TEMEL VETERİNER MİKROBİYOLOJİ VE İMMÜNOLOJİ Dersi BAĞIŞIKLIĞIN YAPISAL UNSURLARI soru cevapları:

Toplam 50 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: İnfeksiyon ve infeksiyöz nedir?


CEVAP: Tüm hayvanlar, mikroorganizmalarla dolu bir çevrede yaşamaktadır. Vücudun mikroorganizmalara karşı savunulması, sağlıklı bir yaşam ve nesillerin devamı için kaçınılmaz bir zorunluluktur. Mikroorganizmaların vücuda yerleşmesine infeksiyon, bu nedenle oluşan hastalığa infeksiyöz hastalık denir.

#2

SORU: Doğal direnç ne demektir?


CEVAP: Genetik temele bağlı özellikler, bazı hayvan türlerinde veya cinslerinde bazı infeksiyöz hastalıkların hiç oluşmamasını sağlar. Buna doğal direnç denir. Bu durumun vücudun savunma faktörleri veya bağışıklık ile ilgisi yoktur. Doğal dirençkesindir; yani belirli bir infeksiyona doğal dirençli bir tür, hiçbir şekilde o hastalığa yakalanmaz. Örneğin, tür düzeyinde atlarda veya cins düzeyinde tek tırnaklılarda sığır vebası hastalığı hiç görülmez.

#3

SORU: Doğal savunma engellerinin görevleri nelerdir?


CEVAP: Vücudun bazı yapısal unsurları veya fizyolojik olayları, mikroorganizmaların mukozal yüzeylerde yerleşmesine, vücuda girmesine veya vücutta yayılmasına engel olabilir. Aslında immun sisteme dahil olmayan fakat doğal bir engel işlevi gören bu unsurlar doğal savunma engelleri olarak nitelenir. Bunların, asıl görevleri savunma değildir. Ancak, normal fizyolojik işlevlerini yürütürken, dolaylı olarak vücudun savunmasına da katkıda bulunurlar. Bu doğal savunma engellerinin çoğu, deri ve mukoz membranlar gibi vücut yüzeylerinde çalışırlar. Örneğin, deri mikroorganizmalar için fiziksel bir engel oluşturur. Asıl işlevleri sindirim olan mide asidi, safra tuzları veya barsak peristaltiği, bir çok patojenin sindirim mukozasına yerleşmesini ve vücuda girmesini engeller.

#4

SORU: Nonspesifik bağışıklık ne demektir?


CEVAP: Doğal savunma engellerini aşabilen patojenler vücuda girdiklerinde, çeşitli savunma hücreleri ve moleküllerle karşılaşırlar. ‹mmun sistemin birer parçası olarak kabul edilen bu unsurlar, mikroorganizmalar arasında ayrım yapmaz, yani patojenin tipine özel bir yanıt oluşturmazlar. Vücut savunmasındaki bu aşamaya doğal bağışıklık (innate immunite) veya nonspesifik bağışıklık denir. Bu işlevi yürüten hücre ve moleküller genellikle vücut içinde, kanda ve dokularda bulunur. Örneğin, fagositik hücrelerden makrofajlar, dokulara giren patojenleri yutarak uzaklaştırır; komplement sistemi bakterileri parçalar.

#5

SORU: Kazanılmış bağışıklığın en önemli unsuru nedir ve nasıl kazanılır?


CEVAP: Kazanılmış bağışıklığın en önemli unsuru lenfositlerdir ve lenfositleri spesifik olarak uyaran maddelere antijen denir. Spesifik immun yanıt, bir antijenin kendine spesifik lenfositleri uyarması ile başlar. Bu lenfositlerin çalışması sonucunda da o antijene karşı bağışıklık kazanılır. Kazanılmış bağışıklık, antijen tipine, çalışan immun sistem öğelerine ve sonuçlarına göre iki şekilde ortaya çıkar. Humoral bağışıklık ,antijenlerin B lenfositlerini uyarması ve antikor üretimi ile sonuçlanan humoral immun yanıt sonrasında kazanılır. Bu bağışıklık şeklindeki savunma aracı antikorlardır. Hücresel bağışıklık , antijenlerin T lenfositlerini uyarması ile ortaya çıkan hücresel immun yanıt sonrasında kazanılır. Bu bağışıklık şeklinde savunma aracı sitotoksik T lenfositleridir.

#6

SORU: İmmunolojik bellek ne demektir?


CEVAP: Bir antijenle bir kez karşılaşan immun sistem, daha sonraki girişlerinde aynı antijeni tanıma yeteneği sahiptir. Böylece, bir antijenin vücuda ikinci kez veya daha sonraki girişlerinde, genellikle daha hızlı, daha spesifik ve daha güçlü bir immun yanıt oluşur. Spesifik bağışıklığın bu özelliğine immunolojik bellek denir.

#7

SORU: Bağışıklık kazanma yolları nelerdir?


