SİYASET FELSEFESİ II Dersi BİREY-TOPLUM-DEVLET İLİŞKİLERİ soru cevapları:
Toplam 20 Soru & Cevap#1
SORU:
Modern devleti, kendisinden önceki yönetim biçimlerinden ayırt eden temel özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Modern devleti, kendisinden önceki yönetim biçimlerinden ayırt eden iki temel özelliği ortaya çıkar: (1) Modern devlet merkezidir ve (2) birey ya da toplumla ilişkilerinde kapsayıcı nitelikte kurallar koyma yetkisine sahiptir.
#2
SORU:
Mutlak iktidarın temelleri kim tarafından atılmıştır?
CEVAP:
Mutlak iktidarın temelleri, daha 16. yüzyılda Niccolò Machiavelli tarafından atılır. Machiavelli, Prens adlı ünlü eserinde, iktidarı tekleştirmekle kalmaz, aynı zamanda iktidarı monarkın şahsıyla özdeşleştirir. Prens adlı eserinde katıksız bir mutlak yönetim tablosu çizen Machiavelli bu nedenle sonraki yüzyıllar boyunca “kötülüğün filozofu” olarak anılır (Strauss 1958, s. 9). Asıl amacı döneminin küçük kent devletlerine bölünmüş İtalyasında parçalanmış olan birliğin yeniden kurulmasına hizmet etmek olan Machiavelli, güçlü bir monarkın önderliğinde bu birliğin kurulabileceği inancını taşımaktaydı. Machiavelli siyasal erkin kaynağını gelenek ya da Tanrı yerine, monarkın gücüne dayandırarak iktidarın laik bir yorumuna ulaşırken; ister istemez siyasal iktidara, geleneksel aristokratik yönetim ya da kilise yönetimi karşında üstünlük tanımış olur. Böylece Machiavelli kilise, aristokrasi ve krallık arasında süregiden iktidar
mücadelesinde, “güçler arasında en üstün güç/iktidar” (superanus) olarak “egemenlik” kavramını siyaset biliminin merkezi haline getirirken, modern devletin kuramsal temellerini de atar.
#3
SORU:
Machiavelli’ye yüzyıllar boyunca pragmatizmin öncüsü yakıştırmasının yapılmasının nedeni açıklayınız?
CEVAP:
Machiavelli’ye göre egemenliğin temel ilkesi, siyasal birlik ve bütünlüktür. Siyasal birlik ve bütünlüğün sağlanabilmesi, devletin ve yurttaşların ortak iyisidir. Ortak iyi adına yapılan, ister ahlaki isterse ahlak dışı olsun, her türden etkinliği meşrulaştırması, Machiavelli’ye yüzyıllar boyunca pragmatizmin öncüsü yakıştırmasının yapılmasına neden olur.
#5
SORU:
Toplum sözleşmesi kuramının en ünlü örneklerinden biri olan Leviathan kim tarafından ne zaman yazılmıştır?
CEVAP:
1651’de Thomas Hobbes tarafından yazılan Leviathan, toplum sözleşmesi kuramının
en ünlü örneklerinden biridir. Latince dev, ejderha anlamına gelen Leviathan sözcüğü, bu eserde mutlak güç ve yetkilere sahip devleti ifade etmek üzere kullanılır.
#6
SORU:
Locke’un devlet anlayışıyla, mutlak egemenlik kuramları arasında temel farklılık nedir?
