KÜLTÜR TARİHİ Dersi EVRENSEL BİR KAVRAM: KÜLTÜR; YENİ BİR BİLİMSEL ALAN: KÜLTÜR TARİHİ soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Kültür kavramının kökeni nereden  gelmektedir?


CEVAP:

Kültür sözcüğünün Latincede ekip ürün almak, üretmek anlamına gelen “cultura” sözcüğünden geldiğini ve birçok dünya dilinde aynı sözcüğün kullanıldığını duymuşsunuzdur. Arapçada kullanılan ve Türkçemizde de rastladığımız “hars” sözcüğü de “toprağın işlenmesi” anlamına gelir. Yine Türkçede kullanılan “ekin” sözcüğü de “kültür” sözcüğüyle eşanlamlıdır. Toprağı işleme, kültür olabileceği gibi, yemek hazırlama, ayin ya da oyun da kültürdür. Bu durumda, kültür sözcüğü, zaman içinde gelişimlerin değişimlerin ışığında öylesine zengin anlamlara bürünmüştür ki bu da şaşırtıcı değildir, çünkü “üretim” insanlık tarihinde sadece tarımsal düzlemde değil, düşüncelerin evrimi, teknik ve teknolojinin gelişimi düzeyinde de gerçekleşen bir olgudur ve bu tür değişimlerin hayat tarzlarından düşünme biçimlerine ve inançlara dek etkili olmaması olanaksızdır. Tarihsel bilgiler bize kültürün tüm toplumlarda mutlaka bir birikime dayandığını göstermektedir. Bu birikim, kültür tarihçilerine göre işleme (enerji, tarım, madencilik, metalürji, av ve balıkçılık hep işlemeyle gelişmiştir), zanaat (tüketim eşyalarını ve bununla ilgili teknik sorunların çözümüne yardımcı olacak mekanik nesneleri üretme), dönüştürme (maddeyi fiziksel, kimyasal, teknolojik olanaklarla başka bir nesneye dönüştürme, örneğin sentetik nesneler gibi) ve nihayet yaşam alanını yani mekânı değiştirme (inşaat, mimari, ulaşım için yollar, çevre düzenlemesi) eylemleriyle oluşur. Bütün bu eylemlerin farklı coğrafi alanlarda farklı topluluklar tarafından oluşturulması aslında dünya kültürünün özünü oluşturmaktadır ve bütün toplu- lukların er ya da geç karşılıklı ilişkileri ve haliyle karşılıklı etkileşim kaçınılmazdır.


#2

SORU:

Kültürel Antropoloji hangi konuda araştırmalar yapar?


CEVAP:

Günümüzde, insanın kökenini, evrimini, biyolojik özelliklerini, toplumsal ve kültürel yönlerini inceleyen bir bilim dalı olan Antropoloji bilimi bünyesinde, kültürün gelişimini etnolojik, dilbilimsel, sosyolojik, psikolojik ve psikanalitik analiz yöntemleriyle ele alan önemli bir bilim dalı vardır: Kültürel Antropoloji. Bu bilim dalı, kültür kuramlarını ve buna bağlı olarak kültürel evrim ve kültürel değişimleri incelemektedir. İnsanlığın ilkel dönemlerinden günümüze kadar çeşitli aşamalardan geçerek nasıl sürekli bir gelişme ve ilerleme gösterdiğini konu edinir. Bu evrim, kurallara, yasalara bağlı olarak ama bazen de bağımsız bir biçimde, zaman içinde aşamalar geçirerek gerçekleşmektedir. Ancak, bu gelişim ve değişim sürecinde, bir kültürden öteki kültüre geçen öğeler (tarım, mutfak ve beslenme kültürü, bilimsel buluşlar ve teknikler) yaygınlaşır ve bu yaygınlaşma sonucunda söz konusu öğeler o kültürde tutunmaya çalışır ve zamanla o kültür içinde kök salabilirler. Bundan dolayı toplumlarda kültürel benzerlikler vardır.


