Türk Düşünce Tarihi Final 12. Deneme Sınavı
Toplam 20 Soru1.Soru
Aşağıdakilerden hangisi Gazzâlî’den sonra felsefe ile kelâmı birleştirmiştir?
Hocazade
|
Ali Tusi
|
Kemal Paşazade
|
Fahreddin Razi |
Musa Kazım Efendi |
Gazzâlî’den sonra gelen Fahreddin Razî (ö.1209), felsefe ile kelâmı birleştirmiştir. Felsefeyi kelâma katarak, kelâmın meşruluğundan hareketle felsefi konuları kelam içinde okumak da bir ölçüde meşrulaşmıştır. Ancak felsefe, şahsiyetini ve istiklalini kaybettiği için fazla bir ilerleme kaydedilememiştir. Bu durum diğer tecrûbi ilimleri etkilediği gibi, felsefenin gerilemesine ve sönmesine de sebep olmuştur.
2.Soru
Yabancı eserlerin Arapça’ya tercüme girişimi ilk defa aşağıdaki kişilerden hangisinin zamanında olmuştur?
Hz. Ali |
Hz. Ömer |
Hz. Muhammed |
Halid bin Yezid |
Sâbit İbn Kurrâ |
Yabancı eserlerin Arapça’ya tercüme girişimi ilk defa Hz. Ömer zamanında olmuştur; Müslüman askerleri İran’ı feth edince, İran’da buldukları Pehlevice eski İran krallarının tarihine ait “Hudayi Nâme” adlı eseri Hz. Ömer’e gönderirler. Hz. Ömer, eserin Arapça’ya tercümesini emreder. Doğru cevap B seçeneğidir.
3.Soru
İslam düşüncesinin batıya etki etmesini sağlayan en önemli gelişme aşağıdakilerden hangisidir?
Batılıların İslâm ülkelerine eğitim için gitmeleriyle |
İslâm eğitim kurumlarının taklit edilmesiyle |
Diplomatik ilişkilerle |
Hıristiyanların Müslümanlarla Sicilya, Endülüs (İspanya) ve kısa süreli olarak Güney İtalya’nın fetihlerinde doğrudan temasıdır. |
Arapçadan yapılan tercüme hareketleri |
İslâm düşüncesi Batı’ya birkaç yolla geçmiştir. Bunlardan en önemlisi Arapçadan yapılan tercüme hareketleridir. Kendisi gençliğinde Endülüs ve Kuzey Afrika’da Arapça öğrenerek Müslüman memleketlerde İslâm ilimlerini öğrenen Papa Slyvestre Saccy, papa seçildikten sonra Kuzey İspanya’nın Rippol şehrinde, aynen Beytü’l-Hikme gibi 910 yılı civarında bir tercüme okulu açtırdı. Burada Müslüman bilginlerin eserlerini Latinceye çevirtmeye başladı. Tercüme işi için önce Arapça bilen dönemin Yahudi asıllı bilginleri görevlendirildi. Arapça’dan Latinceye tercüme faaliyetleri Batı’da 18. yüzyıla kadar devam etti. XII. Ve XIII. yüzyıllardan itibaren Hıristiyan bilginler de Arapça, hatta Türkçe ve Farsça öğrenerek tercüme faaliyetlerine katıldılar. Ünlü İngiliz filozofu John Locke (1632-1704) bile Arapça öğrenme ihtiyacı duymuştur.
4.Soru
Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
İslâm düşüncesi, kaynak olarak her zaman Kur’an ve hadislere yönelmiş olmakla birlikte, içinde yeşerdiği kültürel dillerin söyleyebilme gücü ve imkânlarına göre kavramlaştırmalar yapabilmiştir. |
Türkçe içinde düşünen bir İslâm düşünürü, İslâm ile ilgili algısının Türkçenin kendi tarihsel geleneği (hazinesi) ile onun diğer kültürel dillerle olan etkileşimine dayandığını fark etmek durumunda değildir. |
Kur’an’ın indiği tarihsel ortamda yaşayan insanlara hitap ederken kullandığı kelimeler ile daha sonra Müslümanların farklı kültürlerden edindikleri farklı kelimeler birbirine nispeten yabancıdır. |
Kur’an “zerre” kelimesini kullanırken, daha sonra Müslümanlar bu kelime karşılığında “atom” kelimesini kullanmışlardır. |
Karakter yabancılık nedeniyle İslâm düşünürleri otantiklik (sahihlik, asla uygunluk) ve yenilik (anlamın güncellenmesi) arayışları arasında sürekli ikilem yaşamışlardır. |
İslâm düşüncesi, kaynak olarak her zaman Kur’an ve hadislere yönelmiş olmakla birlikte, içinde yeşerdiği kültürel dillerin söyleyebilme gücü ve imkânlarına göre kavramlaştırmalar yapabilmiştir. Kur’an’ın indiği tarihsel ortamda yaşayan insanlara hitap ederken kullandığı kelimeler ile daha sonra Müslümanların farklı kültürlerden edindikleri farklı kelimeler birbirine nispeten yabancıdır. Kur’an “zerre” kelimesini kullanırken, daha sonra Müslümanlar bu kelime karşılığında “atom” kelimesini kullanmışlardır. Türkçe içinde düşünen bir İslâm düşünürü, İslâm ile ilgili algısının Türkçenin kendi tarihsel geleneği (hazinesi) ile onun diğer kültürel dillerle olan etkileşimine dayandığını fark etmek durumundadır. Karakter yabancılık nedeniyle İslâm düşünürleri otantiklik (sahihlik, asla uygunluk) ve yenilik (anlamın güncellenmesi) arayışları arasında sürekli ikilem yaşamışlardır.
