TEMEL VETERİNER MİKROBİYOLOJİ VE İMMÜNOLOJİ Dersi HUMORAL VE HÜCRESEL BAĞIŞIKLIK soru cevapları:

Toplam 45 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Vücuda giren bir mikroorganizmanın veya yabancı maddenin belirli immun sistem hücreleri tarafından yakalanarak yutulmasına ne ad verilir?


CEVAP: Vücuda giren bir mikroorganizmanın veya yabancı maddenin belirli immun sistem hücreleri tarafından yakalanarak yutulmasına fagositoz denir. Bu olay infeksiyon etkenlerinin etkisiz hale getirilmesi ve vücuttan uzaklaştırılması için en önemli erken savunma mekanizmalarından birisidir

#2

SORU: Fagositoz olayı hangi hücreler tarafından gerçekleştirilir?


CEVAP: Fagositoz olayı, myeloid seriye bağlı polimorfnükleer hücreler ve mononükleer fagositik hücreler tarafından gerçekleştirilir. Aktif olarak fagositoz yapan polimorfnükleer hücreler, nötrofiller ve eozinofiller, mononükleer hücreler ise makrofajlardır.

#3

SORU: Kemotaksis ve kemotaktik madde ne demektir?


CEVAP: Hücreleri kendine doğru çeken maddelere kemotaktik madde, hücrelerin kemotaktik maddeye doğru yönelmesine kemotaksis adı verilir. Patojenlerin dokuyu istilası ve buna bağlı doku tahribi sonucunda, o dokuda birçok kemotaktik madde açığa çıkar.

#4

SORU: Kemotaksis’in işleyişi nasıldır?


CEVAP: Dokuda bulunan fagositik hücreler kemotaktik maddelere, dolayısıyla patojenlere doğru harekete geçer. Kanda dolaşan fagositler ise, bakteri istilası ve doku tahribi durumunda, hasarlı dokudan geçen kılcal damarlarda ilerlerken, bu kemotaktik maddeleri algılarlar. Kemotaktik maddeler fagositleri hasarlı dokuya çeker ve damar endotelinin bu hücrelere tutunma özelliğini arttırırlar. Fagositler, yüzeylerindeki integrinler vasıtasıyla, endotel yüzeyindeki selektinlere bağlanırlar. Endotele tutunan fagositler hasarlı dokuda gelişen olaylar sonucunda gevşeyen endotel tabakasından geçerek dokuya ulaşır. Bu olaya diapedezis de denir. Dokuya geçen fagositler kemotaktik maddelerin yoğun olduğu bölgeye, yani patojenlere yönelirler. Eğer mikroorganizma kan gibi sıvı bir ortamda ise fagositler bunlara direkt olarak yönelirler.

#5

SORU: Fagositik hücrenin bir mikroorganizmaya bağlanması için ne gereklidir?


CEVAP: Bağlanmanın gerçekleşmesi için mikroorganiz- manın yüzey elektrik yükünün değişmesi gerekir. Eğer mikroorganizmanın yüzeyi pozitif yüklü olan antikorlar veya komplement ile kaplanırsa elektrik yükü değişir. Böylece, fagositlerin üzerinde bulunan antikor reseptörleri (FcR) ve C3b reseptörleri ile bu bağlanma gerçekleşir. Mikroorganizma yüzeyini kaplayarak fagositozu kolaylaştıran böyle maddelere opsonin, bu olaya opsonizasyon denir.

#6

SORU: Yutma olayının başarılı şekilde gerçekleşmesi neye bağlıdır ve nasıl gerçekleşir?


CEVAP: Yutma olayının başarılı şekilde gerçekleşmesi mikroorganizmanın yüzey özelliklerine, özellikle hidrofobik özelliklerine bağlıdır. Fagositler hidrofobik yüzeye sahip bakterileri (örn. Mycobacterium tuberculosis) kolayca yu:İ;tarken, hidrofilik yüzeylileri (örn. Streptococcus pneumonia) çok zor yutar. Hidrofilik yüzeyli bakterilerin yutulabilmesi için yüzeylerinin opsoninler tarafından kaplanarak hidrofobik hale getirilmeleri gerekir. Böylece, opsoninlerin hem bağlanma, hem de yutma aşamasında rol oynadıkları anlaşılmaktadır.

