UYGARLIK TARİHİ II Dersi Aydınlanma Çağı (18. Yüzyıl) soru cevapları:

Toplam 65 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Yeniçağ’da Batı Avrupa’da yaşanan değişimler kısaca
nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Yeniçağ’da Batı Avrupa, ekonomik, sosyal ve
siyasal alanda büyük hızla değişti. Bu çağa damgasını
vuran burjuvazi ilkin ekonomik yapıya hâkim olmuş, daha
sonra siyasal yapıda da etkinliğini arttırma mücadelesi
içine girmiştir. Bu arayışı kuramsal anlamda dile
getirenler ise Aydınlanma Dönemi düşünürleri olmuştur.


#2

SORU:

Aydınlanma Felsefesi kısaca tanımlanabilir?


CEVAP:

Aydınlanma Felsefesi, Avrupa’da 17. yüzyıl
ortalarından 19. yüzyılın ilk yarısına kadar süren
Rönesans, Reform, Hümanizm akımlarıyla bağlantılı bir
fikir hareketidir.


#3

SORU:

Aydınlanma Felsefesi nerede başlamış ve nasıl
yayılmıştır?


CEVAP:

Aydınlanma Felsefesi İngiltere’de başlayarak
Fransa’ya geçmiş ve Fransız İhtilali’nin düşüncesini
oluşturmuştur. Almanya’yı da etkileyen Aydınlanma
Felsefesi, her ülkede farklı şekillenmiştir. Aydınlanma
Felsefesinin İngiltere’de deneyci, Fransa’da akılcı,
Almanya’da ise mistik akılcı yönü ön plana çıkmıştır.
Aydınlanma düşüncesinin temeli, bireyin özgürlüğü
düşüncesidir.


#4

SORU:

Aydınlanma felsefesinin özü kısaca nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Aydınlanma Felsefesinin özü akılcılığa dayalıdır
ve amacı peşin yargıları yıkmaktır. Dolayısıyla hedefi
Katolikliğin getirdiği peşin yargılar ile siyasal peşin
yargılardır. Bu peşin yargılara karşı çıkış Rönesans ve
Reform hareketleriyle başlamış ve 18. yüzyıl Aydınlanma
Dönemi’nin hazırlayıcısı olmuştur.


#5

SORU:

“Aklını kendin kullanma cesaretini göster” sözü kime
aittir ve neye vurgu yapmaktadır?


CEVAP:

“Aklını kendin kullanma cesaretini göster!” sözü
Aydınlanma Çağı düşünürlerinden Kant’a aittir.
Aydınlanma Felsefesinin, aklın rehberliğinde toplumsal
yaşamın ve düşünüşün yeniden düzenlenebileceği yönüne
vurgu yapmaktadır. Nitekim insanın aklını kullanma
cesareti bu dönemin parolası olmuştur. Aklın kullanılması
da bilimsel gelişmenin önünü açmış; doğa bilimleri, deney
ve gözlemin, aklın uygulama aracı olarak kullanılması
sonucunda büyük bir gelişme göstermiştir. Newton ve
Kopernik ile insanın evrene ilişkin görüşleri köklü bir
değişime uğramış; Decartes ve Kant ile bu değişimin
felsefi yönü oluşturulmuştur.


#6

SORU:

İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nin yayımlanmasını
oluşturan gelişmeler kısaca nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Evrensel akla dayanan ve genel yararı esas alan
Aydınlanma Felsefesi 18. yüzyıla damgasını vurmuştur.
Bu dönemde burjuvazi de aklı esas alarak, siyasi rejimi
kendi çıkarlarına göre şekillendirme mücadelesi içine
girmiştir. Yeni dünya görüşünün bütün insanlığı kapsayan
ve onların mutluluğunu hedefleyen temel esasları Fransız
burjuvazisinin katkılarıyla yayılarak bütün insanlığı içine
alan evrensel bir felsefe haline gelecektir. İnsanın mutlu
olması amacını taşıyan evrensel dünya görüşü 1789’da
“İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi” ile taçlanmıştır.


#7

SORU:

Aydınlanma Felsefesi siyasi düşünceyi nasıl
etkilemiştir?


CEVAP:

İnsanı mutlu edecek yönetim biçiminin
hedeflendiği bu felsefe ile siyasal erkin kaynağı
değişmiştir. İktidarın kaynağı Tanrı’dan halka
indirgenmiştir.


#8

SORU:

Aydınlanma Felsefesi insanların üzerinde de etkili
olmuş mudur?


CEVAP:

Bu felsefeye göre insanların mutluluğunun
sağlanması için öncelikle yapılması gereken, birtakım
ayrıcalıklara son verilerek insanların eşitliğinin
sağlanmasıydı. Amacı ise insanların doğuştan birtakım
haklara sahip olduklarını kabul eden, akla dayalı evrensel
hukuk ilkelerini geçerli kılmaktı. Daha önceki çağda öteki
dünya mutluluğu ile avutulan insanlar için bu dünyada da
mutlu olunabileceği, herkesin eşit ve özgür olduğu
düşüncesi ilgi çekiyordu.


