VETERİNER MİKROBİYOLOJİ VE EPİDEMİYOLOJİ Dersi Mikoplazmalar ve Spiroketler soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Mikoplazmaların genel özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Mikoplazmalar, Gram belirsiz, hücre duvarı olmayan, pleomorfik şekilli, hareketsiz, sporsuz, kapsülsüz ve fakültatif anaerob bakterilerdir. En sık rastlanan şekli 0.3-0.8 µm çaplı kokoid hücrelerdir; ayrıca uzun flamentöz, halka, yıldız ve amipsi şekillerde de görülebilirler. Sitoplazmik membranları lipid, karbonhidrat ve protein içeren 3 tabakalı “ünit membran” denilen yapıdan oluşur. Gram yöntemi ile boyanmamalarına rağmen, Giemsa, Castaneda, Machiavello metodlarıyla daha iyi boyanırlar. Bireysel morfolojileri en iyi karanlık saha ve faz kontrast mikroskopta incelenir. Zor üreyen bakterilerdir; bu nedenle besiyerlerine at serumu, maya özeti, DNA, penisilin, talyum asetat gibi özel maddeler eklenerek üremeleri desteklenir. Optimal üreme 7.2-7.8 pH’da, %5-10’CO2 li ve nemli ortamda, 37°C’de, 5-7 gün inkubasyon ile sağlanır. İnkübasyon sonunda çoğunlukla gözle görülmeyen, ancak stereomikroskop ile görülebilen tipik “sahanda yumurta” veya “ortası düğmeli” şekilde koloniler oluştururlar. Mikoplazmalarda görülen bu koloni şekline L-koloni formu da denir. Mikoplazmaların üretilmesinde embriyolu yumurta ve hücre kültürleri de kullanılabilir. Diğer bakterilerden daha küçük olan mikoplazmalar, 0.45 µm filtrelerden geçebilirler. Fiziksel ve kimyasal etkenlere, özellikle kurumaya çok duyarlıdırlar. Ancak diğer bakterilerin aksine dondurulup çözdürülmeye dirençlidirler. Penisillin hariç diğer antibiyotiklere duyarlı, ultraviole ışınlarına dirençlidirler.


#2

SORU:

Mikoplazma türleri hangi hastalıklara sebep olmaktadır?


CEVAP:

Mikoplazma türlerinin sebep olduğu “sığır bulaşıcı plöropnömonisi”, “bulaşıcı agalaksiya” ve “salgın keçi ciğer ağrısı” Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (OIE)’nün bildirilmesi zorunlu hastalıklar listesinde yer alan önemli infeksiyöz hastalıklardır. Sığırların bulaşıcı plöropnömonisi Asya ve Afrika’da endemik, Türkiye’nin de yer aldığı bazı Akdeniz ülkelerinde sporadik olaylar halinde gözlenmektedir. İnfeksiyon ayrıca yabani ruminantlarda da görülür. Bulaşma, hasta hayvanların öksürük ve burun salgıları ile çıkartılan etkenin hayvanlar tarafından solunum yoluyla alınması ile olur. Hazırlayıcı faktörler, soğuk, yüksek nem, pis ve havalandırmasız ahırlardır. Hastalık sürüde birkaç ay içerisinde %50 morbidite oranına ulaşabilir. İyileşenler 2-3 yıl taşıyıcı kalarak etkeni bulaştırmaya devam ederler


#3

SORU:

Mikoplazma tanısı sırasında hangi materyaller incelenmektedir?


CEVAP:

İnfeksiyon yerleşimine göre hasta hayvanların burun akıntısı, göz-burun svabı, bronkoalveoler lavaj sıvısı, eklem sıvısı ve süt; ölen hayvanların ise meme, meme lenf yumruları, lezyonlu akciğer, mediastinal lenf yumruları, plöral sıvı gibi materyalleri laboratuvarda incelenir. Ayrıca serolojik testler ile kan serumları incelenir.


#4

SORU:

Mikoplazma L-formlarının ayrımında hangi yöntemler kullanılmaktadır?