CEVAP:
Locke’un devlet anlayışıyla, mutlak egemenlik kuramları arasında iki temel farktan söz edilebilir: İlk olarak Locke, devleti, bireylerin doğal haklarını korumanın bir aracı olarak değerlendirir. Başka bir deyişle, devlete mutlak itaatin yerini, Locke’un siyaset felsefesinde, bireysel hak ve özgürlükleri koruma amacına yönelen bir devlet alır. Böylece mutlak devlet anlayışında kendisine yer bulamayan birey, modernliğin dünyasında siyasetin baş aktörü haline gelir. Devletin birey hak ve özgürlüklerini koruma amacıyla kurulmuş olduğu görüşüyle bağlantılı olarak Locke’u mutlak egemenlik kuramcılarından ayırt eden ikinci nokta ise, devleti sınırlama girişimidir. Locke devletin sınırını önce doğal haklarla ve yasaların üstünlüğüyle -anayasallık ilkesiyle-, ardından da halkın haksız ve keyfi yönetimler karşısında direnme hakkını tanımakla çizer.
#7
SORU:
Görünmez el kuramı nedir?
CEVAP:
Adam Smith’in 1776’da yazmış olduğu Ulusların Zenginliği eserinde ortaya koyduğu “görünmez el kuramı”, herkesin bencil olduğu bir toplumda, bilinçli bir dış müdahaleye maruz kalmayan piyasa ilişkilerinin kendiliğinden oluşacağına dair inancın ifadesidir.
Kurama göre bireylerin çatışan çıkarları, bütünüyle serbest piyasada kendilerini ifade olanağı bulduğunda, piyasadaki fiyatlar ve kaynakların verimli kullanımı azami düzeyde gerçekleşme olanağı bulur.
#8
SORU:
John Rawls’un hangi görüşleri nedeniyle klasik liberal ilkelerden ayrılır?
CEVAP:
John Rawls’un görüşleri, klasik liberalizmin ihmal ettiği sosyal eşitliğin toplumsal bir değer olarak tanınmasına dayanır. Sosyal eşitliğin sağlanabilmesi yolunda ileri sürdüğü “hakkaniyet olarak adalet” kuramında Rawls, devlete, refah uygulamalarında ve yeniden dağıtımda etkin bir rol biçerek klasik liberal ilkelerden ayrılır.
#9
SORU:
Liberteryanizm nedir?
CEVAP:
Liberterlik ya da liberteryanizm, en genel anlamda, Adam Smith’in iktisadi liberalizme ilişkin saptamalarını en uç noktasına ulaştıran özgürlükçü görüş olarak tanımlanabilir.
Devletin olabildiğince küçülmesi ve insanların ahlaki kısıtlamalardan bütünüyle serbest kalması gerektiğini ileri süren liberterler, bireyci anarşizm ve aşırı kapitalizm arasında bir tavır sergilerler.
#10
SORU:
Sosyalistler için devletin anlamı hangi kitaptan kaynaklanmaktadır?
CEVAP:
Sosyalistler için devletin anlamı, özellikle Karl Marx ve Friedrich Engels’in yazdıkları Komünist Manifesto’da ortaya çıkar. Marx ve Engels’e göre devlet, egemen sınıfların çıkarlarının temsilidir. Tarih boyunca egemen sınıflar değiştikçe, devlet de egemen sınıfın çıkarlarına göre yeniden düzenlenir. Bu egemen sınıflar Eskiçağda köle sahipleri, Ortaçağda feodal lordlardır. Modern çağın devleti ise egemen sınıf olan burjuvazinin çıkarlarını savunmak üzere yapılandırılan bir kurumdur (bkz. Marx ve Engels 2006).
#11
SORU:
Joseph Stalin geliştirdiği “tek ülke sosyalizmi” kuramında ileri sürdüğü tez nedir?