#3

SORU:

Kültürlerin yayılmasında ve etkileşiminde dilin önemi nedir?


CEVAP:

Kültürlerin yayılmasında ve etkileşiminde dilin önemi her zaman çarpıcı olmuştur. Kültür, dille ve diller arası alışveriş zenginliğiyle biçimlenir. Geçmişte, çoğu kez egemen baskın kültürlerin yani imparatorlukların-devletlerin dili yaygınlık kazanmıştır. Örneğin 17. yüzyılda, Fransa Krallığı, tüm Batı imparatorluklarını etkilemiş ve birçok sarayda Fransızca konuşulmaya başlanmıştır. Tanzimat yıllarından sonra ülkemizde Fransızcaya olan hayranlık birçok Fransızca sözcüğün dilimize girip yerleşmesine neden olmuştur. (Formasyon, enternasyonal, gibi). Ayrıca günümüz dünyasında küresel bir İngilizcenin varlığı buna örnektir. Diğer yandan yerleşim merkezlerinin adları da anlamlıdır. Birçok köy, kasaba, kent adı geçmişten bugüne çarpıcı izler taşır. Hititçede Adana Atania’dır; bu kentte oturanlar “adanawanai” olarak anılır: Ankara, Ankurova’dır; eski Yunancada Meandros Menderes’tir. Yine tarım yemek gıda alanındaki kültürel etkileşim ve değişimler yüzyıllardan beri süregitmektedir.


#4

SORU:

Dile bağlı olarak, yazı kültürüyle gelen değişim nasıl olmuştur?


CEVAP:

Dile bağlı olarak, yazı kültürüyle gelen değişim de şaşırtıcıdır. Son yıllardaki arkeolojik araştırmalar bugün önemli ipuçları vermekte, insanlık kültürünün geçmişteki kökleri keşfedilmektedir. Örneğin çömleklerin üzerine yazılmış yazılar Anadolu’da en eski kültürün Yunan Helen kültürü olmadığını göstermektedir. Kaldı ki yazı kültüründen önce maddi bir kültürün de var olduğunu biliyoruz. Ama kesin olan şu ki arkeolojik kazılar her geçen gün prehistorik çağa ve sonraki dönemlere ait önemli bulgulara ulaşmaktadır. Bu bulgular insan ve insan topluluklarının birbirlerine benzediklerini gözler önüne serdiği gibi, birbirlerine benzemediğini de göstermekte, ayrıca, insan ve toplumların birbirleriyle etkileşime geçerek değişime uğradıklarını da kanıtlamaktadır.


#5

SORU:

Edebiyatın kültür tarihine etkisi nasıl olmuştur?


CEVAP:

Yine bu çerçevede edebiyatın da uluslararası boyutta tüm dünyada yayınlanan, dünya dillerine çevrilen eserler topluluğu olduğunu düşünürsek kültür alanındaki katkıları sonsuzdur. Ünlü bilim adamı ve yazar Umberto Eco, matbaanın öncesinde de kitapların var olduğunu (rulolar halinde) belirterek, edebiyatın bugün kitlelere ulaştığı biçimiyle insanlığın ortak hafızasından parçalar taşıdığını vurgular. Hatta bu ortak hafızanın içinden çok özel durumları seçerek insanlık hafızasına derinlik bile verir. Örneğin Cervantes’in Don Kişot adlı kahramanı kâğıttan bir kahraman olduğu halde, yaşayan birçok kişiliklerle özdeşleştirilmiş sanki var olduğuna inanılmıştır. Ayrıca, dünyada yazılı iletişimin gelişmesinde edebi eserlerin işlevi büyüktür. Edebiyat eserlerinin bir başka önemli katkısı, in- sanlık kültürünün benzer yanlarından çok farklılıklarını dile getirmesidir. Bir ba- kıma insanların farklı kültürlerden farklı kimlikleri yani “öteki”yi anlamalarına, belki de “öteki” olmalarına yardımcı olmaktadır. Bu bağlamda, edebiyat eserleri kültürlerarası iletişimde bir kültür köprüsü görevindedir. Çeviri eserler insanlar arasındaki iletişimi sağlar. Farklı coğrafyaları, farklı coğrafyaların kültürlerini keşfetmemizi sağlayarak insanları zenginleştirir. Merhamet ve sadakat hislerimizi sürekli yeniler.


