FOTOĞRAF KÜLTÜRÜ Dersi AYGIT VE GÖRME DÜZENİ soru cevapları:

Toplam 35 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Karanlık kutunun hangi sanatçılar tarafından kullanıldığını anlatınız.


CEVAP: Üç boyutlu nesnelerin, bu şekilde yüzey üzerinde iki boyutlu olarak ortaya çıkartılması en çok da ressamların ilgisini çekmiştir. Bu yönüyle bakıldığında, karanlık kutu iyi ve kolay kullanılan bir kopyalama aygıtıdır. Bu anlamda en ünlü ressam Hollandalı Johannes Vermeer (1632-1675) olmuştur. Onun başyapıt niteliğini taşıyan birçok eserinin karanlık kutu yoluyla Vermeer tarafından üretildiği konusunda hem fikir olmasını sağlayacak bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Bu bağlamda peşine düşülmesi gereken konu, bir ressamın karanlık kutu yoluyla kopyacılık yapması değildir. Ressamların çıplak gözle görme yerine optik yoluyla gördüklerini resmetmeye yönelmeleri, ressamlar açısından yeni bir görme durumudur. Resmeden kişi açısından bakıldığında, çıplak gözle gördüğü dış dünya, karanlık kutunun içinde ikiboyutlu bir görüntü olarak oluşur. Bu iki boyutlu dünya, dış dünyanın bütün fiziksel öğeleriyle birlikte hareketi de içerir. Yeşil ağaçlar, akan ırmak, yürüyen insanlar fiziksel gerçeklerine uygun olarak karanlık kutu içinde görüntü olarak oluşması, kuşkusuz dönemin insanlarını etkilemiştir. Bütün bu sürecin bir temel belirleyicisi de karanlık kutunun çıplak gözle görülen fiziksel gerçeği yatay-dikey belli bir çerçeve içinde sınırlandırarak üretmesidir. Bu önemli durumdur. İnsanoğlu bunu ilk kez, bu aygıt yoluyla toplumsal yaşam içine sokmuştur. Karanlık kutu, insanların çıplak gözle gördüğü geniş alan içinde yatay-dikey olarak belirlediği yani sınırlandırdığı çerçevenin yüzey üzerinde görüntü olarak ortaya çıkartması, görme açısından da yeni bir durumdur. Fiziksel gerçeklerin bu şekilde yüzey üzerinde sunulmasını İtalyan düşünür, Giovanni Batista Delta Porta (1535?-1615) ünlü eseri olan Doğa Büyüsü (1558; Magia Naturalis) adlı çalışmasında ele almıştır. Resim yapmak isteyenlere karanlık kutuyu bir aygıt olarak önermiştir. Karanlık kutunun verdiği görüntünün konturlarını kalemle çizin ve daha sonra da boyayın demeye getirmiştir.

#2

SORU: İnsan gözü ve karanlık kutunun Descartes tarafından nasıl karşılaştırıldığını anlatınız.


CEVAP: Descartes, insan gözünün optik çalışma sistemiyle karanlık kutu arasında deneye dayalı bir ilişki kurmuştur. İnsan gözünün doğrudan karanlık kutuya bir aygıtın elemanı gibi eklenmesi metaforu ilginçtir. Burada insanın iki göz yani iki delik yoluyla çalışan görme sisteminin bir alınarak bunun aygıt içinde yerleştirilmesi düşüncesi bir yönüyle de farklı görme sistemlerini çalıştırma çabasıdır. İnsan gözü dışardan içeriye doğru çalışır. Dış gerçeği içine alarak retina üzerinde yeniden üretir. Karanlık kutu da aynı sisteme göre çalışır.

#3

SORU: Görüntü Boyutu nedir? Anlatınız


CEVAP: İnsan gözünün önüne gelen aygıtın, karanlık kutunun ürettiği görüntü, kendine özeldir. Karanlık kutunun teknik özelliği nedeniyle, görüntü ışık yoluyla üretilir. Görüntü, ışık yoluyla elde edilen bir tür resimdir. Görüntü, özünde bizim çevremizde yaşadığımız dünyanın ürünüdür. Örneğin; ağaçlarla süslü küçük bir yol ve tek başına yürüyen bir kişi. Güneş ışığı ağaçların arasından süzülerek bu kişiyi aydınlatmaktadır. Bu fiziksel durumu optik yoluyla, görüntü olarak oluşturalım. Öncelikle yapılan iş, bu durumun fiziksel bir gerçekliği olarak yüzey üzerine zaptedilmesidir. Bu şekilde, görüntü yoluyla bir yeniden üretim söz konusudur. Belirtilmesi gereken önemli nokta şudur: Bir fiziksel durum, görüntü olarak ortaya çıkmasıyla birlikte, birden çok anlamı içermeye başlar. Karşımızdaki fiziksel gerçek, içinde bulunduğu fizik gerçeklikle birlikte başka anlamları da bize açıklamaya başlar.

#4

SORU: Karanlık kutuda gerçekliği anlatınız.


