XVI-XIX. YÜZYILLAR TÜRK DİLİ Dersi Batı Türkçesi soru cevapları:
Toplam 20 Soru & Cevap#1
SORU:
Batı Türkçesi'ni oluşturan şiveler nelerdir?
CEVAP:
Oğuz Türkçesi şivelerinin oluşturduğu Batı Türkçesi bazı bilim adamları tarafından
Güney-Batı Türkçesi, Güney Türkçesi veya Oğuzca olarak da adlandırılmıştır. Batı Türkçesi, günümüzde Azerbaycan Türkçesi, Horasan Türkçesi, Kaşgay Türkçesi, Irak Türkmencesi, Türkiye Türkçesi, Türkmenistan Türkmencesi ve bunların çeşitli bölgelerde konuşulan şivelerinden oluşur.
#2
SORU:
Osmanlı imparatorluğunda Türkçe'nin yaygınlaşmasına katkıda bulunan etmenler nelerdir?
CEVAP:
Türkçe, mektep, medrese, tekke, kışla, resmi daire ve padişah sarayı ile yüksek
rütbeli memur ve komutan sarayları gibi sosyal alanlarda kullanılan ortak dil olmuştur. mparatorluğun çeşitli bölge ve şehirlerinde Türkçenin farklı şivelerini konuşan kesimler ile farklı dillere sahip kesimlerden gelen birçok kişi, eğitim-öğretim yoluyla veya üstlendikleri devlet hizmetinin gereği olarak büyük ölçüde İstanbul ve yöresi şivelerine dayalı bu kültür dilini öğrenmiş, öğretmiş ve bu dille eserler yazmışlardır. Böylece devletin birçok kesiminde yaşayan eğitimli gruplar bir imparatorluk dili haline gelen bu resmî Türkçenin edebiyat ve kültür dili olarak yaygınlık kazanmasına destek olmuşlardır.
#3
SORU:
Türkçeye Arapça ve Farsçadan alınan kelimelerin dile kattığı anlam bakımından avantajları neler olmuştur?
CEVAP:
Türkçeye Arapça ve Farsçadan alınan kelimler daha çok isim, sıfat ve az sayıda zarf ve
bağlaçlar olmuştur. Her yeni giren bu türden kelimeler Türkçeye bir anlam inceliği katmış, karşılığı Türkçede var olan kelimelerin anlamlarıyla eşdeğerde olmamıştır. Yalın ve bağlamdan ayrı olarak tek başına değerlendirildiklerinde Türkçedeki karşılıklarıyla anlamca eşit gibi görülen birçok alıntı kelime aslında deyim, atasözü ve donmuş ifade kalıpları içinde yeni anlam nüanslarıyla bir diğerinin yerine geçemeyecek şekilde kullanılmaya başlamış, bu yönüyle Türkçeye büyük ifade inceliği ve anlatım gücü kazandırmıştır.
#4
SORU:
XVI. Yüzyılda İstanbul'un Türk edebiyatı ve kültürü açısından önemi nedir?
CEVAP:
Türk edebiyatı ve kültürünün merkezi bu dönemde, şüphesiz Osmanlı İmparatorluğunun başkenti İstanbul’dur. Bağdat, Bursa, Edirne, Kastamonu ve Kütahya gibi şehirlerde edebi ve kültürel faaliyetler sürüyor olsa da çekim merkezi İstanbul’dur. Çeşitli Türk şehirlerinde yetişmiş ve bilgi ve yetenekleriyle güçlerini kanıtlamış şair ve yazarlar ya resmi görevli olarak veya kendi istekleriyle İstanbul’da toplanmış, burada yaşamaya ve eserler üretmeye başlamışlardır. Şehrin mektep ve medreseleriyle, sarayın Enderun mektebinde yetişen çok sayıda yazar, şair, ilim ve kültür adamı bu gelen sanatçı topluluklarıyla birlikte İstanbul’u bir kültür ve edebiyat merkezi haline getirmiş, böylece sarayda da hâkim durumda olan İstanbul konuşma Türkçesi özelliklerine bağlı bir edebiyat dili şekillenmeye başlamıştır.