CEVAP:

Mikoplazmaların identifikasyonunda ilk aşama L-formlarından ayrımının yapılmasıdır. Bunun için iki yöntem vardır; birincisi elde edilen ortası düğmeli kolonilerin penisilin içermeyen besiyerlerine ekilmesi, ikincisi kolonilerin Dienes boyası ile boyanmasıdır. Penisilin içermeyen besiyerinde diğer bakteriler “ortası düğmeli” görünümdeki koloni formlarını kaybederler ve asıl koloni formlarını oluştururlar. Mikoplazmaların ise kolonileri değişmez. Dienes boyası ile boyandığında Mikoplazma kolonileri ortası koyu mavi kenarları açık mavi renkte boyanır ve boya dekolore olmaz, ancak diğer L-formu kolonilerin rengi 15 dakika içinde açılır. Mikoplazmaların cins düzeyinde identifikasyonları için ise “dijitonin duyarlılık testi” ile “üreaz testi” yapılır. Bu testler sonucunda “dijitonin duyarlı” ve “üreaz negatif ” olarak belirlenen izolatlar Mycoplasma sp. olarak değerlendirilir.


#5

SORU:

Üreme İnhibisyon Testi nedir?


CEVAP:

“Üreme İnhibisyon Testi” mikoplazma üremesinin homolog antiserumla engellenmesine dayanan kolay uygulanabilir ve kesin sonuç veren bir testtir. Tür düzeyinde identifikasyon için kullanılır. Testte izolatın sıvı besiyerindeki 24-48 saatlik saf kültüründen 10 katlı dilusyonlar hazırlanır. Her bir dilusyondan katı besiyerine kalın şeritler halinde ekim yapılır; ekim hatları kuruduktan sonra tam ortalarından 6 mm çaplı agar parçası çıkarılarak kuyucuk açılır. Bu kuyucuklara şüphelenilen mikoplazma türünün antiserumu 30-50 µl miktarında konur ve optimal şartlarda 2-3 gün inkube edilir. Bu süre sonunda çukur etrafında 2 mm ve daha fazla üreme inhibisyon zonu oluşumu pozitif olarak değerlendirilir.


#6

SORU:

Mikoplazma serolojik tanısında hangi test kullanılmaktadır?


CEVAP:

Direkt ve indirekt florasan antikor testi besiyerindeki karışık kültürlerde mikoplazma kolonilerinin ayrılmasında kullanılır. Ayrıca bu teknik ile infekte hayvanların doku ve sıvılarındaki mikoplazmalar da belirlenebilir. ELISA ve komplement fikzasyon testleri hem doku ve sıvılardaki antijenleri, hem de infekte hayvanlarda mikoplazma türlerine karşı oluşan antikorları saptayan oldukça duyarlı testlerdir. Özellikle monoklonal antikor tabanlı sandviç ELISA yöntemi doku ve sıvılardaki antijeni belirlemede yüksek duyarlılık ve özgünlüğe sahiptir.


#7

SORU:

Üreaplazmaların genel özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Üreaplazmalar Gram belirsiz, hücre duvarı olmayan, pleomorfik şekilli, hareketsiz, sporsuz, kapsülsüz ve fakültatif anaerob bakterilerdir. Koloni büyüklükleri mikoplazmalardan daha küçüktür ve düğmeli koloni yaygın değildir. Üreme gereksinimleri mikoplazmalar gibidir. Ancak bunlardan farklı olarak besiyerinde üre kullanılırken talyum asetat kullanılmaz. Besiyerinin optimal pH’sı 6.0-6.5 arası olmalıdır. Üreaplazmalar üreyi hidrolize ederler, bu özellikleri onların mikoplazmalardan cins düzeyinde ayrımlarını sağlar.


#8

SORU:

Üreaplazma türlerinin neden oldukları enfeksiyonlar nelerdir?