CEVAP: Aktif sözcüğü, immun sistemin bizzat çalışması ile bağışıklığın kazanıldığını, pasif sözcüğü immun sistemin aktif olarak çalışmadan bağışıklığın kazanıldığını, doğal sözcüğü bu olayın doğal koşullarda gerçekleştiğini, yapay sözcüğü ise antijenin insan eliyle verildiğini göstermektedir. Buna göre bağışıklık 4 yolla kazanılabilir. Doğal aktif bağışıklık, patojen veya antijenle doğal olarak karşılaşan immun sistemin verdiği yanıt ile diğer bir deyişle infeksiyonlar sırasında kazanılan bağışıklıktır. Yapay aktif bağışıklık, aşılama (immunizasyon) yoluyla kazanılan bağışıklıktır. Doğal pasif bağışıklık, fetusa veya yavruya anneden geçen bağışıklıktır. Yapay pasif bağışıklık, antiserum (hiperimmun serum) uygulaması yoluyla kazanılan bağışıklıktır.

#8

SORU: Antijen ne demektir?


CEVAP: İmmun yanıtı uyaran ve oluşan bağışıklık öğeleri ile spesifik reaksiyon veren maddelere antijen veya İmmunojen denir. Bunlar, spesifik bir yanıt oluşturmak üzere lenfositleri uyarabilen maddelerdir.

#9

SORU: Bir maddenin antijen olarak nitelenebilmesi için en önemli koşul nedir?


CEVAP: Bir maddenin antijen olarak nitelenebilmesi için en önemli koşul vücuda yabancılık tır. Normal koşullarda, immun sistem kendi vücuduna ait olan (self) ile kendinden olmayanı (nonself) ayırt edebilir ve kendi hücre veya moleküllerine karşı bir immun yanıt oluşturmaz (self tolerans). Bir maddenin antijenik olabilmesi, diğer bir deyişle immun yanıt oluşturabilmesi için, o hayvanın yapısında bulunmaması ve immun sistemi tarafından yabancı olarak algılanması gerekir. Bu açıdan bakıldığında viruslardan memelilere, bakterilerden bitkilere kadar tüm canlılara ait hücrelerin ve bunlara ait moleküllerin diğer hayvanlar için antijenik olduğu söylenebilir.

#10

SORU: Bir maddenin vücuda yabancı olmasının yanında, onun antijen olarak tanınması için gerekli koşullar nelerdir?


CEVAP: Bir maddenin vücuda yabancı olması, onun antijen olarak tanınması için yeterli değildir. Örneğin; petrol ürünleri vücuda yabancıdır, ama immun yanıtı uyaramazlar. Bunun nedeni moleküler yapının uygun olmamasıdır. Bir molekülün yapısı, çözünebilirliği ve dayanıklılığı gibi özellikleri, o molekülün immun sistem ile karşılaştığında nasıl algılanacağını belirler. Antijenite ile ilgili yapısal özelliklerden biri molekül ağırlığıdır. Genel olarak, 10.000 Daltondan (10 kDa) büyük moleküllerin antijenik özellik taşıdığı ve molekül ağırlık ile antijenik güç arasında doğru orantı olduğu kabul edilmektedir. Ancak, molekül ağırlığı da tek başına antijenite için yeterli bir koşul değildir; büyük olmasına rağmen antijenik olmayan maddeler vardır. Bu bakımdan, molekül ağırlığı yanında molekülün kompleks yapıda olması da gereklidir. Bir maddenin iyi bir antijen olabilmesi için, çözünürlüğü ile dayanıklılığının dengede olması gereklidir.

#11

SORU: Kimyasal yapılarına göre başlıca temel antijen gruplar nelerdir?


CEVAP: Kimyasal yapılarına göre başlıca temel antijen grupları, proteinler, karbonhidratlar,lipidler ve nükleik asitlerdir. Bu kimyasal gruplar tek başlarına bulunabildikleri gibi, diğer gruplarla bir araya gelerek glikoprotein, lipoprotein, nükleoprotein ve glikolipid moleküllerini oluşturabilirler. ‹nfeksiyon oluşturan mikroorganizmalar, bu kimyasal grupların tümünü barındıran kompleks yapılardır. Bu yüzden, böyle bir yabancı yapıya karşı oluşacak immun yanıtta, kompleksdeki antijenlerden her birine karşı ayrı ayrı immun yanıt oluşması söz konusu olacaktır.

#12

SORU: Çapraz reaksiyon (kros reaksiyon) nedir? Örnekle açıklaınız.


