HALK EDEBİYATINA GİRİŞ II Dersi ÂŞIK TARZI EDEBİYAT GELENEĞİ soru cevapları:
Toplam 20 Soru & Cevap#1
SORU:
"Aşık tarzı" olarak adlandırılan ve birbirine karıştırılan iki farklı edebiyat geleneği nelerdir? Neden birbirilerine karıştırılmaktadırlar?
CEVAP:
Bu iki edebiyat geleneklerinden biri tekke tarzı (hak aşığı) aşık geleneği, diğeri de kahvehane tarzı (halk aşığı) aşık geleneğidir. Tanımın altında her iki gelenek de yer aldığından kullanıldığı yere göre anlam daralabilir ya genişleyebilir.
#2
SORU:
Öncüsü Ahmed Yesevi olan tekke tarzı aşık geleneğinin karakteristiklerini açıklayınız.
CEVAP: Tekke Tarzı Âşık Geleneği, Ahmed Yesevî ile birlikte tekke kurumu etrafında ozan-baksı geleneğine ait edebî tür, biçim ve formların propoganda (irşat) amacıyla İslâmi bir muhteva yüklenmek suretiyle kullanılmasıyla oluşan edebî gelenektir. Bu geleneğin men- suplarının büyük bir kısmı kendilerini XIII. yüzyıldan itibaren “Allah’a âşık”, “Hak âşığı” veya “âşık” olarak adlandırmışlardır. Bu geleneğe mensup âşıkların eser yaratma ve icralarının amacı kurumsal bağlamda inançlarını dışa vurup ifade etme ve bu yolla propagandasını yaparak yeni insan kazanma veya inançlarına kazanılmış insanların, imanlarını tazeleyerek inanılan dogmalara yönlendirmedir.
Tekke Tarzı Âşık Geleneği, Ahmed Yesevî ile birlikte tekke kurumu etrafında ozan-baksı geleneğine ait edebî tür, biçim ve formların propoganda (irşat) amacıyla İslâmi bir muhteva yüklenmek suretiyle kullanılmasıyla oluşan edebî gelenektir. Bu geleneğin men- suplarının büyük bir kısmı kendilerini XIII. yüzyıldan itibaren “Allah’a âşık”, “Hak âşığı” veya “âşık” olarak adlandırmışlardır. Bu geleneğe mensup âşıkların eser yaratma ve icralarının amacı kurumsal bağlamda inançlarını dışa vurup ifade etme ve bu yolla propagandasını yaparak yeni insan kazanma veya inançlarına kazanılmış insanların, imanlarını tazeleyerek inanılan dogmalara yönlendirmedir.
#3
SORU:
Tekke tarzı aşık tarzının biçimsel özelliklerini açıklayınız.
CEVAP: Bu gelenek öncülü olan ozan-baksı geleneğinden rüya ve bade yoluyla geleneğe giriş başta olmak üzere, sözlü olmak, kopuzun egemen çalgı olduğu müzik eşliğinde ve çoğu zaman irticalen icrayı, koşma, koşuk, hece ölçüsü, dörtlük birimi gibi unsurları devralmıştır. Devraldığı bu unsur ve enstrümanları İslâm merkezli olarak dinî-tasavvufî bir muhtevayla donatarak amacına yönelik olarak kullanagelmiştir.
Bu gelenek öncülü olan ozan-baksı geleneğinden rüya ve bade yoluyla geleneğe giriş başta olmak üzere, sözlü olmak, kopuzun egemen çalgı olduğu müzik eşliğinde ve çoğu zaman irticalen icrayı, koşma, koşuk, hece ölçüsü, dörtlük birimi gibi unsurları devralmıştır. Devraldığı bu unsur ve enstrümanları İslâm merkezli olarak dinî-tasavvufî bir muhtevayla donatarak amacına yönelik olarak kullanagelmiştir.
#4
SORU:
Kahvehane tarzı aşık geleneğinin başlıca özelliklerini açıklayınız.
CEVAP: “Halk âşıkları” veya Safâî Tezkiresi’nde de yer aldıkları şekliyle “kahvehane âşıkları”, kahvehanelerin XVI. yüzyılda, Türk-İslâm dünyasında, kamuya açık ilk din dışı veya dinî unsurların kurumsal ve konusal çerçevesini oluşturmadığı kurum olarak ortaya çıkmasına bağlı bir oluşumun sonucudurlar. Bu tür âşıkların şiir yaratma ve icradan amaçları esas itibariyle din dışı bir karaktere sahip bir kurum olan kahvehaneye sosyalleşmeye, hoşça vakit geçirerek, eğlenmeye gelen müşterileri eğlendirmektir. Tekke âşıklarının propa- gandayı ve irşadı ön planda tutmalarına karşılık burada amaç, din dışı sosyal bir ortamda hoşça vakit geçirmek ve sosyalleşmektir.
