MALİ ANALİZ Dersi UZUN VADELİ BORÇ ÖDEME GÜCÜNÜN ANALİZİ soru cevapları:

Toplam 26 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Bir işletme ihtiyaç duyduğu sermayeyi nasıl temin edebilir?


CEVAP:

Sermaye yapısı aslında devamlı sermayeyi ifade eden uzun vadeli yabancı kaynaklar ve özkaynakların toplamıdır. İşletme ihtiyaç duyduğu uzun vadeli fonları iki temel kaynaktan temin etmektedir:

  • Yabancı kaynaklar (borçlanma yolu ile)
  • Özkaynaklar (özsermaye-ortakların işletmeye koydukları sermaye ile)

#2

SORU:

Bir işletmenin sermaye yapısındaki özkaynaklar ve yabancı kaynaklar arasındaki farklar nelerdir?


CEVAP:

İki kaynak türü¨ arasında belirli farklar vardır. Borçlanmada belirli bir süre sonra borcun geri ödenmesi söz konusu iken özkaynakların geri ödenmesi söz konusu değildir.

  • İşletme geliri üzerinde talep hakkı açısından farklar vardır. Borç verenlerin işletme sahiplerine göre öncelik hakları vardır. İşletme kâr etse de etmese de borç sahiplerine faiz ödemesi yapılır. Borç sahipleri faiz ve anapara ödemelerini talep edebilirler, gerektiğinde yasal yollara başvurabilirler. Özkaynak sahipleri ise işletme kâr dağıtımına karar vermemişse, kâr payı talebinde bulunamaz.
  • İşletmenin tasfiyesi durumunda, öncelikle borç sahipleri (kreditörler) alacaklarını tahsil eder, daha sonra işletme sahipleri (hissedarlar) kalan bakiyeyi paylaşır.
  • İşletmeye borç verenlerin işletme yönetiminde söz hakları bulunmazken, işletmeye özkaynak sağlayanlar yönetimde söz sahibidirler.

#3

SORU:

Myers tarafından ifade edilen iflas ve finansal sıkıntı maliyetleri ile Jensen ve Meckin tarafından belirtilen temsil maliyetleri kavramları, dengeleme teorisinin temellerini oluşturmuştur. Bu yaklaşım nedir?


CEVAP:

Bu yaklaşıma göre borçlanma düzeyindeki artış¸, söz konusu maliyetleri artırmakta, işletme değerini azaltmaktadır. Bu nedenle optimal finansal yapı, borçla finansmanın faydası ile maliyetlerinin dengelenmesiyle oluşturulabilir. Myers ve Majluf, yöneticiler ve yatırımcılar arasında bir bilgi asimetrisi olduğunu, yatırımcıların işletmenin değeri hakkında içlerdeki kişilerden daha az bilgiye sahip olması nedeniyle hisse senetlerinin piyasa tarafından yanlış¸ değerlenebileceğini belirtmişlerdir.


#4

SORU:

Asimetrik bilgi teorisi nedir?


CEVAP:

Asimetrik bilgi teorisi çerçevesinde yeni bir yatırım kararı alınması aşamasında, potansiyel yatırımcıların işletmenin geleceği hakkında yeterince bilgiye sahip olmamaları, yatırımın finansmanında kullanılması düşünülen hisse senetlerinin yüksek değerlendirildiğine ilişkin bir işaret olarak algılanabilecek ve bunu dengelemek için de ihraç edilmesi düşünülen hisse senetleri düşük değerlendirilebilecektir. Mevcut hissedarlar ise düşük değerlenmiş¸ hisse senetlerini ihraç etmek istemeyeceklerdir. Bu durum, pozitif net bugünkü değere sahip projelerin reddedilmesi sonucunu doğurabilecektir. Yazarlar bu nedenle, finansal hiyerarşi teorisi çerçevesinde, yatırımlar için gereken kaynakların öncelikle öz kaynaklar daha sonra sırasıyla borçlanma araçları ve hisse senedi ihracı şeklindeki hiyerarşik bir yapıya göre sağlanmasını önermektedirler.


#5

SORU:

Bir işletmenin sermaye yapısını etkileyen faktörlerden firmanın varlık yapısı nedir?


