PARA POLİTİKASI Dersi FİNANSAL KRİZLER VE PARA POLİTİKASI soru cevapları:

Toplam 47 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Finansal Kriz nedir?


CEVAP: Finansal sistemin farklı sebeplerle işleyişinin bozulması ve ödünç alanlar ile ödünç verenler arasındaki bu fon akımının sürdürülememesi durumunu finansal kriz olarak tanımlayabiliriz. Finansal kriz kavramı finansal kurumların bir kısmının faaliyetlerini sürdüremeyecek duruma geldiği ve hisse senedi veya döviz kuru gibi varlık fiyatlarının değerlerini önemli ölçüde yitirdikleri geniş bir olaylar zincirini tanımlar.

#2

SORU: Güney Denizi Balonu nedir ve ne zaman ortaya çıkmıştır?


CEVAP: 18. yüzyılda Güney Amerika’da faaliyet gösteren Britanya kökenli denizcilik şirketinin İspanya’nın Güney Amerika kolonilerinde tekel konumuna gelmesinin ardından şirketin hisse senedi aşırı değerlenmiştir. Bu değerlenme 1720 yılında patlayan ve Güney Denizi Balonu olarak bilinen ekonomik balona sebep olmuştur.

#3

SORU: Varlık Balonu nedir?


CEVAP: Ekonomik birimler bir varlığın fiyatının yükseleceği beklentisine girmişlerse o varlığa yönelttikleri talepleri de artacaktır. Talep artışına bağlı olarak varlığın fiyatı artacak ve fiyat artışı ise fiyatın artmaya devam edeceği yönündeki beklentiyi arttıracaktır. Fiyat artışı beklentisinin devam etmesi ise tekrar talep üzerinde arttırıcı yönde bir etki yaratacaktır. Bu döngü neticesinde belirli bir dönemin sonunda o varlığın fiyatı temel değerinin üzerinde bir fiyat ile satılmaya başlanacaktır. İşte varlık fiyatlarının olağanın dışında aşırı değerlenmesi durumuna balon diyoruz. Varlık fiyatlarının temel fiyattan sapmaları ile ölçülen balonların belirli bir dönemin ardından patlama olasılığı çok yüksektir. Ekonomik birimler zaman içerisinde ellerinde bulunan varlığın fiyatının çok fazla arttığından endişe etme durumuna gelir ve varlığı satmaya başlarlar. Varlığın satışının başlaması ile birlikte fiyatları da aşağıya doğru hareket eder ve bu durum o varlığın beklenen getirisi üzerine duyulan güvenin iyice sarsılmasına yol açarak daha fazla satışın olmasına sebep olur. Varlık fiyatlarındaki bu düşüş uzun bir süre devam edebileceği gibi bir gün içerisinde çöküş de yaşanılabilir. Balonun patlaması her ne kadar piyasada yeterince tecrübesi olmayanlar için beklenmeyen bir durum olsa da daha önceden tamamıyla tahmin edilemeyen bir olgu değildir.

#4

SORU: Finansal kurumların iflası ne anlama gelmektedir?


CEVAP: Finansal kurumların iflas edecek duruma gelmeleri varlıklarının değerinin, yükümlülüklerinin değerinin altına düşmesi veya bilançolarının net değerinin negatif olması anlamına gelmektedir.

#5

SORU: Finansal krizlere yol açan etmenler nelerdir?


CEVAP: Finansal kriz dönemleri piyasaların verimsiz çalıştığı ve genel ekonomik aktivitenin daralma gösterdiği dönemlerdir. Finansal krizlere yol açan temel etkenlerin yanı sıra, kriz sürecinde gözlemlenen faizlerdeki artış, belirsizlik ve finans sektörü dışındaki şirketlerin bilançolarında görülen bozulmalar başta bankacılık sektörü olmak üzere finansal kurumların varlık kalitelerinde bozulmalara yol açacaktır. Bununla birlikte, kriz dönemlerinde batık kredilerdeki hızlı yükseliş, hisse senedi piyasasındaki dalgalanmalar finansal kurumların varlıklarının değerini düşüren ve iflas riskini arttıran diğer etkenler olarak karşımıza çıkmaktadır.

#6

SORU: Likidite yetmezliği sorunu neden ortaya çıkar?


