XVII. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI Dersi XVII. Yüzyılda Tarihî ve Sosyo-Kültürel Hayat soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Valide Sultan Osmanlı İmparatorluğunda kimlere verilen unvandır?


CEVAP:

Valide Sultan, Osmanlı sultanlarının saltanatta bulundukları sırada hayatta olan annelerine verilen unvandır.


#2

SORU:

İstanbul isyanları içerisinde en tehlikelileri hangileridir, isyanların çıkma sebepleri genel olarak nedir?


CEVAP:

İstanbul isyanları içerisinde en tehlikelileri III. Murad, II. Osman, IV. Murad ve IV. Mehmed dönemlerinde meydana gelenlerdir. Devlet yönetimindeki zaaflar, ordunun ve maliyenin bozulması ve devlet otoritesinin zayıflaması neticesinde bu durumdan istifade etmek isteyenlerin teşvikiyle bazı isyanlar çıkmıştır. İstanbul’daki isyanlar çoğu zaman maaşlarının yetersizliğini ve zamanında ödenmediğini bahane eden yeniçeri ve sipahiler tarafından çıkarılmıştır. Bazen de yeniçeriler kimi devlet adamları tarafından kişisel çıkarları için kışkırtılıp ayaklandırılmışlardır.


#3

SORU:

Zitvatorok Antlaşması hangi padişah zamanında yapılmış olup sonuçları nelerdir?


CEVAP:

1.Ahmed, Kanije ve Estergon kalelerini alıp Zitvatorok Antlaşması (1606) ile Alman savaşına son vermiştir. Yıllardır devam eden Celali isyanlarını da tetikleyen bu antlaşmayla, her açıdan büyüyüp Hayat 5 gelişmesi sona eren Osmanlı Devleti, artık Avrupa’nın en güçlü devleti olma iddiasından vazgeçmiş ve Avusturya’yı kendisiyle eşit bir devlet olarak kabul etmiştir. Devletler arası hukuka uygun olarak yapılan bu ilk antlaşmayla rahatlayan Osmanlı, doğuda Safevilerle içerde de Celalilerle mücadeleye ağırlık vermiştir.


#4

SORU:

 Osman’ın dış politikadaki en önemli icraatı nedir?


CEVAP:

Safevilerle barış yapan II. Osman’ın dış politikadaki en önemli icraatı, Kırım Hanı’nın Lehistan üzerine yaptığı akınlar, Lehistan’a bağlı Kazakların Osmanlı sınırını ihlali ve Boğdan voyvodasının merkeze olan itiatsizliği vesilesiyle karşıkarşıya geldiği Lehistan üzerine yaptığı seferdir.


#5

SORU:

“Hâile-i Osmaniyye” yani Osmanlı trajedisi olarak adlandırılan olay nedir?


CEVAP:

Osman’ın yeni bir ordu kuracağı yönündeki söylentiler üzerine, yeniçeriler ve sipahiler sultanın hem hacca gitmesini engellemek hem de ona bu düşünceyi verenlerin sürgün edilmesi için ayaklanmışlardır. II. Osman, isyancılar tarafından tahttan indirilerek 22 Mayıs 1622 tarihinde feci şekilde katledilmiştir. Tarihçiler tarafından “Türk tarihinin Kerbela vakası” olarak nitelendirilen bu olay, tarihe “Hâile-i Osmaniyye” yani Osmanlı trajedisi olarak geçmiştir.


#6

SORU:

Osman tahta çıktıktan sonra neler yapmış ve neler yapmayı planlamıştır? Kısaca anlatınız.


CEVAP:

Tahta çıkışının daha ilk aylarında Safevilerle barış yapan II. Osman Lehistan’a sefer yapmıştır. Lehistan’la Kırım Hanları arasındaki savaşa bizzat ordunun başında katılan ve Hotin kalesini kuşatan II. Osman, her ne kadar bu savaşta başarısız olsa da, bu seferi 1621 yılında Osmanlı Devleti lehine önemli maddeler taşıyan Hotin Barışı ile tamamlamıştır. Osmanlı sultanları arasında ilk reformcu sultan olarak kabul edilen II. Osman, devletin yapısındaki çözülme ve zayıflamayı görüp buna çeşitli çareler aramaya başlamıştır. Bunun için de özellikle ulema sınıfının yetkilerini kısıtlamaya çalışmış ve askeri alanda bazı yenilikler yapmayı düşünmüştür. Bu tavrından dolayı hem ulemayı hem de Kapıkulu’nu karşısına almıştır. Ayrıca Bursa’yı geçici olarak taht merkezi ilan edip Anadolu’dan topladığı ordu ile yeniçerileri ortadan kaldırıp yeni bir ordu kurmayı düşünmüş, Haremi tasfiye edip hanedan mensuplarının Türk kızlarıyla evlenmelerini istemiş, eski kanunları kaldırıp yerine yenilerini oluşturmayı arzu etmiş ve kılık kıyafette bazı değişiklikler yapmayı düşünmüştür. Ancak düşünülen bu reformların yapılabilmesi için ortam müsait olmadığından düşüncelerini gerçekleştirememiştir.