CEVAP: Bazen farklı moleküller ortak epitoplara sahip olabilirler veya farklı iki organizmada aynı antijen molekülü bulunabilir. Bu durumda, bir antijene karşı oluşan antikor, zayıf da olsa diğer antijene bağlanabilir. Bu olaya antijenik çapraz reaksiyon (kros reaksiyon) denir. Örneğin; birçok barsak bakterisinde bulunan glikoprotein, bazı memeli eritrositleri üzerinde de bulunabilir. Bunun sonucunda, bakteri glikoproteinine karşı oluşan antikor, eritrosit glikoproteini ile de reaksiyona girer. Böyle antijenlere, heterofil antijende denir. Antijenik çapraz reaksiyon, infeksiyonların tanısında kullanılan serolojik testlerin yorumlanmasını güçleştirebilir

#13

SORU: ‘’Antikor nedir ve nerelerde bulunur?


CEVAP: Humoral bağışıklıkta B lenfositlerinin antijene yanıtı sonucu oluşan ve bu antijenile spesifik olarak birleşebilen bağışıklık elemanlarına antikor denir. Antikor yapısındaki moleküller, B lenfositleri üzerinde B hücre reseptörü (BCR) olarak, kanda ve diğer vücut sıvılarında serbest antikorlar olarak bulunurlar.

#14

SORU: Antikor’un görevleri nelerdir?


CEVAP: Antikor yapısındaki moleküller, B lenfositleri üzerinde B hücre reseptörü (BCR) olarak, kanda ve diğer vücut sıvılarında serbest antikorlar olarak bulunurlar. Her iki form da sadece belli bir antijen ile spesifik olarak reaksiyona girme özelliğindedir. B hücre reseptörleri antijenlerin B hücreleri tarafından tanınmasını ve hücrelerin aktive olmasını sağlarken, aktive olan hücrelerden salınan antikorlar antijenleri bağlar ve diğer efektör mekanizmalarla bunların tahribini sağlar.

#15

SORU: İmmunglobulin neye göre tiplere ayrılır ve bu tipler nelerdir?


CEVAP: Ağır zincir sabit bölgesindeki (CH) amino asit yapısına göre 5 temel ağır zincir tipi vardır: gama, mü, alfa, delta ve epsilon. Ağır zincirin tipi, immunglobulinin sınıfını belirler. Böylece, gama, mü, alfa, delta ve epsilon tipi zincir taşıyan immunglobulinlere sırasıyla IgG, IgM, IgA, IgD ve IgE adı verilir. Herbir sınıfın altsınışarı ise rakamla gösterilir (IgG4, IgA2, IgE1 gibi)

#16

SORU: Kanda en yüksek konsantrasyonda (%70-80) bulunan immunglobulin sınıfı hangisidir yapısı nasıldır?


CEVAP: İmmunglobulin G (IgG) kanda en yüksek konsantrasyonda (%70-80) bulunan immunglobulin sınıfıdır. İki ağır ve iki hafif zincirden oluşmuş tipik Monomer yapısındadır. IgG sekonder lenfoid organlardaki B lenfositleri ve plazma hücreleri tarafından üretilir ve salgılanır. En küçük immunglobulin sınıfı olduğu için diğer Ig sınışarına göre damar çeperinden ve plasentadan daha kolay geçer. Bu nedenle doku sıvılarındaki ve bazı mukozal yüzeylerdeki bağışıklık olaylarına da katılır. IgG en yoğun olarak sekonder immun yanıt sırasında üretilir. IgG’nin en önemli işlevi, nötralizasyon yoluyla patojenleri ve toksinleri etkisiz hale getirmesidir. Bu işlevini, başta kan olmak üzere, doku sıvılarında, vücut salgılarında ve bazı mukozal yüzeylerde gerçekleştirebilir. IgG’nin tüm hayvan türlerinde bulunur ve 3-6 alt sınıfı vardır. Bir immun yanıt sırasında, tüm IgG altsınışarının üretilme potansiyeli olmasına rağmen, genellikle belli bir antijene karşı belli bir IgG altsınıfı daha çok oluşur. At IgG3’ü IgG[T], tavuk IgG’si IgY olarak da gösterilebilmektedir.

#17

SORU: İmmunglobulin M (IgM) hangi organlarda üretilir ve fonksiyonları nasıl gerçekleşir?


CEVAP: IgM sekonder lenfoid organlardaki B lenfositleri ve plazma hücreleri tarafından üretilir ve salgılanır. En büyük immunglobulin sınıfı olduğu için damar çeperinden ve plasentadan geçemez. Bu nedenle başlıca çalışma alanı kandır. IgM’nin fonksiyonları IgG’ye benzer. IgM nispeten az miktarda üretilmesine rağmen, 5 antijen bağlama ucuna sahip olduğu için nöralizasyonu IgG’ye göre daha etkili şekilde gerçekleştirir. IgM primer immun yanıt sırasında ilk oluşturulan immunglobulin sınıfıdır ve en yüksek konsantrasyonuna primer immun yanıt sırasında ulaşır. Sekonder immun yanıtta IgM’nin yerini IgG alır. Ancak, proteinler dışındaki bazı antijenlere (T-bağımsız antijen) karşı sadece IgM sınıfı antikorlar üretilir.

