SOSYOLOJİYE GİRİŞ Dersi Din ve Toplum soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Dini ve dinsel davranışı anlamak niçin önemlidir?


CEVAP:

Din ve toplum ilişkisi kurumlar sosyolojisinin en temel alanı olduğu gibi, sekülerleşme sebebiyle din dışı olarak düşündüğümüz birçok kurum dinin evrilmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu yüzden dini ve dinsel davranışı anlamak, toplumu anlamakla eşdeğerdir.


#2

SORU:

Marx ve Engels’e göre tüm dinlerin kaynağı nedir?


CEVAP:

Marx ve Engels’e göre tüm dinlerin kaynağı insanların gündelik yaşamlarını kontrol eden doğa güçlerinin onların zihinlerindeki yansımalarından doğmuş kişileştirmelerdir ve her toplumda farklı biçimler alabilirler. 


#3

SORU:

Weber'in dünya dinleri olarak adlandırdığı dinler hangileridir?


CEVAP:

Weber’in dünya dinleri diye adlandırdığı beş din Kofüçyenizm, Hinduizm, Budizm, Hıristiyanlık ve İslam’dır; Yahudiliği ayrıca ve Hıristiyanlık ile İslam’a etkileri bağlamında ele alır.


#4

SORU:

Dini “kutsal şeylere, yani belirgin olarak ayırt edilen ve yasaklanmış şeylere ilişkin birleşik bir inançlar ve uygulamalar toplamı; onlara içtenlikle inananların tümünden oluşan ahlaki bir topluluğu bir arada tutan inançlar ve uygulamalar" olarak tanımlayan düşünür hangisidir?


CEVAP:

Durkheim, dini “kutsal şeylere, yani belirgin olarak ayırt edilen ve yasaklanmış şeylere ilişkin birleşik bir inançlar ve uygulamalar toplamı; onlara içtenlikle inananların tümünden oluşan ahlaki bir topluluğu bir arada tutan inançlar ve uygulamalar” olarak tanımlar.


#5

SORU:

Peygamberlerin mesajlarını sunarken aslında sosyal çevrenin gerektirdiği yeni şartlara yanıt ve çözüm getirdiğini öne süren düşünür kimdir?


CEVAP:

Sistem teorisinden yola çıkan ve hiçbir şeyin yok olmadığı ilkesini kabul eden Pace’ye göre, peygamberler mesajlarını sunarken aslında sosyal çevrenin gerektirdiği yeni şartlara yanıt ve çözüm getiriyordur.


#6

SORU:

Laiklik nedir?


CEVAP:

“Laisizm din ile siyaset arasında kesin bir ayırım yapan ve toplumda dinin sınırlı bir rol oynadığını savunan bir doktrindir”. Laiklik için kıstas olarak din ve devletin ayrılmış olması yetmez, dinin siyaset alanından tamamen çekilmiş olması, politika unsuru olarak var edilmemesi gerekir. 


#7

SORU:

Avrupa'da laiklik modelinin Türkiye ile beraber temsilcisi olan ülke hangisidir?


CEVAP:

Avrupa’da laik modelin iki temsilcisi Fransa ve Türkiye’dir. Dinsel farklılığa rağmen iki ülkenin modeli üniter ulus devlet olma sebebiyle de birbirine yakındır.


#8

SORU:

Napolyon'un geliştirdiği din devlet ilişkileri modeli nedir?


CEVAP:

Napolyon’un concordat(uylaşım) modeli din ve devlet arasında birbirinin özerk alanını tanıyan bir modeldir. Bu modelde din devlete tabi değil ancak ondan ayrı bir yerdedir ve bu Katolik Kilisesi ile yapılan bir uylaşımın sonucudur. Kilise belli üst hukuki çerçevelere uymak koşuluyla kendi ruhbanlarını yetiştirmede ve diğer eğitim kurumlarını kurma ve geliştirmede haklarından vazgeçmemiştir. 


#9

SORU:

Denominasyon nedir?


CEVAP:

Denominasyonlardan Hıristiyanlık içinde belli bir ad, yapı ve doktrin altında var olan tanımlanabilir dinsel bütünlükler anlaşılır; Katolik kiliseler, Protestan kiliseler, Anglikan kiliseler, Doğu-Ortodox kilise gibi.


#10

SORU:

"Dinsel pazar" nedir?


CEVAP:

Farklı kurtuluş reçeteleri ve inanç sistemlerinin birbiriyle takipçi edinmede yarış hâlinde oldukları duruma dinsel pazar denir.


#11

SORU:

Berger'e göre sekülerleşme teorisinin İslam’ı kapsamamasının sebebi nedir?


CEVAP:

Kilise/devlet ayırımına sebep Hıristiyanlığın Tanrının hizmetinde olduğu varsayılan bir kilise kurumunu önermiş olmasıdır. Bu tarz bir kilise kurumu ne öncülü olan Musevilikte ne de ardılı olan İslam’da söz konusu değildir. Böyle bir din adamı sınıfı önerilmediği gibi, Şii İslam hariç, din adamlarına özel bir kutsiyet de atfedilmemiştir. Bu yüzden özellikle İslam toplumlarındaki sekülerleşme Hıristiyan geleneğin deneyiminden yola çıkılarak anlaşılamaz. Sekülerleşme teorisinin sahibi Berger (1967, s. 203) de bu teorinin İslam’ı kapsamadığını belirtmiştir.


#12

SORU:

Günümüzde farklı dinlerden bireyler arasındaki evliliklerin bütün modern toplumlarda artmasını Kehrer nasıl yorumlamaktadır?


