1983 yılında Barry Buzan tarafından yayımlanan ve 1991 yılında revize edilerek tekrar basılan İnsanlar, Devletler ve Korku (People, States and Fear) isimli çalışma, Kopenhag Okulunun yapı taşını oluşturur.

Kamusal alan, toplumun ortak yararını belirlemeye ve gerçekleştirmeye yönelik düşünce, söylem ve eylemlerin üretildiği ve geliştirildiği ortak toplumsal etkinlik alanıdır.

Martin Wight, uluslararası toplumun kurumları olarak diplomasi, ittifaklar, tahkim ve savaşı görmüştür.

1990’lardan itibaren uluslararası ilişkiler disiplininde etkili olmaya başlayan feminizmin, yine de marjinal bir yaklaşım olarak kabul edildiği görülmektedir. Bunun en temel nedeni, feminizm kavramının herkesçe kabul edilen genel bir tanımına ulaşılamamış olmasıdır.

Liberalizm, devletin gücünün hukuksal olarak sınırlandırılmasını ve bireysel özgürlüklerin alanının genişletilmesini savunan bir yaklaşım.

Karl Marks tarihi sınıf çatışmasına dayanmaktadır.

Merkantilist yaklaşım tüm devletlerin, bağımsızlıklarını ve güvenliklerini korumak ve devam ettirmek için birbiriyle bağlantılı olan güç ve zenginlik elde etme amacında olduğu temel varsayımına dayanır.

Eleştirel Ekonomi Politik adlı çalışmasında, uluslararası sistemin anlaşılması için devlet ve piyasa arasındaki etkileşimin birlikte ele alınması gerektiğini ileri süren yazar Robert Cox’tur.

İngiliz Okulu, 1950’lerde başlamıştır.

A, B, D ve E seçenekleri bu teoriye getirilen eleştirilerdendir. Ancak C seçeneği bu eleştiriler arasında gösterilemez.

Rejim, uluslararası ilişkilerin belli bir alanına yönelik olarak aktörlerin beklentilerinin örtüştüğü bir dizi açık veya ima edilen ilke, norm, kural ve karar alma prosedürlerine verilen addır.

İngiliz okulu “orta yol” olarak değerlendirilebilecek Grotiuscu geleneğe ait akılcılığa yakın durmuştur.

Uluslararası ilişkiler kuramı ve analizlerine yönelik bir yaklaşım olarak konstrüktivizmin yaygınlık kazanması, 1990’lı yıllarda gerçekleşmiştir.

Martin Wight üçlü imgeyi gerçekçi, akılcı ve devrimci olarak tanımlar.

Gilpin’e göre, ekonomi politik yaklaşım, politika ile ekonomi arasındaki ilişkiyi ortaya koyarak bu iki alanı bir çalışma çatısı altında birleştiren bir disiplindir. ‘Eleştirel Ekonomi Politik’ adlı çalışmasında Robert Cox da uluslararası sistemin anlaşılması için devlet ve piyasa arasındaki etkileşimin birlikte ele alınması gerektiğini ileri sürmektedir.

Liberalizmden sonra ekonomik politiğe etki eden diğer bir yaklaşım ise Globalizm, Bağımlılık Teorisi,Merkez-Çevre Yaklaşımı, Marksist Teoriler, Dünya Sistemi yaklaşımı gibi isimlerle de adlandırılan yapısalcı paradigmalardır.

Birinci Dünya Savaşı ve ardından yaşanan “Büyük Bunalım” klasik liberalizme olan güveni zedelemiş bu dönemde ortaya çıkan İngiliz iktisatçı Keynes, devletin ekonomiye müdahalesinin sınırlandırılması ve kontrolsüz serbest ticaret anlayışını modifiye ederek liberalizme yeni bir yön vermiştir.

Güvenlikleştirme Analizini Mümkün Kılan Koşullar: 1. Söz Edimini Ortaya Çıkaran İhtiyaç, 2.Güvenlikleştirmeyi Gerçekleştiren Aktör ile Kamuoyu Arasındaki Otorite İlişkisi, 3. Tehditin Güvenlikleştirmeyi Mümkün Kılan Özellikleri.

Robert Gilpin uluslararası ekonomi politik perspektifi; liberalizm, yapısalcılık ve realizm düzeyinde ele almıştır.

İngiliz Okulunun İkinci Dünya Savaşı sonrasında Büyük Britanya’da ortaya çıktığı kabul edilmektedir.