Beyitte anlam tamamlanmayıp, söz sonraki beyte taşabilir. Divan şiirinde böyle beyitlere Merhun denir.

Mozart ailesi sanatçıları destekleyen aileler arasında değildir.

2.Osman. Cevap C'dir.

Şeyhülislam Yahya Kanunî devrinden itibaren II. Selim, III. Murat, III. Mehmet, I. Ahmet, I. Mustafa, II. Osman, IV. Murat ve I. İbrahim de dâhil olmak üzere sekiz padişah devrini görmüştür. Görüldüğü gibi A seçeneğinde yer alan II. Bayezid bu listede bulunmamaktadır. Dolayısıyla A doğru seçenektir.

Nailî gazelleriyle meşhur olmuş bir şairdir.

Hint üslubunun Türk edebiyatına tesirinden bahseden ilk ismin Fuat Köprülü olduğu kabul edilir. 

Sebk-i Hindî tamlaması, “Hint üslubu, Hint tarzı, Hint yolu” anlamına gelmektedir.

Darri, Nefî’nin ilk şiirlerinde kullandığı mahlaslardandır.

Nedîm’in isabetli bir biçimde belirttiği gibi kaside tarzının ustası olarak Nefî görülür. Nefi, Divan şiirinin en büyük kaside ustası, övgü ve yergi şairi olarak tanınmaktadır.

Divan şiirinin en büyük kaside ustası, övgü ve yergi şairi olarak tanınan Nefî, aslında tam bir  mizaç adamıdır. Şiir diline medhiye (övme), fahriye (övünme) ve hicviye (yergi) biçiminde yansıyan şairlik kabiliyeti, esas itibariyle onun otoriteyle çatışma ve güçlü benlik duygusuyla ilişkilidir.

Hat ve musiki sanatlarıyla uğraşan IV. Murad, Muradî mahlasıyla şiir de yazmıştır. 

Ahizade Hüseyin Efendi. Cevap A'dır.

Hami, Osmanlı toplumu gibi sosyal, onur, statü ve mertebelerin mutlak egemen bir hükümdar tarafından belirlendiği bir toplumda, sanatçının belli bir kültür çerçevesinde sanatını ifade edebilmesine yardımcı olan kişidir.

XVI. yüzyılda, özellikle Kanunî döneminde biçim ve içeriğiyle klasik bir yapıya kavuşan divan edebiyatı, XVII. yüzyılda da bazı yenilik arayışlarıyla varlığını sürdürür.

Asmizade Haleti.Cevap A'dır.

Osmanlı’da sanatçıların üretimine her açıdan destek olan kişiye hami denmektedir. Osmanlı’da devlet-sanat ilişkisini belirleyen en önemli faktör hamilik ilişkisidir.

Söz; ince, narin bir örtüdür. O kadar ince olmalıdır ki altındaki anlamı örtmesin; anlam, olduğu gibi görünsün. Şiirde işlenen geniş hayalleri, derin ve ince anlamları anlatacak dil de ince, nazik ve süslü olmalıdır. Bu tarzda kelimeler özenle seçilmiş, aynı anlamı veren kelimelerin en ince ve zarif olanı tercih edilmiştir.

O baygın ve ceylanca bakışlar ve o göz süzüşler bütün dünyayı birbirine kattı, yıktı, harap etti.

Divan şiiri geleneği içinde müzeyyel gazel söyleme eğilimi XVII. yüzyılda yaygınlaşmış ve bu tarz gazellere Şeyhülislam Yahya’dan sonra en çok Nefî itibar etmiştir.

XVI. yüzyılda, özellikle Kanuni^ döneminde biçim ve içeriğiyle klasik bir yapıya kavuşan divan edebiyatı, XVII. yüzyılda da bazı yenilik arayışlarıyla varlığını sürdürür.