CEVAP:

Firmanın aktiflerinin (varlıklarının) içerisinde maddi duran varlıkların payının, firmaların sermaye yapısını belirlemede etkili olduğu düşünülmektedir. Temsilcilik maliyetleri yaklaşımına göre yüksek kaldıraç düzeyine sahip firmalar optimal düzeyin altında yatırım yapma eğiliminde olup, firma alacaklılarından hissedarlara servet transferine neden olmaktadırlar. Bu durum da alacaklıların bu problemin etkilerini hafifletmek için maddi teminat talep etmesine yol açmaktadır. Ayrıca, bir firmanın tasfiye değeri, maddi duran varlıklarının payı ile birlikte yükselmekte ve aktif içerisinde maddi duran varlıkların payının yüksek olması iflas halinde firmanın yanlış¸ fiyatlandırılmasını önlemektedir. Maddi teminat veremeyen firmalar ya yüksek faiz oranı ile borçlanmakta ya da borç yerine hisse senedi ihraç etmek zorunda kalmaktadırlar. Bu durumda maddi duran varlıkların payı ile borçlanma düzeyi arasında pozitif bir ilişki öngörülmektedir.


#6

SORU:

Temsilcilik maliyetleri yaklaşımı nedir?


CEVAP:

Temsilcilik maliyetleri yaklaşımına göre yüksek kaldıraç düzeyine sahip firmalar optimal düzeyin altında yatırım yapma eğiliminde olup, firma alacaklılarından hissedarlara servet transferine neden olmaktadırlar. Bu durum da alacaklıların bu problemin etkilerini hafifletmek için maddi teminat talep etmesine yol açmaktadır.


#7

SORU:

Dengeleme yaklaşımı nedir?


CEVAP:

Dengeleme yaklaşımına göre bir firmanın optimal sermaye yapısı, borçlanmanın vergi avantajı nedeni ile borçla finansmana bağlı olarak ortaya çıkan çeşitli maliyetlerin dengelenmesi sonucunda oluşur. Dengeleme yaklaşımına göre karlı firmalar gelirlerini kurumlar vergisinden koruyabilmek için daha çok borçlanmaya gitmelidirler.


#8

SORU:

Finansal hiyerarşi yaklaşımı nedir?


CEVAP:

Finansal hiyerarşi yaklaşımına göre kârlı firmaların borç düzeyleri daha düşük olmalıdır; çünkü firmalar ek finansmana ihtiyaç duyduklarında öncelikle dağıtılmamış¸ kârlarını kullanmalıdırlar.  


#9

SORU:

Firma riskinin göstergeleri nelerdir?


CEVAP:

Aldığı borcu ödeyememe olasılığı yüksek firmaların yüksek düzeylerde finansal kaldıraçtan yararlanmaması gerekmektedir. Genellikle faaliyet gelirlerinin dönemden döneme tutarsızlık göstermesi ve finansal sıkıntıya düşme olasılığı, firma riskinin göstergeleri olarak kabul edilmektedir. Firmanın gelirlerinde görülen oynaklık, finansal sıkıntıya düşme olasılığını artırmakta ve firmanın borçlanmanın getirdiği yükümlülükleri yerine getirememesine neden olabilmektedir. Bu durumda, firmanın borçlanma kapasitesi, gelirlerinde görülen oynaklık ile azalmakta olup borçlanma düzeyi ile firma riski arasında negatif bir ilişki oluşmasına yol açmaktadır.


#10

SORU:

Vergi kalkanı nedir?


CEVAP:

Borçla finansmanın en önemli avantajlarından birisi, ödenen faizin kurumlar vergisinden düşülmesi olup bu durum literatürde vergi kalkanı olarak adlandırılmaktadır. Daha çok vergi ödemek zorunda kalan firmalar, vergi kalkanından faydalanabilmek üzere daha çok borçlanmaya gitmektedir.


#11

SORU:

Borç dışı vergi kalkanları firmaya nasıl bir avantaj sağlar?


