İNFAZ HUKUKU Dersi İNFAZ HUKUKUNUN TEMEL ESASLARI soru cevapları:
Toplam 52 Soru & Cevap#1
SORU:
Bir yargıyı yerine getirme, uygulama, yürütüm ne anlama gelmektedir?
Bir yargıyı yerine getirme, uygulama, yürütüm ne anlama gelmektedir?
CEVAP:
İnfazın sözlük anlamı “bir yargıyı yerine getirme, uygulama, yürütüm”dür. Bu yönüyle infaz hukuki bir perspektie mahkemelerce verilip kesinleşen ceza ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi olarak tanımlanabilir. İnfaz hukuku ise ceza ve güvenlik tedbirlerine ilişkin kesinleşmiş kararların yerine getirilmesine yönelik esasları gösteren bağımsız bir hukuk dalıdır.
İnfazın sözlük anlamı “bir yargıyı yerine getirme, uygulama, yürütüm”dür. Bu yönüyle infaz hukuki bir perspektie mahkemelerce verilip kesinleşen ceza ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi olarak tanımlanabilir. İnfaz hukuku ise ceza ve güvenlik tedbirlerine ilişkin kesinleşmiş kararların yerine getirilmesine yönelik esasları gösteren bağımsız bir hukuk dalıdır.
#2
SORU:
Teknik anlamda yaptırım ne anlama gelmektedir?
Teknik anlamda yaptırım ne anlama gelmektedir?
CEVAP:
Teknik anlamda yaptırım sadece cezayı kapsamamaktadır. 5237 sayılı TCK’nın sistematiği göz önünde bulundurulacak olursa yaptırımdan kastedilen şey hem ceza hem de güvenlik tedbiridir. Bu anlamda “yaptırım” cezayı ve güvenlik tedbirini kapsayan bir kavramdır.
Teknik anlamda yaptırım sadece cezayı kapsamamaktadır. 5237 sayılı TCK’nın sistematiği göz önünde bulundurulacak olursa yaptırımdan kastedilen şey hem ceza hem de güvenlik tedbiridir. Bu anlamda “yaptırım” cezayı ve güvenlik tedbirini kapsayan bir kavramdır.
#3
SORU:
Genel olarak cezaevlerinin gelişiminde kaç dönemden söz edilir?
Genel olarak cezaevlerinin gelişiminde kaç dönemden söz edilir?
CEVAP:
Cezaevlerinin gelişiminde üç dönemden söz edilebilir:
-
Ödetme yanında, hükümlünün, iyileştirme ve yeniden topluma kavuşturulmasının benimsendiği Hollanda, Amsterdam hapishanelerinin ortaya çıktığı 16. yüzyılın sonlarından Fransız ihtilali’ne kadar süren dönem.
-
Fransız ihtilalin’den I. Dünya Savaşı kadar devam eden dönem.
-
Ceza infaz kurumlarının açılması ve 20. yüzyılın ikinci yarısında hükümlülere muamelede asgari esasların hukuken gerçekleştirildiği dönem.
Cezaevlerinin gelişiminde üç dönemden söz edilebilir:
-
Ödetme yanında, hükümlünün, iyileştirme ve yeniden topluma kavuşturulmasının benimsendiği Hollanda, Amsterdam hapishanelerinin ortaya çıktığı 16. yüzyılın sonlarından Fransız ihtilali’ne kadar süren dönem.
-
Fransız ihtilalin’den I. Dünya Savaşı kadar devam eden dönem.
-
Ceza infaz kurumlarının açılması ve 20. yüzyılın ikinci yarısında hükümlülere muamelede asgari esasların hukuken gerçekleştirildiği dönem.
#4
SORU:
Amsterdam cezaevlerinin doğuşu ne şekilde gerçekleşmiştir?
Amsterdam cezaevlerinin doğuşu ne şekilde gerçekleşmiştir?
CEVAP:
Amsterdam cezaevlerinin doğuşu 1588 yılında Amsterdam Ceza Mahkemesinin genç bir hırsızı her zaman olduğu gibi idam cezasına değil, devlet tarafından eğitilip iyileştirilmesine karar vermesine dayanmaktadır. Amsterdam cezaevlerinde kalanlar gündüzleri tahta ve iplik işleri ile din dersleri almaktaydı.
Disiplin aracı olarak ağır çalışma ve din eğitimi ile bu kişiler iyileştirilmeye ve sosyal yaşama alıştırılmaya çalışılmakta; böylece yeniden topluma yararlı bireyler hâline getirilmek istenmekteydi.
Cezalandırmanın, hükümlünün toplumsal yaşama yeniden dönmesini zorlaştıran damgalayıcı sonuçları nedeniyle diğer cezaların aksine bu yerlerde tutulma lekeleyici bir etki yaratmıyordu. Hatta buralarda tutulan kişiler, çalışmalarının karşılığında aldıkları primlerle kısmen de olsa bırakıldıktan sonra bazı giderlerini karşılayabilme olanağına sahip olabilmekteydi.
Amsterdam cezaevlerinin doğuşu 1588 yılında Amsterdam Ceza Mahkemesinin genç bir hırsızı her zaman olduğu gibi idam cezasına değil, devlet tarafından eğitilip iyileştirilmesine karar vermesine dayanmaktadır. Amsterdam cezaevlerinde kalanlar gündüzleri tahta ve iplik işleri ile din dersleri almaktaydı.
Disiplin aracı olarak ağır çalışma ve din eğitimi ile bu kişiler iyileştirilmeye ve sosyal yaşama alıştırılmaya çalışılmakta; böylece yeniden topluma yararlı bireyler hâline getirilmek istenmekteydi.
Cezalandırmanın, hükümlünün toplumsal yaşama yeniden dönmesini zorlaştıran damgalayıcı sonuçları nedeniyle diğer cezaların aksine bu yerlerde tutulma lekeleyici bir etki yaratmıyordu. Hatta buralarda tutulan kişiler, çalışmalarının karşılığında aldıkları primlerle kısmen de olsa bırakıldıktan sonra bazı giderlerini karşılayabilme olanağına sahip olabilmekteydi.
#5
SORU:
17. yüzyılda Kıta Avrupası’nda yaşanan siyasi istikrarsızlık ve savaşların olumsuz etkileri, cezaevlerini ne şekilde etkilemişlerdir?
17. yüzyılda Kıta Avrupası’nda yaşanan siyasi istikrarsızlık ve savaşların olumsuz etkileri, cezaevlerini ne şekilde etkilemişlerdir?
CEVAP:
17. yüzyıl ile birlikte Kıta Avrupa’sında yaşanan siyasi istikrarsızlık ve savaşların olumsuz etkileri bu kurumları da doğrudan etkilemiş ve oluşturulmalarındaki asıl amaç olan çalışma yoluyla iyileştirme düşüncesi yerini sadece ekonomik menfaatlere bırakmıştır. Söz konusu kurumlar özel müteşebbislere kiralanmış, bir “kazanç kapısı” hâline dönüşmüştür. Bu da hükümlünün sosyal entegrasyonuna yönelik uygulamalara son verilmesine, hijyenik koşullar başta olmak üzere diğer insani koşulların göz ardı edilmesine ve nihayet kitlesel ölümlere yol açmıştır.
17. yüzyıl ile birlikte Kıta Avrupa’sında yaşanan siyasi istikrarsızlık ve savaşların olumsuz etkileri bu kurumları da doğrudan etkilemiş ve oluşturulmalarındaki asıl amaç olan çalışma yoluyla iyileştirme düşüncesi yerini sadece ekonomik menfaatlere bırakmıştır. Söz konusu kurumlar özel müteşebbislere kiralanmış, bir “kazanç kapısı” hâline dönüşmüştür. Bu da hükümlünün sosyal entegrasyonuna yönelik uygulamalara son verilmesine, hijyenik koşullar başta olmak üzere diğer insani koşulların göz ardı edilmesine ve nihayet kitlesel ölümlere yol açmıştır.
#6
SORU:
Aydınlanma Çağından 20. yüzyıla kadarki dönemde cezaevlerinde gelişmeler ne şekilde gerçekleşmiştir?
Aydınlanma Çağından 20. yüzyıla kadarki dönemde cezaevlerinde gelişmeler ne şekilde gerçekleşmiştir?
CEVAP:
17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren baş gösteren ve yukarıda işaret edilen sorunlar gittikçe çeşitlenmeye başlamıştır. Bunun bir sonucu olarak cezaevlerindeki yetersiz beslenme ve barınma koşulları, infaz edilmekte olan esas cezanın yanında belki de tahammülü daha zor olan ikinci bir ceza niteliğine bürünmüştü. Cezaevlerindeki bu kötü durum V oltaire, Rousseau ve Beccaria gibi dönemin ünlü düşünürleri tarafından da şiddetle eleştirildi.1764’de Beccaria “Suçlar ve Cezalar” isimli eserinde özgürlüğü bağlayıcı cezayı savunmasının yanında hükümlüye insani bir muamele için asgari kurallar getirilmesini de önerdi. Nihayet 1789 Fransız İhtilali, cezaevlerini de etkilemiş ve insanca infaz konusunda genel ilkelerin belirlenmesine öncülük etmiştir.