CEVAP:

Üreaplazma cinsi içersinde bulunan türlerden Ureaplasma diversum, sığırlarda granüler vulvitis, infertilite, abort, ölü doğum, üriner ve solunum sistemi infeksiyonlarına neden olur. Ureaplasma canigenitalium, köpeklerde genitoüriner sistem infeksiyonları ve infertilite, Ureaplasma cati ve Ureaplasma felinum ise kedilerde solunum ve üriner sistem infeksiyonlarından sorumludur. U. diversum, sağlıklı boğaların prepusyum ve uretrasının normal florasında bulunur. Dişilere çiftleşme ile bulaşır. Ayrıca suni tohumlama gibi uygulamalar sırasında da bulaşma olur. Üreaplazmalar mukozal yüzeylerde fırsatçı patojendirler. Üreyi hidrolize ederek amonyak oluşumuna ve konakçı dokusunda hasara sebep olurlar.


#9

SORU:

Üreaplazma enfeksiyonlarının tanısı nasıl koyulmaktadır?


CEVAP:

İnfekte hayvanlardan alınan mukozal kazıntı, svap, aborte fetus gibi materyaller laboratuvarda incelenir. Direkt mikroskopik bakının tanıda bir değeri yoktur. Üreaplazmaların üretimi için kullanılan besiyerleri içerik olarak Mikoplazmalara benzer, ancak talyum asetat üreaplazmalara toksik etkili olduğu için besiyerlerine konmamalıdır. Laboratuvarda cins düzeyinde identifikasyon için Mikoplazmalarda uygulanan testler (Dienes boyası, digitonin duyarlılık testi, üreaz testi) uygulanır. Üreaplazmalar üreaz testinin pozitif olması ile Mikoplazmalardan ayrılır. 


#10

SORU:

Erysipelotrikslerin genel özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Erysipelotriksler Gram pozitif, küçük çomak şeklinde, hareketsiz, sporsuz, kapsülsüz, fakültatif anaerob bakterilerdir. Kan ve serum içeren besiyerlerinde 5-42°C ler arasında üreyebilirler. Erysipelothrix rhusiopathiae ve Erysipelothrix tonsillarum olmak üzere iki tür içerir. E. rhusiopathiae, domuzlarda “domuz erisipeli”ni oluşturur. Koyun, kuzu ve sığırlarda eklem hastalıklarına, yabani kuşlarda ise septisemi ve ölüme neden olur. Balıkların deri yüzeylerinde bulunur fakat balıklarda hastalık oluşturmaz. İnsanlarda da nadiren “erisipeloid” adı verilen ciddi bir infeksiyona sebep olur. E. tonsillarum ise sağlıklı domuzların tonsillerinden ve sulardan izole edilir, patojen olarak kabul edilmez.


#11

SORU:

Erysipelotriksler hangi enfeksiyonlara neden olmaktadır?


CEVAP:

Erysipelothrix rhusiopathiae doğada yaygındır, lağım sularında, hayvan dışkıları ile kontamine olmuş toprak, su vb. yüzeylerde, tatlı-tuzlu su balıklarının bağırsaklarında ve deri yüzeylerinde bulunur. Sığır, koyun, domuz gibi birçok hayvan bağırsak ve tonsillerinde bu etkeni taşır. At, köpek, kedi, birçok vahşi memeli ve kanatlı türünde de etken bulunur. İnfekte ve subklinik infekte taşıyıcı domuzlar etkenin primer rezervuarıdır, dışkı ve ağız-burun salgıları ile etkeni etrafa yayarlar. Özellikle hastalığın akut safhasında etken dışkı ile çok miktarda dışarı atılır. Diğer hayvanlara bulaşma genellikle dışkı ile kontamine olmuş yem ve suyun sindirim yoluyla alınması ile meydana gelir. Daha az olarak, infekte hayvan ile direkt temas sonucu deri sıyrıkları ve mukoza yoluyla da etken bulaşır. Etken vücuda girdikten sonra yayılımı konakçının immun durumuna göre değişir. Özellikle 3-18 aylık domuzlarda tedavide gecikilirse bakteriyemi sonucu yüksek ölüm oranları görülür. Septisemik fazı takiben ya da eş zamanlı olarak deri lezyonlarının görüldüğü ürtiker formu gelişir.


#12

SORU:

Erysipelotriks laboratuvar tanısı nasıl koyulmaktadır?