“Halk âşıkları” veya Safâî Tezkiresi’nde de yer aldıkları şekliyle “kahvehane âşıkları”, kahvehanelerin XVI. yüzyılda, Türk-İslâm dünyasında, kamuya açık ilk din dışı veya dinî unsurların kurumsal ve konusal çerçevesini oluşturmadığı kurum olarak ortaya çıkmasına bağlı bir oluşumun sonucudurlar. Bu tür âşıkların şiir yaratma ve icradan amaçları esas itibariyle din dışı bir karaktere sahip bir kurum olan kahvehaneye sosyalleşmeye, hoşça vakit geçirerek, eğlenmeye gelen müşterileri eğlendirmektir. Tekke âşıklarının propa- gandayı ve irşadı ön planda tutmalarına karşılık burada amaç, din dışı sosyal bir ortamda hoşça vakit geçirmek ve sosyalleşmektir.
#5
SORU:
Tekke aşığı ile kahvehane aşığı arasındaki farkları açıklayınız. Bu iki aşık türünden kişilerin, zaman içerisinde her iki türde de eserler vermesini nasıl açıklarsınız?
CEVAP: Mensup olduğu dinsel disiplinin gereklerini yerine getiren bir tekke âşığı için yaptığı iş, kurumsal olarak doğrudan doğruya geçimini veya maişetini temin değilken, kahvehane âşığı için icralarının amacı profesyonelce para kazanmak veya maişetini temin etmektir.
Bu yaratma (ibda) ve icra amacından kaynak- lanan ayrışma iki geleneğin varoluş zeminini oluşturur. XVI. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan ve getirdiği yüksek kazanç nedeniyle bir anda yüzlercesi oluşturu- lan kahvehanelerin müşteri toplamaya ve tutmaya yönelik gösterimlerinden en önemlilerinden birisini oluşturan “âşık fasılları”nın gördüğü rağbet, icracıları arasında tabii olarak rekabet ile neticelenmiştir. Söz konusu rekabet ortamı da, ozan- baksı geleneğinden ve onun dönüştüğü öncül form olan Tekke tarzından rüya ve bade yoluyla geleneğe giriş başta olmak üzere, sözlü olmak, kopuzun egemen çalgı olduğu müzik eşliğinde ve çoğu zaman irticalen icrayı, koşma, koşuk, hece ölçüsü, dörtlük birimi gibi unsurları devralmıştır. Dikkat edilirse iki gelenek arasında ödünç alınanlar konusunda neredeyse birebir paralellikler mevcuttur.
Mensup olduğu dinsel disiplinin gereklerini yerine getiren bir tekke âşığı için yaptığı iş, kurumsal olarak doğrudan doğruya geçimini veya maişetini temin değilken, kahvehane âşığı için icralarının amacı profesyonelce para kazanmak veya maişetini temin etmektir.
Bu yaratma (ibda) ve icra amacından kaynak- lanan ayrışma iki geleneğin varoluş zeminini oluşturur. XVI. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan ve getirdiği yüksek kazanç nedeniyle bir anda yüzlercesi oluşturu- lan kahvehanelerin müşteri toplamaya ve tutmaya yönelik gösterimlerinden en önemlilerinden birisini oluşturan “âşık fasılları”nın gördüğü rağbet, icracıları arasında tabii olarak rekabet ile neticelenmiştir. Söz konusu rekabet ortamı da, ozan- baksı geleneğinden ve onun dönüştüğü öncül form olan Tekke tarzından rüya ve bade yoluyla geleneğe giriş başta olmak üzere, sözlü olmak, kopuzun egemen çalgı olduğu müzik eşliğinde ve çoğu zaman irticalen icrayı, koşma, koşuk, hece ölçüsü, dörtlük birimi gibi unsurları devralmıştır. Dikkat edilirse iki gelenek arasında ödünç alınanlar konusunda neredeyse birebir paralellikler mevcuttur.
#6
SORU: “Mahlas tapşırma” olarak adlandırılan olgunun amacı ve önemini açıklayınız.
“Mahlas tapşırma” olarak adlandırılan olgunun amacı ve önemini açıklayınız.
CEVAP: Âşıklar çıraklıktan başlayarak “usta âşık” oluncaya kadar belli bir eğitimden geçer- ler, usta âşıkların yaptıkları, atışmalara, fasıllara ve hikâye anlatma toplantılarına katılırlardı. Bu sürecin sonunda aldığı eğitimi özümseyerek yeteneğini geliştirerek ustalaşan âşıklara, ustaları kullanacakları bir “mahlas” (şiirlerde kullanılan takma ad) verirdi. Mahlasını alan ve geleneğe göre yetişmiş ustalaşmış kabul edilen âşık bundan sonra kendi başına âşıklık sanatını icra ederdi.
Âşıklar çıraklıktan başlayarak “usta âşık” oluncaya kadar belli bir eğitimden geçer- ler, usta âşıkların yaptıkları, atışmalara, fasıllara ve hikâye anlatma toplantılarına katılırlardı. Bu sürecin sonunda aldığı eğitimi özümseyerek yeteneğini geliştirerek ustalaşan âşıklara, ustaları kullanacakları bir “mahlas” (şiirlerde kullanılan takma ad) verirdi. Mahlasını alan ve geleneğe göre yetişmiş ustalaşmış kabul edilen âşık bundan sonra kendi başına âşıklık sanatını icra ederdi.
