşudur.

#45

SORU: Dinin eğitim kurumları ile arasında nasıl bir ilişki vardır?


CEVAP: Dinin önemli konularından birisinin insana ahlaki davranışlar kazandırma, bunun da sonuç olarak bir eğitme işi olduğu göz önüne getirilirse dinin eğitim üzerindeki etkinliği anlaşılmış olur. Yani Tanrı’nın insanlardan istediği şeyler kendisini insan ilişkilerinde gösterir ki bu, eğitimin temel konularından birisidir.

#46

SORU:

Çok tanrıcılıktan tek tanrıcı anlayışa doğru gelişimde etkili olan inanç nedir?


CEVAP:

İnsanın değişik varlıklardan korkması onu, bunların üstesinden gelebilecek bir varlık tasarımına götürmüş ve böylece Tanrı inancı doğmuştur. Söz konusu inanç da çok tanrıcılıktan tek tanrıcı anlayışa doğru bir gelişme göstermiştir.


#47

SORU:

Dini, insanın kendi sınırlılığını ideal bir varlıkla karşılama eğiliminden doğan bir projeksiyon sistemi olarak niteleyen düşünür kimdir? 


CEVAP:

Feuerbach'a göre din, insanın kendi sınırlılığını ideal bir varlıkla karşılama eğiliminden doğan bir projeksiyon sistemidir.


#48

SORU:

Felsefi açıdan ünlü düşünürlerin dinle ilgili görüşlerinin günümüz sosyolojisinde ve din biliminde yetersiz kalmasının önemli eksikleri nelerdir?


CEVAP:

Bu görüşlerin önemli eksiği, dinin özünü kavrayamayışı ve belli niteliklerinin
çevresinde dönüp durmasıdır.


#49

SORU:

Batıda Latince “Religio” kökünden religion (din), bağlanma, korkma anlamlarına
gelirken Arapçada din hangi anlamlara gelmektedir?


CEVAP:

Esasen dinin sözlük anlamlarında bile Doğu ve Batıda esaslı farklılıklar vardır.
Batıda Latince “Religio” kökünden religion (din), bağlanma, korkma anlamlarına
gelirken Arapçada din, yargı, yol, ödev, borç karşılıklarında kullanılmaktadır ki
İslam’ın ana kaynağı olan Kur’an’da da bu manalarda geçmektedir.


#50

SORU:

Sosyolojik olarak din ile ilgili en önemli sorunlarından birisi nedir?


CEVAP:

Sosyolojik olarak din ile ilgili en önemli sorunlarından birisi şüphesiz onun
toplumla olan ilişkisidir.


#51

SORU:

İslam ve Hristiyanlık gibi yüksek tipli dinlerin diğer kurumlar üzerinde etkili olmalarının sebebi nedir?


CEVAP:

Din sosyolojisinin verilerine göre bir diğer önemli nokta, yüksek tipli dinlerin diğer kurumlar üzerinde basit tipli dinlerden daha etkili olduğudur. Çünkü İslam, Hıristiyanlık gibi yüksek tipli dinler doğrudan toplumsal şartların bir ürünü olmadıklarından toplumsal belirleyicilikleri ve tabi kurumlar üzerindeki etkileri daha fazladır.


#52

SORU:

Din hangi beşeri alanlarla etkileşim içerisindedir?


CEVAP:

Esasen ilkece dinin, sosyal-kültürel, bireysel-grupsal, normatif-kognitif hemen
her türlü beşerî alanla bir ilişkisinin olduğundan söz edilebilir. Şüphesiz dinlerin, davranış örüntüleriyle daha sıkı bir ilişkisi vardır.


#53

SORU:

Sosyolojinin ele aldığı sorun gruplarından birisi, sosyal aktörlerdir. Bunlar
sosyal kişiler, gruplar/örgütler ve kurumlar/kuruluşlardır. Burada bahsi geçen sosyal kişiler felsefe ve din açısından nasıl tanımlanmaktadır?