#9

SORU:

Aydınlanma Felsefesi ile burjuvazinin etkileşimi kısaca
nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Aydınlanma Felsefesiyle gelişen herkesin eşit ve
özgür olduğu düşüncesi, bütün insanlığın ihtiyaçlarına
cevap veriyordu. Ama bundan en çok burjuvazi
yararlanmıştır. Kan soyluluğuna dayalı birtakım
ayrıcalıkların ortadan kalkması ile zaten ekonomik güce
sahip bulunan burjuvazi siyasi yapıda da güç sağlamıştır.
Burjuvazi aydınlanma felsefesinin bu akılcı dünya
görüşünü ve özgürlük fikrini, bir yandan eşitliği
sağlamada bir yandan da ticaret hacmini genişletmede
kullandı. Sonuçta özel mülkiyetin dokunulmazlığı,
üretimin artması, üretim araçlarının sahibi olan ve ticareti
elinde tutan burjuvazinin gücüne güç kattı. Aydınlanma
Dönemi’nde ileri sürülen düşünceler de burjuvazinin
siyasal iktidarını meşrulaştırmış oldu. Sonuçta
Aydınlanma Felsefesi bir burjuva felsefesi oldu.


#10

SORU:

Aydınlanma Felsefesinin ilkeleri nelerdir?


CEVAP:

Bilim, doğa ve felsefe, akıl, laiklik, mutluluk,
özgürlük, kendine güven ile hukuk aydınlanma felsefesinin
temel ilkeleridir.


#11

SORU:

Bilim, doğa ve felsefenin bir arada bulunması nasıl
açıklanabilir?


CEVAP:

Aydınlanma Çağ’ında doğa bilimlerine duyulan
ilgi artmış, uygulama ön plana çıkmıştır. Dönemin
düşünürleri bir yandan felsefi kuramlarını geliştirirken bir
yandan da doğa bilimleriyle ilgilenmişlerdir. Örneğin
Voltaire matematikle, Diderot, anatomi, fizyoloji ve kimya
ile J. J. Rousseau ise botanikle uğraşmıştır. Bilim ve
felsefe arasında bir ayırım veya bir sınır olmaması,
filozofların doğanın nasıl inceleneceği konusunda
kuramsal yaklaşımlar oluşturmasına neden olmuştur.


#12

SORU:

Aydınlanma Dönemi’nin en önemli ilkesi “akılcılık”
kısaca nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Aydınlanma Dönemi’ne damgasını vurmuş olan
en önemli ilke “akılcılık”dır. Bu dönemde geleneğin ve
Tanrı iradesinin yerine geçen aklın rehberliğinde insana ve
evrene ilişkin görüşler şekillenir. Bu felsefede akıl, her
şeyin ölçüsüdür ve her şey akıl süzgecinden geçirilir.
Döneme “insanlığın ilerlemesi ve mutluluğu ancak
evrensel akıl ile sağlanabilir” düşüncesi hâkim olmuştur.


#13

SORU:

İnsanın mutlu olmasını, düşünme ve düşündüğünü
ifade etme özgürlüğünü ilkelerinden sayan Aydınlanma
Felsefesi, başka hangi kavramlara önem vermektedir?


CEVAP:

Aydınlanma Felsefesinin önem verdiği diğer
kavramlar din, ahlak ve siyasetin laikleştirilmesi, hukuk
ilkelerinin akla uygun, eşitlikçi, adaletçi bir hale
getirilmesi, hukuk reformunun gerçekleştirilmesidir.


#14

SORU:

Aydınlanma Çağı’nda bilimsel alanda nasıl gelişmeler
yaşanmıştır?


CEVAP:

Aydınlanma Çağı’nda bilimsel alanda devrim
olarak nitelendirilebilecek gelişmeler yaşanmıştır. Bu
gelişmelerin temelinde, insanı ve evreni düzenleyen doğa
yasalarını bulma amacı yatmaktadır. Bu düşüncede
doğanın bir makine olduğu ve insanın da bu doğa
yasalarına bağlı bulunduğu ileri sürülüyordu. Descartes ve
Newton’un bu konudaki görüşleri büyük yankı bulmuştur.


#15

SORU:

Rasyonalizmin öncüsü kabul edilen Descartes’in
görüşleri kısaca nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Rasyonalizmin babası sayılan Descartes, bilgiyi
doğadan öğrenmenin gerekliliğine dikkat çekmişti. Bunun
için rasyonel bir yöntem izlemiş; her şeyden şüphe ederek
ve her şeyi sorgulayarak kesin bilgiye ulaşmaya
çalışmıştır. “Düşünüyorum o halde varım!” söylemiyle bu
düşüncesini ifade eden Descartes, doğadaki hiçbir şeyin
keyfî olmadığını ve doğanın evrensel matematik
kanunlarına bağlı olduğunu savunmuştur.


#16

SORU:

Newton’un genel çekim yasası kısaca nasıl
açıklanabilir?


CEVAP:

Descartes’ın, doğadaki hiçbir şeyin keyfî
olmadığı ve doğanın evrensel matematik kanunlarına bağlı
olduğunu savunan görüşleri Newton’un düşüncelerine
temel olmuştur. Newton da bulduğu genel çekim yasası ile
tüm evreni tek bir çekim yasasının hâkim olduğu dev bir
makine olarak görecektir. Birbirine yakın iki cismin
ağırlıklarıyla doğru orantılı olarak birbirini çektiğini ileri
süren Newton, böylece gezegenlerin güneş etrafında sabit
bir yörünge ile dönme nedenine de açıklık getirecektir.


#17

SORU:

Aydınlanma Çağı düşünürlerinin kuramlarının temeli
nedir?


CEVAP:

Yaşanan bilimsel gelişmeler sonucunda
insanlığın evrene bakış açısı değişmiş, evrenin tam bir
uyum ve düzen içinde olduğu ve bu düzenin doğa yasaları
sayesinde mükemmel bir saat gibi işlediği düşüncesi
hâkim olmuştur. Bu düşünce, Aydınlanma Çağı
düşünürlerinin kuramlarının temelini oluşturacak ve
Modern Çağ’a geçişi sağlayan bir dönüm noktası
olacaktır.