#5
SORU:
XVI. yüzyılda şiirleriyle kültür hayatına katkıda bulunan şehzade ve padişahlar arasında kimler bulunmaktadır?
CEVAP:
XVI. yüzyılda hüküm süren Osmanlı padişahları ve şehzadeleri sadece şair ve yazarları korumakla kalmamış, kendileri de şiir ve edebiyatla uğraşmışlardır. Bu asırda padişah II. Beyazıt (Adli), Yavuz Sultan Selim (Selimi), Kanuni Sultan Süleyman (Muhibbi), II. Selim (Selimi), Sultan III. Murat (Muradi) ile birlikte şehzadelerden Cem Sultan, Şehzade Korkut (Harimi), Mustafa (Muhlisi) şiirleriyle kültür hayatına katkıda bulunmuşlardır.
#6
SORU:
Fuzuli'nin Türk edebiyatına katkısı olan eser türleri arasında neler bulunmaktadır?
CEVAP:
Fuzuli, Türkçeden başka Arapça ve Farsça eserler yazmış olsa da esas büyük eserlerini Türkçe yazmış, sanat gücünü anadili olan Türkçede göstermiştir. Divan şiirinin gazel, kaside, mesnevi, murabba, muhammes müseddes gibi hemen hemen bütün türlerinde söyleyiş, teknik ve üslup özellikleriyle ve yüksek nitelikli eserler ortaya koyan şairin eserleri asırlarca örnek eserler olarak okunmuş, okutulmuş, dili ve anlatımıyla sonradan yetişen nesilleri derinden etkilemiştir.
#7
SORU:
Arapça ve Farsçanın karşısında Türkçenin edebi bir dil olarak kabul görmesinde Fuzuli'nin nasıl bir katkısı olmuştur?
CEVAP:
Fuzuli, Türkçe eserlerindeki üstün edebi gücü ve başarısıyla birlikte yazdığı Arapça ve Farsça eserler sayesinde de dönemin prestijli dilleri olan Arapça ve Farsçanın karşısında Türkçenin edebi bir dil olarak varlığını kabul ettiren önemli sanatçıların başında gelir; çünkü Türkçe konuşamayan İslami toplumlara, bir Türk olarak onların kendi bildikleri dillerle ulaşabilmeyi başarmıştır. Nitekim Farsça divanının önsözünde şair “Bazen Arapça şiirler söyledim. Bu benim için kolaydı, çünkü Arapça benim ilmi konularda kullandığım dildi. Bazen yeteneğimin atını Türk dili meydanında koşturdum ve Türkçedeki söz güzellikleriyle Türk sanatseverlere zevk verdim. Bu benim için zor olmadı, çünkü bu benim asli duyuş ve düşünüşüme uygun olan dildi. Bazen de Fars dili ipliğine inciler dizdim” diyerek hem bu dillerdeki bilgisini, hem de sanat ve bilim vadisindeki yeteneklerini dönemin Türkçe bilmeyen okuyucusuna da anlatır.
#8
SORU:
“Ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler." özdeyişi kim tarafından hangi eserde kullanılmıştır?
CEVAP:
Hayali'nin meşhur “bilmezler” redifli gazelinde geçen “Ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler” bir özdeyiş halinde Türkçede yaygın olarak kullanılmıştır.
#9
SORU:
XVI. Yüzyılda süslü nesri kullanan sanatçılar arasından kimler gösterilmektedir?
CEVAP:
Dönemin önemli münşilerinden (inşa yazarlarından) olan Ahdi (Gülşen-i Şuara), Âşık Çelebi (Meşairü’ş-Şuara), Feridun Bey (Münşeat) Gelibolulu Mustafa Ali (Künhü’l- Ahbar, Kavaidü’l-Mecalis, Menakıb-ı Hünerveran), Hoca Saadeddin (Tacü’t Tevarih), Kınalızade Ali Çelebi (Tezkiretü’ş-Şuara), Latifi (Tezkire), Nişancı Celalzade Mustafa Çelebi (Tabakatü’l-Memalik fi Derecetü’l-Mesalik), gibi bir grup sanatçı bu üslubu yaygın olarak kullanan yazarlardır.
