SİYASET FELSEFESİ I Dersi Özgürlük ve Eşitlik soru cevapları:
Toplam 20 Soru & Cevap#1
SORU:
Özgürlük nedir?
CEVAP:
“Özgürlük”ten, genel olarak, bir bireyin toplum içinde herhangi bir sınırlamaya, engellemeye maruz kalmadan, doğrudan kendi istenciyle (istemesiyle) eylemde bulunması ve eylemlerinin sonuçlarından da öncelikle kendisinin sorumlu tutulması durumu anlaşılmaktadır.
#2
SORU:
Eşitlik nedir?
CEVAP:
Eşitlik toplumu oluşturan bireylerin ekonomik, toplumsal ve siyasal olarak birbiriyle aynı “haklar ve özgürlüklerle” donatılması durumuna verilen addır.
#3
SORU:
Düşünce deneyi nedir?
CEVAP:
Felsefecilerin doğa bilimcileri gibi deney laboratuarları, insan ve toplum bilimcileri gibi anket, istatistik benzeri ölçüm araç ve teknikleri bulunmaz. Bunun yerine, felsefeciler, olmayan bir şeyi varsayarak ya da olan bir şeyi yoksayarak bu varsayımlarının olası sonuçlarını sorgularlar ve çoğu kez bu tarz sorgulamalar aracılığıyla belirli bir savı temellendirmeye çalışırlar. İşte bu tip sorgulama ve varsayımların bütününe düşünce deneyi denir.
#4
SORU:
Doğa durumu ve toplum sözleşmesi nedir? Tanımlayarak aralarındaki ilişkiyi açıklayınız.
CEVAP:
17. yüzyılda Thomas Hobbes (1588-1679) ve John Locke (1632-1704), 18. yüzyılda, yani Aydınlanma çağında Jean-Jacques Rousseau (1712-1778) tarafından ortaya konulmuş düşüncelerde olduğu gibi, doğa durumu (state of nature) tüm insanlar için tam bir özgürlük ve eşitlik durumunu ifade eder. Fakat bu mutlak özgürlük ve istenilene erişmedeki eşitlik, her zaman bir çatışma potansiyelini kendinde taşır; herkes eşit olduğundan birinin doğa -akıl- yasasının dışına çıkarak diğerlerinin özgürlüğüne, canına malına el uzatması bir çatışmaya yol açar. Bu da insanları birbirine düşürür ve haksızlıkların, huzursuzlukların ve çatışmaların ortaya çıkmasına neden olur. İnsanın insanın kurdu (homo hominis lupus) olduğu bu durumdan da yalnızca bir toplum sözleşmesi ile çıkılabilir. Toplum sözleşmesi, bireylerin düzenli ve adil bir toplum oluşturmak üzere kendi aralarında yaptıkları ve egemenlik hakkını kendileri dışında bir güce devrettikleri, aslında yazılı olmayan bir sözleşmedir. Başka bir ifadeyle, toplum sözleşmesi de aynı doğa durumu gibi bir tasarımdır. Toplum sözleşmesi ve doğa durumu tasarımları, insanın toplum hâlinde yaşama geçmesi için gereksinim duyulan bir aracı, devleti temellendirmek üzere başvurulmuş tasarımlardır.
#5
SORU:
Özgürlükçülük nedir?
CEVAP:
Özgürlükçülük, insanın özgürleşmesine engel olan her türlü belirlenimciliğe karşı çıkan, insanın özgürce eylemesine sınır koyan her türlü kural ve düzeneğe itiraz eden ve bilinçli insan eylemlerinin sonuçlarını nedensel açıklamalara indirgenemeyeceğini savunan öğreti veya klasik liberalizmin ilkelerini benimseyerek devlet denetimlerine karşı çıkan ideolojik bakış açısıdır denebilir (Güçlü vd. 2008, s. 1110).
#6
SORU:
Özgürlükçülüğün 20. yüzyıldaki en bilinen temsilcileri olarak Robert Nozick (1938- 2002) ve Friedrich August von Hayek’in (1899-1992) toplumsal özgürlükle ilgili üzerinde uzlaştıkları başlıca görüşler nelerdir?
CEVAP:
Her iki düşünürün de toplumsal özgürlükle ilgili üzerinde uzlaştıkları başlıca görüşler şöyle sıralanabilir: 1. Özgürlük, devlet ya da kişi denetiminin yokluğu demektir. 2. Devletin temel görevi, toplum refahını ve mülkiyet ya da sermaye dağılımını düzenlemek değil, yalnızca toplum düzenini korumak ve kendiliğinden oluşmayan kamu hizmetlerini sağlamaktır. Devlet bu sınırın ötesine geçtiğinde kaçınılmaz olarak totaliterleşecek ve bireysel özgürlükler kısıtlanacaktır, bu da kaçınılması gereken bir durumdur.
