TEMEL VETERİNER FARMAKOLOJİ VE TOKSİKOLOJİ Dersi Kemoterapötikler soru cevapları:

Toplam 44 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Kemoterapi terimini kim ortaya atmıştır ve nasıl tanımlanmaktadır?


CEVAP:

Kemoterapi 19’uncu yüzyılın sonlarında Alman araştırıcı Paul Ehrlich’in ortaya attığı bir terimdir. “Konakçıya zarar vermeksizin veya çok az zarar vererek vücudunda bulunan bakteri, iç ve dış parazit, virüs, protozoa gibi zararlıların gelişmesini durduran veya öldüren maddelerle yapılan bir sağaltım şekli” olarak tanımlanır.


#2

SORU:

Kemoterapinin amacı nedir?


CEVAP:

Kemoterapinin amacı konakçıya hiç veya çok az istenmeyen etkisi olan bir maddeyle hastalık etkeni üzerinde yeterli ölçüde bir etkinin (gelişmeyi yavaşlatıcı, durdurucu veya öldürücü etki) oluşturulmasıdır


#3

SORU:

Kemoterapide kullanılan maddeler nasıl sınıflandırılmaktadır?


CEVAP:

Kemoterapide kullanılan maddeler aşağıdaki gibi sınıflandırlabilir; bunlardan ilk dört grupta yer alanlar hakkında bilgi verilecektir. • Antibiyotikler: Antibakteriyel ilaçlar olarak da bilinirler; bakteri, rickettsia, chlamydia, bazı iç ve dış parazitlere etkilidirler. • Antelmintikler: Yuvarlak ve yassı kurtları (şerit ve kelebekler) etkileyen maddelerdir. • Dış prazitleri etkileyen ilaçlar: Bit, pire, uyuz, kene, uçucu sinek ve benzeri parazitlere etkilidirler. • Antiseptik-dezenfektanlar (jermlere etkiyen maddeler): Canlı ve cansız yüzey veya yerleri mikroplardan arındırmak için kullanılan maddelerdir. • Mantarlara etkiyen ilaçlar: Mantarlara etkili ilaçlardır. • Protozoa türlerini etkiyen ilaçlar: Koksidi, babesia, theileria, histomonas, trypanosoma, anaplasma ve benzeri protozoa türlerini etkilerler. • Virüslere etkiyen ilaçlar: Virüsleri etkileyen maddelerdir. • Kanser sağaltımında kullanılan maddeler: Kanser sağaltımında bulunan ilaçlar yer alır.


#4

SORU:

Kemoterapötiklerin istenmeyen etkileri nelerdir?


CEVAP:

Alerjik etki: Bu olumsuz etki hemen tüm ilaçlar için söz konusu ise de, özellikle penisilin ve kloromfenikol için daha fazla önem taşırlar. Kloramfenikol, kemik iliğinde alerjik nitelikte aplastik anemi tehlikesi sebebiyle, Nisan-1993’den itibaren ülkemizde besi değeri olan hayvanlarda kullanımı yasaklanmıştır. Karsinojenik etki: Amerika, Avrupa Birliği ve Türkiye’de karsinojenik olmaları sebebiyle bazı ilaçların gıda değeri olan hayvanlarda kullanılması yasaktır. Bunlar; nitrofuranlar (furazolidon, nitrofurazon gibi), imidazol antibiyotikler (dimetridazol, ronidazol, metronidazol gibi), kloroform, klorpromazin, kloramfenikol ve bazı sülfonamidler (sülfadimidin gibi). Teratojenik etki: Benzimidazol türevi antelmintiklerden albendazol, kambendazol, mebendazol, oksibendazol, oksfendazol ve parbendazol gebeliğin özellikle ilk 1-1.5 ayı esnasında kullanılmamalıdırlar. Sindirim kanalı bakteri topluluğu: Bazı antibiyotikler sindirim kanalındaki bakteri topluluğunu bazı hayvan türleri veya hayvanın yaşamını tehlikeye ve hatta ölüme götürecek ölçüde bozarlar. Aminopenisilinler at ve bazı deney hayvanları (kobay, hamster, tavşan, gerbil gibi), kaz ve ördeklerde. Eritromisin ve spiramisin at ve gevişenlerde. Tetrasiklinler özellikle atlarda. Linkomisin ve klindamisin at ve gevişenlerde. Linkomisin tavşanlarda. İlaca duyarlılık: Bazı maddelere bazı hayvanlar ileri derecede duyarlıdır. Tilmikosine atlar; Penisilinler ve makrolidlere kobay, gerbil, hamster ve tavşanlar; Tetrasiklinlere ve levamizol atlar; Salinomisine hindiler; Piretroidlere balıklar; DDT’ye kuş ve kediler; Propoksura kanatlı ve balıklar; İyonofor antibiyotiklere özellikle at ve ötücü kuşlar; Sülfakinoksaline danalar; Fenotiazine köpek ve kediler; Avermektinlere Collie ırkı köpekler; Teniuma kediler; Difenilamine kedi ve köpekler; Apramisine kediler; Organik fosforlu insektisidlere bazı sığır ırkları (Simmental, Brahman, Gelbvieh, Charoilois, Chianino gibi). Doku ve organ hasarı: Aminoglikozidler böbrekler ve iç kulak (işitme ve denge organı) için çok zehirlidirler; bu sebeple, çok dikkatli kullanılmalıdırlar. Grizeofulvin, sefaloridin ve polimiksinler böbrekler için tehlikelidir. Polimiksinler sinir doku; Kinolonlar kıkırdak doku için olumsuz etki oluşturur. Karbontetraklörür karaciğer için oldukça zehirlidir. Bazı sefalosporinler (moksalaktam, sefaperazon, sefamandol gibi) kanama süresini uzatabilir.