CEVAP: Karanlık kutunun ürettiği görüntü, fiziksel gerçekliğin yüzey üzerinde yeniden üretimidir. Bunun anlamı şudur: Daha ilk günlerinden itibaren karanlık kutuyu kullanan kişi, konunun önüne bu aygıtı koymuş ve aygıt yoluyla görmeye başlamıştır. Bunu yaparken konuyu bir fiziksel gerçek olarak düşünürsek, bu gerçeklik yüzey üzerinde görüntü olarak yeniden üretilmiştir. Demek ki, karşımızdaki bir ağacın tuval üzerinden elle yapılmış olan resmi ile karanlık kutu yoluyla elde edilen görüntüsü farklı gerçeklik durumunu ifade eder. Eğer bir gerçeklik durumu var ise bu, optik yoluyla ortaya çıkartılan bir şeydir. Karanlık kutunun ve optiğin olanak ve sınırları gerçekliği belirleyen temel öğe haline gelmiştir. Örneğin karanlık kutunun boyutu yani deliğin bulunduğu yüzey ile görüntü yüzeyi arasındaki uzaklık değiştiğinde elde edilen görüntü değişir. Bu şekilde üretilen gerçeklikte değişir. Demek ki bu bağlamda, bu yeni görme düzeninde, elde edilen görüntü yoluyla gerçekliğin farklılaşması mümkündür. Akla şu basit soru gelir: Karanlık kutunun boyutunu küçültmek ya da büyütmek, deliğin çapını daraltmak ya da genişletmek, kullanılan optiğin odak uzaklığını değiştirmek vb. teknik düzenlemeler gerçekliğin görüntüde değişmesine neden olur mu? Tabii ki olur. Peki bu iyi ya da kötü bir durum mudur? Gerçekliğin bir aygıt yoluyla üretilmesi, aygıtı belirleyici hale getirmiştir, ancak insanın aygıtı kullanan olduğu unutulmaması gereken önemli bir durumdur. Bizim konumuz açısından aygıt, karanlık kutudur ve kendine özel bir işleyiş sistemine sahiptir. Bu teknik işleyiş süreci sonucunda, gerçeği görüntü olarak oluşturur. Farklı aygıtlarda bu işleyiş sistemi farklılaştığında, gerçeğin ortaya çıkması da farklılaşacaktır. Karanlık kutu, 1950’li yılların bir fotoğraf makinesi, 2000’li yılların bir sayısal fotoğraf makinesi ve 2014 yılına ait bir cep telefonunun fotoğraf makinesi. Bunlar optik yoluyla aynı gelenekten gelen üretilen dört farklı aygıttır. Bu aygıtları gerçeği farklılaştırma açısından düşünelim. Karşımızda duran bir fiziksel gerçeği bu dört aygıtla ayrı ayrı görüntüledikten sonra bu görüntüleri yan yana koyalım. Bu dört görüntü de aynı fiziksel gerçeğe aittir, ancak aygıtların görüntü oluşturma süreçleri birbirinden çok farklı olduğundan, gerçeğin ortaya çıkmasında da bazı farklılıklar olacaktır.

#5

SORU: Descartes’ in Karanlık Kutu ve İnsan gözü hakkındaki düşüncelerini yazınız.


CEVAP: Karanlık kutuyu insan gözüyle ilişkilendiren René Descartes (1596-1650) insan gözüyle bu aygıt arasındaki ilişkiyi araştırmıştır. Bir anlamda, insan gözünün karşısına yine bir görme düzeni oluşturan aygıtı, incelemiştir. Descartes, La dioptrique (1637) adlı eserinde bu karşılaştırma üzerine şöyle demiştir. Bir odanın tek delik dışında tamamen karartıldığı varsayın, camdan bir mercek bu deliğin önüne yerleştirilirken beyaz bir bez arada belirli bir uzaklı kalacak biçimde bu merceğin arkasında gerilir ve böylece dışarıdaki nesnelerden gelen ışık, bez üstünde imgeler oluşturur. Bu odanın gözü, deliğin göz bebeğini, merceğin ise göz merceğini temsil ettiği söylenir.

#6

SORU: Optik Yoluyla kavramını açıklayınız?


CEVAP: Yeni görme düzeni, fotoğrafla birlikte yani optik yoluyla yüzey üzerine resmetmenin aygıtlarıyla XIX. yüzyıldan başlayarak yaygınlaşmıştır. Bu şekilde önceki dönemlerin hakim anlayışı olan çıplak gözle görme düzeni yerini optik yoluyla görmeye terk etmeye başlamıştır. Bu tarihsel süreç içinde belirgin olan birçok ögeden söz etmek gerekir, ancak üzerinde durulması gereken temel olgu optik yoluyla kavramı içinde yer alır. Optik yoluyla denildiğinde, optik aygıtlardan söz edilmiş olur. İşte bu nedenle, bu tarihsel süreci anlayabilmek için belirleyici olan bazı optik aygıtları önemle incelemek gerekir.

#7

SORU: Işığı Toplayan Kutunun Tarihi Sürecini anlatınız?


CEVAP: İçine ışık sızdırmayan dört tarafı kapalı bir kutu. Bu kutunun bir yüzündeki deliğin, üzerine gelen ışığı toplayarak içine aldığı kutunun içinde, deliğin tam karşısında görüntü oluşturduğu bir yüzey. Bu basit aygıt İ.Ö.V. yüzyılda Çinli bilim adamı Mo Ti den (İ.Ö 470- 391) den beri bilinmektedir. X.yy sonu XI.yy başında arap bilim adamı İbnü’l Heysem ise ışığı toplayarak görüntü üreten bu aygıtın çalışma sistemini ilk olarak açıklamıştır ve aygıtı uygulamalı bir deneyde kullanmıştır. Öte yandan Öklit (İ:Ö 365-300) Aristoteles (İ.Ö 384-322) ve daha Roger Bacon(1220-1292), R. Gemma Frisius (1508-1555), Leonarda da vinci (1452-1519) gibi bilim adamları ve sanatçılar bu aygıttan söz etmişlerdir.

