TOPLUMSAL DEĞİŞME KURAMLARI Dersi Osmanlı’dan Cumhuriyete Toplumsal Değişme soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Osmanlı Devleti’nde halk kaç temel tabakaya ayrılmıştır?


CEVAP:

Osmanlı Devleti’nde halk iki temel tabakaya ayrılmıştır. Bir yanda hükümdarın otoritesini temsil edenler yer alır. Bunlar yöneticiler, asker ve din adamlarıdır. Diğer yanda ise tebaa ya da reaya vardır.


#2

SORU:

Osmanlı Devleti'nde ‘reaya oğlu reayadır’ sözü ile anlatılmak istenen nedir?


CEVAP:

Temel tabakalaşma sisteminde herkesi kendi sınıfı içinde tutmak ve dolayısıyla her türlü toplumsal hareketliğe engel olmak devletin en temel görevidir. Düzenin tesisi ve devamlılığı bu görevin hakkıyla yerine getirilmesine bağlıdır. Örneğin ‘reaya oğlu reayadır’ sözünde açığa çıktığı gibi, devletin en korktuğu şeylerden biri ya da en az istediği şey bir köylünün toprağını terk etmesidir. Çünkü toprak rejimi, tesis edilen düzenin en merkezi unsurudur. Düzenin, hem ekonomik ve politik hem de toplumsal dayanağıdır.


#3

SORU:

Osmanlı toprak rejimi içinde kaç türtopral yer alırdı?


CEVAP:

Osmanlı toprak rejimi içinde, basitçe, üç tür toprak yer alırdı. Mülk toprakları, vakıf toprakları ve miri topraklar. Bu üçü içinde miri toprakların hacmi diğer ikisi ile karşılaştırılamayacak kadar çoktur. Dolayısıyla Osmanlı toprak rejiminin esasını miri topraklar oluşturmaktadır.


#4

SORU:

Miri arazi ne demektir ve hangi toprakları kapsar?


CEVAP:

Osmanlı toprak rejiminin esasını miri topraklar oluşturmaktadır. Miri toprak ya da arazinin mutlak mülkiyet hakkı devlete aittir. Bu toprakların bütün tarım topraklarını kapsadığı düşünülmemelidir. Bağlar ve bahçeler miri arazi kapsamında değildir. Miri arazi, sadece hububat ziraati yapılan, bir bakıma tarla olarak kullanılan toprağı ifade etmektedir.


#5

SORU:

Miri araziler niçin sadece hububat ziraati yapılan toprakları içermektedir?


CEVAP:

Miri arazinin sadece hububat ziraati yapılan toprakları içermesi büyük kitlelerin geçiminin, ordunun ve şehirlerin iaşesinin hububat ekimine bağımlı olmasından kaynaklanmaktadır. Devlet tam da bu sebeple, hububat ekimini ya da tarla ziraatini her koşulda denetim altında tutmak istemiştir. Bunun en temel göstergesi ‘tarlalar bağ ve bahçe haline getirilemez’ ilkesinde karşımıza çıkar. Tarlalar devamlı işle(n)melidir. Ekilmelidir. Bu zorunluluk kanunun garantisi altındadır.


#6

SORU:

Osmanlı Devleti’nde Adalet Dairesi (Daire-i adalet) nedir?


CEVAP:

Adalet Dairesi: Bir yönetim geleneği ya da ideolojisidir. Bu gelenekte adalet temel alınır ve adalet halkı yani reayayı zulümden korumak anlamında kullanılır. Adalet, köylüleri askerlerin taciz ve yağmasından korumak ya da vergi toplamakla görevli askerlerin halkı haraca bağlamasının önüne geçecek tedbirler almaktır.


#7

SORU:

Osmanlı Devleti’nin klasik düzeninin bozulmaya başlamasının temel sebepleri nelerdir?