#6

SORU:

Tarih öncesi çağların isimleri ve kapsadıkları dönemler nelerdir?


CEVAP:

Tarih öncesi çağların ilki kabul edilen Paleolitik Çağ günümüzden yaklaşık iki buçuk milyon yıl ile iki yüz bin yılı kapsayan dönemdir. Neolitik Çağ ise M.Ö. 10.000- 5.000 yıllarıdır. Kalkolitik Çağ M.Ö. 5.000-3.000 yıllarını içermektedir.


#7

SORU:

Tarih öncesi çağlarda yaşanan bazı gelişmeler nelerdir?


CEVAP:

Tarih yazıyla başlar; yazının keşfinden önceki dönem de tarih öncesi (prehistorya) olarak adlandırılır. Tarih öncesi dönemde, Paleolitik yani Eski Taş Çağında insanın taştan aletler yaptığı, bu taşların işlenebilir, yontulabilir taşlar olduğu bilinmektedir. O halde bu taş aletleri o çağların teknolojisi olarak görmek gerekir. Dünya uygarlığının temeli Neolitik Çağa ya da Yeni Taş Çağına dayanmaktadır. Evlerin, yerleşmelerin bu dönemde kurulduğunu, tarıma geçilerek yiyeceklerin üretildiğini ve hatta çömlekçiliğin başladığını ve yemeklerin pişirildiğini biliyoruz. Kalkolitik Çağ (Bakır Çağı) köylerin kentlere dönüşmeye ve kent devletlerinin doğmaya başladığı dönemdir. Bu dönemde kent devletleriyle birlikte ekonominin, merkezi yönetim anlayışlarının, ekonomik çıkar bölgelerinin de oluşmaya başladığını düşünmemiz gerekir. Kültürel etkileşim ve kültürel çatışma kaçınılmazdır artık.


#8

SORU:

Bir kültür-uygarlığın oluşması için öncelikli olarak hangi ön koşullar gerekmektedir?


CEVAP:

Dünyanın en büyük uygarlıkları (Mısır, Sümer, Yunan) binlerce yıl devam eden gelişmeler sonunda gerçekleşmiştir. Bilimsel araştırmalar göstermektedir ki, bir kültür-uygarlığın oluşması için öncelikli olarak bir kentin varlığı, belli bir iş emek ve çabanın gerçekleştirilmesi, bir üretim olayına ulaşılması, bir yönetim sisteminin oluşturulması (devlet, ordu, kent yönetimi) ön koşuldur. Bunu komşu ülke ve kentlerle ticaret ilişkileri, yazı ve dil dolaşımı, bilimsel bilgilerin gelişmesi, sanatsal, dinsel anıt eserlerin, vb. yapımı izler. Örneğin Mezopotamya uygarlıkları birçok farklı kültür ve halkın karıştığı bir bölge olmuştur. Sümerler, Akadlar, Asurlular gibi. Oysa aynı topraklarda yükselen bu kültürler farklı ırk, din ve dile sahiptirler. Örneğin Sümerler döneminde Mezopotamya’ya göçen Akadlar, Sami ırkındandır, ama Sümer kültüründen büyük ölçüde etkilenmişlerdir.


#9

SORU:

Yeryüzü kültürlerinin ve uygarlıkların doğuşu, yükselişleri ve yok oluşları nasıl gerçekleşmiştir?