#7
SORU:
Bireycilik nedir?
CEVAP:
Bireycilik, bireyi tüm toplumsal yaşamın temeline koyan, dahası, bireyi “kendinde varlık”, “kendi başına amaç”, “en yüksek değer” gibi nitelemeler çerçevesinde tanımlayan ve yorumlayan bir öğretidir (a.y., s. 243). Bireyciliğin en bilinen biçimlerinden birini, yani yöntembilgisel yahut açıklayıcı bireyciliği, Karl Popper, John Stuart Mill, Max Weber, F. A. von Hayek gibi düşünürlerde görebiliriz. Bu anlayışa göre, yalnızca bireyin gerçekliği sözkonusudur ve bireyin içinde yer aldığı öne sürülen toplumsal gerçeklik, bütünlük, toplumsal yapı gibi varlık alanları, yalnızca anlığın (zihnin) bir inşasıdır. Başka bir deyişle, birey dışında bir toplumsal gerçeklikten söz etmek anlamsızdır.
#8
SORU:
Bütüncülük nedir?
CEVAP:
Bütüncülük (holism), bütünün parçalarından daha fazlası olduğu ontolojik varsayımından yola çıkan ve toplumsal yapı ya da bütünün bireyden daha fazla belirleyici olduğunu savunan, Karl Marx, August Comte, Emile Durkheim gibi düşünürler tarafından temellendirilmeye çalışılan öğretidir (a.y., s. 270).
#9
SORU:
Toplulukçuluk nedir?
CEVAP:
Toplulukçuluk, bireysel özgürlükler uğruna, toplumsal bütünlüğün, toplumu toplum yapan değer dizilerinin yok sayılamayacağını, hatta aksine toplumsal özelliklerimizin bireysel tercihlerimizi belirlediğini, kısacası bireyin toplumsal bakımdan bir belirlenimciliğe bağlı olduğunu savunan bir öğretidir. Bu öğretiye göre, söz gelimi, evrensel ilkeler olarak görülen özgürlük ve eşitliğe bile, toplumsal özelliklerimizden, eğilimlerimizden, kısacası kim olduğumuzdan bağımsız olarak açıklama getiremeyiz; çünkü toplulukçuluğun önde gelen savunucularından Alasdair Mac Intyre’ın da (1929-) belirttiği gibi, “...İnsan toplumuna bize verili bir veya birkaç karakterle, yani bize verilen rollerle katılırız...Birinin oğlu veya kızıyım, bir başkasının yeğeni veya amcası; bu veya şu kentin yurttaşıyım,.... Buna göre benim için iyi olan, bu rolleri taşıyan için de iyi olmak zorundadır. Böyle biri olarak, ailemin, kentimin, kabilemin veya ulusumun geçmişinden çeşitli borçluluklar, meşru beklentiler ve yükümlülükler devralırım” (Mac Intyre 1984, s. 216 vd.’dan çevirerek aktaran: Yazıcı 2008, s. 176).
#10
SORU:
Liberalizm nedir?
CEVAP:
Liberalizmi, özgürlüğü ve yasalar önünde eşitliği bir arada, siyasal bir toplumun olmazsa olmazı olarak savunan, temelde ekonomik ve siyasi bir öğreti olarak betimleyebiliriz. Liberalizmin öne çıkardığı başlıca değerler, hoşgörü, din ve vicdan özgürlüğü, yansızlık, özel alana saygı ve devletin sınırlılığıdır. Bu öğreti, bireyi tüm toplumsal yaşamın ve siyasi çözümlemenin nihai amacı olarak görmesi bakımından bireycilikle uzlaşsa da toplumun bütününe yaygın bir özgürlük anlayışını savunan liberaller de vardır. Liberalizme göre, devlet birey için vardır ve zaten insan tarafından kurulmuş bir varlıktır (Yazıcı 2008, s. 174-175).
#11
SORU:
Bireyi esas alan öğretiler ve bütünü esas alan öğretiler hangileridir? Bu öğretilerin savunucuları kimlerdir?
CEVAP:
Özgürlükçülük ve bireycilik, bireyin esas olduğunu ileri sürerken, bütüncülük ve toplulukçuluk, bireyin ancak kendisini oluşturan toplum bütünü içinde anlam kazanacağını, dolayısıyla da bireyi temel ve tek gerçek varlık olarak görmenin hatalı olacağını savunmuşlardır. Özgürlükçülüğün 20. yüzyıldaki en bilinen temsilcileri olarak Robert Nozick’i (1938- 2002) ve Friedrich August von Hayek’i (1899-1992) sayabiliriz. Bireyciliği savunan başlıca düşünürler Mill, Popper, Weber ve Hayek; bütüncülüğü savunan başlıca düşünürler Marx, Comte, Durkheim; toplulukçuluğun başlıca savunucuları ise Alasdair MacIntyre ve Michael Sandel gibi düşünürlerdir.