CEVAP:
Stalin geliştirdiği “tek ülke sosyalizmi” kuramında, uluslararası bir devrime ihtiyaç duyulmaksızın, her ülkenin kendi içinde komünizme geçebileceğini ileri sürer. Şüphesiz bu türden bir kuram, uygulamada büyük bir ekonomik ve sosyal değişimi de beraberinde getirir. Bu yolda Sovyetler Birliği’nde ilk olarak 1928 yılında özel mülkiyet bütünüyle kaldırılır ve tüm üretim kaynakları devletin eline geçer. Tüm bu değişimlere
yönelik muhalefetin şiddet yoluyla bastırılması, ülkeyi baskı ve terör dönemine iterken, sınıfsız toplum idealinden de giderek uzaklaşmayı ifade eder. Kuramsal hedeflerden giderek uzaklaşan komünist toplum ideali, giderek bireyin yok olduğu ve eşitliğin yerini hiyerarşilerin aldığı bir yapılanmaya yol açar. Bu açıdan komünist kuramın amacı olan devletten kurtularak toplumu özgür kılma hedefi, tıpkı devletçi kuramlarda olduğu gibi devletin kendinde bir amaç olarak tanımlanmasına neden olur.
#12
SORU:
Anarşizmin temel argümanı nedir?
CEVAP:
Anarşizmin görüşleri iki temel argümana dayanır. Bu argümanlardan ilki, kapitalist sistemin yönetim ve kamu görevinde yer alan kesimi, aslında devletin şiddet araçlarının sağladığı imkânlarla halkı sömüren ve bu nedenle de sistemin devamlılığını sağlayan kesimidir. Bu nedenle anarşistler devletle ilişkili her türden yapıyı reddederler. Anarşizmin dayandığı ikinci argüman ise toplumun aşağıdan yukarı doğru özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanacak biçimde örgütlenmesi, ideal bir toplum düzeni yaratır.Ancak bu noktada özgürlük anlayışları anarşistler arasındaki görüş farklarını da ortaya koyar. Kimi anarşistler özgürlüğü birey açısından yorumlarlar. Onlara göre tek gerçek bireydir ve bu nedenle yıkılan devlet sisteminin yerini alacak her türden yapı, birey temelinde oluşturulmalıdır. Kimi anarşistlerse toplumcu bir perspektif taşırlar. Onlara göreyse devletin ortadan kalkışıyla kurulacak küçük komünler, bireylerin toplumsal katılım olanaklarını kullanarak özgürlüklerine sahip çıkacakları ideal bir örgütlenme biçimidir. İster bireyci isterse toplumcu olsun tüm anarşistlerin birleştiği noktaysa, devletin ve onun taşıyıcısı olan hükümetin bulunmadığı, insanların her türden otorite ilişkisinden uzak olduğu, kurulan gönüllü işbirlikleriyle toplumsal sömürünün ortadan kalktığı bir düzenin insanın olanaklarını gerçekleştirebilmesinin tek koşulu olduğu düşüncesidir
#13
SORU:
Faşizm nedir?
CEVAP:
Faşizm, etnik milliyetçiliğin dışlayıcı tutumunun en uç ifadesidir. Faşizm 20. yüzyılda doğan ve Aydınlanma Çağının mirası olan eşitlik, akılcılık, ilerleme gibi değerlerin yerine birlik, farklılıkla mücadele, liderlik, güç gibi olguları çıkartan bir ideolojidir.
#14
SORU:
Muhafazakârlık nasıl ortaya çıkmıştır?
CEVAP:
Bir siyasal ideoloji olmamakla birlikte özellikle siyasi öğreti olarak milliyetçiliğin doğuşuna büyük ölçüde kaynaklık eden muhafazakârlık, tam da Aydınlanma döneminde, ancak Aydınlanma değerlerine bir tepki olarak doğar. Aydınlanmanın yarattığı değişim rüzgârına karşı, eskinin değerlerine tutunan muhafazakârlar, özellikle
romantizmden etkilenerek, akılcılık karşısında geleneksel değerlerin savunusunu yaparlar. Muhafazakârlığın genel eğilimi güçlü devletten yana olmakla birlikte, asıl
ilgileri devlet ve birey arasındaki aile ya da din gibi geleneksel kurumları korumakla
ilişkilidir. Dahası pek çok kereler muhafazakârlar, söz konusu ara kurumları koruma görevini de devlete yükleyerek, otoriter devlete giden yolu açarlar
#15
SORU:
Sosyalistlerin devlet tanımı nedir?