CEVAP:

Sosyolojinin ele aldığı sorun gruplarından birisi, sosyal aktörlerdir. Bunlar sosyal kişiler, gruplar/örgütler ve kurumlar/kuruluşlardır. Burada sosyal kişi, felsefe ve dinin soyut tekil olarak tanımladığı bio/psişik bir varlık olan insandan farklı olarak o toplumun kültürü tarafından inşa edilmiş insandır. Bir başka deyişle kültürün somutlaşmış, dolaşan bir örneğidir.


#54

SORU:

İnsanlık tarihi boyunca dinlere dayanan hukuklar hangileridir?


CEVAP:

İnsanlık tarihi boyunca dinlere dayanan, İslam hukuku (Fıkıh), Hristiyan hukuku (Credo), Yahudi hukuku (Talmut) gibi sırf dinî hukuklar var olagelmiştir.


#55

SORU:

Günlük yaşantıdaki anlamından farklı olarak kurum sosyoloji açısından hangi anlamlara gelmektedir?


CEVAP:

Sosyoloji açısından ise kurum ne bir kişi, ne bir grup ve hatta ne de bir mekândır. Kültürün bir kısmıdır, insanların yaşam tarzlarının örüntüleşmiş bir parçasıdır. Çoğunluğun paylaştığı soyut davranış örüntüleri, kültür normlarının yerleşmiş belli ve sürekli tatmin yollarıdır. Bir başka ifadeyle ihtiyaçları karşılama biçimleri ve metotlarıdır.


#56

SORU:

Kurumun Aristosal (yani tek nitelikle) bir tanımını yapmak mümkün olmasa da açıklayıcı bir tanımı yapılabilir. Tanım yapılabilmesi için kurumun hangi özelliklerinden bahsetmek gerekmektedir?


CEVAP:

Buna göre kurumlar:
• Belli bir amacı gerçekleştirmeye yönelik,
• Söz konusu ihtiyacın gerçekleştiriliş biçimi oldukça süreklilik kazanmış,
• Gerek alt kurumlarıyla gerekse diğerleriyle yapılanmış, örgütlenmiş ve eş güdümlenmiş,
• Diğerleriyle yakından ilişkili olmasına rağmen kendi alanında biricik yani bir “göreli bağımsızlığa” sahip,
• Zorunlu olarak kültürün normatif kodlarını ihtiva eden değer yüklü toplumsal oluşumlardır.


#57

SORU:

Kurumların başlıca işlevleri nelerdir?


CEVAP:
  • Kurumlar kişilerin sosyal davranışlarını kolaylaştırırlar. Toplumun düşünce ve eylem tarzları, birey topluma girmeden önce büyük ölçüde düzenlenmiş ve planlanmıştır. Kişi herhangi bir şeyi nasıl yapacağını öğrenmek ve
    keşfetmek için zaman ayırmak zorunda değildir. Bunları toplumda hazır
    olarak bulur, belli rol ve ilişkileri ve bunları nasıl yerine getireceğini kurumlardan öğrenir.
  • Kurumlar toplam kültürün istikrarlılığı ve eş güdümü için birer örnek olarak hizmet ederler. Süreklilik, sağlamlık, dayanıklılık, insan davranışlarını
    istikrarlı ve uyumlu hâle getiren kurumlar sayesinde sağlanır.
  • Kurumların bir diğer işlevi de davranışları kontrol etme yönelimleridir.
    Çünkü kurumlar toplumun sistemli ve ideal düzeyde beklentilerini içerirler. Kimin nereden ve nasıl hareket edeceği önceden belli olduğundan sapmanın ne olduğu da böylece bilinmiş olur. Sapma noktasındaki kanaatin
    genelliği de toplumsal baskıyı sağlar. Böylece kurumlar sadece belli ideal
    davranışları işaretlemekle kalmazlar, sapmayı ve sosyal bir baskı ile bunların telafisine de imkân sağlarlar.

#58

SORU:

Aile kurum olarak hangi işlevlere sahiptir?


CEVAP:

Aile bir kurum olarak nüfusu yenileme, millî kültürü taşıma, çocukları sosyalleştirme,
ekonomik, biyolojik ve psikolojik tatmin gibi işlevleri yerine getirmektedir.


#59

SORU:

Aile ile igili en önemli noktalardan biri hangi konudur?