CEVAP: Finansal krizler bütün sistemi etkilemektedir. Finansal kriz başlamadan önce güçlü bir sermaye yapısına sahip olan bir finansal kuruluş bile krizin etkisi ile taahhüt ettiği ödemeleri yapamayacak duruma gelebilecektir. Kriz dönemleri belirsizliğin arttığı ve ekonomiye duyulan güvenin azaldığı bir ortam yaratmaktadır. Likidite yetmezliği süreci finansal krizin yaşanma sürecinde ortaya çıkan en belirgin olaylardan biridir.

#7

SORU: Likidite yetmezliği sorununa verilecek en belirgin örnek nedir?


CEVAP: Kriz dönemlerinde ortaya çıkan likidite yetmezliği sorununa verilecek en belirgin örneklerden biri banka hücumlarıdır. bankalar tasarruf sahiplerinin fon fazlalarını mevduat olarak toplayan ve topladıkları bu mevduatları fon açığı olanlara kredi olarak veren aracı kurumlardır. Bankalar topladıkları mevduatların sadece bir kısmını rezerv olarak ayırıp geri kalanını kredi olarak kullandırırlar. Bir başka ifadeyle mevduat sahiplerinin tamamının aynı anda paralarını bankadan çekmek istemeleri durumunda, hiçbir bankanın kasasında bu taleplerin tamamını karşılayacak nakit bulunmamaktadır. Finansal kriz ortamında bir bankanın bilanço yapısında ortaya çıkan bir sorun, diğer bankaların bilançolarında da sorun olabileceği kuşkusu yaratır. Bir veya birkaç bankadan kaynaklanan sorunlar sebebiyle bankacılık sistemine duyulan güvenin kaybolmasıyla sorunsuz bankalarda mevduatları bulunanlar da paralarını kurtarabilmek amacıyla paralarını bankacılık sisteminin dışına çekmeye çalışacaklardır.

#8

SORU: Finansal bulaşıcılık nedir?


CEVAP: Finansal krizlerin yaşandığı sırada gözlenen başka bir ortak nokta ise krizlerin bir ekonomiden bir diğerine çok çabuk yayılabilmesidir. Rusya’da 1998 yılında yaşanılan devalüasyonu takip eden bir ay içerisinde Brezilya hisse senedi piyasası %50 civarında değer kaybetmişti. Her ne kadar açık bir izah getirilmemiş olsa da çoğu kişi bu değer kaybının Rusya’da yaşanılan şokun bulaşma etkisi ile Brezilya’ya yansıması olduğunu kabul etmektedir. Buna karşılık Rus rublesinin çöküşü ile aynı ay içerisinde gerçekleşen, Polonya Zloti’sinde görülen önemli değer kayıpları etkileri bulaşma etkisi ile açıklanmamaktadır. Yukarıda verdiğimiz örnek bize bulaşma kavramının açıklanmasının zorluğunu göstermektedir. Krizin bir ülkeden diğerine sıçraması veya herhangi bir ülkede kriz yaşandığı bilgisinin, kendi ülkemizde kriz yaşanması olasılığını arttırması durumuna finansal krizlerin bulaşıcılığı adı verilmektedir.

#9

SORU: Ekonomik krizlerin ekonomilerin arasında bulaşması nasıl sınıflandırılmaktadır?


CEVAP: Yaşanılan ekonomik krizlerin ekonomiler arasında bulaşmasını üç grupta sınıflandırabiliriz. Musonal etkisi (monsoonal effect) olarak isimlendirdiğimiz birinci kategoride, endüstriyel ülkelerde yaşanılan şoklar, gelişmekte olan ülkelerde krizlerin tetikleyicisi olmaktadır. 1973 ve 1979 yıllarında yaşanılan petrol şokları bu kategori için güzel bir örnektir. Bu kategoride, gelişmekte olan ülkelerin uyguladıkları hatalı politikalardan çok, bu ülkelerin dış borç miktarları, bankacılık sistemlerindeki aksaklıklar, bütçe açıkları gibi konulara bağlı olarak genişleyen kırılganlıkları ön plana çıkmaktadır. Bulaşma (contagion) yerine daha çok yayılma (spillover) kavramının da kullanıldığı ikinci kategoride ise aralarında ticaret veya bölgesel yakınlık gibi doğrudan ilişki bulunan ülkelerden birinde yaşanılan krizin, ilişkide olduğu diğer ekonomilerin makroekonomik büyüklükleri üzerinde çok büyük olumsuz etkiler doğuracağı belirtilmektedir. Buna örnek olarak gelişmekte olan bir ülkede yaşanılan devalüasyonun, rekabet gücünü etkilemesi suretiyle ülkelerin ticaret hadlerinde yaratacağı değişiklikleri verebiliriz. Üçüncü kategori ise şokların ülkeler arası yayılma mekanizmaları içinde, yukarıdaki iki kategoride yer almayan ve daha çok beklentilerdeki değişmelere bağlı olarak ortaya çıkan hemen her durumu kapsamaktadır. Bu kategori altında finansal bulaşmayı, piyasa bileşenlerinin beklentilerindeki kaymalar gibi, makroekonomik değişkenler ile açıklanamayan aktarım mekanizmaları aracılığıyla, bir ülkede yaşanan krizin başka bir ülkede krizin tetikleyicisi olması durumu olarak açıklayabiliriz.