#18

SORU: İmmunglobulin A (IgA) hangi dokularda üretilir ve görevleri nelerdir?


CEVAP: IgA, mukozadaki bölgesel lenfoid dokularda ve derideki plazma hücreleri tarafından üretilir; dimer şeklini bu hücrelerde alır. Dimerik IgA mukozadaki epitel hücrelerine geçer, moleküle burada salgısal parça bağlanır ve mukozal boşluklara bırakılırlar. Salgısal parça içeren ve mukozal yüzeylerde bulunan bu forma salgısal IgA (sIgA) denir. Salgısal parça, molekülün mukozalardaki enzimler tarafından parçalanmasını önler. sIgA mukozal yüzeylerdeki mikroorganizmaları ve toksinleri nötralize ederek bunların hücrelere tutunmalarını engeller. Böylece, birçok patojen mukoz membranlardan vücuda giremez. sIgA, sindirim kanalı, solunum yolları, genital kanallar, meme ve göz mukozalarının tümünde fonksiyon görür.

#19

SORU: İmmunglobulin E (IgE) ‘nin en önemli özelliği nedir?


CEVAP: Diğer immunglobulin sınışarının yürüttüğü antimikrobiyal görevleri etkili bir şekilde gerçekleştiremez. Ancak, parazitlere karşı ve allerjik reaksiyonlarda görev alan en önemli immunglobulin sınıfıdır. Paraziter veya allerjik hastalıklarda konsantrasyonu belirgin şekilde artar. IgE’nin önemli bir özelliği, özel reseptörler bulunduran mast hücrelerine ve bazofillere bağlanabilmesidir.

#20

SORU: Fagositik hücreler hangi tip hücre serisinden köken alırlar?


CEVAP: Vücut savunması ile direk veya dolaylı ilişkili hücrelerin tümü, immunolojik açıdan immun sistem hücreleri olarak nitelenebilir. Tüm immun sistem hücreleri multipotent köken (stem) hücrelerinden gelişir. Bu hücreler iki farklı yol izleyerek değişime uğrar ve mevcut tüm immun sistem hücrelerini oluştururlar. Myeloid seriden gelişen hücreler fagositik hücreleri ve diğer hücre tiplerini, lenfoid seriden gelişen hücreler lenfositleri oluşturur.

#21

SORU: Poli-morfnükleer hücrelerin ortak özellikleri nedir?


CEVAP: Poli-morfnükleer hücrelerin ortak özellikleri, segmentli ve düzensiz bir çekirdeğe sahip olmaları ve sitoplazmalarında granül taşımalarıdır. Bu yüzden granülosit olarakta adlandırılırlar.

#22

SORU: Myeloid seri hücrelerinden polimorfnükleer hücre grubundaki hücreler hangileridir?


CEVAP: Bu seriye polimorfnükleer hücre grubundan nötrofiller, eozinofiller ve bazofiller girer.

#23

SORU: Nötrofiller’in en önemli görevi nedir?


CEVAP: Nötrofillerin en önemli görevi yabancı maddeleri, fagositoz denen olay vasıtasıyla yutmak ve parçalamaktır. Nötrofiller fagositoz olayını hızlı ve etkili bir şekilde gerçekleştirirler. Vücuda giren yabancı maddelere, özellikle mikroorganizmalara ilk ve en çabuk müdahale eden hücreler nötrofillerdir. Bu yüzden, vücudun ilk savunma hattı olarak kabul edilirler. Nötrofiller ayrıca, salgıladıkları çeşitli maddeler vasıtasıyla yangı olayının gelişiminde de rol oynarlar.

#24

SORU: Makrofajlar bulundukları ortama veya fonksiyonlarına göre isimlendirilmiş grupları nelerdir?


CEVAP: Doku yerleşik makrofajlar, bağ dokuda histiosit, beyinde mikroglia ve böbrekte mezangial hücre olarak bulunurlar. Bu hücreler bulundukları organın asıl hücrelerinin şeklini almışlardır. Sinus yerleşik makrofajlar, süngerimsi yapıya sahip dalak, lenf nodülü, kemik iliği ve karaciğer gibi organların sinusları boyunca yerleşmişlerdir. Dalak ve lenf nodülü makrofajları özel bir isim almazken, karaciğerde bulunanlara Kupffer hücreleri, kemik iliğinde bulunanlara osteoklast adı verilir. Serbest makrofajlar herhangi bir doku içine yerleşmemiş, vücut boşluklarında veya serozal yüzeylerde bağımsız olarak bulunan hücrelerdir. Akciğer alveollerinde bulunanlara alveolar makrofaj, periton boşluğunda bulunanlara peritoneal makrofaj adı verilir. Serozal boşluklarda bulunan hücrelerin tümü için serozal makrofaj genellemesi de yapılabilir. Antijen sunan hücreler, makrofajların antijen sunma işinde uzmanlaşmış formlarıdır. Antijen sunma işi için özelleşmiş mononükleer seri hücrelerine dendritik hücre denir. Bu hücrelerin deride bulunanlarına Langerhans hücreleri, lenfoid dokuda bulunanlarına foliküler dendritik hücre ve interdijital dendritik hücre gibi özel adlar verilir. Epiteloid hücre ve dev hücreleri dokularda bulunan makrofajlar özel koşullarda yanyana dizilerek oluşturdukları formlardır.