CEVAP:
Liberalizmin birey, bencillik, özgürlük, kişisel mülkiyet gibi dayanaklarına karşın, sosyalizmin eksen kavramları toplum, eşitlik, işbirliği ve ortak mülkiyet olarak belirir. Sosyalist perspektiften devlet, kapitalizmin sömürü aracı olan bir kurumsallaşmayı gösterir. Bu nedenle sosyalistlerin hem ideali hem de inancı tarihsel olarak devletsiz bir topluma ulaşmaktır.
#16
SORU:
Klasik liberalizmin iktisat anlayışı üzerindeki en etkili isim kimdir?
CEVAP:
Bireyin kendi bireysel çıkarlarının peşinden koşan bir varlık olduğuna ilişkin saptama, klasik liberal kuramın iktisat anlayışını da biçimlendirir. Klasik liberalizmin iktisat anlayışı üzerindeki en etkili isim hiç kuşkusuz Adam Smith’tir. Adam Smith, insan doğasına ilişkin rasyonalist ve liberal varsayımları kullanarak, liberal kuramın temel argümanlarından biri olan sınırlı devlet anlayışına, devletin sivil toplum üzerindeki rolü tartışması yoluyla katkıda bulunmuştur.
#17
SORU:
Mutlak devlet ve anayasal devlet arasındaki en büyük fark nedir?
CEVAP:
Mutlak devlet ve anayasal devlet arasındaki en büyük fark, her iki görüşün de devlete biçtikleri görevler yoluyla yapısında bazı farklılıklara yol açmalarından kaynaklanır. Mutlak devlet, az evvel de belirtildiği üzere, kendisini oluşturan bireylerden bağımsız, kendinde bir amaçtır. Oysa anayasal devlet, yurttaşlarına hizmet ettiği ve yurttaşlarının bireysel özgürlüklerini koruduğu ölçüde meşruluğunu koruyabilir. Yönetim biçimi her
ne olursa olsun anayasal devlet, devlet iktidarının bireyler ve toplumun bütünü
üzerinde uyguladığı gücün sınırlandırılmasını ifade eder. Devlet gücünün sınırını
çizen bu anayasallığın kaynağı ise, artık egemenliğin monarkın şahsı ya da devletin yüce gücü değil, halkın kendisinde olmasıdır
#18
SORU:
Negatif özgürlük nedir?
CEVAP:
Negatif özgürlük, bir kişinin, kişisel isteklerini gerçekleştirmede başka bir kişi, grup ya da kurumun fiziki baskılarına, engellemelerine, zorlamalarına maruz kalmadan eylemde bulunabileceği alanın genişliğini ifade eder (Berlin 1997, s. 393).
#19
SORU:
Faydacılık nedir?
CEVAP:
Ahlak bakımından doğru eylem ya da siyasetin toplumun üyelerine en büyük mutluluğu getiren eylem ya da siyaset olduğunu savunan görüş (W. Kymlicka 2004, s. 13).
#20
SORU:
Organik toplum kuramının kökleri nereye dayanmaktadır?
CEVAP:
Organik toplum kuramı yine liberalizm ve sosyalizm gibi 19. yüzyılın bir ürünü olan milliyetçilikte ve ulus-devletle birlikte beliren Rousseaucu cumhuriyetçilikte asıl olarak kendisini gösterse de, kuramın kökenleri Aristoteles’te bulunabilir. Aristoteles insanı “toplumsal/siyasal hayvan” olarak tanımlarken siyaseti de insanın varoluşsal koşulu olarak belirler. Bu açıdan toplumun/siyasetin olmadığı bir yerde kişi olarak insandan da söz edilemeyeceğine göre, toplumsal olanın özel olana önceliği vardır. Bu öncelik kent-devletinin kendi kendine yeten en küçük birim anlamında bir erek olmasından kaynaklanır (Aristoteles 2004, s. 33).