#10

SORU: Bulaşmanın ortaya çıkmasında etkili olan ticaret kanalı nasıl çalışır?


CEVAP: Ülkeler arası ithalat ve ihracata dayalı ticaret ortaklıkları genellikle bölgesel yakınlıklara bağlı olarak oluşurlar. A ülkesi ile B ülkesi arasındaki ticaret hacminin yüksek olduğunu varsayalım. Fiyatların yapışkan olma eğiliminde olduğu bir ekonomik ortamda, A ülkesinde yaşanan bir krize bağlı olarak yapılan devalüasyon o ülkede üretilen malların yurt dışı fiyatlarını ucuzlatırken, yabancı ülkelerde üretilen malların o ülkedeki fiyatlarını pahalılaştıracaktır. Aynı zamanda kriz etkisi ile A ülkesinde yabancı mallara olan talep azalacaktır. Bu durum B ülkesinde ticaret açığının oluşmasına yol açar ve bunun sonucunda da o ülkenin merkez bankasının uluslararası rezervleri azalır. Bu nedenle B ülkesinin parasına yönelik güçlü bir spekülatif saldırı olasılığı ortaya çıkar. Döviz krizlerinin ticaret kanalı ile yayılması sadece birbirleri ile ticari ilişkiler içinde olan ülkeler için geçerli değildir. Bulaşma birbirleriyle ticari ilişki içinde olmayan iki ülke arasında da yaşanabilir.

#11

SORU: Spekülatif atak nedir?


CEVAP: Altın döviz gibi çeşitli varlıkların daha önce o piyasada etkin olmayan spekülatörler tarafından kâr elde etmek amacıyla ani bir şekilde satın alınmasıdır.

#12

SORU: Bulaşmanın ortaya çıkmasında etkili olan likidite kanalı nasıl çalışır?


CEVAP: İki tane finansal kurum vardır (banka 1 ve banka 2), bu iki finansal kurumun, kredi portföyünde üç ayrı ülkeye (A ülkesi, B ülkesi, C ülkesi) verilen krediler yer almaktadır. A ülkesinde yaşanılan bir kriz bu ülkedeki kredi kullanıcılarının borçlarını geri ödeme gücünü azaltacaktır. A ülkesi kredilerinde yaşanılan bu geri ödeme güçlüğü bankaların kredi portföylerinin kalitesini azaltarak, bankaların zarar etmesine sebep olacaktır. Bankalar A ülkesinden kaynaklanan zararlarını telafi etmek ve sermayelerini yeniden yapılandırmak amacıyla diğer iki ülkedeki kredilerinden bir kısmını geri çağıracaklardır. Yaşanılan likidite şokunun yeterince büyük olması durumunda, başlangıç aşamasında krizden etkilenmeyen B ve C ülkesinde varlık fiyatları önemli düşüşler gösterecek ve bu durum bilanço dengelerinde önemli tahribatlar yaratarak, krizin yayılmasını sağlayacaktır. Bu aktarım mekanizması da sadece yaşanılan bir krizin ardından gelen dönemde ortaya çıkacaktır.

#13

SORU: Bulaşmanın ortaya çıkmasında etkili olan sürü davranışı nasıl çalışır?


CEVAP: Yatırımcıların yatırım kararlarını verirken kendi kişisel değerlendirmelerini göz ardı ederek diğer yatırımcıların kararlarını taklit etmeleri veya diğer yatırımcıların görüşlerinden, davranışlarından etkilenerek kendi fikirlerini değiştirmeleri ve çoğunluğun hareketleri yönünde davranmalarına sürü davranışı adı verilmektedir. Finansal piyasalardaki asimetrik bilgi sorunu sürü davranışını tetikleyen önemli unsurlardan birisidir. Bilgi edinmenin maliyetli olması nedeniyle yatırımcılar yeterli bilgiye sahip olamamaktadırlar. Bu nedenle yatırımcılar gelecekteki fiyat değişimlerinin öngörüsünü benzer ekonomik özellikler sergileyen diğer piyasalarda meydana gelen değişimlere bağlı olarak yapmaktadırlar.