#7
SORU:
Aşık kimdir ve hangi insanlar aşık olurlar? Aşıkların özellikleri nelerdir?
CEVAP: Bir âşık adayını âşıklığa hazırlayan çeşitli faktörler vardır. Bunların en yaygınları arasında çocukluk veya ilk gençlik yıllarında çoğunlukla olumsuz bir sonuçla neticelenmiş bir kıza âşık olma, çocukluk yıllarından itibaren âşıkların gelip gittiği ve son derece büyük bir prestije sahip olarak âşık fasılları yapıp hikâyeler anlattıkları bir köyde hatta evde doğmuş bulunmak ve bu âşıklara karşı büyük bir hayranlık besleyerek onlar gibi olmaya heveslenmek, aynı sonuca hizmet edecek şekilde âşıkları çok görmese de bir çocuğun Âşık Garip ve benzeri âşık biyogra- fisine benzer bir şekilde kaleme alınmış klasik âşık hikâyeleri okuması, görme özürlü olan çocuklar açısından âşıklık yapılması mümkün birkaç geleneksel uğ- raştan birisi olması gibi sosyal ve kültürel faktörler bir âşık adayını âşıklığa ha- zırlar. Geleneksel sosyo-kültürel bağlamlarında âşıklar, gittikleri her yerde saygı gösterilen ve kendisine para veya mal verilerek, kendisinden çeşitli gösterim veya icralarda bulunması istenilen çoğunlukla olağanüstü özelliklere de sahip oldu- ğuna inanılan bir sanatkârdır. Geleneksel kırsal kesimin geçim kaynağı olarak rençberlik ve çobanlıktan başka bir imkân sunamadığı bir ortamda “âşıklık” son derece cazip bir seçenek olarak belirecektir. Çifti çubuğu olan varlıklı ailelerin çoğunlukla çocuklarının bu tür heveslerine set çekmelerine karşılık fakir fukara ve öksüz-yetim yetenekli çocuklar bu iş koluna yönelebileceklerdir. Görme özürlü erkek çocukları içinse bu hafızlıktan başka neredeyse tek seçenektir.
Bir âşık adayını âşıklığa hazırlayan çeşitli faktörler vardır. Bunların en yaygınları arasında çocukluk veya ilk gençlik yıllarında çoğunlukla olumsuz bir sonuçla neticelenmiş bir kıza âşık olma, çocukluk yıllarından itibaren âşıkların gelip gittiği ve son derece büyük bir prestije sahip olarak âşık fasılları yapıp hikâyeler anlattıkları bir köyde hatta evde doğmuş bulunmak ve bu âşıklara karşı büyük bir hayranlık besleyerek onlar gibi olmaya heveslenmek, aynı sonuca hizmet edecek şekilde âşıkları çok görmese de bir çocuğun Âşık Garip ve benzeri âşık biyogra- fisine benzer bir şekilde kaleme alınmış klasik âşık hikâyeleri okuması, görme özürlü olan çocuklar açısından âşıklık yapılması mümkün birkaç geleneksel uğ- raştan birisi olması gibi sosyal ve kültürel faktörler bir âşık adayını âşıklığa ha- zırlar. Geleneksel sosyo-kültürel bağlamlarında âşıklar, gittikleri her yerde saygı gösterilen ve kendisine para veya mal verilerek, kendisinden çeşitli gösterim veya icralarda bulunması istenilen çoğunlukla olağanüstü özelliklere de sahip oldu- ğuna inanılan bir sanatkârdır. Geleneksel kırsal kesimin geçim kaynağı olarak rençberlik ve çobanlıktan başka bir imkân sunamadığı bir ortamda “âşıklık” son derece cazip bir seçenek olarak belirecektir. Çifti çubuğu olan varlıklı ailelerin çoğunlukla çocuklarının bu tür heveslerine set çekmelerine karşılık fakir fukara ve öksüz-yetim yetenekli çocuklar bu iş koluna yönelebileceklerdir. Görme özürlü erkek çocukları içinse bu hafızlıktan başka neredeyse tek seçenektir.
#8
SORU:
Aşıkların yetişme sürecinde çıraklık yaptıkları dönemde ustalarından öğrendiklerini sıralayınız.