#25

SORU: Doğal öldürücü hücreleri (NK Hücreler)’in özellikleri nelerdir?


CEVAP: B ve T hücreleri dışında lenfoid seriden gelen üçüncü hücre tipi, sitotoksik özellikteki doğal öldürücü hücrelerdir (NK hücreler). Kanda bulunan lenfoid seri hücrelerinin %15’ini kapsarlar. NK hücreleri, T lenfositler ile aynı kökenden gelmelerine rağmen timusa uğramazlar ve burada değişim geçirmezler. Bu nedenle, antijen reseptörü taşımazlar; dolayısıyla antijene spesifite, bellek ve tolerans gibi temel lenfosit özelliklerine sahip değildirler. Başta tümör hücreleri olmak üzere, virusla infekte hücreleri ve yabancı doku hücrelerini öldürürler. NK hücreleri kanda ve sekonder lenfoid organlarda bulunurlar.

#26

SORU: İmmun sistem organları, yapılarına ve bununla ilgili fonksiyonlarına göre kaç ana grupta incelenir?


CEVAP: İmmun sistem organları, yapılarına ve bununla ilgili fonksiyonlarına göre iki ana grupta incelenir. Bunlar; Primer Lenfoid Organlar, Sekonder Lenfoid Organlar’dır.

#27

SORU: Primer lenfoid organlar veya merkezi lenfoid organlar ne demektir, özellikleri nelerdir?


CEVAP: Lenfositlerin gelişiminden, değişiminden ve immunite ile ilgili temel özelliklerin yüklenmesinden sorumlu organlara, primer lenfoid organlar veya merkezi lenfoid organlar denir. Primer lenfoid organların ortak özellikleri şunlardır. Yenidoğanlarda en büyük relatif hacime sahiptirler, puberteden sonra hızla küçülürler. Vücuda antijenik uyarım olmasa dahi normal gelişmelerini ve doku organizasyonlarını tamamlarlar. Yenidoğan dönemde vücuttan çıkartılmaları halinde, yürüttükleri fonksiyonlarda önemli kayıplar olur.

#28

SORU: Timus’un görevi nedir?


CEVAP: Timus, tüm memelilerde ve kanatlılarda T lenfositlerinin gelişimini ve değişimini sağlayan lober yapıda bir organdır. Timusun en önemli görevi, organa niteliksiz olarak giren öncü T lenfositlerine yabancı antijenleri ayırt edebilme yeteneğini kazandırmak ve vücudun kendi yapılarına karşı reaksiyon verebilecek lenfositleri ortadan kaldırmaktır.

#29

SORU: Sekonder lenfoid organların ortak özellikleri nelerdir?


CEVAP: Sekonder lenfoid organların ortak özellikleri şunlardır. Organların gelişimi, normal vücut gelişimi ile paralel yürür, en büyük hacimlerine erişkin dönemde ulaşırlar. Vücuda antijenik uyarım olmadığında normal gelişmelerini ve doku organizasyonlarını tamamlayamazlar. Neonatal dönemde vücuttan çıkartılmaları halinde, yürüttükleri fonksiyonlarda önemli kayıplar olmaz.

#30

SORU: Mukozal lenfoid dokuların özellikleri nelerdir?


CEVAP: Mukozal lenfoid dokular, özellikle sindirim, solunum ve ürogenital kanallarının mukoz membranları boyunca yerleşmiş yapılardır. Sindirim kanalındaki sekonder lenfoid dokular; tonsilleri, ince barsak (jejunal) Peyer plaklarını, lenfoid folikülleri ve bazı türlerde apendiks foliküllerini kapsar. Peyer plakları, ince barsak mukozasının tüm kalınlı¤ını işgal eden folikül yı¤ınlarından oluşmuştur. Bu yapının üzerindeki epitelde, barsaktan antijen alımını yapan M hücreleri bulunur. Foliküller, di¤er lenfoid organlardaki gibi organize olmuşlardır. Epitel altında ve foliküller arasında ise B ve T lenfositleri, makrofajlar ve dendritik hücreler bulunur. Peyer plaklarından başka barsakta ve di¤er mukoz membranlarda da¤ınık durumda gözle görülemeyen foliküler yapılar bulunur. Di¤er lenfoid organlarda bulunanprimer ve sekonder lenfoid foliküllerden ibaret bu yapıların tümüne ortak olarak mukoza-ilişkili lenfoid doku (MALT) denir. Bunlar dalak ve lenf nodüllerin yaptıkları tüm işleri yapabilirler. Hemolenf nodülleri ruminantların ve di¤er memelilerin kan damarları ile ilişkili ve lenf nodüllerine benzer yapılardır.