#12
SORU:
Liberalizme yöneltilen eleştiriler nelerdir?
CEVAP:
Liberalizme yöneltilen eleştirileri şöyle sıralayabiliriz: 1. Liberalizm, bireyciliği ön plana çıkarırken toplumsal etkeni arka plana iterek sanki toplumdan ayrı birey ya da toplum değerlerinden ayrı soyut kurallar varmış gibi bir tutum takınmıştır. Bu tutum da gerçekle bağdaşmaz (a.y., s. 892). Bu eleştiriler, felsefece eleştirilerdir. 2. Liberalizm, refahın ve iktidarın yalnızca birkaç kişinin elinde toplanması eleştirisine karşı savunusu olmayan, insanın siyasal ve toplumsal doğasına ilişkin çözümlemelere yer vermeyen bir tür “özgür pazar ideolojisi”nden başka bir şey değildir (a.y., s. 891-892). Bu eleştiriler, sol ideolojik tabandan gelmiştir. 3. Liberalizm, yerleşik kurum ve geleneklere karşı duyarsız kalmış ve bireysel özgürlüğün arttırılması için toplumsal yapıya ve sınırlandırmalara duyulan gereksinimi göz ardı etmiştir (a.y., s. 892). Bu eleştiriler de sağ ideolojik tabandan gelmiştir.
#13
SORU:
Bryan Turner’a (1945-) göre eşitlik kaç temel tipte görülmektedir?
CEVAP:
Bryan Turner eşitliğin; varlıksal/özsel eşitlik, fırsatta eşitlik, şartlarda eşitlik ve sonuçlarda eşitlik olmak üzere dört temel tipte görüldüğünü savunmaktadır.
#14
SORU:
Varlıksal/özsel eşitlik nedir? En çok hangi alanlarda rastlanmaktadır?
CEVAP:
Varlıksal/özsel eşitlik, en çok dinlerde ve ahlak geleneklerinde rastlanan bir eşitlik tipidir (Turner 2007, s. 36). Her ne kadar modern dünyada sekülerleşme (laikleşme) ve doğal hukukun insan doğasıyla ilgili tartışmanın ahlâkî çerçevesini çizme özelliğini yitirmesinin sonucu olarak önemini yitirmiş görünse de, Marxist felsefî antropolojide de bu kabul temellendirilmeye çalışılmıştır. Bu temellendirmeye göre, insan özü gereği, doğa karşısındaki egemenliğini giderek arttıran, daha genel bir etkileşime, özerkliğe, bilince ulaşmaya yönelen ve bu doğrultuda kendi yapıp etmeleriyle kendini biçimlendiren evrensel ölçekte özgür bir varlıktır (a.y.).
#15
SORU:
Şartlarda eşitlik ve fırsatta eşitlik nedir? Aralarındaki temel farklar nelerdir?
CEVAP:
Fırsatta eşitlikle işaret edilen, önemli toplumsal kurumlara girme hakkı, kaliteli eğitimden yararlanma hakkı gibi hakların herkese tanınması ve çalışkanlık, başarı, yetenek gibi genel-geçer ölçütlere bağlı olması gerekliliğidir. Şartlarda eşitlik de bu bakımdan, fırsatta eşitlikten ayrı tutulamaz; fakat şartlarda eşitlik, fırsatta eşitliğe ek olarak yarışa katılanların yarışa aynı noktadan, yani ekonomik ve toplumsal şartlar eşitlenmiş olarak ve abartısız engellerle başlamasının sağlanması gerektiğine de işaret eder: Hatta şartlarda eşitlik sağlanmadan, fırsatta eşitliğin de sağlanmış olamayacağı öne sürülür (a.y., s. 37). Diğer bir deyişle, şartlarda eşitlik ve fırsatta eşitlik birbirine sıkı sıkıya bağlıdır; ilki sağlanmadan ikincisi sağlanmış olmaz. Her iki eşitlik anlayışına göre de, toplumda sunulan belirli olanaklara erişim, bir yarışı/ rekabeti gerektirmektedir. Dolayısıyla modern düşüncenin ürünü olan bu eşitlik anlayışlarının temelinde liberal-kapitalist bir zihniyet vardır.
#16
SORU:
Sonuçlarda eşitlik nedir?