CEVAP: Usta âşık saza söze yeteneği olan bir genci çırak olarak kabul eder ve onu yanında gezdirir. Çırak, ustasının yanında gezerken onun yaptığı fasılları irticalen söylediği şiirleri izler ve bunları öğrenir. Ustasından “meydan açma”yı, “divan”a çıkmayı ve benzeri geleneğin gereklerini öğrenir. Hikâye anlatma, hikâye anlatmanın kuralları, âşık şiirinde “ayak” ve “ayak açma” özellikleri hep bu öğrenilecek gele- neksel unsurlar arasındadır. Çırak ustası, ustasının karşılaştığı, atıştığı, birlikte fasıl yaptığı diğer âşıklar ve onların bilgilerinden yararlanarak kendi bilgi ve görgüsünü zenginleştirip geliştirir. Aynı şekilde bağlama çalma ve geleneksel çeşitli ezgiler de bu süreçte âşığın öğrenmesi gereken bilgilerin başında gelmektedir. Halk toplulukları karşısında saz eşliğinde şiir söyleyen âşıklardan herhangi bir konuda saz çalıp doğaçlama olarak şiir söyleyebilmeleri de beklenir Bu devre çırağın yeteneğine göre uzayıp kısalabilir. Çırağının yetiştiğine ve onun kendi başına bu sanatı icra edebileceğine inanan usta, çırağına “mahlas” ve “icazet” (diploma) vererek onu mezun eder.
Usta âşık saza söze yeteneği olan bir genci çırak olarak kabul eder ve onu yanında gezdirir. Çırak, ustasının yanında gezerken onun yaptığı fasılları irticalen söylediği şiirleri izler ve bunları öğrenir. Ustasından “meydan açma”yı, “divan”a çıkmayı ve benzeri geleneğin gereklerini öğrenir. Hikâye anlatma, hikâye anlatmanın kuralları, âşık şiirinde “ayak” ve “ayak açma” özellikleri hep bu öğrenilecek gele- neksel unsurlar arasındadır. Çırak ustası, ustasının karşılaştığı, atıştığı, birlikte fasıl yaptığı diğer âşıklar ve onların bilgilerinden yararlanarak kendi bilgi ve görgüsünü zenginleştirip geliştirir. Aynı şekilde bağlama çalma ve geleneksel çeşitli ezgiler de bu süreçte âşığın öğrenmesi gereken bilgilerin başında gelmektedir. Halk toplulukları karşısında saz eşliğinde şiir söyleyen âşıklardan herhangi bir konuda saz çalıp doğaçlama olarak şiir söyleyebilmeleri de beklenir Bu devre çırağın yeteneğine göre uzayıp kısalabilir. Çırağının yetiştiğine ve onun kendi başına bu sanatı icra edebileceğine inanan usta, çırağına “mahlas” ve “icazet” (diploma) vererek onu mezun eder.
#9
SORU:
Usta ile çırak aşık arasındaki ilişkinin doğasını açıklayınız.
CEVAP: Usta-çırak ilişkisi karşılıklı sevgi ve saygıya dayalıdır. Usta kendi tarzını sürdü- recek bir meslektaşını yetiştirmenin gururunu yaşar. Çıraksa, tanınmış ve saygı gören bir ustanın yanında yetişmenin gururunu hisseder ve bununla öğünür. Ustasına karşı saygıda kusur etmez. Ustasının şiirlerini ezberler. Ustalaştığında yaptığı âşık fasıllarına ustasından öğrendiği “usta malı” olarak adlandırılan şiirlerle başlar.
Usta-çırak ilişkisi karşılıklı sevgi ve saygıya dayalıdır. Usta kendi tarzını sürdü- recek bir meslektaşını yetiştirmenin gururunu yaşar. Çıraksa, tanınmış ve saygı gören bir ustanın yanında yetişmenin gururunu hisseder ve bununla öğünür. Ustasına karşı saygıda kusur etmez. Ustasının şiirlerini ezberler. Ustalaştığında yaptığı âşık fasıllarına ustasından öğrendiği “usta malı” olarak adlandırılan şiirlerle başlar.
#10
SORU:
Geçmiş yıllarda usta-çırak ilişkisine bağlı olarak gelişen ekolleri sıralayınız.
CEVAP: Usta-çırak ilişkisi geleneğin oluşup devam etmesi bakımından büyük önem ta- şır. Geçmiş yüzyıllarda usta-çırak ilişkisine bağlı olarak oluşan ekoller “âşık kolu” olarak adlandırılmıştır. Âşıklık geleneğinde en fazla bilinen âşık kolları arasında “Erzurumlu Emrah”, “Tokatlı Nuri”, “Ruhsatî”, “Sümmanî”, “Dertli”, “Huzuri” ve “Şenlik Kolu” sayılabilir. “Âşık Kolu”na Azerbaycan’da “mektep” adı verilmektedir. Âşık kolları “Elesker mektebi”, “Âşık Ali mektebi” gibi adlarla adlandırılmaktadır.
Usta-çırak ilişkisi geleneğin oluşup devam etmesi bakımından büyük önem ta- şır. Geçmiş yüzyıllarda usta-çırak ilişkisine bağlı olarak oluşan ekoller “âşık kolu” olarak adlandırılmıştır. Âşıklık geleneğinde en fazla bilinen âşık kolları arasında “Erzurumlu Emrah”, “Tokatlı Nuri”, “Ruhsatî”, “Sümmanî”, “Dertli”, “Huzuri” ve “Şenlik Kolu” sayılabilir. “Âşık Kolu”na Azerbaycan’da “mektep” adı verilmektedir. Âşık kolları “Elesker mektebi”, “Âşık Ali mektebi” gibi adlarla adlandırılmaktadır.
