SİYASET FELSEFESİ II Dersi ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK, ÇOK KÜLTÜRCÜLÜK VE IRKÇILIK soru cevapları:
Toplam 20 Soru & Cevap#1
SORU:
Çokkültürlülükten ne anlaşılır?
CEVAP:
Çokkültürlülük, Batı’da ortaya çıkmış bir kavram ve sorunsal olarak, yine Batı’nın günümüzde yaygın olarak benimsediği liberal siyaset anlayışı çerçevesinde değerlendirildiğinde, yukarıda da belirtildiği gibi kültürel bir çoğulculuk anlayışıyla bir arada düşünülebilir. Bu bağlamda, çokkültürlülük, kökeni ne olursa olsun, farklı kültürel geleneklerin eşitlik temelinde aynı toplumun üyeleri olarak yaşayabileceğini ve böyle bir durumda sorun bulunmasının zorunlu olmadığını savunan bir siyasi-toplumsal sistemin adı olarak anlaşılabilir (Erdoğan 1998, s.198).
#2
SORU:
Çokkültürcülük nedir?
CEVAP:
Ulusal ve kurumsal yapılar arasındaki hayalleri seslendiren, günümüzde temsil edilen farklı kültürlerdeki toplulukların paylaştıkları ilkeler ve sorunların çözümüne yönelik bir bakış açısı biçiminde ifade edilebilir (a.y.). Aslında çokkültürcülüğe yüklediğimiz anlam, yine Bennett’a göre, bizim kim olduğumuz kadar, kendimizi nasıl tanımladığımız veya başkaları tarafından ait görüldüğümüz etnik/kültürel grupla doğrudan bağlantılıdır.
#3
SORU:
Asimilasyondan ne anlaşılmalıdır ve hangi şekillerde gerçekleşir?
CEVAP:
Asimilasyon, bir topluluğun zaman içinde kendi kültürel değerlerini unutarak çoğunluğu oluşturan grubun dilini ve kültürel değerlerini benimseyerek dönüşmesi durumunun adıdır. Asimilasyon genellikle egemen toplumun birlikte yaşadıkları diğer topluluklara devlet eliyle bir dayatması ve zorlaması olurken, bazı durumlarda topluluklar herhangi bir dış baskı olmadan da asimile olabilmektedir.
#4
SORU:
Eritme potası nedir?
CEVAP:
Amerika Birleşik Devletleri’nde kullanılan eritme potası (melting pot), farklı ülkelerden göçen etnik azınlıkların yeni devletlerine uyum sağlamak üzere dillerini, kültürel değerlerini, yaşam tarzlarını terk etmelerine ve bunun karşılığında yeni bir ulusal kimlik kazanmalarına işaret eden, tekkültürcü siyaset anlayışından kaynaklanan bir terimdir.
#5
SORU:
Çokkültürlülük ve çokkültürcülük arasındaki fark nedir?
CEVAP:
Çokkültürlülükten ve çokkültürcülükten nelerin anlaşılabileceği göz önüne alındığında, bu iki kavramın ayrımının daha çok olan ile olması gereken ayrımına dayandığı ortaya çıkar. Çokkültürlülük, bir durumun, olgunun adıdır. Çokkültürcülük ise ona ilişkin düşüncedir, bu durumun teorisidir, olması gerekeni kavramlaştırmaktadır. Bu nedenle çokkültürlü olan her toplum ya da ulus devlet, çokkültürcü bir siyaset izlemeyebilir. Başka bir deyişle çokkültürlü bir toplumun bağlı bulunduğu bir devlet, her zaman çokkültürcü bir siyaset anlayışını benimsemek zorunda değildir. Çokkültürcülük, yukarıda söylenenlerden de anlaşılacağı üzere, yalnızca kültürlerin aynı devlet çatısı altında bir arada yaşamasıyla sınırlı değildir, bundan fazla bir şeydir. Bu fazlalık, farklı kültürlerin devlet ve toplum tarafından tanınmasını ve kültürel hakların hukuk zemininde kabul edilmesini içerir.
#6
SORU:
Irk kavramının kökeni konusundaki iki farklı sav nedir?
