İSLAM TARİHİ VE MEDENİYETİ I Dersi HZ.PEYGAMBER VE MEDİNE soru cevapları:

Toplam 60 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Hücre-i Saadet neye denir?


CEVAP: Hz. Peygamber, Hz. Âişe’nin odasına defnedilmesinden sonra burası hücre-i saadet adıyla anılmaya başlandı. Mescid-i Nebevi ile ilgili bütün onarım faaliyetlerinde hücre-i saadete öncelik verildi ve burası daima Hz. Peygamber’in minberiyle bütünleşerek mescidin en önemli bölümü oldu.

#2

SORU: Hicretten sonra Medine’nin şehir yapısında ne gibi değişiklikler oldu?


CEVAP: Hicretten sonra kentleşme teşvik edilerek şehrin İslamlaşması ile medenileşmesi arasında paralellik kurulmaya çalışılıyordu. Bu bağlamda idare ve savunma, ekonomi ve pazar, dini hayat gibi medeni hayatın en önemli üç fonksiyonu sırasıyla düzenlendi. Şehir planı Mescid-i Nebevi merkez olmak üzere planlandı ve bazı yapılar korundu. Gerçekleştirilen yeni yerleşme düzeninde mahallelerin sayısı artarken bazı kenar semtleri kentin bir parçası haline getirildi. Su şebekesi, kamu ve çevre sağlığı ile şehir içi ulaşımın sağlanması yolunda sürekli tedbirler alınarak şehrin fiziki yapısına sosyal ve kültürel çok amaçlı binalar ilave edildi. Medine’de Mescid-i Nebevi’nin dışında bir kısmının planlanması ve kıble tespiti bizzat Hz. Peygamber tarafından yapılan mescitler inşa edildi. Resûl-i Ekrem, ashabından vefat edenlerin defni için Baki mevkiini mezarlık olarak şehir planına kattı. Çarşının yeri bizzat Hz. Peygamber tarafından belirlenerek faaliyete geçirildi. Kamu malı sayılan çarşıda yer edinmeye, kiralama veya bazı eşyaların sabitlenmesine izin verilmeyerek açık bir alan olarak kalmasına özen gösterildi.

#3

SORU: Ravza-i Mutahhara neye denir?


CEVAP: Mescid-i Nebevi’nin Hz. Peygamber’in kabriyle minberi arasında kalan yaklaşık 330 m2’lik alanını kapsayan bölümüne, ‘tertemiz bahçe’ anlamında Ravza-i Mutahhara denilir.

#4

SORU: Mescid-i Nebevinin inşası neden önemlidir?


CEVAP: Mescid-i Nebevi’nin inşası hicretten sonra Medine’de gerçekleştirilen en önemli faaliyetlerden olup şehirleşmenin dönüm noktası olmuştur. Hulefâ-yi Râşidin döneminden itibaren genişletilmesi ve çevresinin düzenlenmesiyle ilgili yapılan faaliyetler sadece Harem-i şerif ile sınırlı kalmadı; şehrin fiziki yapısında önemli değişikliklere sebep oldu. Mekke’deki Mescid-i Haram gibi Mescid-i Nebevi ve Kudüs’teki Mescid-i Aksa için de Harem-i şerif tabiri kullanılır.

#5

SORU: Müteseyyid kimlere denir?


CEVAP: Hz. Peygamber’in soyundan geldiğini iddia eden sahte seyyid ve şeriflere ise müteseyyid denilir.

#6

SORU: Hicretten önce Medine’nin şehir yapısı nasıldı?


CEVAP: Medine hicret esnasında tam anlamıyla şehirleşmemiş, tarıma dayalı bir ekonomik yapıya sahipti.

#7

SORU: Ebû Eyyûb el-Ensâri kimdir?


CEVAP: Resûl-i Ekrem Ebû Eyyûb el-Ensâri’ye misafir olmuştur. Ebû Eyyûb el-Ensâri, Hazrec kabilesinin Neccâroğulları kolundan olup hicretten iki yıl kadar önce eşi Ümmü Eyyûb ile birlikte İslam’a girdi. ikinci Akabe Biatı’nda bulundu. Hicretten sonra evinde misafir ettiği Hz. Peygamber’in yanından hiç ayrılmadı. Sağlıklı olan herkesin Allah yolunda gazaya katılması gerektiğine inanan Ebû Eyyûb el-Ensâri, ihtiyarlık döneminde bile her yıl bir savaşta bulunmaya gayret etti. Katıldığı seferlerin sonuncusu Müslümanların ilk İstanbul kuşatması oldu. Kuşatma devam ederken hastalanarak 669 yılında vefat etti. Vasiyeti üzerine bir askeri birlik surlara yakın bir yere defnetti.

#8

SORU: Hz. Peygamber cemaate nereden hitap ediyordu?


CEVAP: Hz. Peygamber Mescid-i Nebevi’de cemaate hitap ederken ilk zamanlarda hurma ağacından bir kütüğe dayanıyordu. Sahabelerin Hz. Peygamber’in yüzünü görememeleri ve sesini işitememeleri üzerine 628 veya 629 yılında ılgın ağacından 50 cm. eninde 1,25 m. uzunlukta, 1 m. yükseklikte, arkasında üç sütunu bulunan üç basamaklı ilk minber konuldu.

#9

SORU: Mescid-i Nebevinin işlevi neydi?


CEVAP: İslam’ın ilk döneminde Mescid-i Nebevi bütün resmi faaliyetlerin gerçekleştirildiği bir yerdi. Hz. Peygamber’in devlet başkanı olması dolayısıyla siyasetin, muallimlik vasfı sebebiyle eğitimin, ordu kumandanı olarak askeri teşkilâtın, kadılık vasfıyla adalet teşkilâtının merkeziydi. Suffe başta olmak üzere bazı kişiler için barınma yeri, misafirhane ve sosyal yardım mahalli olarak da kullanılıyordu.

#10

SORU: Nakibüleşrâf kimlere denir ve görevleri nelerdir?


CEVAP: Seyyid ve şeriflere yönelik bazı hizmetler için nakibüleşrâf adlı görevliler tayin edilmiştir. Bunlar seyyid ve şeriflerin şecerelerini kaydederek toplumda statü ve asaletlerinin görünürlük kazanması için çaba gösterirlerdi.

#11

SORU: Mescid-i Nebevi nasıl aydınlatılmaktadır?