#18

SORU:

Newton’un doğa yasasına ilişkin düşünceleri ekonomik
yaşama nasıl uygulanmıştır?


CEVAP:

Yeni bir toplum bilim dalı olarak ortaya çıkan
“politik ekonomi”, Newton’un doğa yasasına ilişkin
düşüncelerinin ekonomik yaşama uygulanmasıyla
gelişmiştir. Ekonomik yaşamın da kendine özgü kuralları
olduğunu savunan düşünürlerin görüşlerinin temelini, her
türlü müdahaleden uzak bir ekonomik yaşam biçimi
oluşturuyordu. Fizyokratlar olarak anılan bu düşünürler,
ekonomide “Laissez-faire” (bırakınız yapsınlar) ilkesini
geliştirdiler. Bir ulusun zenginliğinin kaynağı olarak
doğayı gören Fizyokratlara göre ekonomik, toplumsal ve
siyasal tüm kurumlar, doğal yasalara bağlı bulunuyordu.
Bu durumda ekonomiye dışarıdan yapılan düzenlemelerin
doğal düzene uygun olması gerekliydi ve devlet ancak
özel mülkiyeti korumak için ve kamuyla ilgili bazı
konularda müdahalede bulunabilirdi.


#19

SORU:

Politik ekonomi dalında öne çıkan düşünürlerden
Adam Smith’in görüşleri nasıl özetlenebilir?


CEVAP:

Adam Smith’de diğer düşünürler gibi ekonomik
yaşamın doğal yasalara bağlı bulunduğunu savunmuştur.
Ulusların zenginliğinin kaynağının doğa olduğu
konusunda diğerlerinden ayrılmış, kaynağın doğa değil
emek olduğunu ileri sürmüştür. Ulusların Zenginliği adlı
ünlü eseri kapitalizmin temel kitabı olarak anılan Adam
Smith, ülke çıkarlarının korunması için serbest dolaşımın
sağlanmasını ve gümrük duvarlarının kaldırılmasını öne
sürmüştür.


#20

SORU:

Aydınlanma Çağı’nda edebiyat alanındaki gelişmeler
nelerdir?


CEVAP:

Aydınlanma Çağı’nda matbaanın yaygınlaşması
ve eserlerin ulusal dillerde çevrilmeye başlanması edebî
eserlerin geniş çevrelere ulaşmasını sağlamıştır.
Edebiyatta düz yazı çağı olarak anılan bu dönemde
edebiyata ve sanata duyulan ilgi ekonomik gelişmişlikle
de paralellik gösterir.


#21

SORU:

Aydınlanma Çağı’nda öne çıkan edebiyatçılara kimler
örnek verilebilir?


CEVAP:

Aydınlanma Çağı’nda Fransız edebiyatında
Voltaire, Condorcet ve Rousseau öne çıkan isimler
arasındadır. Voltaire, insanlığın sorunlarının bilimsel
ilerleme ile çözümlenebileceğine duyulan inancı
eleştirerek, insanın kendi kendisini geliştirmesi
gerekliliğini öne çıkarır. Rousseau ise eğitimin amacının,
insana yaşama sanatını öğretmek olması gerektiğine
dikkat çekmiştir. İngiltere’de Jonathan Swift ve Samuel
Johnson özellikle yergi alanında eserler vermişlerdir. Bu
dönemde Alman edebiyatında öne çıkan Gotthold Lessing,
Alman tiyatro türünün babası sayılabilir. Lessing,
eserlerinde akıl çağı konularını ele almıştır.


#22

SORU:

Aydınlanma Çağı’nın sanat anlayışında Rönesans
Dönemi’nin etkisi nedir?


CEVAP:

Rönesans Dönemi, Aydınlanma Çağı’nın sanat
anlayışının hazırlık evresini oluşturmuştur.


#23

SORU:

Aydınlanma Çağı sanat eserlerinde aklın
egemenliğinden söz edebilir miyiz?


CEVAP:

Aydınlanma Çağı’nda aklın egemenliği sanat
anlayışına da yansımıştır. Bu dönemde resim sanatı daha
demokratik bir içerik kazanmıştır. Heykelde ise daha
duygusal ve hareketli figürler öne çıkmıştır.


#24

SORU:

Aydınlanma Çağı mimarisi için neler söyleyebiliriz?


CEVAP:

Aydınlık Çağ’da mimari, klasik Rönesans
mimarisi ile barok üslubun birleşmesinden oluşan yeni bir
tarz olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu mimarinin en güzel
örneklerinden biri ise Versailles Sarayı’dır.


#25

SORU:

Rönesans Dönemi’nde ilk örnekleri ortaya çıkan
oluşan din dışı müzik nedir?


CEVAP:

Rönesans Dönemi’nde İtalya’da din dışı müziğin
ilk örneği olarak ortaya çıkan opera, 18. yüzyılda diğer bir
deyişle Aydınlanma Çağı’nda da egemenliğini
sürdürmüştür.


#26

SORU:

Aydınlanma Çağı’nın öne çıkan müzisyenleri
kimlerdir?