CEVAP:

Şüphesiz aile ile ilgili en önemli noktalardan bir diğeri dış evlilik ve iç evlilik konusudur.


#60

SORU:

Akrabalık (yakınlık) ile ilgili bir hiyerarşi nasıl ortaya çıkmıştır?


CEVAP:

Ensestin günah, fücur anlamına geldiği göz önünde bulundurulursa çok yakınlarla evliliğin, insan doğasında engelleyici psikolojik yaptırımları olsa da dinî bir yönünün bulunduğu görülür. Toplumlar, evlenme ile ilgili bu temel yasağı kabul ettikleri kültüre göre genişletmişlerdir. Sistemin işlemesi için de akrabalık (yakınlık) ile ilgili bir hiyerarşi ortaya çıkmıştır.


#61

SORU:

Ailenin din üzerinde büyük bir etkisi bulunmaktadır. Bu etki nedir?


CEVAP:

Ailenin din üzerindeki etkisi büyüktür. Aile her şeyden önce dinin, içinde öğrenilip, ilk pratiklerin gerçekleştiği yerdir. Buna karşılık dinin de en önemli objesi, değerlerini yerleştirip gerçekleştirdiği alan ailedir. Dindarlığın ilk görünümleri de aile üzerinedir.


#62

SORU:

Dinin çekirdek aileden ziyade kandaş aileye olan yakınlığının sebebi nedir?


CEVAP:

Mesela dinin, kandaş ve çekirdek, iki aile tipinden kandaş aileye daha yakın durduğu söylenebilir. Çünkü kandaş aile çekirdekte olduğu gibi yeni bir kurguya değil, önceden var olan yakınlıklar üzerine oturan bir aile tipi olduğu için dini törenselliklere daha bir yatkındır.


#63

SORU:

Dinin aile ile ilişkisinin önemli kesişen noktaları nelerdir?


CEVAP:

Dinin aile ile ilişkisinin önemli kontak noktalarından birisi, ikisinin de kontrol ve denetleme kurumu olmalarıdır.


#64

SORU:

Siyasetin temel işlevi nedir?


CEVAP:

Siyasetin temel işlevi yönetim işlerinin yürütülerek kamu düzeninin sağlanmasıdır.


#65

SORU:

Siyasetin kökeni ve bu kökene göre anlamı nedir?


CEVAP:

Kurumun adı olarak kullanılan “siyaset”, Arapça kökenli bir kelimedir ve sözlük karşılığı eğitmek, yetiştirmek, düzenlemek anlamlarına gelir. Eski dilde terim olarak buradan geliştirilmiş şekliyle “yönetme bilgisi ve tekniği” anlamında kullanılagelmiştir.


#66

SORU:

Klasik sosyolojinin kurucusu Durkheim dini nasıl tanımlamaktadır?


CEVAP:

Klasik sosyolojinin kurucusu olan E. Durkheim, bu içkin açıklama düzleminde dini, toplumsal şartların bir ürünü olarak tanımlamıştır. Ona göre dinin kaynağı bizzat toplumun kendisidir, bir başka deyişle bireysel korku değil, topluluk heyecanı veya ruhudur. Bir başka deyişle Durkheim’a göre din toplumun ürettiği kutsallık tan doğmuştur. Dinin tasarıları, toplumların karakterini temsil eden birer sembolden, Tanrı veya kutsal fikirleri de topluluğun kişileşmesinden başka bir şey değildir.


#67

SORU:

Toplumsal şartların oluşturduğu (beşeri) dinlerin dayanağı nedir?


CEVAP:

Toplumsal şartların ürünü olan dinler, hem ortaya çıkışları hem de gelişmeleri bakımından, mevcut toplumsal ihtiyaç ve şartlara dayanırlar. Bunlar pek çokturlar ve varlıkla bir bütünlük göstermedikleri gibi toplumsal parçalanmaların da hem konusu hem de kaynağı olabilmişlerdir.


#68

SORU:

Dinin ahlakla ilişkisi nedir?