CEVAP: Hz. Ömer zamanında Mescid-i Nebevi’ye büyük kandiller asılarak buhurdanlıklar konuldu. Daha sonra kandil, fener, mum ve meşale gibi aydınlatma araçları kullanılarak bunlar için özel tahsisatlar ayrıldı. Mescid-i Nebevi’de ilk defa 1908 yılında elektrik kullanıldı.

#12

SORU: Medine’ye ilk yerleşme ne zaman başlamıştır ?


CEVAP: Medine’ye ilk yerleşmenin ne zaman başladığı hakkında kesin bilgi yoktur. Tarih sahnesine çıkışından itibaren Amâlika, Yahudiler ile Yemenli Evs ve Hazrec kabileleri yerleşti. Ancak bunlardan hangisinin şehre daha önce geldiği bilinmemektedir. Genellikle kabul edilen Yesrib’e ilk olarak Amâlika’nın yerleştiğidir. En eski Arap kabilesi olduğu kabul edilen yarı efsanevi göçebe Sâmi topluluktur.

#13

SORU: Amelika ile ilgili ilk bilgiler nelerdir?


CEVAP: Amâlika’ya dair ilk kayıtlar milâttan önce II. bin yılın ilk çeyreğine tarihlenen Hz. ibrahim devrine denk gelir. Yahudilerin Medine’ye gelişini Hz. Musa dönemine kadar götürenlerin yanında Suriye’nin Yunanlılar veya Filistin’in Romalılar tarafından işgaliyle irtibatlı görenler de vardır. Bir başka görüş de Bâbil Kralı Buhtunnasr’ın Kudüs’ü işgal edip Süleyman Mabedi’ni yıkmasından sonra (m.ö. 586) buradan çıkarılan Yahudilerin Yesrib’e gelip yerleştikleridir.

#14

SORU: Mihrap nasıl eklendi?


CEVAP: başlangıçta Mescid-i Nebevi’nin bir mihrabı yoktu. Hz. Peygamber’in namaz kıldırdığı yer belliydi. Ömer b. Abdülaziz Mescid-i Nebevi’yi imar ederken ön duvara oyulmuş niş tarzında bir mihrap ilâve etti. Bu daha sonra Resûl-i Ekrem’in mihrabı olarak meşhur oldu. Mescid-i Nebevi’de farklı mezhepler için ayrı ayrı mihraplar da konulmuştur.

#15

SORU: Hz. Peygamber’den sonra Mescid-i Nebevi ve şehir yapısında ne gibi değişiklikler olmuştur?


CEVAP: Hz. Peygamber’in vefatından sonra İslam’ın geniş bir alana yayılması başkent Medine’nin nüfusunun artmasını beraberinde getirdi. Hz. Ömer, 638 yılında çevredeki bazı evleri mescide dâhil etmek için istimlâk etti. Çevre duvarı yükseltilen ve kapı sayısı altıya çıkarılan Mescid-i Nebevi’nin alanı 4088 m2’ye ulaştı. Zemini Akik vadisinden getirilen küçük taşlarla kaplandı, ilk safların bulunduğu bölüme keçe döşendi. Hz. Osman döneminde Mescid-i Nebevi genişletilerek yeniden inşa edildi. 649 yılı Kasım ayında başlayıp 650 yılı Eylül ayında tamamlanan çalışmalardan sonra mescidin alanı yaklaşık 5378 m2’ye ulaştı. Mescid-i Nebevi en geniş kapsamlı değişikliği Emevi Halifesi Velid b. Abdülmelik zamanında yaşadı. Üç tarafından genişletilen ve bütün duvarlarda kesme taş kullanılan ve 710’da tamamlanan çalışmalardan sonra Mescid-i Nebevi yaklaşık 7500 m2’lik bir alana ulaştı. Abbasi halifelerinden Mehdi-Billâh 777’de Medine’ye geldiğinde Mescid-i Nebevi’yi genişletmeye karar verdi. Aynı yıl veya bir sene sonra başlayan faaliyetler 165’te (781-782) tamamlandı. Sadece kuzey yönünde genişletilerek yaklaşık 9309 m2’ye ulaşan mescitteki sütun sayısı 290’a ulaştı.

#16

SORU: Kubbetülhadrâ neye denir ve ne manaya gelir?


CEVAP: Hücre-i saadetin üzerine yaptırılan kubbe, ‘kubbetü’lhücre’ veya ‘kubbetü’n-nûr’ adıyla meşhurdur. Sultan II. Mahmud’un emriyle hücre-i saadetin üzerine taştan yeni bir kubbe yapıldı, kurşunla kaplanarak yeşile boyandı. Günümüze kadar gelen ve Mescid-i Nebevi’nin simgesi olan bu kubbeye renginden dolayı yeşil kubbe anlamında ‘Kubbetülhadrâ’ denilir.

#17

SORU: Hz. Muhammed’in isimleri nelerdir ve ne manalara gelmektedir?


CEVAP: İslam Peygamberi, Muhammed, Ahmed, Mâhi, Haşir ve Âkıb olmak üzere kendine özgü beş adının bulunduğunu ve bunların daha önce kullanılmadığını söylemiştir. Muhammed, Hz. Peygamber’in en çok bilinen adı olup “övgüye değer bütün güzellikleri ve iyilikleri kendinde toplayan kişi” anlamındadır. En çok kullanılan ikinci ismi Ahmed’dir. Bu ad da ‘hamd’ kökünden türemiş olup “Allah’ı herkesten daha iyi ve daha çok öven; herkesten daha çok övülen” anlamlarına gelir. Yaygın adlarından biri de seçilmiş anlamında bir sıfat olan Mustafa’dır.

#18

SORU: Amâlika’nın ana yurdu neresidir?


CEVAP: Tevrat’a göre dünyanın en eski milleti olup anayurdu Akabe körfezi ile Lut gölü arasında yer alan Edom ülkesidir. İslam tarihçilerinin büyük çoğunluğuna göre Kudüs’ün kurucuları ve Hicaz’ın ilk sakinleridir.

#19

SORU: Yesrib’in yerleşim birimi olarak gelişmesinde hangi kabilelerin katkıları olmuştur?


CEVAP: Yesrib’in yerleşim birimi olarak gelişmesinde Yahudi kabileleri Kurayza, Kaynukâ ve Nadir’in önemli katkıları olmuştur. Kahtâni Araplarından Evs ve Hazrec kabileleri Arim selinden sonra muhtemelen V. yüzyılda Yesrib ve çevresine yerleşerek Yahudilere tabi olarak yaşamaya başladılar.