#14

SORU: Resesyon nedir?


CEVAP: Bir ekonomide reel GSYİH’nın iki veya daha fazla çeyrek dönemlik periyotta arka arkaya negatif büyüme göstermesi durumudur.

#15

SORU: Finansal krizlerin krediler ve harcamalar üzerindeki etkisi nasıldır?


CEVAP: Finansal krizler sonucunda varlık fiyatlarında meydana gelen değer kayıpları toplam harcamaların önemli ölçüde azalmasına yol açabilir. Varlık piyasalarında meydana gelen çöküş, bu piyasada işlem gören varlıkları ellerinde bulunduranların servetlerini negatif etkileyecek ve bu durum tüketim harcamalarının azalmasına sebep olacaktır. Varlık piyasalarında yaşanan olumsuz gelişmeler aynı zamanda hane halkı ve firmaların ekonomiye duydukları güvenin zayıflamasına yol açacaktır. Gelecek döneme ilişkin beklentilerde ortaya çıkan bu belirsizlik, ekonomik birimlerin harcamalarını ertelemelerine sebep olacaktır. Bu durum ise tüketim ve yatırım harcamalarını azaltan bir diğer etken olacaktır.

#16

SORU: Kriz sarmalı nedir?


CEVAP: Bankaların verdiği kredi miktarının azalması ve kredi kullanımı için istenilen koşulların ağırlaştırılması, harcamalarını kredi kullanımına dayandıran bireyler ve firmaların daha az harcamada bulunması anlamına gelmektedir. Yatırım ve tüketim harcamalarında meydana gelen bu azalış, varlık fiyatlarının serveti etkilemesi sonucu azalan toplam harcamaların etkisini arttırır. Kısa dönemde toplam harcamalar ile ekonominin üretim düzeyi arasında çok güçlü bir ilişki bulunmaktadır. Bu suretle finansal piyasalardan kaynaklanan bir kriz ekonominin genelini derin bir resesyona sokabilir. Burada karşımıza kriz sarmalı olarak da nitelendirebileceğimiz bir süreç ortaya çıkmaktadır. Finansal kriz bir kere ekonominin genelini etkisi aldığı zaman, ekonomide yaşanan gelişmeler de finansal krizin boyutunu büyütebilir. Ekonomi daralma dönemine girdiği zaman firmaların beklenen kârlılıkları düşecek ve bu durum hisse senedi piyasasında önemli değer kayıplarına yol açacaktır. Benzer bir şekilde gayrimenkul sektörüne olan talebin azalması konut fiyatlarındaki düşüşü hızlandıracaktır. Ekonomide yaşanan daralma aynı zamanda finansal kurumların yaşadığı sorunları daha da ağırlaştıracaktır. Böyle dönemlerde şirket iflasları artacak ve batan firmalar kredilerini geri ödemeyeceklerdir. Daralmanın bir başka etkisi de kredi talebinin düşmesi şeklinde olacaktır. Ekonomi daralma dönemine girdiğinde yatırım harcamaları azalacak, firmalar daha az kredi talebinde bulunacaklardır. Bu sebepleri bir araya getirdiğimiz zaman daralma dönemlerinde banka batışlarının artacağını söyleyebiliriz. Bütün bu geri dönüşümler bize finansal krizin bir kısır döngü yaratma (tetikleme) etkisine sahip olduğunu göstermektedir. Finansal kriz üretim düzeyini düşürecek, üretim düzeyindeki düşüş ise krizin boyutunu kötüleştirecektir. Kriz bir kere başladığında uzun bir süre kendini besleyecek bir ortam yaratabilecektir.

#17

SORU: Döviz krizleri nedir?


CEVAP: Döviz krizleri basit olarak nominal döviz kurunda meydana gelen büyük oranlı devalüasyonlar olarak tanımlanabilir. Ancak böyle bir tanımlama, döviz kurlarının ağır bir baskı altında kaldığı ve buna karşılık para otoritelerinin faiz oranlarını hızla arttırmak, döviz kuru piyasalarına müdahale etmek veya benzeri önlemler alarak döviz kurunu savundukları durumları dışarıda bırakmaktadır. Döviz krizlerini açıklamaya yönelik alternatif bir yaklaşıma göre ise döviz krizi; sabit kur sisteminin uygulandığı bir ekonomide piyasa katılımcılarının ani bir şekilde ellerinde bulunan ulusal varlıkları yabancı varlıklara çevirmeleri ve döviz kurunun değerini korumak isteyen merkez bankasının döviz kuru piyasasına müdahale etmek amacıyla rezervlerini kullanması sonucunda oluşan kriz olarak adlandırılır

#18

SORU: Döviz krizleri hangi tip modellerle sınıflandırılmıştır?


