ORTAÇAĞ VE YENİÇAĞ TÜRK DEVLETLERİ TARİHİ Dersi DELHİ TÜRK SULTANLIKLARI (1206-1451) soru cevapları:
Toplam 21 Soru & Cevap#1
SORU:
Hindistan'daki Türk egemenliği ve ülkenin İslamlaşması hangi devler zamanında olmuştur?
CEVAP:
Hindistan'daki Türk egemenliği ve ülkenin İslamlaşması zamanında olmuştur. Gazneli Mahmut’un Hindistan'a yaptığı 16 sefer sonucunda, Hindistan'ın
kuzey kısmına hakim olan yerel yönetimler kırılmış, bölgede Türk egemenliği
başlamıştır.
#2
SORU:
Gazneli I. Mesut’tan sonra Gaznelilerin denetiminden çıkan Hindistan'da nasıl bir yönetim söz konusuydu?
CEVAP:
Bu sırada Hindistan, feodal devletçikler halinde Raca ve Maharacalar tarafından yönetilmekteydi.
#3
SORU:
Kuzey Hindistan’da Delhi Türk Sultanlığı ne zaman ve nasıl ilan edilmiştir?
CEVAP:
Gur Sultanı Muizüddin, ordusundaki ünlü kumandanlarından Aybek’i Hindistan’da genel vali ve ordu komutan› olarak bıraktı ve kendisi Gazne’ye döndü. Aybek 1193’de Delhi’yi ele geçirdi. Bu tarihten itibaren de Kuzey Hindistan’da fiilen Delhi Türk Sultanlığı kurulmuş oldu.
#4
SORU:
Aybek'in Delhi’yi fethettikten sonra yaptırmaya başladığı ancak halefi Sultan İltutmuş tarafından tamamlanan cami hangisidir.
CEVAP:
Aybek'in Delhi’yi fethettikten sonra yaptırmaya başladığı ancak halefi Sultan İltutmuş tarafından tamamlanan Kutup Camii ile İbn Battuta’nın dünyanın en eşsiz eserleri arasında gösterdiği 73 metre yüksekliğindeki Kutup Minar, Hindistan’da günümüze kadar ulaşan ilk İslâmî eserler arasında olup, Türk’ün Hint toprakları üzerinde yükselen muhteşem abidelerindendir.
#5
SORU:
Aybek’in ölümünden sonra, Hindistan Türk Sultanlığı hangi ana bölüme ayrılmıştır?
CEVAP:
Delhi’de Aybek’in oğlu Ârâm Şah'a, Badaun bölgesinde Aybek’in damadı İltutmuş'a, Yukarı Sind bölgesinde Aybek’in diğer damadı Kabaca'ya ve Bengal de Kalaçlardan Ali Bey verilmek üzere dört ana bölgeye ayrılmıştır.
#6
SORU:
İltutmuş Şemsiyye Hanedanlığının başına geçmeden önce nasıl bir konumdaydı?
CEVAP:
Aslen Kıpçak Türklerinden olan ve bir müddet köle olarak Türkistan’›n muhtelif
bölgelerinde bulunan İltutmuş, bir süre Buhara ve Gazne’de bulunduktan sonra
Sultan Muizüddin’in sarayında görev almıştır.
#7
SORU:
İltutmuş Şemsiyye Hanedanlığının başına geçtikten sonra ilk icraatları neler olmuştur?
CEVAP:
Önce rakipleriyle uğraşan İltutmuş, bunlardan Lahor’da bulunan ve bütün Kuzey Hindistan’ı ele geçirmek isteyen Tâcceddin ile bir sınır tartışması bahanesiyle karşı karşıya gelmiştir. Neticede Samana civarında bütün hazırlıklarını tamamlayarak harekete geçen Sultan İltutmuş, Tâcceddin Yıldız'ı mağlup edip Delhi’nin en büyük sultanlarından biri olmuştur
#8
SORU:
İltutmuş döneminde Hindistan'daki Türk nüfusunun armasındaki en önemli sebep ne olmuştur?