#8

SORU: Yeni görme düzeninden bahsediniz.


CEVAP: Yeni görme düzeni daha ilk günden, karanlık kutuyla birlikte teknolojiyi belirleyici kılmıştır. Görme, görme kültürü, görme düzeni diye konulardan söz ediyorsak, göz ve retinayı belirleyici yere koymak durumundayızdır. Yeni görme düzeninde belirleyici olan karanlık kutu (camera obscura) kendi döneminde olduğu gibi görüntü yoluyla, oluşturduğu etkiyi yüzyıllar boyu sürdürmüştür.

#9

SORU: Lovke: Karanlık Kutu ve Hükmedici Konum hakkındaki düşüncelerini yazınız.


CEVAP: Karanlık kutuyla ilgili yaygın olarak bilinen bir metafor da John Locke (1632-1704) tarafından yapılmıştır. Locke ünlü İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme (1690; An Essay Concerning Human Understanding, adlı eserinde, insan bilgisinin alanlarını ve bilginin ulaşabildiği derinlikleri araştırırken, ikinci kitabın XI. bölümünde insan zihninin ayırt etme ve bunları seçme yetisi üzerinde durur. Zihnimizin bu işlemini açıklarken karanlık kutu metaforunu kullanır. Bilginin anlama yetisine ulaşmasını sağlayan biricik geçitlerin iç ve dış duyular olduğunu görüyorum. Fark edebildiğim kadarıyla yalnızca bunlar dar ışığın karanlık bir odaya girmesine izin veren.. tek bir delik dışında hiçbir yerden ışık almayan bir odacıktan pek farklı değildir; bu karanlık odaya giren resimlerin binada kalmaları ve gerektiğinde bulunabilmeleri için belirli bir düzende yerleştirilmeleri söz konusu olsa, bu oda insanın yetisine fazlasıyla benzemiş olurdu.

#10

SORU: Marx ve Engels: Karanlık Kutu ve Ters Çevirme hakkındaki düşüncelerini yazınız.


CEVAP: Karanlık kutuyla ilgili ünlü bir metafor da Karl Marx (1818-1883) ve Friedrich Engels’e (1820-1895) aittir. Alman İdeolojisi (1845-46 [1932]; Die deutsche Ideologie) eserlerinde, materyalist tarih anlayışının özü toplumsal varlık ve toplumsal bilinç konusunu açıklarken, karanlık kutuyu bir metafor olarak kullanırlar. İnsanların anlayışları, düşünceleri karşılıklı zihinsel ilişkileri, onların maddi davranışlarının dolaysız ürünü olarak ortaya çıkar.(8) Bu noktada yapılan vurgulama; insanların anlayışları, düşünceleri ve üretici güçleri sınırları içindedir. Marx ve Engels bu durumu bir tersine çevirme işlemi olarak görür ve bu durumu açıklamak için, toplumsal yaşam içinde insanın durumuyla karanlık kutunun görüntü oluşturma sistemini karşılaştırarak çıkarımda bulunurlar. Karanlık kutuyla ilgili bu metaforları şöyledir: İnsanlar sahip oldukları ilişkiler tüm ideolojilerinde sanki camera obcura’daymış gibi baş aşağı çevrilmiş bir biçimde görünüyorsa, nesnelerin gözün ağtabakası üzerinde ters durmalarının onların dolaysız fiziksel yaşam süreçlerinin yansıması olması gibi , bu olgu da, insanların tarihsel yaşam süreçlerine aynı şeyin olmasından ileri gelmektedir.

#11

SORU: Nietzche: Karanlık Kutu ve Bilincin Odası hakkındaki düşüncelerini yazınız.