5.Soru
Aşağıdakilerden hangisi bilinemezcilik akımından gelen filozoflardan değildir?
Hammad İbn Raviye |
Beşşar İbn Burd |
Ebû Nuvvas |
İbn Ravendî |
İbn Bâcce |
Bilinmezcilik akımından yani agnostik oluşlar arasında İbn Sebe, İbnü’l-Mukaffa, Hammad İbn Raviye (ö.771), Beşşar İbn Burd (ö. 783), Ebû Nuvvas (ö. 814) ve İbn Ravendî (ö.910) gibi kimseler sayılır. İbnü’l-Mukaffa örneğin aynı zamanda hem Zanâdıka’dan hem de Dehrîlerden de sayılır.
6.Soru
Aşağıdakilerden hangisi sembolik dil aracılığıyla kendi düşüncelerini halkın dikkatine sunmaya çalışmıştır?
İbn Sina |
Sühreverdî |
Fârâbî |
İbn Haldûn |
İbn Rüşd |
Kavramsal dilin anlaşılması, ilgili alanda yeterli birikime sahip olmayanlara zor geldiği kadar yanlış anlamaya da yol açmaktadır. Filozoflar, İslâm toplumlarında felsefenin genel olarak sevilmemesinin en büyük nedenini felsefi dilin soyut kavramsal yapısına bağlarlar. Bu yüzden İbn Sina ve İbn Tufeyl gibi bazı filozoflar sembolik dil aracılığıyla kendi düşüncelerini halkın dikkatine sunmaya çalışmışlardır.
7.Soru
Endülüslü filozofların insan mutluluğunu öncelikli bir sorun olarak ele almalarının sebebi aşağıdakilerden hangisidir?
Siyasetin toplumda çok önemli olması. |
Felsefenin dini çevreler tarafından meşru görülmemesi. |
Siyasal gücün ön planda olması. |
Eğitime yeterince önem verilmemesi. |
Tasavvufun gereklerinin yerine getirilmemesi. |
Endülüslü filozoflar insanın mutluluğu ve ittisal sorununu öncelikli bir sorun olarak tartışmışlardır. Bu durum biraz da felsefenin dini çevreler tarafından Endülüs’te meşru görülmemesi ile ilgilidir. Biraz da genel anlamıyla Endülüs’te siyasal gücün zayıflamasıyla ortaya çıkan karışıklık sebebiyledir. Siyasal gücün zayıflamasının içe kapanmayı desteklediği görülmektedir. Tüm bunların sonucu filozoflar Endülüs’te sıkıntılı günler yaşamışlardır. Doğru cevap B’dir.
8.Soru
“Müslümanların inançları içinde Hıristiyanlıkta olduğu gibi aklı esaretin ayak bağı edecek sırlı şeylere tesadüf edilmez. Bir Müslüman, oluşun hakikatlarını düşünmekten men edilemez, bilakis kuru bir imanla iktifa edip iç ve dış dünyaların, göklerin ve yerin sayısız ve sonsuz hakikatlarını ve sırlarını düşünmekten atıl olanları kötüleyen ayetler pek çoktur...” görüşünü İslâmiyet’in Esasları, Mazisi ve Hali eserinde ifade eden yazar kimdir?
Cemâleddin Afgânî |
Mehmet Âkif Ersoy |
Muhammed Abduh |
Babanzâde Ahmet Naim |
İsmail Hakkı İzmirli |
İsmail Hakkı İzmirli ,“İslâmiyet’in Esasları, Mazisi ve Hali” başlıklı makalesinde ise şu görüşlere yer verir. Müslümanların inançları içinde Hıristiyanlıkta olduğu gibi aklı esaretin ayak bağı edecek sırlı şeylere tesadüf edilmez. Bir Müslüman, oluşun hakikatlarını düşünmekten men edilemez, bilakis kuru bir imanla iktifa edip iç ve dış dünyaların, göklerin ve yerin sayısız ve sonsuz hakikatlarını ve sırlarını düşünmekten atıl olanları kötüleyen ayetler pek çoktur.