#20

SORU: Seyyid ve şerif kimlere denir?


CEVAP: Hz. Peygamber’in kızı Hz. Fâtıma ile damadı Hz. Ali’nin çocukları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin adlı torunlarıyla onların soyundan gelenlere seyyid ve şerif denir.

#21

SORU: Arap ve Yahudi kabilelerin Yesrib’te birbirleriyle ilişkileri nasıldı?


CEVAP: Bazen birbirleriyle savaşan Arap ve Yahudi kabileleri birbirinden bağımsız bir şekilde kendi mahallelerinde yaşıyorlardı. Hazrec reislerinden Mâlik b. Aclân, Gassâniler ve müttefik Arap kabilelerinden aldığı destekle Yahudilere üstünlük sağladı ve şehirde hâkimiyet Evs ve Hazrec’in eline geçti (492). Bir süre sonra Yahudilerin kışkırtmasıyla bu iki kabile birbirine düşerek Buâs adıyla aralarında mücadele ettiler. Evs ve Hazrec kabileleri arasında Medine’nin güneydoğusundaki bir vahada 120 yıl devam eden savaşların adıdır. Bunlardan sonuncusu ve en kanlısı hicretten yaklaşık beş yıl önce meydana geldi. İki kabile arasında bu savaşların sebep olduğu düşmanlık hicretle ortadan kalktı

#22

SORU: Mahfil ne zaman eklendi?


CEVAP: namaz kıldırırken şehid edilmesini dikkate alan Hz. Osman yaptırdı. Mescid-i Nebevi’de Resûl-i Ekrem’in minberinin kuzeyinde Bilâl-i Habeşi’nin müezzinlik yaptığı yerde bulunan müezzin mahfili ‘makberiyye’ adıyla meşhurdur

#23

SORU: Hz. Muhammed’in fiziki özellikleri nasıldı?


CEVAP: Hz. Peygamber iri yapılı ve heybetliydi. Uzuna yakın orta boylu, büyükçe başlı, bazen kulak memesini geçen saçları hafif dalgalıydı. Beyaz tenli, alnı açık, kaşları hilâl gibi ince ve sıktı. Burnu ince ve hafifçe kavisliydi. Sakalı sık ve gür, yanakları düzdü. Ne zayıf ne de şişmandı. Göğsü ile iki omzunun arası genişçe, mafsalları kalıncaydı. Bilekleri uzun, avucu genişti. Yürürken ayaklarını yere sert vurmaz, sakin fakat hızlı ve vakarlı yürürdü. Hz. Peygamber güler yüzlüydü ve ilk bakışta insana güven veren bir görünümü vardı.

#24

SORU: Hz. Muhammed’in günlük yaşamı nasıldı?


CEVAP: Son derece gösterişsiz bir hayat tarzını benimseyen Hz. Peygamber, elde ettiği geliri hemen ihtiyaç sahiplerine dağıttığı için bazen birkaç gün yemek yemediği, gün boyu aç kaldığı, evinde bir iki ay boyunca yemek pişmediği olurdu. Kendisi ve ailesi buğday ekmeğini pek nadir görür, çok defa arpa ekmeği yerdi. Hiçbir zaman dünyanın insanı cezbeden güzelliklerine değer vermedi. Yatağının yüzü tabaklanmış deriden, içi de yumuşak hurma lifindendi. Genellikle hasırın üzerinde yatar, onun vücudunda iz bırakması sahabelerini üzdüğü halde kendisi buna aldırmazdı. Kendisini kimseden üstün görmez, herkesin yaptığı işi o da yapardı. Evinin, ailesinin işlerini kendi görür, bu konuda kimsenin yardımını kabul etmezdi. 41. Hz. Muhammed miras bıraktı mı? Cevap: Hz. Peygamber’in vefatı sırasında, daha önce bir Yahudiye zırhını rehin bırakarak aldığı 30 ölçek arpanın az bir kısmı kalmıştı. Tereke olarak da sadece bir katır, birkaç silah ve sadaka olarak ayırdığı birkaç parça araziden başka geride para veya mal olarak zikredilmeye değer maddi bir miras bırakmadı. Hz. Peygamber savaşsız ele geçirilen ve hukuki bakımdan tasarrufuna bırakılan Fedek hurmalıklarını, Medine’deki bir bağı ve Hayber arazisindeki hissesini vakfetmişti. Hz. Fâtıma, babasının bu arazilerinin kendisine miras kaldığını düşünüyordu. Bu amaçla müracaat ettiği Hz. Ebûbekir, Hz. Peygamber’in, “Biz peygamberler, miras bırakmayız. Bıraktığımız mal sadakadır.” sözünü aktardıktan sonra şöyle dedi: “Şimdi bu vakıf maldan Muhammed ailesi yiyerek istifâde edebilir. Ancak bundan fazla hakları yoktur.” Hz. Peygamber, maddi bir miras bırakmamasına karşılık, bütün insanlığa, onların kurtuluşunu sağlayacak, hidayet ve selamete kavuşturacak Kur’an ve Sünnet’ten meydana gelen büyük bir manevi miras bıraktı.

#25

SORU: Minare kim zamanında eklendi?


CEVAP: Hz. Peygamber döneminde Mescid-i Nebevi’nin kıble tarafında, Bilâl-i Habeşi’nin ezan okumak için iple tırmanarak çıktığı ‘üstüvane’ denilen bir yer vardı. Ömer b. Abdülaziz, Mescid-i Nebevi’yi genişletirken dört köşesine yaklaşık 26 m. yükseklikte dört minare yaptırdı. Mescid-i Nebevi’nin 1994’te tamamlanan son imarında minare sayısı ona çıkarıldı.

#26

SORU: Hz. Muhammed’in eşleri kimlerdir?


CEVAP: Hz. Peygamber’in ikisi Mâriye ve Reyhâne adlı câriyeler olmak üzere değişik zamanlarda on iki eşi oldu. Hz. Hatice ilk eşi ve İbrahim dışındaki bütün çocuklarının annesidir. Onun vefatından sonra Hz. Peygamber ilk Müslümanlardan beş çocuk annesi Sevde ile evlendi ve üç yıl boyunca yalnız onunla evli kaldı. Hz. Peygamber’in bakire olarak aldığı tek eşi 624 yılında evlendiği Hz. Aişe’dir. Hz. Peygamber 625’den itibaren Hz. Ömer’in yirmi yaşında dul kalan kızı Hafsa, Zeyneb bint Huzeyme, Ümmü Seleme, Cüveyriye bint Hâris, Zeyneb bint Cahş, Reyhâne bint fiem’ûn, Ümmü Habibe, Safıyye bint Huyeyy, Meymûne bint Haris ve Mâriye ile evlendi. Hatice, Zeyneb ve Reyhâne kendisinden önce vefat etti.