#31

SORU:

İnfeksiyöz hastalık nedir?


CEVAP:

Tüm hayvanlar, mikroorganizmalarla dolu bir çevrede yaşamaktadır. Vücudun mikroorganizmalara karşı savunulması, sağlıklı bir yaşam ve nesillerin devamı için kaçınılmaz bir zorunluluktur. Mikroorganizmaların vücuda yerleşmesine infeksiyon, bu nedenle oluşan hastalığa infeksiyöz hastalık denir.


#32

SORU:

İmmun yanıt ve immun sistem terimlerini tanımlayınız.


CEVAP:

Vücudun yabancı etkenlere karşı gösterdiği tepkilerin tümüne kollektif olarak immun yanıt (bağışıklık yanıtı) denir. İmmun yanıtta görev alan tüm hücre, organ ve moleküllerin oluşturduğu kompleks yapı immun sistem olarak nitelenir.


#33

SORU:

Doğal direnç nedir?


CEVAP:

Genetik temele bağlı özellikler, bazı hayvan türlerinde veya cinslerinde bazı infeksiyöz hastalıkların hiç oluşmamasını sağlar. Buna doğal direnç denir. Bu durumun vücudun savunma faktörleri veya bağışıklık ile ilgisi yoktur. Doğal direnç kesindir; yani belirli bir infeksiyona doğal dirençli bir tür, hiçbir şekilde o hastalığa
yakalanmaz. Bu nedenle, doğal dirence absolut direnç veya
kesin direnç de denir. Bir türün bazı ırkları, hatta bazı bireyleri belirli infeksiyonlara, diğer ırk ve bireylere göre daha dirençli olabilirler. Ancak, ırk veya birey düzeyindeki direnç kesin değil, görecelidir. Bu duruma da relatif direnç denir.


#34

SORU:

Doğal savunma engelleri nedir, ne işe yararlar?


CEVAP:

Vücudun bazı yapısal unsurları veya fizyolojik olayları, mikroorganizmaların mukozal yüzeylerde yerleşmesine, vücuda girmesine veya vücutta yayılmasına engel olabilir. Aslında immun sisteme dahil olmayan fakat doğal bir engel işlevi gören bu
unsurlar doğal savunma engelleri olarak nitelenir. Bunların, asıl görevleri savunma değildir. Ancak, normal fizyolojik işlevlerini yürütürken, dolaylı olarak vücudun savunmasına da katkıda bulunurlar. Bu doğal savunma engellerinin çoğu, deri ve mukoz membranlar gibi vücut yüzeylerinde çalışırlar. Örneğin, deri mikroorganizmalar için fiziksel bir engel oluşturur. Asıl işlevleri sindirim olan mide asidi, safra tuzları veya barsak peristaltiği, bir çok patojenin sindirim mukozasına yerleşmesini ve vücuda girmesini engeller.


#35

SORU:

Nonspesifik bağışıklık nedir?


CEVAP:

Doğal savunma engellerini aşabilen patojenler vücuda girdiklerinde, çeşitli savunma hücreleri ve moleküllerle karşılaşırlar. İmmun sistemin birer parçası olarak kabul edilen bu unsurlar, mikroorganizmalar arasında ayrım yapmaz, yani patojenin tipine özel bir yanıt oluşturmazlar. Vücut savunmasındaki bu aşamaya
doğal bağışıklık (innate immunite) veya nonspesifik bağışıklık denir.


#36

SORU:

Spesifik bağışık nedir?


CEVAP:

İmmun yanıt ile ortaya çıkan ve bağışıklık teriminin anlamını tam olarak karşılayan savunma şekli spesifik bağışıklıktır. Bu bağışıklık şekli, doğal veya nonspesifik savunmanın aksine, vücutta hazır olarak bulunmayıp, belirli uyarım ve reaksiyonlardan sonra kazanıldığı için kazanılmış bağışıklık veya edinsel bağışıklık
olarak da tanımlanır.


#37

SORU:

Spesifik immun yanıt nasıl meydana gelir?