17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren baş gösteren ve yukarıda işaret edilen sorunlar gittikçe çeşitlenmeye başlamıştır. Bunun bir sonucu olarak cezaevlerindeki yetersiz beslenme ve barınma koşulları, infaz edilmekte olan esas cezanın yanında belki de tahammülü daha zor olan ikinci bir ceza niteliğine bürünmüştü. Cezaevlerindeki bu kötü durum V oltaire, Rousseau ve Beccaria gibi dönemin ünlü düşünürleri tarafından da şiddetle eleştirildi.1764’de Beccaria “Suçlar ve Cezalar” isimli eserinde özgürlüğü bağlayıcı cezayı savunmasının yanında hükümlüye insani bir muamele için asgari kurallar getirilmesini de önerdi. Nihayet 1789 Fransız İhtilali, cezaevlerini de etkilemiş ve insanca infaz konusunda genel ilkelerin belirlenmesine öncülük etmiştir.
#7
SORU:
20. yüzyılda cezaevlerinde yaşanan dönüşüm ne şekilde olmuştur?
20. yüzyılda cezaevlerinde yaşanan dönüşüm ne şekilde olmuştur?
CEVAP:
Cezanın özel önleme amacı yönündeki düşünce, 20. yüzyılın ceza infazında eğitim ve toplumsal yaşama yeniden kazandırma çabalarını öne çıkarmıştır. Ancak Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesi en azından söz konusu ülke bakımından bu yöndeki gelişimi engellemiştir. Bununla birlikte, II. Dünya Savaşı’ndan sonra yürürlüğe giren infaz kanunları hükümlü haklarını, infaz makamlarının müdahale yetkilerini, tehlikeli suçlularının infazını, tedavi ve yeniden topluma kazandırma düşüncelerini etkili bir şekilde düzenlemiştir. Bunda;
-
1955’te Cenevre’de düzenlenen Suçların Önlenmesi ve Hükümlülere Muamele konulu kongrede alınan;
-
“Hükümlülere Muamelede Asgari Esaslar” ve
-
“İnfaz Kurumu Açma” tavsiye kararları ile
-
BM’ce 1957’de kabul edilen “Hükümlülere Muamelede Uyulacak Asgari Esasların kabulü
büyük rol oynamıştır.
-
Nihayet 1973’te Avrupa Konseyi tarafından
kabul edilen “Hükümlülere Muamelede Asgari Esaslar” ile Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından 1987’de kabul edilen “Avrupa Ceza İnfaz Esası”ndan da söz edilmelidir.
Cezanın özel önleme amacı yönündeki düşünce, 20. yüzyılın ceza infazında eğitim ve toplumsal yaşama yeniden kazandırma çabalarını öne çıkarmıştır. Ancak Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesi en azından söz konusu ülke bakımından bu yöndeki gelişimi engellemiştir. Bununla birlikte, II. Dünya Savaşı’ndan sonra yürürlüğe giren infaz kanunları hükümlü haklarını, infaz makamlarının müdahale yetkilerini, tehlikeli suçlularının infazını, tedavi ve yeniden topluma kazandırma düşüncelerini etkili bir şekilde düzenlemiştir. Bunda;
-
1955’te Cenevre’de düzenlenen Suçların Önlenmesi ve Hükümlülere Muamele konulu kongrede alınan;
-
“Hükümlülere Muamelede Asgari Esaslar” ve
-
“İnfaz Kurumu Açma” tavsiye kararları ile
-
-
BM’ce 1957’de kabul edilen “Hükümlülere Muamelede Uyulacak Asgari Esasların kabulü
büyük rol oynamıştır.
-
Nihayet 1973’te Avrupa Konseyi tarafından
kabul edilen “Hükümlülere Muamelede Asgari Esaslar” ile Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından 1987’de kabul edilen “Avrupa Ceza İnfaz Esası”ndan da söz edilmelidir.
#8
SORU:
Türk hukukunda hapishanelerin doğuşu ve gelişimi ne şekilde olmuştur?
Türk hukukunda hapishanelerin doğuşu ve gelişimi ne şekilde olmuştur?
CEVAP:
Türk hukukuna uzun süre İslam hukukunun egemen olmuştur. İslam hukukunda bedene yönelik cezaların esas olduğu ve hapis cezalarına hemen hiç yer verilmediği görülmektedir. Bu yönüyle hapis cezasının infaz edildiği yer anlamında hapishanelerden söz edilmesinin de mümkün olmadığı söylenebilir. Bununla birlikte, İslamiyetin ilk devirlerinde suçluların geçici olarak kapatıldığı yer olarak hapishanelerin bulunduğu da ileri sürülmektedir. Ancak bunları, özgürlüğü bağlayıcı cezanın infaz edildiği yer anlamında hapishane olarak nitelendirmekten çok bir tutukevi, cezanın infaz edilmesine ya da borçlunun borcunu ödemesine dek içinde tutulduğu yerler olarak kabul etmek daha doğrudur.
Osmanlı’da hapishane olarak genelde kale burçları kullanılmış olup bu yerler karanlık, havasız ve nemli olduklarından bu yerlere bu anlamı ifade eden zindan adı verilmiştir. Tanzimat’ın kabulüyle yürürlüğe giren 1840, 1851 ve 1858 tarihli Ceza Kanunları ile birlikte Osmanlı Devleti’nde de özgürlüğü bağlayıcı cezaların kabul edildiği söylenmelidir.
Cumhuriyet Dönemi’nde 1926 tarihinde 765 sayılı TCK’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte cezaevleri ve infaz sistemi yeniden ele alınmıştır. Öncelikle cezaevlerinin yönetimi İçişleri Bakanlığından alınarak Adalet Bakanlığına bağlanmış, bakanlık çabasını hükümlülerin çalıştırılması ve uslandırılması amacına yöneltmiştir.
1965 tarih ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun ile modern infaz esasları getirilmeye çalışılmıştır. Nihayet infaz hukukunun yeni esasları, 2004 tarih ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da düzenlenmektedir.
Türk hukukuna uzun süre İslam hukukunun egemen olmuştur. İslam hukukunda bedene yönelik cezaların esas olduğu ve hapis cezalarına hemen hiç yer verilmediği görülmektedir. Bu yönüyle hapis cezasının infaz edildiği yer anlamında hapishanelerden söz edilmesinin de mümkün olmadığı söylenebilir. Bununla birlikte, İslamiyetin ilk devirlerinde suçluların geçici olarak kapatıldığı yer olarak hapishanelerin bulunduğu da ileri sürülmektedir. Ancak bunları, özgürlüğü bağlayıcı cezanın infaz edildiği yer anlamında hapishane olarak nitelendirmekten çok bir tutukevi, cezanın infaz edilmesine ya da borçlunun borcunu ödemesine dek içinde tutulduğu yerler olarak kabul etmek daha doğrudur.
Osmanlı’da hapishane olarak genelde kale burçları kullanılmış olup bu yerler karanlık, havasız ve nemli olduklarından bu yerlere bu anlamı ifade eden zindan adı verilmiştir. Tanzimat’ın kabulüyle yürürlüğe giren 1840, 1851 ve 1858 tarihli Ceza Kanunları ile birlikte Osmanlı Devleti’nde de özgürlüğü bağlayıcı cezaların kabul edildiği söylenmelidir.
Cumhuriyet Dönemi’nde 1926 tarihinde 765 sayılı TCK’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte cezaevleri ve infaz sistemi yeniden ele alınmıştır. Öncelikle cezaevlerinin yönetimi İçişleri Bakanlığından alınarak Adalet Bakanlığına bağlanmış, bakanlık çabasını hükümlülerin çalıştırılması ve uslandırılması amacına yöneltmiştir.
1965 tarih ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun ile modern infaz esasları getirilmeye çalışılmıştır. Nihayet infaz hukukunun yeni esasları, 2004 tarih ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da düzenlenmektedir.
#9
SORU:
5275 sayılı CGTİHK’a göre infazın amaçları nelerdir?
5275 sayılı CGTİHK’a göre infazın amaçları nelerdir?
CEVAP:
5275 sayılı CGTİHK’a göre infazın amaçları şöyle sıralanabilir:
-
“Öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak,
-
Bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini
engelleyici etkenleri güçlendirmek,
-
Toplumu suça karşı korumak,
-
Hükümlünün yeniden sosyalleşmesini teşvik
etmek,
-
Üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal
kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak”.
5275 sayılı CGTİHK’a göre infazın amaçları şöyle sıralanabilir:
-
“Öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak,
-
Bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini
engelleyici etkenleri güçlendirmek,
-
Toplumu suça karşı korumak,
-
Hükümlünün yeniden sosyalleşmesini teşvik
etmek,
-
Üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal
kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak”.
#10
SORU:
Önleme amacı ile ne ifade edilmektedir?
Önleme amacı ile ne ifade edilmektedir?
CEVAP:
Önleme amacı bakımından cezalandırma, geleceğe dönüktür. Zira suç, zaten işlenmiştir. O hâlde asıl olan suçlu olup amaç onu uslandırarak yeniden suç işlemesine engel olmaktır. Ceza, tek başına bir amaç olamaz. Ceza, toplumu oluşturan bireyler üstündeki etkisiyle toplumu (genel önleme), suçlu üstündeki önleme etkisi ile de suçluyu (özel önleme) suç işlemekten alıkoyacaktır.