CEVAP:

Ahlak, değer yüklenmiş eylem demektir. Gerçi ahlak insanın eylemleriyle bağlantılı olarak bunların iyi veya kötü oluşuna ait verilmiş değer yargılarını ve hatta yerine göre normları da ifade eder. Belki diğer
alanlardan daha fazlasıyla din, ahlaki değerler üzerinde etkilidir. Çünkü bir kural ne kadar aşkın dayanaklara sahipse o kadar etkili olur. Aşkınlık, normların kişisel ve yer yer toplumsal sınırları aşabilmesini sağlar.bir toplumun dini, değerlerinin önemli kaynaklarından birisidir. Din, kendisinden kaynaklanmayan diğer sosyal değerler üzerinde de etkilidir. Beşer üstü aşkın niteliğiyle, onayladığı değerler arasında bir hiyerarşi kurar ve onları etkinleştirir. Dinin onaylamadığı davranışlar peşinen meşruiyet dışılığı ifade ettiği için etkinlik kazanmaz ve toplumda yaygınlaşmaz.


#69

SORU:

Dinin hukukla ilişkisi nedir?


CEVAP:

Dinin normsal alanla ilişkisinin en önemli görünümlerinden birisi şüphesiz hukuktur. Bilindiği üzere hukuk fiziki yaptırımlı (ahlaki) kurallardır. Modern kültürde hukukun dünyevi nitelikli olduğu kabul edilir. Ancak bu kural ilgili olduğu alan bakımından doğru ise de en dünyevi hukuklar bile dini-manevi bir arka plan
üzerinde olup biterler. Eylemler niyetlere göre değerlendirilirler. Esasen ahlaki ve hukuksal, normların önemli bir kısmı bizzat dinden doğmuş veya ondan ilham almıştır. Yani din-hukuk arasında ciddi kurumsal ilişkiler var ola gelmiştir.


#70

SORU:

Kurumunun  grup ve örgütten farkı nedir?


CEVAP:

Günlük dilde kurum, kuruluş, grup ve örgütlerle karıştırılmaktadır. Hâlbuki birbirleriyle ilişkisine rağmen kurum gruptan da örgütten de farklı bir özelliğe sahiptir. Genelde grup belli bir amaç çevresinde toplanmış, üyelerinin karşılıklı ilişkileri sonucu ortaya çıkmış, çok işlevli somut bir olgudur. Buna göre grup her şeyden önce bir insan birlikteliğine tekabül eder ve dolayısıyla somut bir varlığa
sahiptir. Örgüt ise bir grubun belli bir kategorisiyle ilgili rollerinin yönetmelik, tesis, teknik, vb. gibi maddi bir dayanağa bağlı olarak düzenlenmesidir (Duverger, ty.,28). Buna göre örgüt, insan unsuru taşıması, yani somutluğu bakımından grupla benzerlik gösterir. Ama gruptan farklı olarak örgüt genelde tek işlevlidir ve belli bir maddi dayanağa da sahiptir. Bunlara karşılık kurum, bir sosyal grup içinde belli temel işlevleri karşılayan süreklilik kazanmış ilişki sistemleri, davranış örüntüleridir. Yani kurumun içeriğini insanlar değil, davranış biçimleri oluşturur.


#71

SORU:

Kurumun özellikleri nelerdir?


CEVAP:
  • Belli bir amacı gerçekleştirmeye yönelik,
  • Söz konusu ihtiyacın gerçekleştiriliş biçimi oldukça süreklilik kazanmış
  • Gerek alt kurumlarıyla gerekse diğerleriyle yapılanmış, örgütlenmiş ve eş güdümlenmiş, 
  • Diğerleriyle yakından ilişkili olmasına rağmen kendi alanında biricik yani bir “göreli bağımsızlığa” sahip, 
  • Zorunlu olarak kültürün normatif kodlarını ihtiva eden değer yüklü toplumsal oluşumlardır.

#72

SORU:

Kurumların başlıca işlevleri nelerdir?


