SOSYAL HİZMETE GİRİŞ Dersi SOSYAL ÇALIŞMA MESLEĞİ VE SOSYAL HİZMET ALANLARI III soru cevapları:

Toplam 25 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Yoksulluk ne anlama gelmektedir?


CEVAP:

Günümüzde yoksulluk (poverty), temelde bir azgelişmişlik sorunu olmakla birlikte, gelişmiş ülkelerde de önemli bir sorun olarak gündemi işgal etmektedir. Yoksul olmak bir zamanlar anlamını işsiz olma durumundan aldıysa, bugünkü anlamını esas olarak yeterince tüketemiyor olma durumundan almaktadır. Bu fark yoksulluk içinde yaşama deneyimini bunun sefaletinden kurtarılma şans ve olasılıklarını da farklılaştırmaktadır. Günümüzde yoksulluk durumu yalnız hayatta kalabilme seviyesinin üstüne çıksa bile, yoksulluk her zaman için kötü beslenme, iklim değişikliklerine karşı yetersiz korunma ve evsizlik demektir; bunların tanımı, söz konusu toplumun beslenme, giyinme ve barınmanın kesin standartlarının nasıl algıladığına bağlıdır. Bununla beraber yoksulluk fenomeni yalnızca yokluk ve bedensel tehlike anlamına gelmez. Yoksulluk aynı zamanda sosyal ve psikolojik bir durumdur: İnsan yaşamının edebe uygunluğu, içinde bulunduğu toplumun nezih yaşam standartlarıyla ölçüldüğü için bu standartlara erişememenin kendisi bir sıkıntı, ıstırap ve özsaygı yitimi sebebidir. Yoksulluk, ‘normal yaşam’ olarak kabul edilen her şeyden mahrum bırakılma demektir. ‘İstenilen düzeyde olmama’ demektir. Bu durum, kendini beğenmeme, utanç ya da suçluluk duymayla sonuçlanır. Yoksulluk, ayrıca, mevcut toplumda ‘mutlu bir yaşam’ı ifade eden tüm imkânlardan yoksun bırakılmak, ‘hayatın sunmak zorunda ol duğunu almamak anlamına da gelir


#2

SORU:

Yoksulluk sorununun çözümü için ne yapılmalıdır?


CEVAP:

Yoksulluk sorununun çözümü için sosyal politika disiplini başta olmak üzere uygulamada birçok meslek işlevsel olmaktadır. Sosyal çalışma mesleği açısından önemli olan, sorunun analizini rasyonel yapıp kullanılacak yöntemleri belirlemektir. Yoksullukla müdacele yöntemlerinden birisi de sosyal yardımdır. Sosyal yardım aynı zamanda bir sosyal güvenlik yöntemi ve bir sosyal hizmet alanıdır. Sosyal yardım, asgari geçim olanaklarına sahip olmayan yurttaşların muhtaçlık araştırmalarına dayalı olarak en kısa sürede kendi kendilerine yeterli duruma getirme amacını taşıyan, karşılıksız yardımlardır. Sosyal yardım sosyal çalışma mesleğinin koruyucu-önleyici hizmetleri arasında kabul görmektedir.


#3

SORU:

Sosyal yardım nedir?


CEVAP:

Sosyal yardım (public welfare/social assistance), bir sosyal güvenlik yöntemi ve bir sosyal hizmet alanı olup kendi ellerinde olmayan nedenlerle, yerel ölçüler içinde asgari seviyede dahi geçinme olanağını bulamayan kişileri; yoksulluk araştırmalarına dayalı olarak en kısa sürede kendi kendilerine yeterli hale getirme amacını taşıyan, karşılıksız nitelikteki parasal ve nesnel sosyal gelir ve destek sağlayıcı kamusal etkinlikler bütünüdür. Ancak günümüzde birbirlerinden farklı türde sosyal yardım anlayışlarına dayalı uygulamalar giderek yaygınlık kazanmaktadır. osyal yardım yöntemi sosyal güvenliğin sağlanmasında uygulanmış yöntemlerin en eskisidir. Sosyal yardımları diğer sosyal refah hizmetlerinden ayrı düşünmek olanaksızdır. Ele alınan sorunların doğası gereği, bu hizmetleri örgütlenme ve kaynak kullanımı açısından tek bir çatı altında toplamak, yani aynı kurumları yetkili ve sorumlu kılmak, hizmette etkililik ve verimlilik ilkelerinin zorunlu bir sonucu olarak değerlendirilmelidir. Sosyal yardımlar, mevcut sosyal güvence sisteminin açıklarını kapatıcı bir tedbirler bütünü olarak değerlendirilebilir. Bunlar mevcut sosyal güvenlik kurumları dışında kalan ve muhtaç durumda olan kişilere yapılan yardımlardır. Sosyal yardımlar, insanlık onuru ve erdemi adına bir hak olarak görülür ve devlet tarafından, muhtaç durumundaki kişinin belirli bir yaşam standardına ulaşma amacıyla yapılır.