CEVAP: Karanlık kutu metaforunu Friedrich Nietzsche (1844-1900) birçok kere kullanmıştır. Karanlık kutunun içine ışık sızdırmayan dört tarafı kapalı odası, hiyerarşi içinde bir güç sistemine işaret eder. Nietzsche bu metaforu kullanır. Karanlık kutu metaforunun Nietzsche’nin diğer metaforlarından ayırmanın doğru olmadığı söylenir. Düşünürün metaforlarında öğretici yanı görmek güçtür. Bunun nedeni ise Nietzsche’nin kullandığı metaforlarda gerçek anlamla yan anlam arasında net bir açıklık ortaya koymamasından kaynaklanır. Nietzsche için metaforlar öğretici değil, daha çok sistematiktir. Ayrıca onun karanlık kutu metaforunu genellediği vurgulanır. Karanlık kutunun, karanlığını kullanırken Nietzsche’de bir aydınlığa özlem duyma yoktur. Onun karanlık kutu genellemesi; sanat-bilim, bilinçdışı-bilinç, karanlıkaydınlık karşıtlığını ortadan kaldırmaya yöneliktir. Çünkü her biri kendi karanlık odasında aynı eylemi gerçekleştirmektedir. Her şey karanlıkta ise ortada olan hiçbir şey yoktur. Bu şekilde Nietzsche ikili karşıtlıklar içinde, kendi düşünce sistemine göre, bir tersine çevirme işlemi yapar. Nietzsche’nin karanlık kutu metaforu, eski bir yöntemi yeni bir durumu açıklamak şeklinde değerlendirilir. Felsefede eski bir kavrama yeni bir anlam kazandırmak olarak da adlandırılır. Nietzsche, Putların Alacakaranlığı (1888; Götzen-Dämmerung) adlı eserinde şöyle der: Psikologlar için ahlak. Psikolojinin gizli yollarına girmeye gerek yok. Sadece gözlem yapmak için gözlem yapılmaz. Bu yanlış bir bakış açısı sağlar, şaşılığa zoraki ve abartılı olmaya neden olur. Deneyim yapmayı arzulayarak deneyim yapmak başarılı olmaz. Deneyimi yasarken kişi kendini gözlemlememelidir, yoksa göz “seytani göz”e dönüşür. Psikolog olarak doğmuş bir kişi sezgisel olarak kendisini sırf görmek için görmeden olarak korur. Bu durum ressam olmak için doğmuş kişi içinde geçerlidir. Ressam “doğadan” çalışmaz, deneyimlenmişi değiştirmek ve durumu doğayı ifade etmek için sezgilerini karanlık kutusuna bırakır. Sanatsal olarak bakıldığında doğa bir model değildir. Çünkü abartır bozar ve boşluklar bırakır. Doğa bir şanstır. Bana göre doğadan çalışmak kötüye işarettir: sunumu, zayıflığı ve kaderciliği açığa çıkartır. Küçük ayrıntıları kaplayan toz bulutu, bütünlüklü bir sanatçı için değersizdir.

#12

SORU: Karanlık Kutunun Ürettiği görüntüde gerçeklik nasıl oluşur?


CEVAP: Karanlık kutunun ürettiği örüntü, fiziksel gerçekliğin yüzey üzerinde yeniden üretimidir. Bunun anlamı şudur: Daha ilk günlerinden itibaren karanlık kutuyu kullanan kişi, konunun önüne bu aygıtı koymuş ve aygıt yoluyla görmeye başlamıştır. Bunu yaparken konuyu bir fiziksel gerçek olarak düşünürsek, bu gerçeklik yüzey üzerinde görüntü olarak yeniden üretilmiştir. Demek ki, karşımızdaki bir ağacın tuval üzerinden elle yapılmış olan resmi ile karanlık kutu yoluyla elde edilen görüntüsü farklı gerçeklik durumunu ifade eder. Eğer bir gerçeklik durumu var ise bu, optik yoluyla ortaya çıkartılan bir şeydir. Karanlık kutunun ve optiğin olanak ve sınırları gerçekliği belirleyen temel öğe haline gelmiştir. Örneğin karanlık kutunun boyutu yan deliğin bulunduğu yüzeyle görüntü yüzey arasındak uzaklık değiştiğinde elde edilen görüntü değişir. Bu şekilde üretilen gerçeklikte değişir. Demek ki bu bağlamda, bu yeni görme düzeninde, elde edilen görüntü yoluyla gerçekliğin farklılaşması mümkündür.

#13

SORU: Yeniden Üretimin tarihi sürecini anlatınız.


CEVAP: İnsanoğlu tarihsel olarak tek olan bir şeyi değerli kavramıyla özleştirmiştir. Tek olan birşey, her zaman kendine özgü bir değere sahip olmuştur. Bu nedenle de, üretilen bir şeyin tek olması ona, özel ve ayrıcalıklı bir durum kazandırmıştır. Tabik üretilen bir şeyin niteliğ de önemlidir; ancak tek olması ve ikinci bir kopyasının üretilmemiş olması kendine özeldir. Sanatın ortamındaki çalışmalarda da bir eserin tek olması, o esere en belirgin değer kazandırmıştır. Tarih boyunca insanlar böyle tek olan eserler görmek, ona sahip olabilmek için çaba içinde olmuştur. Bu anlamda, kopya yani aynı eserden birden çok üretmek bir şey, övünülecek bir şey olarak görülmemiştir. Tarihsel olarak bakıldığında, bir insan tarafından üretilmiş olan her hangi bir şey, bir başkası tarafından kopyalanmıştır. Aynı şeyin bir benzerini üretilerek, ilk üretilmiş olan şeyin çoğaltılması yapılmıştır. Yapılmış olandan hareket ederek yeniden üretim yapmak yani kopyasını yaparak aslını çoğaltmak, toplumsal yaşam içinde yer alan bir olgudur. Öte yandan insanın çıplak gözle gördüğünü resmetmesi ve bunun çoğaltılarak yaygınlaştırılması yani yeniden üretmesi farklı bir konudur. Çıplak gözle görme düzen içinde yüzey üzerine yapılan bir resim le karanlık kutu yoluyla yapılan, bu farklı durumu açıklar. Çıplak gözle yapılan tek olmasına karşın, karanlık kutu yoluyla yapılan şeyin yeniden üretilmesidir. Bir şeyin yeniden üretmek demek aynı zamanda tek olan bir şeyi çoğaltmak demektir. Karanlık kutu ve onu izleyen aygıtların hepsini teknik süreç yeniden üretmenin başarısı üzerine yapılandırılmıştır. Yeni den üretim, yeni görme düzeninin belirleyici bir öğesidir. Karanlık kutu birçok kişi tarafından, tek olan bir çok olan şeyin yegane düşmanı olarak görülmüştür. Buna rağmen, aygıt ya da optik yoluyla resmetmek gelişmiştir. Bunun belki de en önemli nedeni, yeni den üretim yoluyla geniş kitlelere ulaşmaktır. Optik yoluyla resmetmek çıplak gözle resmetmeye göre çok daha geniş kitlelere kolaylıkla ulaşmayı sağlamıştır. Bu konu temel bir tartışmayı gündeme getirmiştir. Yeniden üreterek çoğaltmak nicel öne çıkartırken öteyandan da çok olan bir şeyin değersizliği gibi nitelik sorununu ortaya çıkarmıştır. Özellikle fotoğrafla birlikte, yeni görme düzen bu konu bağlamında çok tartışılmıştır.