CEVAP:

Osmanlı Devleti’nin klasik düzeninin 1570’li yıllar ile birlikte bozulmaya başlaması aynı anda pek çok faktörün bir araya gelişi ile birlikte düşünülmelidir. Bu faktörler içinde belki de en önemlisi miri toprakların kullanım şeklinin ve vergi toplama sisteminin değişmesidir.  Klasik düzenin aşınmasında en belirleyici unsurlardan bir diğeri ateşli silahların kullanılmaya başlanması ve yaygınlaşmasıdır. 1600’lü yılların başından itibaren büyüyen Avrupa ile ticaret de klasik sistemin aşınmasının bir başka temelidir. Klasik sistemin aşınmasında belirleyici olan dördüncü faktör ise 15. ve 16. yüzyıllardaki nüfus artışı ve şehirleşmedir. Klasik düzenin sarsılması üzerinde tesir sahibi bir diğer etken artan savaş giderleridir. Son olarak, ticaretin büyümesine eşlik eder bir biçimde yeni tüketim alışkanlıklarının (kahve ve şeker gibi) ortaya çıkması da üretim düzenlemelerinde ve pazarlama sistemlerinde yol açtığı  değişikliklerle klasik sistemin aşınmasında belirleyici olmuştur.


#8

SORU:

Genç Osmanlı hareketinin temel hedefi nedir?


CEVAP:

Genç Osmanlılar için öncelikli hedef anayasal bir yönetim modelinin benimsenmesidir. Bu sayede hem kanun hâkimiyeti sağlanabilecek hem de azınlıkların kendi devletlerini kurma arzularının önüne geçilebilecektir.


#9

SORU:

Tanzimat ve Islahat Fermanları ile daha sonra ilan edilen Kanun-i Esasi’nin temel amacı nedir?


CEVAP:

Tanzimat ve Islahat Fermanlarından sonra 1876 tarihinde Kanun-i Esasi’nin ilan edilmesi de tam tamına aynı amaca yöneliktir.  Anayasal bir rejimde kurulacak bir parlamento içinde temsil imkânı bulacak azınlıkların Osmanlı birliğine daha bir gönüllü olarak katılacakları varsayılmaktadır.


#10

SORU:

Vahdet-i İmamet nedir?


CEVAP:

Bu kavram, otoritenin birliği anlamına gelir ve Ali Suavi tarafından güçler ayrılığı ilkesine karşı olarak öne sürülmüştür. Ali Suavi’ye göre, yürütme hükme, hüküm fetvaya, fetva ise şeriat ve kanuna bağlıdır. Şeriat ve kanun dahi ezeli adalet ilkesine bağlıdır. İşte bu bağlılık zinciri vahdet-i imamet ilkesinin özünü oluşturmaktadır.


#11

SORU:

Jön Türkler örgütlü bir hareket olarak ne zaman ortaya çıkmıştır?


CEVAP:

Jön Türklerin örgütlü bir hareket olarak ortaya çıkışları için kritik eşik 1889 tarihidir. 1889 yılında İttihad-i Osmanlı Cemiyeti bir grup tıp fakültesi öğrencisinin öncülüğünde kurulmuş ve kısa sürede dönemin yönetimine karşı önemli bir muhalefet odağı haline gelmiştir.


#12

SORU:

Osmanlıcılık ve Türkçülük düşünceleri arasındaki fark nedir?


CEVAP:

Osmanlıcılık, din ve ırk farkı gözetmeksizin bütün unsurları Osmanlı kimliği etrafında bir arada tutma düşüncesidir. Türkçülükte ise temel unsur Türklerdir. Bir başka deyişle, Türkçülük, Türklere dayalı bir Osmanlı birliği sağlama hedefinin adıdır.


#13

SORU:

Ahmet Rıza Bey'i pozitivizme iten unsurlar nelerdir?


CEVAP:

Ahmet Rıza Bey için pozitivizmin cazibesi iki ana fikirde karşılık bulmuştur. İlki bilime verdiği değerdir. İkincisi ise düzen ve ilerleme fikridir. Pozitivizm, bilimi esas alarak bir dünya inşa etmek ister. Dinî dogmaların toplumsal etkisini olabildiğince ortadan kaldırıp bir toplumsal düzen inşa etmek için bilimsel gereklilikleri yerine getirme hedefi ile yol alır. İkinci olarak, pozitivizmde bir ilerleme fikri 1bulunmakla birlikte, düzeni yerle bir etmeksizin gerçekleştirilmesi gereken bir ilerlemedir bu.


#14

SORU:

Pozitivizm nedir?