#10
SORU:
Süslü nesrin özellikleri nasıl özetlenir?
CEVAP:
Süslü nesrin özelliklerini kısaca şöyle özetleyebiliriz:
a. Konuşma dilinde kullanılmayan bir çok Arapça ve Farsça kelime kullanılmıştır.
b. Arapça ve Farsça kelimeler sık sık üçlü, dörtlü, hatta beşli Farsça terkipler içinde
kullanılmıştır.
c. Sık sık tarihi olaylara ve şahsiyetlere telmihte bulunulmuş, soyut ve karmaşık teşbih, istiare ve mecazlar kullanılmıştır.
d. Cümleler birbirine secilerle ve edatlarla bağlanarak uzatılmış ve konunun ana fikrini anlamak zorlaşmıştır.
#11
SORU:
Orta nesir nasıl tanımlanır?
CEVAP:
Osmanlı aydınlarının geniş okuyucu kitlelerini düşünerek kaleme aldıkları konuşma dili
özelliklerine yakın daha sade, anlaşılır ve külfetsiz nesir üslubudur. Eğitimli kesimlerin
günlük konuşmalarında da kullandıkları alıntı kelime, kısa terkipler ve yaygın olarak bilinen İslami ve ilmi terimler bu nesir üslubunda tabii bir şekilde kullanılır. Burada terkipler ve cümleler nispeten daha kısa, örnekler ve edebi sanatlar daha somut ve hayattandır.
#12
SORU:
Halk nesri üslubu nasıl tanımlanır?
CEVAP:
Halkın günlük konuşma Türkçesi unsurlarıyla oluşturulmuş mensur destanlar, halk
hikâyeleri, peygamber kıssaları, menakıpnameler, masallar, nasihatnameler, falnameler ve ilmihaller halk nesri üslubuyla yazılmıştır. Konuşma dilinin kelime hazinesi ve cümle yapısıyla kurulan bu üslupta halk inançları, atasözleri, basit benzetme ve istiareler ve günlük hayattan alınan örnekler çok kullanılır.
#13
SORU:
XVI. Yüzyıl aşık edebiyatı temsilcileri arasında kimler gösterilmektedir?
CEVAP:
Dindışı âşık edebiyatının bu dönemde temsilcileri arasında Bahşi, Ozan, Kul Mehmet,
Öksüz Dede ve adına destanlar söylenen Köroğlu vardır.
#14
SORU:
"Öt benim sarı tanburam
Senin aslın ağaçdandur
Ağaç dersem gönüllenme
Kırmızı gül ağaçdandur."
Metinde verilen ilahi kime aittir?
CEVAP:
Metinde verilen redifli ilahi Pir Sultan Abdal'a aittir. Meşhur “ağaçdandur” redifli ilahisinin ilk kıtasıdır ve görüldüğü gibi Türkçenin sadeliği ve işlekliği onun şiirlerinin daimiliğinin ve yaygınlığının sebeplerini de ortaya koyar.
#15
SORU:
XVII. yüzyıl Türk dili ve edebiyatının önde gelen şairleri arasında kimler yer alır?
CEVAP:
Dönemin önde gelen şairleri arasında Nef’i, Nabi, Şeyhülislam Yahya, Sabit, Neşati, Naili yer alır. Ek olarak bu dönemin diğer önemli şairleri arasında Bahti, Cevri, İsmeti, Mantıki, Nedim-i Kadim ve Vecdi sayılabilir.
#16
SORU:
Katip Çelebi'nin eserlerinin genel özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Katip Çelebi bilimsel eserlerini büyük ölçüde orta nesir üslubuyla yazmıştır. Osmanlı İmparatorluğunun en önemli bilim adamlarından olan Katip Çelebi ortaya koyduğu eserlerinde mümkün olduğunca sistematik ve objektif olmaya çalışmış, yeni görüş ve düşünüşleri eserlerinde göstermekten çekinmemiştir. Yazar Düsturü’l-Amel isimli eserinde Osmanlı devleti yönetimindeki aksakların giderilmesi yönünde bilgi vermiş, Mizanü’lHak’ta dönemin bilim anlayışlarından bahsetmiş, bir coğrafya kitabı olan Cihannüma’da dönemin en son coğrafya bilgilerini ortaya koymuş, yazarlar ve eserler sözlüğü olarak kaleme aldığı Keşfü’z-Zünun’da ise 14.500 civarında eser tanıtmış ve 10.000’e yakın yazardan bahsetmiştir.