CEVAP:

Yeryüzü kültürlerinin ve uygarlıkların doğuşu, yükselişleri ve yok oluşları vardır. Uygarlıklar, ister Mezopotamya’da, ister Amerika kıtasında kök salsın, mutlaka değişime uğramışlar ve birbirleriyle alışverişe geçerek etki alanları yaratmışlar ve sonra siyasal anlamda yok olmuşlardır. Örneğin Büyük İskender’in Helenistik İmparatorluğu Makedonya’dan neredeyse Hindistan’a dek uzanır. Keza Hun İmparatoru Atilla, Orta Avrupa’ya dek gelmiştir. Bugün bu büyük imparatorluklardan küçük devletler kalmıştır. Bu da göstermektedir ki, tarihin birçok döneminde egemen (dominant) kültürlerin varlığı ve etkisi geniş boyutlu olmuştur. Bugünkü adlandırmayla buna kültür emperyalizmi de denilebilir. Ama gerçek şu ki, egemen kültürler sahip oldukları yeni teknolojilerle (medya, enformatik, Internet) farklı topraklardaki yaşam tarzlarını değiştirmekte ve kendi kültürünü yayma eğilimindedir. (Bu da ekonomik, siyasal bir sorun olarak karşımızdadır). Bununla birlikte, yeryüzü kültürü ve uygarlıkları tüm insanlığın evrensel mirasıdır; kültürel çeşitlilik, insanlığın ortak mirasıdır ve somut bir biçimde ve etik açıdan korunmalıdır.


#10

SORU:

Kültürün siyasal ve ekonomik sistemlerle ilişkisi nasıldır?


CEVAP:

Kültürün insan hayatını düzenleyici bir değer olduğu tartışılmaz bir gerçekliktir. Ancak, kültürün siyasal ve ekonomik sistemlerle ilişkisi oldukça şaşırtıcıdır. Örneğin birçok toplumda, siyasal ve ekonomik erk, kültürü aynı zamanda denetle mesi gereken bir sistemi olarak görmüş ve bu anlayışı pekiştirmişlerdir. (Eski Sovyet Cumhuriyetlerinde çok rastlanılan bir durumdu bu). Bazı davranış biçimleri ve yaşam tarzları onaylanmıştır, reddedilmiştir ya da yasaklanmıştır. (Güney Afrika Cumhuriyetinde Siyahlar uzun yıllar Beyazların mekânlarından yararlanamamışlardır). Tarih, din kökenli rejimlerden totaliter sistemlere dek birçok rejimde kültürün baskı altında tutulmaya çalışıldığını göstermektedir. Bu da insanlar arasında eşitliğe dayanmayan ödüllendirmeyi, cezalandırmayı beraberinde getirmiş ve kültürün tarafsız gelişemeyebileceği tezini ortaya koymuştur. O halde politikalar da kültürü biçimlendirmektedir, kültürler de politikaları biçimlendirmektedir. Yine Rusça ve Rus kültürü yıllarca tüm Sovyet Cumhuriyetlerinde ve Doğu Bloku ülkelerinde birinci dil, seçkin kültür olmuştur, okullarda istenilmese de birinci dil olarak öğretilmiştir. Bugün küresel İngilizce (global English) eski Doğu Bloku ülkeleri de dahil birinci yabancı dildir ve dünya konjonktüründe, küresel kültür ve ekonomi düzenine uyum sağlayabilmek için önemli koşullardan biri olmuştur.


#11

SORU:

Kültürel etkileşimin göç ile ilişkisi nedir? Örneklerle açıklayınız.