CEVAP:

Kurumların başlıca işlevleri şöyle sıralanabilir:
• Kurumlar kişilerin sosyal davranışlarını kolaylaştırırlar. Toplumun düşünce ve eylem tarzları, birey topluma girmeden önce büyük ölçüde düzenlenmiş ve planlanmıştır. Kişi herhangi bir şeyi nasıl yapacağını öğrenmek ve keşfetmek için zaman ayırmak zorunda değildir. Bunları toplumda hazır
olarak bulur, belli rol ve ilişkileri ve bunları nasıl yerine getireceğini kurumlardan öğrenir.
• Kurumlar toplam kültürün istikrarlılığı ve eş güdümü için birer örnek olarak hizmet ederler. Süreklilik, sağlamlık, dayanıklılık, insan davranışlarını istikrarlı ve uyumlu hâle getiren kurumlar sayesinde sağlanır.
• Kurumların bir diğer işlevi de davranışları kontrol etme yönelimleridir. Çünkü kurumlar toplumun sistemli ve ideal düzeyde beklentilerini içerirler. Kimin nereden ve nasıl hareket edeceği önceden belli olduğundan sapmanın ne olduğu da böylece bilinmiş olur. Sapma noktasındaki kanaatin genelliği de toplumsal baskıyı sağlar. Böylece kurumlar sadece belli ideal davranışları işaretlemekle kalmazlar.


#73

SORU:

Aile nedir?


CEVAP:

 Aile, biyolojik ilişki sonucu insan türünün devamını ve bununla bağlantılı olarak cinsel hayata meşruiyet sağlayan, toplumsallaşma sürecinin ilk ortaya çıktığı, karşılıklı ilişkilerin belli kurallara bağlandığı, o güne dek toplumda oluşturulmuş maddi ve manevi zenginlikleri kuşaktan kuşağa aktaran, biyolojik, psikolojik, ekonomik, sosyal, hukuksal vb. yönleri bulunan toplumsal bir birimdir.


#74

SORU:

Ailenin dinle ilişkisi nedir?


CEVAP:

Din ile aile arasında karşılıklı dinamik bir ilişki vardır, din aileyi, aile dini etkilemiş, tarih boyunca birbirlerini kollayagelmişlerdir. Aile her şeyden önce dinin, içinde öğrenilip, ilk pratiklerin gerçekleştiği yerdir. Buna karşılık dinin de en önemli objesi, değerlerini yerleştirip gerçekleştirdiği alan ailedir. Dindarlığın ilk görünümleri de aile üzerinedir. Gerçekten de din, doğumdan ölüme, düğünden bayrama kadar aile ile ilgili hemen önemli bütün olaylarda yer almaktadır. Mesela doğumlar, dinî ayin icrasıyla gerçekleşen bir sosyal olgudur.Sonuç olarak din ailenin yanında, sosyalleşme sürecinin içselleştirilip pekiştirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Dinin aile ile ilişkisinin önemli kontak noktalarından birisi, ikisinin de kontrol ve denetleme kurumu olmalarıdır. Kontrol, tüm değişiklikler karşısında sosyal
grubun yeni denge ve yapılara ulaşabilme sorunudur. Bir toplumun, değişimin sonunda hâlâ kendisi olarak kalabilmesi ve kendini koruyabilmesi bu denetlemeye bağlıdır. Bu işlevi ise din ve aile yapmakta, bu da söz konusu bu iki kurumu işbirliğine götürmektedir.


#75

SORU:

Toplumsal şartların ürünü olan (beşeri) dinlerde aile ve din birbirlerini nasıl etkilemektedir?


CEVAP:

Toplumsal şartların ürünü olan dinlerde aile ve din, birbirlerinden yeterince ayrılmamışlardır. Bundan dolayı da hangisinin hangisini etkilediğini belirlemek bile zordur. Çünkü diğer kurumların etkisi ve belirleyiciliği konusunda olduğu gibi sosyal yapının önemli bir unsuru olan aile dini de büyük çapta belirleyip şekillendirmektedir. Bunun en somut örneği çok tanrılı inançlara sahip site toplumlarıdır.
Bu toplumlarda aile kurumu dinden daha güçlüdür, dolayısıyla da ailenin dini belirlemesi daha bir ön plandadır. Burada ailenin pek çok motifi kutsal hâle gelmiştir. Aile reisi, atalar ruhu, ocak, evin belli köşeleri kutsaldır. Burada, doğum Tanrısı, Bereket Tanrısı, gibi her şeyin bir Tanrısı vardır. Özellikle
bir Tek Tanrılı din mesajı ulaşmamış bu toplumlarda aile, kendi yapısına uygun bir kült oluşturmuş, buna uygun bir din geliştirmiştir. Aynı zamanda dinî bir nitelik taşıyan ocak kültü, atalar kültü bunun tipik bir örneğidir. İlk bakışta burada din aileyi kutsallaştırıyor gibi görünüyor ve etki dinden geliyor izlenimini
veriyorsa da gerçek bunun aksinedir. Din kendini ailenin temel ögelerinin içinde bulmuş, Tanrının yerini baba, aşkın ibadetlerin yerini ise ata kültü almıştır.