#14

SORU: Karanlık kutu ile beraber gelen yenilik nedir?


CEVAP: Karanlık kutuyla beraber yeni bir görme düzeni hayatımıza girmiştir. Bu süreç şu şekilde ilerlemiştir. Yeni görme düzeni, fotoğrafla birlikte yani optik yoluyla yüzey üzerine resmetmenin aygıtlarıyla XIX. yüzyıldan başlayarak yaygınlaşmıştır. Bu şekilde önceki dönemlerin hakim anlayışı olan çıplak gözle görme düzeni yerini optik yoluyla görmeye terk etmeye başlamıştır. Bu tarihsel süreç içinde belirgin olan birçok ögeden söz etmek gerekir, ancak üzerinde durulması gereken temel olgu optik yoluyla kavramı içinde yer alır. Optik yoluyla denildiğinde, optik aygıtlardan söz edilmiş olur. İşte bu nedenle, bu tarihsel süreci anlayabilmek için belirleyici olan bazı optik aygıtları önemle incelemek gerekir.

#15

SORU: Karanlık kutu ya da aygıt yoluyla yüzey üzerine fiziksel gerçekliği kaydetme işlemi ile ilgili ifadeleri sırasıyla yazınız.


CEVAP: Karanlık kutunun ürettiği görüntü, fiziksel gerçekliği yüzey üzerinde yeniden üretimidir. Fiziksel gerçeği yüzey üzerine aygıt kaydeder ancak bunu yönlendiren aygıtı kullanan kişidir. Optik yoluyla varlıkların fiziksel gerçek olarak durumları yüzey üzerinde ortaya çıkartılması bir tür gerçekliğin zaptedilmesidir.

#16

SORU:

Görmeyle İlgili konular kaç dönemde incelenir?


CEVAP:

Fotoğrafın atası kabul edilen karanlık kutu (camera obscura)   bir öneme sahiptir. Görmeyle İlgili konuları, karanlık kutudan önce ve sonra olmak üzere iki belirleyici döneme ayırabiliriz. Başka bir deyişle, karanlık kutuyla birlikte yeni görme düzeni ortaya çıkmıştır. Yeni görme düzeni, karanlık kutuyla başlayarak günümüzün yeni medya araçlarına kadar ulaşan dönemi içine alır.


#17

SORU:

Geçmişten günümüze yeni görme düzeni nasıl gelişmiştir?


CEVAP:

Geçmişten günümüze Yeni görme düzeni, karanlık kutuyla başlayarak günümüzün yeni medya araçlarına kadar ulaşan dönemi içine alır. XXI. yüzyılın sunduğu teknolojilerle ortaya çıkan gelişmeler, fotoğrafı da kökten değiştirmiştir. Bunun sonucu olarak üretilen görüntüler, yaşamın her alanında karsımıza çıkan görme anlayışının nedenidir. Sadece fotoğraf açısından bakıldığında, değişen teknoloji fotoğrafının görme biçimini de değiştirmiştir. Örneğin, 1980’li yılların sonuna kadar fotoğraf alanında filme dayalı bir teknoloji kullanıldı. Daha sonra ise önce elektronik ve sayısal teknolojilere geçildi. 2000’li yıllarda yani remediation döneminde ise fotoğraf da birçok farklı araçla birleşti. Bütün bu gelişmeler, görmeyi de etkilemiştir. Yeni görme düzeni, karanlık kutuyla başlayarak günümüzün yeni medya araçlarına kadar ulasan dönemi içine alır.


#18

SORU:

İnsanın çıplak gözleri yoluyla oluşturduğu görme düzeninden başka yeni bir görme düzeni ne ile başlar?


CEVAP:

İnsanın çıplak gözleri yoluyla oluşturduğu görme düzeninden bir tür uzaklaşma olmuştur. Bu süreç ne zaman ve hangi olaylar nedeniyle başlamıştır. Böylesi önemli bir dönüşümü, tarihin hangi döneminden başlayarak açıklamak gerekir? Bu konuyu, optik yoluyla yüzey üzerinde görüntü elde etmeyle birlikte değerlendirmek gerekir. Optik yoluyla yüzey üzerinde görüntü elde etmenin ortaya çıkardığı durum, yeni bir görme düzeninin en belirgin tarihsel aşamasıdır.