#27

SORU: Yesrib ismini kimden almıştır ve nasıl Medine ismine dönüşmüştür?


CEVAP: Bilinen en eski adı şehre ilk yerleşen kişi kabul edilen Yesrib b. Vâil’den gelir. Yesrib, Kur’an-ı Kerim’de Medine’nin adı olarak bir yerde geçer. Medine ise on yerde geçmekte, bunların dördünde bizzat şehrin kendisi kastedilirken diğerlerinde şehir anlamında cins isim olarak yer alır. Hicretten önce adeta bir köy olan Yesrib yerine şehir anlamına gelen el-Medine en meşhur adı oldu.

#28

SORU: Mescid-i Nebevi’nin kaç kapısı bulunmaktadır?


CEVAP: Mescid-i Nebevi’nin ilk yapımında; • Batı tarafında Bâbürrahme (Bâbüâtike), • Doğu tarafında Bâbücibril (Bâbüosman) ve • Güney tarafında Bâbülcenûbi adlarıyla üç kapısı vardı. Kıblenin değişmesinden sonra güneydeki kapı kapatılarak kuzey duvarında yeni bir kapı açıldı. Hz. Ömer zamanında kapı sayısı altıya çıkarıldı. Günümüzde Mescid-i Nebevinin kırk bir ana giriş ve çıkış noktası bulunmaktadır.

#29

SORU: Harameyn neye denir?


CEVAP: Mekke ve Medine şehirlerine iki harem anlamında Haremeyn denilir. Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’den sonra en kutsal mekân kabul edilen ve Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksâ’nın bulunduğu Kudüs, bazı peygamberlerin ve ailelerinin mezarlarını barındıran Halil şehri de bilhassa Haçlı seferlerinden itibaren Haremeyn-i şerifeyn adıyla anılmıştır.

#30

SORU: Hicretin ardından problemler nasıl çözüldü?


CEVAP: Hicretin ardından göçün ortaya çıkardığı ilk problemler çözülerek bazı iç düzenlemeler yapıldı. Hz. Peygamber’in nihai söz sahibi kabul edildiği, şehirdeki bütün unsurlarının katılımıyla Medine vesikası kaleme alındı. Böylece Hz. Peygamber’in hicretle birlikte başlayan dini rehberliği yanında siyasi önderliği de tartışmasız hâle geldi. İslam’ın yayılması için uygun bir zemin oluşturan belgedeki şartlar aynı zamanda iç huzuru sağlayacak her türlü düzenlemeyi kabule elverişli bir ortam da oluşturdu.

#31

SORU: Hz. Muhammed’in kişisel özellikleri nasıldı?


CEVAP: Hz. Peygamber kıyamete kadar gelecek insanlara örnek bir şahsiyet, davranışlarından ders alınacak bir rehber olarak gönderildiğinden hayatın her yönünü kapsayan üstün bir ahlakla donatılmıştır. Hz. Âişe, onun ahlakının Kur’an’dan ibaret olduğunu belirtirken, Hz. Peygamber de Allah tarafından en güzel şekilde eğitildiğini ifade etmiştir. Hz. Peygamber, mükemmel imanın güzel ahlaklı olmakla sağlanabileceğini bildirmiştir. Başkalarına tavsiye ettiği ahlak ilkelerini hayatı boyunca uygulaması bunların daha çok benimsenmesini sağlamıştır. Hz. Peygamber güçlü ve sağlıklı bir vücut yapısı, derin bir sezgi, anlayış ve kavrayış kabiliyeti, sağlam bir hafıza, etkili hitabet, ihlâs, sabır, cesaret, hilim, cömertlik, hayâ, iyi geçim, şefkat ve merhamet, vefa, tevazu, adalet, emanet, iffet, doğruluk gibi üstün niteliklere sahipti. Seçkin özelliklerinden birisi de ümmi olmasıdır. Karakteri, ahlakı, arzu ve eğilimleri farklı olan insanlara bir rehber olarak gönderildiğinden bunların bütün ihtiyaçlarını giderecek bir ruhsal ve düşünsel olgunlukla donatılmıştı. Takip ettiği siyaset de fert ve toplumları kapsayan, bütün eğilimleriyle insan tabiatını göz önünde bulunduran bir genişlik ve derinlik taşıyordu. Hz. Muhammed’in, insanlık tarihinde siyasi, hukuki, ekonomik ve sosyal alanlarda ortaya koyduğu değerleri bilfiil uygulamayı başardığı bilinen tek peygamber ve lider olması da bu rehberlik ve önderlik misyonunun bir gereğidir. Arap dilinde “ümm” ana, “ümmi” de anasından doğduğu gibi kalan okuyup yazması olmayan kimse demektir. Ümmilik sıradan kimseler için bilgi eksikliğini ifade eden bir sıfattır. Hz. Peygamber’e nispet edildiği zaman ise bir eksiklik değil yetkinlik ve eksiksizlik anlamındadır. Onun bütün bilgi ve görgüsü Allah tarafından verilmiş bir mevhibe-i ilahiyedir. İslam Peygamberi’nin önemli mucizelerinden olan bu hususu ünlü şair Fuzûli şöyle özetler: Bâki mucizeler ne hâcet vasf-ı hak isbâtına, Câhil iken el, senin ilmin yeter burhân sana.

#32

SORU: Hz. Muhammed’in kaç çocuğu vardı?


CEVAP: Hz. Peygamber’in dördü erkek, dördü kız olmak üzere sekiz çocuğu vardı. Peygamberlikten önce doğan ve kendisinin Ebü’l-Kâsım künyesiyle anılmasına sebep olan ilk oğlu ve ilk vefat eden çocuğu Kasım’ın ne kadar yaşadığı belli değildir. Kasım’dan sonra sırasıyla Zeyneb, Rukıyye, Ümmü Külsûm ve Fâtıma doğdu. Tayyib ile Tâhir peygamberlikten önce vefat etti. Cariyesi Mâriye’den 630’da doğan oğlu İbrahim on sekiz ay yaşadıktan sonra vefat etti.

#33

SORU: Mescid-i Nebevinin inşası nasıl gelişmiştir?