#76

SORU:

Yüksek tipli (İlahi kökenli) dinlerde din ve aile birbirlerini nasıl etkilemektedir?


CEVAP:

Yüksek tipli dinlerde ise aile kutsal olmayan bir oluşumdur. Yani burada bir din ve bir de bunun dışında dinî yüklemelere sahip olsa bile sosyal bir grup ve kurum olarak aile vardır. İki ayrı özerk alan oluşturmaları nedeniyle de karşılıklı ilişkiler söz konusudur. Bu çerçevede yüksek tipli din aileye etki ederek onu yeni baştan şekillendirmiştir. Mesela Yahudilik, Hristiyanlık ve özellikle İslam aile konusunda ayrıntılı kurallar getirmişler ve onun, iki ayrı cins arasında meydana gelmesi, keyfî ve geçici olmaması, neslin devamını sağlaması gibi doğal yapısının üzerine değerler yüklemişlerdir. Buna göre evlenme şekli, boşanma, karşılıklı haklar ve ödevler, yönetim, aileye ait malların kullanımı, miras, kadın ve erkeğin konumu, gibi pek çok konuyu bir hayli ayrıntılı kurallara bağlamışlardır. Hatta köklü yapısal değişikliklere
uğratmışlardır. Mesela İslam, kendisinden önceki cahiliye dönemindeki yarım düzine kadar aile modelinden (evlenme-boşanma tarzından) bir tanesini alıp düzeltmiş ve onu moral destekle güçlendirmiştir.


#77

SORU:

Ekonomi nedir?


CEVAP:

Temel kurumlardan biri olan ekonomi insanın varlığını sürdürebilmesi için gerekli yeme içme, giyinme ve barınma gibi ihtiyaçlarının karşılanması işlevine denk düşer. İnsanlığın önemli kültürel ünitelerinden birisini oluşturan ekonomi, eşya, fertler ve topluluklar arasında doğan bir sosyal ilişki alanıdır. Ekonomi söz konusu ihtiyaçların üretim, tüketim ve dağıtımını ihtiva ederse de bir diğer önemli anlamı, eldeki
imkânların mevcut şartlara göre en ideal kullanımını ifade eder. Esasen ekonomi, sınırsız ihtiyaçlar karşısında imkânların sınırlı olduğu kabulü üzerine oturur.


#78

SORU:

Dinin ekonomi üzerindeki etkisi nasıldır?


CEVAP:

 Dinin ekonomi üzerindeki etkisi güdüleyici bir ahlak sistemi üzerinde toplanabilir. Gerçekten de ekonominin arz ve talep dengesi gibi en temel yasaları, din kökenli bir etik (ahlaki) düzlemde olup biterler. Bu ilişkinin önemli görünümlerinden birisi dinin ekonomi için bir tutum ahlakı oluşmasına katkısıdır. Esasen dinin her türlü eylemi motive eden bir yönlendiriciliği vardır. Ekonomiyi öncelikle ilgilendiren dini motivasyonların başında tutum ahlakı gelmektedir. Belirtildiği üzere tutum ekonominin temel özelliklerinden birisidir. Dinin ekonomik tüketim kalıpları üzerinde de önemli bir etkisi vardır. Dünden bugüne insanlar hemen her şeyi her yerde tüketmemektedirler. Daha sade bir anlatımla insan eline geçen her şeyi yiyip içmemekte, inandığı belli ilkeleri göz önünde bulundurmaktadır. Şüphesiz din, ekonominin dağıtım ve paylaşma alanında da önemli bir etkiye sahiptir. Öyle ki yüksek tipli dinlerin hemen hepsinde, oranları farklı olmakla birlikte
din mensubunun elindeki mali imkânlardan bir kısmını ihtiyaç sahiplerine vermesi bir ibadet olarak emredilmektedir.