#7

SORU: Öldürme ve sindirme olayında gerçekleşen reaksiyonlar sırasında hangi iyonlar oluşur ve bunların etkileri nelerdir?


CEVAP: Reaksiyonlar, bir membran enzimi olan NADPHoksidaz ile başlar, süperoksit dizmutaz ve miyeloperoksidaz enzimlerinin çalışması ile devam eder. Oksidatif metabolizma olarak da adlandırılan bu reaksiyonlar sırasında hidrojen peroksit ve hipoklorid iyonları oluşur. Bu maddeler birçok biyolojik molekül üzerinde çok etkilidir ve bakterileri proteinlerini okside ederek öldürürler. Hipoklorid ayrıca lizozomal enzimlerin etkisini de artırır.

#8

SORU: Bağışıklıkla ilişkili kaç tip MHC molekülü vardır ve nerelerde bulunur?


CEVAP: Bağışıklıkla ilişkili iki tip MHC molekülü vardır. MHC sınıf I molekülleri MHC sınıf I lokusu tarafından kodlanır. Bu moleküller, eşey hücreleri dışındaki tüm çekirdekli hücrelerin yüzeyinde bulunur. ‹mmun sistem hücrelerinde daha yoğun olarak bulunurlar.

#9

SORU: Endozomal işlem nasıl gerçekleşir?


CEVAP: Ekzojen antijenlerin işlenmesi çeşitli aşamalarda gerçekleşir (Şekil 8.4). ‹lk basamak, antijenin yutulması ve bir fagozom (veya endozom) içinde hücreye alınmasıdır. Sitoplazmada bulunan lizozomlar antijen içeren fagozomlarla birleşerek, sindirim enzimlerini antijenlerin üzerine boşaltırlar. Enzimler, antijeni 10-30 amino asitten ibaret küçük peptid parçalarına ayırır. Bu peptid parçalarını içeren fagozom, daha sonra yeni sentezlenmiş MHC sınıf II molekülleri içeren endozomla birleşir. Bu endozom içindeki işlenmiş peptid parçaları, uygun sınıf II moleküllerinin antijen oluğuna bağlanır. Daha sonra endozom hücre membranına doğru gider ve burada açılarak, MHC-peptid kompleksini hücre yüzeyinde sergiler. Yardımcı T lenfositleri işte bu kompleksi spesifik antijen reseptörleri (TCR) ile tanırlar. MHC molekülleri, antijenin parçalanması ile ortaya çıkan peptid parçalarının tümüne değil, kendine uygun olanlara bağlanır. Böylece, ekzojen bir antijenin hangi kısımlarının T hücrelerine sunulacağını, dolayısıyla hangi peptide karşı immun yanıt oluşturulacağını MHC sınıf II molekülleri belirler. Yukarıda anlatılan ve ekzojen olarak nitelenen antijenlerin işlenmesi ile ilgili mekanizmaya endozomal işlem denir.

#10

SORU: Endojen antijenlerin işlenmesinasıl gerçekleşmektedir ve bu işleme ne denir?


CEVAP: Endojen antijenlerin işlenmesi ekzojen antijenlerin işlenmesinden farklıdır (şekil 8.5). Endojen antijenler sitoplazma içinde sentezlenirler veya sitoplazmaya direk olarak geçerler. Kısaca endojen antijenler, sitoplazma içinde serbest olarak bulunurlar. ‹lk aşamada, ubiquitin denen küçük proteinler işlenecek olan endojen antijene bağlanır; böylece işlenecek protein işaretlenmiş olur. Ubiquitin zinciri, antijeni proteazom adı verilen enzimatik bir yapıdan geçirir. Antijen burada küçük peptid parçalarına ayrılır. Peptidler taşıyıcı proteinlere bağlanır ve bunlar vasıtasıyla endoplazmik retikuluma geçirilir. Peptid parçaları, burada kendilerine uygun MHC sınıf I moleküllerinin özel antijen taşıyan oluklarına yerleşirler. Daha sonra, MHC sınıf I molekülleri bağlandıkları peptid ile birlikte hücre membranına taşınır ve burada sergilenirler. Endojen antijenlerle ilgili bu mekanizma, sitoplazma içinde gerçekleştiği için sitozolik işlem olarak da adlandırılır.

#11

SORU: Sitokinlerin görevi nedir?