9.Soru
İbrahim Mütefferika ile ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
İlk matbaanın kurulmasına izin verilen bilim adamıdır. |
Kanun-i Kadime adlı yeni bir düzen getirmiştir. |
Risale-I İslamiye adlı eseri vardır. |
Aslen Avrupalıdır ve bir papazın oğludur. |
Kurduğu yeni düzende Amerika’nın keşfinin oluşmasında katkısı büyüktür. |
A, C, D, E seçenekleri İbrahim Mütefferika’nın düşünceleri ve özellikleri arasındadır. Ancak B seçeneğinde Kanun-i Kadime adlı düzene karşı Osmanlı Devleti’nin toparlanması için Nizam-i Cedit adlı yeni bir düşünme tarzı geliştirmiştir.
10.Soru
Hıristiyan filozof Guillaume d’Auvergne hangi Müslüman filozof için "Asil filozof" tabirini kullanmıştır?
Farabi |
İbn Sina |
Kindi |
İbn Davud |
Gazzali |
İbn Sînâ’nın kendileri üzerinde açık tesiri görülen ilk Hıristiyan filozoflarının başında Alexandre de Hales ve Guillaume d’Auvergne gelir. Sonuncusu, çeşitli eserlerinde Aristo ile yan yana müracaat ettiği ve “Asil Filozof” dediği Müslüman filozof İbn Sînâ’dır. Mesela sadece De Univers adlı eserinde, otuzdan fazla müracaatta bulunur.
11.Soru
"Kutsal metinlerin ancak felsefi düşünmeye meyilli insanların fark edebileceği bir takım işaretler
sunduğu"nu belirten İslam düşünürü aşağıdakilerden hangisidir?
Farabi |
İbn Sina |
İbn-i Haldun |
Mevlana |
Yunus Emre |
İbn Sina, Şifa adlı eserinin “Peygamberliğin Kanıtlanması” kısmında kutsal metinlerin ancak felsefi düşünmeye meyilli insanların fark edebileceği bir takım işaretler sunduğunu belirtir.
12.Soru
Aşağıdaki düşünürlerden hangisinin eserlerinde bilinç bölünmesi denen sürecin izleri görülmektedir?
Koçi Bey |
M. Şemsettin Günaltay |
Namık Kemal |
Mustafa Şekip |
Ziya Gökalp |
Kuşkusuz bilinç bölünmesi dediğimiz olay ve süreç, birden bire ortaya çıkmış değildir. Gelibolulu Mustafa ve Koçi Bey’in eserlerinde görüldüğü üzere, Osmanlının toplumsal, kurumsal (askeri, mali, ilmi vs.) yapısında ve idari kararlarında ortaya çıkan büyük zafiyet ve bozulma öncelikle bu alanlarda düşünürlerin eleştirel görüşler geliştirmesine ve çözüm arayışlarına girmesine yol açmıştır. İlk olarak çözümlerin eskiye yani Osmanlının güçlü zamanlarında uygulanan kurallara geri dönüş şeklinde dillendirilmesi nostaljik bilincin ortaya çıktığını, eski-yeni şeklinde bilincin ikili bir zamansal görünüm kazandığını göstermektedir. İlmiye sınıfındaki sıkıntılar bu dönemde vasıfsız ve tamahkar insanların medreselerde kendilerine yer bulabilmesi şeklinde dile getirilmektedir.
13.Soru
Ben-Sen veya Ben-Öteki ilişkisi hangi filozoftan itibaren en tartışmalı sorunlarından birini teşkil etmiştir?
Platon |
Eflatun |
Yunus Emre |
Hegel |
Whitehead |
Ben-Sen veya Ben - Öteki ilişkisi modern düşüncenin, özellikle Alman filozofu Hegel’den itibaren en tartışmalı sorunlarından birini teşkil eder. Bugün dinler arası diyalog, kültürler arası ilişkiler ve birlikte yaşama sorunu diye adlandırılan konular, Ben-Sen ilişkisinin farklı alanlardaki tezahürleri olarak görülürler.
14.Soru
Yunan felsefesinin tercümesiyle beraber, Müslümanlar tarafından tanınan felsefe, Müslüman düşünürleri üçe ayırdı. Aşağıdakilerden hangisi kelâmcıların temsil ettiği gruptur?