CEVAP: Birinci ve ikinci nesil döviz krizi modelleri genel olarak ülkelerin temel ekonomik değişkenleri üzerinde durmuşlardır. Birinci nesil döviz krizi modellerinde döviz krizinin esas nedeni temel ekonomik değişkenlerdeki kötü gelişmelerin, hükümeti sabit döviz kurunu destekleyemez duruma getirmesidir. İkinci nesil kriz modelleri, makroekonomik büyüklüklerde bozulma yaşanmadığı ve uygulanan iktisat politikalarında tutarsızlık olmadığı halde piyasalardaki olumsuz beklentilere bağlı olarak meydana gelebilen krizlerdir. Bu tip modellerde esas olarak temel makroekonomik değişkenler ve onların gelişimi yerine bekleyişler, bekleyişlerin tutarlılığı ve bekleyişlerin aynı yöne kaymasına sebep olan tetikleyici nedenler üzerinde durulmaktadır. Başka bir ifade ile hükûmetin ekonomi politikaları yerine piyasa üzerinde durulmaktadır. Asya krizini, farklı boyutları ve krizi tetikleyen faktörlerin kamu sektörü değil; özel sektörde yaşanılan sorunlar olması üçüncü nesil döviz krizi modelinin oluşmasında temel etken olmuştur. Üçüncü nesil döviz krizi modellerini, birinci ve ikinci nesil döviz krizi modellerinden ayıran en belirgin özellik, sadece döviz krizlerini açıklamanın üzerinde yoğunlaşmamış olmasıdır. Üçüncü nesil döviz krizi modellerinden bir kısmı döviz krizlerini bankacılık krizleri sonucu meydana gelen oluşumlar olarak kabul ederlerken, bir kısmı da tersini savunmuşlardır. Yine bazı çalışmalarda döviz ve bankacılık krizlerinin eş zamanlı olarak yaşanabileceği ortaya konulmuş ve bu tip modeller ikiz kriz modelleri olarak adlandırılmıştır. Bu konuya ilişkin başka bir görüş ise döviz krizlerinin bankacılık krizlerini önleme çabalarının bir sonucu olarak meydana gelebileceğidir.

#19

SORU: Üçüncü nesil döviz krizi modellerine göre krize yol açan mikro ekonomik faktörler nelerdir?


CEVAP: Üçüncü nesil döviz krizi modelleri ile ilk defa mikroekonomik faktörlerin de döviz krizine yol açabileceği kabul edilmiştir. Bu modeller kapsamında krize yol açan mikro ekonomik faktörler şu şekilde özetlenebilir; • Bankacılık sektörüne yönelik devlet garantisinin varlığı ve bunun ahlaki tehlike sorununu ortaya çıkartacak boyuta ulaşması • Aşırı yatırım • Vade yapısı ve toplam borç içinde dış borcun oranı • Bankacılık sektörünün problemleri (mevduat yapısındaki değişiklikler, varlıkların kalitesindeki bozulma, geri ödenmeyen krediler, banka iflaslarındaki artışlar) • Finans sektöründeki kurumsal ve yapısal zayıflıklar

#20

SORU: Deregülasyon nedir?


CEVAP: Piyasalar içerisinde devletin rolünü azaltarak özel sektörün etkinliğini arttırmayı amaçlayan ve genellikle devletin düzenlemelerinin azaltılmasını içeren yasal uygulamalardır.

#21

SORU: Finansal kırılganlık nedir?


CEVAP: Finansal sistem içerisinde yer alan birimlerin borçluluk düzeylerinin ve likidite koşullarına bağlı olarak birbirilerine karşı bağımlılıklarının artmasıdır.

#22

SORU: Vade Uyumsuzluğu nedir?


CEVAP: Bankaların uzun vadeli krediler verebilmek için kısa vadeli mevduatları kullanmasına vade uyumsuzluğu adı verilir. Vade uyumsuzluğu sorunu bankaların faiz riski ve likidite riskine bağlı sorunlar yaşamalarına neden olur.

#23

SORU: Finansal Kaldıraç nedir?