CEVAP:

Borç dışı vergi kalkanları, borçla finansmanın sağladığı vergi avantajlarının ikamesi olarak kullanılan araçlardır. Firmalar daha az kurumlar vergisi ödemek için amortisman, emeklilik fonları, yatırım kredileri ve yatırım indirimleri gibi araçları borç dışı vergi kalkanları olarak kullanabilmektedir. Bu nedenle, yüksek düzeyde borç dışı vergi kalkanına sahip işletmelerin daha düşük düzeylerde borçlanmaya gitmesi beklenmektedir.


#12

SORU:

Büyüme olanaklarına sahip firmaların eğilimleri nasıldır ve temsilcilik maliyetleri ile nasıl bir ilişkisi vardır?


CEVAP:

Dengeleme yaklaşımına göre soyut varlıklar seklinde büyüme olanaklarına sahip firmalar, daha çok maddi varlığa sahip firmalara göre daha düşük miktarlarda borçlanma eğilimine sahiptirler. Çünkü büyüme olanakları teminat olarak gösterilememektedir. Temsilcilik maliyetleri yaklaşımına göre de borçlanmanın getirdiği temsilcilik maliyetleri yatırım kararlarında daha esnek büyüme potansiyeline sahip firmalar için daha yüksektir ve bu nedenle büyüme olanakları ile uzun vadeli borçlanma düzeyi arasında negatif bir ilişki beklenmektedir. Ancak yine aynı yaklaşıma göre firmaların uzun vadeli borç yerine kısa vadeli borçlanma ile temsilcilik problemini azaltabilecekleri ifade edilmekte olup, bunun sonucunda firmalar kısa vadeli borçlanmayı tercih ederlerse, büyüme olanakları ile kısa vadeli borçlanma düzeyi arasında pozitif bir ilişki olacağı öngörülmektedir.


#13

SORU:

Likiditesi yüksek bir firma ile borçlanma düzeyi arasında nasıl bir ilişki beklenir?


CEVAP:

Finansal hiyerarşi yaklaşımına göre likiditesi yüksek firmalar daha az borçlanacaklardır. Aynı zamanda yöneticiler hissedarların lehine, alacaklıların da aleyhine olmak üzere likit varlıkları manipüle ederek borçlanmanın temsilcilik maliyetlerini artırabilmektedirler. Bu nedenle likidite ve borçlanma düzeyi arasında negatif bir ilişki olması beklenmektedir.


#14

SORU:

Sermaye yapısını etkileyen faktörlerden borçlanmanın maliyeti neden önemlidir?


CEVAP:

Firmaların sermaye yapısını etkileyen başka bir faktör de borçlanma maliyetidir. Borçlanma maliyeti düşük olduğu sürece firmaların borç/öz sermaye oranlarında artış¸ olacağından bu faktör ile kaldıraç oranı arasında pozitif bir ilişki öngörülmektedir. Ancak burada önemli olan sadece borç için ödenen faiz değil, firma için sabit bir gider niteliğinde olan ve alınan borç için katlanılan komisyon gibi diğer finansman giderlerinin de dikkate alınması gerektiğidir.


#15

SORU:

Bir işletmenin sermaye yapısını hangi faktörler olumsuz olarak etkiler?


CEVAP:

Başlangıçta, işletmeler optimal bir sermaye yapısına sahiptir. İşletmenin optimal sermaye yapısı, işletmenin hisse senedi değerini maksimize etmektedir.

Optimal sermaye yapısı, sermaye piyasalarında değişen koşullara, ekonomide gelişmelere ve işletmenin hissedarları ve yöneticilerinin tutumlarına bağlı olarak bozulabilir.

Optimal sermaye yapısının bozulmasına neden olan faktörler temelde şunlardır:

  • Kontrol
  • Borçlanma eksikliği
  • Pazar zamanlaması

#16

SORU:

Bir Anonim şirkette hissedarların yönetimi kaybetme korkusunun sonucu ne olabilir?


CEVAP:

Anonim şirketlerde her hisse senedine bir oy hakkı verildiğinden, yeni hisse senedi ihracı, işletmenin mevcut hissedarlarının yönetimdeki kontrol gücünün azalmasına yol açmaktadır. İşletmenin yönetimindeki kontrolü¨ elden çıkarmak istemeyen mevcut hissedarlar, yeni hisse senedi ihracına sıcak bakmayabilir ve işletmenin daha fazla borçlanmasına neden olabilir.