CEVAP: Sitokinler, çoğunlukla immun sistem hücreleri tarafından salgılanan ve hücrelerin özelliklerini veya fonksiyonlarını etkileyen küçük proteinler veya glikoproteinlerdir. ‹mmun yanıtın her aşamasında, hormon benzeri bir etki ile hücrelerarası iletişimi sağlarlar. Diğer bir deyişle, hücrelerarası iletişimi sağlayan sinyal molekülleridir.

#12

SORU: T-bağımlı antijenler ne demektir?


CEVAP: Humoral immun yanıt, B hücrelerinin antijenle uyarılması ile başlayan ve antikor üretimi ile sonuçlanan olayları içine alır. Çok eskiye dayanan humoral terimi, antikorların sıvı fazda bulunması nedeniyle kullanılmaktadır. Humoral immun yanıt genellikle B lenfositleri ile özdeşleştirilen bir olay olmasına rağmen, T hücre yardımı olmadan protein yapısındaki antijenlere karşı etkili bir immun yanıt oluşturmak mümkün değildir. Bu nedenle, B hücrelerini uyarmak için T hücre yardımı gereken ekzojen antijenlere, T-bağımlı antijenler denir.

#13

SORU: T-Bağımlı antijenlere karşı humoral immun yanıt nasıl gelişmektedir?


CEVAP: Vücuda giren bir mikrorganizma fagositik hücreler tarafından yutulduğunda humoral immun yanıt mekanizması başlamış olur. Mikroorganizmanın fagozom içinde parçalanması sonucu açığa çıkan T-bağımlı antijenler hücre içinde endozomal yolla işlenir (bak. ekzojen antijenlerin işlenmesi ve sunulması). Mikroorganizmanın vücuda ilk kez girişinde bu işi genellikle makrofajlar, daha sonraki girişlerinde dendritik hücreler ve/veya B hücreleri yaparlar. Antijen sunan hücreler işledikleri antijenin peptid parçalarını sınıf II MHC mülekülü ile birlikte hücre yüzeyinde sergilerler. Bu özel kompleks, buna spesifik T hücre reseptörü (TCR) taşıyan yardımcı T lenfositleri tarafından algılanır. Bu iki hücre CD4 molekülü yardımıyla bağlanır.

#14

SORU: Primer immun yanıtın işlevi nedir?


CEVAP: T bağımlı antijenlerle ilgili olarak yukarıda anlatılan olayların tümü mikrorganizmanın veya antijenin vücuda ilk girişinde, yani primer infeksiyon sırasında gerçekleşir. Buna primer immun yanıt denir. Primer immun yanıtın işlevi, vücudu antijenden veya infeksiyondan arındırmak ve aynı etkenin sonraki girişlerinde vücudu hazırlamak, yani bağışık kılmaktır. Gerçektende, aynı antijenin vücuda tekrar girişlerinde, primer immun yanıttan çok daha hızlı ve etkili bir antikor yanıtı oluşur.Buna da sekonder immun yanıt denir.

#15

SORU: Toksin nötralizasyonu ne demektir?


CEVAP: Birçok bakteri türü, patolojik etkisini salgıladığı toksinler ile gösterir. Tek bir toksin molekülü bir hücreyi öldürebilir. Bir toksinin etkisini gösterebilmesi için, özel bir kısmı ile konağın somatik hücrelerine bağlanması gerekir. Spesifik antikorlar toksinlerin bu özel kısmına bağlanarak, bunların konak hücrelerine tutunmalarını engellerler. Bu olaya toksin nötralizasyonu, böyle antikorlara nötralizan antikor denir.

#16

SORU: Virus nötralizasyonu nasıl gerçekleşir?


CEVAP: Konak hücresine girip çoğalabilmeleri için, virusların öncelikle özel yapıları ile hücre yüzeyine bağlanmaları gerekir. Virusların bu özel yapıları spesifik antikorlar ile kaplandığında, yani nötralize edildiğinde, viruslar konak hücresi ile temas kuramaz, hücreye giremez ve dolayısıyla çoğalamaz. Virusların hücreye bağlanabilecek bir çok molekülü olmasına rağmen, bazı durumlarda, tek bir antikorun bunlardan birine bağlanması virusu girişini engellemeye yeter. Virus nötralizasyon fonksiyonunu vücut içinde çoğunlukla IgG, mukozal yüzeylerde sIgA gerçekleştirir.