CEVAP: Kıblesi bizzat Hz. Peygamber tarafından Kudüs’e yönelik olarak yapılan ve üç kapısı bulunan Mescid-i Nebevi’nin doğu duvarının güney kısmına Resûl-i Ekrem’in eşleri Hz. Âişe ve Sevde için iki adet oda yapıldı. Daha sonra sayıları dokuza çıkan bu odaların bir kapısı mescide açılıyordu. Kıble hicretten on altı veya on yedi ay sonra Kudüs’ten Mekke’deki Kâbe’ye çevrilince güneyde bulunan yeni kıble tarafına gelen kapı kapatılarak kuzey duvarında yeni bir kapı açıldı. Basit ve sade, ancak son derece fonksiyonel olan Mescid-i Nebevi Müslümanların sayısının artmasıyla ihtiyaca cevap veremeyince Hayber Seferi dönüşü (Haziran 628) yeni ilâvelerle genişletildi. Çevresinde bazı yerlerin kamulaştırılmasıyla kıble tarafı hariç üç tarafına ilave yapılan Mescid-i Nebevi, yaklaşık 2433 m2 ebadında kare planlı bir hâle geldi. Başlangıçta üstü örtülmeyen Mescid-i Nebevi’nin kıble tarafında Hz. Peygamber’in namaz kıldırdığı yere yağmur ve güneşten korunmak için hurma kütüğünden altı direk üzerinde bir sundurma yapıldı. Kıble Kâbe’ye çevrilince bu sundurma kısmen korunarak Suffe ehlinin barındığı bir yer oldu. Daha sonra güney duvarına paralel dokuzar adet hurma kütüğünün üç sıra halinde dizilip ahşap sütunlar üzerine oturtulduğu bir çatı yapıldı. Araları 4,44 m. olan sütunlar, hurma ağacından kirişlerle birbirine bağlanıp hurma dalı ve yaprakları, izhir ve semer otlarıyla örtülerek toprakla kapatıldı. Çok sade biçimde yapılan tavan gölgelenmeyi sağlamakla birlikte yağmurdan koruyamıyordu.

#34

SORU: Hz. Muhammed’in soyu devam etmekte midir?


CEVAP: Hz. Peygamber’in soyu kendisinden altı ay kadar sonra vefat eden küçük kızı Fâtıma’dan olma torunlarıyla sürmektedir.

#35

SORU: Medine vesikasında hangi bilgiler bulunmaktadır?


CEVAP: İlk dönem kaynaklarının tamamında ‘Sahife’, ‘Kitâb’ ve ‘Müvâdea’ adlarıyla yer alan, 47 veya 52 madde olarak düzenlenen Medine vesikasında Evs ve Hazrec kabilelerinin kolları ve onların Yahudi müttefikleri hakkında ayrıntılı bilgi vardır.

#36

SORU: Hz. Muhammed’in birden fazla evlilik yapmasının nedenleri nelerdir?


CEVAP: Hayatının yaklaşık son on yılına kadar tek evli olarak yaşayan Hz. Peygamber’in sonraki evliliklerinin her biri özel sebeplere dayanır. Kocasının ölümü üzerine dul ve desteksiz kalan ve İslam’a bağlılıkta sebat eden hanımları himayesine alarak onları ödüllendirme, Arapların içinde yerleşmiş yanlış anlayışları değiştirmeye fiilen öncülük etme, ashabın ileri gelenleriyle, köklü Arap kabileleri ve komşu topluluklarla akrabalık kurarak İslam toplumunun bütünleşmesini sağlama ve peygamberlik konumunu güçlendirme gibi amaç ve sebepler sayılabilir. Hz. Peygamber’in eşleri eğitici ve öğretici görevi ifa ediyorlardı. Özellikle kadınlara has olup erkeğe sormaktan kaçınacakları şeyler hususunda Resül-i Ekrem’in hanımları birer bilgi ve fetva mercii olarak hizmet görüyordu.

#37

SORU: Hz. Muhammed’in misyonu neydi?


CEVAP: Kur’an-ı Kerim’de peygamberler silsilesinin son halkasını oluşturan Hz. Muhammed’in fert ve toplumları manevi arınmaya tâbi tutma, onlara kitap ve hikmeti öğreterek hak dini yaşayacak bir olgunluğa kavuşturma ve yeni bir toplum modeli oluşturma görevini üstlendiği vurgulanır. Hz. Peygamber’e bağlı olanlar da ona uyup emir ve yasaklarına boyun eğme sorumluluğu taşıdıkları gibi onun davranışlarına tâbi olarak örnek almakla yükümlüdürler. Hz. Peygamber’e iman Allah’a imana ulaşmanın yoludur. Bu bakımdan Hz. Peygamber’e iman onu yakından tanımayı, şahsiyetine güven duymayı, yaptıklarını ve söylediklerini benimsemeyi ve bunları kendi dünyasına mal etmeyi gerektiren bir duygudur. İmanın arkasından Hz. Peygamber’e itaat edilmesi gelir. Allah’a itaat Peygamber’e itaatin temeli olurken, Peygamber’e itaat de Allah’a itaatin tek görünür kanıtıdır. Çünkü Allah kendisine itaatle beraber Hz. Muhammed’e de itaati emretmiştir. Bundan dolayı itaat sadece ibadet vb. alanlarda değil sosyal hayatta da söz konusu olup, kadın ve erkek tüm Müslümanların şiarıdır. İman ve itaatin ardından tâbi olma gelir. Kur’an-ı Kerim bir kimsenin Allah’ı sevip sevmediğinin ölçüsünü Hz. Peygamber’e uyup uymadığıyla ilişkilendirmekte ve bunu Peygamberi’nin ağzından söyletmektedir (Âl-i imrân 3/31). Aynı şekilde Kur’an’da Hz. Peygamber’e salâtüselâm getirerek manevi şahsiyetinin selamlanması emredilir. Hz. Muhammed’in peygamberlik tasarrufunun sürekli ve kesintisiz olduğunu gösteren bu emirle onun buyruklarına tam anlamıyla boyun eğme ve ona olan sevgi ve bağlılığın değişik vesilelerle tazelenmesi anlamına gelmektedir. Peygamber sevgisi, “Sizden hiçbiriniz beni babasından, evlâdından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olamaz” mealindeki hadis çerçevesinde en üst tazim ve hürmet derecesinde olması gerekir. Hz. Muhammed’in şahsiyetini doğru olarak bilip tanımak, iman ve gönül hayatını ona göre düzenlemek İslam’ı benimseyen herkesin önemli görevlerinden biridir. Zira İslam Peygamberi taklit edilip uyulması mümkün olan en güzel örnektir.