#4

SORU:

Türkiye’de, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu ne zaman ve ne amaçla oluşturulmuştur? Bu fonda işleyiş nasıl olmaktadır?


CEVAP:

Türkiye’de, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu, 24 Ocak 1980’de uygulamaya sokulan monetarist ekonomik politikaların sonucu olarak ülke çapında hızla artan ve yaygınlaşan yoksullaşmaya karşı önlem olarak ‘seçilmiş’ yoksullara ayni ve nakdi yardım dağıtılmak amacıyla oluşturulmuştur. 4.6.1986 tarih ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Yasası ile devlet katkısı ve yurttaşların bağışlarıyla oluşturulan fondan, her il ve ilçe bazında aynı adla oluşturulan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına (Fund for Encouragement of Social Charity an Solidarity) aktarma yapılır; vakıflar aracılığıyla çevredeki muhtaçlara bağış yapılır. Vakıfların başkanı o il ya da ilçenin mülki amiridir. Fonun adı halk arasında ‘Fakir Fukara Fonu’ olarak yerleşmiştir.


#5

SORU:

Yokslulluk sorununun çözüm yollarını sosyal içerikte, sosyal refah içeriği ve sosyal yardım hizmeti boyutunda inceleyiniz.


CEVAP:

Çözüm yollarına bakalım: Yoksulluk sorunu, 1) Sosyal içerikte ele alınırsa, bazı ölçütlere bakmak gerekir: Yoksulluk oranı, yaşam standardı, işsizliğin nasıl tanımlandığı ve oranı, mesken standartları gibi. 2)Soruna sosyal refah içeriğinden bakılırsa, gelir sağlayıcı programlar, ne kadar ve ne süreyle para desteği verildiği, ailelerin desteklenme düzeyi, sağlık güvencesi, gündüz bakım hizmetlerinin durumu, önleyici hizmetlere ne kadar para ayrıldığı, hizmetlerin kalitesi, personel kalitesi ve değişim oranı, etkililik ve etkinlik vb. irdelenir. 3) Sorunun daha alt düzeydeki, örneğin sosyal yardım hizmeti boyutu ise başvuranların niteliği, ihtiyaçları, eğitim düzeyleri, aile yapıları, çocuk sayısı, sağlık durumları gibi ölçütlerle belirlenir. Bu ölçütler hedef grubu için, sosyal refah hizmetleri ve sosyal muhteva içinde ne yapılabileceğini gösterir.


#6

SORU:

Bölgesel toplum açısından yoksulluk kültürüne bakıldığında eksiklikler nelerdir?


CEVAP:

Bölgesel toplum açısından yoksulluk kültürüne baktığımız zaman imar ve konut koşullarının berbat olduğunu, kalabalık, fakat her şeyin üstünde özlü bir ailede bulunan örgütlenmenin bunlarda olmadığını görürüz.


#7

SORU:

Aile düzeyinde yoksulluk kültürünün başlıca özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Aile düzeyinde yoksulluk kültürünün başlıca özellikleri çocukluk döneminin bulunmaması, cinsiyetle erken tanışma, nikâhsız evlilikler, erken ayrılıklar vb.