Önleme amacı bakımından cezalandırma, geleceğe dönüktür. Zira suç, zaten işlenmiştir. O hâlde asıl olan suçlu olup amaç onu uslandırarak yeniden suç işlemesine engel olmaktır. Ceza, tek başına bir amaç olamaz. Ceza, toplumu oluşturan bireyler üstündeki etkisiyle toplumu (genel önleme), suçlu üstündeki önleme etkisi ile de suçluyu (özel önleme) suç işlemekten alıkoyacaktır.
#11
SORU:
Genel önleme ile ne ifade edilmektedir?
Genel önleme ile ne ifade edilmektedir?
CEVAP:
Ceza, toplumu oluşturan bireyler üstündeki etkisiyle toplumu suç işlemekten alıkoyacaktır. Bu genel önlemedir.
Ceza, toplumu oluşturan bireyler üstündeki etkisiyle toplumu suç işlemekten alıkoyacaktır. Bu genel önlemedir.
#12
SORU:
Cezanın genel önleme amacı ne şekilde gerçekleşmektedir?
Cezanın genel önleme amacı ne şekilde gerçekleşmektedir?
CEVAP:
Cezanın kişiler üzerindeki genel önleme amacı (etkisi) iki şekilde gerçekleşir:
-
Cezanın kanunda bulunması ve gerektiğinde uygulanması, böylece toplumun hukuk düzenine ve güveninin muhafazası ve artırılması (pozitif genel önleme),
-
Cezanın infaz edilerek ileride suç işleyecekler için korkutucu bir etki yapması (negatif genel önleme).
Cezanın kişiler üzerindeki genel önleme amacı (etkisi) iki şekilde gerçekleşir:
-
Cezanın kanunda bulunması ve gerektiğinde uygulanması, böylece toplumun hukuk düzenine ve güveninin muhafazası ve artırılması (pozitif genel önleme),
-
Cezanın infaz edilerek ileride suç işleyecekler için korkutucu bir etki yapması (negatif genel önleme).
#13
SORU:
Cezanın özel önleme amacı ne şekilde gerçekleşmektedir?
Cezanın özel önleme amacı ne şekilde gerçekleşmektedir?
CEVAP:
Cezanın özel önleme amacı iki şekilde gerçekleşir:
-
Faili iyileştirerek topluma yeniden kazandırma (pozitif özel önleme),
-
Topluma kazandırılamayan ve/veya üstünde cezanın korkutma etkisinden etkilenmeyen failin, toplum dışına itilmesi ve böylece toplumun failden korunması, toplumun güvenlik altına alınması (negatif özel önleme).
Cezanın özel önleme amacı iki şekilde gerçekleşir:
-
Faili iyileştirerek topluma yeniden kazandırma (pozitif özel önleme),
-
Topluma kazandırılamayan ve/veya üstünde cezanın korkutma etkisinden etkilenmeyen failin, toplum dışına itilmesi ve böylece toplumun failden korunması, toplumun güvenlik altına alınması (negatif özel önleme).
#14
SORU:
İnfaz hukukunun esaslı amacı nedir?
İnfaz hukukunun esaslı amacı nedir?
CEVAP:
Bugün infaz hukukunda cezanın daha çok önleme, önleme amacı içinde de özel önleme amacı öne çıkmıştır: Failin yeniden topluma kazandırılması (pozitif özel önleme) ve toplumun suçtan korunması (negatif özel önleme).
Gerçekten infaz hukukunun esaslı amacı failin yeniden suç işlemesini önlemek, hükümlünün gelecekte tekerrürden uzak kalabilmesi yeteneğini sağlamaktır. Nasıl ceza ve ceza muhakemesi hukukunda fail obje olarak değil, hakları ve yükümlülükleri bulunan bir muhakeme süjesi (kişisi) olarak kabul ediliyorsa infaz hukukunda da suçlu sadece suçlu olarak görülemez. İnfaz hukuku suçlunun insan yüzüyle de ilgilenmeli, onu öne çıkaracak kurumlar içermelidir. O hâlde suçlu ya da hükümlü de hakları ve yükümlülükleri olan bir hukuk süjesidir.
Bugün infaz hukukunda cezanın daha çok önleme, önleme amacı içinde de özel önleme amacı öne çıkmıştır: Failin yeniden topluma kazandırılması (pozitif özel önleme) ve toplumun suçtan korunması (negatif özel önleme).
Gerçekten infaz hukukunun esaslı amacı failin yeniden suç işlemesini önlemek, hükümlünün gelecekte tekerrürden uzak kalabilmesi yeteneğini sağlamaktır. Nasıl ceza ve ceza muhakemesi hukukunda fail obje olarak değil, hakları ve yükümlülükleri bulunan bir muhakeme süjesi (kişisi) olarak kabul ediliyorsa infaz hukukunda da suçlu sadece suçlu olarak görülemez. İnfaz hukuku suçlunun insan yüzüyle de ilgilenmeli, onu öne çıkaracak kurumlar içermelidir. O hâlde suçlu ya da hükümlü de hakları ve yükümlülükleri olan bir hukuk süjesidir.
#15
SORU:
Zaman bakımından uygulamaya ilişkin kaç ilke bulunmaktadır?
Zaman bakımından uygulamaya ilişkin kaç ilke bulunmaktadır?
CEVAP:
İnfaz hukukunda zaman bakımından uygulamaya ilişkin üç ilkenin bulunduğu söylenebilir:
• Geriye yürüme,
-
İleriye yürüme ve
-
Hemen uygulama.
İnfaz hukukunda zaman bakımından uygulamaya ilişkin üç ilkenin bulunduğu söylenebilir:
• Geriye yürüme,
-
İleriye yürüme ve
-
Hemen uygulama.
#16
SORU:
Hemen uygulama ile ne ifade edilmektedir?
Hemen uygulama ile ne ifade edilmektedir?
CEVAP:
Hemen uygulama, aslında kuralın geriye yürümesini de sonuçlar. Gerçekten yürürlükteki yasanın uygulanması yani hemen uygulama, kendi yürürlüğünden önce işlenmiş ancak henüz yargılanmamış ve bir hükümle sonuçlanmamış fiiller bakımından esasen bir geçmişe yürüme sonucunu doğurur. İnfaz hukuku kuralları hemen uygulanır. Buna göre, kuralın aleyhe ya da lehe sonuç doğurması önemsizdir. Nitekim 5377 s.K.la değişik TCK m.7/3’e göre infaz rejimine ilişkin hükümler derhâl uygulanır. Bu, yeni kanunun getirdiği düzenlemenin cezanın amaçlarına daha iyi hizmet edebileceği düşüncesine dayanır.
Hemen uygulama, aslında kuralın geriye yürümesini de sonuçlar. Gerçekten yürürlükteki yasanın uygulanması yani hemen uygulama, kendi yürürlüğünden önce işlenmiş ancak henüz yargılanmamış ve bir hükümle sonuçlanmamış fiiller bakımından esasen bir geçmişe yürüme sonucunu doğurur. İnfaz hukuku kuralları hemen uygulanır. Buna göre, kuralın aleyhe ya da lehe sonuç doğurması önemsizdir. Nitekim 5377 s.K.la değişik TCK m.7/3’e göre infaz rejimine ilişkin hükümler derhâl uygulanır. Bu, yeni kanunun getirdiği düzenlemenin cezanın amaçlarına daha iyi hizmet edebileceği düşüncesine dayanır.
#17
SORU:
İnfaz kanunlarının derhâl uygulanmasındaki amaç nedir?
İnfaz kanunlarının derhâl uygulanmasındaki amaç nedir?
CEVAP:
Yeni kanunun, hükümlünün ıslahı ve topluma kazandırılmasında daha etkin yöntemlere, ceza infaz kurumunun daha sağlıklı şartlara kavuşturulmasına, ceza infaz kurumunun disiplin ve düzeninin daha iyi bir hâle getirilmesi ve buna göre hükümlüler için daha yaşanılır şartların meydana gelmesine ilişkin kurallara yer veriyor olmasıdır. Bu nedenle hükümlülerin ceza infaz kurumunda daha fazla kalmasını gerektiren ve koşullu salıverilme sürelerini uzatan hükümlerin derhâl uygulanmasından bahsedilemez.
Yeni kanunun, hükümlünün ıslahı ve topluma kazandırılmasında daha etkin yöntemlere, ceza infaz kurumunun daha sağlıklı şartlara kavuşturulmasına, ceza infaz kurumunun disiplin ve düzeninin daha iyi bir hâle getirilmesi ve buna göre hükümlüler için daha yaşanılır şartların meydana gelmesine ilişkin kurallara yer veriyor olmasıdır. Bu nedenle hükümlülerin ceza infaz kurumunda daha fazla kalmasını gerektiren ve koşullu salıverilme sürelerini uzatan hükümlerin derhâl uygulanmasından bahsedilemez.
#18
SORU:
Derhal uygulanma ilkesi istisnaları nelerdir?
Derhal uygulanma ilkesi istisnaları nelerdir?