CEVAP:

Bütün kültürler tarih boyunca bir takım alışverişlerle, etkilenmelerle melez özellik kazanırlar. Bir başka deyişle, her toplum genelde çok kültürlü bir yapıya sahip olagelmiştir. Kültürel etkileşimin kökeninde göç olayı her zaman önemli rol oynamıştır. Bunun zorunlu ya da kendi isteğiyle olması çatışmaları da berabe- rinde getirir. Örneğin büyük keşiflerden sonra, İngilizler, İspanyollar, Fransızlar sömürgeleştirdikleri ülkelere kendi istekleriyle göç etmişler, buralara yerleşmişler ve zaman içinde sanki yerlisi olmuşlardır. Buna karşılık, Afrikalılar, Amerika’ya zorla köle olarak götürülmüşlerdir. Her iki durumda da göçler, hem yeni bir kültürü keşfetmeyi sağlamış, hem o kültür içinde hor görülmeyi ve ezilmeyi de beraberinde getirmiştir. Örneğin Yeni Dünyaya göç eden İngilizler atalarına karşı ayaklanarak ve savaşarak ABD’nin bağımsızlığını kazanmakta başrol oynamışlar ve orada egemenlik kurmuşlardır. Ama kültürlerin bu buluşmasından, örneğin yerli Amerikalılarla sömürgeci Avrupalıların karşılaşmasından ağır sonuçlar da ortaya çıkmıştır: Yerli halk direnmiş ama katliama uğramıştır. Buna rağmen etki- leşim birçok alanda şaşırtıcı tarzda gerçekleşmiştir. Örneğin Yeni Dünyada, tahıl, asma ve zeytin yoktur, Avrupalılar getirmiştir. Buna karşılık mısır, patates Amerika kaynaklıdır.


#12

SORU:

Zenofobi nedir ve nasıl başlar?


CEVAP:

Bir topluluğun ya da bireyin kendi kültürünün değerlerini yüce ve tek kabul ederek farklı kültürleri kendi değer sistemiyle yargılaması (bu çoğu zaman küçümseme ya da tehlikeli görme şeklindedir) etnosentrizm (etnik merkezcilik) olarak adlandırılır. Bunun sonucunda korku kültürü egemen olur: zenofobi (yabancı korkusu, yabancı düşmanlığı) başlar. Bu anlayış, başka kültürleri ötekileştirme ve zaman zaman da aşağılama alışkanlığı kazandırdığı için günümüzde evrensel insan hakları çerçevesinde hukuksal açıdan takibat altındadır. Gelişmiş Batı toplumlarının karşılaştığı göçmenler sorunu en ciddi sorunlardandır.


#13

SORU:

Etnosentrizm nedir?


CEVAP:

Farklı kültürlerin varlığını kabul etmek, kültürel çeşitliliği olumlu karşılamak, yazık ki her zaman istenildiği biçimde cereyan etmemektedir. Farklı kültürlere saygı gösterme çok kolay olmamaktadır. Bir topluluğun ya da bireyin kendi kültürünün değerlerini yüce ve tek kabul ederek farklı kültürleri kendi değer sistemiyle yargılaması (bu çoğu zaman küçümseme ya da tehlikeli görme şeklindedir) etnosentrizm (etnik merkezcilik) olarak adlandırılır.


#14

SORU:

Fernand BRAUDEL kimdir?


CEVAP:

Fernand BRAUDEL (1902-1985): Sosyal-Kültürel tarihlerin yazılabileceğini araştırmalarıyla kanıtlayan Fransız tarihçi. İkinci Dünya Savaşında esir tutulduğu Alman kamplarında yazdığı Akdeniz Uygarlıkları (1949) adlı dev eserinde, iklim gibi coğrafi yapıları, gündelik hayatın zorluklarını, gündelik hayatta kullanılan her tür araç gereci tarihin öznesi yaparak incelemesi, tarihte alışılmış olan zaman mekân ilişkilerini altüst etmiştir. Buna göre, Akdeniz bölgesinde kültürel siyasal, vb. etkilenmeler açısından Akdeniz Bölgesinin belli sınırları yoktur; sınırlar konudan konuya, kullanılan eşyalardan eşyalara göre değişmektedir, yani anlatılan sabit bir Akdeniz yoktur. O topraklarda kültürler içiçedir. Maddi Medeniyet ve Kapitalizm adlı kitabında da krallar, saraylar, savaşlar dışında kalan halkın, devletin varlığını nasıl sırtında taşıdığını, bunların hangi mekanlarda ve zamanlarda hayat zorluklarının devam ettiğini inceleyerek kapitalizmin varlığını ve yapılanmasını sorgular. Braudel 18. yüzyıla dek modern bir devletin olmamasını kapitalizmin gelişmiş olmamasına bağlar.