#11
SORU: '' Bade İçme ve Rüya Motifi'' olarak adlandırılan dönemde aşıkların tecrübe ettiği ''buta gösterme'' sırasında aşık nasıl değişimler yaşar, açıklayınız.
'' Bade İçme ve Rüya Motifi'' olarak adlandırılan dönemde aşıkların tecrübe ettiği ''buta gösterme'' sırasında aşık nasıl değişimler yaşar, açıklayınız.
CEVAP: Âşıklık geleneğinde bazı âşıklar maddi aşktan manevi aşka geçerken, saz çalıp söylemeye başlarken ilahî aracılarla yani bir mürşi- din, bir pirin veya Hızır’ın rüyasına girmesiyle, âşık olup saz çalmaya başladık- larını söylerler. Halk inançlarına göre bunlar ilahî ilhama sahiptirler bu nedenle de “badeli” veya “Hak âşığı” diye adlandırılırlar. Hızır, İlyas veya pirlerden birisi bazen uyanıkken çoğunlukla uyurken âşığın rüyasına girer ve “kudret gülü” denilen kollarıyla âşığa uzattığı “bade”yi aşığa içirir. Üç defa sunulan badenin birincisi “kendi bir, adı bin adına”, yani Allah aşkına, ikincisi “pirler aşkına”, üçüncüsü de “sevdiği aşkına” içirilir. Bundan sonra âşığa “buta gösterme” adı verilen genç güzel bir kızın yüzü gösterilir bu kız onun o andan itibaren sevgilisidir. Aynı anda o kıza da aynı şekilde âşığın gösterildiğine ve onların birbirini sevdiklerine inanılır. Âşık kendisine gösterilen güzele doğru yönelince pir ortadan kaybolur.
Âşıklık geleneğinde bazı âşıklar maddi aşktan manevi aşka geçerken, saz çalıp söylemeye başlarken ilahî aracılarla yani bir mürşi- din, bir pirin veya Hızır’ın rüyasına girmesiyle, âşık olup saz çalmaya başladık- larını söylerler. Halk inançlarına göre bunlar ilahî ilhama sahiptirler bu nedenle de “badeli” veya “Hak âşığı” diye adlandırılırlar. Hızır, İlyas veya pirlerden birisi bazen uyanıkken çoğunlukla uyurken âşığın rüyasına girer ve “kudret gülü” denilen kollarıyla âşığa uzattığı “bade”yi aşığa içirir. Üç defa sunulan badenin birincisi “kendi bir, adı bin adına”, yani Allah aşkına, ikincisi “pirler aşkına”, üçüncüsü de “sevdiği aşkına” içirilir. Bundan sonra âşığa “buta gösterme” adı verilen genç güzel bir kızın yüzü gösterilir bu kız onun o andan itibaren sevgilisidir. Aynı anda o kıza da aynı şekilde âşığın gösterildiğine ve onların birbirini sevdiklerine inanılır. Âşık kendisine gösterilen güzele doğru yönelince pir ortadan kaybolur.
#12
SORU:
Aşıkların yetişmesi sırasında geçtikleri dönemlerden biri olarak kabul edilen ''Bade içme'' aşığın gelişimi için neyi ifade eder, açıklayınız.
CEVAP: Bu tür bir rüya ve sözü edilen bade içme sade kişilikten sanatçı kişiliğe geçişi sembolize eden bir dinî tören veya ritüel niteliğindedir. Bu rüya motifi, Türk kül- türüne özel anlam ve simgeselliğiyle âşıklık geleneğinden önce aynı şekilde tekke ve tasavvufî halk edebiyatı geleneğinde, daha önce de ozan-baksı geleneğinde ve kamlık geleneğinde yer alan bir motifitir. Türk kültürünün sözünü ettiğimiz sözlü edebiyat gelenekleri arasındaki sürekliliği ve başlangıçtaki şamanist geçmişi gös- termesi bakımından önemlidir.
Bu tür bir rüya ve sözü edilen bade içme sade kişilikten sanatçı kişiliğe geçişi sembolize eden bir dinî tören veya ritüel niteliğindedir. Bu rüya motifi, Türk kül- türüne özel anlam ve simgeselliğiyle âşıklık geleneğinden önce aynı şekilde tekke ve tasavvufî halk edebiyatı geleneğinde, daha önce de ozan-baksı geleneğinde ve kamlık geleneğinde yer alan bir motifitir. Türk kültürünün sözünü ettiğimiz sözlü edebiyat gelenekleri arasındaki sürekliliği ve başlangıçtaki şamanist geçmişi gös- termesi bakımından önemlidir.
#13
SORU:
Aşık karşılaşmaları ya da aşık fasılları hangi mekanlarda vuku bulurdu?