#8

SORU:

Birey düzeyinde yoksulluk kültürünün özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Birey düzeyinde ise başlıca özellikler toplumdan ayrı tutulma duygusu, çaresizlik, başkasına bağlı olduğunu duyma ve aşağılık duygusudur


#9

SORU:

Göçmen, sığınmacı ve mülteci terimlerini tanımlayınız.


CEVAP:

Göçmen yeni bir yaşam kurmak için bir ülkeden başka bir ülkeye yerleşenler anlamında kullanılır. Sığınmacı daha çok politik nedenlerden dolayı ülkelerinden ayrılmak zorunda kalıp başka bir ülkeye sığınma talebinde bulunanlara verilen hukuksal statüdür. Mülteci ise özellikle zulme uğradığı için ülkesinden ayrılmış olup başka bir ülkeye iltica talebi kabul edilenleri tanımlamak için kullanılır.Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme (1951) ve Protokolüne (1967) göre mülteci, 1 Ocak 1951 tarihinden önce meydana gelmiş olaylar sonucu ırk, dini uyruğu, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi görüşleri yüzünden zulme uğramaktan korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve ülkesinin korumasından yararlanamayan veya bu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen veya vatansızsa yukarda sözü edilen nedenler yüzünden daha önce ikamet ettiği ülkeye dönemeyen ve dönmek istemeyen kimsedir.


#10

SORU:

Mültecilerin statüsüne ilişkin uluslararası düzenlemeler nelerdir?


CEVAP:

Mültecilerin Statüsüne İlişkin 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi ve Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair 1967 tarihli Protokol, mültecilerin, İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde tanımlanan haklardan yararlanmasını gerekli görür. Buna benzer, mültecilerin durumuyla ilgili olarak uluslararası birtakım düzenlemelere gidilmiştir: Bunların arasında: İnsan Hakları Evrensel Bildirisi Md. 30 (1948), Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Protokol (1967), Uluslararası Sivil ve Politik Haklar Sözleşmesi (1966), Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi (1966), Çocuk Hakları Sözleşmesinin mülteci çocuklara ilişkin bölümleri (1989) sayılabilir.


#11

SORU:

Mülteciler ile ilgili uluslararası örgütlerin başında hangi örgüt gelmektedir? Bu örgüt mülteciler ile ilgili nasıl bir çalışmada bulunmaktadır?


CEVAP:

Mültecilerle ilgili uluslararası örgütlerin başında Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği gelmektedir. Bu örgüt mültecileri; ırkı, dini, milliyeti, belli bir toplumsal guruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden zulme uğramaktan haklı sebeplerle korktukları için ülkelerinden kaçan ve geri dönmeyen ya da dönmek istemeyen kişiler olarak tanımlamıştır. Yine bu örgüt, mültecilerin insan haklarını gözeterek durumlarının iyileştirilmesi, sosyal sorunlarının barışçıl yoldan çözülmesi üzerinde çalışmaktadır. 


#12

SORU:

Türkiye Cumhuriyeti'nde mülteciler ilgili yönetmelikler nelerdir? Türkiye'de hangi kuruluşlar mülteciler ilgili çalışmalar yapmaktadır?


CEVAP:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası insan hak ve özgürlüklerini belirli koşullar altında herkes için güvence altına alarak insan haklarına dayalı bir bakış açısı sunmuştur. Ayrıca konuyla ilgili olarak, 2510 sayılı İskân Yasası (1934), 5682 Sayılı Pasaport Kanunu, Çeşitli Nüfus Hareketlerine Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelikler (1994) bulunmaktadır. Yine Türkiye’de Göç Müdürlükleri, Sığınmacı ve Göçmenler Dayanışma Derneği, İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Anadolu Kalkınma Vakfı da çalışmalarıyla mülteci alanında hizmet veren kuruluşların başında gelmektedirler


#13

SORU:

Türkiye'de Cenevre Sözleşmesi'ne göre kime mülteci statüsü verilmektedir?


CEVAP:

Türkiye, 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu çekinceyle coğrafi kısıtlamaya giderek sadece Avrupa’dan gelenlere mülteci statüsü veriyor. Diğerleri ‘geçici sığınmacı’ statüsünde ve daimi ikamet alamıyor. 


#14

SORU:

Mülteci ve sığınmacı arasındaki fark nedir?