#38

SORU: Hilf neye denir?


CEVAP: Hz. Peygamber hicretten yaklaşık beş ay sonra muhacirlerle ensardan kırk beşer kişiyi çağırdı; İslam dininde hilf yoktur, din kardeşliği vardır diyerek aralarında kardeşlik akdetti. Sözlükte akit, yemin ve antlaşma gibi anlamlara gelen hilf (çoğulu ahlâf), terim olarak İslam öncesi Araplarda kabilelerin veya şahısların yardımlaşma, dayanışma ve himaye amacıyla yaptıkları antlaşma ve ittifaklar demektir.

#39

SORU: Medine’nin idari yapısı ve nüfusu nasıldı?


CEVAP: Hicretten önce Medine’de idari yapıyla ilgili her hangi bir düzenleme yoktu. Hz. Peygamber’in Yesrib ile ilgili ilk düzenlemesi hicrete kadar buradaki Müslümanların hayatlarını belli bir nizam içerisinde sürdürebilmeleri için Evs ve Hazrec kabilesinden on iki nakib seçmesidir. Hicretten sonra bu iki kabile arasında sürüp giden düşmanlık ortamını geleneksel kabile kurallarının yerine Hz. Peygamber’in otoritesiyle bertaraf edildi. Oluşan yeni siyasi-hukuki yapı içinde sosyal, askeri ve ekonomik teşkilatlanma gerçekleştirildi. Medine devletin başşehri oldu. Hz. Peygamber vefat ettiğinde Medine’de 30.000 sahabenin yaşadığı, Yahudilerin buradan ayrılmasına rağmen şehir ve çevresiyle birlikte bunun 60.000’e ulaştığı tahmin edilmektedir.

#40

SORU: Hicretten sonra hangi önemli gelişmeler olmuştur?


CEVAP: Hz. Peygamber Mekke’de Kâbe’yi önüne alarak Kudüs’e doğru namaz kılıyordu. Hicretten sonra namazlar başlangıçta Kudüs’e doğru kılınırken hicretten on altı veya on yedi ay sonra inen ayetler doğrultusunda kıble Mescid-i Aksâ’dan Mescid-i Harâm’a çevrildi. İlk sabah ezanını okuması ve ilk ikameti yapmasıyla namaza çağrı uygulaması başladı. Hicretin ikinci yılı şaban ayında (şubat 624) ramazan orucu farz kılındı. Aynı yılın Ramazan Bayramı’ndan bir iki gün önce (Mart 624) Hz. Peygamber fıtır sadakasıyla ilgili hükümleri açıkladı. 1 şevval 2’de (27 Mart 624) ilk ramazan bayramı ve 10 Zilhicce 2’de (3 Haziran 624) ilk Kurban Bayramı kutlanmaya başlandı ve ilk bayram namazları kılındı. Hicretin ikinci yılında (624) zekât farz oldu.

#41

SORU:

Amalika nedir?


CEVAP:

En eski Arap kabilesi olduğu kabul edilen yarı efsanevî göçebe Sâmî topluluktur. Tevrat’a göre dünyanın en eski milleti olup anayurdu Akabe körfezi ile Lut gölü arasında yer alan Edom ülkesidir. İslâm tarihçilerinin büyük çoğunluğuna göre Kudüs’ün
kurucuları ve Hicaz’ın ilk sakinleridir. Amâlika’ya dair ilk kayıtlar milâttan önce II. bin yılın ilk çeyreğine tarihlenen Hz. İbrahim
devrine denk gelir.


#42

SORU:

Buas nedir?


CEVAP:

Evs ve Hazrec kabileleri arasında Medine’nin güneydoğusundaki bir vahada 120 yıl devam eden savaşların adıdır. Bunlardan
sonuncusu ve en kanlısı hicretten yaklaşık beş yıl önce meydana geldi ve Evslilerin galibiyetiyle sonuçlandı. İki kabile arasında bu savaşların sebep olduğu düşmanlık hicretle ortadan kalktı ve şehirde İslâmiyet’in gelişip yayılmasına uygun bir zemin ortaya çıktı.


#43

SORU:

Haremeyn ne demektir?


CEVAP:

Mekke ve Medine şehirlerine iki harem anlamında Haremeyn denilir. Bu terim Osmanlı yazılı belgelerinde daha çok Haremeyn-i
şerifeyn şeklinde geçer. Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’den sonra en kutsal mekân kabul edilen ve Müslümanların ilk kıblesi
olan Mescid-i Aksâ’nın bulunduğu Kudüs, bazı peygamberlerin ve ailelerinin mezarlarını barındıran Halîl şehri de bilhassa Haçlı seferlerinden itibaren Haremeyn-i şerifeyn adıyla anılmıştır. Ortaçağda Haremeyn’de adına hutbe okunan halife veya sultan buranın resmen hâkimi sayılırdı.


#44

SORU:

Hilf ne demektir?


CEVAP:

Sözlükte akit, yemin ve antlaşma gibi anlamlara gelen hilf (çoğulu ahlâf), terim olarak İslâm öncesi Araplarda kabilelerin veya
şahısların yardımlaşma, dayanışma ve himaye amacıyla yaptıkları antlaşma ve ittifaklar demektir.


#45

SORU:

Naküs nedir?


CEVAP:

Hristiyanlarca günümüzdeki çan yerine kullanılan, üzerine bir çomakla vurularak ses çıkarılan tahta parçasıdır.


#46

SORU:

Harem-i Şerif tabiri nerelerde kullanılır?


CEVAP:

Mekke’deki Mescid-i Haram gibi Mescid-i Nebevi ve Kudüs’teki Mescid-i Aksa için de Harem-i şerif tabiri kullanılır.


#47

SORU:

Ebû Eyyûb el-Ensârî kimdir?