#5

SORU:

Antibiyotik terimi nasıl tanımlanır?


CEVAP:

Antibiyotik terimi bakteri, mantar, aktinomisetler gibi mikroorganizmalar tarafından sentezlenen veya sentetik olarak hazırlanan, son derece düşük yoğunluklarda bile, bakterilerin gelişmesini engelleyen veya onları öldüren madde olarak tanımlanır.


#6

SORU:

Antibiyotikler bakteriler üzerinde olan etkilerine göre kaça ayrılır?


CEVAP:

Antibiyotikler bakteriler üzerinde olan etkilerine göre iki grupta toplanabilirler. Bakterilerin gelişmesini/üremesini yavaşlatan/durduranlar (bakteriyostatikler): Bu ilaçlar bakterilerin gelişmesi ve üremesini yavaşlatır-engellerler. Tetrasiklinler, makrolidler, fenikoller, sülfonamidler ve kinolonlar örnek olarak verilebilir.

Bakterileri öldürenler (bakterisidler): Bu şekilde etkiyen ilaçlar bakterileri doğrudan öldürürler; özellikle perakut ve akut seyirli hastalıkların sağaltımında bu ilaçlar tercih edilir. Bakterileri öldürerek etkiyen ilaçlar, bakterilerin gelişmesini de önlerler. Beta-laktamlar, nitrofuranlar, aminoglikozidler, polimiksinler ve novobiosin örnek olarak verilebilir.


#7

SORU:

Perakut ve akut terimlerini tanımlayınız.


CEVAP:

Perakut: Hastalık etkenine maruz kalınmasını takiben klinik belirtilerin çok çabuk (1-2 saat ile 1 gün arasında) ortaya çıkması durumudur. Akut: Hastalık etkenine maruz kalınmasını takiben klinik belirtilerin 2-10 gün arasında ortaya çıkması durumudur.


#8

SORU:

İlaçlar etki spektrumuna göre  kaça ayrılırlar?


CEVAP:

İlaçlar etki spektrumuna göre dar ve geniş spektrumlular diye ikiye ayrılır. Dar spektrumlular: Yarı-sentetik türevleri dışında kalan ve başlıca Gram-pozitif bakterilere etkiyen penisilinler ve basitrasin, sadece Gram-negatif bakterilere etkiyen polimiksinler ile sadece Gram-pozitif bakterilere etkiyen basitrasin bu grupta değerlendirilir. Geniş spektrumlular: Gram-pozitif ve -negatif bakteriler, riketsiyalar, virüsler, helmintler, protozoa ve hatta dış parazitlere etkili bileşiklerdir. Ampisilin ve amoksisilin de dahil yarı-sentetik ve sentetik penisilinler, tetrasiklinler, fenikoller, kinolonlar ve sülfonamid-trimetoprim karışımları bu gruptadır.


#9

SORU:

Etki spektrumu ne demektir?


CEVAP:

İlaca duyarlı bakteri türlerinden tamamına o maddenin antibakteriyel etki spektrumu adı verilir.


#10

SORU:

Antibiyotiklerin etki şekilleri nelerdir?


CEVAP:

Antibiyotiklerin Etki Şekilleri Antibiyotikler bakterileri çeşitli şekillerde etkileyerek öldürüler veya gelişmelerini ya da üremelerini önlerler. Hücre duvarı sentezinin engellenmesi: Bakteri hücrelerinde, stoplazmik zarın dış yüzünü kuşatan sert bir hücre duvarı vardır; kalınlığı 10-25 nm arasında değişir. Bakteride hücre duvarının şekillenmesini engelleyen ilaçlar gelişmekte-çoğalmakta olan bakterilere etkilidirler; etkileri genellikle öldürücüdür. Penisilin, vankomisin, novobiosin bu tarzda etki gösterir. Hücre zarı geçirgenliğinin değiştirilmesi: Bakteri hücre zarı (stoplazmik zar) 2-4 sıralı molekül kalınlığında ve sıkıca paketlenmiş lipoprotein yapılıdır; az sayıda delik vardır ve suya geçirgenliği zayıftır. Polimiksin, tirotrisin, nistatin, amfoterisin bu şekilde etki gösterir. Nükleik asit sentezinin önlenmesi: Bakterilerde nükleik asitlerin sentezini engelleyen ilaçların çoğunun memeli hücrelerinde de benzer etkisi vardır; bu maddelerin çoğu ilaç olarak pek kullanılmazlar. Mitomisinler, aktinomisinler, daunorubisin, daksorubisin gibi bazıları kanserin sağaltımında uygulama bulurlar. Kinolonlar bakterilerde DNA jiraz etkinliğini engeller. Ara metabolizmanın bozulması: Sülfonamidler, trimetoprim, izoniazid gibi maddeler bakterilerde ara metabolizmayı bozarak, son derece önemli bazı maddelerin (folik asit gibi) sentezini engellerler. Protein sentezinin engellenmesi: Bakterilerde ribozomlar ile birleşerek, mRNA ile yönetilen protein sentezini bozarlar. Tetrasiklinler, aminoglikozidler, fenikoller, makrolidler ve linkozamidler bakterilerde protein sentezini bozarlar.