#17

SORU: Antikora bağımlı hücresel sitotoksite olayında hangi antikorlar görev alır?


CEVAP: Viral infeksiyonlarda, infekte hücrelerin yüzeyinde sergilenen viral proteinlere karşı antikorlar oluşur. Bu antikorlar infekte hücrelerin üzerindeki viral proteinlere bağlandıklarında, Fc kısımları NK hücreleri üzerindeki Fc reseptörleri tarafından tanınır. Bu yolla bağlantı kuran NK hücreleri de enzimleri ile infekte hücreyi öldürür. Antikora bağımlı hücresel sitotoksite (ADCC) adı verilen bu olayda IgG1 ve IgG3 sınıfı antikorlar görev alır. Bu mekanizma, endojen antijenlerin ortaya çıktığı diğer infeksiyonlarda, tümörlerde ve organ nakillerindeki red olayında da çalışır.

#18

SORU: Komplement sisteminin özelliği nedir?


CEVAP: Bu sistemin özelliği, kontrol edilemediğinde vücuda önemli zararlar verebilecek kapasiteye sahip olmasıdır. Bu nedenle, komplement sistemlerinin proteinleri, normal serumda inaktif prekürsörler veya proenzimler halinde bulunurlar. Zincirleme reaksiyon sistemi bir kez aktive olduğunda, bir önceki basamakta oluşan ürünler, bir sonraki reaksiyon basamağının başlamasını sağlar ve reaksiyonlar zincirleme şekilde devam eder. Bu reaksiyonlar sırasında aktif hale geçen her bir molekülün, immunolojik veya biyolojik bir fonksiyonu vardır.

#19

SORU: Komplement reaksiyonlarının ilk basamağı uyaran etkenlere göre iki farklı mekanizması nasıl çalışmaktadır?


CEVAP: Komplement reaksiyonları, ilk basamağı uyaran etkenlere göre iki farklı mekanizma ile çalışmaya başlar; klasik yol ve alternatif yol. Bu iki farklı yol ile başlayan mekanizmalar, belli bir aşamaya kadar kendilerine has reaksiyonları yürüttükten sonra, ortak bir reaksiyon zinciri ile sonlanırlar. Bu ortak yola terminal yol denir. Farklı yollarda ortaya çıkan komplement parçalarının fonksiyonları aynıdır. Klasik yol, antikorun antijene bağlanması ve C1 parçasının antikora bağlanması ile başlar. Bu nedenle klasik yol humoral bağışıklık kapsamında değerlendirilir. Alternatif yolu sialik asit içermeyen mikroorganizmaların yüzeyinde bir döngü şeklinde başlar ve devam eder. Alternatif yol, spesifik antikorlar olmasa da başlayabildiği için, nonspesifik bağışıklık kapsamında değerlendirilir. Komplement aktivasyonu hangi yolla başlarsa başlamış olsun, C5 aşamasından sonra terminal yolla devam eder ve sonlanır. Diğer bir deyişle, terminal yol aslında klasik ve alternatif yollarının ortak olan son aşamasıdır. Terminal yolun sonunda membran atak kompleksi oluşur ve bu hedef hücre membranını lize ederek mikroorganizmayı öldürür

#20

SORU: Komplementin görevleri nelerdir?


CEVAP: Opsonizasyon komplementin en önemli görevlerinden birisidir. Komplementin C3b parçası mikroorganizmaların yüzeyine bağlandığında, C3b reseptörlerine sahip olan makrofajlar ve nötrofiller tarafından daha kolay fagosite edilirler. ‹nfeksiyonun erken döneminde alternatif yoldan gelen C3b, geç döneminde klasik yoldan gelen C3b daha önemli rol oynarlar. Lizis, terminal yolun sonunda membran atak kompleksinin hedef hücre yüzeyinde delikler açması ile gerçekleştirilen etkili bir öldürme şeklidir. Komplement bu şekilde birçok bakteriyi, mantarı ve parazit hücresini öldürebilir. ‹mmun komplekslerin uzaklaştırılması önemli komplement fonksiyonları arasındadır. Eriyebilir antijenler antikorla birleştiğinde immun kompleksler oluşur ve bunların dokularda birikmemesi için vücuttan uzaklaştırılmaları gerekir. Bu işlevi makrofajlarla birlikte komplement gerçekleştirir. C3 ve reseptörleri, immun regülasyon mekanizmalarında da rol oynarlar. Bu işlev kapsamında B hücrelerinin uyarımı ve ek sinyal iletimi sayılabilir. Komplementin C3a ve C5a parçaları kemotaktik etki gösteren en önemli maddeler arasındadır. Bu parçalar eozinofiller, nötrofiller, bazofiller ve makrofajlar için kemotaktik özelliğe sahiptir. Komplementin, anaşatoksin olarak da bilinen C3a, C4a ve C5a parçaları lokal yangı uyarımı yaparlar. Bunlar damar geçirgenliğinin artmasına ve düz kas kasılmasına neden olurlar. Ayrıca mast hücre degranülasyonuna yol açarlar. Bu olaylar antikorların ve fagositik hücrelerin bölgeye akımını sağlar.