#79

SORU:

Ekonominin din üzerindeki etkisi nasıldır?


CEVAP:

Dinin ekonomi üzerinde bir etkisi olduğu gibi ekonominin de din üzerinde bir etkisi vardır. Yüksek tipli dinlerde bile, dinin geldiği toplumun ekonomik şartları, emredilen ahlak yasalarında kendini göstermiştir. Tarım ve hayvancılık la geçinen toplumlarda toprak işlemenin önemi ve hayvan sevgisi vurgulanmış;
Yahudilikte göçebe dönemlerinde gelen buyruklarla yerleşik hayata intibak eden buyruklar farklı olmuştur. Yağmur duasından hasat törenlerine kadar ekonomiye yönelik pek çok eylem bir dinî ayin olarak yerine getirilegelmiştir.


#80

SORU:

Siyaset kelimesinin kökeni nedir?


CEVAP:

Kurumun adı olarak kullanılan “siyaset”, Arapça kökenli bir kelimedir ve sözlük karşılığı eğitmek, yetiştirmek, düzenlemek anlamlarına gelir. Eski dilde terim olarak buradan geliştirilmiş şekliyle “yönetme bilgisi ve tekniği” anlamında kullanılagelmiştir. Sözcüğün Batı dillerindeki karşılığı politikadır ve Grekçe şehir yönetimi, kamu düzeni anlamlarına gelen “police”den türetilmiştir


#81

SORU:

Weber siyaseti nasıl tanımlamaktadır?


CEVAP:

Modern siyaset sosyolojisinin kurucusu sayılan Weber siyaseti, araç olarak nitelediği iktidar ekseninde tanımlar. Buradaki güç/iktidar, gerektiğinde kullanılabilecek fiziki bir yönü bulunsa bile sosyal bir güçtür. Söz konusu güç toplumun merkezi yapılanması, dolayısıyla da bir eşitsizlik temeli üstüne oturmuş sosyal bir güçtür ve bireylerin ellerindeki kudretin birleştirilmesiyle elde edilmiştir. Onun içindir ki iktidar, bir bireyin veya toplumsal kümenin, gerekirse bazılarının çıkarlarına ve hatta muhalefetine karşı bir eylem sürecini izleme yetisidir.


#82

SORU:

Din ve siyaset ilişkisi nasıldır?


CEVAP:

Din ve siyaset işlevsel olarak insanlığın birbirinden ayrılamaz iki temel kurumudur. Bu kurumların temel nitelikleri hep birini diğerine yönlendirmiş, onları kopmaz bir ilişki içinde tutmuştur. Dinin temel işlevinin “meşruiyet”, siyasetin temel işlevinin ise “güç” olduğu göz önüne getirilirse bu iki kurum arasındaki ilişkiyi anlamada zorlanmayız. Her iki kurum da diğerinin işlevine bir eğilim duymaktadır. Daha sade bir anlatımla dini çevreler, en azından bu dünyada daha rahat hareket edebilme bakımından güçten bir pay almak için siyasete, siyaset ise kendisi için mutlak ihtiyaç duyduğu meşruiyeti elde edebilmek için dine yönelmiş ve böylece arada zorunlu bir ilişki doğmuştur. Ancak dinin siyasetle ilişkisi sırf egemenlik paylaşımı değildir. Hemen her türlü beşerî eylemde olduğu gibi meşruiyet sağlayıcı olmak, dünden bugüne dinin siyaset üzerinde önemli bir etkinlik alanı olmuştur. Esasen tarihsel çizgi din ve siyasetin ayırımı değil, çoğu kere iş birliği olarak süregelmiştir. Günümüzde din ve siyaset ilişkisinin en önemli görünümlerinden birisi siyasetin dinî kesimlere, dinî grupların ise siyasete yakın duruşu ile gerçekleşmektedir. Özellikle seçim olgusu bu ilişkiyi gerekli ve hatta bazı durumlarda zorunlu hâle getirmektedir.