#11

SORU:

Antibiyotiklerin sağaltımında dikkat edilecek hususlar nelerdir?


CEVAP:
  • Hastalıkların tanısı mümkün olduğunca erken yapılarak, en etkili ilaç şekliyle sağaltıma başlanmalıdır. • Hastanın savunma sistemlerinin bozuk olduğunda bağışıklık sistemi yetmezliği veya baskılandığı durumlarda öncelikle bakterileri öldürücü ilaçlar seçilmelidir. • Antibiyotiklerle başlatılan sağaltımda 2-3 gün içinde hastanın durumunda iyileşme dikkati çekmezse, tanı ve sağaltımda kullanılan ilaç gözden geçirilmelidir. • Aynı bakterilerin sebep oldukları çeşitli hastalıkların sağaltımının mümkünde tek ilaçla yapılması; birçok bakterinin işe karıştığı olaylarda ya geniş etki spektrumlu ilaçların veya ilaç karışımlarının kullanılması tavsiye edilir. Bu durum antibiyotiklere direnci de en aza indirir. • Kullanılacak ilacın hastalık etkenine etkisinin güçlü, konakçıya istenmeyen etkisinin az olması ve kullanılmaması gereken durumların iyi bilinmesi gibi faktörler de göz önünde bulundurulmalıdır.

#12

SORU:

Antibiyotik kullanımını etkileyen faktörler nelerdir?


CEVAP:

Etkili kan yoğunluğu, Doku döküntüleri ve irin, Verilme yolu ve emilme, Bağırsak engeli, Seroz zarlar, Plasenta, Göz sıvısı, Kan-beyin engeli, Meme bezi, Atılma yolları, Ekolojik faktörler, Bağışıklık sistemi, Hücre içine yerleşen bakteriler’dir.


#13

SORU:

Antibiyotiklerle sağaltımda başarısızlıklar nelerdir?


CEVAP:
  • Tanı doğru olmayabilir. • Bakteri seçilen ve kullanılan ilaca istenen ölçüde duyarlı olmayabilir. • Önceden duyarlı olan bakteri daha sonra ilaca direnç kazanmış olabilir. • Dirençli veya duyarsız bakteri, maya, mantar ile süperenfeksiyon ortaya çıkabilir. • Yangı, doku döküntüleri ve yıkıntıları, apse sebebiyle, ilaç hastalık odağına iyi nüfuz edemeyebilir. • Özellikle bakterilerin üremesini gelişmesini engelleyen ilaçların kullanılması durumunda, bağışıklık sistemi yetersiz kalabilir. • Vücudun pH’sı ve oksijenlenmesinde değişme sonucu kullanılan ilacın etkinliği de değişebilir. • Uygulama yolu ve kullanılan doz yanlış seçilmiş olabilir; doz yetersiz kalabilir. • Kullanılan antibiyotik veya antibiyotiklerle diğer ilaçlar arasında ters etkileşme bulunabilir. • Destekleyici uygulama yetersiz kalabilir

#14

SORU:

Antibiyotik çeşitleri nelerdir?


CEVAP:

Antibiyotik Çeşitleri Antibiyotikler kimyasal yapılarına göre beta-laktamlar, aminoglikozidler, makrolidler, tetrasiklinler, florokinolonlar, sülfonamidler, fenikoller, diğer antibakteriyel maddeler diye birçok gruba ayrılırlar.


#15

SORU:

Penisilinler ve sefalosporinler hangi grupta incelenir? Bu grubun yapısı nasıldır?


CEVAP:

Yapılarında birisi azot, üçü karbon atomundan oluşan dört üyeli bir halka (Şekil 5.1) bulunan ilaçlar beta-laktam antibiyotikler diye bilinirler. Penisilinler ve sefalosporinler bu grupta incelenirler.


#16

SORU:

Beta laktamazlar nasıl bir enzimdir?


CEVAP:

Beta-laktam halkasındaki amid bağını parçalayarak beta-laktam ilaçların etkinliğini ortadan kaldıran enzimlerdir.


#17

SORU:

Penisilinlerin etkileri nelerdir?


CEVAP:

Penisilinler normal sağaltım dozlarında bakterileri öldürerek bakterisidal nitelikte etki meydana getirirler. Genel anlamda bakterilerde hücre duvarı sentezini engelleyerek etkili olurlar ve bu şekliyle seçkin etki gösteren ilaçlar olarak kabul edilirler. Bu nedenle alerjik olmaları dışında tüm ilaçlar arasında en az tehlikeli olanlardır.


#18

SORU:

Sefalosporinlerin yapısı nasıldır ve penisilinlerle kıyaslandığında beta-laktamazlara karşı dirençleri nasıldır?