CEVAP: Bu tür âşık karşılaşmaları, kahvehane, köy odası, konak, düğün, pazar, panayır gibi yerlerde yapılmaktaydı.
Bu tür âşık karşılaşmaları, kahvehane, köy odası, konak, düğün, pazar, panayır gibi yerlerde yapılmaktaydı.
#14
SORU:
Kaç tür aşık atışması olduğunu bu atışmaların özellikleriyle birlikte açıklayınız.
CEVAP: Âşık atışmalarında farklı amaçlar taşıyan türler ortaya çıkmıştır. Bunlardan birincisinin amacı karşılaşan iki âşığın birbirlerini tanıması ve sohbet etmesidir. Bu türe ait örnekler karşılıklı övgüleri, birbirlerinin özel hayatlarına dair soru ve cevapları, çeşitli konularda bilgi edinmeleri içerirler. Bu tür atışmalarda âşıklar birbirlerini zor durumda bırakacak şekilde davranmazlar. Atışma olarak adlan- dırılan karşılaşmaların ikinci türü ise birbirlerini rakip olarak gören ve saf dışı etmeye çalışan bir yapıya sahiptir. Bu nedenle âşıklar birbirlerini zor durumda bırakabilmeyi amaçlarlar. Âşıklar birbirini beğenmez ve kendini daha üstün gö- ren bir tavır takınırlar. Birbirlerini küçük düşürmek için birbirlerine hakaret eder, birbirlerini küçümseyen sözler söylerler. Bu tür atışmaların yapısına savunma ve saldırı hakimdir. Kendisine saldırılan âşık; aynı şekilde ve aynı “ayak”la rakibine cevap verir onu savuşturur. Ardından da kendisi rakibine saldırır. Üçüncü tür karşılaşmalarda ise âşıklar birbirlerinin sordukları soruya rakibin cevap verebil- me yeteneğini sınarlar. Amaç, rakibi cevap veremez ve doğru cevabı bilemez hâle getirerek “bağlamak” olduğu için sorabileceği en zor soruları sorar. Doğru cevabı alamaması durumunda rakibini yenmiş, “bağlamış” veya mat etmiş sayılır. Soru- cevap şeklinde sürdürülen rakibi “bağlama” amaçlı bu tür karşılaşmalarda dünya- nın kuruluşu, ahiret, peygamberler tarihi gibi konular en yaygın olarak sorulanlar arasındadır.
Âşık atışmalarında farklı amaçlar taşıyan türler ortaya çıkmıştır. Bunlardan birincisinin amacı karşılaşan iki âşığın birbirlerini tanıması ve sohbet etmesidir. Bu türe ait örnekler karşılıklı övgüleri, birbirlerinin özel hayatlarına dair soru ve cevapları, çeşitli konularda bilgi edinmeleri içerirler. Bu tür atışmalarda âşıklar birbirlerini zor durumda bırakacak şekilde davranmazlar. Atışma olarak adlan- dırılan karşılaşmaların ikinci türü ise birbirlerini rakip olarak gören ve saf dışı etmeye çalışan bir yapıya sahiptir. Bu nedenle âşıklar birbirlerini zor durumda bırakabilmeyi amaçlarlar. Âşıklar birbirini beğenmez ve kendini daha üstün gö- ren bir tavır takınırlar. Birbirlerini küçük düşürmek için birbirlerine hakaret eder, birbirlerini küçümseyen sözler söylerler. Bu tür atışmaların yapısına savunma ve saldırı hakimdir. Kendisine saldırılan âşık; aynı şekilde ve aynı “ayak”la rakibine cevap verir onu savuşturur. Ardından da kendisi rakibine saldırır. Üçüncü tür karşılaşmalarda ise âşıklar birbirlerinin sordukları soruya rakibin cevap verebil- me yeteneğini sınarlar. Amaç, rakibi cevap veremez ve doğru cevabı bilemez hâle getirerek “bağlamak” olduğu için sorabileceği en zor soruları sorar. Doğru cevabı alamaması durumunda rakibini yenmiş, “bağlamış” veya mat etmiş sayılır. Soru- cevap şeklinde sürdürülen rakibi “bağlama” amaçlı bu tür karşılaşmalarda dünya- nın kuruluşu, ahiret, peygamberler tarihi gibi konular en yaygın olarak sorulanlar arasındadır.
#15
SORU:
''Ayak verme'' olarak adlandırılan aşık atışması geleceğini ve bu geleceğin önemini açıklayınız.
CEVAP: Âşık karşılaşmalarını dinleyen ve izleyen insanlar bazen ortaya konulacak manzumenin şekillenmesinde etkin rol alırlar. Bu âşıklara “ayak verme” şeklin- de gerçekleşir. Dinleyiciler karşılaşmada sunulacak şiirlerin kimi zaman redifleri de içerecek şekilde kafiye yapısını belirleyerek âşıklara bildirirler ve bu kafiye ve rediflerle şiirler oluşturarak yarışmalarını isterler. Bu uygulamaya “ayak verme” denilir. Ayak verme yoluyla karşılaşma yapan âşıkların hazırlıksız şiir söyleme yeteneği ölçülebilir.