#21

SORU: İmmun sistem hücreleri hangi etkenlere karşı savunmada görev alır?


CEVAP: Tüm viruslar ve bazı bakteriler infekte ettikleri hücrelerin içinde yaşar ve çoğalırlar. Bunlar sadece uygun bir hücre bulmak için geçici bir süre hücre dışında bulunurlar. Hücre içinde ise antikorların bunlara ulaşması olanaksızdır. Bu nedenle, böyle mikroorganizmalar ancak içinde bulundukları vücut hücrelerinin öldürülmesi ile etkisiz hale getirilebilirler. Bazı helmintlerin ve protozoonların da humoral immun yanıtla öldürülmesi zordur. Ayrıca, tümör hücrelerinin gelişimi sırasında, normal hücrelerde bulunmayan antijenler ortaya çıkar ve bu hücreler anormal (yabancı) olarak algılanırlar. Tüm bu etkenlere karşı savunmada en önemli görevi, güçlendirilmiş immun sistem hücreleri üstlenirler.

#22

SORU: Aktive olan sitotoksik T hücrelerinin, hedef hücreler üzerindeki etkilerini gösterebilmeleri neye bağlıdır?


CEVAP: Aktive olan sitotoksik T hücrelerinin, hedef hücreler üzerindeki etkilerini gösterebilmeleri için bu hücrelere bağlanmaları gerekir. Sitotoksik T hücreleri hedef hücrelere önce nonspesifik adhezyon molekülleri ile bağlanırlar. Bu bağlantıyı, T hücresindeki LFA-1 ve hedef hücredeki ICAM gerçekleştirir. Hedef hücrede T hücresine spesifik antijen yoksa bu bağlanmanın önemi yoktur; T hücresi hücreye etkimeden ayrılır ve sıradaki hücreye geçer. Eğer hücre spesifik antijen taşıyorsa, aktive olan sitotoksik T lenfositi, TCR ve CD8 molekülü ile hedef hücre üzerindeki MHC-peptid kompleksine bağlanır

#23

SORU: Sitotoksik T hücreleri, en önemli fonksiyonları olan apoptozisi gerçekleştirdikleri mekanizmalar nelerdir?


CEVAP: Sitotoksik T hücreleri, en önemli fonksiyonları olan apoptozisi üç mekanizma ile gerçekleştirebilirler; perforin yolu, CD95 yolu ve TNF-beta yolu. Bunların arasında infeksiyonlarda vücut savunması için en çok kullanılan yol perforin yoludur. Sitotoksik T hücrelerinin tip I granülleri iki tip sitotoksin içerir; perforin ve granzim. Siotoksik T hücresi hedef hücreye bağlandıktan ve yüzey molekülleri ile gerekli uyarımı aldıktan sonra, bu enzimleri içeren granülleri hedef hücreye doğru boşaltılırlar. Perforinler, hedef hücre yüzeyinin lipid tabakasında silindir şeklinde açıklıklar oluşturur. (Doğal koşullarda perforinler hedef hücreleri tek başlarına öldürmezler. Granzimler, perforinlerin açtıkları porlardan hücre içine girerler ve programlı normal hücre ölümünde çalışan proteazları taklit ederek, endonükleazları harekete geçirirler. Endonükleazlar da hedef hücre DNA’sını 200 bazlık parçalara ayırırlar ve hücre ölür. Kısaca apoptozis olarak nitelenen bu mekanizmayla, sadece hücre öldürülmez, hücre içindeki viruslar da etkisiz hale getirilmiş olur. Sitotoksik T hücreleri hedef hücrelere bağlandıktan ve yüzey molekülleri ile gerekli uyarımı aldıktan sonra 5 dakika içinde etkilerini gösterirler. Sitotoksik T hücreleri enzimlerini hedef hücre üzerine boşalttıktan sonra, hücrenin ölümünü beklemeden hemen başka bir hücreye yönelirler ve hedefin yanındaki normal hücreleri de ayırt edebilirler.