CEVAP:

Beta-laktam antibiyotikler içerisinde değerlendirilen bu grupta yapısal olarak beta-laktam halkaya 6 üyeli dihidrotiyazin halkası bağlanır; bu şekliyle sefalosporinler penisilinlere göre beta-laktamazlara daha dirençli hale gelirler.


#19

SORU:

Sefalosporinlere örnek ilaçlar nelerdir?


CEVAP:

Sefalosporinlere örnek ilaçlar nelerdir?Sefaleksin, sefazolin, sefasetril, sefamandol, sefuroksim, sefoperazon, seftiofur, moksalaktam, sefkuinom


#20

SORU:

Sefalosporinlerin etkileri nelerdir?


CEVAP:

Bakterilerde hücre duvarının sentezini engeller ve öldürürler. Etki genişlikleri genellikle aminopenisilinlere benzer. Sefalosporinlerin penisilinlere göre bazı üstünlükleri söz konusudur; beta-laktamazlara daha dirençlidirler, hedef proteinlere karşı daha fazla etkinlik gösterirler ve bakteri hücre duvarına daha iyi penatre olurlar.


#21

SORU:

Sefalosporinlerin kullanımları nasıldır?


CEVAP:

Ağız yoluyla kullanılan sefalosporinler penisilinaza dirençli penisilinlere (aminopenisilinler gibi) benzer uygulama alanlarında kullanılırlar. Parenteral yolla uygulanan sefalosporinlerden bazıları (sefaperazon gibi) duyarlı mikroorganizmalardan kaynaklanan kuru dönem mastitis olaylarının sağaltımında doğrudan, meme içine uygulanırlar.


#22

SORU:

Aminoglikozidlere örnek ilaçlar nelerdir?


CEVAP:

Streptomisin, neomisin, gentamisin, kanamisin, tobramisin, amikasin, paromomisin, viomisin, sisomisin, apramisin ve netilmisin.


#23

SORU:

Aminoglikozidlerin kullanımları nasıldır?


CEVAP:

Bu antibiyotikler özellikle Gram-negatif bakterilere etkilidirler (dar etki spektrumlu); etki spektrumu en dar olan streptomisin ve dehidrostreptomisindir. Aminoglikozid antibiyotiklerin kullanımına bağlı olarak önemli istenmeyen etkiler de şekillenir; bunlar başta böbrek ve kulak (denge/işitme) üzerine olanlar ve nöro-muskuler kavşaklarda uyarı geçişini engellemeye dönük etkilerdir.


#24

SORU:

Makrolidlerin  etkileri ve kullanımları nasıldır?


CEVAP:

Makrolidler Etkileri: Makrolid antibiyotikler bakterilerde 50S ribozomal altbirime bağlanıp protein sentezini bozarlar. Ribozomdaki aynı noktaya kloramfenikol de bağlanır; eritromisin bu ilacın bağlanmasını engeller ve böylece ters etkileşme yaparlar. Kullanılmaları: Makrolid antibiyotikler özellikle Camphylobacter, Chlamidia, Legionella ve Mycobacterium türlerine karşı iyi sonuç verirler. Etki spektrumları genellikle dardır; penisilin G’ye benzerler. Başlıca Gram-pozitif koklar ve basiller, bazı Gram-negatif basiller ve diğer bazı mikro-organizmalara etkilidir. Grup olarak özellikle ağızdan verildiklerinde, otçullarda sindirim kanalı bakteri topluluğunda ciddi bozukluğa yol açabilirler; gevişenler başta olmak üzere, tehlikeli olurlar


#25

SORU:

Makrolidlerin yapısı nasıldır ve ilaç örnekleri nelerdir?


CEVAP:

Bu gruptaki antibiyotikler makrosiklik lakton halkası ile buna bağlanan iki ya da daha fazla şeker grubu içerirler. Eritromisin, oleondamisin, tilosin, triasetiloleondomisin, spiramisin, josamisin, kitamisin, roksitromisin, tilmikosin, azitromisin, tulatromisin ilaç örnekleridir.


#26

SORU:

Tetrasiklinlerin ilaç örnekleri, etkileri ve kullanımları nasıldır?


CEVAP:

İlaç Örnekleri: Tetrasiklin, oksitetrasiklin, klortetrasiklin, doksisiklin, minosiklin, rolitetrasiklin, demetilklortetrasiklin. Etkileri: Etki spektrumu son derece geniş maddelerdir, bu nedenle başta oksitetrasiklin grubu olmak üzere bu grupta bulunan antibiyotikler ülkemizde yaygın şekilde kullanılır. Tetrasiklinler öncelikle 50S ribozamal altbirimini etkileyerek bakterilerde protein sentezini inhibe ederler. Kullanılmaları: Tetrasiklinler doğrudan güneş ışığına maruz kalmayacak şekilde ve serin bir yerde muhafaza edilmelidirler. Geniş spektrumlu ilaçlardır. Gram-pozitif bakterilere Gram-negatiflere göre daha etkilidirler. Gebelik sırasında annenin uzun süreli tetrasiklin sağaltımı görmesi yavrunun diş ve kemiklerinde renk değişiklikleri yanında, gelişme ve şekil bozukluklarına da yol açabilir. Diş ve kemikler yönünden etkisi en az olan madde doksisiklindir.