CEVAP:

Pozitivizm: Araştırmalarını olgulara, deneylere, gerçeklere dayayan, fizikötesi açıklamaları teorik olarak ihtimal dışı ve yararsız gören Auguste Comte’un açtığı felsefe çığırıdır.


#15

SORU:

Ahmet Rıza Bey azınlık sorununa nasıl bakmaktadır?


CEVAP:

Ahmet Rıza’nın azınlık sorununa bakışı üzerinde duralım. Pozitivizm ile ilişkisi, Ahmet Rıza’nın azınlık meselesine bakış açısının sınırlarını da tayin etmiştir denilebilir. Öyle ki, Ahmet Rıza, öğretisinin evrensel bir gerçekliğe sahip olduğunu düşünmekle milliyet sorununu önemsizleştiriyordu. Yine de, Comte’un da etkisi ile, Ahmet Rıza’nın birlik temin etme adına, oldukça yumuşak bir davranış modeli benimsediği söylenebilir. İslam, ona göre, örneğin, bir birlik temin etmenin, yegâne aracı olarak devreye sokulabilir.


#16

SORU:

Mizancı Murat Bey'in önerdiği sınırlı meşrutiyet nedir?


CEVAP:

Mizancı Murat, uygun vakte kadar sınırlı bir meşrutiyetten yanadır. Yine bununla ilişkili olarak Murat Bey, devletin bilgili ve ahlaklı bir zümreye emanet edilmesi gerektiğini düşünür. Bilgili ve ahlaklı şahıslardan oluşacak bu meclis, bir tür saltanat şurası işlevi görecek ve böylelikle azınlıklar da parlamentoda temsil hakkı kazanamayacaklardır.


#17

SORU:

Çırağan Baskını nedir ne zaman yaşanmıştır?


CEVAP:

Osmanlı tarihinde 1878’de, Sultan II. Abdülhamit’e karşı Ali Suavi öncülüğünde yapılan darbe girişimine verilen isimdir. Çırağan Olayı veya Çırağan Sarayı Vak’ası olarak da bilinir. Annesi Şevkefzâ Kadın ile birlikte Çırağan Sarayı’nda göz hapsinde tutulan, akli
dengesi yerinde olmayan V. Murat’ın 20 Mayıs 1878’de tekrar tahta çıkarılması amacıyla kaçırılması girişimidir.


#18

SORU:

Prens Sabahattin kamucu ya da cemaatçi kuruluşlar ile bireysel kuruluşlar arasında nasıl bir ayrım yapmaktadır?


CEVAP:

Prens Sabahattin kamucu ya da cemaatçi kuruluşlar ile bireysel kuruluşlar arasında bir ayrım yapmakta ve kurtuluş için kamucu kuruluşların yerini bireysel kuruluşların alması gerekliliğinin altını çizmektedir. Kamucu kuruluşlarda, ona göre, insanlar kendilerine güvenmezler. Bunun yerine mensup oldukları aile, cemaat, parti ve hükümete dayanırlar. Bireyci kuruluşlarda ise insanlar sadece kendilerinden güç alırlar. Böylelikle üretim güçleri yüksek, teşebbüs ruhuna sahip ve bağımsız topluluklar inşa ederler.


#19

SORU:

Jön Türkler din ile nasıl bir araçsal ilişki kurmuşlardır?


CEVAP:

Bilimin önemini din aracılığıyla anlatma çabasında esasen bir tür araçsallaştırma söz konusudur. Dinin dönemin toplumsal yapısı içindeki ihmali mümkün olmayan ağırlığını fark eden Jön Türklerin, dini yaşamı açıklamakta ve gerçeklere ulaşmada tamamen yetersiz bir unsur olarak görseler de, düşüncelerini ve faaliyetlerini meşrulaştırabilmek için din oldukça önemli bir araçtır.


#20

SORU:

Cumhuriyet’in kurucu kadroları ile Genç Osmanlılar ve Jön Türkler arasındaki temel fark nedir?


CEVAP:

Genç Osmanlılar ve Jön Türkler devletin bekasını hedeflemeleri açısından ortak bir ideali paylaşırlar. Cumhuriyet’in kurucu kadroları için ise esas hedef henüz çok genç olan devletin tam bağımsızlığının temini ve kurumsallaşmasının tamamlanmasıdır.