#7

SORU:

Devran ve Sema kelimelerini açıklayınız


CEVAP:

Devran: Bazı tarikatlarda ayakta yapılan ayindir. Sema: Mevlevilikte kudüm ve ney eşliğinde ayakta dönülerek yapılan ayindir.


#8

SORU:

Sadaret nedir?


CEVAP:

Sadaret, Osmanlı Devleti’nde sadrazamlık makamıdır.


#9

SORU:

XVII.yy. Türk Edebiyatında şairler daha çok hangi konulara eğilmişlerdir?


CEVAP:

Bu dönemde şairler, geçen asırlara nazaran sosyal ve ekonomik konulara daha fazla eğilmişler, özellikle çevrelerinde olan hadiseleri gözlemleyerek bunları şiirlerine yansıtmışlardır. Bu da şiirlerde sosyal tenkidin ön plana çıkmasına sebep olmuştur. Nef’î, Nev‘îzade Atayî, Nabî, Sabit gibi şairlerin “sosyal çevre” ile çok fazla meşgul olmaları, bu dönem şiirinin genel karakterini de belirlemede etkili olmuştur. 


#10

SORU:

Nef’i, Kaside nazım şeklini hangi açılardan değiştirmiştir?


CEVAP:

Kaside nazım şeklini kendisinden önceki şekil, dil, ifade ve üslup özelliklerinden farklı bir tarzda geliştiren Nef’î, kasidenin nesib ve medhiye bölümlerini geçen asırlara göre kısaltmış ve özellikle fahriye bölümünü genişletmiştir. Hatta nesib bölümünü tamamen kaldırarak doğrudan fahriye ile başlayan kasideler kaleme alıp Sebk-i Hindî kasideciliğinin temel özelliklerinden olan fahriyeyi ön plana çıkartmıştır.


#11

SORU:

Nef’î’nin  özellikle Türk edebiyatında kaside şairi olarak şöhret bulmasında rol oynayan en önemli özelliği ne olarak görülür?


CEVAP:

Nef’î’’nin en dikkati çeken tarafı, şiirlerinde, özellikle de kasidelerinde âhengi yani müzikaliteyi başarılı bir şekilde kullanmasıdır. O, hassaten kasidelerinin nesib-teşbib bölümlerinde çizmiş olduğu manzarayı, kendine ait bir ses tonu, mükemmel bir âhenk ve şiirin muhtevasına uygun bir musikiyle okuyucuya yansıtmasını başarmıştır. Bunda, aruzu Türkçeye tatbikindeki yetkinliğinin yanı sıra, o manzaraya ve âhenge uygun kelime seçimindeki titizliği ve becerisi de etkili olmuştur. Nitekim savaş manzarasının çizildiği bir şiirinde, âhengin yardımıyla ondaki kılıç şakırtılarını ve kös seslerini duymak ve hissetmek mümkündür. Bu özelliğinden dolayı Nef’î, özellikle Türk edebiyatında kaside şairi olarak şöhret bulmuştur.


#12

SORU:

Bakî’nin rindane ve dış âleme açık üslubu ile nükteli ve zarif hayaller içeren gazel anlayışını devam ettiren şairlere örnek olarak kimler gösterilebilir?


CEVAP:

XVII. Yüzyılın şairlerinden özellikle Ganizade Nadirî, Haletî, Şeyhülislam Yahya ve Şeyhülislam Bahayî gibi şairler, Bakî’nin rindane ve dış âleme açık üslubu ile nükteli ve zarif hayaller içeren gazel anlayışını devam ettirmişlerdir.


#13

SORU:

XVII.yy. mesnevilerinde dikkat çeken en önemli hususlar nelerdir?


CEVAP:

Bu dönem mesnevilerinde dikkat çeken en önemli husus, hayata dayalı sosyal konulara yer verilip mahallî unsurların ön plana çıkarılmasıdır. Özellikle şehrengiz, surname, ta‘rifat gibi türlerde, şairlerin bizzat görüp müşahede ettikleri devrin sosyal ve kültürel manzaraları ile yerli konulara yer verilmesi, toplum ve hayat tasvirlerinin geniş şekilde yer alması önemli bir yeniliktir.


#14

SORU:

XVII.yy.önemli  mesnevi şairleri hangileridir?


CEVAP:

Dönemin mesnevi şairleri arasında Nev’îzade Atayî, Ganizade Nadirî, Faizî, Sîmkeşzade Feyzî, Azmizade Haletî, Neşatî, Sabit ve Nabî’yi belirtebiliriz.


