Osmanlı Dönemi Tali Yollar
1-Kuzey Kervan Yolu: İstanbul’dan başlayan bu yol, Anadolu’yu boydan boya katedip İran’a ulaşmaktaydı. Sapanca’dan sonra Mudurnu, Bolu, Amasya güzergâhını izleyerek Tokat, Şebinkarahisar, Aşkale üzerinden Erzurum’a ulaşan yol, Doğubeyazıt’ta bugünkü Türkiye sınırlarını terk etmekteydi.
2-Ankara Yolu: Sapanca, Geyve, Göynük güzergâhını izleyen yol, Beypazarı üzerinden Ankara’ya, oradan da Kayseri’ye uzanmaktaydı.
3-Buca-İzmir Yolu: İzmit körfezini dolanarak Bursa’ya, oradan da Balıkesir, Akhisar, Manisa yoluyla İzmir’e ulaşmaktaydı.
4-Bursa-Çanakkale Yolu: Bursa’dan ayrılan bu yol, Dimetoka (Gümüşçay), Lapseki üzerinden Çanakkale’ye ulaşıyordu. Doğru cevap E'dir.

Diğerleri farklı kişiler tarafından inşa edilmiştir. Cevap D şıkkıdır.

Battal Gazi'in ölüm yeri ve tarihi ile ilgili olarak farklı tarihler verilirse de O’nun Eskişehir-Seyitgazi ilçesi yakınlarında şehit düştüğü ve şehit düştüğü yere defnedildiği, bu tarihin de 730-40 yılları arasında olduğu genelde kabul edilmektedir.

Surlarla kuşatılmış kentin dört yöne açılan dört kapısı vardır: Kuzeydeki DağKapısı (Harput Kapısı), batıdaki Urfa Kapısı (Rum Kapısı), güneydeki Mardin Kapısı (Tell Kapısı), doğudaki Yeni Kapı (Su veya Dicle Kapısı). Bu kapıların iki yanında yer alan kulelerle batı kesimindeki kuleler diğerlerine göre daha büyük ve güçlüdür. Diğer taraftan, surların batı ucundaki Ulu Beden Kulesi ile onun 150 m kadar güneyinde bulunan Yedi Kardeş Kulesi Türk savunma mimarlığının en güzel örnekleri olarak kabul edilir.

Bakır Çağı’nda Troya, Yortan, Beycesultan (Denizli), Yumuktepe (Mersin) ve Kutsal Ayça (Hilâl) en önemli yerlerdi. Beycesultan’da MÖ 3000’de ilk megaron (dikdörtgen büyük bir oylumun önünde iki yanı kapalı önü açık bir giriş bölümü olan yapı türü) görülüyor. Dörtgen ana oylumun tavanının ortasında bir delik vardır. Deliğin tam altında, damı tutan dört direğin arasında ateş yakma yeri vardır. Bütün bunlar Çatalhöyük’ü anımsatır.

İlk olarak Yunan tarihçisi Herodotos’un sözünü ettiği Kral Yolu, Batı Anadolu’da, Salihli kasabası yakınlarındaki Sardes kentinden başlamaktaydı. Anadolu’yu baştan başa kateden bu yol, Pers İmparatorluğu’nun merkezi Susa’ya ulaşıyordu. Herodotos bu yoldan söz etmekle birlikte, yolun izlediği güzergâh hakkında ayrıntılı bilgi vermemektedir. Lydia Krallığı’nın yıkılışından sonra (MÖ 546) Anadolu, Kyros’un egemenliğine girerek Pers İmparatorluğu’nun bir parçası hâline gelmiştir.

Uluslararası ticaretin gelişmesi, bazı panayırların kurulmasına vesile oldu.
Genellikle şehirlerden uzak olan bu panayırlara Yabanlu(ğ) denirdi. Kayseri Elbistan arasında, Karahisar Ovası’nda kurulan Yabanlu Bazarı ünlüydü.

