OSMANLI TÜRKÇESİ METİNLERİ II Dersi Nesih Yazısı ile Metinler: Defterlerden Örnekler I soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Teşrifat defteri nedir?


CEVAP:

Teşrifat defterleri devletin resmi olarak belirlenmiş tören
ve uygulamalarının kayıtlı bulunduğu defterlerdir.


#2

SORU:

Teşrifat defterleri üzerinden tespit edilebilecek hususlar nelerdir?


CEVAP:

Devlet işleyişindeki tören ve protokol uygulamaları teşrifat defterleri üzerinden takip edilebilir ve tanınabilir.


#3

SORU:

Nesih yazı türünün tarihî metinlerde tercih edilme sebebi nedir?


CEVAP:

Nesih yazı türü yazarken kolay yazılması ve işlekliği dolayısıyla genelde kitap yazılarında kullanılmıştır.


#4

SORU:

El yazması metinleri okurken dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir?


CEVAP:

Harflerin tek tek özelliklerine girmeye yer ve gerek
yoktur. El yazılarında temel olarak okumayı harflerin tek tek durumu belirlemekle beraber etkin öğrenmenin bir yolu da kelimeleri bütün olarak hafızada tutmak ve kelime
hazinesinin geniş olmasını sağlamaktır. Kelime bilgisi yanında tarihî terimler ve bilgi de okumayı kolaylaştıran diğer etkenlerdir.


#5

SORU:

"Yevm-i mezbûrda tebrîk-i cülûs-ı hümâyûn-ı husrevânîyi hâvî nâme ile vürûd iden Moskov orta ilçisi bilâ-hediye yalnız sâde tebrîk-nâme ile gelüp..." ifadesinden çıkarılabilecek bilgiler nelerdir?


CEVAP:

Padişahın tahta oturduğu günden bahsedilir.

Cülusu tebrik için Rus orta elçisi gelmiştir.

Rus orta elçisi yalnız bir tebrikname getirmiştir.

Elçi tebriknameden başka hediye getirmemiştir.


#6

SORU:

Bâb-ı âsafî ve cülûs-ı hümâyun kavramlarını açıklayınız.


CEVAP:

Bâb-ı âsafî: Bâb-ı âlî'nin önceki adıdır. Sadrazamın devlet işlerini yürüttüğü yerdir. Kelime anlamı paşa kapısıdır.

cülûs-ı hümâyûn: Padişahın tahta oturmasını ifade eder. Yeni tahta geçen padişah için düzenlenen törene verilen isimdir.


#7

SORU:

Telhîs kîsesi nedir?


CEVAP:

Sadrazamın istenen konuda sultana sunduğu kısa bilgi notuna telhis denir. Telhislerin konulduğu zarfa da telhis kîsesi denir. Osmanlılar Tanzimat’tan evvel zarf yerine bez atlas ve kumaş kese kullandıkları için bu tâbir meydana gelmiştir.


#8

SORU:

Hâcegân terimini açıklayınız.


CEVAP:

Dîvân-ı hümâyûn kalemlerinin şeflerine ve pâye olarak bunlara denk olanlara verilen ünvandır. Aslında efendiler anlamına gelir. Osmanlı hiyerarşisinde kullanılan bu terimi Nakşibendi geleneğindeki hacegan kavramıyla karıştırmamak gerekir.


#9

SORU:

Vekil-i harc'ın görevleri nelerdir?


CEVAP:

Vekîl-i harc, eski konaklarda, paşa kapılarında her türlü masrafı gören kimseye denmektedir. Her yeniçeri orta ve bölüğünde odabaşından küçük, bayraktardan büyük olmak üzere vekil-i harç isminde bir âmir bulunmaktaydı. Vekil-i harc kısaca, para işlerini döndüren kişidir.


#10

SORU:

Hudâvendigâr-ı sâbık Sultân Ahmed Han-ı sâlis hazretlerinin bi-emri’llâhi te‘âlâ sağ taraflarına nâzile isâbet ve iki üç gün mürûrunda ol illet-i gayr-i mümkinü’d-devâ ile âhirete rıhlet itmeleriyle... 

Yukarıdaki metinden çıkarılabilecek bilgiler nelerdir?


CEVAP:

Sultan değişmiştir. Bir önceki padişah Sultan III. Ahmed'dir.

III. Ahmed'in ölmeden önce sağ tarafına felç gelmiştir.

İki-üç gün boyunca hastalık geçmemiştir.