#19

SORU:

Yeni görme düzeni hangi yüzyıldan başlayarak yaygınlaşmıştır.


CEVAP:

Yeni görme düzeni fotoğrafla birlikte yani optik yoluyla yüzey üzerine resmetmenin aygıtlarıyla XIX. yüzyıldan başlayarak yaygınlaşmıştır. Bu şekilde önceki dönemlerin hakim anlayışı olan çıplak gözle görme düzeni yerini optik yoluyla görmeye terk etmeye başlamıştır.


#20

SORU:

Yeni görme düzenini oluşturan aygıt nedir?


CEVAP:

Yeni görme düzenini oluşturan aygıt, karanlık kutu, Latince deyisiyle camera obscura’dır. Karanlık kutu, tarihsel olarak bir dönüşümü gösterirken, sadece teknolojik olarak değil aynı zamanda sosyo-kültürel olarak da etkiler ortaya çıkartmıştır. Hatta karanlık kutu, düşünce sistemlerini bile etkilemiştir. Karanlık kutuyla birlikte, özellikle, XIX. Yüzyılda başlayan yaygın kullanımla ortaya çıkan yeni görme düzeni modern bir durumu ifade eder. Bu yeni görme düzeniyle ilgili olarak 1800’lü yılların ilk çeyreğinden itibaren fotoğrafın belirleyiciliği söz konusudur.


#21

SORU:

Fotoğraf yeni görme düzenini başlangıç noktasını oluşturabilir mi?


CEVAP:

Fotoğraf ne teknik ne de, içerik olarak bu yeni görme düzeninin başlangıç noktasını oluşturmaz. Fotoğraf daha ortada yok iken karanlık kutu, bu yeni görme düzenini hazırlamıştır. Fotoğrafın bulunuşu sürecinde iki temel belirleyici olgu söz konusudur. Bunlardan ilki optik yoluyla yüzey üzerinde görüntünün elde edilmesidir. İkincisi ise yüzey üzerinde elde edilen bu görüntünün ışığa duyarlı bir yüzey üzerine kaydedilmesidir. İlk aşamadaki gelişmeler yani optik yoluyla yüzey üzerine görüntünün elde edilmesi, sözünü ettiğimiz yeni görme düzeniyle ilgili fotoğraf öncesindeki gelişmeleri içine alır.


#22

SORU:

Işığı Toplayan Kutu ne zamandan beri bilinmektedir?


CEVAP:

İçine ışık sızdırmayan dört tarafı kapalı bir kutu. Bu kutunun bir yüzündeki deliğin, üzerine gelen ışığı toplayarak içine aldığı ve kutunun içinde, deliğin tam karşısında görüntü oluşturduğu bir yüzey. Bu basit aygıt, IÖ V. yüzyılda Çinli bilim adamı Mo Ti’den (IÖ 470-391) beri bilinmektedir.


#23

SORU:

Işığı Toplayan Kutu kimler tarafından bilinmektedir?


CEVAP:

yüzyılın sonu XI. yüzyılın basında Arap bilim adamı Ibnü’l Heysem (935-1039/40) İse ışığı toplayarak görüntü üreten bu aygıtın çalışma sistemini İlk olarak açıklamış ve aygıtı uygulamalı bir deneyde kullanmıştır. Öte yandan Öklit (IÖ 365-300), Aristoteles (IÖ 384-322) ve daha sonra Roger Bacon (1220-1292), R. Gemma Frisius (1508-1555), Leonardo da Vinci (1452-1519) gibi bilim adamları ve sanatçılar bu aygıttan söz etmişlerdir. Bir başka deyişle, görmeyle ilgili olarak karanlık kutu üzerinde durmuşlardır.


#24

SORU:

Ibnü’l-Heysem’in karanlık kutunun çalışma sistemini açıklayınız?


CEVAP:

Işıkların ve renklerin havada ya da benzeri saydam nesnelerde karışmadığı açıktır. Işıkların karanlık bir mekana geçip, oradaki bir perde üzerine düştüğü bir aralığın (deliğin) önünde farklı uzaklıkta ve şekilde yerleştirilmiş çok sayıda mumun ışığı, mumların konumuna göre farklı şekilde bu perde üzerinde ortaya çıkarlar. Aralıkta doğrusal bir çizgi boyunda her bir mumun görüntüsü perdede tersi bir konumda ortaya çıkar. Eğer mumlardan biri örtülürse, yalnızca o mumun görüntüsü ortadan kalkar; örtü kaldırılırsa, ışık geri gelir. Ibnü’l-Heysem bu açıklamalarında karanlık kutunun çalışma sistemini belirlemiştir. Öte yandan bu durum, ışık yoluyla yüzey üzerinde fiziksel bir gerçeğin görüntü olarak ortaya çıkmasının açıklamasıdır. Bir başka deyişle ise çıplak gözle görmenin dışında aygıt yoluyla görmenin ilk bilimsel açıklamasını yapmıştır.


#25

SORU:

Leonardo da Vinci (1452-1519) karanlık kutuyla nasıl çalışmıştır?