#83

SORU:

Eğitim nedir?


CEVAP:

Eğitim, temel kurumlardan biridir ve genel olarak bireyin yaşadığı toplumda yeteneğini, tutumlarını ve olumlu değerdeki davranış biçimlerini geliştirdiği süreçler toplamıdır. Bir başka deyişle eğitim “gayriresmî olarak evde ve genel kültür olarak çevrede, resmî olarak da toplumun karmaşık eğitimsel düzenlemelerinde gerçekleştirilen sistemli bir sosyalizasyon sürecidir. Eğitim, bir olgu olarak daha genel ve kapsayıcı bir biçimde “ebeveyn, hoca ve ustaların, çocukları sosyal hayata hazırlamak için yaptıkları, sosyal içerikli planlı bilinçli faaliyetler” şeklinde tanımlanabilir


#84

SORU:

Eğitim olgusunun temel özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Eğitimin üç temel özelliği vardır. Bunlar:

A-Eğiten ve eğitilen ayrımı. Yani burada bir sosyal hayata hazırlayan yetişkinler, bir de hazırlanan genç nesil vardır ve birincilerin ikinciler üzerinde bir etkisi söz konusudur. Bir başka deyişle eğitim, genç neslin, yeterli olmadığı ve kendilerine, olumlu olduğu düşünülen bir etkinin yapılması gerektiği, ön görüşüne dayanır.

B-Eğitimin ikinci özelliği planlı ve bilinçli olmasıdır. Bu özellik, eğitimi, benzer süreçlerden ve özellikle genel anlamdaki sosyalizasyon ve kültürlemeden ayırır. Sosyal antropologlara göre kültürleme, bireyin, doğumundan ölümüne kadar, toplumun istek ve beklentilerine uyacak şekilde, planlı-plansız, bilinçli olarak ya da olmayarak kendi kültüründen etkilenmesi ve bir değişime uğraması durumudur Eğitim bu sürecin planlı ve bilinçli olan kısmının adıdır. Yani eğitim, kültürleme veya sosyalizasyondan, veren açısından planlı, alan açısından bilinçli iradeli olmakla ayrılır.

C-Eğitimin üçüncü özelliği “toplumsal” oluşudur. Tüm kurumlar gibi eğitim de bir toplumsal zemin üzerine oturur, onun eğilim ve beklentilerine göre işler. Öyle ki en bireysel gözüken yetişme-yetiştirme ilişkisinin gerisinde toplumsal istek ve beklentiler vardır.


#85

SORU:

Eğitim ve din ilişkisi nasıldır?


CEVAP:

Şüphesiz burada da karşılıklı bir ilişki söz konusudur. Din eğitimi, eğitim dini etkileyegelmiştir. Bu çerçevede bir temel kurum olarak din, diğer kurumların düzen, meşruiyet ve sürekliliğine katkıda bulunduğu gibi eğitim ile de yakından ilgilenmiştir. Büyük bir ihtimalle ilk formel eğitim, din kurumu tarafından gerçekleştirilmiştir. Yüzyıllar boyu toplumlar din tarafından eğitilip olgunlaştırılmışlardır. Eğitim dinin doğasında vardır. Özellikle yüksek tipli dinlerin en önemli olgu larından birisi olan vahy bir bilgilendirme ve davranış kazandırma sürecidir. Dinin önemli konularından birisinin insana ahlaki davranışlar kazandırma, bunun da sonuç olarak bir eğitme işi olduğu göz önüne getirilirse dinin
eğitim üzerindeki etkinliği görülmüş olur. Şüphesiz kurumsallaşmış bir eğitimin de din üzerinde önemli bir etkisi varolagelmiştir. Dinin sistemli bir biçimde öğretilmesi eğitime bağlıdır. Bu etki bazen
kendini daha ileri boyutlarda da göstermiş, belli eğitim yapılanmaları zaman için de kendine has bir din anlayışını doğurmuştur.