CEVAP:
Orta Asya’daki Moğol istilasının Hindistan Türklüğü açısından önemli bir sonucu olmuştur: bu istila başlar başlamaz önemli ölçüde Müslüman Türk, Hindistan'a akın etmiş, İltutmuş veya Kabaca’ya sığınmışlardır. Böylece Hindistan'daki Türk nüfusu artmış, bu da Hindistan'daki gelişmeleri olumlu yönde etkilemiştir.
#9
SORU:
İltutmuş'un Abbasi Halifeliği ile nasıl bir ilişkisi olmuştur?
CEVAP:
İltutumuş’un Abbasi Halifeliği ile kurduğu ilişkiler de dikkat çekicidir. 1229 yılında Halifenin elçileri İltutmuş’a hilat ve menflur getirerek İltutmuş’un, Hint Sultanı ve fethettikleri yerlerin hükümdarı olarak tanındığını beyan etmişlerdi. Bu hareketin anlamı Delhi Türk Devleti’nin, Bağdat Halifesince resmen tanınması demekti.
#10
SORU:
Kudbeddin İltutmuş Aybek sonrası Hindistan'da gerçekleştirdiği en önemli başarılardan biri nedir?
CEVAP:
İltutmufl, Aybek’in ölümünden sonra parçalanmış ve bir kısmı da Hinduların eline geçmiş bulunan Hindistan coğrafyasını yeniden tek bir idare altında toplamıştır. Asya'daki Moğol yükselişini kendi lehine kullanmasını da bilmiştir.
#11
SORU:
İltutmuş kendisinden sonra kimi ve ne gerekçe ile veliaht ilan etmiştir?
CEVAP:
İltutmuş’un kendisinden sonrası başka oğulları bulunmasına rağmen kızı Raziye’yi veliaht yapmıştır. Kendisi “Oğullarım gençlik eğlencelerine dalmışlar, hiç birisinde ülkeyi idare edecek yetenek yok, ben öldükten sonra
oğullarımdan hiçbirisinin kızım kadar veliahtlığa yaraşmadığı görülecektir” demiştir.
#12
SORU:
“Kırklar” adı verilen Hindistan'daki Türk emir ve melikler, İltutmuş ve sonrasındaki Hindistan yönetiminin şekillenmesinde nasıl etkileri olmuştur?
CEVAP:
XIII. yüzyılın sonlarına doğru Hindistan, Moğol ve Çağatay Devletlerinin akın alanı haline gelmişti. Bu akınlara karşı koyanlar ise Kuzey Hindistan'daki Müslüman Türkler ve bunların temsilcisi durumunda bulunan Türk beyler, yani ‘Kırklar’ idi. Gerçek egemenliği elinde bulunduran bu beyler, istedikleri zaman İltutmuş soyundan gelen birini tahta geçirmişler, gerektiğinde bunu indirip başkasını tahtta çıkarmak suretiyle fiili hakimiyetlerini sürdürmüşlerdi. Ancak İltutmuş soyundan başka kimse kalmayınca içlerinden en kuvvetlisi olan Balaban Uluğ Han’ı tahta çıkarmışlardır.
#13
SORU:
Balaban Hanedanlığının geldiği soy ile ilgili hangi görüşler ileri sürülmüştür?
CEVAP:
1266 ile 1290 tarihleri arasında yirmi dört yıl hakimiyet süren bu hanedan, bir rivayete göre Kıpçakların Ulu?-Borlu kabilesine, başka bir rivayete göre de Orta Asya'nın İlberi Türklerine mensuptur.
#14
SORU:
Balaban Saltanatı boyunca temel olarak nelere odaklanmıştır?
CEVAP:
Balaban da yine “Kırklar”la uğraştı ve yönetimi merkezileştirmeye çalıştı. Yirmi iki yıllık saltanatı devrinde Balaban, devletin dağılmasını önlemeye çalıştı; ülkenin Moğol istilasına maruz kalmasını engelledi.