CEVAP:

Mülteci iltica talebi kabul edilen kişi sığınmacı ise iltica talebi incelenmekte olan kişidir


#15

SORU:

Göçmenlerin ve mültecilerin en sık karşılaştığı sosyal sorunlar nelerdir? Sosyal hizmetlerle mültecilere ne sağlanır?


CEVAP:

Göçmenlerin ve mültecilerin en sık karşılaştığı sosyal sorunların başında aile içi şiddet, yaşlı bakımı ve aile çatışmaları, alkolizm, konut ve işsizlik sorunu, madde bağımlılığı, çocuk istismarı, çocuk suçluluğu, çete aktivitelerine katılım, yaşlıların statü kaybı ve sosyal destek hizmetlerine ihtiyaç, fiziksel ve zihinsel sağlık sorunları gelmektedir.Mülteciler için sosyal hizmetler, kendi kendilerine yetebilme, karşılaştıkları acil sorunları çözebilme ve aynı zamanda da emniyet duygusu inşa edebilme becerilerini geliştirmeye odaklanır. Kentsel bir ortamda gözlenebilecek en temel sorunlar; ailenin dağılmasından, hayatın haz veren yanlarının azalmasından, yerel yapıya adapte olamamaktan, düşmanca bir çevrede kimliğini saklayarak yaşamaktan kaynaklanan sosyal, duygusal ve kişisel sorunlardır. Kentsel şartlar, mültecilerin sorunlarının bireysel olarak incelenmesini neredeyse olanaksız bir faaliyet haline getirir. Birçok mülteci sistemin içinde kaybolup gider. Sosyal destek, rehberlik ve danışmanlık hizmetlerinden yoksun kalan mülteciler, zorluk ve şiddet ile dolu gelecek korkusuna ancak alkol ve uyuşturucuya sığınarak karşı koyabilirler. Bu olayın gerçekleşme olasılığı; işsiz ailesiz, boş zamanlarını değerlendirecek uğraşıları olmayan yalnız ve özellikle genç erkeklerde daha yüksektir. Sosyal hizmetler, kendilerini pek de davetkâr olmayan hatta düşmanca olan yabancı kentsel ortamlarda bulan mültecilerin gereksinmelerini belirler. Bundan dolayı sosyal hizmetlerin amacı yerel yönetimin ve halkın yardımıyla kendi ayakları üstünde güvenle durabilen mülteci topluluklar yaratmaktır.


#16

SORU:

Refah dernekleri nasıl kuruluşlardır?


CEVAP:

Refah derneklerine bakalım; yardım temelli “sosyal ağ” biçimi olarak sosyal refah dernekleri her şeyden önce halkın toplumsal hizmetlere aktif olarak katılmalarını sağlama aracıdırlar. Bunların yanı sıra dernekler demokratik yaklaşımların, toplumsal ilişkilerin, birbirine sevgi ve saygı duygularının geliştiği ortamlar olup, aynı zamanda insanlara yardım etme, başkalarının sorunlarıyla ilgilenme açısından vatandaşlık sorumluluklarının geliştirildiği sosyal kuruluşlardır. Sayısal çokluğuna karşılık sosyal refah alanındaki derneklerin bazı istisnalar dışında istenen nitelikte hizmetler üretemedikleri gözlenmektedir.


#17

SORU:

Sosyal çalışma ve sosyal hizmetler konusunda alınabilecek önlem nedir?


CEVAP:

Sosyal çalışma ve sosyal hizmetler konusunda alınabilecek çok önemli bir önlem; bütün gönüllü kuruluşları kapsayacak bir birleşik fon kurulmasıdır. Böyle bir birleşik fon, hem para, mal ve hizmet olarak çeşitli kaynakların toplanma kampanyalarını tek elden yönetebilir, hem de çeşitli örgüt ve hizmetler arasındaki çakışmaları, çatışmaları önler, öncelikleri saptar ve eşgüdümü sağlar


#18

SORU:

Sivil toplum nedir ve sivil toplum kuruluşları ne sağlar?