CEVAP: Şirketin kaynak yapısı içinde kullanılan borcun oranını belirtmek için kullanılan bir terimdir. Yüksek finansal kaldıraç, bankaların kaynakları içerisinde mevduat şeklinde topladıkları borçların kendi öz sermayelerine oranla yüksek bir yer tuttuğunu göstermektedir.

#24

SORU: Kredi tayınlaması nedir?


CEVAP: Bankaların, geri ödeyememe riskinin arttığını düşündüğü durumlarda belirli bir kredi limiti tayın etmeleri ve bu limitin üzerinde kredi talebi olsa bile kredi vermemeleridir.

#25

SORU: Kurtarma politikaları ile ulaşılmak istenen amaçlar nelerdir?


CEVAP: • Kriz dönemlerinde piyasalara hâkim olan panik ortamının sonlandırılması • Fon akımlarının normal işleyişine geri dönebilmesi için bankalar arası para piyasasında yaşanılan sorunların bitirilmesi • Ekonomik aktivitelerin çökmesinin engellenmesi • Yeterince likidite sağlayacak ve deflasyon riskini önleyecek parasal canlanmanın sağlanması için likidite enjeksiyonu, • Ekonomideki toplam talep miktarını canlandıracak mali genişleme sağlamak

#26

SORU: Son durak borç mercii olmak ne anlama gelmektedir?


CEVAP: Finansal kurumların kriz dönemlerinde likidite yetmezliği sorunu yaşamaları, krizi daha da derinleştirebilecek bir etkiye sahiptir. Likidite yetmezliği bilanço değerleri iyi olan sağlam kurumların bile ödemelerini yerine getirememelerine ve bu sebeplerle faaliyetlerini sürdüremeyecek duruma gelmelerine yol açabilir. Finansal krizin etkisi sonucu piyasada risk algılamasının artmasıyla finansal kurumların piyasadan borçlanabilme imkânı azalmakta ve finansal kurum yükümlülüklerini yerine getirebilmek için varlıklarını yok pahasına satmak (fire sales) zorunda kalmaktadır. Merkez bankaları krize bağlı olarak risk algısının arttığı dönemlerde piyasalarda oluşan likidite yetmezliği sorununu aşmak amacıyla finansal kurumlara kredi verebilir. Bankalar, merkez bankasından sağladıkları kredi yardımıyla likidite sorunlarını aşar ve varlıklarının yok pahasına satılmasının önüne geçilir. Merkez bankası kullandırdığı kredinin geri ödeneceğinden emin olmak için krediyi kullanan kurumun varlıklarının bir kısmını teminat olarak göstermesini ister. Finansal kurum likidite sıkıntısı aştıktan sonra kredinin geri ödemesini yapacak ve teminat olarak gösterdiği varlıkları geri alacaktır.

#27

SORU: Mevduat sigortası neden yapılır?


CEVAP: Bankacılık sitemini banka hücumları ve finansal paniklerden korumak için kullanılabilecek bir diğer yöntem ise mevduat sigortası uygulamasıdır. Mevduat sigortası en yalın tanımıyla banka mevduatlarının bir kısmının veya tamamının kurulan bir sistem ile sigorta edilmesidir. Türkiye’de Tasarruf Mevduatı ve Katılım Fonu sigortası olarak isimlendirilen bu sistemde bankaların faaliyetlerine devam edememeleri yani iflas etmeleri durumunda, mevduat sahiplerinin maruz kalacağı kayıpların devlet veya bu amaçla kurulmuş özel bir kurum tarafından kısmen ya da tamamen ödenmesi garanti edilir. Türkiye’de mevduatın ve katılım fonlarının sigortalanması yetki ve görevi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) aittir ve mevduatların 50 bin liraya kadar olan kısmı sigorta kapsamındadır.

#28

SORU:

Finansal sistemin temel işlevi nedir?


CEVAP:

Finansal sistemin temel işlevini fon fazlasına sahip olan tasarruf sahipleri ile fon ihtiyacı içerisinde olan yatırımcılar arasında fon aktarımını kolaylaştırmak olarak tanımlanır.


#29

SORU:

Finansal kriz nedir?


CEVAP:

Finansal sistemin farklı sebeplerle işleyişinin bozulması ve ödünç alanlar ile ödünç verenler arasındaki bu fon akımının sürdürülememesi durumunu finansal kriz olarak tanımlayabiliriz. Finansal kriz kavramı finansal kurumların bir kısmının faaliyetlerini sürdüremeyecek duruma geldiği ve hisse senedi veya döviz kuru gibi varlık fiyatlarının değerlerini önemli ölçüde yitirdikleri geniş bir olaylar zincirini tanımlar.