Âşık karşılaşmalarını dinleyen ve izleyen insanlar bazen ortaya konulacak manzumenin şekillenmesinde etkin rol alırlar. Bu âşıklara “ayak verme” şeklin- de gerçekleşir. Dinleyiciler karşılaşmada sunulacak şiirlerin kimi zaman redifleri de içerecek şekilde kafiye yapısını belirleyerek âşıklara bildirirler ve bu kafiye ve rediflerle şiirler oluşturarak yarışmalarını isterler. Bu uygulamaya “ayak verme” denilir. Ayak verme yoluyla karşılaşma yapan âşıkların hazırlıksız şiir söyleme yeteneği ölçülebilir.
#16
SORU:
Aşık atışmasında ''bağlanmış sayılmak'' ne anlama gelir? Önemi nedir, açıklayınız.
CEVAP: Âşık karşılaşmalarında seyircinin tepkisi son derece önemlidir. Usta âşıklar seyirci kitlelerinin taşıdığı özellikleri en hızlı bir biçimde tahlil ederek onları memnun edeceğini düşündükleri uygulamaları gerçekleştirirler. Bir anlamda usta bir âşık aynı zamanda iyi bir halkla ilişkiler uzmanı gibi seyircisini ve taşıdığı özellikleri tahlil ederek icrasını oluşturandır. Çünkü seyirci memnuniyeti “parsa toplamak” tabir edilen bir tepsinin seyirci arasında dolaştırılması esnasında herkes memnuniyetine göre parayı tepsiye atarak gösterecektir. Karşılıklı atışan iki âşıktan birisi cevap veremezse veya takip edilen kafiyeye uygun bir kafiye bula- mazsa “bağlanmış” veya yenilmiş sayılır. Geleneksel olarak yenilen âşık sembolik bir biçimde bağlamasını yenen ustaya verir. Bağlamayı alan âşık zaferini gösteren bu sembolü bir müddet elinde tuttuktan sonra sahibine iade eder.
Âşık karşılaşmalarında seyircinin tepkisi son derece önemlidir. Usta âşıklar seyirci kitlelerinin taşıdığı özellikleri en hızlı bir biçimde tahlil ederek onları memnun edeceğini düşündükleri uygulamaları gerçekleştirirler. Bir anlamda usta bir âşık aynı zamanda iyi bir halkla ilişkiler uzmanı gibi seyircisini ve taşıdığı özellikleri tahlil ederek icrasını oluşturandır. Çünkü seyirci memnuniyeti “parsa toplamak” tabir edilen bir tepsinin seyirci arasında dolaştırılması esnasında herkes memnuniyetine göre parayı tepsiye atarak gösterecektir. Karşılıklı atışan iki âşıktan birisi cevap veremezse veya takip edilen kafiyeye uygun bir kafiye bula- mazsa “bağlanmış” veya yenilmiş sayılır. Geleneksel olarak yenilen âşık sembolik bir biçimde bağlamasını yenen ustaya verir. Bağlamayı alan âşık zaferini gösteren bu sembolü bir müddet elinde tuttuktan sonra sahibine iade eder.
#17
SORU:
''Muamma'' olarak adlandırılan bilmeceler aşık geleceğinde ne ifade eder, neden önemlidir, açıklayınız.
CEVAP: Âşıklık geleneğinde hece ölçüsüyle oluşturulan “bilmece”lerden başka Divan Edebiyatında görülen “muamma” ve “lügaz”lar da tertip edilmiştir. Muamma bir ismi işaret eden söz, mısra veya beyittir. Muammalarda genelikle iç ve dış olmak üzere iki anlam vardır. Muamma, âşık toplantılarında, âşıkların sezgi güçlerini, kültürel birikimlerini ve sanatsal yeterliliklerini göstermek ve ölçmek için hazırlanmış ve yazılmış bir bilmecedir. Muamma, âşıklık geleneğinde kendine has bir icra töresine sahiptir. Muammada, herhangi bir somut veya somut kavramın çeşitli özellikleri, âşık tarafından kısa bir şiir şeklinde söylenilip hazır- lanır yazıya geçirilir ve kahvehanenin bir duvarına süslü bir çerçeve içine asılır. Muammayı hazırlayan onun cevabını gizli kalmak şartıyla kahveciye veya yetkili bir kişiye verir. Muammayı çözen kimse ödül olarak ortaya konulan parayı alır. Muammayı çözen kişiler de cevaplarını şiir şeklinde verirler.