CEVAP:

Sivil toplum devletin yani siyasetin dışındaki toplumdur ama, siyaset-dışı sayılması için bu yeterli değildir. Sivil toplum, halkın kendi kurduğu örgütler eliyle devleti denetlemesinin ve demokratik davranışlar içinde tutmasının adıdır. Örneğin, 1982 Anayasası, salt bireysel özgürlük haklarına müdahaleyle kalmamıştır; sivil toplumun, demokratik ölçülere uygun biçimde işlerlik kazanmasını önleyici birçok yasak getirmiştir (Fincancı, 1993, 87-186). Yine de modern toplumun ürünü olan sivil toplum kuruluşları, günümüz toplumlarının yaşamında vazgeçilmez bir yere sahiptir. Sosyoekonomik, siyasal karar ve uygulamalara doğrudan katılan sivil toplum kuruluşları, toplumsal yapıya önemli bir dinamizm kazandırırlar. Bir başka deyişle sivil toplum kuruluşları sayesinde, toplumsal taleplerin siyasal yapıya taşınması ve siyasal yapının denetlenmesi olanaklı olur. Çoğulcu ve katılımcı bir demokrasi ve de çağdaş hukuk düzeni için, sivil toplum kuruluşlarının söz konusu işlevselliği başat bir gerçekliktir


#19

SORU:

Himaye-i Etfal Cemiyeti hangi amaçla ve ilk defa hangi ilimizde kurulmuştur? Daha sonra ismi ne olarak değiştirilmiştir?


CEVAP:

Himaye-i Etfal Cemiyetinin ilk defa 1908 yılında yerel olarak Kırklareli’nde kurulduğunu ve çalışmalarını Balkan Savaşına kadar sürdürdüğünü görmekteyiz. 1921 yılında Ankara’da yeniden kurulur. 1934 yılında ise Himaye-i Etfal Cemiyetinin adı Atatürk tarafından ‘Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu’ olarak değiştirilir. 1981 yılında Milli Güvenlik Kurulu’nca feshedilir. Bağlı kuruluşları SHÇEK bünyesi içinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na bağlanır


#20

SORU:

Belediye yasası, ky yasası ve il yasası hangi yıllarda yürürülüğe girmiştir?


CEVAP:

Cumhuriyet’in ilanından bir süre sonra, 1930’da çıkarılan 1580 sayılı Belediye Yasası bugün de yürürlüktedir. Köy Yasası ise, 1924 tarihini taşımaktadır. Üçüncü yerel yönetim türü, İl Özel Yönetimidir. Bununla ilgili olan 1913 tarihli yasa, 1987 yılında 3360 sayılı yasayla geçirdiği değişiklik bir yana bırakılırsa, bu gün de yürürlükte sayılır.


#21

SORU:

1580 sayılı Belediye Yasasının belediyenin görevlerini belirleyen 15.maddesinin 18.fıkrasında hangi görev yer almaktadır?


CEVAP:

Türkiye’de yerel yönetim şekillerinden birini oluşturan belediyeler hakkındaki, 1580 sayılı Belediye Yasasının belediyenin görevlerini belirleyen 15.maddesinin 18.fıkrasında aynen ‘bırakılmış ve bulunmuş çocukları, delileri, dalanmış ve kudurmuşları, sokakta bayılanları, kazaya ve afete uğrayanları koruyup gözetlemek’ demek suretiyle korumaya gereksinimi olan çocukların da bu fıkrada sayılan kimselerle korunup gözetilmeleri hususu belediyenin görevleri arasında kabul edilmektedir.


#22

SORU:

Toplum merkezi ilk ne zaman ortaya çıkmıştır?


CEVAP:

Armold Toynbee arkadaşları arasında dostluğu ve yoksullara karşı olan sevgi dolu ilgisi ile tanınırdı. Yakalandığı tüberküloz hastalığıyla genç yaşta ölen bu insanın hatırasını anmak üzere 1884 yılında arkadaşları Whitechapel bölgesinde ‘Toynbee Hall’ adını verdikleri bir halk merkezi açtılar. Böylelikle, dünyada ilk defa olarak bir toplum merkezi (community centrum/community self-help) kurulmuş oluyordu.


#23

SORU:

Toplum merkezlerinin amacı nedir?