#27

SORU:

Sülfonamidlerin ilaç örnekleri, etkileri ve kullanımları nasıldır?


CEVAP:

İlaç Örnekleri: Sülfatiyazol, sülfadimidin, sülfadiazin, sülfadimetoksin, sülfaguanidin, sülfamerazin, sülfanilamid, fitalilsülfatiyazol. Etkileri: Sülfonamidler bakterilerin üreme ya da gelişmesini engelleyerek bakteriyostatik nitelikte etki oluştururlar. Ara metabolizmayı bozarlar, buna bağlı olarak bakteride folik asit sentezini engellerler. Ancak, sinerjistik nitelikte etkileşme yapan DAP türevleriyle (trimetoprim, ormetoprim gibi) kombinasyon yapıldığında etki bakterisidal özellik kazanır. Kullanılmaları: Ucuz olmaları ve kolay bulunabilmeleri sebepleriyle bakteri, virüs ve koksidilerden ileri gelen solunum ve sindirim sistemi ile idrar yolları hastalıklarda geniş şekilde kullanılırlar. Aktinobasilloz, aktinomikoz, meme hastalıkları, kolibasilloz, ağız nekrobasillozu, pnömoni, salmonelloz, beyin zarı hastalıkları, koksidiyoz.


#28

SORU:

Fenikollerin ilaç örnekleri, etkileri ve kullanımları nasıldır?


CEVAP:

İlaç Örnekleri: Kloramfenikol, florfenikol, tiamfenikol. Etkileri: Kloramfenikol ağızdan, parenteral ve haricen kullanılabilen; bakterilerde protein sentezini güçlü şekilde inhibe ederek (50S ribozomal altbirimin etkileyerek) bakteriyostatik nitelikte etki meydana getiren bir antibiyotiktir. Kullanılmaları: Kloramfenikol gevişenlerde bağırsak ve solunum sistemi ile meme ve ayak hastalıları; kanatlılarda sindirim ve solunum sistemi hastalıkları; balıklarda vibriyoz ve pastörellozda kullanılır. Kloramfenikolun ülkemizde sağılan ve besi değeri olan hayvanlarda kullanımı yasaklanmıştır. Uzun süreli kullanımına bağlı olarak dirençli suşlar gelişmiştir. Florfenikol özellikle Pasterurella haemolytica, P.multocida ve Haemophylus somnus olmak üzere, duyarlı bakterilerin yol açtıkları hastalıklarda kullanılır.

 


#29

SORU:

Rezerv antibiyotik ne demektir?


CEVAP:

Normal olarak temini kolay ve ucuz ilaçlara duyarlı bakterilerin sebep oldukları hastalıkların sağaltımında yeni ve pahalı ilaçların olabildiğince kullanılmamasıdır.


#30

SORU:

Antelmintikler nelere etkir?


CEVAP:

Sindirim kanalı, solunum yolları, karaciğer, göz, kalp gibi yerlerde bulunan iç parazitlere etkirler. Parazitleri ya konakçının vücudunda öldür ya da sadece vücut dışına çıkarılmasını sağlarlar.


#31

SORU:

Geniş spektrumlu antelmintikler nelerdir? 


CEVAP:

Geniş spektrumlular: Benzimidazollar ve ön-benzimidazollar, avermektinler, imidazotiyazollar, tetrahidropirimidinler, milbemisinler, bir ölçüde de bazı organik fosforlu (OF) bileşikler


#32

SORU:

Dar spektrumlu antelmintikler nelerdir?  


CEVAP:

Dar spektrumlular: Piperazinler, praziquantel, salisilanilidler, iki-fenollu bileşikler, bunamidin, triklabendazol.


#33

SORU:

Antelmintiklerin etki şekilleri nelerdir?


CEVAP:

Enerji metabolizmasının bozulması: Glikozun emilmesi veya taşınmasının bozulması (Fenbendazol, mebendazol, oksibendazol, flubendazol gibi); Glikolizin önlenmesi (Arsenik ve antimon bileşikleri gibi); Mitokondriyal tepkimelerin engellenmesi (Mebendazol dışındaki Benzimidazoller); Elektron taşınmasıyla ilgili fosfatlanmanın önlenmesi (Fenolik ilaçlar, Salisilanilid türevleri gibi). Sinirsel iletimin etkilenmesi: AkE’ın etkinliğinin engellenmesi (Triklorfon, koumafos, diklorvos gibi); Kolinerjik agonistler (Befenium, Tenium, Levamizol gibi); Kaslarda gerilimin artırılması (Piperazin, dietilkarbamazin, avermektinler, milbemisinler gibi); Zarın depolarizasyonu (Praziquantel) Diğer etkişekilleri: Nükleik asit sentezi ve sonuçta üremenin engellenmesi; bağışıklık sistemi için opsonizer.


#34

SORU:

İdeal bir antelmintiğin özellikleri nelerdir?