Âşıklık geleneğinde hece ölçüsüyle oluşturulan “bilmece”lerden başka Divan Edebiyatında görülen “muamma” ve “lügaz”lar da tertip edilmiştir. Muamma bir ismi işaret eden söz, mısra veya beyittir. Muammalarda genelikle iç ve dış olmak üzere iki anlam vardır. Muamma, âşık toplantılarında, âşıkların sezgi güçlerini, kültürel birikimlerini ve sanatsal yeterliliklerini göstermek ve ölçmek için hazırlanmış ve yazılmış bir bilmecedir. Muamma, âşıklık geleneğinde kendine has bir icra töresine sahiptir. Muammada, herhangi bir somut veya somut kavramın çeşitli özellikleri, âşık tarafından kısa bir şiir şeklinde söylenilip hazır- lanır yazıya geçirilir ve kahvehanenin bir duvarına süslü bir çerçeve içine asılır. Muammayı hazırlayan onun cevabını gizli kalmak şartıyla kahveciye veya yetkili bir kişiye verir. Muammayı çözen kimse ödül olarak ortaya konulan parayı alır. Muammayı çözen kişiler de cevaplarını şiir şeklinde verirler.
#18
SORU:
Aşıklık geleceğinde yer alan uygulamalardan biri olan '' askı asma-askı indirme'' nedir ve neden önemlidir, açıklayınız.
CEVAP: Âşıklık geleneğinde yapılan uygulamalardan birisidir. Bir sepetin, mendilin veya kutunun içine herhangi bir cisim konularak yüksekçe bir yere asılır. Bu gizlenilen cismin özeliklerini yansıtan bir şiir yazılarak altına bağlanır. Askıda saklı olan cismin tahmin edilip bulunması hâlinde askı indirilir.Vaat edilmiş olan ödül verilir. Bu uygulamaya “askı asma” ve “askı indirme” adı verilir.
Âşıklık geleneğinde yapılan uygulamalardan birisidir. Bir sepetin, mendilin veya kutunun içine herhangi bir cisim konularak yüksekçe bir yere asılır. Bu gizlenilen cismin özeliklerini yansıtan bir şiir yazılarak altına bağlanır. Askıda saklı olan cismin tahmin edilip bulunması hâlinde askı indirilir.Vaat edilmiş olan ödül verilir. Bu uygulamaya “askı asma” ve “askı indirme” adı verilir.
#19
SORU:
Aşık tarzı şiirin nazım birimini açıklayınız ve bir örnek veriniz.
CEVAP: Âşık tarzı şiirinin nazım birimi dörtlüktür. Âşık tarzı edebiyat geleneğinde heceli mâni, koşma ve destan olmak üzere üç nazım şekli vardır. Bu şiir geleneğinde “koşma şekli” uyak düzeni ve “mâni şekli” uyak düzeni olmak üzere iki çeşit uyak düzeni vardır. Koşma şekli uyak düzeni 8 ve 11 hece ölçülü şiirlerde ya abab-cccb- dddb ya da abxb-dddb-eeeb şeklindedir. Mâni şekli uyak düzeni ise 7 ve 8 hece ölçülü şiirlerde aaxa-ccxc-eexe şeklindedir.
Âşık tarzı şiirinin nazım birimi dörtlüktür. Âşık tarzı edebiyat geleneğinde heceli mâni, koşma ve destan olmak üzere üç nazım şekli vardır. Bu şiir geleneğinde “koşma şekli” uyak düzeni ve “mâni şekli” uyak düzeni olmak üzere iki çeşit uyak düzeni vardır. Koşma şekli uyak düzeni 8 ve 11 hece ölçülü şiirlerde ya abab-cccb- dddb ya da abxb-dddb-eeeb şeklindedir. Mâni şekli uyak düzeni ise 7 ve 8 hece ölçülü şiirlerde aaxa-ccxc-eexe şeklindedir.
#20
SORU: Âşık tarzı heceli şiir türleri inşa olundukları nazım şeklinden hareketle kalıp- laşmış konu ve ezgi özelliklerine göre nasıl gruplanırlar, açıklayınız.
Âşık tarzı heceli şiir türleri inşa olundukları nazım şeklinden hareketle kalıp- laşmış konu ve ezgi özelliklerine göre nasıl gruplanırlar, açıklayınız.
CEVAP: -
Koşma Şekli
1) Koçaklama koşmalar
2) Güzelleme koşmalar
3) Ağıt koşmalar
4) Taşlama koşmalar
5) Semaîler
6) Varsağılar
7) Ezgi, şekil ve konuya bağlı diğer koşmalar
-
Destan Şekli
1) Koçaklama destanlar
2) Güzelleme destanlar
3) Ağıt destanlar
4) Taşlama destanlar
5) Ezgi, şekil ve konuya bağlı diğer destanlar
-
Mâni (Bayatı) Şekli
-
Koşma Şekli
1) Koçaklama koşmalar
2) Güzelleme koşmalar
3) Ağıt koşmalar
4) Taşlama koşmalar
5) Semaîler
6) Varsağılar
7) Ezgi, şekil ve konuya bağlı diğer koşmalar -
Destan Şekli
1) Koçaklama destanlar
2) Güzelleme destanlar
3) Ağıt destanlar
4) Taşlama destanlar
5) Ezgi, şekil ve konuya bağlı diğer destanlar -
Mâni (Bayatı) Şekli