CEVAP:
Yeni kuralın infaz rejimini ağırlaştırmış olabileceği düşüncesi, bu kurala istisna getirilmesi sonucunu doğurmuştur. Nitekim 5377 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle TCK m.7’ye “Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç” ibaresi eklenmiştir. Bu durumda 5237 sayılı TCK’nin erteleme, koşullu salıverme ve tekerrüre ilişkin düzenlemeleri bakımından lehe kanun hükümleri esas alınacaktır.
#19
SORU:
İnfaz hukukunun temel ilkeleri nelerdir?
İnfaz hukukunun temel ilkeleri nelerdir?
CEVAP:
İnfaz hukukunun temel ilkeleri sıralanabilir:
-
Hukuk devleti ilkesi,
-
İnsan onurunun dokunulmazlığı ilkesi,
-
Eşitlik ilkesi,
-
Sosyal devlet ilkesi.
İnfaz hukukunun temel ilkeleri sıralanabilir:
-
Hukuk devleti ilkesi,
-
İnsan onurunun dokunulmazlığı ilkesi,
-
Eşitlik ilkesi,
-
Sosyal devlet ilkesi.
#20
SORU:
İnfaza ilişkin ilkeler nelerdir?
İnfaza ilişkin ilkeler nelerdir?
CEVAP:
İnfaza ilişkin ilkeler şöyle sıralanabilir:
• infazın yasallığı ilkesi,
• infazın kesintisizliği ilkesi,
• gizlilikten kaçınma ilkesi,
• insanca infaz ilkesi ve
• infazın bireyselleştirilmesi ilkesi.
İnfaza ilişkin ilkeler şöyle sıralanabilir:
• infazın yasallığı ilkesi,
• infazın kesintisizliği ilkesi,
• gizlilikten kaçınma ilkesi,
• insanca infaz ilkesi ve
• infazın bireyselleştirilmesi ilkesi.
#21
SORU:
İnfazın kesintizisliği ilkesine ilişkin istisnalar nelerdir?
İnfazın kesintizisliği ilkesine ilişkin istisnalar nelerdir?
CEVAP:
İlkenin istisnalarına erteleme, gece ve hafta sonu infaz buna örnek verilebilir.
İlkenin istisnalarına erteleme, gece ve hafta sonu infaz buna örnek verilebilir.
#22
SORU:
Gizlilikten kaçınma ilkesi ne anlama gelmektedir?
Gizlilikten kaçınma ilkesi ne anlama gelmektedir?
CEVAP:
Bu ilkenin anlamı cezanın infazının bilinmeyen bir yerde ve bilinmeyen bir yöntemle yapılamamasıdır. Cezanın infazına ilişkin kurallar örneğin, infaz yeri, zamanı, şekli, yöntemi vb. gibi açıkça düzenlenmeli ve herkes tarafından bilinebilir olmalıdır. Cezaların infazına ilişkin hükümler 5275 sayılı CGTİHK’da düzenlenmektedir.
Bu ilkenin anlamı cezanın infazının bilinmeyen bir yerde ve bilinmeyen bir yöntemle yapılamamasıdır. Cezanın infazına ilişkin kurallar örneğin, infaz yeri, zamanı, şekli, yöntemi vb. gibi açıkça düzenlenmeli ve herkes tarafından bilinebilir olmalıdır. Cezaların infazına ilişkin hükümler 5275 sayılı CGTİHK’da düzenlenmektedir.
#23
SORU:
Cezaların insanca infazı ile ilgili olarak ortaya konulan ana ilkeler nelerdir?
Cezaların insanca infazı ile ilgili olarak ortaya konulan ana ilkeler nelerdir?
CEVAP:
Cezaların insanca infazı ile ilgili olarak ortaya konulan ana ilkeler şöyle sıralanabilir:
• Tutuklu ve hükümlüye, sahip oldukları haklar yazılı olarak derhâl bildirilmelidir. Bu kişiler okur-yazar olmasa dahi söz konusu haklar sözlü olarak bildirilmelidir.
• Hakların kullanımında işlenen suçun niteliği ve türü dikkate alınmaz. Tutuklu veya hükümlü olmak yeterlidir.
• Eşitlik ilkesinin bir sonucu olarak hakların kullanımında ırk, dil, din, cinsiyet, siyasal veya diğer görüşler, ulusal veya toplumsal köken, mülkiyet, doğum veya diğer statüler ayrım nedeni olamaz.
• Hakların çiğnenmesi durumunda yargı yolu açık olmalıdır (Anayasa m.125/1).
Cezaların insanca infazı ile ilgili olarak ortaya konulan ana ilkeler şöyle sıralanabilir:
• Tutuklu ve hükümlüye, sahip oldukları haklar yazılı olarak derhâl bildirilmelidir. Bu kişiler okur-yazar olmasa dahi söz konusu haklar sözlü olarak bildirilmelidir.
• Hakların kullanımında işlenen suçun niteliği ve türü dikkate alınmaz. Tutuklu veya hükümlü olmak yeterlidir.
• Eşitlik ilkesinin bir sonucu olarak hakların kullanımında ırk, dil, din, cinsiyet, siyasal veya diğer görüşler, ulusal veya toplumsal köken, mülkiyet, doğum veya diğer statüler ayrım nedeni olamaz.
• Hakların çiğnenmesi durumunda yargı yolu açık olmalıdır (Anayasa m.125/1).
#24
SORU:
İnfazın bireyselleştirilmesi ilkesi neyi ifade etmektedir?
İnfazın bireyselleştirilmesi ilkesi neyi ifade etmektedir?
CEVAP:
Söz konusu ilke hükümlüyle birlikte, hakkında cezasının infazına ilişkin bir iyileştirme planı hazırlanmasını ifade eder. Bu planda meslek eğitimi, infazın hafifetilme yöntemi, salıverilme koşulları gibi konular yer alır. Yine hükümlüye hakları ve yükümlülükleri bildirilmeli, anlamıyorsa yazılı olarak açıklanmalıdır. Öte yandan, söz konusu açıklamaların hükümlünün anladığı dilden yapılması da gerekmektedir.
Söz konusu ilke hükümlüyle birlikte, hakkında cezasının infazına ilişkin bir iyileştirme planı hazırlanmasını ifade eder. Bu planda meslek eğitimi, infazın hafifetilme yöntemi, salıverilme koşulları gibi konular yer alır. Yine hükümlüye hakları ve yükümlülükleri bildirilmeli, anlamıyorsa yazılı olarak açıklanmalıdır. Öte yandan, söz konusu açıklamaların hükümlünün anladığı dilden yapılması da gerekmektedir.
#25
SORU:
Hapis cezalarının infaz rejimi hangi temel ilkelere dayalı olarak düzenlenir?
Hapis cezalarının infaz rejimi hangi temel ilkelere dayalı olarak düzenlenir?
CEVAP:
Hapis cezalarının infaz rejiminin dayandığı temel ilkeler şöyle sıralanabilir:
- Hükümlüler ceza infaz kurumlarında güvenli bir biçimde ve kaçmalarını önleyecek tedbirler alınarak düzen, güvenlik ve disiplin çerçevesinde tutulurlar.
-
Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin düzenli bir yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddi ve manevi koşullar altında çektirilir. Hükümlülerin, Anayasada yer alan diğer hakları, infazın temel amaçları saklı kalmak üzere, bu Kanunda öngörülen kurallar uyarınca kısıtlanabilir.
-
Cezanın infazında hükümlünün iyileştirilmesi hususunda mümkün olan araç ve olanaklar kullanılır. Hükümlünün kanun, tüzük ve yönetmeliklerle tanınmış haklarının dokunulmazlığını sağlamak üzere cezanın infazında ve iyileştirme çabalarında kanunilik ve hukuka uygunluk ilkeleri esas alınır.
-
İyileştirmeye gereksinimleri olmadığı saptanan hükümlülere ilişkin infaz rejiminde, bu hükümlülerin kişilikleriyle orantılı bireyselleştirilmiş programlara yer verilmesine özen gösterilir ve bu hususlar yönetmeliklerde düzenlenir.
-
Cezanın infazında adalet esaslarına uygun hareket edilir. Bu maksatla ceza infaz kurumları kanun, tüzük ve yönetmeliklerin verdiği yetkilere dayanarak nitelikli elemanlarca denetlenir.
-
Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunludur.
-
Hükümlünün infazın amacına uygun olarak kanun, tüzük ve yönetmeliklerin belirttiği hükümlere uyması zorunludur.
-
Kanunlarda gösterilen tutum, davranış ve eylemler ile kurum düzenini ihlal edenler hakkında Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır. Cezalara, Kanunda belirtilen merciler, sürelerine uygun olarak hükmederler. Cezalara karşı savunma ve itirazlar da Kanunun gösterdiği mercilere yapılır
Hapis cezalarının infaz rejiminin dayandığı temel ilkeler şöyle sıralanabilir:
- Hükümlüler ceza infaz kurumlarında güvenli bir biçimde ve kaçmalarını önleyecek tedbirler alınarak düzen, güvenlik ve disiplin çerçevesinde tutulurlar.
-
Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin düzenli bir yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddi ve manevi koşullar altında çektirilir. Hükümlülerin, Anayasada yer alan diğer hakları, infazın temel amaçları saklı kalmak üzere, bu Kanunda öngörülen kurallar uyarınca kısıtlanabilir.