#17
SORU:
XVII. Yüzyıl halk edebiyatının en önemli ismi kimdir?
CEVAP:
Bu yüzyıl halk âşıkları arasında en güçlü isim, koşmaları türküler halinde asırlarca dilden dile ve kuşaktan kuşağa sürekli okunan Karacaoğlan’dır. Çukurovalı olduğu sanılan şairin hayatı hakkında çok bilgimiz olmasa da onun şiirlerinden XVI. yüzyılın ikinci yarısıyla XVII. yüzyılın birinci yarısında yaşadığı, adına Karacaoğlan ile İsmihan Hikâyesi gibi aşk hikâyeleri oluşturulduğu ve diyar diyar gezerek sazıyla koşmalar söylediğini biliyoruz. Türkçenin halk arasında yaygın kullanılan kelime, deyim ve söyleyiş özelliklerini büyük ustalıkla eserlerinde işleyen şair, aşk, kadın, sevgiliden ayrılık ve tabiat güzelliği gibi konularla ilgili bireysel duygularını halk şiirinin kalıpları içinde en saf ve derin ifadelerle dile getirmiştir. Bu yönüyle Karacaoğlan sadece kendisinin değil, geniş kitlelerin zevk ve hayal dünyasını etkili bir şekilde terennüm eden bir âşık olmuştur.
#18
SORU:
Edebiyatta mahallîleşme kavramı nasıl açıklanır?
CEVAP:
Yerel dil, şive, kültür unsurları ile halk yaşayışının genel bir eğilim olarak etkili biçimde
manzum eserlerde görülmesi olayına mahallîleşme adı verilmiştir. Bir önceki dönemde
Nabi ve Sabit’in şiirlerinde yaygın kullanılan atasözleri, deyimler ve günlük hayata dair referanslar XVIII. yüzyılda sadece gazel türünde değil mesnevi, şehrengiz, manzum tarihler ve mizahi şiirlerde de yaygın bir şekilde görülmeye başlamıştır. Bunda bu sanat eserlerinin sıradan dinleyici gruplarına toplanma ve eğlenme mekanı olarak çok yaygınlaşan kahvehanelerde sunulmasının etkisi büyük olmuştur. Dinleyici kitlesinin hayat ve kültür seviyesinin buralarda sunulan eserlerde gözetilmesi konuşma Türkçesini ve halk beğenisini sanatın merkezî alanı haline getirmiş, bu durum Türk dili ve edebiyatının gelişme yönünü çok olumlu bir şekilde etkilemiştir.
#19
SORU:
Şeyh Galip'in soyut divan şiiri ilişkisi nasıl açıklanır?
CEVAP:
Şeyh Galib soyut divan şiirinin belki de son önemli temsilcisidir. Divanında bulunan gazel, kaside ve tardiyeleriyle özgün bir sanat anlayışı oluşturmuştur. Şeyh Galib’in 2100 beyitlik Hüsn ü Aşk mesnevisi ise Türk edebiyatının tasavvufi bir konu etrafında oluşturulmuş soyut allegorik kahramanların anlatıldığı bir eserdir. Eserin genel yapısı ve felsefesi üzerinde Fuzuli’nin Leyla vü Mecnun isimli eserinin etkisi sezilse de soyut kavramların değerlendirilişi ve imajları özgündür.
#20
SORU:
Tanzimat döneminin önde gelen yazar ve şairleri arasında kimler yer almaktadır?
CEVAP:
Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami'nin yanı sıra Abdülhak Hamit şiir ve tiyatro oyunu alanlarındaki eserleriyle, Ahmet Vefik Paşa özellikle Moliere’den yaptığı adaptasyon oyunlarıyla, Nabizade Nazım gerçekçi romanlarıyla dönemin önde gelen yenilikçi edebiyatçılarıdır.