#24

SORU: Sitotoksite vasıtasıyla gerçekleştirilen efektör fonksiyonları nelerdir?


CEVAP: - Sitotoksik T lenfositleri, virusla infekte hücreleri apoptozis yoluyla öldürür. Sitotoksik T lenfositleri tarafından gerçekleştirilen apoptozis mekanizması viral infeksiyonlardaki en iyi savunma şeklidir. - Viruslar dışında, bazı hücre içi bakteriler ve

#25

SORU:

Fagositoz nedir?


CEVAP:

Vücuda giren bir mikroorganizmanın veya yabancı maddenin belirli immun sistem hücreleri tarafından yakalanarak yutulmasına fagositoz denir.


#26

SORU:

Fagositozun aşamaları nelerdir?


CEVAP:
  1. Kemotaksis
  2. Bağlanma
  3. Yutma
  4. Öldürme ve Sindirme

#27

SORU:

Öldürme ve sindirme işlemi hangi yollarla gerçekleşir?


CEVAP:

Fagositler tarafından yutulan mikroorganizmalar, hücre içinde iki farklı mekanizma ile tahrip edilirler; respiratorik yıkım ve lizozomal enzim sindirimi. Respiratorik yıkım ile ilgili reaksiyonlar mikroorganizmanın hücreye bağlanmasından birkaç saniye sonra başlar ve fagozom membranında devam eder. Raksiyonlar, bir membran enzimi olan NADPH-oksidaz ile başlar, süperoksit
dizmutaz ve miyeloperoksidaz enzimlerinin çalışması ile devam eder. Oksidatif metabolizma olarak da adlandırılan bu reaksiyonlar sırasında hidrojen peroksit ve hipoklorid iyonları oluşur. Bu maddeler birçok biyolojik molekül üzerinde çok etkilidir ve bakterileri proteinlerini okside ederek öldürürler. Hipoklorid ayrıca lizozomal enzimlerin etkisini de arttırır. Lizozomal enzim sindirimi fagozom içinde gerçekleşir.


#28

SORU:

Vücut savunmasında görev alan fagositik hücreler nelerdir?


CEVAP:

Vücut savunmasında görev alan fagositik hücreler nötrofil, eozinofil, monosit ve makrofajlardır.


#29

SORU:

Makrofajlar tarafından gerçekleştirilen fagositozun aşamaları nötrofil fagositozuna göre ne gibi farklılıklar gösterir?


CEVAP:

Makrofajlar tarafından gerçekleştirilen fagositozun aşamaları nötrofil fagositozuna benzer şekilde gelişir. Ancak, nötrofil fagositozundan farklı bazı özellikleri vardır. Makrofajlar sadece mikroorganizmaları değil, vücuda ait yaşlı, ölü veya hasarlı hücreleri, bunların artıklarını, hatta asbest ve partiküler karbon gibi inorganik maddeleri bile fagosite ederler. Makrofajlar daha geç aktive olurlar ve fagositoza nötrofillerden sonra başlarlar. Ancak, nötrofillerin aksine makrofajlar, yaşamları boyunca sürekli ve defalarca fagositoz yapabilirler.


#30

SORU:

Pinositoz nedir?


CEVAP:

Sıvı fazdaki eriyebilir maddelerin fagositozuna pinositoz denir.


#31

SORU:

MHC sınıf II moleküllerini taşıyan makrofajlar çoğunlukla nerede bulunurlar?


CEVAP:

MHC sınıf II moleküllerini taşıyan makrofajlar çoğunlukla, dalak, timus ve karaciğerde, dendritik hücreler deri ve lenf nodüllerinde, B hücreleri lenf nodüllerinde bulunur.


#32

SORU:

Endozom nedir?


CEVAP:

Endozom: Maddeleri hücre içine alan her türlü vakuolün ortak adı.