#15

SORU:

XVII.yy.da Rubai alanında yetişen ve Türk edebiyatının Hayyam’ı olarak nitelendirilen şair kimdir?


CEVAP:

Rubai alanında Türk edebiyatının Hayyam’ı olarak nitelendirilen Azmizade Haletî yetişmiştir. O gerek rubailerinin değeri, gerekse sayısı bakımından aşılamamıştır.


#16

SORU:

Şeybanî sülalesinden Hive Hanlığı zamanında Ebulgazi Bahadır Han, Türk ruhunu yeniden canlandırmak için bir Türk tarihi yazdırmak istemiş, ancak bunu kaleme alacak tarihçi bulunmadığı için kendisi Şecere-i Terakime ve Şecere-i Türkî adlı iki önemli eser yazmıştır. Bu eserlerden Şecere-i Terakime’nin içeriğini kısaca anlatınız.


CEVAP:

Şecere-i Terakime, XII. asır Moğol tarihçisi Reşidüddin’in Cami’ü’t-tevarih’inde bulunan Oğuzname’nin diğer 20 Oğuzname ile karşılaştırılıp; Türkmenler arasında anlatılan rivayetlerin toplanarak bir araya getirilmesiyle yazılmış kısa, ancak önemli bir eserdir. Şecere-i Terakime’de Hindistan’daki Tuğluklar ve Halaçlar ile Horasan Türklerine ait kıymetli rivayetler yer almaktadır. Eserde kullanılan dil, Nevayî ve Babür ile mükemmeleşen edebî Orta Asya Türkçesinin Özbek Türkçesi ile birleşmesinden meydana gelmiş bir XVII. asır Orta Asya Türkçesidir.


#17

SORU:

XVII.yy. Türk edebiyatında Klasik Üslubun özelliklerini kısaca anlatınız.


CEVAP:

Bu üslup, XV. asır şairlerinden Necatî Bey ile XVI. asır şairlerinden Bakî’nin temsil ettiği şiir anlayışını devam ettiren şairler tarafından sürdürülmüştür. Klasik üslubun en belirgin özelliği, şiirselliğe yani âhenge muhtevadan daha fazla önem verilmesidir. Bu şiir anlayışında duygu ve lirizmden ziyade, şiir tekniğindeki sağlamlık, dili kullanmadaki yetkinlik, âhenk ve akıcılık önemlidir. Atasözü, deyim ve mahallî ifadelerin kullanımına özen gösteren klasik üslup şairleri, şiirlerinde felsefî düşünce ile tasavvufî manalara fazla yer vermemişler ve şiirlerini oldukça sade bir dille yazmışlardır. Şiirlerindeki hâkim tema aşk ve tabiattır. Daha çok gazel nazım şeklini tercih eden klasik üslup temsilcileri, canlı ve akıcı bir üslup kullanarak şiire doğallık kazandırmışlardır.


#18

SORU:

Sebk-i Hindi üslubu hakkında kısaca bilgi veriniz.


CEVAP:

Anadolu dışında oluşup gelişen ve bu dönem şiirini etkileyen bir üslup olan Sebk-i Hindî, Hint üslubu veya Hint tarzı demektir. Bu üslup, hem İran’dan Hindistan’a giden hem de Hindistan’da yetişip Farsça yazan şairler tarafından bir Türk devleti olan Babürlülerin hükümdarı Ekber Şah’ın sarayında başlatılmıştır. Bu üslubu başlatan şairler arasında Türk dilli olup da Farsça şiir söyleyen şairlerin önemli bir yeri ve konumu olduğu dikkat çekmektedir. XVI. asırdan XVIII. asra kadar, yani Örfî-i Şirazî’den Bîdil’e kadar, bu üslubun oluşup gelişmesinde etkili olan şairler, Hint kültürü ve inançlarından, felsefesinden, edebî zevkinden etkilenmişler ve eserlerinde Hint mistisizmine ait bazı motiflere yer vermişlerdir.


#19

SORU:

Hikemi şiir ne  demektir?


CEVAP:

Hikemî şiir, insanı terbiye edip bilgilendirmeye dayanan, kâmil insan olmanın yolunu öğreten, güzel hasletlere sahip olup kötü illetlerden uzak durmayı tavsiye eden, bunları yaparken düşündüren didaktik şiirdir.


#20

SORU:

Mahalli tarz’ı kısaca açıklayınız.


CEVAP:

Mahallî tarz, şiirde yerli ve mahallî unsurlara fazlaca yer verme anlayışıdır. Bu dönemde gittikçe yaygınlaşmaya başlayan sade dil ve mahallî ifadeleri kullanma, mahallî unsurlar ile sosyal ve kültürel tasvirlere yer verme, yerli konu arayışı daha sonraki dönemlerde ortaya çıkacak olan “mahallîleşme üslubu”na da kaynaklık etmiştir.