CEVAP:

Operanın egemenliğini sürdürdüğü bu dönemde;
Georg Friedrich Handel, Christoph Gluck ve Wolfgang
Amedeus Mozart, Johann Sebastian Bach, Franz Joseph
Haydn gibi sanatçılar öne çıkmıştır


#27

SORU:

Aydınlanma Çağı’nda müzik alanında yaşanan
yenilikler kısaca nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Aydınlanma Çağı’nın sanatçılarından Handel
oratoryo müziğinin ilk bestecisidir. Johann Sebastian Bach
da orkestra, oda müziği ve sonat gibi müziğin pek çok
türüne katkıda bulunmuştur. Franz Joseph Haydn İlk
senfoni ve quartet örneklerini vermiştir.


#28

SORU:

Alanında yeniliklerin yaşandığı 18. yüzyılda müziğin
merkezi değişmiş midir?


CEVAP:

18. yüzyılda pek çok alanda olduğu gibi müzik
alanında da bir devrim yaşanmıştır. Önceden opera
eserleriyle sivrilen İtalya’nın dışına çıkılmış, yarattıkları
eserlerle Alman sanatçılar üstünlük kurmuşlardır. İlk
senfoni ve quartet örneklerini veren Franz Joseph Haydn
ile her türden çok sayıda eser besteleyen Mozart, Çağ’a
isimlerini vermişlerdir. Haydn ve Mozart Çağı olarak da
bilinen 18. yüzyılda müziğin merkezi olarak Viyana
sivrilmeye başlamıştır.


#29

SORU:

Aydınlanma Çağı’nın öne çıkan düşünürleri kimlerdir?


CEVAP:

Aydınlanma Çağı’na etki etmiş, görüşleriyle öne
çıkan düşünürler;
• J. Locke,
• Montesquieu,
• J. J. Rousseau ve
• Voltaire’ dir.


#30

SORU:

Aydınlanma Çağı düşünürlerinden J. Locke’un
görüşleri kısaca nedir?


CEVAP:

J. Locke, mutlak iktidarın sınırlandırılmasına
ilişkin görüşleriyle burjuvazinin sözcülüğünü yapmıştır
Liberal bireyciliğin öncüsü olarak adlandırılmaktadır.


#31

SORU:

J. Locke, Hükümet Üzerine İki Deneme adlı eserinde
ağırlıklı olarak hangi konuları işlemiştir?


CEVAP:

J. Locke, Hükümet Üzerine İki Deneme adlı
eserini siyaset üzerine yazmıştır. Burjuva devriminin
zaferle sonuçlandığı tarihte kaleme alınmış bu eserde
burjuvazinin ideallerini dile getirmiştir. Mutlak iktidarın
sınırlandırılması, hak ve özgürlüklerin güvence altına
alınması ve özellikle mülkiyet hakkının tanınması
gerekliliğini öne sürmektedir. Değişen ekonomik yapıya
uygun bir siyasal yapılanmanın oluşturulması için görüşler
öne sürmektedir.


#32

SORU:

Hobbes gibi devletin oluşumunu sözleşmeyle açıklayan
Locke’un bu düşünürden ayrıldığı noktalar nelerdir?


CEVAP:

Hobbes gibi devletin oluşumunu bir sözleşmeye
dayandıran Locke’un, Hobbes’tan ayrıldığı nokta,
insanların doğal yaşama halinde yani devlet kurulmadan
önce tam bir eşitlik ve özgürlük içinde olduğu ve
insanların temelde “iyi” olduğu görüşüdür. Hobbes gibi
“insan insanın kurdudur” düşüncesinde değildir.
Locke’a göre; herkesin eşit ve özgür olduğu bir ortamda,
herhangi bir suçu cezalandırma hakkının da yine herkeste
bulunmasının yaratacağı karışıklık nedeniyle toplum
sözleşmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Sözleşmenin olmadığı
ortamda insanların kendilerini kendi güçleriyle korumaya
çalışması, güçlünün kazanmasına ve zayıfın ezilmesine
neden olacaktır. Dolayısıyla insanlar toplum sözleşmesiyle
yalnızca “cezalandırma haklarını” devrediyorlar,
karşılığında da güvenliklerinin sağlanmasını istiyorlardı.
İnsanların, kendi iradeleriyle ve istekleriyle kurmuş
oldukları bu devletin doğuştan sahip olunan haklara
müdahale etmesine izin verilmiyordu.


#33

SORU:

Locke’un demokratikleşme ile ilgili görüşleri nelerdir?


CEVAP:

İktidarın sınırlandırılması ve bu amaçla yasa
yapan ve bunları uygulayan güçlerin ayrı ellerde
toplanması gerektiğine ilişkin görüşleriyle Locke,
demokratikleşme yolundaki önemli kilometre taşlarından
biri sayılmaktadır.


#34

SORU:

Montesquieu “Yasaların Ruhu” adlı eserinde hangi
görüşlerini öne sürmektedir?


CEVAP:

“Yasaların Ruhu” adlı eserinde, yasaların her
yerde farklı olduğuna dikkat çekmektedir. Bu farklılığın
nedenini ise ülkelerin coğrafi konumuna ve iklim yapısına
bağlamaktadır. İklimler kuramı, yönetim biçimleri kuramı
ve kuvvetler ayrılığı üzerinde görüşlerini öne sürdüğü bu
eserinde pek çok sorunu çözmeye çalışmıştır.


#35

SORU:

Montesquieu’nun “güçler ayrılığına” ilişkin görüşü ve
önemi kısaca nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Montesquieu’nun “kuvvet kuvveti durdurmalı
yoksa özgürlük olmaz” görüşü Batı demokrasisinin
temelini oluşturmuştur. Montesquieu’ya göre devletin;
• Yasaları yapmak,
• Bunları uygulamak ve
• Suçluları cezalandırmak olmak üzere üç ayrı
görevi vardır.
Yasama, yürütme ve yargı olarak tanımlayabileceğimiz bu
güçlere, bir karşı güç oluşturularak kuvvetin kuvveti
durdurması sağlanabilirdi. Montesquieu’dan sonra güçler
ayrılığı ilkesi demokrasinin koşulu haline getirilecektir.


