İngiltere'de 19.yüzyılda temelleri atılan Fabiancı düşünce akımı ile 20.yüzyıl ortalarına doğru "Beveridge Modeli" diye bilinen sosyal güvenlik sistemi arasında köprü görevi gören önemli iktisat tarihçisi Richard Henry Tawney’dir.

Weber’de toplumsal sınıflar, güç dağılımının bir olgusu olarak iktisadi terimlerle tanımlanır; mülkiyet sahipliği ölçütü önemli bir iktisadi güç alanıdır.

A seçeneği Bob Jessop’un, B seçeneği Charles Maiyer’in, C seçeneği Gerhard Lehmbruch' bu nedenle doğru yanıt E seçeneğidir.

Liberal korporatizmde zorunlu üyelik, üyeler üzerinde toplumsal baskı, üyeler arasında akdedilen bir kaynaktan “check off” sistemiyle, temel hizmetler sağlanarak fiili bir biçimde sağlanır. Gönüllü üyelik yoktur.

Liberal düşünce sisteminin analiz birimi bireydir.

Bir siyasal topluluğun aynı zamanda kültür, dil, âdetler ve karakter bakımından türdeş özellikler göstermesine Ulusallık denir.

Turner’a göre liberalizm fırsatlarda, reformizm şartlarda ve sosyalizm sonuçlarda eşitlik arar.

“Açgözlülük etiği” olarak bırakınız-yapsınlar kapitalizmini eleştiren, Richard Henry Tawney ‘dir.

İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı Fransız Devrimi’nin en önemli düşünsel kaynaklarından biri olan Jean-Jaquese Rousseau’nun eseridir.

Toplumsal tabakalaşması sınıfsal farklılıklara yaslanan toplumlar ile soy ve inanç farklılıklarına dayanan toplumlarda yatay ve dikey hareketliliğin olması toplumlar arasındaki en önemli farktır.

Sınıfsal kutuplaşma; ara katmanların tasfiye olarak toplumun, sermaye sınıfı ve işçi sınıfı şeklinde iki büyük kampa ayrılması süreci olarak tanımlanabilir. Diğer seçenekler bu tanımı karşılamamaktadır.

T. H. Marshall, İngiltere örneğinden hareketle geliştirdiği vatandaşlık kuramında, yurttaşlığın sivil, siyasal ve sosyal boyutlardaki gelişimini ortaya koymaktadır. Marshall’a göre 18. yüzyıl bireylerin hukuksal statüsünü ve sivil haklarını temel alan önemli bir sivil/medeni haklar gelişimine tanıklık etmiştir. Bu haklar bireysel özgürlük, konuşma özgürlüğü, düşünce ve inanç özgürlüğü, mülk edinme ve sözleşme yapma özgürlüğü ve adalet hakkı gibi hak ve özgürlüklere ilişkindir. Seçme ve seçilme hakkı ile örgütlenme haklarını içeren siyasal haklar ise 19. yüzyılda siyasal eşitlik için işçi sınıfının verdiği mücadelenin bir sonucu olarak gelişmiştir. Marshall’ın kuramının üçüncü boyutunu oluşturan ve 20. yüzyılda genişleyen sosyal haklar ise ekonomik refah ve sosyal güvenlik gibi haklara sahip olmaktan, çağdaş bir birey gibi yaşayabilmek hakkına dek uzanan bir haklar dizinidir.

Sadece işsizleri kapsayarak onların haklarını koruması refah devletinin özelliği olamaz.

Vatandaşlığın üç kurucu unsuru göze çarpmaktadır: yasal statü ve haklar, topluma siyasal veya diğer katılım biçimleri ve ait olma duygusu. Vatandaşlığın tarihi bize göstermektedir ki vatandaşlığın kurucu unsurları haklar, katılım ve mensubiyet olmaktadır.

Mülksüzleşme sonucu bağımsız üreticilerden kopartılan üretim araçlarının mülksüzleşmiş emekçileri sömürme ve denetleme araçları haline dönüşmesine sermayeleşme denir.

Korporatizmi yeniden tanımlayıp, kavramsallaştırma çabası 1974 yılında Philippe C. Schimetter tarafından başlatılmıştır.