-
Cezanın infazında hükümlünün iyileştirilmesi hususunda mümkün olan araç ve olanaklar kullanılır. Hükümlünün kanun, tüzük ve yönetmeliklerle tanınmış haklarının dokunulmazlığını sağlamak üzere cezanın infazında ve iyileştirme çabalarında kanunilik ve hukuka uygunluk ilkeleri esas alınır.
-
İyileştirmeye gereksinimleri olmadığı saptanan hükümlülere ilişkin infaz rejiminde, bu hükümlülerin kişilikleriyle orantılı bireyselleştirilmiş programlara yer verilmesine özen gösterilir ve bu hususlar yönetmeliklerde düzenlenir.
-
Cezanın infazında adalet esaslarına uygun hareket edilir. Bu maksatla ceza infaz kurumları kanun, tüzük ve yönetmeliklerin verdiği yetkilere dayanarak nitelikli elemanlarca denetlenir.
-
Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunludur.
-
Hükümlünün infazın amacına uygun olarak kanun, tüzük ve yönetmeliklerin belirttiği hükümlere uyması zorunludur.
-
Kanunlarda gösterilen tutum, davranış ve eylemler ile kurum düzenini ihlal edenler hakkında Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır. Cezalara, Kanunda belirtilen merciler, sürelerine uygun olarak hükmederler. Cezalara karşı savunma ve itirazlar da Kanunun gösterdiği mercilere yapılır
#26
SORU:
Yasa hapis cezalarının infazında neleri esas almıştır?
Yasa hapis cezalarının infazında neleri esas almıştır?
CEVAP:
Yasa hapis cezalarının infazında;
• Düzeni,
• Güvenliği,
• Disiplini ve
• Adaleti esas almıştır.
Bunlar aynı zamanda infazın görevleri olarak da nitelenebilir. Bu dört görev arasında makul bir denge yaratılmalıdır.
Yasa hapis cezalarının infazında;
• Düzeni,
• Güvenliği,
• Disiplini ve
• Adaleti esas almıştır.
Bunlar aynı zamanda infazın görevleri olarak da nitelenebilir. Bu dört görev arasında makul bir denge yaratılmalıdır.
#27
SORU:
İnfaz hukukunun hukuk düzeni içindeki yeri nedir?
İnfaz hukukunun hukuk düzeni içindeki yeri nedir?
CEVAP:
İnfaz hukuku, kamu hukukunun bir dalıdır. Kamu hukukunun niteliği, hukuki ilişkilerde kuralları ast-üst ayrımı, yani hiyerarşik bir ayrım içinde ortaya koymasıdır. İnfaz hukukunda, devlet ile fail arasında doğan, devlete ait cezalandırma yetkisinin kullanılması söz konusudur. Böyle olunca infaz hukuku eşit iki taraf arasındaki değil, hiyerarşik olarak hukuk düzeninin üst kısmında bulunan devlet ile birey arasındaki sorunların çözümlenmesi ile ilgilenmektedir. Mağdur, kural olarak devletin
Anayasa hukuku ile infaz hukuku ilişkisi nedir? Anayasada ne şekilde yer verilmiştir?
cezalandırma yetkisinden; devlet de artık bir görev niteliğinde olan cezalandırma yetkisinden vazgeçemez.
İnfaz hukuku, kamu hukukunun bir dalıdır. Kamu hukukunun niteliği, hukuki ilişkilerde kuralları ast-üst ayrımı, yani hiyerarşik bir ayrım içinde ortaya koymasıdır. İnfaz hukukunda, devlet ile fail arasında doğan, devlete ait cezalandırma yetkisinin kullanılması söz konusudur. Böyle olunca infaz hukuku eşit iki taraf arasındaki değil, hiyerarşik olarak hukuk düzeninin üst kısmında bulunan devlet ile birey arasındaki sorunların çözümlenmesi ile ilgilenmektedir. Mağdur, kural olarak devletin
Anayasa hukuku ile infaz hukuku ilişkisi nedir? Anayasada ne şekilde yer verilmiştir?
cezalandırma yetkisinden; devlet de artık bir görev niteliğinde olan cezalandırma yetkisinden vazgeçemez.
#28
SORU:
Anayasa hukuku ile infaz hukuku ilişkisi nedir? Anayasada ne şekilde yer verilmiştir?
Anayasa hukuku ile infaz hukuku ilişkisi nedir? Anayasada ne şekilde yer verilmiştir?
CEVAP:
1982 Anayasası m.17/3’te “... kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” düzenlemesi ile Anayasa ve infaz hukuku arasındaki ilişki açıkça ifade edilmektedir. Böylece ceza ve güvenlik tedbirlerinin ve bunların infazının insan haysiyetine uygun olması gerektiği ortaya konmaktadır.
1982 Anayasası m.17/3’te “... kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” düzenlemesi ile Anayasa ve infaz hukuku arasındaki ilişki açıkça ifade edilmektedir. Böylece ceza ve güvenlik tedbirlerinin ve bunların infazının insan haysiyetine uygun olması gerektiği ortaya konmaktadır.
#29
SORU:
İdare hukuku ile infaz hukuku ilişkisi nedir?
İdare hukuku ile infaz hukuku ilişkisi nedir?
CEVAP:
Cezanın infazı, bu anlamda cezaevinin idaresi ve uygulamaları, daha çok idari tasarruf niteliği taşıdığından, bundan zarar gören hükümlü ve tutukluların idari yargı yoluna başvurabilmeleri gerekir. Bununla birlikte İnfaz Hâkimliği Kanunu’ndan sonra infaz uygulamalarına ilişkin konularda infaz hâkimine başvurulması mümkün olduğundan artık idari yargı yolunun öneminin azaldığı haklı olarak vurgulanmaktadır. Ancak yine de idarenin bazı tasarruflarına örneğin, nakil talebine ilişkin kararlara karşı idari yargı yoluna başvurulabileceği söylenmelidir.
Cezanın infazı, bu anlamda cezaevinin idaresi ve uygulamaları, daha çok idari tasarruf niteliği taşıdığından, bundan zarar gören hükümlü ve tutukluların idari yargı yoluna başvurabilmeleri gerekir. Bununla birlikte İnfaz Hâkimliği Kanunu’ndan sonra infaz uygulamalarına ilişkin konularda infaz hâkimine başvurulması mümkün olduğundan artık idari yargı yolunun öneminin azaldığı haklı olarak vurgulanmaktadır. Ancak yine de idarenin bazı tasarruflarına örneğin, nakil talebine ilişkin kararlara karşı idari yargı yoluna başvurulabileceği söylenmelidir.
#30
SORU:
1957 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen “Hükümlülere Muamelede Uyulacak Asgari Standart Kurallar” nelerdir?
1957 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen “Hükümlülere Muamelede Uyulacak Asgari Standart Kurallar” nelerdir?
CEVAP:
“Hükümlülere Muamelede Uyulacak Asgari
Standart
-
Cezaevleri kişilerin yaşamına bedeni ve ruhi
sağlıklarına yönelik bir tehdit içermeyen ve iyi
örgütlenmiş kurumlar olmalıdır.
-
Cezaevleri tutuklu ve hükümlülere karşı hiçbir
ayrımcılık yapılmaksızın davranıldığı yerler
olmalıdır.
-
Bir suçlunun mahkeme tarafından hapis cezasına
mahkûm edilmesi, yoğun bir üzüntü ve acının var olduğu bir cezanın uygulanması demek olduğundan; cezaevi koşulları, cezanın niteliğinde bulunan bu üzüntü ve acıyı artıracak şekilde oluşturulamaz.
-
Cezaevindeki faaliyetler, mümkün olduğunca cezanın çekilmesinden sonra hükümlünün toplum içindeki yerini tekrar almasını yardım etmeye yönelmelidir. Bu yüzden, cezaevi kuralları ve uygulanan rejim, hükümlünün kişisel özgürlüklerini, dışarıyla kurduğu toplumsal ilişkileri ve kişisel gelişimine yönelik imkânları kesinlikle gereğinden fazla kısıtlamamalıdır. Cezaevi kuralları ve uygulanan rejim, normal toplum yaşamına, bütünleşmeye ve uyum sağlamaya yardımcı olmalıdır.
“Hükümlülere Muamelede Uyulacak Asgari
Standart
-
Cezaevleri kişilerin yaşamına bedeni ve ruhi
sağlıklarına yönelik bir tehdit içermeyen ve iyi
örgütlenmiş kurumlar olmalıdır.
-
Cezaevleri tutuklu ve hükümlülere karşı hiçbir
ayrımcılık yapılmaksızın davranıldığı yerler
olmalıdır.
-
Bir suçlunun mahkeme tarafından hapis cezasına
mahkûm edilmesi, yoğun bir üzüntü ve acının var olduğu bir cezanın uygulanması demek olduğundan; cezaevi koşulları, cezanın niteliğinde bulunan bu üzüntü ve acıyı artıracak şekilde oluşturulamaz.