#36

SORU:

Montesquieu’nun görüşlerinin demokratik olduğunu
söyleyebilir miyiz?


CEVAP:

Güçler ayrılığına ilişkin görüşleri ile
demokrasinin koşulunu oluşturan Montesquieu,
Aristokratik Liberalizm’i savunmuştur. Güçler ayrılığı
görüşü ile yürütme gücünün krala, yasama gücünün ise
halk ve soylulardan oluşan iki meclise verilmesini savunan
Montesquieu’nun amacı; kral, soylular ve halk arasındaki
siyasi ve sosyal dengeyi sağlamaktır. Diğer yandan krala
veto hakkı vermiş, yargı üzerinde de yasamanın yetkisini
tanımıştır. Bu görüşleriyle Montesquieu aslında sınırlı
yani meşruti monarşiyi savunmuştur.


#37

SORU:

Hobbes ve Locke gibi Rousseau da toplumun bir
sözleşmeye dayandığı görüşünü savunmuş mudur?


CEVAP:

Hobbes ve Locke gibi Rousseau da toplumu bir
sözleşmeye dayandırmaktadır. İnsanların doğal yaşama
halinde mutlu, eşit ve özgür olduğu düşüncesinden hareket
etmektedir. Toplum hayatında da insanların doğal yaşama
hâlindeki kadar özgür kalabileceği bir sistem kurmayı
hedefler. Kurulan devlet tarafından herkesin özgürlüğünün
güvence altına alınmasını ister. Bu sayede birey hem
herkesle birleşecek hem de kendisine itaat edecek, eskisi
gibi özgür kalacaktır. Bunun için de herkesin tüm
haklarını topluma devretmesi ve yine herkesin iktidara
katılması gerekmektedir. Bu durumda insanlar toplum
yönetimine de katılacakları için, bir bakıma haklarını
kendi kendilerine devretmiş olacaklardır.


#38

SORU:

Öne sürdüğü bu görüşlere dayanarak Rousseau’nun
amacı hakkında ne söylenebilir?


CEVAP:

Rousseau’nun amacının eşitlikçi bir demokratik
toplum oluşturmak olduğunu söyleyebiliriz. Rousseau,
halkın iktidarını, her alanda eşitliği ve mutlak demokrasiyi
savunur. Demokrasinin gerçekleşmesine ilişkin herhangi
bir belirtinin olmadığı bir dönemde demokrasiyi
savunması onun ilerici yönünü oluşturmaktadır.


#39

SORU:

Rousseau, “Toplum Sözleşmesi”nde halk
egemenliğinin kullanılmasını nasıl açıklamıştır.


CEVAP:

Rousseau doğrudan doğruya demokrasiyi
savunduğu Toplum Sözleşmesi’nde, halk egemenliğinin
Emredici Vekalet yoluyla kullanabileceğini öne sürer.
Yasalar yasa koyucular tarafından hazırlansa bile bunları
onaylayan halk meclisleri olduğuna göre, yasama yetkisi
halkın elindedir ve son söz halka aittir. Ancak kapitalist
sistem içinde kalabalık bir nüfusla halk egemenliğini
gerçekleştirmenin zorluğu karşısında Rousseau, “Emredici
Vekâlet” kavramıyla bu sorunu çözmeye çalışmıştır.
Seçmenlerin ve vekillerin olduğu bu yapıda seçmenler
vekillerine direktifler verecek, vekiller de bunları
uygulayacaktır.
Direktifler yerine getirilmediği takdirde ise seçmenler
vekilleri azledebileceklerdi. Yani Emredici Vekâlet
yoluyla, doğrudan doğruya bireyin temsil edilmesine
çalışılacaktır. Burada önemli olan bir diğer nokta da
vekillerin çeşitli sınıf veya toplulukların değil, doğrudan
halkın vekili olmalarıdır.


#40

SORU:

Rousseau’nun milli egemenlik - halk egemenliği
kavramları kısaca nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Rousseau’nun, milleti, egemenliğin sahibi olarak
görmesi itibarıyla, egemenliğin kaynağı yönünden “milli
egemenliği”; egemenliğin kullanımı yönünden ise “halk
egemenliğini” savunduğunu ileri sürerler.


#41

SORU:

Rousseau’nun görüşleri ile burjuvazinin çıkarları
arasında nasıl bir bağ vardır?


CEVAP:

Rousseau’nun görüşleri ile burjuvazinin çıkarları
arasında olumsuz bir bağ vardır. Eşitlikçi demokratik bir
toplum özlemi içinde olan Rousseau, burjuvazi için
tehlikeli bir düşünürdü. Çünkü onun amacı; ya halkın,
iktidarı doğrudan kullanmasını sağlamaktı ya da halkı
kendisi adına iktidarı kullanacak olan memur
durumundaki vekilleri azledebilme yetkisine sahip
kılmaktı. Böylece sınıfsal bilinçlenme devlet yönetimine
yansıyabilecekti. Burjuvazinin çıkarlarına uygun düşen
rejim ise daha çok milletin bütününü bağımsız
milletvekillerinin temsil ettiği temsilî rejimdir.


#42

SORU:

Fransız İhtilali’nin düşünsel yönünü hazırlayan en
önemli düşünür kimdir?


