TÜRK İSLAM EDEBİYATI Dersi XVI-XX YÜZYIL TÜRK-İSLÂM EDEBİYATI soru cevapları:

Toplam 21 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

XVI. yüzyılın en bilinen Divan şairleri kimlerdir?


CEVAP:

Bu yüzyılın başta gelen şairleri, başta Âzerî lehçesiyle şiir yazmakla beraber, yüzyıllar boyunca bütün Türk ülkesinde tanınan, sevilen ve okunan, şiirdeki kudret ve şöhretleriyle yaşadıkları çağı aşan Fuzûlî (ö. 1556) ve gazelde ileri giden ve İstanbul Türkçesi’ni genel bir şiir dili hâline getirerek yüzyıllar boyunca unutulmayan Bâki (ö. 1600) olmak üzere, geniş hayal gücüne sahip olan Zâtî (ö. 1546), aşk ve rindâne hayatın usta sözcüsü Hayâlî (ö. 1557), sâde diliyle Nev‘î (ö. 1599), insan ruhunu tahlilde gerçekten başarılı olan tenkitçi ve terkîb-i bendleriyle isim yapmış olan Rûhî-i Bağdâdî (ö. 1605)'dir.


#2

SORU:

Şiirlerinde Arapça ve Farsça kelime ve terkip kullanmayarak Türkî-i basit adını verdikleri yeni bir tarz oluşturan ve sâde Türkçe ile şiir yazan XVI. yüzyıl şairleri kimlerdir?


CEVAP:

Bu yüzyılda, Edirneli Nazmî (ö. 1555) ve Tatavlalı Mahremî (ö. 1535), Arapça ve Farsça’nın dil ve edebiyatımıza en çok girdiği bir sırada, yepyeni bir iddia ortaya atmışlardır. Bu iki şair, aruzla yazdıkları bazı şiirlerde Arapça ve Farsça kelime ve terkip kullanmayarak Türkî-i basit adını verdikleri yeni bir tarz oluşturmuş ve sâde Türkçe ile şiir yazmışlardır.


#3

SORU:

Hz. Peygamber’in fizikî yapısı, tavrı ve ahlâkı hakkında hadislerden derlediği esasları genişleterek mesnevî tarzında kaleme alan şair kimdir ve eserinin adı nedir?


CEVAP:

Hz. Peygamber’in fizikî yapısı, tavrı ve ahlâkı hakkında hadislerden derlediği esasları genişleterek mesnevî tarzında kaleme alan Hâkânî Mehmed Bey'dir (ö. 1606) ve eserin adı Hilye’dir.


#4

SORU:

Türkî-i basit akımının öncüsü kabul edilen Tatavlalı Mahrimi'ye milli edebiyat tarihinde önemli bir yer verilmesi gerektiğini düşünen ordinaryüs profesör tarihçi kimdir?


CEVAP:

Mehmed Fuat Köprülü, Tatavlalı Mahremî için, millî edebiyat tarihinde ona ayrı bir yer verilmesinin gerektiğini vurgulayarak şöyle demektedir: “Her nereden mülhem olursa olsun, önce Türkî-i basit ile şiirler yazdığından, millî lisan ve edebiyat cereyânının âdeta ilk müjdecisi sayabileceğimiz bu şair için, Millî Edebiyat tarihimizde çok mühim bir yer ayırmak mecbûriyetindeyiz.” (Köprülü 1986: 281 vd.)


#5

SORU:

XVII. yüzyıl'da sanat alanında en hızlı gelişme hangi dalda ve hangi padişah zamanında olmuştur?


CEVAP:

Dönemin en önemli gelişmesi musikî alanında olmuştur. Bu yüzyıl Türk mûsikîsi açısından çok önemli bir zaman dilimi ve aşamasıdır. Mûsikî, en parlak yıllarından birini Sultan IV. Murad’ın saltanatı sırasında yaşamıştır. Mûsikîyi seven, aynı zamanda bestekar olan bu padişah, Enderûn’a yeni sanatkarlar kazandırmış, her gittiği ülkeden tanınmış sanatkarları İstanbul’a getirmiştir. 


#6

SORU:

XVII. yüzyılda dinî mûsikînin gelişmesinde büyük katkısı bulunan kişiler kimlerdir?


CEVAP:

Başta Mevlevîlik olmak üzere bütün tekkelerde dinî mûsikîmizin her formunda eserler verilmiştir. Bayatî makamındaki Mevlevî âyini bu dönemde bestelenmiştir. Edirneli Derviş Mustafa Dede, Zâkirî Hasan Efendi, Bezcizâde Mehmed Muhiddin ile Kovacızâde Mehmed Efendi bu yüzyıldaki dinî mûsikînin gelişmesinde büyük katkısı bulunanlardandır. Hafız Post’un öğrencisi olan Itrî ise devrin üstad şahsiyetlerindendir.