CEVAP:
Sinan Özbek, Irkçılık adlı yapıtında, ırk kavramının kökeni konusunda iki farklı sav olduğunu dile getirir (Özbek 2003, s. 10). Bu savlardan birini öne süren Albert Memmi, ırk (race) kavramının Latince’deki ratio kavramından türediğini ve günümüzdeki kullanımında hâlâ “zamandizinsel düzen” yüklemini içerdiğini savunmuştur; fakat Özbek’e göre ırkın ratio kavramından türetilmesi yeterince gerekçelendirilmemiş, keyfî ve zorlama bir yaklaşımdır. Özbek, Immanuel Geiss’ın (Gays diye okunur) kökenbilimsel çözümlemesini, yani kavramın kökenini Latince yerine Arapçaya, bu dilde “kafa”, “kabile şefi” anlamları taşıyan Ras sözcüğüne dayandırmasını daha ikna edici bulmuştur (a.y.). Avrupa’da bu kavramı ilk kullananların İspanyollar ve Portekizliler olduğunu, bu ulusların Araplar’la olan ilişkilerini göz önüne aldığımızda Geiss’ın tezinin güçlendiğini söylemektedir.
#7
SORU:
Soy asabiyeti ve neden asabiyeti İbni Haldun için ne anlama gelir?
CEVAP:
İbn Haldun’a göre soy asabiyeti, aynı kabilede birbiriyle akrabalığı bulunan insanların birbirinin yardımına koşmaları ve birbiriyle dayanışmaları; neden asabiyetiyse, farklı kabilelerin ve aşiretlerin, soy birliğinden çok ülkü birliği, özellikle de aynı dine bağlı olmaları nedeniyle birbiriyle dayanışmalarıdır.
#8
SORU:
Irkçılığın temel önkabulleri nelerdir?
CEVAP:
1. Yüksek/ırklar aşağı ırklarla asla karışmamalıdır, yoksa üstün ırk bozulur.
2. Aşağı ırktan olanlar, doğaları gereği, üstün ırktaki halklardan zekâ, fiziksel özellik ve ahlâk bakımından geri kalmıştır.
3. Aşağı ırktaki halk toplulukları, ekonomik, toplumsal, hukuki haklardan, üstün ırka ait halklarla aynı düzeyde yararlanamaz, hatta yararlanamamalıdırlar.
#9
SORU:
Etnosentirizm nedir?
CEVAP:
Etnosentrizm, ırkçılık gibi belirgin olarak biyolojik-genetik özellikleri vurgulamasa da, insan topluluklarını birbirinden ayırırken ırk ölçütüne dil, kültür, din gibi diğer unsurların yanında yer vermekte ve yalnızca üstün olarak nitelediği topluluğa değerlendirme, değer ölçütü getirme hakkı tanımaktadır; bu da özünde ırkçılıktan farklı bir tutum değildir.
#10
SORU:
Çokkültürlülük, çokkültürcülük ve ırkçılık sorunları hangi açılardan değerlendirilir?
CEVAP:
Çokkültürlülük, çokkültürcülük ve ırkçılık sorunları, 1. Demokrasi ve insan hakları açısından, 2. Siyaset felsefesinin daha temel ve genel sorunları açısından değerlendirilebilir.
#11
SORU:
Latincede kullanılan conditio sine qua non ne anlama gelir?
CEVAP:
Latincede conditio sine qua non, “olmazsa olmaz koşul” anlamında kullanılan mantık temelli bir terimdir ve mantıksal bir ilişkiyi dile getirir. Günümüzün çokkültürlü toplumlarında da demokratik bir devlet için çokkültürcü bir siyaset anlayışını benimsemek olmazsa olmaz bir koşuldur.
#12
SORU:
Faşist anlayışın siyasetteki yansıması nedir?
CEVAP:
Irkçılığı ve etnosentrizmi temel alan faşist siyaset anlayışı, tekkültürcülüğü toplumun tüm üyelerine dayatır ve politikalarını benimsemeye direnen azınlık unsurları üzerinde ya temel yaşam haklarını çeşitli biçimlerde tehdit ve gasp ederek, ya da ötekileştirip toplumsal yaşamdan koparmaya çalışarak baskı oluşturur.
#13
SORU:
İbn Haldun toplum yaşamının ve siyasetin temelini neye dayandırır?
CEVAP:
Mukaddime’de dünya çapında yankı uyandıran bir tarih felsefesinin temellerini atan İbn Haldun da (1332-1406), toplum yaşamının ve siyasetin temelini dayandırdığı asabiyet kavramının soy ve neden asabiyeti olarak iki farklı biçimde anlaşılabileceğini, toplumların uygarlık düzeyinin bu asabiyet türlerinden hangisine daha fazla önem verdikleriyle ilişkili olarak belirlenebileceğini savunur.