CEVAP:
  1. Sağaltım güvenliği geniş olmalıdır; yani, parazitlere istenen ölçüde etkiyen ilaç miktarı ile konakçıda zehirlenmeye yol açabilen miktarı arasındaki mesafe büyük olmalıdır. Sağaltım indeksi <4 olan maddeler genellikle tehlikeli olarak kabul edilir. 2. İlacın etkinliği iyi olmalıdır. Normal şartlarda antelmintik bir ilaç hem ergin hem de çeşitli gelişme dönemlerindeki larvalara etkili ve geniş etki spektrumlu olmalıdır. İlacın hayvandaki parazit yükünü >%90 azaltması istenen bir özelliktir. 3. Kolayca verilmeye elverişli bir dozda etkili olmalıdır; diklorofen ve hekzakloroetanda olduğu gibi, bazı antelmintikler çok etkili olmakla beraber, sağaltım amacıyla kullanılacak ilaç miktarı bazen uygulama zorluğuna yol açabilecek kadar fazladır. 4. Parazitleri öldürdükten veya hareketsiz kıldıktan sonra vücuttan atılmalarını da sağlamalıdır. 5. Verildikten sonra, sindirim kanalından hızlı emilip parçalanmamalıdır. 6. Genellikle tek dozda sağaltım sağlamalıdır. 7. Uygulanması veya hayvan tarafından kabul edilmesi kolay olmalıdır. 8. Ucuz olmalıdır. 9. Yenilebilir dokularda, süt, yumurta gibi besinlerde kalıntı problemine yol açmamalıdır.

#35

SORU:

Kelebeklere etkiyen ilaçlar nelerdir?


CEVAP:

Kelebek hastalığının (distomatoz, fassioliazis olarak da bilinir) etkenleri Fasciola hepatica, F.gigantica, Dicrocoelium dentriticum, Paramphistomum cervi (rumen kelebeği), Paragonimus kellicotti (akciğer kelebeği) diye bilinen parazitlerdir. Kelebek hastalığının sağaltımında kullanılan son derece etkili ilaçlar (hekzaklorofen, diamfenetid, oksiklozanid, nitroksinil, rafoksanid, benzimidazoller, klorsulon) vardır. Oksiklozanid: Salisilanilid türevidir. Sindirim kanalından iyi emilir. Parazitlerdeki etki şekli tam bilinmemektedir. Diğer salisilanilid ve fenol türevleri gibi oksidatif-fosforilasyon kenetini kırdığı sanılmaktadır. Ergin F.hepatica ve F.gigantica duyarlıdır. Rafoksanid: İyotlu salisilanilid bileşiğidir. Koyun ve sığırlarda sindirim kanalından iyi emilir. Hayvanların dokularında 28 gün süreyle kalıntısına rastlanır. Önemli miktarda süte de geçer; süt hayvanlarında kullanılmamalıdır. Sığır ve koyunlarda F.hepatica ve F.gigantica duyarlıdır.


#36

SORU:

Şeritlere etkiyen ilaçlar nelerdir?


CEVAP:

Şeritlere Etkiyen İlaçlar Sağaltımın amacı parazitlerin bir bütün olarak uzaklaştırılmasına yöneliktir. Geçmişte şeritlere karşı kullanılan ilaçlar; şeritleri öldürenler ve vücut dışına atılmasını sağlayanlar şeklinde sınıflandırılmıştır. Bugün için kullanılan ilaçlar (niklozamid, praziquantel, bunamidin tuzları, resorantel, arekolin) her iki etkiyi de sağlarlar. Praziquantel: Sindirim kanalından çabuk ve tam emilir. Bağırsak duvarında ve karaciğerde büyük ölçüde ilk geçiş etkisine maruz kalır. Tüm vücut kesimlerine dağılır; kanbeyin engelini aşar ve safraya geçer. Parazitlerde hücre zarında istirahat zar gerilimini bozar ve parazit derisinden glikozun geçişini kolaylaştırır. Olgun ve gelişme dönemindeki şeritleri etkiler; şerit larvalarına da güçlü etkisi vardır. Kelebekler ve şistozomlara da etkilidir. İnsan ve gevişenlerdeki şeritlere de son derece etkilidir.


#37

SORU:

Yuvarlak kurtlara etkiyen ilaçlar nelerdir?


CEVAP:

Yuvarlak Kurtlara Etkiyen İlaçlar Yuvarlak kurtlara karşı kullanılan çok sayıda ilaç vardır. Bunlar Benzimidazollar (tiyabendazol, albendazol, fenbendazol, kambendazol); Ön-benzimidazollar (netobimin); İmidazotiyazollar (levamizol); Tetrahidropirimidinler (morantel); Antibiyotikler: (avermektinler, milbemisinler, nemadektinler); Piperazin tuzları; OF bileşikler (triklorfon, koumafos); Kuvarterner amonyum bileşikleri (befenium). Benzimidazol türevleri: Bu grupta veteriner hekimliğe girmiş olan ilaçların başlıcaları albendazol, mebendazol, kambendazol, fenbendazol, oksfendazoldur. Benzimidazol türevleri yuvarlak kurtların olgun ve çeşitli gelişme dönemlerindeki larvalarına son derece etkilidir. İlaçların en önemli sakıncalarından birisi çiftleşme sırasında veya gebeliğin özellikle ilk 4 haftası esnasında kullanılması halinde, yüksek sıklıkta teratojenik etkiye yol açmasıdır. Netobimin: Ön-benzimidazol bileşiğidir. Sindirim kanalından hızlı emilir. Sığır, koyun ve keçilerde mide-bağırsak ve akciğer kıl kurtları ile şerit ve kelebeklere etkilidir. Tablet ve bulamaç şeklinde ağızdan içirilerek kullanılır. Levamizol: Sindirim kanalından hızlı emilir. Tüm vücut kesimlerine dağılır. Parazitleri felç ederek etkir; küçük dozlarda veya yoğunluklarda, nikotine benzer şekilde, parazitlerde otonomik gangliyonları uyarır. Evcil hayvanlar, laboratuvar ve hayvanat bahçesi hayvanlarındaki mide-bağırsak, akciğer ve kalpteki yuvarlak kurtların çoğunu etkiler. Avermektinler (İvermektinler): Strep.avermitilis olarak isimlendirilen Aktinomyces kültürlerinden fermentasyon yoluyla elde edilen bileşiklerdir. Makrosiklin lakton yapılı bir maddedir, makrolid ve poliyen antibiyotiklerin aksine antibakteriyel ve antifungal etkinliği zayıf bir maddedir. İvermektinler parazitlerde hareketi önleyerek etkili olurlar. Etki şekli sinir sisteminde uyarı geçişini engelleyen bir nöromediyatör olan GABA salınımını teşvik etmesiyle ilgilidir. GABA sistemi bulunmaması nedeniyle bu grup ilaçlar şerit ve kelebeklere karşı etkisizdir. Piperazin ve türevleri: Bütün hayvan türleri için geniş ölçekte kullanılan ve güvenli olarak kabul edilen bir ilaçtır. Etki şekli parazit kaslarında gerilimin artması ve yumuşak felç gelişmesiyle karakterizedir. Felç sonunda parazit sindirim kanalında tutunamaz ve bağırsak hareketleriyle atılır.Organik fosforlu bileşikler: Bu grup içerisinde özellikle diklorvos ve triklorfon laboratuvar hayvanlarında oxyuris enfeksiyonlarında kullanılmaktadır. Bu gruptaki bileşikler öncelikle pestisit olarak kabul edilirler, bununla birlikte bazıları iç parazitler üzerinde de antelmintik etki gösterirler.


#38

SORU:

İdeal bir dış parazit ilacının özellikleri nelerdir?


CEVAP:

İdeal bir ilaçta bulunması gereken özelliklerden bazıları şunlardır: • Tüm parazitlerin yaşam halkasının her devresini etkilemeli, • Etkisi yeteri derecede hızlı ve kalıcı olmalı, • Konakçı için istenmeyen etkileri ya çok az veya hiç olmamalı, • Ucuz olmalı ve kolay bulunmalı, • Katkı maddeleri ve taşıtıyla geçimli olmalı, • Konakçıdan elde edilen besinler ve çevrede kalıntı problemi doğurmamalı; çevrede hızla parçalanmalı, • Parazitlerde kendisine karşı dirençli tür veya suşlar ortaya çıkmamalı.


#39

SORU:

Kemiricilere karşı kullanılan ilaçlar nelerdir?


CEVAP:

Hızlı etkililer: Alfa-naftiltiyoüre, alfa-kloraloz, çinko fosfür, floroasetat, talyum sülfat, striknin, arsenik, ada soğanı, rezerpin, norbormid, krimidin, brometalin. Yavaş etkililer: Pıhtılaşmayı engelleyici maddeler. Orta hızda etkililer: Vitamin D.


#40

SORU:

Antiseptik ve dezenfektanlar nasıl maddelerdir?


CEVAP:

Antiseptik ve dezenfektanlar, seçici özelliği olmayan ve yerel olarak kullanılan anti enfektif maddelerdir. Bunların etkinliği uygulanan alanlardaki sınırlı sayıda mikoorganizmanın yıkımlanmasından başlayarak mikroorganizmaların tamamen yok edilmesine kadar geniş bir etki alanını ifade eder. Genellikle antiseptikler canlı dokuya ve yüzeylere uygulanan, bakterilerin gelişmesini önleyen ya da baskılayan maddelerdir. Dezenfektanlar germisidal maddelerdir ve genellikle cansız yüzeylere uygulanırlar. Bununla birlikte zaman zaman aynı ürün ilaç yoğunluğuna, maruziyet şartlarına ve mikroorganizma sayısına bağlı olarak hem antiseptik ve hem de dezenfektan etki gösterebilir. Antiseptik-dezenfektanlar yüksek yoğunlukta kullanıldıklarında, dokular için yıkımlayıcıdır. Çevrede insan ve hayvan sağlığıyla ilgili olarak su, toprak, alet vb malzemelerdeki mikroorganizmaların yok edilmesi amacıyla kullanılan maddelerle yapılan işlem sanitizasyon olarak sadlandırılır. Sterilizasyon tüm canlı mikroorganizmaların ısı ve kimyasal maddelerle yok edilmesidir. Antiseptik ve dezenfektanlar; canlı ve cansız cisim ve yüzeylerin mikroorganizmalardan (bakteri, virüs, protozoa gibi) arındırılması, yüzeysel hastalıkların sağaltımı, gıda teknolojisi, ilaç endüstrisi ve hayvan yetiştiriciliğinde geniş uygulama alanı bulurlar. Koruyucu hekimliğin en önemli araçları arasındadırlar. Bu amaçlarla kullanılan maddelerin sayısı, neomisin, basitrasin, polimiksin B, streptomisin gibi bazı antibiyotikler de dahil, binleri bulur.