CEVAP:

Hazrec kabilesinin Neccâroğulları kolundan olup hicretten iki yıl kadar önce eşi Ümmü Eyyûb ile birlikte İslâm’a girdi. İkinci
Akabe Biatı’nda bulundu. Hicretten sonra evinde misafir ettiği Hz. Peygamber’in yanından hiç ayrılmadı. Sağlıklı olan herkesin Allah yolunda gazaya katılması gerektiğine inanan Ebû Eyyûb el-Ensârî, ihtiyarlık döneminde bile her yıl bir savaşta bulunmaya
gayret etti. Katıldığı seferlerin sonuncusu Müslümanların ilk İstanbul kuşatması oldu. Kuşatma devam ederken hastalanarak 669 yılında vefat etti. Vasiyeti üzerine bir askerî birlik surlara yakın bir yere defnetti. Latinler 1204’te Konstantinopolis’i istilâ ettiklerinde Ortodokslara ait kilise ve kutsal yerleri yakıp yıkarken Ebû Eyyûb’ün kabri de tahrip oldu; zamanla da ortadan kalktı. İstanbul’un fethinden sonra kabri ortaya çıkarılarak türbe haline getirildi. Bundan kısa süre sonra da Eyüp Sultan Külliyesi inşa edilerek bu yörenin manevi yapısının temelleri atıldı.


#48

SORU:

Kubbetü’lhadrâ nedir?


CEVAP:

Hücre-i saadetin üzerine yaptırılan kubbe, ‘kubbetü’lhücre’ veya ‘kubbetü’n-nûr’ adıyla meşhurdur. Haremeyn işlerine büyük önem veren Sultan II. Mahmud’un emriyle hücre-i saadetin üzerine taştan yeni bir kubbe yapıldı, kurşunla kaplanarak yeşile boyandı. Günümüze kadar gelen ve Mescid-i Nebevî’nin simgesi olan bu kubbeye renginden dolayı yeşil kubbe anlamında ‘Kubbetü’lhadrâ’ denilir.


#49

SORU:

İslam peygamberinin en bilinen adı nedir ve ne anlama gelir?


CEVAP:

Muhammed, Hz. Peygamber’in en çok bilinen adı olup “övgüye değer bütün güzellikleri ve iyilikleri kendinde toplayan kişi”
anlamındadır. Kur’an-ı Kerim’de kırk yedinci sürenin ismi de olan Muhammed dört yerde geçer.


#50

SORU:

Medine'nin tarih boyunca isimleri nelerdir?


CEVAP:

Medine’nin bilinen en eski adı şehre ilk yerleşen kişi kabul edilen Yesrib b. Vâ-il’den gelir. Bu isim önceleri kuzeyde ilk yerleşmenin gerçekleştiği tahmin edilen Curf ile Kanât vadileri arasında kalan alan için kullanılırken daha sonra şehrin tamamını kapsadı. Yesrib, Kur’an-ı Kerim’de Medine’nin adı olarak bir yerde geçer. Medine ise on yerde geçmekte, bunların dördünde bizzat şehrin kendisi kastedilirken diğerlerinde şehir anlamında cins isim olarak yer alır. İskenderiyeli Batlamyus ve Bizanslı Stephanus gibi yabancı kaynaklarda ise Lathrippa şeklinde yer alır. Kötü, zararlı ve fesat gibi olumsuz anlamlar taşıyan Yesrib’e hicretten sonra Hz. Peygamber hoş ve güzel anlamına gelen Tâbe, Taybe gibi adlar verdi. Bunun yanında Dârülhicre, Dârülîmân, Dârüssünne, Medînetürresûl, Medînetünnebî gibi şehrin kutsallığı, hicret yurdu, başşehir olması ve hicretten sonra gerçekleşen medenileşmeye vurgu yapan sayısı doksan yediye kadar çıkan adlar da kullanıldı. Medenîleşmeye paralel olarak hicretten önce adeta bir köy olan Yesrib yerine şehir anlamına gelen el-Medîne en meşhur adı oldu. Türkler arasında nurlu şehir anlamında el-Medînetü’l-münevvere kullanımı yaygındır.


#51

SORU:

Medine'nin hicretten önce ve sonra nüfusu kaçtır?


CEVAP:

Medine’nin hicret öncesi nüfusu hakkında fazla bilgi yoktur. Hicretten sonra ilk nüfus sayımı olarak nitelendirilebilecek, muhacirler ile ensar arasında gerçekleştirilen kardeşleştirmeden 1500 Müslümanın varlığı anlaşılmakta ve gayri Müslim unsurlar buna ilâve edildiğinde, nüfus 10.000’i aşmaktadır. Hicretin ardından sürekli büyüyen ve Müslümanlar için Mekke’nin fethine kadar bir zorunluluk olan göçten dolayı şehrin nüfusu sürekli arttı. Hz. Peygamber vefat ettiğinde Medine’de 30.000 sahabenin yaşadığı, Yahudilerin buradan ayrılmasına rağmen şehir ve çevresiyle birlikte bunun 60.000’e ulaştığı tahmin edilmektedir.


#52

SORU:

Medine’nin hicretten önce ve sonra nüfusları kaçtır?


CEVAP:

Medine’nin hicret öncesi nüfusu hakkında fazla bilgi yoktur. Hicretten sonra ilk nüfus sayımı olarak nitelendirilebilecek, muhacirler ile ensar arasında gerçekleştirilen kardeşleştirmeden 1500 Müslümanın varlığı anlaşılmakta ve gayri Müslim unsurlar buna ilâve edildiğinde, nüfus 10.000’i aşmaktadır. Hicretin ardından sürekli büyüyen ve Müslümanlar için Mekke’nin fethine kadar bir zorunluluk olan göçten dolayı şehrin nüfusu sürekli arttı. Hz. Peygamber vefat ettiğinde Medine’de 30.000 sahabenin yaşadığı, Yahudilerin buradan ayrılmasına rağmen şehir ve çevresiyle birlikte bunun 60.000’e ulaştığı tahmin edilmektedir.


#53

SORU:

Mescid-i Nebevi'nin büyüklüğü nedir? Hangi yıl tamamlanmıştır?


CEVAP:

Temeline ilk harcı Hz. Peygamber’in koyduğu Mescid-i Nebevi yaklaşık 1022 m2’lik bir alanı kapsıyordu. Taş, kerpiç, hurma kütük ve dallarının malzeme olarak kullanıldığı inşaatta Hz. Peygamber ashapla birlikte çalışmış, bu faaliyet ensar ve muhacirin kaynaşması için iyi bir fırsat olmuştu. Nisan 623’te tamamlanan ilk bina, taş temel üzerine tek sıra kerpiçten, bir adam boyu kadar yükseklikteki çevre duvarı ile kuşatılarak üstü açık biçimde sade bir yapı olarak tasarlanmıştı.


#54

SORU:

Mescid-i Nebevi'nin minberinin tarihçesini kısaca anlatınız.