#14
SORU:
OLan-olması gereken ayrımı nedir?
CEVAP:
Olan-olması gereken tartışması, İskoç deneyci filozof David Hume (1711- 1776) tarafından, Is-Ought Question ifadesiyle dile getirilmiştir, yüzyılımız etiğinin de hâlâ tartışma konularından biridir.
#15
SORU:
Medeniyetler çatışması tezi neyi ifade eder?
CEVAP:
Bölücülüğe varan etnik ve toplumsal çatışmalardaki artış ve Samuel Huntington’ın din eksenli olacağı kehânetinde bulunduğu Medeniyetler Çatışması tezi, çokkültürcülüğe karşı eleştirel ve şüpheci bir tavır alanların sıklıkla başvurdukları gerekçelendirme araçlarıdır.
#16
SORU:
Will Kymlicka’ya göre Avrupa’da çeşitlilik olgusunun beslendiği en önemli kaynak hangisidir?
CEVAP:
Kanadalı siyaset felsefecisi Will Kymlicka’ya göre nitelikleri farklı olmakla birlikte, Avrupa’da çeşitlilik olgusu en az üç kaynaktan beslenmektedir. İlk ve belki de çokkültürlülük olgusunun ve sorununun çıkış noktasını oluşturan kaynak, geçmişi Avrupa’daki toplumların tarihi kadar eski olan ve hâlen de önemli oranda varlığını devam ettiren yerli azınlıklardır. Çoğunlukla “ulusal azınlıklar” olarak adlandırılan bu grupların yansıttığı kültürel çeşitlilik, daha önce özyönetimli ve belli bir toprak parçası üzerinde yoğunlaşmış kültürlerin geniş bir devlet çatısı altına sokulmasından doğmaktadır
#17
SORU:
Çokkültürlülük, çokkültürcülük, ötekileştirme, yabancı düşmanlığı gibi pek çok yeni konu ne zaman ve nasıl tartışmaya açılmıştır?
CEVAP:
Özellikle 1945’ten sonra, Batı’nın gelişim ve dönüşüm süreçlerinden geçmemiş farklı kültür ve ulusal kimliklerden insanlar, daha insanca bir yaşam umuduyla Batı ülkelerine artan bir yoğunlukla göç etme eğilimi göstermiştir. Bu göçler, önemli sorunları da beraberinde getirmiş ve 20. yüzyılda özellikle yoğun göç alan ABD, Kanada, Avustralya, Fransa gibi ülkelerde siyaset felsefesi açısından da önem taşıyan çokkültürlülük, çokkültürcülük, ötekileştirme, yabancı düşmanlığı gibi pek çok yeni konu tartışmaya açılmıştır
#18
SORU:
Çokkültürcülüğün söylemlerindeki temel hedef nedir?
CEVAP:
Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Avustralya gibi yoğun ve artan göçmen nüfusuna sahip ülkelerde bir siyaset modeli olarak başlayıp sonra Batı Avrupa ülkelerine yayılan çokkültürcülüğün söylemlerindeki temel hedef, Cemal Yalçın’a göre, farklılıkların tanınıp hoşgörülmesi sayesinde daha uyumlu bir toplumun oluşturulmasıdır (Yalçın 2002, s. 46). David Bennett’a göre, çokkültürcülük, asimilasyon ve kültürel ayrımcılık, Marksizm, etnik milliyetçilik, uluslararası pazar stratejileri, devlet kaynakları için azınlık rekabeti, radikal demokrasi ve liberal-demokratik statükoya göstermelik düzenlemeler gibi anlamlarda da kullanılmıştır.
#19
SORU:
Bennett'a göre çokkültürcülüğe yüklenen anlam nedir?
CEVAP:
Çokkültürcülüğe yüklediğimiz anlam, yine Bennett’a göre, bizim kim olduğumuz kadar, kendimizi nasıl tanımladığımız veya başkaları tarafından ait görüldüğümüz etnik/kültürel grupla doğrudan bağlantılıdır
#20
SORU:
Çokkültürlülük konusunda olan ve olması gereken Parekh'e göre nedir?
CEVAP:
Çokkültürlülük, günümüzde pek çok devlette gözlenebilecek bir “olan”a işaret ederken, çokkültürcülük, içinde birden fazla kültür ve etnik köken barınan tüm devletler için bir “olması gereken”e işaret eder ve devletlerin neden böyle bir anlayışı benimsemesi gerektiğini genelgeçer ilkelere dayanarak, gerekçeler sunarak açıklar.