Geçmeyen hastalık sebebiyle iki üç gün sonra vefat etmiştir.


#11

SORU:

Ağayân teriminin anlamı nedir?


CEVAP:

Osmanlı askerî sınıfında rütbe sahibi görevlilere verilen isimdir. Askerî sınıfa ait bir rütbedir.


#12

SORU:

Kaimmakam paşa kime denir ve görevi nedir?


CEVAP:

Sadrazamın İstanbul'da bulunmadığı zamanlarda onun görevine bakan kişiye kaimmakam paşa denir. Kaimmakam kelimesi bugün kullanılan kaymakam kelimesinin de aslıdır.


#13

SORU:

Reisülküttab terimini açıklayınız.


CEVAP:

Divân-ı hümâyûn ve Bâbıâlî’de kâtiblerin en yüksek amiri ve devletin dışişlerinden sorumlu görevlisine verilen isimdir. Reisülküttab terimi tarihi metinlerde sıklıkla karşımıza çıkar.


#14

SORU:

Şıkk-ı sânî (defterdarlığı) kavramını açıklayınız.


CEVAP:

16. yüzyıl ortalarında Rumeli ve Anadolu defterdarlıklarına bağlı sahil bölgeleri ayrılıp, İstanbul’daki mukataalar da bunlarla birleştirilmek suretiyle devlet merkezinde kurulan defterdarlığa verilen isim. Başındaki defterdâra da şıkk-ı sânî efendi denilirdi.


#15

SORU:

Ve ulemâ efendilere üst kürk giymek iktizâ itmez ferâce ve örf giyerler. Resm-i kadîm böyledir.

Yukarıdaki cümleden yola çıkarak ulaşılacak bilgiler nelerdir?


CEVAP:

Ulemâ(âlimler) sınıfına mensup olanlar ayrı bir kategoride değerlendirilmiştir.

Bir tören ritüelinden bahsedilmektedir.

Buna göre âlimlerin üst kürkü giymeleri mecburi değildir.

Onların ferace ve örf giymeleri yeterlidir.

Bu durum eskiden beri uygulanagelen bir gelenektir.


#16

SORU:

Bu def ‘a bâ-avn-i inâyet-i cenâb-ı hayrü’n-nâsırîn kabz ve teshîr olunan Venedik’den münfekk Korfu ve Zanta ve Kefalonya ve Ayamavra ve Pakso ve İtaki ve Çuka ve bunla-
rın muzâfât u mülhakatından meskûn ve gayr-ı meskûn ne-kadar adalar var ise taraf-ı Devlet-i aliyye’den karîn-i kabûl (olunmuştur).

Yukarıdaki cümleye göre Korfu, Zanta gibi yerlerin durumuyla ilgili neler söylenebilir?


CEVAP:

Korfu, Zanta, Kefalonya, Ayamavra, Pakso, İtaki, Çuka ve buna bağlı yerler Venedik'in fethinden sonra Venedik'ten ayrılmış ve Osmanlı toprağı olmaya uygun görülmüştür. 


#17

SORU:

an-asl, ba'dezîn ve vakten mine'l-evkât ibarelerinin anlamlarını belirtiniz.


CEVAP:

an-asl: Aslından

ba'dezîn: Bundan sonra

vakten mine'l-evkât: Herhangi bir zaman


#18

SORU:

Tanzîm kelimesinin anlamı nedir? Kök harflerinden türetilmiş başka kelimeler bulunuz.


CEVAP:

Düzeltme, düzenleme, düzen verme, yoluna koyma, nazım olarak yazma gibi anlamlara gelir. Kelime n, z, m kök harflerinden türemiştir. Tef'îl veznindedir. Aynı kökten türeyen başka kelimeler şunlardır: Nâzım, manzûm, intizâm, muntazam, munazzım vd.


#19

SORU:

Ber-mu'tâd ve düstûru'l-amel ibarelerinin anlamlarını belirtiniz.


CEVAP:

Ber-mu'tâd: Alışıldığı, âdet olduğu, her zaman olduğu üzere.

Düstûru'l-amel: Gereği gibi uygulanacak olan kanun.


#20

SORU:

Teşrifat metinlerinde geçen kapu terimini açıklayınız.


CEVAP:

Hükümet merkezi, önceleri dîvân-ı hümâyûn daha sonra Bâbıâlî için kullanılan terimdir. Bu terimi cins isim olan kapı ile karıştırmamak gerekir.