#33

SORU:

Endojen antijenlerin, ekzojen antijenlerin işlenmesinden farkları nelerdir?


CEVAP:

Endojen antijenler sitoplazma içinde sentezlenirler veya sitoplazmaya direk olarak geçerler. Kısaca endojen antijenler, sitoplazma içinde serbest olarak bulunurlar. İlk aşamada, ubiquitin denen küçük proteinler işlenecek olan endojen antijene bağlanır; böylece işlenecek protein işaretlenmiş olur. Ubiquitin zinciri, antijeni proteazom adı verilen enzimatik bir yapıdan geçirir. Antijen burada küçük peptid parçalarına ayrılır. Peptidler taşıyıcı proteinlere bağlanır ve bunlar vasıtasıyla endoplazmik retikuluma geçirilir. Peptid parçaları, burada kendilerine uygun MHC sınıf I moleküllerinin özel antijen taşıyan oluklarına yerleşirler. Daha sonra, MHC sınıf I molekülleri bağlandıkları peptid ile birlikte hücre membranına taşınır ve burada sergilenirler. Endojen antijenlerle ilgili bu mekanizma, sitoplazma içinde gerçekleştiği için sitozolik işlem olarak da adlandırılır.


#34

SORU:

Sitokinin nedir?


CEVAP:

Sitokinler, çoğunlukla immun sistem hücreleri tarafından salgılanan ve hücrelerin özelliklerini veya fonksiyonlarını etkileyen küçük proteinler veya glikoproteinlerdir.


#35

SORU:

Plazma hücresinin ömrü ne kadardır?


CEVAP:

Bir plazma hücresinin ömrü 3 gün ile 4 hafta arasında değişir.


#36

SORU:

Primer immun yanıt nedir?


CEVAP:

T bağımlı antijenlerle ilgili olarak yukarıda anlatılan olayların tümü mikrorganizmanın veya antijenin vücuda ilk girişinde, yani primer infeksiyon sırasında gerçekleşir. Buna primer immun yanıt denir


#37

SORU:

Sekonder immun yanıt nedir?


CEVAP:

Primer immun yanıtın işlevi, vücudu antijenden veya infeksiyondan arındırmak ve aynı etkenin sonraki girişlerinde vücudu hazırlamak, yani bağışık kılmaktır. Gerçektende, aynı antijenin vücuda tekrar girişlerinde, primer immun yanıttan çok daha hızlı ve etkili bir antikor yanıtı oluşur. Buna da sekonder immun yanıt denir.


#38

SORU:

Antikorların görevleri nelerdir?


CEVAP:

Direkt etki olarak; Toksin Nötralizasyonu, Virus nötralizasyonu ve Bakteriyel Adhezyon İnhibisyonu

İndirekt etki olarak; Opsonizasyon, Antikora Bağımlı Hücresel Sitotoksite, Komplement Aktivasyonu, Lokal Yangısal Reaksiyon Uyarımı ve B Hücre Fonksiyonlarının Düzenlenmesi


#39

SORU:

Komplement, zincirleme reaksiyon sisteminin özelliği nedir?


CEVAP:

Komplement, zincirleme reaksiyon sistemi şeklinde çalışır. Bu sistemin özelliği, kontrol edilemediğinde vücuda önemli zararlar verebilecek kapasiteye sahip olmasıdır. Bu nedenle, komplement sistemlerinin proteinleri, normal serumda inaktif prekürsörler veya proenzimler halinde bulunurlar. Zincirleme reaksiyon sistemi bir kez aktive olduğunda, bir önceki basamakta oluşan ürünler, bir sonraki reaksiyon basamağının başlamasını sağlar ve reaksiyonlar zincirleme şekilde devam eder.


#40

SORU:

Komplementin görevleri nelerdir?