CEVAP:

Spesifik immun yanıt, bir antijenin kendine spesifik lenfositleri uyarması ile başlar. Bu lenfositlerin çalışması sonucunda da o antijene karşı bağışıklık kazanılır. Kazanılmış bağışıklık, antijen tipine, çalışan immun sistem öğelerine ve sonuçlarına göre iki şekilde ortaya çıkar. Humoral bağışıklık, antijenlerin B lenfositlerini uyarması ve antikor üretimi ile sonuçlanan humoral immun yanıt sonrasında kazanılır. Bu bağışıklık şeklindeki savunma aracı antikorlardır. Hücresel bağışıklık, antijenlerin T lenfositlerini uyarması ile ortaya çıkan hücresel immun yanıt sonrasında kazanılır. Bu bağışıklık şeklinde savunma aracı sitotoksik T lenfositleridir


#38

SORU:

Spesifik immun yanıtın temel özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Spesifite: İmmun yanıt antijene spesifiktir. Diğer bir deyişle, birçok farklı antijenik yapının her birine karşı vücutta özel bir lenfosit soyu vardır ve bağışıklık bu lenfosit soylarının çalışması ile kazanılır.
Bellek: Bir antijenle bir kez karşılaşan immun sistem, daha sonraki girişlerinde aynı antijeni tanıma yeteneği sahiptir. Böylece, bir antijenin vücuda ikinci kez veya daha sonraki girişlerinde, genellikle daha hızlı, daha spesifik ve daha güçlü bir immun yanıt oluşur. Spesifik bağışıklığın bu özelliğine immunolojik bellek denir.
Self tolerans: İmmun sistem yabancı antijenlerin tümüne karşı immun yanıt oluşturabilirken, vücudun kendine has yapılarına (self antijen) karşı immun yanıt oluşturmaz. Diğer bir deyişle immun sistem yabancı antijenler ile self antijenleri ayırt edebilir. Bu duruma self tolerans denir.


#39

SORU:

Bağışıklık kazanma yolları nelerdir?


CEVAP:

Bağışıklık 4 yolla kazanılabilir. Doğal aktif bağışıklık, patojen veya antijenle doğal olarak karşılaşan immun sistemin verdiği yanıt ile, diğer bir deyişle infeksiyonlar sırasında kazanılan bağışıklıktır. Yapay aktif bağışıklık, aşılama (immunizasyon) yoluyla kazanılan bağışıklıktır. Doğal pasif bağışıklık, fetusa veya yavruya anneden
geçen bağışıklıktır. Yapay pasif bağışıklık, antiserum (hiperimmun serum) uygulaması yoluyla kazanılan bağışıklıktır.


#40

SORU:

Antijen nedir?


CEVAP:

İmmun yanıtı uyaran ve oluşan bağışıklık öğeleri ile spesifik reaksiyon veren maddelere antijen veya immunojen denir. Bunlar, spesifik bir yanıt oluşturmak üzere lenfositleri uyarabilen maddelerdir.


#41

SORU:

Antijenik determinant nedir?


CEVAP:

Antijenik bir molekülde, immun sistem tarafından tanınıp spesifik immun yanıt oluşturulan özel bölgelere, antijenik determinant veya
epitop denir. 


#42

SORU:

Antijenik çapraz reaksiyon ne anlama gelir?


CEVAP:

Bazen farklı moleküller ortak epitoplara sahip olabilirler veya farklı iki organizmada aynı antijen molekülü bulunabilir. Bu durumda, bir antijene karşı oluşan antikor, zayıf da olsa diğer antijene bağlanabilir. Bu olaya antijenik çapraz reaksiyon (kros reaksiyon) denir.


#43

SORU:

Antikor nedir?


CEVAP:

Humoral bağışıklıkta B lenfositlerinin antijene yanıtı sonucu oluşan ve bu antijen ile spesifik olarak birleşebilen bağışıklık elemanlarına “antikor” denir.


#44

SORU:

İmmunglobulin molekülünün yapısı nasıldır?


CEVAP:

İmmunglobulin molekülünün temel birimi 4 polipeptid
zincirinden oluşmuştur. Bu temel birim içinde, aynı yapıya sahip simetrik iki ağır zincir (H) ve aynı yapıya sahip simetrik iki hafif zincir (L) bulunur. Ağır zincirlerin herbiri 450-500, hafif zincirlerin herbiri yaklaşık 220 amino asitten oluşmuştur. Bu zincirler disülfid bağları ile birbirine bağlanarak, moleküle “Y” harfi şeklinde bir görünüm kazandırırlar. Herbir zincirin bir ucu karboksil grubu ile
sonlanırken (C-ucu), diğer ucu amino grubu ile sonlanır (N-ucu). Herbir immunglobulin zinciri, ilmekler şeklinde organize olmuştur, ayrıca sabit ve değişken bölgeler içerir


#45

SORU:

İmmunglobulinler nasıl sınıflandırılır?


CEVAP:

Ağır zincir sabit bölgesindeki (CH) amino asit yapısına göre 5 temel ağır zincir tipi vardır: gama, mü, alfa, delta ve epsilon. Ağır zincirin tipi, immunglobulinin sınıfını belirler. Böylece, gama, mü, alfa, delta ve epsilon tipi zincir taşıyan immunglobulinlere sırasıyla IgG, IgM, IgA, IgD ve IgE adı verilir. Her bir sınıfın altsınıfları ise rakamla gösterilir (IgG4, IgA2, IgE1 gibi)


#46

SORU:

İmmunglobulin G hakkında bilgi veriniz.