Toprağın ilk işlendiği, buna bağlı olarak da ilk yerleşmenin gerçekleştiği bu dönemden Anadolu’da bulunan en erken tarihli yerleşme, Diyarbakır ile Elazığ arasında, Ergani’den 6 km uzaklıktaki Çayönü’dür.

Diğer şıklar Hıristiyanlık dönemine aittir. Cevp C şıkkıdır.

Hamam yapısının beş temel bölümünü şunlar oluşturmaktadır: 1. Soyunma, dinlenme bölümü (apoditerion), girişten hemen sonra gelen bölümdür. Burada sokak giysileri çıkarılır. Buna uygun nişler vardır. Yıkanma işleminden sonra da burada dinlenilir. Ardından giyinilir. Hamamın en büyük oylumudur. Değerli eşyalar, giysiler burada korumaya alınır; 2. Soğukluk (frigidarium) hamamın soğuk yıkanma yeridir. Burada havuz ya da soğuk su küvetleri vardı. Buraya açık havada bulunan havuz (piscina) da bağlanırdı kimi çözümlerde. Örneğin Hierapolis’te olduğu gibi; 3. Ilıklık (tepidarium) soğukluk ile sıcaklık arasındaki bölümdür. Sağlık nedenleriyle sıcaklığa dayanamayanlar burada yıkanırlardı. Sağlıklı kişiler için de burası sıcaklığa geçişin alışma yeriydi. Keselenme, masaj, yağlanma yerleri de burada olurlardı; 4. Sıcaklık (caldarium) hamamın en önemli en sıcak yeridir. Güneye bakması yeğlenen bu oylum, tabanı altındaki cehennemlik (hypokaust) ile ayrıca duvarlarının içinden geçen kanallarla (tüteklikler) ısıtılır. Buna terleme odası (Laconicum ya da sudatoricum) eklenebilir. Burası çok sıcaktır. Buhar ya da ter banyosudur. Buradan sonra soğuk suya dalınır; 5. Külhan, hamamın suyunun, yapısının ısıtılabilmesi için gerekli düzenektir. IV. ve V. maddeler yanlış olduğundan Doğru cevap I,II,III,VI maddelerinin verildiği C’dir.

Mimar Sinan Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1563 yılında yapımında görevlendirilmiştir.

Duvarlarda av görüntülü resimler vardı. Düz damlarında da insan çalışmaktadır, bazı işler uygun havalarda burada görülmektedir. Birbirine bitişik olarak yapılmış evlerin arasında çöplük olarak kullanılan yer yer boşluklar bulunmaktadır. Belki insanın, hayvanın dışkılama yeri olarak da kullanılıyordu. Topraktan olduğu için, evlerin döşemesi üzerinde dolaşıla dolaşıla ufalanıyordu. Her dönem yeniden çamurla sıvanırdı. Böylece döşeme yükselerek, evin içinde ayakta durulamaz olurdu. Bu durumda evin duvarları yarı bellerinden yıkılarak evin içi doldurulur, üzerine yeni bir ev kurulurdu. Bu yeni bir yerleşme demektir. Bu yeni doku, eskisinin üzerine kurulduğu için yerleşme gitgide yükselir. Bu yükseltiye höyük diyoruz. Çatalhöyük’te 18 katman, Troya’da 9 katman, Beycesultan’da 42 katman saptanabiliyor. Çatalhöyük, düz alandan 21 m yüksekliktedir. Canhasan’da, Hacılar’da iki katlı çözümler başladı. Altta ahır vardı. Üst kat yaşam alanıydı.