CEVAP:

Opsonizasyon komplementin en önemli görevlerinden birisidir. Lizis, terminal yolun sonunda membran atak kompleksinin hedef hücre yüzeyinde delikler açması ile gerçekleştirilen etkili bir öldürme şeklidir. Komplement bu şekilde birçok bakteriyi, mantarı ve parazit hücresini öldürebilir. İmmun komplekslerin uzaklaştırılması önemli komplement fonksiyonları arasındadır. Eriyebilir antijenler antikorla birleştiğinde immun kompleksler oluşur ve bunların dokularda birikmemesi için vücuttan uzaklaştırılmaları gerekir. Bu işlevi makrofajlarla birlikte komplement gerçekleştirir. C3 ve reseptörleri, immun regülasyon mekanizmalarında da rol oynarlar. Komplementin C3a ve C5a parçaları kemotaktik etki gösteren en önemli maddeler arasındadır. Bu parçalar eozinofiller, nötrofiller, bazofiller ve makrofajlar için kemotaktik özelliğe sahiptir. Komplementin, anaflatoksin olarak da bilinen C3a, C4a ve C5a parçaları lokal yangı uyarımı yaparlar. Bunlar damar geçirgenliğinin artmasına ve düz kas kasılmasına neden olurlar. Ayrıca
mast hücre degranülasyonuna yol açarlar. Bu olaylar antikorların ve fagositik hücrelerin bölgeye akımını sağlar.


#41

SORU:

Apoptozis nedir?


CEVAP:

Apoptozis olarak nitelenen bu mekanizmayla, sadece hücre öldürülmez, hücre içindeki viruslar da etkisiz hale getirilmiş olur. Sitotoksik T hücreleri hedef hücrelere bağlandıktan ve yüzey molekülleri ile gerekli uyarımı aldıktan sonra 5 dakika içinde etkilerini gösterirler.


#42

SORU:

Sitotoksik T lenfositlerinin fonksiyonları nelerdir?


CEVAP:

1. Sitotoksik T lenfositleri, virusla infekte hücreleri apoptozis yoluyla öldürür.
2. Viruslar dışında, bazı hücre içi bakteriler ve bazı protozoonlar da eğer bulundukları hücrede sitotoksik T lenfositlerini uyarabilecek değişiklikler yaparlarsa, bu hücrelerin sitotoksik etkisine maruz kalabilirler.
3. Sitotoksik T lenfositlerinin, tümör hücrelerinin öldürülmesinde ve yabancı doku transplantlarının reddinde önemli rolleri vardır. 
4. Sitotoksik T lenfositleri, T hücre gelişimini düzenler. Daha açık bir ifadeyle, timustaki gelişimleri sırasında otoreaktif T hücrelerini apoptozis yoluyla öldürürler. Bundan başka, erişkin dönemde ortaya çıkabilecek veya aktive olabilecek otoreaktif
T hücrelerini de kontrol altında tutarlar.
5. Sitotoksik T lenfositleri tarafından salgılanan bazı önemli sitokinler, direkt veya indirekt etkilere sahiptirler. IFN-gama direkt olarak virusların replikasyonunu önler. Ayrıca, hücre içi parazitleri öldürmesi için makrofajları aktive eder. TNF-alfa ve TNFbeta hedef hücrelerin öldürülmesini ve makrofajların aktivasyonunu sağlarlar.


#43

SORU:

Natural killer/doğal öldürücü hücreler neden nonspesifik savunma sisteminin önemli bir parçasıdır?


CEVAP:

NK hücreler (natural killer/doğal öldürücü), spesifik antijen reseptörleri taşımamalarına karşın, anormal veya infekte hücreleri çeşitli mekanizmalarla öldürebilirler. Bu nedenle, nonspesifik savunma sisteminin önemli bir parçası olarak kabul edilirler


#44

SORU:

MHC molekülleri organ naklinde neden redde sebep olurlar?


CEVAP:

MHC molekülleri, hücre içinde işlenen antijenleri hücre yüzeyinde lenfositlere sunan polipeptid yapılardır. Bunların polipeptid içerikleri bireyler arasında çok çeşitlilik gösterdiği için, bir bireyin MHC molekülü diğerine verildiğinde antijenik etki yapar ve organ nakillerinde redde neden olurlar.


#45

SORU:

Fagositlerin hidrofilik yüzeyli bakterileri yutabilmesi için ne gereklidir?


CEVAP:

Fagositler hidrofobik yüzeye sahip bakterileri (örn. Mycobacterium tuberculosis) kolayca yutarken, hidrofilik yüzeylileri (örn. Streptococcus pneumonia) çok zor yutar. Hidrofilik yüzeyli bakterilerin yutulabilmesi için yüzeylerinin opsoninler tarafından kaplanarak hidrofobik hale getirilmeleri gerekir.