CEVAP:

Hasta hayvanın kanı, ölmüş hayvanın karaciğer, dalak, kalp ve sinovyal dokuları incelenir. Deri lezyonlarından etkenin izolasyonu nadirdir.
Bakteriyolojik Tanı: Örneklerden preparat hazırlanır ve Gram boyama yapılır. Hastalığın akut formunda alınmış olan örneklerde etken Gram pozitif küçük çomaklar halinde; kronik formda ise uzun-kıvrık çomaklar halinde görülür. Etken izolasyonu için örneklerden kanlı agara ekim yapılır. Besiyerine %0.1 oranında sodium azid ve/ya da %0.001 oranında crystal violet katılarak diğer bakterilerin üremesi engellenebilir. Ekim yapılan besiyerleri 37°C’de 24-48 saat aerobik ya da %10 CO2’li ortamda inkube edilir. İlk 24 saat içinde oluşan koloniler, iğne ucu büyüklüğündedir ve hemolizsizdir. İnkubasyonun 48. saatinde ise kolonilerin etrafında dar, yeşilimsi renkte tam olmayan bir hemoliz alanı belirir. Bu aşamada oluşan koloniler 2 farklı formdadır. S formu koloniler genellikle akut infeksiyonda, R formu koloniler ise genellikle kronik infeksiyonda alınan örneklerden elde edilir. S formu kolonilerden yapılan Gram boyamada etkenler mikroskopta Gram pozitif, küçük çomaklar halinde, R formu kolonilerden yapılan preparatta ise Gram pozitif, değişik uzunlukta flamentler halinde görülür. Karakteristik özellik gösteren kolonilerden saf kültür hazırlanır ve biyokimyasal tesler uygulanır.


#13

SORU:

Leptospiraların genel özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Leptospiralar Gram negatif, 0.1-0.2 x 6-12 µm boyutlarında, sarmal şekilli, hareketli, sporsuz, kapsülsüz ve aerobik bakterilerdir. Çok ince yapıları nedeniyle ışık mikroskobunda görülmeleri zordur. Sıvı kültürde, idrarda, diğer vücut sıvı ve dokularında karanlık saha mikroskobu ile görülebilirler. Sarmal yapılarının bir ya da iki ucu çengel gibi kıvrılmış olduğundan “C”, “S”, “L” harflerine benzer şekil alırlar.


#14

SORU:

Leptospira türleri hangi hastalıklara neden olmaktadır?


CEVAP:

Leptospira türleri hayvanlarda ve insanlarda “leptospirozis” hastalığına neden olurlar. Leptospirozis, başlıca anemi, sarılık, hemoglobinuri, hematuri, yüksek ateş semptomlarıyla seyreden, septisemi sonucu abort, ölü doğum, agalaksi, gibi klinik bulgulara da sebep olan zoonoz özellikte bulaşıcı bir infeksiyöz hastalıktır.


#15

SORU:

Leptospirozis neden Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü’nün bildirilmesi zorunlu hastalıklar listesinde yer almaktadır?


CEVAP:

Leptospirozis Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü’nün bildirilmesi zorunlu hastalıklar listesinde yer alır. Hayvanlarda leptospirozise neden olan leptospira serovarları ülkelere ve bölgelere göre değişiklik gösterir. Leptospiralar antarktika hariç tüm dünyada yaygın olarak bulunurlar. Sıcak, nemli, yağışlı iklimler, bataklıklar, alkali karakterliborganik madde içeren topraklar, gölet ve göller, havuzlar, pirinç tarlaları ve mezbahabsuları gibi yerlerde bol miktarda bulunurlar ve uzun süre canlı ve infektif kalırlar. Leptospirozis salgınları genellikle çok yoğun yağışlar sonrası meydana gelir. Leptospiraların birincil taşıyıcıları rodentlerdir; yabani karnivorlar ikinci sırada yer alır. Etkenlerin en önemli kaynağı hasta, portör, rezervuar ve gizli infekte hayvanların idrarlarıdır. Süt insan sağlığı ve süt emen hayvanlar açısından önemli bir kaynaktır. Sperma, atık yapmış hayvanların genital akıntıları ve aborte fötus da bol miktarda etken içerir. Bulaşma direkt temas ya da indirekt yollarla meydana gelir. Etken vücuda ağız, burun, konjuktiva, mukoz membranlar yoluyla girer. Leptospira normal ya da yumuşamış deriden direkt olarak vücuda girebilen ender patojenlerden birisidir. Ayrıca intrauterin, çiftleşme ve suni tohumlama yoluyla da bulaşma görülür. 