CEVAP:

Neredeyse 400 yıl sonra 1490 yılında Leonardo da Vinci (1452-1519) insan gözünün nasıl çalıştığını anlamaya çalışırken, karanlık kutuyla çalışmıştır. Leonardo, aydınlatılmış bir nesneden yansıyan ışık, karanlık bir odanın duvarındaki delikten içeri girdiğinde, nesnenin görüntüsünün odanın içinde deliğe yakın bir yere konulacak olan beyaz kâğıt üzerinde görülebileceğini belirtir. Ibnü’l-Heysem, Karanlık Kutuyla ışığın hareket halinde olduğunu belirlerken, Leonardo ise ortaya çıkan görüntünün niteliğiyle ilgilenmiştir. Bir nesnenin ışık yoluyla yüzey üzerindeki görüntüsünün nesnenin temsili olduğunu Leonardo belirlemiştir.


#26

SORU:

İtalyan düşünür, Giovanni Batista Delta Porta (1535?-1615) Karanlık kutuyu Hangi eserinde ele almıştır?


CEVAP:

Karanlık kutu, insanların çıplak gözle gördüğü geniş alan içinde yatay-dikey olarak belirlediği yani sınırlandırdığı çerçevenin yüzey üzerinde görüntü olarak ortaya çıkartması, görme açısından da yeni bir durumdur. Fiziksel gerçeklerin bu şekilde yüzey üzerinde sunulmasını İtalyan düşünür, Giovanni Batista Delta Porta (1535?-1615) ünlü eseri olan Doğa Büyüsü (1558; Magia Naturalis) adlı çalışmasında ele almıştır. Resim yapmak isteyenlere karanlık kutuyu bir aygıt olarak önermiştir. Karanlık kutunun verdiği görüntünün konturlarını kalemle çizin ve daha sonra da boyayın demeye getirmiştir. Düşünür, 1558 yılında çıplak gözle görmeye alternatifi olarak yeni bir görme durumunu vurgulamıştır.


#27

SORU:

Metafor nedir? Düşünürler, düşün sistemlerini nasıl açıklamışlardır?


CEVAP:

Karanlık kutu teknik olarak işleyen bir aygıt olmasının ötesinde toplumsal yasam içinde sosyo-kültürel öğelerle de ilişkilidir. Karanlık kutunun teknik yapısını oluşturan, içine ışık sızdırmayan kutu, delik yoluyla giren ışık, oluşan görüntü ve bu görüntünün ters, hayali olması gibi konular birçok düşünürün dikkatini çekmiştir. Düşünürler, düşün sistemlerini açıklarken karanlık kutunun bu ögelerini kullanmışlardır. Karanlık kutunun bu kullanılış sekli, metafor yani bir şeyi bir başka şeye benzeterek, karşılaştırarak açıklamaktır.


#28

SORU:

John Locke (1632-1704)’ nin karanlık kutu metaforunu açıklayınız?


CEVAP:

 Locke: Karanlık Kutu ve Hükmedici Konum Karanlık kutuyla ilgili yaygın olarak bilinen bir metafor da John Locke (1632-1704) tarafından yapılmıştır. Locke ünlü İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme (1690; An Essay Concerning Human Understanding, adlı eserinde, insan bilgisinin alanlarını ve bilginin ulaşabildiği derinlikleri araştırırken, ikinci kitabın XI. bölümünde insan zihninin ayırt etme ve bunları seçme yetisi üzerinde durur. Zihnimizin bu işlemini açıklarken karanlık kutu metaforunu kullanır.


#29

SORU:

Marx ve Engels’in Karanlık Kutu ve Ters Çevirme metaforunu açıklayınız?


CEVAP:

İnsanlar ve sahip oldukları ilişkiler tüm ideolojilerinde sanki camera obscura’daymış gibi Baş aşağı çevrilmiş bir biçimde görünüyorsa, nesnelerin gözün ağ tabakası üzerinde ters durmalarının onların dolaysız fiziksel yaşam süreçlerinin yansıması olması gibi, bu olgu da, insanların tarihsel yaşam süreçlerine aynı şeyin olmasından ileri gelmektedir.


#30

SORU:

Friedrich Nietzsche’nin (1844-1900) Karanlık kutu metaforunu açıklayınız?


CEVAP:

Karanlık kutu metaforunu Friedrich Nietzsche (1844-1900) birçok kere kullanmıştır. Karanlık kutunun içine ışık sızdırmayan dört tarafı kapalı odası, hiyerarşi içinde bir güç sistemine işaret eder. Nietzsche bu metaforu kullanır. Karanlık kutu metaforunun Nietzsche’nin diğer metaforlarından ayırmanın doğru olmadığı söylenir. Düşünürün metaforlarında öğretici yanı görmek güçtür. Bunun nedeni ise Nietzsche’nin kullandığı metaforlarda gerçek anlamla yan anlam arasında net bir açıklık ortaya koymamasından kaynaklanır. Nietzsche için metaforlar öğretici değil, daha çok sistematiktir. Ayrıca onun karanlık kutu metaforunu genellediği vurgulanır. Karanlık kutunun, karanlığını kullanırken Nietzsche’de br aydınlığa özlem duyma yoktur. Onun karanlık kutu genellemesi; sanat-bilim, bilinçdışı-bilinç, karanlık-aydınlık karşıtlığını ortadan kaldırmaya yöneliktir.


#31

SORU:

Yeni görme düzeninin içindeki temel ögeler nelerdir?