#41

SORU:

Antiseptik ve dezenfektanların etki şekilleri nasıldır?


CEVAP:

Hücre proteinlerinin bozulması: Fenoller, iyot, alkoller, aldehidler, metaller gibi maddeler mikroorganizmalardaki etkisi hücre proteinlerinin yapısını bozarlar. Böylece proteinlerin yumaklaşması ve çökmesiyle mikroorganizmalar kısa sürede ölürler. Hücre zarı geçirgenliğinin değiştirilmesi: Bazı boyalar bakterinin yüzeyine tutunarak kalın bir tabaka oluştururlar; sonuçta bakteri hücresinde bazı fizyolojik ve biyokimyasal olayları bozarlar. Yüzeyde etkin maddeler bakterilerin plazma zarındaki bazı gruplara bağlanarak, hücre zarının geçirgenliğini değiştirirler; parçalanmasına yol açabilecek ölçüde dışarıdan hücreye suyun girmesine veya hücreden enzimler, yardımcı-enzimler, anyonlar, katyonlar ile bazı ara metabolizma ürünlerinin dışarıya kaçmasına yol açarlar. Enzim etkinliğinin engellenmesi: Fenoller gibi bazıları bakterilere basit difüzyonla girerler ve hayati öneme sahip enzim/enzimlerin etkinliğini engellerler. Yükseltgeyici-indirgeyici etki: Bu maddeler mikroorganizmalarda yapısal ve görevsel yapıları veya molekülleri etkileyerek yapılarını bozarlar.


#42

SORU:

Antiseptik/Dezenfektanların kullanımı nelerdir?


CEVAP:

Veteriner hekimlikte çok geniş kullanım alanı vardır. • Deri ve mukozalardaki yüzeysel hastalıkların sağaltımı veya bu kesimlerin mikroplardan arındırılması. • Ameliyat sahasındaki mikroorganizmaların yok edilmesi. • Yara ve yanıkların sağaltımı. • Vücudun dışarıyla ilgili boşluklarındaki hastalıkların sağaltımı ve önlenmesi. • Ahır, ağıl, kümes, kuluçkahane ile bu kesimlerdeki alet ve malzemeler, gıda imalathaneleri ile buralarda kullanılan malzemelerin mikropsuzlaştırılması. • Meme başı antisepsisi. • Gıda maddeleri. • İlaçların korunması


#43

SORU:

Meme başı antisepsisi nasıl yapılır?


CEVAP:

Sağımdan önce ve özellikle de sağımı takiben meme başlarının antiseptik bir çözeltiyle silinmesi veya meme başlarının 10-15 sn süreyle antiseptik çözeltide tutulması bir yandan süt artıklarını giderirken, bir yandan da bakterilerin üremesini ve uçucu sineklerin saldırısını önler. Bazı antiseptikler (kuvarterner amin bileşikleri gibi) meme başı deliğinde ve sağım sırasında oluşabilecek sıyrık, çizik vb yaralar üzerinde ince bir koruyucu tabaka oluşturarak, meme bezine mikropların girişini engelleyebilir. Meme başı antisepsisi için en fazla halojenli bileşikler (klorlu, iyotlu bileşikler), yüzeyde etkin maddeler ve klorhekzidin kullanılır. İyot çözeltilerine (genellikle %0.5-1 etkin iyot) daldırarak yapılan uygulamalarla meme hastalıkları yarı yarıya azaltılabilir. Meme başı antisepsisi bir yandan oluşabilecek akut meme hastalıklarını önlerken, diğer yandan da kronik olayların azaltılmasına yardımcı olur.


#44

SORU:

Dezenfeksiyonda dikkat edilecek hususlar nelerdir?


CEVAP:
  • Çözelti halinde, etkileri, emülsiyon, aerosol ve toz şekillerine göre daha hızlı ve iyidir. • Dezenfektanlar ılık-sıcak halde (genellikle 20°C) uygulandıklarında, etkileri daha güçlüdür. • Dezenfekte edilecek saha ve malzemelerden kirletici maddelerin mümkün olduğunca uzaklaştırılması uygulamanın başarısını önemli ölçüde artırır. • Gübre ve artıklar ile altlıkların hayvanların ulaşamayacağı veya giremeyeceği bir yere konulması ve mümkünse yakılması ya da dezenfektan bir maddeyle muamele edilmesi tavsiye edilir. • Doğrudan alınan güneş ışığı (UV ışığından dolayı) gübre ve altlıklarda bulunan çok sayıda hastalık yapıcı bakteriyi öldürür; bu sebeple, çiftliklerde gübrelerin ince bir şekilde yayılması ve böylece her tarafının doğrudan güneş ışığı almasının sağlanması çok faydalıdır.