#15

SORU:

Kimlik ve Kültür ilişkisi nasıldır?


CEVAP:

Bütün toplumlarda değişimlerle doğan kimlik arayışları yani kültürel boşluklar vardır. Örneğin Tanzimat sonrası dönemde Genç Türkler “ulusal bir ruh arayışı” içindedirler. Türk ya da Osmanlı olmayı tercih etmek gibi. Oysa bu ulusal ruh o günlerin bilimsel yaklaşımına göre “kimlik” demekti. Gerçekten de Türk aydınının kimlik arama çabası, o günlerden bu yana Osmanlıcılık, Türkçülük, Anadoluculuk, İnkılâpçılık, Cumhuriyetçilik, Turancılık, Milli Birlikçilik, İslamcılık, Batıcılık olarak bugün de devam etmektedir. Kaldı ki bu kadar çeşitliliğin çatışmayı da beraberinde getirmesi ve “kimlik bunalımı” yaratması kaçınılmazdır. Yine bir başka açıdan göçebe kimliğe dayandırılarak yapılan bir sorgulamanın, Anadolu’dan geçen egemen kültürleri de göz önüne alması gerekir. Bunlar kuşkusuz, Orta Asya Kültürleri, Roma ve Bizans Kültürleri, Selçuk ve Osmanlı Kültürleri, Cumhuriyet kültürü olacaktır. Ama bütün bu kültürlerin oluşum-etkileşim-değişim-yokoluş-yeniden farklı tarzlarda doğuş mekânlarını (yurtları, kentleri, imparatorlukları, krallıkları, beylikleri, devletleri) panoramik olarak düşünürsek, aklımıza Orta Asya bozkırlarını, Türkmen çadırlarını, Roma ören yerlerini, Bizans Kiliselerini, Ulucamileri, Medreseleri, Mehter müziğini, Köy Enstitülerini, Onuncu Yıl Marşını, Dünkü ve Bugünkü İstanbul’u görsel ve işitsel hafızamıza yerleştirmemiz gerekir.


#16

SORU:

Kültür tarihinin konuları nelerdir?


CEVAP:

Kültür tarihi, hem kurumları (işleyişini, bireylerle ilişkisini, vb.) ele alabileceği gibi, toplumsal grup ve çevrelerin yaşam tarzlarını (toplumsal sınıfların kent hayatı, eğlence, dans, müzik gibi etkinlikleri) ve kültürel üretim ve tüketim nesnelerini, yaşam tarzlarını etkileyen giyim, mobilya tarzı gibi moda davranışları da konu edinebilir. Bir başka deyişle, dönemlere özgü popüler kültür geleneklerini konu edinebilir. Sonuçta bütün bunları temel başlıklar altında toplamaya girişirsek, kültür incelemeleri, toplum, siyaset, ekonomi, felsefe toplumsal iletişim ve sanatın alanlarını içermektedir. Ama bu incelemelerin ideoloji, ulus, etniklik, toplumsal sınıflar gibi kültürel oluşumlarda son derece etkili olan kurumları dışlaması düşünülemez.


#17

SORU:

Antik Mısır, Sümerler, Mezopotamya ve Antik Yunan’da kültür tarihi açısından hangi önemli gelişmeler yaşanmıştır?


CEVAP:

Antik Mısır’da, M.Ö. 4.000’li yıllarda, zamanı ölçme, takvim oluşturma; M.Ö.2.000 yıllarında Sümerlerde ve sonraki Mezopotamya kültürlerinde matematiksel hesaplamalar ve gökyüzü gözlemleri; M.Ö.600’lı yıllarda Antik Yunan’da sistematik düşünce yani felsefe tarihi (Thales, Sokrates, vb.) görülmektedir.