Bugün İstanbul Surları denilince Tarihi Yarımada’yı çepeçevre kuşatan surlar anlaşılmaktadır (?ekil 4.1). Fakat bu surlardan önce ve sonra yapılan surlar da bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmı Bizans Dönemi’nde kent genişledikçe yıkılmış, yok olmuştur. Günümüze gelemeyen bu surların, sadece inşa sırasına göre isimlerini vermek yeterli olacaktır: Bizantion Surları (MÖ VI. yüzyıl); Septimius Severus Surları (MS 193-211); Constantinus Surları (324-337). Bunlardan başka Haliç’in karşı yakasındaki, günümüze sadece kulesi gelebilen Galata Surlarını da hatırlamak gerekir.

İstanbul’un önde gelen kültür varlıklarından olan Kara Surları’nın inşasına İmparator II. Teodosios Dönemi (İS 408-450)’nin ilk yıllarında başlanmıştır. İki beden duvarı ve aralarındaki hendekten oluşan surlar mimari özellikleri ile yapı malzeme ve tekniği açısından incelendiğinde önce asıl beden duvarının tamamlandığı anlaşılmaktadır.

Yıllardır etnik kökenleri ve dinleri farklı olan insanları bir arada barındıran Hatay, özellikle Hristiyanlığın ilk yayılma bölgelerinden biri olması sebebiyle Hristiyanlarca kutsal sayılan bir şehirdir. İlk kez Hatay St. Pierre klisesinde Hz. İsa’nın dinini tanıyanlara “Hristiyan” denildiği söylenir. 

Türklerde Hamam ya tek olarak yapılır ya da erkekler ile kadınlar için ayrı ayrı, çift olarak yapılır. Tek yapıldığında, erkekler için ayrı, kadınlar için ayrı saatlerde kullanılır.

İlk olarak Yunan tarihçisi Herodotos’un sözünü ettiği Kral Yolu, Batı Anadolu’da, Salihli kasabası yakınlarındaki Sardes kentinden başlamaktaydı (Şekil 3.1). Anadolu’yu baştan başa kateden bu yol, Pers İmparatorluğu’nun merkezi Susa’ya ulaşıyordu. Herodotos bu yoldan söz etmekle birlikte, yolun izlediği güzergâh hakkında ayrıntılı bilgi vermemektedir. Lydia Krallığı’nın yıkılışından sonra (MÖ 546) Anadolu, Kyros’un egemenliğine girerek Pers İmparatorluğu’nun bir parçası hâline gelmiştir.

İlk hastaneler olarak eski dinlerin tapınakları sayılabiliyor. Hastalar bu tapınaklarda toplu olarak geceleyip, tanrısal güçlerle ilişki kurup, sağlıklarına kavuşacaklarını umut etmişlerdir. Roma hamamları ile bilinen ve son yıllara dek ılıca olarak yararlanılan ancak kazılardan sonra bir sağlık kenti olduğu anlaşılan Allianoi kenti de Anadolu’dadır. Selçuklu Dönemi'nde Artuklular'dan Necmettin İlgazi tarafından kardeşi Eminüddin adına (1108-1132) 12.yy’ın başında Mardin’de yaptırılan darüşşifa, Anadolu Türk döneminin bilinen en erken tarihli sağlık evidir. Osmanlılar, Selçuklulardan kalan hastaneleri yaşatmayı sürdürdüler. Vakıflarına da dokunmadılar. Cumhuriyet Dönemi’nin başında tüm yurtta yatak sayısı 3035 idi. Bunların hemen hepsi İstanbul ve İzmir’deydi. Yanlış cevabın olduğu seçenek D’dir. ' Doğru cevap D'dir.

Osmanlı sarayının, ayrıca İstanbul’u örnek alan Edirne, Bursa, Manisa, Amasya gibi yönetim özeklerinin yönetici konutlarının bir iç bölümü bir de dış bölümü vardır. Konutun harem adı verilen “iç” bölümü özel yaşam içindir

Kadifrkale MÖ 4. yüzyılda Helenistik Dönem’de, Büyük İskender’in iki komutanı tarafından kurulan görkemli antik İzmir kentinin akropolünün Erken Bizans Dönemi’nde kaleye dönüştürülmesi ile oluşmuştur