#7

SORU:

XVII. yüzyılda şiir yazan Osmanlı padişahlarının isimleri ve mahlasları nedir?


CEVAP:

Dönemin padişahlarından III. Murad “Murad, Muradî”, III. Mehmet “Adnî, Muhammed”, I. Ahmet “Bahtî”, II. Osman “Fârisî”, IV. Murat “Murâdî” ve IV. Mehmet “Vefaî” mahlaslarıyla şiir yazan birer şairdirler.


#8

SORU:

Divan edebiyatında, 1603 yılında klasik devrin sona ermesiyle başlayan akımın adı nedir?


CEVAP:

Divan edebiyatında, 1603 yılında klasik devir sona ermiş, onun yerine “Sebk-i Hindî” diye isimlendirilen yeni bir akım başlamıştır. Şiir, bir önceki yüzyılın sağlam temelleri üzerinde gelişmiştir.


#9

SORU:

XVII. yüzyıl Türk edebiyatında şiir hangi türlerde altın çağını yaşamıştır?


CEVAP:

Türk edebiyatı, bu dönemde gazel ve kasîde alanında altın çağını yaşar.


#10

SORU:

XVII yüzyılda, düzyazı şeklinde yazılan edebi eserlerin başında gelen eser nedir?


CEVAP:

Bu dönemde yazılan mensur edebî eserlerin başında “Şuarâ Tezkireleri” yer almaktadır. Tamamı yedi adet olan bu tezkireler şunlardır: Sadıkî’nin Mecmau’l-Havâs, Riyâzî (ö. 1644)’nin Riyâzu’ş-Şuarâ, Kaf-zâde Fâizî (ö. 1622)’nin Zübdetü’l-Eş‘âr, Rızâ (ö. 1671)’nın Tezkire-i Şuarâ, Yümnî (ö. 1662)’nin Tezkiretü’ş-Şuarâ, Âsım (ö. 1675)’ın Zeyl-i Zübdetü’l-Eş‘âr ve Güftî (ö. 1677)’nin Teşrifâtü’ş-Şuarâ’sıdır.


#11

SORU:

Evliya Çelebi'nin XVII. yüzyılda yazmış olduğu önemli nesir eseri nedir?


CEVAP:

Bu yüzyılın nesir ürünlerinden biri, Evliya Çelebi (ö. 1682)’nin Seyâhat-nâme'sidir.


#12

SORU:

XVIII. yüzyıl edebiyatından en belirgin şekilde kendini gösteren akım nedir ve öncüsü kimdir?


CEVAP:

Bu yüzyılın edebi özelliklerinin en belirgini Nedim’in öncülüğünde başlayan Mahallileşme Akımı’dır. Ülkenin içinde bulunduğu rehavet yüzünden şiire, eğlenceye olan düşkünlük artmış ve bu eğlenceler dönemin bütün şairlerinin şiirlerinde ve divanlarında yer almaya başlamıştır.


#13

SORU:

XVIII. yüzyıl edebiyatında ortaya çıkan "Mahallileşme Akımı"nın özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Bu yüzyılın edebi özelliklerinin en belirgini Nedim’in öncülüğünde başlayan Mahallileşme Akımı’dır. Ülkenin içinde bulunduğu rehavet yüzünden şiire, eğlenceye olan düşkünlük artmış ve bu eğlenceler dönemin bütün şairlerinin şiirlerinde ve divanlarında yer almaya başlamıştır. Şiirin merkezi Bağdat’tan İstanbul’a taşınmıştır. Şairler İstanbul’un güzelliğinin farkına varmışlar ve şiirlerinde hayali olarak yer verdikleri Bağdat yerine canlı bir İstanbul’u işlemişlerdir. Mahallileşme sadece coğrafi açıda olmamıştır. Divan şiirinin anlaşılmaz aristokrat yapısı çatırdatılarak, şiirlerinde halkın adetlerine, atasözlerine, deyimlerine ve kısmen de olsa günlük konuşmada kullanılan kelimelere yer verilmiştir.


#14

SORU:

XVIII. yüzyıl tasavvuf şiirinde yaşanan duraklamanın sebebi nedir ve duraklamanın sonuçları nelerdir?


CEVAP:

XVIII. yüzyıl tasavvuf şiirinde Lale Devri’nin etkisiyle genel olarak bir duraklama söz konusu olmuştur. Dil ve söyleyiş tarzı açısından özgün eserlerin sayısında bir azalma görülmüş, kelime kullanımında tekrara çokça yer verildiği gibi kafiye ve vezin yanlışlıklarının yapıldığı eserler kaleme alınmıştır. Çeşitli tekkelerin etrafında toplanan kişiler Yunus Emre geleneğini devam ettirerek özgün olmayan ilahiler yazmışlardır.