#17

SORU:

Finansal kaldıraç ile finansal risk arasındaki ilişki nasıldır?


CEVAP:

Finansal kaldıraç, bir işletmenin faiz ve vergi öncesi kârındaki değişimlerin, hisse başına düşen kâra olan etkisini belirlemektedir. İşletmenin finansmanında sabit maliyetli finansman kaynaklarının kullanılması finansal kaldıracı beraberinde getirmektedir. İşletmenin borçluluk oranı ne kadar yüksekse, finansal kaldıraç derecesi de o kadar yüksektir. Finansal kaldıraç, bir tür çarpan etkisi yaratmakta ve işletmenin faiz ve vergi öncesi kârındaki artış veya azalış¸, hisse başına düşen kârda daha büyük bir artışa veya azalışa neden olmaktadır. Finansal kaldıraç, iki ucu keskin bir kılıca benzemektedir. Gereğinden az borçlanma, kârlılığı düşürmekte, ancak gereğinden fazla ve yüksek maliyetli borçlanma da karlılığın düşmesine neden olmaktadır. Zira, işletmenin finansal kaldıraç derecesi arttığında, fon kaynaklarının sabit maliyetlerinin artması kaçınılmazdır. Sabit fon maliyetlerinin artması, işletmenin finansal yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için kârının arttırılması zorunluluğunu beraberinde getirmektedir. Varlıkların finansmanında kullanılan kaynaklar, işletmenin riskini etkilemektedir. Finansal kaldıraç derecesinin yüksek olması, işletmenin finansal riskinin artmasına yol açmaktadır.


#18

SORU:

Faiz giderlerini karşılama oranı bir işletme için neyi ifade eder?


CEVAP:

İşletmenin faiz giderlerini karşılama oranı ne kadar yüksekse, faiz yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi riski o kadar düşüktür. Bu riskin düşük olması, vadeleri dolduğunda borcun anaparasının tekrar finanse edilmesini de kolaylaştırmaktadır. İşletme anapara borcunu kolayca yenileyebildiğinde, anaparayı uzun süre çevirecek ve geri ödemek zorunda kalmayacaktır. Bu oran, işletmenin yıllık faiz ödemelerinde herhangi bir zorlukla karşılaşılmadan, gelirlerinde ne kadarlık bir azalmaya izin verilebileceğini açıklamaktadır.

Faiz giderlerini karşılama oranının geçmişte yüksek ve istikrarlı bir seyir izlemesi, işletme için borçların prefinansmanında avantaj yaratırken, dalgalı bir seyir izlemesi dezavantaj yaratabilir. Bazı işletmeler, yüksek ve istikrarlı faiz giderlerini karşılama oranları sayesinde, finansal yapılarında yüksek oranda borç taşıyabilmektedir.


#19

SORU:

Faiz giderlerini karşılama oranı nasıl gösterilir ve bunun eksik yönü nedir?


CEVAP:

Faiz giderlerini karşılama oranı;

Faiz Giderlerini Karşılama Oranı = Faaliyet Kârı (Faiz ve Vergi Öncesi Kârlar) / Faiz Giderleri

 Oranın eksik yönü, işletmelerin kullandıkları kredileri geri öderken, anapara taksitlerinin de ödenmesi gerektiğinin dikkate alınmamasıdır.


#20

SORU:

Bir işletmenin uzun vadeli borç ödeme gücünün belirlenmesinde kaç çeşit yaklaşım vardır?


CEVAP:

Bir işletmenin uzun vadeli borç ödeme gücünün belirlenmesinde iki yaklaşım söz konusudur:

  • Gelir Tablosu Yaklaşımı
  • Bilanço Yaklaşımı

#21

SORU:

Bir işletmenin faaliyetlerden kaynaklanan karlar ve muhasebe prensiplerindeki değişimlerin birikimli etkileri analize dahil edilmemelidir. Analize dahil edilmeyen unsurlar ise neler olabilir?