#18

SORU:

Bilimlerin gelişmesinin kültür açısından ne gibi etkileri olmuştur?


CEVAP:

Bilimlerin gelişmesi kuşkusuz insan düşüncesinin de evrim geçirmesinde ve haliyle kültürün çeşitlenmesinde ve zenginleşmesinde etkili olmuştur. Bunda deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak düzenli bilgi oluşumu, duygusal yaşantıların mantıklıca düşünce sistemine uydurulması bilimin evrimini göstermektedir. Bu evrimi ilk çağlardan itibaren alet yapımı (teknoloji), evreni, doğayı ve varlıkları sorgulama (felsefe), gökyüzü olaylarını gözlemleme (astronomi), sağlık sorunlarına yabani otlarla tedavi (tıp), sayısal alanlarda ise matematik, geometri, fizik) ilk uygarlıklarla birlikte başlayan hesaplama ve çözümleme yöntemlerinde gözleriz. Siyaset Bilimleri ise eski çağlardan başlayarak siyaset-yönetim olaylarıyla birlikte yapılanmaya başla- mış ve sonrasında kuramlar oluşmuştur. Psikoloji ise Antikçağ filozoflarında, İslam filozoflarında (İbn-i Sina) halüsinasyon, melankoli, kâbus vb. konuların yani insan yaşantılarının değerlendirilmesiyle köklerini oluşturmuştur


#19

SORU:

Kültür tarihçisi Peter Burke kültür tarihi incelemeleri açısından hangi saptamada bulunmuştur?


CEVAP:

Kültür tarihçisi Peter Burke’nin saptaması anlamlıdır. Burke, 1960’lı yıllardan 1990’lı yıllara doğru, kültürel incelemelere karşı belirgin bir ilgi artışı olduğunu belirtir. Bunun nedeni kültür teriminin çoğul olarak ve gitgide genişleyen bir anlamda kullanılması ve buna paralel olarak kültürel incelemelerin çeşitlilik göstermesidir. Örneğin iktisat kuramları ve sorunları çerçevesinde tüketim kültürü incelemeleri başlamış ama aynı zamanda bu konu kültürel psikolojinin de inceleme alanı olmuştur. 1990’larda, “girişim kültürü”, “aşk kültürü”, “protesto kültürü”, “nezaket kültürü” gibi konularda kitaplar yayınlanmıştır.


#20

SORU:

Kültür tarihi kavramı ile siyasal tarih nasıl bir ilişki kurmaktadır?


CEVAP:

Günümüzde, bilimsel çevrelerde, kültür tarihi kavramı siyasal tarihten bağımsız belli bir araştırma alanı olarak görülmektedir. Birçok kültürel konu kültür tarihinin içinde yer aldığı gibi siyaset ve siyasi olaylar da kültür tarihinin içinde yer alan bir araştırma alanıdır, çünkü kültür tarihinde siyasi olayların kendisi birincil planda yer almaz, ama siyasi olayları belirleyen nesneler, örneğin iletişim, iktidar arzusu, bunların göstergesi durumundaki imgeler, törenler, nutuklar, hatta ritüeller kültür tarihinin konu alanındadır. Yine Peter Burke’ye göre, “kültür tarihi kavramı eskiden “yüksek kültür” anlamına geldiği halde, zamanla “aşağıya doğru” yayılmış ve “aşağı” ya da halk kültürünü de kapsamaya çalışmış; yakın dönemler- de ise yanlamasına genişleyerek güzel sanatları ve bilimleri içine almıştır. Ama sonra güzel sanatların ve bilimlerin popüler karşılıklarını -halk müziği, halk tıbbı gibi - anlatmakta kullanılmaya başlanmıştır.