CEVAP:

Hz. Peygamber Mescid-i Nebevî’de cemaate hitap ederken ilk zamanlarda hurma ağacından bir kütüğe dayanıyordu. Sahabelerin Hz. Peygamber’in yüzünü görememeleri ve sesini işitememeleri üzerine 628 veya 629 yılında ılgın ağacından 50 cm.eninde 1,25 m. uzunlukta, 1 m. yükseklikte, arkasında üç sütunu bulunan üç basamaklı ilk minber konuldu. İlk halifeler Resûl-i Ekrem’e saygılarından dolayı bir tahta parçasıyla kapatılan üçüncü basamağı kullanmadılar. Hz. Osman zamanınd Hz. Peygamber’in minberinin üzerine kubbe yapıldı, kumaşla örtüldü ve basamakları abanoz aacıyla kaplandı. Muâviye b. Ebû Süfyân devrinde minbere altı basamak daha eklendi. Mescid-i Nebevî’ye en son III. Murad’ın yolladığı mermer minber konuldu (1590). Osmanlı selâtin camilerinde benzerleri görülen, üzerinde zarif altın tezyinatlı kubbenin yer aldığı, yaklaşık 7 m. yüksekliğindeki bu minber süsleme ve tezyinat bakımından bir şaheser olup halen Ravza-i Mutahhara’nın batısında Hz. Peygamber’in mihrabının sa¤ında ve minberinin yerindedir.


#55

SORU:

Mescid-i Nebevî’nin fonksiyonları nelerdir?


CEVAP:

İslâm’ın ilk döneminde Mescid-i Nebevî bütün resmî faaliyetlerin gerçekleştirildiği bir yerdi. Hz. Peygamber’in devlet başkanı olması dolayısıyla siyasetin, muallimlik vasfı sebebiyle eğitimin, ordu kumandanı olarak askerî teşkilâtın, kadılık vasfıyla adalet teşkilâtının merkeziydi. Ayrıca Suffe başta olmak üzere bazı kişiler için barınma yeri, misafirhane ve sosyal yardım mahalli olarak da kullanılıyordu. Çeşitli Arap kabilelerine mensup heyetler Elçiler sütununda kabul edilir, bazıları mescidin içerisinde kurulan çadırlarda ağırlanırdı. Rufeyde el-Ensâriyye adlı hanım Mescid-i Nebevî’de yaralı ve hastaları tedavi ederdi. Hz. Peygamber’in hukuki problemleri çözerken oturduğu yer ‘kaza revakı’ adıyla meşhurdu. Gerektiğinde münadiler çıkarılarak halk mescide toplanır ve önemli konularda bilgilendirilirdi. Mescidin minberi sadece hutbe okumak için değil halka yapılacak konuşmalar, halifelere biat gibi merasimler için de kullanılırdı. Emevî Halifesi Abdülmelik zamanından itibaren başşehirden gönderilen Kâbe örtüsü Mescid-i Nebevî’de teşhir edildikten sonra Mekke’ye gönderilirdi.


#56

SORU:

Şemâil nedir?


CEVAP:

Hz. Peygamber’in fiziksel özelliklerini, özel hayatını ve ahlakını anlatan eserlere huy, tabiat, ahlak gibi anlamlara gelen şemail denilir. Hz. Peygamber’in fiziki özelliklerini anlatan edebî eserlerle aynı konuda hüsn-i hatla yazılmış levhaların adı ise hilyedir.


#57

SORU:

Hz. Muhammed'in fiziki özelliklerini anlatınız.


CEVAP:

Sahabelerin Hz. Peygamber’in fiziki özelliklerini kendi bilgi, anlayış ve yetişmişlik dereceleri nispetinde tespit etmeye çalışmaları hilye konusunda değişik rivayetlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Buna göre, Hz. Peygamber iri yapılı ve heybetliydi. Uzuna yakın orta boylu, büyükçe başlı, bazen kulak memesini geçen saçları hafif dalgalıydı. Beyaz tenli, alnı açık, kaşları hilâl gibi ince ve sıktı. Burnu ince ve hafifçe kavisliydi. Sakalı sık ve gür, yanakları düzdü. Bütün organları birbiriyle uyumlu olup ne zayıf ne de şişmandı. Göğsü ile iki omzunun arası genişçe, mafsalları kalıncaydı. Bilekleri uzun, avucu genişti. Yürürken ayaklarını yere sert vurmaz, sakin fakat hızlı ve vakarlı yürürdü. Hz. Peygamber güler yüzlüydü ve ilk bakışta insana güven veren bir görünümü vardı.


#58

SORU:

Hz. Muhammed'in kaç eşi olmuştur ve bunlardan ilki kimdir?


CEVAP:

Hz. Peygamber’in ikisi Mâriye ve Reyhâne adlı cariyeler olmak üzere değişik zamanlarda on iki eşi oldu. Hz. Peygamber’e ilk inanan kadın olan ve İslâmiyet uğrunda bütün servetini ortaya koyarak eşini destekleyen Hz. Hatice ilk eşi ve İbrahim dışındaki bütün çocuklarının annesidir.


#59

SORU:

İslam'da imanın esasları nasıl özetlenir?


CEVAP:

İslâm’da iman esasları Allah’a, peygamberlere ve ahiret gününe iman şeklinde önce üç, sonra kelime-i şehadette belirtildiği üzere Allah’a ve Hz. Muhammed’in peygamberliğine iman şeklinde iki, son olarak da Allah’a iman şeklinde tek bir esasta özetlenir. Buna göre Hz. Peygamber’e iman Allah’a imana ulaşmanın yoludur.


#60

SORU:

Hz. Muhammed'in terekesi nedir?


CEVAP:

Tereke olarak da sadece bir katır, birkaç silah ve sadaka olarak ayırdığı birkaç parça araziden başka geride para veya mal olarak zikredilmeye değer maddi bir miras bırakmadı. Hz. Peygamber savaşsız ele geçirilen ve hukukî bakımdan tasarrufuna bırakılan Fedek hurmalıklarını, Medine’deki bir bağı ve Hayber arazisindeki hissesini vakfetmişti. Hz. Fâtıma, babasının bu arazilerinin kendisine miras kaldığını düşünüyordu. Bu amaçla müracaat ettiği Hz. Ebûbekir, Hz. Peygamber’in, “Biz peygamberler, miras bırakmayız. Bıraktığımız mal sadakadır.” sözünü aktardıktan sonra şöyle dedi: “Şimdi bu vakıf maldan Muhammed ailesi yiyerek istifade edebilir. Ancak bundan fazla hakları yoktur.”