#16

SORU:

Leptospira tanısında hangi moleküler tanı yöntemleri kullanılmaktadır?


CEVAP:

DNA hibridizasyon metodları ve direkt PCR metodları doku ve sıvılardaki leptospiraları belirlemekte kültür metoduna alternatif olarak kullanılmaktadır. Ayrıca izolatların tiplendirilmesinde “restriction endonuclease” analizleri gibi moleküler yöntemler geliştirilmiştir.


#17

SORU:

Borreliaların genel özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Borrelialar Gram negatif, sarmal şekilli, hareketli, sporsuz, kapsülsüz ve mikroaerofilik bakterilerdir. Leptospiralara göre daha uzun, daha geniş bir yapıları vardır ve kıvrımları daha seyrektir. İn-vitro olarak üretilmeleri çok zordur. Borrelialar en küçük genoma sahip bakteriler arasındadır ve DNA’ları linear yapıdadır. Borrelia cinsi içinde 36 tür bulunmaktadır ve bunların 1/3’ü borelliozise neden olmaktadır.


#18

SORU:

Borrelia türlerinin neden oldukları hastalıklar nelerdir?


CEVAP:

Borrelia burgdorferi, köpekler başta olmak üzere at, sığır, koyun, kedi ve insanlarda “Lyme hastalığı”na neden olur. B. burgdorferi dışında 12 borrelia türü daha Lyme hastalığı veya borreliozis olarak nitelenen hastalıklardan sorumludur. Hayvanlarda hastalık oluşturan diğer borrelialar arasında B. theileri ve B. coriaceae ilk sıraları almaktadır. B. theileri, sığır, koyun ve atlarda anemi, ağırlık kaybı, halsizlik gibi belirtiler oluştururken, B. coriaceae, sığır ve geyiklerde epizootik aborta neden olmaktadır.


#19

SORU:

Borrelia salgınlarının nedenleri nelerdir?


CEVAP:

Evcil hayvanlar arasında en yüksek infeksiyon riskine sahip olanlar köpeklerdir, bununla birlikte geyik, at, sığır ve kedilerde de Lyme hastalığı görülür. Fare, kirpi, kertenkele gibi küçük yabani hayvanlar ve kuşlar hastalığın rezervuarıdır. Keneler ise hastalık etkenini bulaştıran başlıca vektörlerdir. Dolayısıyla Lyme hastalığı vektör kenelerin bulunduğu tüm ülkelerde ve bölgelerde, bu arada Türkiye’de de görülür. Keneler kan emme sırasında rezervuar hayvanlardan aldıkları etkeni yine kan emme sırasında diğer hayvanlara ve insanlara bulaştırırlar. Borreliozis zoonotik karakterde bir infeksiyondur. Köpek ve atların idrarlarında etken bulunsa da idrarın infeksiyon kaynağı olarak bir önemi yoktur. Kene ısırması sonrasında hastalığın ilk aşaması olarak etken deride ürer ve hızla kan dolaşımına karışarak vücuda yayılır. Özellikle eklemler, lenf yumruları, kaslar, sinirler, gözler, perikard, periton ve beyin zarında yerleşir.


#20

SORU:

Borrelia bakteriyolojik tanısı nasıl yapılmaktadır?


CEVAP:

Eklem sıvıları ve diğer vücut sıvılarında karanlık saha mikroskobu ile incelemede büyük spiral yapılı etken görülebilir. Ayrıca doku ve eklem sıvılarından hazırlanan preparatlar Giemsa boyama ya da florasan antikor tekniği ile incelenebilir. Etkeni üretmek için özel laboratuar ortamı gerekir. Özel Barbour-Stoenner-Kelly besiyerine eklem sıvıları ve diğer organlardan ekim yapılır, mikroaerofilik ortamda 6 hafta tutulan besiyerleri üreme yönünden her hafta karanlık saha mikroskobunda incelenir.