-
Cezaevindeki faaliyetler, mümkün olduğunca cezanın çekilmesinden sonra hükümlünün toplum içindeki yerini tekrar almasını yardım etmeye yönelmelidir. Bu yüzden, cezaevi kuralları ve uygulanan rejim, hükümlünün kişisel özgürlüklerini, dışarıyla kurduğu toplumsal ilişkileri ve kişisel gelişimine yönelik imkânları kesinlikle gereğinden fazla kısıtlamamalıdır. Cezaevi kuralları ve uygulanan rejim, normal toplum yaşamına, bütünleşmeye ve uyum sağlamaya yardımcı olmalıdır.
#31
SORU:
Uluslararası hukuk bağlamında infaz hukukuna yer verilen metinler nelerdir?
Uluslararası hukuk bağlamında infaz hukukuna yer verilen metinler nelerdir?
CEVAP:
Uluslararası hukuk bağlamında infaz hukukuna yer verilen başlıca metinler şöyle sıralanabilir:
- 1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi,
- Çocuk Hakları Sözleşmesi,
- 1955 tarihinde Cenevre’de düzenlenen kongrede alınan “Hükümlülere Muamelede Asgari Esaslar” ve “İnfaz Kurumu Açma” konulu tavsiye kararları,
- 1957 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş olan “Hükümlülere Muamelede Uyulacak Asgari Standart Kurallar”,
BM Genel Kurulu 1988’de “Herhangi bir Şekilde Gözaltında Tutulan ya da Hapse Konulan Kişilerin Korunmasına Dair İlkeler Bütünü”nü,
- 1990’da da “Mahpuslara Muamelenin Temel İlkeler”...
Uluslararası hukuk bağlamında infaz hukukuna yer verilen başlıca metinler şöyle sıralanabilir:
- 1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi,
- Çocuk Hakları Sözleşmesi,
- 1955 tarihinde Cenevre’de düzenlenen kongrede alınan “Hükümlülere Muamelede Asgari Esaslar” ve “İnfaz Kurumu Açma” konulu tavsiye kararları,
- 1957 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş olan “Hükümlülere Muamelede Uyulacak Asgari Standart Kurallar”,
BM Genel Kurulu 1988’de “Herhangi bir Şekilde Gözaltında Tutulan ya da Hapse Konulan Kişilerin Korunmasına Dair İlkeler Bütünü”nü, - 1990’da da “Mahpuslara Muamelenin Temel İlkeler”...
#32
SORU:
1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin
getirdiği hangi haklar infaz hukuku bağlamında önemlidir?
1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin
getirdiği hangi haklar infaz hukuku bağlamında önemlidir?
CEVAP:
1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin getirdiği;
-
Yaşama hakkı (m.2),
-
İşkence ve diğer insanlık dışı veya aşağılayıcı
ceza davranış yasağı (m.3),
-
Kölelik ve zorlayıcı çalışma yasağı (m.4),
-
Özgürlük ve güvenlik hakkı (m.5),
-
Adil yargılanma hakkı (m.6),
-
Cezaların yasallığı (m.7),
-
Özel hayata saygı (m.8),
-
Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü (m.9),
-
İfade özgürlüğü (m.10),
-
Etkili başvuru hakkı (m.13),
-
Ayrımcılık yasağı (m.14),
-
Hakların kötüye kullanılması yasağı (m.17)
önemi sebebiyle ifade edilmelidir.
1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin getirdiği;
-
Yaşama hakkı (m.2),
-
İşkence ve diğer insanlık dışı veya aşağılayıcı
ceza davranış yasağı (m.3),
-
Kölelik ve zorlayıcı çalışma yasağı (m.4),
-
Özgürlük ve güvenlik hakkı (m.5),
-
Adil yargılanma hakkı (m.6),
-
Cezaların yasallığı (m.7),
-
Özel hayata saygı (m.8),
-
Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü (m.9),
-
İfade özgürlüğü (m.10),
-
Etkili başvuru hakkı (m.13),
-
Ayrımcılık yasağı (m.14),
-
Hakların kötüye kullanılması yasağı (m.17)
önemi sebebiyle ifade edilmelidir.
#33
SORU:
İnfazın sözlük anlamı nedir?
CEVAP:
İnfazın sözlük anlamı “bir yargıyı yerine getirme, uygulama, yürütüm”dür. Bu yönüyle infaz hukuki bir perspektifle mahkemelerce verilip kesinleşen ceza ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi olarak tanımlanabilir.
#34
SORU:
İnfaz hukuku nedir?
CEVAP:
İnfaz hukuku ceza ve güvenlik tedbirlerine ilişkin kesinleşmiş kararların yerine getirilmesine yönelik esasları gösteren bağımsız bir hukuk dalıdır.Gerçekten infaz hukuku ceza hukuku yaptırımlarının infazı, yani yerine getirilmesi konusu ile ilgilenir ve buna ilişkin esasları, ilkeleri ve usulleri gösterir
#35
SORU:
Tarihin ilk devirlerinde, suç kavramı ile ilgili bilgi veriniz?
CEVAP:
Tarihin ilk devirlerinde, suç kavramı, toplumsal olmaktan çok bireysel bir içeriğe sahipti
ve bu nedenle suç teşkil eden eylemlerin toplumu değil, doğrudan bireyi ilgilendirdiği
kabul edilmekteydi. Bu nedenle bir suç karşısında belirleyici olan, suç mağdurunun öç
almasıydı. İlerleyen dönemlerde suç kavramına toplumsal bir içerik yüklenmeye başlanmasıyla suç işleyen bir kişi, toplumun düşmanı olarak kabul edilmeye başlandı. Bunun sonucu olarak da belli bazı cezaların ön plana çıktığı görülmektedir. Bu cezalara; ölüm cezası, sakat bırakma cezası, sürgün cezası, köle yapma cezası ve para cezası gibi cezalar örnek gösterilebilir.
#36
SORU:
Cezaevlerinin gelişim dönemleri ile ilgili bilgi veriniz?
CEVAP:
Genel olarak cezaevlerinin gelişiminde üç dönemden söz edilir:
- Ödetme yanında, hükümlünün, iyileştirme ve yeniden topluma kavuşturulmasının benimsendiği Hollanda, Amsterdam hapishanelerinin ortaya çıktığı 16. yy.ın sonlarından Fransız ihtilali’ ne kadar süren dönem.
- Fransız ihtilalin’ den Birinci Dünya Savaşı kadar devam eden dönem.
- Ceza infaz kurumlarının açılması ve 20. yy.ın ikinci yarısında hükümlülere muamelede asgari esasların hukuken gerçekleştirildiği dönem.
#37
SORU:
Amsterdam cezaevlerinin doğuşu ile ilgili bilgi veriniz?
CEVAP:
Amsterdam cezaevlerinin doğuşu 1588 yılında Amsterdam Ceza Mahkemesinin genç bir
hırsızı her zaman olduğu gibi idam cezasına değil, devlet tarafından eğitilip iyileştirilmesine karar vermesine dayanmaktadır. Amsterdam cezaevlerinde kalanlar gündüzleri tahta ve iplik işleri ile din dersleri almaktaydı. Disiplin aracı olarak ağır çalışma ve din eğitimi ile bu kişiler iyileştirilmeye ve sosyal yaşama alıştırılmaya çalışılmakta; böylece yeniden topluma yararlı bireyler hâline getirilmek istenmekteydi.Cezalandırmanın, hükümlünün
toplumsal yaşama yeniden dönmesini zorlaştıran damgalayıcı sonuçları nedeniyle diğer
cezaların aksine bu yerlerde tutulma lekeleyici bir etki yaratmıyordu. Hatta buralarda tutulan kişiler, çalışmalarının karşılığında aldıkları primlerle kısmen de olsa bırakıldıktan sonra bazı giderlerini karşılayabilme olanağına sahip olabilmekteydi. Amsterdam cezaevleri diğer ülkelere de örnek olmuştur. Bu cezaevlerinin model olarak kabul edildiği cezaevleri veya çalışma evlerinde infaz edilen özgürlüğü bağlayıcı cezalar 18.yy. sonuna kadar orta Çağ’ dan gelen alışkanlığın bir sonucu olarak zincire vurma, kürek cezası gibi bedene yönelik cezalar ile birlikte uygulanmaktaydı
#38
SORU:
Yirminci yüzyılda infaz hukukundaki gelişmeler nelerdir?
CEVAP:
Cezanın özel önleme amacı yönündeki düşünce, 20.yy.da ceza infazında eğitim ve toplumsal yaşama yeniden kazandırma çabalarını öne çıkarmıştır. Ancak Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesi en azından söz konusu ülke bakımından bu yöndeki gelişimi engellemiştir. Bununla birlikte, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yürürlüğe giren infaz
kanunları hükümlü haklarını, infaz makamlarının müdahale yetkilerini, tehlikeli suçlularının infazını, tedavi ve yeniden topluma kazandırma düşüncelerini etkili bir şekilde düzenlemiştir. Bunda 1955’te Cenevre’de düzenlenen Suçların Önlenmesi ve Hükümlülere Muamele konulu kongrede alınan, “Hükümlülere Muamelede Asgari Esaslar” ve “İnfaz Kurumu Açma” tavsiye kararları ile BM’ce 1957’de kabul edilen “Hükümlülere Muamelede
Uyulacak Asgari Esasların kabulü büyük rol oynamıştır. Nihayet 1973’te Avrupa yi tarafından kabul edilen “Hükümlülere Muamelede Asgari Esaslar” ile Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından 1987’de kabul edilen “Avrupa Ceza İnfaz Esası”ndan da söz edilmelidir.