Hakikati keşfetmek maksadıyla felsefe yapanlar |
Felsefeyi dinle uzlaştıranlar |
Yabancısı olduğu düşüncelere karşı koymak maksadıyla felsefe yapanlar |
Felsefî metotla dini savunanlar |
Sırf felsefe yapanlar |
Yunan felsefesinin tercümesiyle beraber, Müslümanlar tarafından tanınan felsefe, Müslüman düşünürleri üçe ayırdı: 1. Sırf felsefe yapanlar. 2. Felsefeyi dinle uzlaştıranlar 3. Felsefî metotla dini savunanlar. Konumuz açısından burada daha çok ikinci ve üçüncü gruplar önem arz etmektedir. Yukarıdaki tasnifte yer alan ikinci grubu filozoflar, üçüncü grubu ise kelâmcılar temsil etmektedirler.
15.Soru
Gazzâlî Makâsıt adlı eserinde ilimleri dört başlıkta ele almıştır. Bu ilimlerden hangisi matematik ile doğrudan ilgilidir?
Tabiîyât |
Mantık |
İlahiyât |
Edebiyat |
Riyaziyât |
Bu eserin birinci bölümü Riyaziyât, yani matematik ve geometri oluşturur. Doğru cevap E'dir.
16.Soru
Umran ilminin amacı nedir?
İslâm medeniyetinin ortaya çıkışını anlamak
|
İnsan davranışlarını açıklamak
|
Tarihi-toplumsal varlık alanındaki değişimleri ve süreklilikleri tespit etmek
|
Dini ve akli ilimlerin teşekkülünü anlamak
|
Devletlerin yükseliş ve çöküşlerini açıklamak
|
17.Soru
Esedabad'da doğan, Ayasofya ve Sultan Ahmet camilerinde vaazlar veren, kısa süre sonra Meclis-i Kebir-i Maarif azalığına getirilen kişi aşağıdakilerden hangisidir?
Muhammed Abduh
|
Cemaleddin Afgani
|
Reşîd Rızâ
|
Hidiv Tevfık |
Billah |
Cemâleddin Afgânî Hemedan yakınındaki Esedabad'da doğmuştur. 10 yıllık eğitim-öğretim neticesinde, İslâmî ilimleri özümsemiş, bu esnada felsefe ve modern bilimlere ise özel ilgi duymuştur. Anadili Türkçe’nin yanında Arapça, Farsça, Fransızca, İngilizce ve Rusça öğrenmiştir. 18 yaşında Hindistan’a gitmiş. Buradan birçok Müslüman memleketlere uğradıktan sonra Mekke’ye yönelerek Hacc ibadetini yerine getirmiştir. Sonra memleketi Afganistan’a dönmüş. Afganistan’dan Hindistan’a gelişi İngilizler tarafından tehlike olarak görülmüş ve Hindistan’ı terk etmek mecburiyetinde bırakılmıştır. Oradan Kahire’ye gitmiş ve çok iyi karşılanmıştır. Ezher hocaları ve öğrencileri ile özel dostluklar kurmuş ve evinde birçok insana ders vermiştir. Mısır’dan sonra İstanbul’a gelmiş. Ayasofya ve Sultan Ahmet camilerinde vaazlar vermiş, kısa süre sonra kendisi Meclis-i Kebir-i Maarif azalığına getirilmiştir.
18.Soru
Aşağıdakilerden hangisi Biruni'nin eserlerinden biridir?
İşarat
|
Tahkîk mâ li'l-Hind
|
Tehafüt
|
Tecaribü'l-Ümem
|
Mukaddime
|
19.Soru
Tecâribü'l-ümem isimli eser hangi düşünüre aittir?
Bîrûnî |
İbn Miskeveyh |
İbn Haldun |
Gazneli Mahmud |
İbn Rüşd |
Tecâribü'l-ümem isimli eser İbn Miskeveyh’e aittir.
20.Soru
Aşağıdakilerden hangisi tarihin sadece rivayetleri nakletmek olmadığını aynı zamanda yorum olduğunu belirtmektedir?
Farabi |
İbn Haldun |
Biruni |
Khan |
İbn Miskeyevh |
İbn Miskeveyh’e göre tarih sadece rivayetleri nakletmek değildir. Aynı zamanda yorumdur. Akılcılık, tenkitçilik ve faydacılık prensiplerine bağlı kalınarak yapılan bir tarihçilikte amaç geçmiş olayları doğru tespit etmek, bunları sebepleriyle açıklamak, nihayet bu olaylara dayanıp gelecek için var sayımlar üretmektir.
-
- 1.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 2.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 3.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 4.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 5.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 6.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 7.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 8.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 9.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 10.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 11.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 12.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 13.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 14.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 15.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 16.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 17.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 18.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 19.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 20.SORU ÇÖZÜLMEDİ