CEVAP:

Analize dahil edilmeyen diğer önemli unsurlar da şunlardır:

Faiz giderleri, faizgiderlerini karşılama oranı hesaplanırken faiz giderlerinin net kâra eklenmesi gerekir, aksi takdirde faiz karşılama gücü olduğundan daha düşük görünür. Gelir tablosunda faiz giderleri, faaliyet kârından (faiz ve vergi öncesi kâr) sonra gelmektedir. Dolayısıyla, faiz giderleri faaliyet kârı tarafından karşılanacağından faiz giderlerinden önceki kâr dikkate alınmalıdır.

Gelir vergisi Vergiler faiz giderleri düşüldükten sonra hesaplanmaktadır ve bu yüzden faiz ödemelerinin riskini etkilememektedir.


#22

SORU:

Sabit Finansman Giderlerini Karşılama Oranı bize neyi gösterir?


CEVAP:

Sabit finansman giderlerini karşılama oranı, gelir tablosu yaklaşımı ile uzun vadeli borç ödeme gücünü¨ gösteren bir diğer orandır. Bu oran, faiz giderlerini karşılama oranının genişletilmiş¸ halidir ve işletmenin sabit finansman giderlerini ödeyebilme gücünü gösterir.


#23

SORU:

Kiralama (leasing) işlemleri temel olarak kaç çeşittir ve bunlar nelerdir?


CEVAP:

Kiralama (leasing) işlemleri temelde iki türlüdür:

  • Sermaye kiralaması (capital leasing)

Yasal olarak makina-tesisin mülkiyetinin kiraya verende kalmasına karşın, ekonomik açıdan kiralanan varlık üstündeki kontrolü kiracıya devreden ve kiracıyı varlığın fiili sahibi durumuna getiren uzun süreli kiralama tipidir.

  • Faaliyet kiralaması (operational leasing)

Bu tür kiralamada, kira konusu olan mal bir leasing anlaşması ile söz konusu varlığın ekonomik ömrünü kapsamayan daha kısa bir müddet için kiralanmaktadır. Burada, sözleşme belirli bir sureyi kapsadığı halde, önceden belirtilen süreler içerisinde ihbar yapılarak feshedilebilmektedir.


#24

SORU:

Kiralayan açısından lising işlemleri nasıldır?


CEVAP:

Kiralayan acısından sermaye kiralaması bir maddi duran varlık alımı gibidir. Kiralanan varlık duran varlık ve ilgili yükümlülük de borç olarak bilançoda gösterilir. Leasing ödemelerinin bir kısmı faiz gideridir ve finansman giderleri içinde yer alır. Dolayısıyla, gelir tablosundaki finansman giderleri, sermaye kiralaması faiz giderlerini de kapsamaktadır. Faaliyet kiralaması ise bilançoda gösterilmez ve kira ödemeleri gelir tablosuna kira gideri olarak yansıtılır.


#25

SORU:

Faaliyet kiralamaları nasıl bir kiralama çeşididir?


CEVAP:

Faaliyet kiralamaları çoğunlukla uzun surelidir. Faaliyet kiralaması uzun vadeli bir finansman türü olduğundan, ödemelerin bir kısmı aslında faiz ödemesidir. Faaliyet kiralaması ödemelerinin bir kısmının sabit finansman giderine dahil edilmesi ile işletmenin gerçekte ödediği faiz giderleri dikkate alınmaya çalışılmaktadır. Genellikle faaliyet kiralamasının 1/3’ü finansman gideri olarak düşünülmektedir. Bu ödemelerin üçte birinin yaklaşık olarak faiz ödemelerini yansıttığı söylenebilir.


#26

SORU:

Kaldıraç oranı finansal olarak işletmeye neyi gösterir?


CEVAP:

Borçluluk oranı veya kaldıraç oranı, işletmenin uzun vadeli borç ödeme gücünü gösteren bir orandır. Borçluluk oranı, işletmenin toplam yükümlülüklerini toplam varlıkları ile karşılaştırmaktadır. Kaldıraç oranı adı da verilen bu oran, varlıkların ne oranda yabancı kaynakla finanse edildiğini ifade etmektedir.  

Borçluluk Oranı = Toplam Borçlar (Toplam Yabancı Kaynaklar) / Toplam Varlıklar olarak gösterilir ve borçluluk oranı ne kadar küçükse, işletmenin finansal durumu o kadar iyidir.