#39
SORU:
Türk hukukunda hapishanelerin doğuşu ve gelişimi ile ilgili bilgi veriniz?
CEVAP:
Türk hukukuna uzun süre İslam hukukunun egemen olması, infaz hukukunun tarihsel
gelişimi bakımından kısaca İslam hukukunun da incelenmesini zorunlu kılmaktadır. İslam hukukunda bedene yönelik cezaların esas olduğu ve hapis cezalarına hemen hiç yer verilmediği görülmektedir. Bu yönüyle hapis cezasının infaz edildiği yer anlamında hapishanelerden söz edilmesinin de mümkün olmadığı söylenebilir.
Bununla birlikte, İslamiyetin ilk devirlerinde suçluların geçici olarak kapatıldığı yer olarak hapishanelerin bulunduğu da ileri sürülmektedir. Ancak bunları, özgürlüğü bağlayıcı cezanın infaz edildiği yer anlamında hapishane olarak nitelendirmekten çok bir tutukevi, cezanın infaz edilmesine ya da borçlunun borcunu ödemesine dek içinde tutulduğu yerler olarak kabul etmek daha doğrudur. Tanzimat’ın kabulüyle yürürlüğe giren 1840, 1851 ve 1858 tarihli Ceza Kanunları ile birlikte Osmanlı Devleti’nde de özgürlüğü bağlayıcı cezaların kabul edildiği söylenmelidir. Yine bu kanunlarla birlikte hapishanedeki ağır hasta olan hükümlülerin iyileşinceye kadar kefaletle salıverilmesi, yoksul olanların beslenme ve giyim giderlerinin devletçe karşılanması ilkeleri benimsenmiştir. 1858 Ceza Kanunu özgürlüğü bağlayıcı ceza olarak suçlunun ayaklarında demir olduğu hâlde meşakkatli işlerde çalıştırılmak
suretiyle icra olunan kürek cezası, bazı ağır suçlar için belli kalelerin birinde ömür boyu
ya da süreli olarak tutulma anlamına gelen kalebentlik ve hapis cezasını kabul etti. Islahat Fermanı’ nda, ceza ve tutukevlerindeki olumsuz koşulların düzeltilmesine ilişkin ilk hükümlere rastlanmaktadır.
Cumhuriyet Dönemi’ nde 1926 tarihinde 765 sayılı TCK’nın yürürlüğe girmesi ile
birlikte cezaevleri ve infaz sistemi yeniden ele alınmıştır. Öncelikle cezaevlerinin yönetimi İçişleri Bakanlığından alınarak Adalet Bakanlığına bağlanmış, bakanlık çabasını hükümlülerin çalıştırılması ve uslandırılması amacına yöneltmiştir. Bunun için iş esasına dayanan cezaevlerinin yapımına başlanmıştır. 1930 tarihli Hapishane ve Tevkifhanelerin İdaresi Hakkında Kanun’da cezaevlerinde iş yurtlarının oluşturulacağı belirtilmiş, Ceza Kanunu’ nun Yürürlük Kanunu’ na eklenen bir madde ile de belli şartlara sahip hükümlülerin geceleri hapishanede geçirmek şartıyla kamu yararına uygun işlerde çalıştırılabileceği esası kabul edilmiştir. 1965 tarih ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun ile modern infaz esasları getirilmeye çalışılmıştır. Nihayet infaz hukukunun yeni esasları, 2004 tarih ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da düzenlenmektedir. Söz konusu Kanun “ceza adalet sistemi çerçevesinde gerçekleştirilen yargılamalar sonucunda verilen kararların, her türlü yargı derecelerinden geçerek kesinleşmelerinden sonra, fiilen ve maddeten ceza ve tedbirlerin infazını kapsayan ve büyük kısmı itibarıyla, idarî nitelikte olan görev ve faaliyetleri içeren hükümlerden oluşmaktadır”.
#40
SORU:
5275 sayılı CGTİHK’ de, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen amaçlar nelerdir?
CEVAP:
5275 sayılı CGTİHK’ de, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen amaçlar;
• “öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak,
• bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek,
• toplumu suça karşı korumak,
• hükümlünün yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek,
• üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan
bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak”
olarak ifade edilmektedir (CGTİHK m.3).
Görüldüğü üzere kanunun, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenen
amaçlarını iki başlık altında toplamak mümkündür:
• Önleme amacı
• Yeniden topluma kazandırma (topluma kazandırma-resosyalizasyon) amacı.
#41
SORU:
İnfazın yeniden topluma kazandırma amacı ile ilgili bilgi veriniz?
CEVAP:
Sosyalleşme, insanların sosyal dünyalarının davranışlar, normlar, kurallar ve değerler
standartlarıyla şekillenmesi süreci olarak tanımlanabilir. Bu süreç içinde sosyalleşme insanın içinde yaşadığı topluma uyum sağlaması, toplumla bütünleşmesi ya da özdeşleşmesi anlamını taşır. Sosyalleşme, esas itibarıyla çocuklukta başlayan insanın çevresine ve kendisine yönelmiş olan sosyal bir davranışın öğrenilmesidir. Bugün infazın amacının, haklı olarak iyileştirme yani hükümlünün eğitimi değil, onun yeniden sosyalleştirilmesi, diğer bir deyişle topluma kazandırılması olduğu ifade edilmektedir. O hâlde hükümlünün gelecekte sosyal sorumluluk anlayışı içinde suçtan
uzak bir hayata yöneltilmesi ve suçtan uzak bir hayat sürdürebilme yeteneğinin kazandırılması amacı, infazın organizasyonu ve infaza katılan kişilerin yapısının oluşturulması bakımından zorunlu bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Gerçekten, cezaevi kurumundaki yaşama uyma ve diğer hükümlülerle ilişkilerin oluşturduğu “alt-kültür”, sosyalleşme sürecini olumsuz olarak etkilemektedir. Yeniden topluma kazandırma insan kişiliğinin değiştirilmesi çabası olmayıp; burada amaç, hükümlünün yeniden özgürlüğüne kavuşması hâlinde üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak olmalıdır.
#42
SORU:
İnfaz hukuku kurallarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin ilkeler ile ilgili bilgi veriniz?
CEVAP:
Zaman bakımından uygulamaya ilişkin üç ilkenin bulunduğu söylenmelidir: Geriye yürüme, ileriye yürüme ve hemen uygulama.
#43
SORU:
İnfaz hukuku kurallarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin ilkelerden "hemen uygulama" ilkesi ile ilgili bilgi veriniz?
CEVAP:
Hemen uygulama, aslında kuralın geriye yürümesini de sonuçlar. Gerçekten yürürlükteki yasanın uygulanması yani hemen uygulama, kendi yürürlüğünden önce işlenmiş ancak henüz yargılanmamış ve bir hükümle sonuçlanmamış fiiller bakımından esasen bir geçmişe yürüme sonucunu doğurur. Bu durumda sorun, olay anında yürürlükte olan kanunla sonradan yürürlüğe giren kanun arasında farklılık olması nedeniyle çıkmaktadır. Bu nedenle ceza hukukunda kanunilik ilkesinin bir sonucu olarak aleyhe kanunun geçmişe yürümesi yasağı ve lehe kanunun geçmişe yürümesi ilkesi kabul edilmiştir. Böylece hemen uygulama ilkesinin kanunilik ilkesine aykırı sonuçları ortadan kaldırılmak istenmiştir.
#44
SORU:
İnfaz hukukunun temel ilkelerinden biri olan hukuk devleti ilkesi ile ilgili bilgi veriniz?
CEVAP:
Hukuk devleti, amacı hukukun üstünlüğünü sağlamak olan devlet demektir. Hukukun
üstünlüğü ise iki ana fikir üstüne kurulmuştur:
1. Devletin sahip olduğu iktidar, hukuktan gelir ve ona uygun kullanılır.
2. Hukuk, insan kişiliğine saygıya dayanır.
Özgürlük ve insan kişiliği, hukuk devletinin esasıdır. Hukuk devleti, insan haklarına saygılı devlettir. O hâlde hukukun üstünlüğü anlayışında temel değer insan kişiliğinin haysiyetidir. Hukukun üstünlüğü, insan haysiyetinin en üstün değer olduğunun benimsenmesi veya kabulü demektir. Bu bağlamda hukuk devleti, insan haklarını gerçekleştirecek, adaleti sağlayacak ve hukuki güvenliği temin edecek olan devlettir.
#45
SORU:
İnfaz hukukunun temel ilkelerinden biri olan insan onurunun dokunulmazlığı ilkesi ile ilgili bilgi veriniz?
CEVAP:
İnsan bir nesne hâline getirilemez. O, hakları ve yükümlülükleri olan bir hukuk öznesidir.