#15

SORU:

XIX. yüzyılda Türk divan edebiyatının dayanak noktası neresi olmuştur?


CEVAP:

Artık Türk divan edebiyatının ekseni İran değil, Batı dünyası veya Fransız edebiyatı idi. Türk edebiyatı, İran edebiyatından nasîbini aldığı kadar, bu edebiyattan, Fransız edebiyatından da alacaktı.


#16

SORU:

XIX. yüzyılda, XVIII. yüzyılda ortaya çıkan "Mahallileşme Akımı"nı devam ettiren kimdir ve nasıl sürdürmüştür?


CEVAP:

Bu yüzyılda, gözden kaçırılmaması gereken bir şey vardı ki o da, mahallîleşme cereyanının hızla ilerlemiş ve gelişmiş olmasıydı. Enderunlu Vâsıf (ö. 1824), örnek alıp taklit ettiği eskiyi giyim-kuşama, kadın konuşmalarına, mahallî tabirlere varıncaya kadar yerlileştirerek döneminin özelliklerini tespit ediyordu.


#17

SORU:

XIX. yüzyılda divan edebiyatının yıkılışına zemîn hazırlayan ve yardımcı olan kişiler kimlerdir?


CEVAP:

Daha sonra yetişecek ve Tanzimat dönemini temsil edecek olan Şinâsî (ö. 1871), Ziya Paşa (ö. 1880), Nâmık Kemâl (ö. 1888) gibi şairler ise, Divan edebiyatını çok iyi bilen ve o kültürle yetişen kişiler olmakla beraber, yüzyıllarca devam eden Divan edebiyatının yıkılışına zemîn hazırlayan ve yardımcı olan kişilerdir.


#18

SORU:

XX. yüzyıl ortalarına doğru Türk-İslam edebiyatı sahasında eserler çıkaran az sayıdaki şair kimlerdir?


CEVAP:

XX. yüzyılın ortalarına kadar, Mehmed Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Asaf Halet Çelebi (ö. 1958) gibi br kaç şairi istisna edersek, Türk-İslâm edebiyatı sahasında eser veren şair sayısı oldukça sınırlıdır.


#19

SORU:

XX. yüzyıl edebiyatında yaşanan değişiklikler nelerdir?


CEVAP:

XIX. yüzyılın ortalarında edebiyatımıza daha önceden kullanılmayan yeni tür ve şekiller girmeye başlamış ve edebiyatımız klasik tür ve nevilerin dışında eserler vermeye başlamıştı. Tanzimatla başlayan bu süreç yeni toplulukların oluşmasına ve bazı dergilerin etrafında toplanan yazar ve şairlerle farklı isimler altında çeşitli edebiyat akımları olarak ortaya çıkmıştı. Tanzimat, Servet-i Fünûn, Edebiyat-ı Cedide gibi adlarla devam eden edebiyatımız, XX. yüzyılda Milli Edebiyat akımıyla devam etti. Edebiyatımızın yenileşmesinde Tanzimat ve Edebiyat-ı Cedide edebiyatçıları büyük bir rol oynamış olmalarına rağmen, bunlar edebiyatımızı daha çok Avrupalılaştırmışlardı. Ancak dil ve üslup olarak Arap ve Acem terkiplerini kullanıyorlar, Fransız edebiyatına bağlı kalarak aruz veznini muhafaza ediyorlardı (Kocatürk 1964: 196). Roman ve tiyatro türlerinde ise konular halkın hayatından oldukça uzaktı.


#20

SORU:

Necip Fazıl'ın XX. yüzyıl edebiyatına katkısı nasıl olmuştur?


CEVAP:

Geleneksel edebiyatın yeniden ve fakat öncekinden farklı bir tarzda gündeme gelişi Necip Fazıl (ö. 1983) ile başlar. Necip Fazıl, Nur Harmanı isimli eseriyle geleneksel edebiyatımızdaki manzum kırk hadis türünü yeniden gündeme getirmiştir.


#21

SORU:

Necip Fazıl’ın Esselâm –Mukaddes Hayattan Levhalar- adlı eseri neyi konu almıştır?


CEVAP:

Necip Fazıl’ın Esselâm –Mukaddes Hayattan Levhalar- adlı eseri Hz. Muhammed’in 63 yaşında vefat etmesi dolayısıyla Hz. Peygamber’in hayatının devrelerini konu alan 63 ayrı şiirden oluşan manzum siyer diyebileceğimiz modern bir mesnevîdir.