CEVAP:

Karanlık kutuyu metafor olarak kullananlar söze hep söyle başlamışlardır: Karartılmış bir oda ve bu odaya küçük bir delikten giren ışık, delikten giren ışığın kutunun içinde, beyaz bir kayıt üstüne düşen görüntüsü. Bu yapı içindeki temel ögeler şunlardır: Aygıt olarak karanlık kutu, resmedilen nesne yani aygıtın dışarısı, görüntü yani aygıtın içerisi, aygıtın görüntü üretmesini sağlayan delik, bütün bu sistemin çalışmasını sağlayan ışık ve kullanan kısa. Bu süreç kullanılarak bir konuya yönelme durumunda, yeni bir görme söz konusu olur. Çıplak gözle görmeden farklı olan bu durumun kendine özgü özellikleri vardır.


#32

SORU:

Karanlık kutu metaforunda Görüntü Boyutu nasıl açıklanmaktadır?


CEVAP:

Görüntü Boyutu insan gözünün önüne gelen aygıtın, karanlık kutunun ürettiği görüntü, kendine özeldir. Karanlık kutunun teknik özelliği nedeniyle, görüntü ışık yoluyla üretilir. Görüntü, ışık yoluyla elde edilen bir tür resimdir. Görüntü, özünde bizim çevremizde yasadığımız dünyanın ürünüdür. Örneğin; ağaçlarla süslü küçük bir yol ve tek başına yürüyen bir kişi. Güneş ışığı ağaçların arasından süzülerek bu kişiyi aydınlatmaktadır. Bu fiziksel durumu optik yoluyla, görüntü olarak oluşturalım. Öncelikle yapılan iş, bu durumun fiziksel bir gerçekliği olarak yüzey üzerine zaptedilmesidir. Bu şekilde, görüntü yoluyla bir yeniden üretim söz konusudur. Belirtilmesi gereken önemli nokta sudur: Bir fiziksel durum, görüntü olarak ortaya çıkmasıyla birlikte, birden çok anlamı içermeye baslar. Karşımızdaki fiziksel gerçek, içinde bulunduğu fizik gerçeklikle birlikte başka anlamları da bize açıklamaya baslar.


#33

SORU:

Görüntü insan yaşamına nasıl girmiştir?


CEVAP:

Karanlık kutuyla birlikte görüntü, insan yaşamına girmiştir ve fotoğraf yoluyla da gelişmiştir. Görüntü, yeni görme düzeninin simgesi haline gelmiştir ve çok anlamlılığa yatkındır. Karanlık kutu iki boyutlu yüzeyin üzerinde çevremizdeki üçboyutlu dünyayı yeniden üretir. Buna görüntü diyorsak, karanlık kutunun sağladığına da yeni bir boyut demek gerekir. Kendine özgü teknik süreciyle karanlık kutu, yüzey üzerindeki resmettiği şeye boyut kazandırır. Aygıt insan gözünün önünde yer alır. Bu aygıt yani karanlık kutu ya da fotoğraf makinesi insan gözüne benzer şekilde çalışır ve ters görüntü üretir. Bu şekilde, gerçek bir nesne önce aygıtta ve daha sonra gözde ters olarak oluşur ve beyne ulaşır. Ard arda gelen iki ters çevirme ve beyin yoluyla düz görüntünün algılanması söz konusudur. Bir anlamda aygıt yoluyla, insan gözünün önüne bir göz daha eklenmiştir. İnsan gözü de bu şekilde yeni bir uyum durumuna girmiştir.


#34

SORU:

Optik sistemde, konuya bakan bakış açısını bir örnekle açıklayınız?


CEVAP:

Karanlık bir gecede elinize bir fener alınız. Feneri yakarak çevrenize yöneltiniz. Feneri tuttuğunuz noktadan başlayarak çevreye bir ışık demeti yayılacaktır. Bu ışık demeti, karanlık gece içinde aydınlatılmış bir bakış açısı oluşturur. Bu bakış açısı nesneleri görülebilir kılar. Feneri ileri-geri hareket ettirdiğimizde bu bakış açısı değişir. Feneri hangi tarafa yönlendirirseniz ışık demeti de o tarafa yönelir yani bakış açısı değişir. Bu şekilde karanlıkta görülemeyen nesneler de görülebilir. Bu anlamda görsel olarak, nesneleri var eden de ışık demetidir. Işık demetinin oluşturduğu bakış açısı insanın gördüğü, algıladığı alandır. Karanlık kutuyu da fenere benzetebiliriz. Karanlık kutuya ilgi gördüğü delik ya da optik sistem, konuya bakan açıdır.


#35

SORU:

Görme eylemi nasıl gerçekleşir?


CEVAP:

İster çıplak gözle ister aygıt yani optik yoluyla olsun, görme eylemi gözün içinde gerçekleşir. Her türlü görme eylemi, gözün optik sistemi yoluyla retina üzerinde ters olarak ortaya çıkar. Görme, görme kültürü, görme düzeni diye konulardan söz ediyorsak, göz ve retinayı belirleyici yere koymak durumundayızdır. Nesne, ışık, optik sistem, görüntü ve göz iste bu süreç, sadece karanlık kutu için değil, XXI. yüzyılın remediation döneminden aygıtları içinde önemlidir. Yeni görme düzeninde belirleyici olan karanlık kutu (camera obscura) kendi döneminde olduğu gibi görüntü yoluyla, oluşturduğu etkiyi yüzyıllar boyu sürdürmüştür.