‘İnsan devlet içindir’ şeklindeki totaliter bir düşünce şekli insanı ruhsuz, içi boş bir şey,
sanki bir yaratık hâline getirir. Ancak belli hak ve özgürlüklere sahip olan kişi çevresini
şekillendirebilir; bir kişilik kazanabilir. İnsan onuruna yaraşır bir yaşam özellikle bir ruh
ve düşünce özgürlüğünü zorunlu kılar. İşte bu nedenle insan onuru, özgürlükçü demokrasilerin, hukuk devletinin işlevini sağlayabilmesi için vazgeçilmez bir koşuldur. Fakat bu bağlamda insan onurundan da ancak bir hukuk devletinde söz edilebileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle hukuk devletinin insan onurunun koruyucusu olduğu söylenmektedir. İnsanın hem maddi hem de manevi açıdan kendine özgü bir değer taşıması ve taşıdığı
bu değerden vazgeçmenin mümkün olmaması, her türlü toplumsal, hukuksal ve siyasal
müdahaleye karşı mutlak olarak öne sürülebilmesi insan onurunun temel özelliklerini
oluşturmaktadır. Onur kavramı sadece insanın özgürlüğünü ve eşitliğini değil bağımsız
kişiliğini de ifade eder. Hukuk düzeninde bireye sadece kendisinin egemen olacağı, dışardan müdahalelerde bulunulamayacak özgür bir alan sağlanmadıkça insan onurunun gerçekleştirilemeyeceği söylenebilir.
#46
SORU:
İnfaz hukukunun temel ilkelerinden biri olan eşitlik ilkesi ile ilgili bilgi veriniz?
CEVAP:
Ceza hukuku çerçevesinde özgürlüğü kısıtlanan hiç kimse bundan dolayı ayrımcılığa tabi
tutulamaz. Eşitliğin sağlanması adaletin bir gereğidir. Gerçekten ceza adaleti değişik türdeki adalet kavramlarının bir bileşkesi şeklinde ortaya çıkmalıdır. Herkese eşit olanın verilmesi denkleştirici adaleti ifade etmektedir ki burada hiçbir ayrım gözetilmeksizin herkes eşit işleme tabi tutulur. Buna göre genç-yaşlı, zengin-fakir, zenci-beyaz, Türk-Alman herkes aynı ceza hukuku kuralına tabidir; bu objektif adalettir.
#47
SORU:
İnfaz hukukunun temel ilkelerinden biri olan sosyal devlet ilkesi ile ilgili bilgi veriniz?
CEVAP:
1982 Anayasası, Türkiye Cumhuriyeti’nin “sosyal bir devlet” olduğunu ifade etmektedir.
Sosyal devlet olmak, devlete görev ve ödevler verir. Bu da sosyal adalet ve sosyal güvenliğin sağlanması olarak karşımıza çıkar. Sosyal adalet, kişiler arasında sosyal eşitliğin sağlanması iken sosyal güvenlik, herkesi sosyal ve ekonomik baskılardan korumak ve/veya
kurtarmak şeklinde karşımıza çıkar. Nitekim Anayasa Mahkemesine göre; sosyal adalet,
“insanlık haysiyetine yaraşır bir hayat seviyesi”, “insanca yaşama”dır. Bu bağlamda, sosyal
devlet özgürlüklerin gerçekleşmesi için maddi ve manevi olanakları kendi güvencesine
alan devlettir. Anayasa’ nın deyimiyle Türkiye Cumhuriyeti devletinin “temel amaç ve görevleri... kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi
ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır” (Anayasa m.5).
Öte yandan, yine Anayasa, sosyal devlet olmanın diğer bir gereğini düzenlemektedir:
“Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet bu güvenliği sağlayacak tedbirleri alır...”
(Anayasa m.60).
Toplumsal düzenin sağlanması için devlet otoritesinin (gücünün) kullanımı, sosyal
adalet anlamında mümkün olabilir. Sosyal adalet, toplumun tüm bireyleri için ihtilaf
halindeki menfaatlerin ortadan kaldırılması ve katlanılır yaşam koşullarının sağlanması
vasıtasıyla gerçekleştirilir.
#48
SORU:
Cezaların insanca infazı ile ilgili olarak ortaya konulan ana ilkeler nelerdir?
CEVAP:
• Tutuklu ve hükümlüye, sahip oldukları haklar yazılı olarak derhâl bildirilmelidir.
Bu kişiler okur-yazar olmasa dahi söz konusu haklar sözlü olarak bildirilmelidir.
• Hakların kullanımında işlenen suçun niteliği ve türü dikkate alınmaz. Tutuklu
veya hükümlü olmak yeterlidir.
• Eşitlik ilkesinin bir sonucu olarak hakların kullanımında ırk, dil, din, cinsiyet, siyasal veya diğer görüşler, ulusal veya toplumsal köken, mülkiyet, doğum veya diğer
statüler ayrım nedeni olamaz.
• Hakların çiğnenmesi durumunda yargı yolu açık olmalıdır (Anayasa m.125/1).
#49
SORU:
İnfaza ilişkin ilkelerden infazın kesintisizliği ilkesi ile bilgi veriniz?
CEVAP:
5275 sayılı CGTİHK m.5’e göre “Mahkeme, kesinleşen ve yerine getirilmesini onayladığı
cezaya ilişkin hükmü Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Bu hükme göre cezanın infazı Cumhuriyet savcısı tarafından izlenir ve denetlenir.” Söz konusu düzenleme esasen infazın derhâl yapılmasını ve kesintisizliği ilkesini de dile getirmiş olmaktadır. Kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünde yer alan cezanın infazına başlandıktan sonra, kanunlardaki düzenlemeler uyarınca ceza çekilinceye kadar infaza ara verilmemesi zorunludur.
Ancak ilkenin istisnaları da bulunmaktadır. Erteleme, gece ve hafta sonu infaz buna örnek verilebilir. Konuya ilişkin olarak “Cezanın İnfazına Ara Verilmesi” başlığı altındaki açıklamalara bakılmalıdır.
#50
SORU:
İnfaza ilişkin ilkelerden infazın bireyselleştirilmesi ilkesi ile bilgi veriniz?
CEVAP:
Söz konusu ilke hükümlüyle birlikte, hakkında cezasının infazına ilişkin bir iyileştirme planı hazırlanmasını ifade eder. Bu planda meslek eğitimi, infazın hafifletilme yöntemi, salıverilme koşulları gibi konular yer alır. Yine hükümlüye hakları ve yükümlülükleri bildirilmeli, anlamıyorsa yazılı olarak açıklanmalıdır. Öte yandan, söz konusu açıklamaların
hükümlünün anladığı dilden yapılması da gerekmektedir. İnfazın bireyselleştirilmesine ilişkin bir başka düzenleme yine aynı kanunun “gözlem ve sınıflandırma” başlığını taşıyan m.23’te yer almaktadır. Konuya ilişkin olarak aşağıdaki
açıklamalara bakılmalıdır
#51
SORU:
İnfaz hukukunun hukuk düzeni içindeki yeri nedir?
CEVAP:
İnfaz hukuku, kamu hukukunun bir dalıdır. Kamu hukukunun niteliği, hukuki ilişkilerde kuralları ast-üst ayrımı, yani hiyerarşik bir ayrım içinde ortaya koymasıdır. İnfaz hukukunda, devlet ile fail arasında doğan, devlete ait cezalandırma yetkisinin kullanılması söz konusudur. Böyle olunca infaz hukuku eşit iki taraf arasındaki değil, hiyerarşik olarak hukuk düzeninin üst kısmında bulunan devlet ile birey arasındaki sorunların çözümlenmesi ile ilgilenmektedir. Mağdur, kural olarak devletin cezalandırma yetkisinden; devlet
de artık bir görev niteliğinde olan cezalandırma yetkisinden vazgeçemez.
#52
SORU:
Maddi ceza hukuku ve infaz hukuku ilişkisi hakkında bilgi veriniz?
CEVAP:
Suç adı verilen insan davranışının yapısını inceleyen ve buna özgü yaptırımlar öngören hukuk dalına ceza hukuku denir. Ceza İnfaz Hukuku, ceza muhakemesi sonucu hükmedilen yaptırımların infazına ilişkin esasları gösteren hukuk dalıdır. Bu yönüyle kendine özgü koşul ve kuralların varlığı onun bağımsız bir hukuk dalı olarak kabul edilmesine neden olmuştur. Ancak infaz hukuku ceza hukuku, ile tümüyle ayrı değildir. Çünkü infaz hukuku, ceza hukuku yaptırımlarının infazını düzenler. İnfaz hukuku sayesinde cezalar amaçlarına uygun bir şekilde uygulanır. Bu yönüyle cezanın amacına ulaşabilmesi infaz rejiminin başarısına bağlıdır. İyi bir infaz rejimi yoksa iyi bir ceza ve ceza muhakemesinin de anlamı kalmaz. Türk hukukunda maddi ceza hukukuna ilişkin düzenlemeler 5237 sayılı TCK’da bulunmaktadır. Daha önce yürürlükte bulunan 647 sayılı CİHK içinde ceza yaptırımlarına ve erteleme gibi ceza hukuku kurumlarına ve yine 765 sayılı TCK’da da infaz hukukuna ilişkin hükümlere yer verilmesi eleştirilmekteydi. Yaptırımların, kısa süreli hapis cezalarına seçenek yaptırımların ve erteleme kurumunun TCK’da düzenlenmesi ve 5275 sayılı CGTİHK’da sadece infaza ilişkin hükümlere yer verilmesi son derece isabetli olmuştur