CEVAP:

Voltaire, Fransız İhtilali’nin düşünsel yönünü
hazırlayan en önemli düşünürlerden biridir. Hatta 18.
yüzyıl “Voltaire’in Çağı” olarak kabul edilmektedir.
Voltaire, feodal yapıya ve Katolik Kilisesine karşı
çıkışlarıyla, akılcı yaklaşımı ve alaycı üslubuyla
tanınmıştır.


#43

SORU:

Voltaire’in düşünce özgürlüğü hakkında görüşleri
kısaca nasıl açıklanabilir?


CEVAP:

Voltaire, düşünce özgürlüğünü sağlamak için
büyük mücadele vermiştir. Düşünce ve ifade özgürlüğüne
bakış açısını “Söylediklerinizin hiçbirinde sizinle aynı
düşüncede değilim; ancak onları söyleme hakkınızı
ölünceye değin savunacağım.” sözüyle örnekleyebiliriz.


#44

SORU:

Volteire’in Katalik Kilisesine bakış açısı nasıldır?


CEVAP:

Katolikliğe ve kiliseye karşı savaş açan Voltaire,
Katolikliği peşin yargılar, boş inançlar ve bağnazlıkla
eşdeğer görmektedir. Ancak bir yandan da dinin sosyal
yararına inanmakta ve bağnazlıktan arınmış bir dini
savunmaktadır. “Dine inanmalı fakat papazlara asla...”
diyerek din adamlarını eleştirmektedir.


#45

SORU:

Aydınlanma Çağı’nın diğer düşünürleri gibi
burjuvazinin değerlerini savunan Voltaire, dönemindeki
diğer düşünürlerden nasıl ayrılır?


CEVAP:

Özellikle getirdiği somut reform önerileri ile
Voltaire, dönemindeki diğer düşünürlerden ayrılır. Onun
gerçekleşmesini istedikleri arasında keyfî tutuklamalara
son verilmesi, işkence ve ölüm cezasının kaldırılması,
cezaların suçlarla orantılı olması, vicdan ve düşünce
özgürlüğünün sağlanması, bazı feodal haklara son
verilmesi ve iç gümrüklerin kaldırılması gibi uygulamalar
yer almaktadır. Düşüncelerin etkileri ve evrensel sonuçları
düşündüğümüzde Voltaire; gerçekleştirmek istediği bu
amaçları, ileri sürdüğü düşünceleri ve verdiği
mücadeleleriyle bir çağa ismini veren bir düşünür
olmuştur.


#46

SORU:

Aydınlanma Felsefesi ne anlama gelmektedir?


CEVAP:

Aydınlanma Felsefesi Avrupa’da 17. yüzyıl ortalarından 19. yüzyılın ilk yarısına kadar süren Rönesans, Reform, Hümanizma akımlarıyla bağlantılı bir fikir hareketidir. Aydınlanma Çağı’nın, siyaset bilimine önemli katkısı, siyasi iktidarın kaynağının Tanrısal kökenli olmayıp halka ait olduğunun kabul edilmesidir.


#47

SORU:

Kant’ın “Aklını kendin kullanma cesaretini göster!” sözü Aydınlanma Felsefesi'nin hangi yönünü vurgulamaktadır?


CEVAP:

Aydınlanma Çağı, toplumsal yaşamın ve düşünüşün aklın rehberliğinde yeniden düzenlendiği bir çağ olmuştur. Kant’ın “Aklını kendin kullanma cesaretini göster!” sözü, Aydınlanma Felsefesinin bu yönüne vurgu yapmaktadır. Nitekim insanın aklını kullanma cesareti bu dönemin parolası olmuştur. Aklın kullanılması da bilimin gelişmesinin önünü açmış; doğa bilimleri, deney ve gözlemin, aklın uygulama aracı olarak kullanılması sonucunda büyük bir gelişme göstermiştir. Newton ve Kopernik ile insanın evrene ilişkin görüşleri köklü bir değişime uğramış; Decartes ve Kant ile bu değişimin felsefi yönü oluşturmuştur.


#48

SORU:

Aydınlanma Felsefesinden en çok burjuvaznin  yararlanmış olmasının nedenleri nelerdir?


CEVAP:

Aydınlanma Felsefesi ile akılcı ve ilerlemeye açık, insanların mutluluğunu hedefleyen bir dünya görüşü hâkim olmaya başladı. Öte dünya mutluluğu ile avutulan insanların bu dünyada mutlu olabilecekleri, herkesin eşit ve özgür olduğu düşüncesi, bütün insanlığın ihtiyaçlarına cevap veriyordu. Ama bundan en çok burjuvazi yararlandı. Bu akılcı dünya görüşünü, özgürlük fikrini, bir yandan eşitliği sağlamada, bir yandan da ticaret hacmini genişletmede kullandı. Sonuçta özel mülkiyetin dokunulmazlığı, üretimin artması, üretim araçlarının sahibi olan ve ticareti elinde tutan burjuvazinin gücüne güç kattı. Aydınlanma Dönemi’nde ileri sürülen düşünceler de burjuvazinin siyasal iktidarını meşrulaştırmış oldu. Sonuçta Aydınlanma Felsefesi bir burjuva felsefesi oldu.


#49

SORU:

Aydınlanma Çağı'nda bilimde hangi gelişmeler görülmüştür?