#30

SORU:

Güney denizi balonu nedir?


CEVAP:

Güney Denizi Balonu: 18. yüzyılda Güney Amerika’da faaliyet gösteren Britanya kökenli denizcilik şirketinin İspanya’nın Güney Amerika kolonilerinde tekel konumuna gelmesinin ardından şirketin hisse senedi aşırı değerlenmiştir. Bu değerlenme 1720 yılında patlayan ve “Güney Denizi Balonu” olarak bilinen ekonomik balona sebep olmuştur.


#31

SORU:

Varlık balonu nedir?


CEVAP:

Varlık balonu: Varlıkların değerinin tarihsel olarak sergiledikleri ortalama değerlerden saparak aşırı değerlenmesidir.


#32

SORU:

Likidite yetmezliği durumunda ortaya çıkan banka hücumları durumu nedir?


CEVAP:

Banka Hücumu: Mevduat sahiplerinin bankacılık sistemine duydukları güvenin azalmasına bağlı olarak mevduat sahiplerinin aynı anda paralarını bankadan geri çekmek istemeleri durumudur.


#33

SORU:

Finansal krizlerin bulaşıcılık özelliği nedir?


CEVAP:

Finansal krizlerin yaşandığı sırada gözlenen başka bir ortak nokta ise krizlerin bir ekonomiden bir diğerine çok çabuk yayılabilmesidir. Krizin bir ülkeden diğerine sıçraması veya herhangi bir ülkede kriz yaşandığı bilgisinin, kendi ülkemizde kriz yaşanması olasılığını arttırması durumuna finansal krizlerin bulaşıcılığı adı verilmektedir.


#34

SORU:

Spekülatif atak nedir?


CEVAP:

Altın döviz gibi çeşitli varlıkların daha önce o piyasada etkin olmayan spekülatörler tarafından kâr elde etmek amacıyla ani bir şekilde satın alınmasıdır.


#35

SORU:

Devalüasyon nedir?


CEVAP:

Bir devletin resmî para biriminin diğer ülke para birimleri karşısında değer kaybettirilerek satın alma gücünün düşürülmesidir.


#36

SORU:

Yatırım kararlarında gözlemlenen sürü davranışı nedir?


CEVAP:

Sürü Davranışı: Yatırımcıların kendi kişisel değerlendirmelerini göz ardı ederek diğer yatırımcıların görüşlerinden, davranışlarından etkilenip kendi fikirlerini değiştirmeleri ve çoğunluğun hareketleri yönünde davranmalarına verilen isimdir.


#37

SORU:

Resesyon nedir?


CEVAP:

Resesyon: Bir ekonomide reel GSYİH’nın iki veya daha fazla çeyrek dönemlik periyotta arka arkaya negatif büyüme göstermesi durumudur.


#38

SORU:

Kriz sarmalı süreci nasıl gelişir?


CEVAP:

kriz sarmalı olarak da nitelendirebileceğimiz bir süreç ortaya çıkmaktadır. Finansal kriz bir kere ekonominin genelini etkisi aldığı zaman, ekonomide yaşanan gelişmeler de finansal krizin boyutunu büyütebilir. Ekonomi daralma dönemine girdiği zaman firmaların beklenen kârlılıkları düşecek ve bu durum hisse senedi piyasasında önemli değer kayıplarına yol açacaktır. Benzer bir şekilde gayrimenkul sektörüne olan talebin azalması konut fiyatlarındaki düşüşü hızlandıracaktır


#39

SORU:

Likidite tuzağı nasıl gerçekleşir?


CEVAP:

Finansal kriz dönemlerinde ekonomik faaliyetlerde meydana gelen daralmanın önüne geçebilmek amacıyla faiz oranlarının hızlı bir şekilde aşağıya çekilmesi tercih edilebilir. Bu durumda faiz hedefi üzerinden yürütülen para politikasının etkinliği kaybolacaktır. Para teorisi dersinde Keynes’in likidite tercihi teorisini açıklarken faiz oranlarının sıfır düzeyine indiği bir ekonomide, ekonomik birimlerin para talebinin sonsuza yakın olacağından bahsetmiştik. Keynes bu duruma likidite tuzağı adını vermiştir. Böylece ekonomik birimlerin spekülatif para talebinin sonsuza yaklaşmasına bağlı olarak, merkez bankalarının politika uygulamaları sonucunda para arzında meydana gelen değişikliklerin ekonomi üzerinde etkisi neredeyse yok denilecek kadar az olacaktır.