#15
SORU:
Kalaçlar Sultanlığının menşeyi hakkında neler söylenebilir?
CEVAP:
Kalaçlar olarak da bilinen Kalcîler/Halcî’ler köken olarak Türk'tüler ancak uzun süredir Afganistan’da yaşadıklarından kısmen Afganlaşmışlardı. Bilinmeyen bir tarihte Türkistan’dan göç ederek bugünkü Afganistan’›n bat›s›na; Ceyhun ile Sind nehirleri arasına yerleşen Kalaçlar Gazneli, Gurlu ve daha sonra bölgede kurulan diğer Türk devletlerinin tebaası olmuşlardı. Yine bu devletlerin Hindistan'a yaptıkları akınlarda yer alan Kalcîler, Delhi Türk Sultanlığının teşekkül ettiği sıralarda, özellikle Sind bölgesinde hatırı sayılır bir güce ulaşmış bulunuyorlardı.
#16
SORU:
Tuğluk Sultanlığının kurucusu kimdir ve menşeyi nedir?
CEVAP:
Gazi Melik Tuğluk, Gıyâseddin Tuğluk unvanıyla Delhi tahtına otururken, 1414’e kadar sürecek bir Hanedanın da kurucusu olmuştur. Bu ailenin menşeyi kesinlikle belli değildir. Ama Gazi Tuğluk’un babasının Karauna Türklerinden olduğu bilinmektedir.
#17
SORU:
Tuğluk'un ölümü üzerine tahta geçen Tuğluk Sultanı Muhammed Şah'ın temel özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Muhammed Tuğluk iyi eğitim görmüş, İslam hukuku, felsefe, matematik, mantık ve tıp ilmine aşina birisi idi. Karakter olarak da sabırsız, haris ve aceleci idi. Bu sebeple emirlerinin yerine getirilmemesi, yahut aksaklıklar yüzünden memurları cezalandırırdı. Adalete saygısı büyüktü. Uygulayacağı emirler, kendisine karşı bile olsa, şahsen gaziler mahkemesine çıkabilirdi. Sert bir yönetim sergiledi.
#18
SORU:
Seyyid Hanedanlığının temelleri nasıl atılmıştır?
CEVAP:
Firûz Şâh, Multan Valiliği’ne Hızır Han adında birini tayin etmişi. Timur, sultanlığı istila edince Hızır Han onunla işbirliği yaptı ve Pencâb ve yukarı Sind’in valiliğini elde etti. Hızır Han, ardından iktidarını sağlamlaştırarak Delhi’yi zapt etti. Böylece Seyyid Hanedanlığının temelini attı.
#19
SORU:
Delhi Sultanların idari hayatının ortak özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Delhi Sultanları başlangıçta Bağdat Halifeliğinin hakimiyetini kabul etmişlerdi. Delhi Sultanları İslam Dünyasında yaygın olan hükümranlık anlayışına bağlı kaldılar. Ayrıca elit bir zümre tarafından yapılan seçim şekline de sadık kaldılar. Sultanlık yönetimi daha önce geliştirilmiş İslam Devletlerinin modeli üzerine kuruldu.
#20
SORU:
Delhi Sultanlıkları dini hayatta neyi merkez almıştır?
CEVAP:
Delhi Türk sultanlıkları Sünniliğe ve Hanefiliğe sıkı sıkıya bağlıydılar. Bu dönemde etkin olan Şii ve Batini hareketlerine karşı Sünni Hanefiliği ve kurumlarını açıkça desteklemişlerdir.
#21
SORU:
Delhi sultanlıklarında dil nasıl şekillenmiştir?
CEVAP:
Hindistan’da devletin resmi dili Farsça idi. Kuzey Hindistan’da ise daha çok Hindu
yerli dili konuşulmakta idi. Zamanla Türklerin ve yerlilerin karşılıklı tesirlerinin sonucu olarak Farsça, Türkçe ve Hindu dilleri karışımından oluşan “Ordu Dili’ ortaya çıktı.