CEVAP:

Kehrer bu durumu “dini normların gücünün azalması”nın ve bireylerin bilinçli toplumsal davranışları bakımından “dini farklılıkların geniş ölçüde önemsizleştiği” biçiminde değerlendirir.


#13

SORU:

“Din olarak din” yaklaşımı hangi düşünüre aittir?


CEVAP:

Sosyolojik bir yaklaşım olmamakla birlikte Eliade’a ait “arketip olarak din” yaklaşımı din sosyolojisinin göz ardı edemeyeceği bir yaklaşımdır. Temel olarak fenomenolojik olan Eliade’ın yaklaşımına göre din kendinden başka hiçbir şeye indirgenmemeli ve
“din olarak din” yaklaşımıyla ele alınmalıdır. Bu yaklaşımda dinin iç mantığı kendi dilinden incelenir, işlevleri, toplumun diğer parçalarıyla olan ilişkileri ve toplumsal sonuçları ele alınmaz.


#14

SORU:

Seküler sözcüğünün kelime anlamı ve kullanıldığı anlam hakkında bilgi veriniz.


CEVAP:

Dünyaya, çağa, kuşağa ait anlamlarına gelen Saeculum kökenli “secular” kavramı Avrupa’da bir dönem kiliseden kurtarılmış anlamında kullanılmıştır. Seküler kavramına tam bir Türkçe karşılık bulmak güçtür; genelde sekülerleşme karşılığı olarak kullanılan “çağdaşlaşma” kavramı, bu kavramın bazı anlamlarına karşılık gelir ama “dindışı” anlamına karşılık gelmez. Bu aşamada, seküler karşılığı olarak, “din etkisinden kurtulmuş/kurtarılmış” diyebiliriz.


#15

SORU:

Sekülerleşme sürecinin din üzerindeki etkisi nedir?


CEVAP:

Bilimin ortaya çıktığı bir toplumda sekülerleşme önü alınamaz bir süreç olarak gelişir. Bugün bütün dünyada dinsel hareketler yaygınlaşmıştır ve dinin kamusal yaşama dönüşü tartışılmaktadır. Ancak, din kurumu da kendi içinde bir sekülerleşme yaşamıştır. Din modernleşme ve toplumsal değişmeye kendisi de sekülerleşerek yanıt vermekte; bazen de bunun tam tersi değişmeye direnme ve çatışma hâli gözlenmektedir. 


#16

SORU:

ABD anayasasının din hakkındaki temel ilkeleri nelerdir?


CEVAP:

Din sosyolojisi bakımından önemli ve zengin bir çalışma alanı sunan ABD’de anayasal düzen dinsel örgütlenmeye kanunla korunmuş haklar tanır. Ancak bu anayasanın din konusundaki en temel ilkesi devletin kilise kurmayacağı ve finanse etmeyeceğidir.


#17

SORU:

İslam dininde toplumsal tabakalaşma ile ilgili bilgi veriniz.


CEVAP:

İslam dini ortaya çıkışı itibariyle kentli ve ticaretle uğraşan insanların gereksinimlerine hitap eden ve alt tabakalara da sahip olduklarından daha iyi bir yaşam vaat eden bir dindir. İbadetlerinin bir kısmı bireysel refahın toplumsal olarak bölüşülmesine dayanır, zekat ya da oruçla ilgili maddi telafiler gibi. İslam’ın bu ve benzeri şartları ortaya çıkmakta olan devletin ilk örneğidir. Bu ve benzeri ögelerle
beslenmiş bir ümmet ideolojisi, İslam toplumunun temel özelliğidir.


#18

SORU:

Weber'e göre dinsel etiğin kapitalizm üzerinde yarattığı etki nedir?


CEVAP:

Weber’in çalışmasından dinsel etiğin niyet etmediği hâlde kapitalizmin ruhuna hizmet ettiği sonucunu çıkarabiliriz. Weber kapitalizmin ruhunun Hıristiyan çileciliğinden doğmuş olmasını paradoksal bulur; çünkü Hıristiyan çileciliği bunu hedeflemediği halde ortaya çıkmasına sebep olduğu sermaye birikimi ile kapitalizme hizmet etmiştir; ancak Weber sonuç olarak modern kapitalizmin kendini kurumlaştırdıktan sonra dinin desteğine daha fazla gereksinim duymadığı”nı belirtir.


#19

SORU:

Kehrer din ve aile arasındaki ilişkileri incelemek için önerdiği ana başlıklar nelerdir?


CEVAP:

Kehrer din ve aile arasındaki ilişkiler için dört ana başlıkta inceleme konusu önermiştir:
• Aynı toplum içinde evlenme (endogamie)nin dinle ilgisi,
• Başka bir gruptan eş seçme (exogamie)nin dinle ilgisi,
• Evliliğin devamında çocuk sayısı konusunun dinle ilişkilendirilmesi ve
• Ailenin benimsediği “eğitimle ilgili değerler” ve bunların dinle ilgisi.


#20

SORU:

Dinin değişime karşı verdiği tepkiler nelerdir?


CEVAP:

Din de diğer kurumlar gibi değişme karşısında uyum, çatışma veya yenilenme/yenilik gibi tepkiler verebilir. Din kurumu ile uzlaşının özellikle din/ devlet ayrılma modeli bakımından kitlelerce kabul gören ve yerleşik bir anlayışın olmadığı toplumlarda dinsel davranış sıklıkla politik nitelik kazanabilir ve değişme arzusunu temsil edebili