#40

SORU:

Döviz krizleri nasıl ortaya çıkar?


CEVAP:

Döviz krizleri basit olarak nominal döviz kurunda meydana gelen büyük oranlı devalüasyonlar olarak tanımlanabilir. Ancak böyle bir tanımlama, döviz kurlarının ağır bir baskı altında kaldığı ve buna karşılık para otoritelerinin faiz oranlarını hızla arttırmak, döviz kuru piyasalarına müdahale etmek veya benzeri önlemler alarak döviz kurunu savundukları durumları dışarıda bırakmaktadır. Döviz krizlerini açıklamaya yönelik alternatif bir yaklaşıma göre ise döviz krizi; sabit kur sisteminin uygulandığı bir ekonomide piyasa katılımcılarının ani bir şekilde ellerinde bulunan ulusal varlıkları yabancı varlıklara çevirmeleri ve döviz kurunun değerini korumak isteyen merkez bankasının döviz kuru piyasasına müdahale etmek amacıyla rezervlerini kullanması sonucunda oluşan kriz olarak adlandırılır.


#41

SORU:

Üçüncü nesil döviz krizi modelleri kapsamında krize yol açan mikro ekonomik faktörler nelerdir?


CEVAP:

• Bankacılık sektörüne yönelik devlet garantisinin varlığı ve bunun ahlaki tehlike sorununu ortaya çıkartacak boyuta ulaşması

• Aşırı yatırım

• Vade yapısı ve toplam borç içinde dış borcun oranı

• Bankacılık sektörünün problemleri (mevduat yapısındaki değişiklikler, varlıkların kalitesindeki bozulma, geri ödenmeyen krediler, banka iflaslarındaki artışlar)

• Finans sektöründeki kurumsal ve yapısal zayıflıklar


#42

SORU:

Bankacılık krizlerine sebep olan faktörler nelerdir?


CEVAP:

• Finansal liberalizasyon ve (de)regülasyon

• Bilanço bozuklukları kaynaklı sorunlar

• Ahlaki tehlike problemi

• Makroekonomik sorunların bankacılık sistemine yansıması.


#43

SORU:

Deregülasyon nedir?


CEVAP:

Deregülasyon: Piyasalar içerisinde devletin rolünü azaltarak özel sektörün etkinliğini arttırmayı amaçlayan ve genellikle devletin düzenlemelerinin azaltılmasını içeren yasal uygulamlardır.


#44

SORU:

Finansal liberalizasyon olgusunun temel özellikleri nelerdir?


CEVAP:

• Mevduat faiz ve kredi tavanları uygulaması ile öncelikli sektörlere kredi verilmesi uygulamasının yürürlükten kaldırılması,

• Yeni kurumların finansalsisteme girişini engelleyen uygulamaların kaldırılması,

• Döviz alım ve satımının yapılmasını kısıtlayan uygulamalara son verilmesi,

• Yurt içi finansal piyasaların rekabete açık hale getirilmesi,

• Uluslararası sermaye hareketlerinin serbest bırakılması.


#45

SORU:

Finansal kırılganlık kavramı nedir?


CEVAP:

Finansal Kırılganlık: Finansal sistem içerisinde yer alan birimlerin borçluluk düzeylerinin ve likidite koşullarına bağlı olarak birbirilerine karşı bağımlılıklarının artmasıdır.


#46

SORU:

Bankaların döviz cinsinden açık ve kapalı pozisyonda olması ne anlama gelir?


CEVAP:

Banka bilançolarından kaynaklanan sorunlardan biri diğeri ise bankaların döviz cinsinden açık pozisyon taşımaları sorunudur. Bir bankanın yabancı para yükümlülükleri, yabancı para varlıklarını geçiyorsa banka açık pozisyonda (short position), tam tersi bir durumda ise kapalı pozisyondadır (long position). Açık pozisyonda; yerli paranın değer kaybetmesi, kapalı pozisyonda ise yerli paranın değer kazanması bankanın zarar etmesine sebep olacaktır.


#47

SORU:

Finansal kaldıraç kavramı nedir?


CEVAP:

Finansal kaldıraç: Şirketin kaynak yapısı içinde kullanılan borcun oranını belirtmek için kullanılan bir terimdir. Yüksek finansal kaldıraç, bankaların kaynakları içerisinde mevduat şeklinde topladıkları borçların kendi öz sermayelerine oranla yüksek bir yer tuttuğunu göstermektedir.