CEVAP:

Bilim her alanda gelişme içindedir. Aynı zamanda bilimsel anlamda yeni denemeler devam ettirilmektedir. Bu dönem astronomi, fizik ve kimya alanlarında bilimsel gelişmelerin olduğu bir dönemdir. Örneğin, Newton’un çekim kuramı, düşünceye yenilik getirir; Lagrange ve Laplace gök mekaniği ile ilgili önemli veriler elde ederler; Lavoisier kimya alan›nda önemli atılımlar yapar; Buffon (1707-1788) ise doğa bilimleriyle ilgili pozitif ve laik görüşler ileri sürer.


#50

SORU:

Aydınlanma Felsefesinin ilkeleri nelerdir?


CEVAP:

Aydınlanma Felsefesinin ilkeleri:

1. Bilim, doğa ve felsefe

2. Akıl

3. Laiklik

4. Mutluluk

5. Özgürlük

6. Kendine güven

7. Hukuk


#51

SORU:

Descartes ve Newton'un doğa yasası ile ilgili görüşleri nelerdir?


CEVAP:

Rasyonalizmin babası sayılan Descartes, bilgiyi doğadan öğrenmenin gerekliliğine dikkat çekmişti. Bunun için rasyonel bir yöntem izlemiş; her şeyden şüphe ederek ve her şeyi sorgulayarak kesin bilgiye ulaşmaya çalışmıştır. Bunu da Descartes, “Düşünüyorum o halde varım!” söylemiyle ifade etmiştir.

Sonuç olarak doğadaki hiçbir şeyin keyfî olmadığını ve doğanın evrensel matematik kanunlarına bağlı olduğunu savunan Descartes’ın bu görüşleri Newton’un düşüncelerine temel olacaktır. Nitekim Newton da genel çekim yasasını bularak tüm evreni tek bir çekim yasasının hâkim olduğu dev bir makine olarak görecektir. Birbirine yakın iki cismin ağılıklarıyla doğru orantılı olarak birbirini çektiğini ileri süren Newton, böylece gezegenlerin güneş etrafında sabit bir yörünge ile dönme nedenine de açıklık getirecektir.


#52

SORU:

Fizyokratlar nasıl bir ilke geliştirmişlerdir?


CEVAP:

Newton’un doğa yasasına ilişkin düşüncelerinin ekonomik yaşama uygulanmasıyla yeni bir toplum bilim dalı olarak politik ekonomi gelişmeye başlamıştır. Bu alanda görüş ileri süren düşünürler, ekonomik yaşamın da kendine özgü kuralları olduğunu savunmuşlardır. Görüşlerinin temelini, her türlü müdahaleden uzak bir ekonomik yaşam biçimi oluşturuyordu. Fizyokratlar olarak anılan bu düşünürler, ekonomide “Laissez-faire” (bırakınız yapsınlar) ilkesini geliştirdiler. Fizyokratlara göre ekonomik, toplumsal ve siyasal tüm kurumlar, doğal yasalara bağlı bulunuyordu. Bu durumda ekonomiye dışarıdan yapılan herhangi bir müdahale, bu düzeni bozacağından insanların mutsuz olmasına neden olacaktı. Bu nedenle yapılacak düzenlemelerin doğal düzene uygun olması gerekliydi ve devlet ancak özel mülkiyeti korumak için ve kamuyla ilgili bazı konularda müdahalede bulunabilirdi. Ayrıca fizyokratlar bir ulusun zenginliğinin kaynağı olarak doğayı görüyorlardı.


#53

SORU:

Adam Smith doğa yasasıyla ilgili hangi düşünceleri savunmuştur?


CEVAP:

Adam Smith (1727-1790) de ekonomik yaşamın doğal yasalara bağlı bulunduğunu savunmuş ancak ulusların zenginliğinin kaynağının doğa değil emek olduğunu ileri sürmüştür. Nitekim 1776’da yayınlanan Ulusların Zenginliği adlı ünlü eseri kapitalizmin temel kitabı olacaktır. Ona göre ülke çıkarlarının korunması için serbest dolaşımın sağlanması ve gümrük duvarlarının kaldırılması gerekiyordu.


#54

SORU:

18. yüzyıl Fransız edebiyatında hangi isimler öne çıkmaktadır?


CEVAP:

18. yüzyıl Fransız edebiyatında Voltaire, Condorcet ve Rousseau öne çıkan isimler arasındadır.


#55

SORU:

Voltaire Candide adlı romanında hangi konuyu işler?


CEVAP:

Voltaire, Candide adlı romanında insanlğın sorunlarının bilimsel ilerleme ile çözümlenebileceğine duyulan inancı eleştirerek, teknolojik gelişmelere bel bağlamak yerine insanın kendi kendisini geliştirmesi yani “kendi bahçesini ekmesi” zorunluluğunu vurgular.


#56

SORU:

Aydınlanma Çağı'nda İngiltere'de yergi alanında hangi isimler öne çıkmaktadır?


CEVAP:

Aydınlanma Çağı’nda İngiltere’de özellikle yergi alanında Jonathan Swift (1667-1745)’in ve Samuel Johnson (1709-1784)’ın ismi geçmektedir.


#57

SORU:

Aydınlanma Çağı'nda Alman edebiyatında öne çıkan isim kimdir?


CEVAP:

Bu yüzyılda Alman edebiyatında öne çıkan isim ise Gotthold Lessing (1739- 1781)’dir. Alman tiyatro türünün babası sayılan Lessing, eserlerinde akıl çağı konularını ele almıştır.


#58

SORU:

Aydınlanma Çağı'nda sanat anlayışı nasıl ilerlemiştir?


CEVAP:

Ayd›nlanma Çağı’nın sanat anlayışının hazırlık evresi Rönesans Dönemi olmuştur. Ancak bu yüzyılda aklın egemenliği sanat anlayışına da yansımış ve resim sanatı daha demokratik bir içerik kazanmıştır. Heykelde ise daha duygusal ve hareketli figürler öne çıkmıştır.