CEVAP:
Sonuçlarda eşitlik ise başlama noktası ve koşulları, doğal yetenek gibi unsurlar gözetilmeksizin, yasama veya diğer siyasal araçların kullanılarak sonuçlarda eşitliğin sağlanmasını esas alır (a.y.). Kadınlar, çocuklar, etnik azınlıklar gibi ayrıcalıksız ya da avantajsız gruplar için olumlu ayrıcalık (pozitif ayrımcılık) güden toplumsal programlar, Turner’a göre, şartlarda eşitsizliği toplumsal eşitliğe dönüştürmeyi amaçlar (a.y.). Sonuçlarda eşitlik düşüncesi, dile getirilen bu özellikleri, fakat bundan da çok rekabete ve piyasaya özgü eşitsizlikleri gidermeyi amaçlaması bakımından sosyalist politika programlarına ilham kaynağı olmuştur (a.y., s. 38).
#17
SORU:
Eşitliğe karşı ileri sürülen savlar nelerdir?
CEVAP:
Eşitliğe karşı ileri sürülen savları şöyle özetleyebiliriz: 1. Farklı eşitlik tipleri çoğu kez bağdaşmaz. Söz gelimi fırsatta ve şartlarda eşitlik, sonuçlarda eşitsizlik doğurabilir (a.y.). 2. Toplumsal eşitliği sağlamaya yönelik bir program uygulanabilir olmaktan uzaktır, çünkü şartlarda ve sonuçlarda köklü bir eşitlik meydana getirmek, devletin toplumu totaliter bir yapıya dönmeye zorlayıcı araçlar kullanacak siyasi bir tutuma girmesine yol açabilir. Böylelikle yeteneği, başarıyı ve bireyden kaynaklanan diğer özellikleri ikincil kılacak bir tür siyasal despotluk tehlikesi bulunmaktadır (a.y.). 3. Bazı köktenci eşitlik biçimleri istenebilir değildir, çünkü eşitliği sağlamak başka istenen değerlerle bağdaşmayabilir. Hatta eşitlik, kişisel özgürlük idealiyle bağdaşmaz, yani eşitlik idealiyle kişisel özgürlük ideali birbirini dışlar (a.y., s. 39).
#18
SORU:
“Eşitsizlik ideolojileri” nedir? Turner ““eşitsizlik ideolojileri”ni kaç ana başlık altında sınıflandırmaktadır?
CEVAP:
Eşitliğe karşı ileri sürülen görüşlerden bazıları da ideolojik bir yöne sahiptir. Turner bunları “eşitsizlik ideolojileri” olarak adlandırmış ve dinsel, doğal ve ekonomik eşitsizlik olarak üç ana başlık altında incelemiştir (a.y., s. 79-101).
#19
SORU:
Doğal eşitsizlik nedir?
CEVAP:
Doğal eşitsizlik, Endüstri devrimi sonrasında Darwin’in geliştirdiği Evrim kuramını temel alır. Yalnızca ekonomik değil, ırksal eşitsizliğin de doğal temelleri (doğal seçilim/ayıklama süreci) olduğunu öne sürmüş olan doğal eşitsizlik/Sosyal Darwincilik, 19. yüzyıl sonlarında özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde popüler hâle gelmiş, emperyalizmin ve ırkçılığın temellendirilmesinde sıklıkla başvurulmuş bir görüş olarak düşünce tarihindeki yerini almıştır (a.y., s. 86).
#20
SORU:
Steven Lukes, Bireycilik adlı yapıtında, özgürlük ve eşitlik ilişkisini bireycilik açısından nasıl değerlendirmektedir?
CEVAP:
Lukes, Bireycilik adlı yapıtında, özgürlük ve eşitlik ilişkisini bireycilik açısından değerlendirmeye çalışmış ve o da özgürlük ve eşitliğin birbirini dışlamak şöyle dursun, aksine birbirini içerdiklerini, hatta gerektirdiklerini ileri sürmüştür. Lukes’a göre eşitlik insana saygı düşüncesi üzerine kurulmuştur ve özgürlük de günümüzde kişisel özerklik, kamu müdahalesinin olmayışı ve kendini geliştirme gücünün bir alaşımı olarak görülmelidir (Lukes 1995, s. 131-136). Özerklik deneyimi belirli bir özel alanı veya başkalarınca müdahale edilmezliği gerektirir. Yine özerkliğin zorunlu bir biçimi de olanakları geliştirme özerkliğidir. Ayrıca kişisel özgürlükten ve “negatif özgürlük”ten söz etmek de zorunlu olarak özerklik gerektirir. Son olarak kendini geliştirme de aynı biçimde hem özerkliği hem de belirli bir müdahale edilemez özel alanı varsayar (a.y., s. 140-141).