CEVAP:

Amacı yoksulların refahı için çalışmaktır. Toplum merkezleri yerel toplumdaki farklı bireylerin ve kültürlerin anlaşması, uyumu, tanışıp kaynaşması için daha çok yerel yönetimlerce açılan, mahallelinin okuma, sağlık, boş zaman, spor, toplantı, eğlence, gezi gereksemelerinin bir program içinde karşılandığı, mahallenin, yörenin ya da bölgenin güncel konuları ve sorunları üzerinde tartışma, seminer, eğitim programlarının düzenlendiği her yaştan halka açık merkezlerdir. Buralarda temel olan, programların yapılmasında ve yürütülmesinde mahallelinin etkin rol alması, kararlara katılması ve işlev üstlenmesidir.


#24

SORU:

Okul sosyal çalışması nedir ve amacı nedir?


CEVAP:

Okul sosyal çalışması, ülkemizdeki gelişimi istenilen bir durumda olmamakla beraber öğrencilerin içinde bulundukları sorunlarının çeşitlenmesi bu tip sosyal çalışmalara duyulan talebi artırmıştır. Okul sosyal çalışmasında amaç öğrencinin eğitim olanaklarından en üst düzeyde yararlanması ve yaşadığı sorunların çözümüdür. 

Okul programının bir yönünü oluşturan okul sosyal çalışmaları, sosyal ve duygusal sorunları olan ve bu yüzden okula uyumda sorun yaşayan çocuklara yardımı amaçlar. Eğitimciler, çocukların sorunlarının genelde çok yönlü olduğunu ve çocuğun kendisi veya ailesi veya çevresi ile yaşanan sorunlardan ve gerginliklerden doğmuş olabileceğini bilirler. Okul sosyal çalışmaları, özel sorunları olan ve bu yüzden gördükleri eğitimden tam faydalanma kapasitelerini kaybeden çocuklara yardımı öngörür. Diğer mesleklerle işbirliği halinde çalışarak eğitim hizmetlerinin niteliğini artırırlar. Okul sosyal çalışmasının ilgi odağı olan sorunlar psiko-sosyal nedenlerden kaynaklanabileceği gibi kültürel uyum ve ekonomik nedenlerden de kaynaklanabilir. Bu ve buna benzer nedenlerle okul sosyal çalışması kapsamında, ilk ve orta dereceli okullarda eğitim gören gençlerin karşılaştıkları psiko-sosyal ihtiyaç ve sorunlarına yönelik olarak etkinlikler yapılmaktadır. Okul sosyal çalışması, öğrencilerin içinde bulundukları gelişim dönemleri, aile koşullarını esas alarak çocuk ve gençlerin yaşadıkları çeşitli sorunların çözümü, ihtiyaç duyulan hizmetlerden yararlanmaları ve böylece eğitim etkinliklerini başarılı bir şekilde sürdürebilecekleri bir duruma gelmelerini sağlama gibi birçok hizmeti yürütmek üzere okullarda yer alan sosyal çalışmanın mesleki uygulama alanlarından birini oluşturmaktadır.

Bir başka açıdan okul sosyal çalışması; okul öğrencilerinin okuldaki sosyal ilişkilerinin bozuk, derse ilgilerinin yetersiz, başarı düzeylerinin düşük olduğu durumlarda gerek öğrenciyle, gerek onun arkadaş çevresiyle gerekse aile çevresiyle çalışma yaparak öğrencinin ruhsal, sosyal ve eğitsel sorunlarının çözümü, derslere ilgisinin ve okuldaki başarısının artmasını amaçlayan, sosyal çalışmanın öğrencilere yönelik biçimidir. Eğitim kurumlarındaki öğrencilerin eğitimle ilgili ya da eğitimlerinin başarısını engelleyen eğitim dışı sorunlarının çözümüne yönelen sosyal çalışma uygulamasıdır.


#25

SORU:

İlk olarak okullarda sosyal hizmet ne zaman başlamıştır?


CEVAP:

İlk olarak 1906-1907 yıllarında Boston, Hartford, Connecticut ve New York City’deki okullarda sosyal hizmete başlandı.