CEVAP:

İmmunglobulin G (IgG), kanda en yüksek konsantrasyonda (%70-80) bulunan immunglobulin sınıfıdır. İki ağır ve iki hafif zincirden oluşmuş tipik monomer yapısındadır. IgG sekonder lenfoid organlardaki B lenfositleri ve plazma hücreleri tarafından üretilir ve salgılanır. En küçük immunglobulin sınıfı olduğu için diğer Ig sınıflarına göre damar çeperinden ve plasentadan daha kolay geçer.
Bu nedenle doku sıvılarındaki ve bazı mukozal yüzeylerdeki bağışıklık olaylarına da katılır. IgG en yoğun olarak sekonder immun yanıt sırasında üretilir. IgG’nin en önemli işlevi, nötralizasyon yoluyla patojenleri ve toksinleri etkisiz hale getirmesidir. 


#47

SORU:

Nötrofillerin özelliklerini ve görevlerini açıklayınız.


CEVAP:

Polimorfnükleer nötrofil lökositler veya kısaca nötrofiller, myeloid serinin en yoğun hücre tipidir. Kanda bulunduklarında 10-12 µm çapında küresel hücrelerdir, ancak doku aralarında ve özellikle damardan dışarı çıkarken amipsi bir şekil alabilirler. Genellikle 3 lobtan oluşmuş, segmentli bir çekirdeğe sahiptirler. Nötrofillerin sitoplazması asidik veya bazik boyalarla boyanmayan ince granüllerle doludur. Bu granüller mikroorganizmaları parçalamaya yarayan enzimler yönünden zengindir. Nötrofiller kemik iliğinde oluşturulduktan sonra kana geçer ve kanda 12 saat dolaşarak dokulara göç ederler. Toplam yaşam süreleri birkaç gündür. Çeşitli hayvan türlerinde değişik oranlarda bulunurlar; karnivorlarda kan lökositlerinin %60-75’i, atlarda %50’si, ruminantlarda %20-30’u nötrofildir. Nötrofillerin en önemli görevi yabancı maddeleri, fagositoz denen olay vasıtasıyla yutmak ve parçalamaktır. Nötrofiller fagositoz olayını hızlı ve etkili bir şekilde gerçekleştirirler. Vücuda giren yabancı maddelere, özellikle mikroorganizmalara ilk ve en çabuk müdahale eden hücreler nötrofillerdir. Bu yüzden,
vücudun ilk savunma hattı olarak kabul edilirler. Nötrofiller ayrıca, salgıladıkları çeşitli maddeler vasıtasıyla yangı olayının gelişiminde de rol oynarlar.


#48

SORU:

Doğal öldürücü hücreler (NK hücreler) hakkında bilgi veriniz.


CEVAP:

B ve T hücreleri dışında lenfoid seriden gelen üçüncü hücre tipi, sitotoksik özellikteki doğal öldürücü hücrelerdir (NK hücreler). Kanda bulunan lenfoid seri hücrelerinin %15’ini kapsarlar. NK hücreleri, T lenfositler ile aynı kökenden gelmelerine rağmen timusa uğramazlar ve burada değişim geçirmezler. Bu nedenle,
antijen reseptörü taşımazlar; dolayısıyla antijene spesifite, bellek ve tolerans gibi temel lenfosit özelliklerine sahip değildirler. Başta tümör hücreleri olmak üzere, virusla infekte hücreleri ve yabancı doku hücrelerini öldürürler. NK hücreleri kanda ve sekonder lenfoid organlarda bulunurlar. 


#49

SORU:

Primer lenfoid organlar nelerden sorumludur ve bu organların ortak özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Lenfositlerin gelişiminden, değişiminden ve immunite ile ilgili temel özelliklerin yüklenmesinden sorumlu organlara, primer lenfoid organlar veya merkezi lenfoid organlar denir. Primer lenfoid organların ortak özellikleri şunlardır. Yenidoğanlarda en büyük relatif hacime sahiptirler, puberteden sonra hızla küçülürler.
Vücuda antijenik uyarım olmasa dahi normal gelişmelerini ve doku organizasyonlarını tamamlarlar. Yenidoğan dönemde vücuttan çıkartılmaları halinde, yürüttükleri fonksiyonlarda önemli kayıplar olur


#50

SORU:

Sekonder lenfoid organların ortak özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Sekonder lenfoid organların ortak özellikleri şunlardır. Organların
gelişimi, normal vücut gelişimi ile paralel yürür, en büyük hacimlerine erişkin dönemde ulaşırlar. Vücuda antijenik uyarım olmadığında normal gelişmelerini ve doku organizasyonlarını tamamlayamazlar. Neonatal dönemde vücuttan çıkartılmaları halinde, yürüttükleri fonksiyonlarda önemli kayıplar olmaz.