Mimaride klasik Rönesans mimarisi ile barok üslubun birleştirilerek yeni bir tarzın oluşturulduğu görülür. Versailles Sarayı bu mimarinin en güzel örneklerinden biridir.


#59

SORU:

18. yüzyılda müzik alanında hangi Alman besteciler öne çıkmıştır?


CEVAP:

Rönesans Dönemi’nde İtalya’da din dışı müziğin ilk örneği olarak ortaya ç›kan opera, 18. yüzyılda da egemenliğini sürdürmüştür. Ancak bu dönemde Georg Friedrich Handel (1685-1759), Christoph Gluck (1714-1787) ve Wolfgang Amedeus Mozart (1756-1791) gibi daha çok Alman sanatçılar öne çıkmıştır. Handel aynı zamanda oratoryo müziğinin de ilk bestecisidir. Ayrıca Johann Sebastian Bach (1685-1750) da orkestra, oda müziği ve sonat gibi müziğin pek çok türüne katkıda bulunmuştur.


#60

SORU:

J. Locke Hükümet Üzerine İki Deneme adlı eserinde hangi düşünceleri dile getirmiştir?


CEVAP:

Locke, Hükümet Üzerine İki Deneme adlı eserini 1690 yılında, yani burjuva devriminin zaferle sonuçlandığı tarihte kaleme almış ve burjuvazinin ideallerini dile getirmiştir. Bunlar arasında hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, özellikle mülkiyet hakkının tanınması ve mutlak iktidarın sınırlandırılması başta gelmektedir. Gerçekte ihtiyaç duyulan, değişen ekonomik yapıya uygun bir siyasal yapılanmayı sağlamaktır. Bir başka deyişle kapitalist sistemin devamı için ihtiyaç duyulan kurumların oluşturulması gerekiyordu.


#61

SORU:

Locke'un Hobbes'tan ayrı düştüğü nokta nedir?


CEVAP:

Locke da Hobbes gibi devletin oluşumunu bir sözleşmeye dayandırır. Ancak Hobbes’tan ayrıldığı nokta, insanların doğal yaşama halinde yani devlet kurulmadan önce tam bir eşitlik ve özgürlük içinde olduğu ve insanların temelde iyi olduğu görüşüdür. Yani Hobbes’taki gibi “insan insanın kurdu” değildir. Toplum sözleşmesine duyulan ihtiyaç ise herkesin eşit ve özgür olduğu bir ortamda, herhangi bir suçu cezalandırma hakkının da yine herkeste bulunmasının neden olacağı karışıklıktır.


#62

SORU:

Montesquieu Yasaların Ruhu adlı eserinde hangi görüşleri savunmaktadır?


CEVAP:

Aristokrat bir aileden gelen Montesquieu, aristokratik libaralizmi savunur. “Yasaların Ruhu” adlı eserinde, yasaların her yerde farklı olduğuna dikkat çekerek bu farklılığın nedenini, ülkelerin coğrafi konumuna ve iklim yapısına bağlar. Pek çok sorunu çözmeye çalıştığı bu eserinde, iklimler kuramı, yönetim biçimleri kuramı ve kuvvetler ayrılığı üzerinde durmuştur.


#63

SORU:

Rousseau “Toplum Sözleşmesi”nde neyi savunur?


CEVAP:

Rousseau da toplumu bir sözleşmeye dayandırmaktadır. O, insanların doğal yaşama halinde mutlu, eşit ve özgür olduğu düşüncesinden hareket eder. Toplum hayatında da insanların doğal yaşama hâlindeki kadar özgür kalabileceği bir sistem kurmayı hedefler. Kurulan devlet tarafından herkesin özgürlüğünün güvence altına alınmasını ister.

Rousseau, “Toplum Sözleşmesi”nde halk egemenliğinin sonucu olarak doğrudan doğruya demokrasiyi savunur. Yasalar yasa koyucular tarafından hazırlansa bile bunları onaylayan halk meclisleri olduğuna göre, yasama yetkisi halkın elindedir ve son söz halka aittir.


#64

SORU:

Rousseau burjuvazi için neden tehlikeli bir düşünürdü?


CEVAP:

Öte yandan eşitlikçi demokratik bir toplum özlemi içinde olan Rousseau, burjuvazi için tehlikeli bir düşünürdü. Çünkü onun amacı; ya halkın, iktidarı doğrudan kullanmasını sağlamaktı ya da halkı kendisi adına iktidarı kullanacak olan memur durumundaki vekilleri azledebilme yetkisine sahip kılmaktı. Böylece sınıfsal bilinçlenme devlet yönetimine yansıyabilecekti. Burjuvazinin çıkarlarına uygun düşen rejim ise daha çok milletin bütününü bağımsız milletvekillerinin temsil ettiği temsilî rejimdir.


#65

SORU:

Voltaire'nin burjuvaziye karşı yaklaşımı nasıldı?


CEVAP:

Voltaire, siyasal özgürlüğünü elde etmek isteyen burjuvazinin en etkili temsilcilerinden biri olmuştur. Özellikle düşünce özgürlüğünü sağlamak için büyük mücadele vermiştir. Şu sözleri onun düşünce ve ifade özgürlüğüne bakış açısını çok iyi yansıtmaktadır: “Söylediklerinizin hiçbirinde sizinle aynı düşüncede değilim; ancak onları söyleme hakkınızı ölünceye değin savunacağım.”